Kayıt Ol

Bayan köstebek mavi koltuğundan bildiriyor;

Çevrimdışı subrose

  • *
  • 14
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Bayan köstebek mavi koltuğundan bildiriyor;
« : 23 Temmuz 2013, 22:05:40 »
Şu an kadife ve çok mavi koltuğuma gömüldüğüm için çok birşey söyleyemeyeceğim. Şimdilik ben Bayan Köstebek, yorgunum, uyumak üzereyim. Kovulmazsam buralardan zzzzzzzzzzzzzzzzz

Çevrimdışı subrose

  • *
  • 14
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bayan köstebek mavi koltuğundan bildiriyor;
« Yanıtla #1 : 25 Temmuz 2013, 10:12:08 »
Peki koştur koştur geldik diyelim şimdi Mecidiyeköye ..ee sonrası? Ne güzel atlattık trafiği, kimsenin akıl edemediği ıslak çamaşır sarkan, kırmızı plastik toplar yuvarlanan, balkonlarından yemek kokuları fışkıran , kaşık tıkırtıları olan sokaklardan tıngır mıngır geldik sonunda Mecidiyeköye, evet sonrası? Sonrası yok işte. Aferin trafiği atlattın, kimsenin gelemeyeceği zaman diliminde ulaştın amacına. Aferin! Şimdi gidip uyuyabilirsin. Padavan! Sonra tekrar buluşuruz.
Ben şu an mavi koltuğumda mavi renkli portakal likörümü içeceğim ve bu esnada rahatsız edilmekten hiç hoşlanmam.


Çevrimdışı subrose

  • *
  • 14
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bayan köstebek mavi koltuğundan bildiriyor;
« Yanıtla #2 : 25 Temmuz 2013, 11:53:41 »
Ah Bayan Köstebek yine sinirlendiğinizi görüyorum ki bunu görmem bile bir mucize. Bugün her şey gözüme mavi. Bayan mavi, süzüldü yine mavi gelinliği ile boyadı her şeyi maviye, parfüm kokusu geliyor mu size de? Birazdan dağılır evet, mavide parfümde.

Ah Bayan Köstebek elinizde yine altın iğne, başka türlüsü olamaz değil mi, tabi ki altın. Dünyanın en güzel nakışları işleniyor elinizde. Ah Bayan Köstebek, biliyorum sevmiyorsunuz mızmızlanmamı ama, tüm gülüşlerimi aldınız, tüm reflekslerim elinizde, cümlelerim evet tüm ilk cümlelerimi nereye işlediniz. Çok uğraştım sizden kaçmak için Bayan Köstebek, tüm kapılar kapalıydı biliyor musunuz? Tahta, metal, boyası dökülmüş, demiri paslanmış, güllerle süslenmiş ne kadar kapı varsa kapandı yüzüme, sevimsiz. Tüm karanlıkları takip ettim, yorgunluktan titrerken dizlerim, düşmeden yere kendimi ikna ettim, bu defa olacak dedim, dayan biraz, bu defa kurtulacağız ondan ve koşmaya başladım yeniden. Gülüyorsunuz değil mi. Gözlerinizi ayırmadan, gülüyorsunuz, hafif başınız sallayarak. Son koşmam oldu evet. İlk cümlelerimi verin en azından Bayan Köstebek. Çok yavaş yürüyorum artık, yolda yürüyüşümü görseniz, bir adımdan sonra günler geçiyor diğer bir adım için. Çok dikkatli olmam gerekiyor, aynen söylediğiniz gibi, çok düşünüyorum, uzun uzun hiç yorulmadan, sonra atıyorum adımımı. Her yere geç kalıyorum Bayan Köstebek, zamanında gidemiyorum hiçbir yere. Ama siz geç kalmaya da karşısınız, beni kapıda ilk siz karşılıyor, gözlüklerinizin üzerinden bakarak, aşağılıyorsunuz beni. Ah o bakış, o fena bakış.

Altın teraziniz dışında hiçbir şey göremez oldum artık Bayan Köstebek. Dün fark ettim tüm şarap şişelerini kırıyor, bira şişelerinden lamba yapıyordunuz. Sizden kurtulmak için bulduğum tek yolu da elimden almak üzeresiniz.

