Kayıt Ol

Boş Konuşan Adam

Çevrimdışı KoyuBeyaz

  • ********
  • 2753
  • Rom: 59
  • Rasyonalist dominant.
    • Profili Görüntüle
Boş Konuşan Adam
« : 13 Haziran 2010, 00:22:49 »
Düşünceler bana ait değildir ama aynı zamanda benim üzerime kayıtlıdır. Hani beyninizin ne dediğini anlayamadığınız bir kısmı vardır ya, onun tercümelerinden kesitler bunlar. Yarı günlük şeklinde, farklı konularda, belki iğneleyici belki sakin bir dille, kişiliği derece türünden hava sıcaklığı kadar değişken bir adamın aklından geçenlerin toplaması zaman zaman yansıyacak buraya. Ha birde, buraya koyacağım yazılar hep bir anda esip yazılmış yazılar olduğundan hatalar veya farklı olaylar çıkabilir, adamın deliliğine yorun..

-----

  Saçmalık. Bir insanı sevmek, saçmalık. Ne yani, onun için hayatından vazgeçebileceğini mi düşünüyorsun? Evet, sana diyorum sana! Çok mu seviyorsun? Her şeyden mi çok?  Hah! Bakalım bu düşünceni yazının sonuna kadar koruyabilecek misin?

  Hayatının anlamı saçmalıklarına değinmeyeceğim, onun için her şeyi yaparım klişesini es geçeceğim ve gerekirse her şeyden vazgeçerim düşüncesinin nasıl bir yalan olduğundan bahsetmeyeceğim. Peki seni bu düşüncenden ne mi vazgeçirecek?

  En başta bilmen gereken bir şey var. Bir insanın diğerine yapabilecekleri sınırlıdır. İstediğin kadar acı çektir, istediğin yöntemi kullan, bir insana yaptığın bu kötülüğün tek bir adı vardır, işkence. Nasıl olduğuna bakılmaz, işkence etti denir. Bu kavramlara da alışman lazım, her insanın aynı sözden anladığı şey aynı olmayabilir. Ne diyordum ben? Ha evet, seviyordun sen değil mi? Hadi bakalım ne kadar seviyormuşsun.

  Düşün şimdi. Ama iyi düşün, öyle doğrudan cevap verip geçme. Bir adam düşün ve birde kadın. Seven taraf adam olsun haydi, klişeleri bozmayalım. Ama çok seviyor, nasıl diyorsunuz siz, ‘her şeyden’ çok. Şimdi bu adamın o kadını sevdiğini nasıl anladığını tahmin etmeye çalışalım bakalım. Uzun süre onunla vakit geçirmiş ve kişiliğini çok beğenmiş olabilir. Normalde onu tanımıyor ama güzelliği kendisini büyülemiş olabilir. Hem güzel hem zeki diye düşünüyor olabilir. Aslında iyi bir arkadaşı olmasına rağmen fazlasını istiyor olabilir. Bir adamdan bahsettiğimize göre aslında sevmiyor ama sevdiğini sanıyor olma ihtimali de epey yüksek herhalde ne dersin? Ya da aklına başka ne geliyorsa onları da kat bu sebeplerin içine. Bir adam neden bir kadını sever?

  Şimdi bu sebepleri dikkatlice bir oku bakalım, ortak bir nokta bulabilecek misin. Haydi, bir üst paragrafa geri dön. Tek tek ve dikkatlice, o adamın neden o kadını sevdiğini tahmin etmeye çalış.
Okudun mu? Gözüne çarpan bir şey var mı bu sebeplerde? Eğer bulamadıysan istersen yardımcı olayım? Ha? Muhtemelen yanlış düşünüyorsun o yüzden hiç kasmayalım, gel ben senin gözlerini açayım.
Kişiliğini beğendiğin bir insanla beraber olmak istemeye sevmek diyorsunuz sanırım. Güzel ve zeki bir insanla tanışmak o insanı sevmeyi de beraberinde getiriyor yani. Ya da iyi bir arkadaşının onun için daha fazla şey ifade etmesini istemek mi sevmekmiş? Ya da ne bileyim, sevdiğini zannetmek mi oluyor sevmek?

