Kayıt Ol

Aşk, Sevgi, Sevgili Üzerine

Çevrimdışı Mu

  • *
  • 26
  • Rom: 4
    • Profili Görüntüle
Aşk, Sevgi, Sevgili Üzerine
« : 29 Eylül 2011, 21:08:34 »
İlahi aşk; sen yok musun sen...

Gerçekten de yoksun.

Aşk modern insanın zihninde ne de çok yer kaplıyor böyle. Sinema filmlerimiz var biraz aşk izlemek için para verdiğimiz, sayfalar dolusu şiirlerimiz var konusu sevgili, kitaplarımız var aşkın insana neler yaptığını yüzlerce sayfaya anca sığdırabilen, dizilerimiz ve oyunlarımız var, halk söylencelerimiz var, şarkılarımız ve ağıtlarımız var.

Hepsi de aşka adanmış, her biri şu aşk denen şeyin insanı nasıl vurduğunu anlatır durur.

Medya, sosyal medya, yazılı ebebiyat bas bas aşk diye bağırırken, günlük yaşantımız ve etkileşim içinde bulunduğumuz her türlü materyalde aşk teması bulunabilirken, bu aşk denen duyguyu nedense bir tek kendi içimizde bulamıyoruz.

Bulduğunu düşünenler de var elbette. Onların sayesinde insanlığın hiç eskimeden modası aşk, halen popüler, halen çok canlı.

Aşk bir duygu mudur yoksa mantık ve zekayla ilgili bir olgu mudur? Aşk kalbi mi vurur yoksa zihni mi?

Bizi hayvanlardan ayıran fark bilincimiz olduğuna göre ve hayvanlar arasında insanoğlunun yaşadığı cinsten bir aşk yaşanmadığına göre, aşk sadece entellüktüel bir seviyede mi mümkün olabilir? Düşünce gerçek midir? Öyleyse aşk yapay bir şey midir? İnsan zihninin yarattığı bir yanılsama mıdır?

İnsanoğlu ne zaman çok eşliliği savunsa her defasında doğadan örnek vermekten geri durmaz. Doğada tek eşlilik yoktur der tüm bilmişler, dolayısıyla bizim bildiğimiz manasıyla aşk doğada yer almaz. Zekamız ile hayvanlardan ayrılıyorsak, aşkın zekanın bir ürünü olduğunu söyleyebilir miyiz?

Zeka doğuştan gelen hazır bir birikim midir? Eğer öyleyse, tarihin bilinen her döneminde aşka rastlamamız lazım.

Zeka, çevre ile zamanla yoğruluyorsa o zaman, bu aşk denen şeyi daha iyi anlayabilmek için onu yaratmış olan toplum değerlerine bakmalıyız.

Aşk bir duygu değildir ve insan olarak aşk denen bir hisse sahip olduğumuzu sanmıyorum. Ne anlama gelir karşı cinse seni seviyorum demek? Bunu söylemek başkalarını sevmiyorum anlamına mı gelir? Herkesi seviyorum ama seni daha çok seviyorum mudur söylemek istediğimiz?

Bir duyguyu nasıl bölebilirsiniz? " Senden az nefret ediyorum; senden ise çok nefret ediyorum, " diyebilir miyiz? Sevgi sevgidir, huzur huzurdur, mutluluk mutluluktur. Bir insan az huzurlu ya da biraz sevgi dolu olabilir mi?  Sevgi bölünebilir mi? Vatan sevgisi, Tanrı sevgisi, kendine karşı duyduğun sevgi, ailene duyguğun sevgi, işine duyduğun sevgi...

Hissedilen sevgiler birbirinden farklı mıdır? Sevgi çeşitlere ayrılabilir mi?

Duyguları ifade eden kelimelere duygunun kendisiymiş gibi davranıyoruz. Ancak kelimeler değiştirilebilir, manipüle edilebilir ve kontrol edilebilir; dolayısıyla sevgimiz de -kelimelere bu denli sıkı sıkı bağlı kaldığımız sürece- yönlendirilmeye açıktır.

Topyekün yapılan bir düşünce diktatörlüğü ile aşk denen bir şeyin varlığına inandırıldık. Duygulardan duygu beğendik bu bilinmeyen şey için ve sevginin, aşk denen belirsiz şeye en yakın duygu olduğunu gördük. Tamamen masumduk, herkes bu aşk denen şeyden bahsedip duruyordu; kitaplar, şiirler, filmler ve diğerleri. Toplum kafayı bozmuştu bu konuyla; aşk nasıl çarpar, aşık olan insan ne hisseder, bulutların üzerinde mi yürür, içinde kelebekler mi uçuşur, her şey toz pembe mi gelir ve niceleri. Kimisini fırlatıp atarken, kimisini de dünyanın en mutlu insanı yapıyorsa çok güçlü bir şey olmalıydı aşk. Öyleyse aşk denen şey her neyse, içimizde bir yerlerde olması gerekirdi ki; kutsal olsun, ona atfedilen tüm sıfatları haketsin, yapay ve suni olmasın.

