. Uzun süredir bilimkurgu türünde denemeler yazan tanıştığı bir hocasının gazıyla bunları yayınlamaya girişmiş bir kurgudaşınızım
'dan ulaşabilirsiniz. Alta hikayelerimden birini atacağım saygılarımla
Yorumlarınızı bekliyorum.
Tanıtım: Teknoloji ile doğanın dostluğundan ortaya çıkan büyüleyici bir şehirde ağaçlar esrarengiz bir şekilde ölmeye başlar. Kendini bu sorunu çözmeye adamış bir adam, bir kadın ve yeşil şehrin hikayesi sizi bekliyor.
“Şu manzaraya bak ne kadar da güzel. Ne fark eder ki ben çirkin olsam? Ne fark eder ki kimse beni görmese? Bunun için yaşıyorum ben güneşlerimin kırmızı şehrime doğuşunu görmek için yaşıyorum...” Doktorun ağzından bu kelimeler döküldü bu sabah. Günün en mutlu anıydı onun için. Kırmızı topraklar üzerindeki cam binaların aydınlanışını izlemek. Doğa ile karışmış metropolün can buluşuna tanık olmak.
Teknolojinin doğayla bileşimi rüyasının hayat bulmasıydı bu şehir. Yol yoktu, araçlar yere temas etmeden hareket ediyordu. Toprağın düz olmasını önemsememişti kimse. Bozulmamıştı doğanın şekilleri. Burası kendi enerjisini karşılayan, kendi tüketimini üreten bir yaşam alanı fikrinin sonucuydu, doğanın içine teknolojinin nimetleri yerleştirilmişti. Kıpkırmızı bir toprak vardı herşeyden önce. Süslenmeyi bekleyen bir kırmızı . Binlerce ağaç can buldu üzerinde. Kırmızı ile yeşil tanıştı ve sonra teknoloji geldi. Kendi zararını karşılayan modern iş merkezleri kurulmaya başladı. Çalışanların içinden çıkmak istemeyeceği, mesai bitiminde suratların asılmadığı dev teknoloji şirketleriydi bunlar.
Caddeler ayrı bir estetik ürünüydü. Kaldırımlara genetik mühendisliğinin eseri mavi yapraklı, mor yapraklı pembe yapraklı ağaçlar aralıklarla yerleştirilmişti. Kaldırımda yürümek daha renkliydi.
‘Sanatın şehri projesi ayrı bir tat kattı bu renkli şehre. Sevilen sanatçıların eserleri sergilenmeye başladı sokaklarda. Tablolar, heykeller, müzik istasyonları yerleştirildi uygun yerlere.
Yerleşim yerlerine gelmişti sıra. Çatıları güneş panelleriyle kaplı cam evler uygun düzlüklere kurulmaya başladı. Şehrin en güzel taraflarından biri buydu . Ormanın içinde yaşamak. Ezilse bile bir kaç dakika içerisinde yenilenen çiçek bahçeleri vardı bu evlerin bazılarında. Bazılarının ise kubbe şeklinde teleskoplar vardı çatılarında. Pek çok aile şehirdeki yeşili bozmak istememiş, sarmaşıklarla kaplamıştı evlerini. Ortak bir özelliği vardı evlerin, hiçbiri gösteriş için değildi. Kullanışlıydı hepsi doğa dostu ve şehir gibi yemyeşillerdi.
Binlerce insan mutlu bir şekilde yaşadı ve öldü burada. Sonra birşeyler olmaya başladı.
Bir problem vardı
toprakta, kelleşmeye başlamıştı toprak. Üstündeki bitkilere can veremiyordu artık. Ağaçların rengi değişiyordu önce ,yaprakları kuruyordu ve yavaş yavaş gövdesi çürüyüp ölüyorlardı sonunda. Başlarda tek tük görüldüğü için dikkate almadı kimse. Sonra bulaşıcı olduğu anlaşıldı. Hasta olan ağaç yanındakileride hasta ediyordu. Birşeyler yapılması gerektiğinin anlaşılması çok uzun sürmedi. Bu durumu araştırması için bir merkez kuruldu ve doktorlar devreye girdi. Ağaçların ölmesini engellemek adına yararı dokunabilecek herkes işe alındı burada. Onlarca, yüzlerce deney yapıldı, örnekler alındı. Gezegenin en iyi uzmanları getirildi fakat kimse sorunu anlayamadı. Ne oluyordu ağaçlara? Bu sorunun cevabını arıyordu herkes. Bilinen tek gerçek ise ağaçların bu hızla ölmeye devam etmesi demek bu güzel şehrin yok olması demekti.
Doktor merkeze doğru gidiyordu. Sokaklar o kadar özenli o kadar güzeldi ki gülümseyerek seyrediyordu etrafını. Bu düzene hizmet ediyor olmaktan dolayı çok mutluydu. Yukarıdan akan bir damla suyu içmeye çalışan bir çocuğun cam içindeki heykeline hayranlıkla baktı, sonra mavi yapraklı ağacın güzelliğine kapıldı. Bir sonraki sokakta siyahı adeta yok edermişçesine kaplamaya çalışan pembenin süslediği tabloyu gördü. Az ileride dans eden bir adam dondurma yiyordu birden kafasının üstünde dondurmanın markası belirdi. Bir reklamdı bu. Dinamik şehir projesi içinde yerleştirilen onlarca hologram reklamdan sadece biri. Biraz daha ilerleyince seksi bir kadın gördü ,parfüm sıkıyordu parfüm reklamıydı oda. Sonra yakındaki gökdelenin gövdesinde dev bir patlama oldu ama oda hologramdı sigorta şirketinin yazısı belirdi “Bu gerçek olabilirdi

”.