  Aç gözlerini! Bir insanın kişiliğini beğeniyorsan o insana saygı duyarsın! Güzel ve zeki bir insanla tanışırsan o kişi sende hayranlık uyandırır! İyi bir arkadaşından daha fazlasını istiyorsan buna açgözlülük denir sevmek değil! Güzelliğinden etkilendiğin bir insanı sevmezsin, onu ancak arzu edersin! Sevmek istediğin için sevmeye çalışıyorsan sen zaten delisin!
Ne olduğunu bilmediğiniz şeyleri kendi isteğiniz doğrultusunda sündürmekten zevk alıyorsunuz değil mi? Ben bunu yapıyorum diyebilmek için anlamları istediğiniz şekilde anlıyor, istediğiniz yere çekiyorsunuz. Sevmenin ne olduğunu gelip açıklayacak olanınız var mı bana? Laf oyunu yapmadan! Kendi sebeplerini böyledir diye göstermeden! Kendi anlamıyla! Yoktur. Olamaz ki. Herkes bilir sevmeyi ama kimse bilmez aslında.

  Şimdi canınızdan çok sevdiğiniz insanı günlük hobilerinizin ve eğlencelerinizin yerine koyun.  Kıyas yapmanızı kastetmiyorum burada, bunu da kendi istediğiniz gibi yorumlamayın! En sevdiğiniz hobilerinizi hayatınızdan kaldırıp yerine sadece sevdiğini düşündüğünüz insanı koyun bakalım. Size yetiyor mu? Akşamları nete giremediğinizi düşünün, sevdiğiniz bir sporu hayatınızın sonuna kadar yapamayacağınızı, yemeklerden tad alamayacağınızı belki. Düşünün bakalım, sevdiğini sandığınız kişi size bunların verdiği küçük hazları ve alışkanlıkların çekiciliğini verebilir mi? Ha, hesaba katmayı unutmamanız gereken bir şey daha var. Bunları yaptığınız sürede sevdiğiniz insanı düşünün bakalım.
İsterseniz deneyin, isterseniz kendi yöntemlerinizi geliştirin, isterseniz bana deli deyip bu yazıyı okumadınız varsayın. Sonuç değişmez. Sevdiğiniz insanı alışkanlıklarınızla bile değiştiremezsiniz. Değiştirebilecek olsanız bile bundan kaçarsınız, çünkü sonunda o insandan sıkılacağınızı bilirsiniz.

  Hayatınızı kolay kolay vazgeçilecek bir oldu gibi görmeyi de kesin artık. Sevdiğini sandığınız insan için tek bir alışkanlığınızdan bile vazgeçmek bu kadar zorken hayatınızdan vazgeçmeniz mümkün sanmayın.

  Ha bu arada. Sevdiğini sanıp aslında sevmeyenlere son bir söz; İnsan acı çekmeyi sever bazı dönemlerde. Kendi acınıza bir isim koymak istiyorsanız, gidin sizi asla kabul etmeyecek bir insanı sevdiğinizi düşünün. Yakında aşık olur, hayatınızdan vazgeçersiniz..


Uzay elbisemle kavgaya hazırım.

Çevrimdışı Wanderer

  • ****
  • 1501
  • Rom: 28
  • Uzun günler ve hoş geceler dilerim.
    • Profili Görüntüle
    • Blog Sayfam - Yolsuz Yolcu
Ynt: Boş Konuşan Adam
« Yanıtla #1 : 13 Haziran 2010, 00:40:22 »
Ne yorum yapacaktım ben.. Haa... Harika !!!

KoyuBeyaz, kardeşim açık konuşayım. Yazını açtım, baktım çok uzun. Okumayıp kapatıcaktım, dedim ki bu adam bana yorum yapıyor kasiym kendimi okuyayım. İlk paragrafı okuduktan sonra bağlandım resmen yazına... Neden seviyorum demiştin, bilmem, çünkü sadece seviyorum be... :D

  Harika düşüncelerin var... Özellikle şuna bayıldım,

Alıntı
Herkes bilir sevmeyi ama kimse bilmez aslında.

Bundan sonra da bu yazılara devam edeceksin anladığım kadarıyla... Ben de takipçinim kardeşim ! Harika bir yazı, harika düşünceler... Ve benimle bu kadar uyuşan bir yazım tarzı daha görmemiştim...


Tekrar tekrar eline koluna sağlık... Çok teşekkür ediyorum bu mükemmel yazı için... =)

Bu arada, bu adam asla boş konuşmuyor !
May the force, be with you.

