Kayıt Ol

Beyaz kedi

Çevrimdışı Victoria

  • **
  • 316
  • Rom: 3
  • Peynir!
    • Profili Görüntüle
Beyaz kedi
« : 20 Ağustos 2010, 16:33:45 »
BEYAZ KEDİ
Önümden geçen gölgeler hızlıydılar. Bir ruhun simgesiydiler.
Eğer gölgeler siyahsa, hayat renksiz olmalıydı…
Sallanan sandalye rüzgarın etkisiyle öne doğru eğilmişti. Dışarıdan gelen çocuk sesleri penceremden içeriye giriyordu. Tıpkı davetsiz misafirler gibi…
Yatağımdan doğruldum. Odanın içi karanlıktı. İçeriye ışık girmesin diye pencere kalın bir perdeyle örtülmüştü. Güneşe alerjim vardı. Ama buna rağmen sabahın ilk ışıkları, kalın perdeden içeriye girmeyi başarmıştı. Cılız ışık haznesi Duvarda ki siyah yuvarlak lekeleri ortaya çıkarıyordu.

Gözlerimi kıstım. Dudaklarım hoşnutsuzlukla ince bir çizgi haline dönüştü.
Bu odada çok fazla mutsuzluk vardı. Her bir anı her eşyanın üstüne sinmişti.
Gözlerim ellerime takıldı. Buruşuk ellerimdeki kahverengi lekeler, duvardaki lekelere benziyordu. Zaman çok çabuk geçiyordu. Artık genç ve güzel değildim…

Aşağı bahçeye indiğimde bizim ihtiyarların hepsi kahvaltı yapıyordu. Her zamanki masama oturdum. Genç hemşire yanıma geldi.
‘‘ Bugün ne istersiniz kahvaltıda?’’
‘‘Sadece bir bardak adaçayı istiyorum.’’ Bana gülümseyip yanımdan uzaklaştı. Onu dikkatle incelediğimi fark etmişti. Burada yeniydi. Güzel bir kızdı. Yirmi beş yaşlarındaydı herhalde. Yüzünde hiç kırışıklık yoktu. Bu huzurevinde ki hemşirelerin çoğu gençti. Sanki bize inat, hepsi genç ve güzeldi. Evet her ne kadar kabul etmek istemesem de onları kıskanıyordum. İçten içe…

Adaçayımı içerken, bir yandan da etrafı izliyordum. İyi bir izleyiciyim. En ufak şeyi anında fark edebilirim. Burda başka yapıcak işim yoktu nasıl olsa. Diğer yaşlı kadınlar gibi örgü örüp, dedikodu yapmayı sevmiyordum. Çünkü o zaman yaşlandığımı kabul etmiş olurdum. Diğerleri gibi sürekli ağrılarım yüzünden sızlanmıyordum da.

Huzurevini boyayan işçiler, kahvaltı yapmak üzere içeri girmişlerdi.
Birden gözüme beyaz küçük bir kedi takıldı. Bu bizim Haticenin kedisiydi.
Onu ona torunu hediye etmişti.
Kedi hızla boyaların olduğu tarafa koştu. Boya dolu kovanın içine atladı. Hatice kedinin arkasından çığlıklar atarak kedinin olduğu yere koştu. Kedinin bedenini kovadan çıkardı. Kedi tamamen kıpkırmızı boya olmuştu.

Kırmızı yüzlü, koca burunlu adamın alaylı sesi bahçeyi doldurdu.
‘‘Beyazdı kırmızı oldu
Boyandı mahçup oldu
Artık utangaç kırmızı bir kedidir o.’’
Kalabalığın bakışları kadın ve adam arasında gidip geldi. Ben sadece kediye acıyordum.
Hatice kediyi yere yeşil çimenlerin üzerine bıraktı. Kadın ağlıyordu. Benim dışımda herkes onun başına toplandı. Ben sadece izleyiciyim.
Her kafadan bir ses çıkmaya başladı.
‘‘Ölecek mi?’’
‘‘Çok canı yanmasa bari…’’
‘‘Belki ölmez.’’
Hepimiz kediyi dikkatle izliyorduk. İnsanın içini acıtan bir miyavlaması vardı. Yattığı yerden kalkmaya çalışıyor, titreyen küçük patileri onun tekrar yere düşmesine neden oluyordu. Bir süre sonra tamamen hareketsizleşti. Kıpırtısız ve donuktu.
Hatice kedisini kucağına alıp yukarı odasına gitti. Herkes sanki çok doğalmış gibi kabul etmişlerdi ölümü…
Hepsi bir gün kendilerinin de ölüceğini kabul ediyordu. Benim dışımda hepsi…

Bir tek ben kabul etmiyordum. Ne yaşlılı ne ölümü. O yüzden aynalardan kaçıyordum. Ama artık yüzleşmemin vakti gelmişti.

Kaç yıl olmuştu aynalara küseli?...
Hemşireden el aynası istedim. Bu isteğime herkes şaşırdı. Merakla bana bakıyorlardı. Yüzleşmeme onlarda şahit olmak istiyorlardı. Böylece dedikodu yapacak yeni bir malzemeleri olucaktı. Hemşire aynayı getirdi.

Aynayı elime aldım. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım.
Gözlerimi açtığımda kendimi gördüm.
Bu ben olamazdım.
Sarı saçlarım gri olmuştu. Mavi gözlerim siyah.
Yüzüm bembeyazdı. Yüzüm buruş buruştu.
Ama yinede gülümsedim. Ben değişmemiştim. Sadece yaşlanmıştım.
Korkularım beni yaşlandırmıştı…

Spoiler: Göster

''I do not suffer from insanity, I enjoy every minute of it."
- Edgar Allan Poe