İlk olarak hayatıma ne zaman girdiniz, onu düşünmeye çalışıyorum Bayan Köstebek, ama sonu hep aynı yere çıkan yollar kazmışsınız, her yolu bir birine bağlamış ve hepsini beyaz bir boşluğa çıkarmışsınız. Yüzlerce, binlerce belki daha fazla yol. Yolun sonunda başka bir yol, sonra başkası, sonra bir başkası ve sonra beyaz bir boşluk, birkaç adım attığında beyazlığın içinde başka bir yol, ne renk, ne kara, başka bir yol var sadece. Sonra yine yol, sonra bir başkası. Gülüyorsunuz değil mi. En baştan düşünmüşsünüz her şeyi, kurtulmama izin vermeyeceksiniz öyle değil mi. Elinizde altın işlemeli bir cetvel, göz bebeğimin hareketine kadar her şeyi tartıp, gümüş kaplı defterinize yazacaksınız değil mi? Ve nedense hiç olmayacak. Bu zamana kadar her şeyin yanlış, eksik, fazla, çirkin olmasında sizce de bir gariplik yok mu. O deftere hiç güzel bir kelime yazmamış olmanız sizce de acayip değil mi. O halde neden terk etmiyorsunuz beni Bayan Köstebek, neden bırakıp gitmiyorsunuz. Neden her gün yeni bir yol kazmaya, her şeyi daha bulunmaz, içinden çıkılmaz hale getiriyorsunuz. Sinirlendiniz mi yoksa Bayan Köstebek, ne yüzünüzün beyazlığına hafif bir pembelik geliyor ne sesinizin tonunda hafif bir titreşim. Hiçbir belirti yok, başınız dik, gözlerimin içine bakıyorsunuz, hiçbir zaaf yok. Evet, bunları öyle mi çağırıyordunuz, hayır tabi ki, siz çağırmazsınız öyle değil mi, z tartılmaya başladı ve şimdi a, diğer a, son olarak f, olmadı değil mi yine.

Başım ağrıyor Bayan Köstebek, çatlıyor hatta, alerjiniz var sizinde biliyorum, parfüm kokusuna, ama hastalığınız size bir elmas tanesi gibi yakışıyor bende göz kızarıklığı yapıyor, size bu da acayip gelmiyor öyle değil mi?

Dinlerken; Storm warrior – heading northe
(* yazıyoruz öyle mırmırmır ama inşallah rahatsızlık vermiyoruz dur*)

Çevrimdışı subrose

  • *
  • 14
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bayan köstebek mavi koltuğundan bildiriyor;
« Yanıtla #3 : 01 Ağustos 2013, 10:27:32 »
Can çekişen diyaloglar!

Bu saatte kapalı olan mekânlar var. Her mekânın açılış ve kapanış saati var. Bu saatlere uymak zorundasın. Cümlenin de bir başı ve sonu var. Kelimeleri istediğin yere koyamazsın. Bir adabı var. Filmlerin bir başı ve sonu var. Sahneler dizili inci gibi. Saatlerin bir adabı var, 5’te uyunur, 9’da uyanık olmak makbüldür. Mümkünse. İnsan sevmiyorum örneğin. Ya da bu insanları sevmiyorum mümkünse. Sabah sabah votka istiyorum mümkünse. Deniz istiyorum. Kuma gerek yok. Rüzgar istiyorum, mümkünse yağmur. Yahu biliyoruz ki öleceğiz, öğle sıcağında cesedimiz konacak güneş sızan tahtaların içine, neden vermiyorsunuz bana bunları. Deniz diyorum çok mu uzak?

Çevrimdışı subrose

  • *
  • 14
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bayan köstebek mavi koltuğundan bildiriyor;
« Yanıtla #4 : 04 Ağustos 2013, 15:08:27 »
İstiklalin eski müzikleri yeniden gelsin...

Çevrimdışı subrose

  • *
  • 14
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bayan köstebek mavi koltuğundan bildiriyor;
« Yanıtla #5 : 22 Ağustos 2013, 10:02:04 »
Kimse bir salyangozu ezme niyetiyle çıkmaz evden ama salyangozlar yine de ezilir.
Yağmur sonrası sarmaşık kenarlarına dikkat..

Çevrimdışı subrose

  • *
  • 14
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bayan köstebek mavi koltuğundan bildiriyor;
« Yanıtla #6 : 27 Eylül 2013, 10:29:45 »
Duran Halı.

Ağ.

Sağ.

Bağ.

Bir çıkış noktası ihtiyacım olan. Nicedir dilimin ucunda kelimeler, ya da bana öyle geliyor. Ben öyle istediğimden. Dilimin ucunda, o kadar yakın aslında, masanın başına oturmama bakar. Değil. Dünya öyle değil. Benim anladığım dünya açığa çıkartan değil üzerini örten, tozlu bir halı gibi.  Bir çok sır saklıyor, sayısız ölüyü sakladığı gibi. Adları olan, olmayan, taşları olan, olmayan, yerleri bilinen bilinmeyen, gözyaşı damlayan üzerine, damlamayan. Sayısız ölüyü saklıyor yumuşak tüylerinin altında.