Çevrimdışı KoyuBeyaz

  • ********
  • 2753
  • Rom: 59
  • Rasyonalist dominant.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Boş Konuşan Adam
« Yanıtla #2 : 13 Haziran 2010, 00:50:10 »
aNTiSePTiK çok teşekkür ederim güzel yorumun için. Böyle arada esen düşünceleri dillendirmek güzel oluyor, en azından insanın kafası boşalıyor bir nebze. Beğenmene çok sevindim, daha ne diyeyim bilemedim, teşekkür ederim! :)
Uzay elbisemle kavgaya hazırım.

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Boş Konuşan Adam
« Yanıtla #3 : 13 Haziran 2010, 13:22:51 »
Biraz agresif bir anlatım olsa da taşı gediğine oturtma durumu var bu yazıda :) Her ne kadar üzücü tespitler olsa da hepsi doğru maalesef. Hoşlanma ve sevme kavramları iç içe girmiş durumda bizim zamanımızda. Birinden azıcık hoşlanan biri hemen "Seviyorum!" demeye başlıyor. Bu yüzden gerçek aşk bu kadar zor bulunan, ender rastlanan bir şey haline dönüştü...

Bu arada... Yazar gerçek sevginin tanımını yapmamış. O da mı bulamamış nedir? :)

Eline sağlık...
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı KoyuBeyaz

  • ********
  • 2753
  • Rom: 59
  • Rasyonalist dominant.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Boş Konuşan Adam
« Yanıtla #4 : 13 Haziran 2010, 14:56:28 »
Yorumun için çok teşekkürler mit. Anlatım huysuz yaşlı bir ihtiyarın dilinden çıkmış gibi oldu biraz, hoşuma gitti açıkçası işin sonunda okuyunca. Ayrıntılardan birini de hemen yakalamışsın zaten, yazarda bilmiyor sevmenin ne olduğunu.  :) Sadece konuşmak işte, boş konuşan adamın yaptığı bu.
Uzay elbisemle kavgaya hazırım.

Çevrimdışı KoyuBeyaz

  • ********
  • 2753
  • Rom: 59
  • Rasyonalist dominant.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Boş Konuşan Adam
« Yanıtla #5 : 16 Haziran 2010, 15:52:57 »
  Et salak genç, gel sende isyan et! Hiçbir şeyin yok değil mi hayatta? Hiçbir şey istediğin gibi gitmiyor, asla istediklerini elde edemiyorsun. Kazanamıyorsun değil mi hiçbir zaman? Neden her şey beni bulur diye isyan ediyorsun, kızıyorsun, belki etrafa bağırıp çağırıyor, suçu olmayanlardan çıkarıyorsun öfkeni. Sonra da depresyonuna takviye geliyor dış kuvvetlerden, kırgınlık.

  Elinde beş kuruş paran yok diye kızmakta haklımı sanıyorsun kendini? Kız arkadaşın senden ayrıldığı için en mutsuz adam haline mi dönüştün kimsenin gülmediği şu dünyada? Yanlış bir hareket yaptın diye üzerine gülenler mi sıktı bugün canını? Yoksa gene kavga mı ettin ebeveynlerinle?

  Gerçi hiçbirinde sonuç değişmiyor değil mi? Odanın kapısını çarpıp kapatıyorsun kendini küçük zindanına. Belki yalnızca bilgisayarın arkadaşlık ediyor sana, belki cep telefonun, televizyonun. Ne yapıyorsun bunalımını geçirmek için peki? Paketler dolusu sigara mı bitiriyorsun? Sürekli yazı yazarak mı boşaltıyorsun içini? Arayıp seni her şeyin üzerinde tutan arkadaşlarına mı danışıyorsun sorunlarını?

  Bazen iyi gelir kendi kabuğuna çekilmek. Kendi odanda, kendinle muhabbet etmek. Kafa dinlemek, içinde olduğun büyük bunalımın geçmesi için dikkat dağıtıcı bir şeyler yapmak.
Dürüst ol. Bu zamanlarında hiç dikkat ettin mi kapıyı yüzüne çarptığın insanlara? Hiç düşündün mü ‘neyin var?’ diye soran insanları? Hiç düşündün mü sıkıntılı halinle yüz vermeyi lüks gördüğün aileni?