Aşkın gerçekten var olduğuna inandığımız anda bizim için aşk bir gerçeklik oluverdi. Ve bu kesinlikle kötü bir şey değil. Bu sadece insanoğlu olarak zihnimizin ne denli güçlü olduğunu gösterir. Düşüncelerimiz realitemizi yaratır. Bizler düşündüğümüz kadarız.

Aşıksan karşındaki kişiye karşı sevgin çok yoğundur. Ancak söz konusu olan gerçekten sevgi midir? Sevgi nedir? Karşındakinin özgürlüğünü elinden almak, yaptıklarını yargılamak, onu kendi doğruların rehberliğinde yönlendirmek midir? Eğer öyleyse ne yazık ki hissettiğimiz sevgi değil; eğer öyleyse sevgimizin çokluğu bir takım koşullara bağlı ve bu çokluğu belirleyen en büyük koşul ise memnuniyetimiz.
" Beni memnun ettiğin sürece seni seviyorum. "
" Bir başkasına bakarsan kafanı kırarım. "
" Beni mutsuz edersen sevgim biter, senden ayrılırım. “ Sevgi böylesine kırılgan mıdır? Koşullu bir sevgi, gerçek bir sevgi midir? Günümüz birlikteliklerinin, hatta platonik aşıkların kalbindeki duygu gerçekten saf mıdır?

Sevgi en yüksek tanımıyla sınırsız hoşgörüdür. Karşımızdaki ne yaparsa yapsın yargısız gözlerle bakabilmektir. Sevgide korku yoktur. Sevgi insana değişmesini emretmez, plan yaptırmaz. Sevgide sorumluluk yoktur çünkü yapılan her eylemin yakıtı sevgidir. Kişi, olduğu kişi olduğu için değil, sadece varolduğu için duyulan bir mutluluktur.

Seven insan kıskanır. Ne kadar büyük bir aldatmaca. İnsan kıskanıyorsa korkuyor demektir. Sevgi ve korku yan yana gelebilir mi? Ancak biz yine de kıskanmaya devam ederiz. Günümüzde çiftler arasında öylesine dejenere bir sevgi yaşanıyor ki, bu tamamen sahiplenmeye ve bencilliğe yönelmiş bir tür takıntı.

Ve modern zamanlardaki aşkın tanımı da tam olarak bu. Üzerine sevgi serpiştirilmiş, tatmin soslu, korku ve feragat dolu, fedakarlık kremalı bir pasta.

Sevgi bir insana acı çektiriyorsa bilmeliyiz ki, kişinin aradığı sevgi değil sahiplenme ve tatmin duygusudur.

Toplumun yargıları duygu dünyamıza sızmış. Uzun yıllardır süregelen, maruz kaldığımız masallar ve senaryolar ile had safhaya çıkan aşk bombardımanı ister istemez duygu dünyamızda karışıklığa sebep oluyor. " Herkesin dilinden düşürmediği bu şey belki de gerçekten vardır, " gerçekten var mı? Şartlandırılmış ve manipüle edilmiş olabilir miyiz?

Duygu dünyamızı sorgulama konusunda son derece başarısız olduğumuz için gözlem ve mantık neye inanmamız gerektiğini söylemeye başlıyor. İnandığımız an, inandığımız şey bizim realitemizi oluşturuyor. Aşkı bulmayı bekleyip duruyoruz. Sevgiyi deliler gibi, tıpkı tüm hikayelerde kahramanların yaşadığı gibi çılgınca tatmak istiyoruz.

" O kapıdan birisi girse ve o kişi hayatımın aşkı olsa... "

Ah ne kadar da şekeriz.

" O kapıdan birisi girse ve beni mutlu etse, beni tamamlasa... Ruh eşimi, hayatımın aşkını bir gün bulacağıma inanıyorum. "

Ah, ne kadar da asiliz.

" Ona aşığım ama o beni sevmiyor! "

Ah, ne kadar da masumuz.

Önce kendi kendimizi mutlu edebilmeyi öğrenmeliyiz. Bizler henüz bunu yapamazken başkasından bizi mutlu etmesini nasıl bekleyebiliriz? Aşk hikayeleri bize aşık olduğumuzda dünyanın en mutlu insanı olacağımızı söyler. Karşılık göremeyince ise aşk yerini depresyona ve mutsuzluğa bırakır. Bozulmuşsa ve sadece sevgiden ibaret değilse sevmek, insanı mutsuz eder. O kişiyi bulduğumuzda çok mutlu olacağımızı düşünüyorsak bizler sevginin değil, basit bir tatminin peşindeyizdir demektir.