Çıplak ayakla gezen bir adam gördü sonrasında. Başka bir adam da çocuklar için yapılmış hareketli parkta robot bir atla geziyordu. Küçük bir çocuk elinde yavru köpeği ile yürüyordu. Bir kaç adım geride çocuğu yola inerse şehrin güvenlik sisteminin devreye gireceğini bilen annesi rahattı, gözlüğünden mail’lerini kontrol ediyordu. Bir yazı çarptı doktorun gözüne. “Çöplerinizin yüzde 90’nının geri dönüşüme girdiğini biliyor muydunuz? Kalan yüzde 10’la da elektrik üretiyoruz J İyi günler.” Tüm bunların keyfini çıkarırken birkaç meslektaşını gördü bir ağacın etrafında. Ağacın rengi farklıydı diğerlerinden. Salgın hastalığa yakalanmıştı o da. Ne olduğunu anlayamadan, diğerlerine zarar vermesin diye kesiyordu teknisyen. Hepsinin suratı asık, hepsi “neden?” der gibi bakıyordu ağaca. Doktor’un da suratı asıldı aracının içinde. “Buna bir çözüm bulmalıyız” dedi içinden “hem de hemen.”
Daha merkeze varamadan gözlüğünün camının sol üst kısmına bir ileti düştü. Sol gözünü kırpıp açtı iletiyi. İleti merkezden geliyordu;
“ Doktor günaydın. Buraya gelmeden önce uğramanı istediğimiz bir yer var. 3-4 ağacın hasta olduğu belirtiliyor daha fazla yayılmadan müdahale etmemiz lazım adresi gönderiyorum. ”
Sanki 1 dakika erken gitse onları kurtarabilecekmiş gibi bir hisse kapıldı. Büyülü şehrin sokaklarında tavanı güneş panelleriyle kaplı arabası diğer araçların arasında süzülmeye başladı. Olay yerine geldiğinde bir kez daha asıldı yüzü. Durum her zamanki gibi mesajdakinden daha vahimdi renkleri fazla koyulaşmış 6 ağaç vardı. 20 metreden rahatlıkla seçilebiliyorlardı. Aracından indi ne olacağını bilmesine rağmen ağaçlara doğru ilerledi diğer sağlıklı ağaçların tepkisizliği korktuklarını düşündürüyordu doktora. “Lütfen kes onları ölmek istemiyoruz.” En baştakinin gövdesine dokundu. Başını öne eğdi gözlerini kapattı. Fısıldaması duyuldu.
“Noluyor size? Neden ölüyorsunuz bir bir ? Keşke bana bir mesaj verebilseniz... Keşke bana ne yapmam gerektiğini söyleseniz. Sizi kurtarmak istiyorum. Bana bir yol gösterin çocuklar hadi.”
Bileğinin iç tarafını havaya çevirince hologram bir ekran belirdi. Bileğini yaklaştırarak “Bulunduğum konumda 6 adet hasta var 3 tane kesim teknisyeni talep ediyorum”
Hasta ağaçların tam ortasına geçti topraktan örnek aldı. Ağaçlar üstünde istediği kadar araştırma yapabilirdi. Ama öncekilerden farklı bir şey çıkmayacağını biliyordu. Diğer ağaçlara bulaştırmadan önce kesilmeleri en doğru karardı. Yine de teknisyenler gelene kadar ağaçları inceleyecekti.
Birden, ileride ağaçların arasında birini fark etti. Siyah kapüşonlu birisi onu izliyordu. Elini de havaya kaldırmıştı. Selam mı veriyordu? Hayır, selam vermiyordu bilek kamerasıyla video çekiyordu! Önce ne olduğunu anlayamadı. Bu gizemli kişi neden saklanıyordu? Neden doktoru işini yaparken videoya çekiyordu?
Adama doğru bir adım attı.
“Sen!”
Adam arkasını döndü koşmaya başladı. Doktor önce ne yapacağını bilemedi etrafta kimse yoktu kimseden yardım isteyemezdi onu kovalamak tehlikeli olabilirdi. Ama bu sorunu çözmek istiyordu hemde aylardır! Adamı kovalamaya başladı. Adam öyle sıkı bir koşucu değildi fakat doktorun orta yaş kondisyonunu yinede zorluyordu. Ormanın içine doğru koştukça adama yaklaştı en sonunda tam da kapüşonundan o kadar sert tuttu ki adam dengesini kaybedip yere düştü. Doktor onu boynundan yakaladığı gibi ağaca yasladı.
“KİMSİN SEN?”
“BU AĞAÇLARIN HASTA OLACAĞINI NERDEN BİLİYORDUN! NEDEN BENİ VİDEOYA ÇEKİYORSUN?”
Doktor bir an yakaladığı kişinin suratına bakakaldı. Karşısındaki korkmuş bir kadındı.
-------------------------------------1. BÖLÜM SONU-----------------------------------
Devam edecek
İNAN AKMUGAN
Yazar koçu:TUĞBA (AYHAN) BİNDAL