  Bunları geçtim. Düşünmediğini biliyorum, düşündüysende olan olduktan sonra düşünmüşsündür zaten. Peki  oyun konsolu alamadığın için canın sıkıldığında düşündün mü hiç ekmek alamayanları? Dışarı çıkamadığın için, için bunaldığında düşündün mü dışarıda yatanları? Kavga ettiğin babanla konuşmazken düşündün mü babası olmayanları?
Hayat hep seni bulur sanarsın bazen. Neden hep ben dersin, yakarırsın, kızarsın, sıkılırsın. Verilmeyenlerin isyanını etmek herkesin yaptığı bir iş, peki verilenlerin teşekkürü ne olacak? 

  Ölür müyüz peki bir anlık kırgınlıklardan? Sıkıntı mı süründürür bizi kavga edince sevdiklerimizle? Boğazımız düğümlenip gözlerimiz konuştuğunda hiçbir şey güzel görünemez mi bizlere? Ne olur sanki böyle anlarda hayatı sıkıntıdan ibaret olan insanları düşünsek? Ne olur sanki başımıza gelen olaylarda kendi hatamızı görsek? Ne olur kendi dünyamızdaki fırtınaları dışarıda estirmesek?

  Benciliz! Sen, ben, biz, hepimiz. Denemiyoruz elimizdekilere şükretmeyi. Denemiyoruz isyan etmemeyi. Denemiyoruz güçlü olmayı. Denemiyoruz doğru olanı. Biliyoruz içten içe, sıkıntımızdan kurtulunca hissediyoruz aslında. Pişmanlık yardım ediyor bize her seferinde ama, denemiyoruz onun sesini dinlemeyi.
Öyle varlıklarız ki, kolaya kaçıyoruz her seferinde. Yanlış yapıyoruz, düşünmüyoruz, işimize gelmediğinde mantığımızı kullanmıyoruz.

  Bir kez olsun yapalım. Canımızı sıkan bir durum olduğunda sinirlerimize hakim olalım, tolerans gösterelim, gerekirse altta kalalım bir kereliğine. Ama kimseyi kırmayalım, kimseyle küsmeyelim. Kabuğumuza çekilmeyelim. Bir kez olsun, güçlü olalım.

  Ne dersiniz, deneyelim mi?
Uzay elbisemle kavgaya hazırım.

Çevrimdışı Wanderer

  • ****
  • 1501
  • Rom: 28
  • Uzun günler ve hoş geceler dilerim.
    • Profili Görüntüle
    • Blog Sayfam - Yolsuz Yolcu
Ynt: Boş Konuşan Adam
« Yanıtla #6 : 16 Haziran 2010, 17:24:52 »
Teman, biraz değişmiş gibi... Boş konuşan Adam yerine, Aksi İhtiyar diye başlık atabilirsin bence :D Çok hoş nasihat veriyorsun KoyuBeyaz... Harika ;)
May the force, be with you.

Çevrimdışı KoyuBeyaz

  • ********
  • 2753
  • Rom: 59
  • Rasyonalist dominant.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Boş Konuşan Adam
« Yanıtla #7 : 28 Temmuz 2010, 12:43:39 »
  İnsanoğlu garip azizim. Dünya üzerindeki en ilginç yaratıklarız, ufacık kanatlarını saniyede 100 kere çırpan kuşlar falan hikaye bizim yanımızda. Öyle ilginç yaratıklarız ki isteklerimiz ve korkularımız bazen aynı şeye tekabül ediyor. Sevdiklerimiz ve nefret ettiklerimiz aynı kapıya varıyor. Kendi içimizdeki çelişkiyi bile farkındalık olarak algılayabiliyoruz istediğimizde, bu nasıl bir kapasitedir bizdeki?

  Sevdiği kızdan hiç yüz bulamamış bir genç vardı buralarda dolaşan. Birkaç yıl boyunca yapmadığını bırakmamış onun için. Gönlünü almak için kişiliğinden taviz vermek mi dersin, gururunu ayaklar altına almak mı. Kendini kızı korumak için küçük düşürdüğü olmuş ama o bunların hiçbirini bilmemiş. Çocuk devam etmiş sevmeye ve çabalamaya herşeye rağmen, katıksız sevmiş çünkü. Herhangi bir karşılık beklememiş, yalnızca mutlu olmasıymış onun istediği. Yüzünün hep gülmesi, o muhteşem suretin asla kaybolmaması.