Sırlar. Dünyanın sırları. Bir filmde geçiyor; eski çağlarda insanlar paylaşmak istedikleri sırları olduğunda, dağ başında bir ağaç buluyor, ağacın gövdesine küçük bir oyuk açıyor ve sırlarını bu oyuğun içine anlatıyorlar, sonunda da oyuğun üzerini çamurla kaplıyorlarmış. Rüzgar esiyor, çamur kuruyor, sırların üzeri sonsuza dek kapanıyor. Sırlar karanlık bir boşlukta rahatsız bekleşiyor, uykusuz.
Bir sır ne zaman rahata kavuşur. Sahibinin ruhu serbest kaldığında.
İnsanlık üzerini örtüyor, delirmediği sürece susuyor. Toprak yumuşak bir halı, öylece duruyor. Yapraklar rüzgârda savruluyor yeşil yeşil, ama biliyoruz ki toprak kökleri kurutuyor, bilinmez bir karanlıkta.  Yavaş yavaş.

En acısı insanın kendi sırlarını bilmemesi. İçindeki oyukta rahatsız bekleşmesi dilsiz sırların. Hiç kimse tarafından bilinmeyen sırlar.

Ağır bir halının altında bekleşmekteyiz. Sanki.

Ne işe yarar halı?
Üzerini örtmeye.
Ama neyin?

Halının uçanı makbuldür.

http://www.youtube.com/watch?v=DHtcliIvnHI

Çevrimdışı subrose

  • *
  • 14
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bayan köstebek mavi koltuğundan bildiriyor;
« Yanıtla #7 : 04 Aralık 2013, 10:10:52 »
İnce Damarlar.

Çakır için..

‘Öncelikle herkesin masasına bir ayna koymakla başlayacaksın’ dedi. Peki ya bir kedi koysak? Demek istedim. Vazgeçtim. ‘Ne ye başlayacağım’ dedim. ‘Kendilerini görmeye başlayacaklar’ dedi. ‘Ayna ile mi ?’ dedim. ‘Evet ‘ dedi. ‘Ayna sayesinde mimiklerindeki değişimi görecekler ve..’ diye devam etti. ‘Ve?’ dedim. ‘Ve çirkinleştikleri anda duracaklar’ dedi. ‘Diyalogun ortasında’ dedim. ‘Diyalogun ortasında’ dedi. ‘Hikaye başka türlü sonlanacak bu sayede’

‘İyi de bu kimin ne işine yarayacak’ diye devam edecektim. Vazgeçtim. Kalktım, hafifçe selam verip uzaklaştım. Yol boyunca aynayı düşündüm, aynanın içinde değişen yüzleri. Çatık kaşların yaylara dönüşmesini, köpüren ağızlardan fışkıran damlaların ayna yüzeyinde kurumaya fırsat bulamadan alelacele silinmesini düşündüm. Güzel görünme dürtüsüyle. Aynayı kandırmak için. İyi de bu çok ucuz bir oyun değil mi. Deniz karşısında ne olacak peki. Karşında kocaman bir deniz var, üstelik dalgalı. Nereye koyacağız aynayı? Ya da şu an bu yol. Ağaçlar sıralı, yaprakları sarı. Yapraklar her yerde, saçlarımın, adımlarımın, dalların arasında ve rüzgarın kulaklarında asılı. Hangisinin yüzeyinde yüzün saklı? Kahverengi perdeler ve sarı ince damarlar kaplı yüzeyleri yaprakların.

Bence herkesin karşısına birer yaprak koyacaksın. Ama yeşil yaprak. Sonra tik tak tik tak tik tak ve sararacak yaprak. Kuruyacak. Sonra bitecek. Bitecek.

Uzakta, mavi, serin bir ülkeden geliyor çığlık. Eğer dikkatli dinlerseniz onun genç bir prensese ait olduğunu anlarsınız. Aynalarla dolu bir odada kapalı prenses. Boş havuzlu eski bir sarayın üst katlarında, koridorun en sonunda. Her aynaya baktığında bir çığlık koparıyor. Kenar süslemelerinin hafif boyası dökülmüş yerde duran dev aynaların. Masanın üzerindekilerin kenarları paslanmış, bir tane de elinden biraz önce yatağın üzerine bıraktığı küçük ayna var. Duvarda ise kocaman bir tane, kenarına eski bir aile fotoğrafı sıkıştırılmış.

Yaprakların olduğu bir ülkede aynalara o kadar güvenmemek gerekiyor. Hiçbir ayna hikayenin sonunu değiştirecek güçte değil, ancak bir kedi ölürse belki değişir hikaye. Çünkü ayna gerçeği gösterir, ama gerçeğin ne olduğunu kimse bilemiyor ki, ancak bir kedi, o da belki.

Summertime sadness dinlenebilir Miley cyrus olabilir, Within Temptation da olabilir. Çakır için ağlamak yasak.