Kayıt Ol

Bas Gaza

Çevrimdışı Madam Vio

  • **
  • 376
  • Rom: 16
  • "Each thing I show you is a piece of my death."
    • Profili Görüntüle
Bas Gaza
« : 26 Mayıs 2012, 14:30:50 »
BAS GAZA BAS GAZA

Gerçekten işenmiştim. Ama önce anahtarları arkadaşıma geri vermem gerekiyordu. Eve girer girmez üzeri bin bir gereksiz eşyayla donanmış sehpaya koştum. Bulduğum bir parça mendille anahtarları sardım ve pencereden aşağı bıraktım. Artık nasıl attıysam, mendil uçup gitti ve anahtarlar alt katın penceresine çarpıp arkadaşımın kafasına vurdu.

Bir el çabukluğuyla pencereyi kapadım. [Böylece anahtarla kafasını deldiğimi görmemiş olacaktım.] Bu esnada içeriden gelen boğuk saat alarmının sesini duydum. Onu da yok sayaraktan, tuvalete koştum. Tuvalet kapısının önüne gelene kadar paltomun ancak bir kolunu çıkarabilmiş, diğer koldan ise ötekinin üzerine basarak kurtulabilmiştim. Zipimi açacağım sırada fark ettim ki dükkânım hali hazırda açık. Anlaşılan bütün gün dışarda böyle selamlamıştım milleti.

Bir rahatlama eşliğinde işimi görürken saat alarmı hala o tiz ‘dıııııt’ sesiyle zihnime işliyordu. Alarm adeta çabuk işemem için beni zorlarken evde yemek olmadığı gerçeğinin kafama dank etmesi de ayrı bir hoşluk oldu tabi.

Odaya daldım. Bir masanın üzerinde en az 4-5 farklı saat vardı. Durmadan öten de sonuncu olarak elime aldığım çıktı, oça bak sen. Çok oyalanmadan çekmeceden kulaklıkları kaptım ve tuvaletin önünde bıraktığım paltomu yeniden sırtlanarak kendimi dışarı attım. Regi tarzı şarkılar eşliğinde hızlı bir yürüyüş yapmak keyifli sayılırdı aslında. Sonuçta Hasan Usta’nın kebaplarına koşuyordum.

Soluk soluğa yolları aşarken kulaklarımda aynı sözler yankılanıyordu: Oh baybe, life is beautiful. Its beautiful… Hazır aklıma gelmişken dönüşte bir elektronikçi bulup şu kulaklıkların da yenisini alayım. Ses cızırtılı çıkıyor gibi.

Neyse; baktım ki bütün yollar tıkanmış, gideri de yok arabaların, kestirme yollardan geçeyim hızla diyerekten Saraypaşa Caddesi’ne geçtim. Bir yandan da düşünüyorum şu benim borç yaptığım Yeşim Teyze hangi sokakta oturuyordu diye. Beni görürse yine başlayacak bağırmaya, mahalleli pencerelere çıkacak. Hayır, “Adam öldürüyorlar! Yetişiiin!” diye bağırdığında tek kişi duymaz seni, bir deli karı pencereye çıkıp birine laf söyleyecek olsun, millet hemen camlarda. Geçen yıl bir adamın bağırsaklarını deştiler bu şekilde öğlen vakti sokağın ortasında, Allah’ın bir kulu kafasını çıkarıp da acili bile aramadı. Böyledir Saraypaşalı karılar.

Vay be, sövüyoz ediyoz ama seviyorum lan bu memleketi. Zaman zaman anamdan doğduğum güne lanet etsem de yaşamak gerçekten güzel.

***

Karım dırdır ediyordu yine. Bıkmadan usanmadan her akşam “İyyakşamlar Türkiyeeeeeeeeee!” derken kendinden geçen radyo programcısı gibiydi karı. Hani andım ya bizim hanımı, hemen arayacağı tutmuştu yine. “Alo? Zeliha? Çabuk söyle araba kullanıyorum.”

“Muharrem! Eve gelirken Hacı bakkaldan iki kutu süt al. Birer de gofret al getir çocuklar bönürüyor içerde... Çabuk et Muharrem!”

Tabi telaş ettik ya, İstanbul trafiğinin felç geçireceği tuttu. Otobandan gidilmez abisi diye geçirdim içimden, ara yollara daldım. Zaten geç kalmışım, bizim Ekrem’in demesi gibi “BAS GAZA! BAS GAZA!” yapıyorum.

Aniden karşıma biri fırlayınca duramadım tabi.

Kornaya bastım ama kulaklığı yüzünden duyamadı.



Notlar için:

Spoiler: Göster
-   “BAS GAZA! BAS GAZA!” sözü, çocukluğumda kardeşlerimle birlikte babamı daha hızlı araba kullanmaya zorlamak için söylediğimiz sinir bozucu bir laftır.

-   Saraypaşa olarak uydurduğum yerin aslı için, bkz. Sofular Mahallesi, Fatih – İSTANBUL. Ani bir atak için pencerelerde pusuya yatmış deli karıları orada bulabilirsiniz.

-   “İyyakşamlar Türkiyeeeeeeeeee!” ise aslında “İyyakşamlar Kıbrıııııııııııııııısss!” derken gerçekten de kendinden geçen ve bütün ada halkını sabah sabah küçük çapta bir sinir krizine sokan radyo programcısına aittir.