  Eh, derler ya kader ağlarını örer diye. Bu gençte takılmış o ağlara. Yılların verdiği bitklinlik ve tükenmişlik onu yıpratmış zaman geçtikçe. Bir yerden sonra dayanamaz olmuş, karşılıksız sevmenin ağır yükünün altında ezilmeye başlamış. Psikolojisini etkilemeye başlamış bu duygu, akli dengesini yitirdiğini hissediyormuş artık. Ve sonunda o durumda verebileceği en zor ama aynı zamanda en doğru kararı vermiş. Neye mal olursa olsun, o kızın yüzünü bir daha asla görmemeyi ve aklından tamamiyle çıkarmayı seçmiş. Yaşadığı tüm acılara ve sinir buhranlarına son vermenin tek yolu olarak gördüğü bu amaç uğrunda onun adını bile ağzına almamış o günden sonra.

  Sonraki birkaç yılı daha da acılı geçmiş gencin. Somut bir şekilde o sevgiyi aklından çıkarması düşündüğü kadar zor olmasa da, anısıyla yapacağı savaşı tahmin edememiş çünkü. Artık onu elde etmek için değil, ondan kurtulmak için savaşıyormuş kendisiyle her gece. Uyku sorunları yaşamış uzun süre, ilaçlar kullanmış, alkol, sigara, kafa uyuşturan ne varsa denemiş. Nafile. Öyle bir sancıymış ki içindeki, somut hiç birşey onu ondan alamazmış. Ne var ki sonunda kanını bu sevgiden temizleyen şey de gene soyut bir kavram olan zaman olmuş.

  Her zamankinden daha özgür hissetmiş kendisini bir sabah. Ağzına uzun yıllardır almadığı o kelimeyi almış hiç korkmadan, O'nun adını. İçinde hiç birşey kıpırdamamış, kalbi hızını değiştirmemiş, beyni mesaisine ara vermemiş. Özgürlüğün gerçek tadını almış o sabah genç adam. Bitirmiş herşeyi kafasında, başarmış. Savaşı kazanan taraf olmuş, kendisiyle girdiği savaşı kazanan taraf.

  İronik değil mi? İnsanın kendisini malup ederek sevinmesi. Aslında galibi olmayan bir savaşta zafer kazanmak. İlginç yaratıklarız gerçekten. Ama varmak istediğim nokta bu değildi. İyisi mi şu hikayeyi bitireyim.

  Uzun yıllar geçmiş aradan. Artık genç değilmiş o seven adam. Kişiliğini hayatının en zor dönemlerinde katılaştırmış, içindeki duyguları kontrol etmeyi öğrenmiş. Bu özelliği öyle işine yaramış ki hayatında, mükemmel bir kariyere ve harika dostlara sahipmiş artık. Hayatında eksikliğini çektiği hiçbir şey yokmuş, daha doğrusu eksik olduğunu düşündüğü. Kadınlarla asla samimi olamayışı dışında.

  Ve bir gün, gençken ağlarına takıldığı kader gene o adamı bulmuş. İş yerine giderken o kızı görmüş sokakta. Bunca yıldan sonra hiçbir şekilde değişmemiş bir halde. Kızda büyümüş elbette, fakat ne yüzündeki bir çizgi değişmiş, ne davranışlarındaki zerafet. Adam sokağın ortasında durmuş ve bir zamanlar hayatını adadığı kıza bakmış uzaktan. Beklediği şey kalbinde ufak bir hareketlenmeymiş aslında, kafasında ufak bir düşünce, ufacık bir merak. Ama olmamış, kız onu görmeden yoluna devam ederken, adamın ne kalbi ne de beyni bu unutulmuş anıya dokunmayı tercih etmemiş. Adam kafasını sallayıp şu fikri getirmiş aklına; 'Başarmışsın. Artık o senin için hiçbir şey ifade etmiyor. Sıradan bir insan, hepsi bu. Sıradan bir kız.'