Kimi insanlar vardır ki, depresif takılmayı severler. Bundan gizli bir zevk duyarlar. Kendilerine karşı bir tür sempati duyulmasını arzu ederler. Çünkü kendilerinin bir çeşit kurban olduğuna inanmışlardır. Bu durumdan kurtulmak istemezler ama kurtulmaya çalışıyormuş gibi yaparlar. Buna kendilerini dahi inandırırlar.  Tüm o aşk hikayelerinde gördüğümüz terkedilmiş, karşılık bulamamış insanların berbat hali bir bakıma özendiricidir. İnsan kendisi için büyük bir gizemdir ve her türlü duyguyu tatmak ister. Ruh iyi duygu, kötü duygu ayrımı yapmaz; tek istediği deneyimdir. Ayrılığı yaratan zihindir ve olumsuz duygular içerisinde bulunabilmek için aşk harika bir kılıftır. " Aşık insan ne yaptığını bilmez, " gibi bir gerekçe çok güzel bir kurtarıcıdır. Toplum aşık bir insanı yargılayamaz. Yargısızlıkta korku yoktur ve aşk acısı çeken bir insan, depresyonunu gerçek bir özgürlük içinde yaşar. Ve bunu yapmak, günümüzde sevgili kalabilmek için harcanan çabanın yanında çocuk oyuncağıdır.

Bu yüzden aşk acısı çeken bir insan asla teselli edilmemelidir. Çünkü bu kişi hem sevgiyi fena halde yanlış yorumlamıştır, hem de mutluluk bir düşünce uzağındadır ama bunun farkında değildir. İnsanlar değişme gücüne her zaman sahiptir; öyle ya böyle. Hiç bir acı sonsuza kadar sürmez. Tatmin olmak insana değişme vaktinin geldiğini haber veren çalar saattir.

Sevdiğimiz bir kişi öldüğünde neden ağlarız? Ağladığımız şey onun ölümü müdür? Ölüm hakkında herkesten fazla şey bildiğimiz için mi ağlıyoruz? Yoksa sevdiğimiz kişinin ölümden sonraki yazgısına mı ağlıyoruz? Bizler sevgi ve bencilliği bir arada yaşıyoruz. Bizler kendimize ağlıyoruz. Kendi yalnızlığımıza ağlıyoruz. Karşılıklı çıkar ve memnuniyet üzerine kurduğumuz ilişkinin yıkılmasına ağlıyoruz.

Saf bir sevgide bencillik, tatmin, sahiplenme, korku, memnuniyet veya koşul yoktur. Bu yüzden sevmeyi bilen insanların hikayelerini asla okumayız çünkü kimse onları yazmaz. Ortada yazabilecek bir şey yoktur. Sevgi karşılık beklemez, koşul istemez, gerçek bir sevgi azalıp çoğalmaz. Sevgi asla acı vermez, asla korku hissettirmez, asla kıskandırmaz. Sevgi sahiplenme değildir. Sevgi bağımlılık ve takıntı değildir. Sevgi fedakarlık gerektirmez, fedakarlık değişimdir; sevgi değişmeyi emretmez. Görev yoktur, sorumluluk yoktur sevgi her şeyin, her ne ise o olmasına izin vermektir. Sevgi her zaman oradadır, insanın içinden akıp geçer ve tek istediği şey 'olmak' tır.

Böylesine saf bir duyguyu öyle bir değiştirip, çeşitli kılıflara soktuk ki, sonunda kendi illüzyonlarımızın ve şartlanmalarımızın altında ezilip kaldık. Günümüzde sevgi ile sahiplenme aynı anlama geliyor; aşk ise takıntılı insanlar yaratmaktan öteye geçemiyor.
 
Bizler sevgi kılıfı giydirilmiş ihtirasların, kurnazlıkların ve savaşların peşindeyiz. Bizler sevgi değil, macera arıyoruz.

Çevrimdışı Son

  • *
  • 35
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Aşk, Sevgi, Sevgili Üzerine
« Yanıtla #1 : 18 Ekim 2011, 17:41:32 »
Makale ve belgesel gibi. Ama şöyle düşün. Sen yaşıyorsun ve varsın(!)Acaba var mısın? Bunun bir önemi yok çünkü yaşadığımızı zannederiz. Ve öldüğümüzde yok oluruz. Olur muyuz bilemiyorum. Ama buradaki dünyamız biter. Çok benciliz insanlık olarak biliyorum ama zaten dünya senin dünyan ve sen bittiğinde o da bitecek. Aşk? Boşver dostum onu bu seni mutsuz ya da mutlu edebilir tanımlamaya çalışma bile zaten. Sadece yaşa ve hisset.