  Eve geldiğinde canı sıkkınmış adamın. Kızın adını bile aklına getirememiş bütün gün, fakat içinde tarifsiz bir sıkıntı oluşmuş O'nu gördükten sonra. Uzun yıllardır yapmadığı şeyi yapıp o gece gece içki içmeyi tercih etmiş adam. Nedenini kendi de bilmeden, sadece görünürde hiçbir sorun olmayan kafasını dağıtmak için. Ve içmiş, bir şişe, iki şişe, üç şişe. Sarhoşluğun en uç noktasına gelene kadar, aklı kendi kontrolünden tamamen çıkana kadar ve hayatını adayarak oluşturduğu tüm sınırlar ortadan kalkana kadar. O geceyi hafızasından tamamen silecek kadar.

  Ertesi sabah uyandığında başına saplanan ağrı kalbindeki acının yanında bir hiçmiş. Adam o gece neler olduğunu hatırlamıyorsa da, hatırladığı tek bir şey varmış. Kızın adı. Ve farkına vardığı şey onu hayatındaki diğer herşeyden daha çok zorlamış. O'nu gördüğünde kalbinde birşey oluşmasını istediğini fark etmiş adam. O'nu sevmek istediğini. O saf duygunun bugüne kadar sahip olduğu tek önemli şey olduğunu. Fark etmiş ki, kendi sınırları içinde başkasının hayatını yaşamış yıllarca. Fark etmiş ki, asla kendisi olmayı başaramamış hayatı boyunca; yalnızca o son gün, kızı bulup dudağından ilk ve son kez öptüğü ve kendi isteğiyle hayatına son verdiği anda.

  İnsanoğlu garip. Yapmayı istediği şeylerin doğru olduğunu düşünür, gelecek sonuçlara katlanmakta zorluk çekeceğini bile bile olması gerekeni yapmaya kendini zorlar. Asla anlayamayacağımız şey ise, bazen yapmamız gereken şeylerin yapmak istediklerimizden daha önemli olamayacağıdır.
Uzay elbisemle kavgaya hazırım.

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Boş Konuşan Adam
« Yanıtla #8 : 28 Temmuz 2010, 13:11:12 »
Bu boş konuşan adam doğruları biraz fazla söylemeye başladı sanırsam. Her kişinin hayatında bir kez mutlaka geçtiği bir yolu anlatmış bu kez. Sonunu pek beğenmedim yalnız. Hayatının gerçek aşkını bulmuştur umarım.
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı KoyuBeyaz

  • ********
  • 2753
  • Rom: 59
  • Rasyonalist dominant.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Boş Konuşan Adam
« Yanıtla #9 : 28 Temmuz 2010, 13:24:01 »
Bu boş konuşan adam doğruları biraz fazla söylemeye başladı sanırsam. Her kişinin hayatında bir kez mutlaka geçtiği bir yolu anlatmış bu kez. Sonunu pek beğenmedim yalnız. Hayatının gerçek aşkını bulmuştur umarım.

Sonundaki duyguyu tam verebildiğimden emin değilim. Adam kendisine geri dönülemez sınırlar koyduğu için bu şekilde yaşamaktansa ölmeyi tercih ediyor hatasını anladığında. Vermeye çalıştığım düşünceye göre en uygun bu şekilde olacağını düşündüm. 'Bazen geri dönülemez hatalar yaparız ve sonuçlarına katlanmamız gerekir.'

@aNTiSePTiK: Amacım kesinlikle nasihat vermek değil, bunun yanlış anlaşılmasını istemem. Belirli bir teması yok bu adamın. Yalnızca bazen içinizi dökmek için, yazmak için yazarsınız ya. Onu bir seri haline getirmek düşüncesi bunlar.
Uzay elbisemle kavgaya hazırım.

Çevrimdışı Arlinon

  • ***
  • 456
  • Rom: 14
  • Savaş ve Ateş
    • Profili Görüntüle
Ynt: Boş Konuşan Adam
« Yanıtla #10 : 28 Temmuz 2010, 18:20:33 »
İyi çalışma. Düşüncelerin yaklaşımı tamamen kayıtsızlaşamasa da, asıl gerçekliklere bir hayli yaklaşıyor, tebrikler.

Çevrimdışı KoyuBeyaz

  • ********
  • 2753
  • Rom: 59
  • Rasyonalist dominant.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Boş Konuşan Adam
« Yanıtla #11 : 11 Ağustos 2010, 11:49:44 »
  Yemyeşil gözler. Ondan geriye aklımda kalan tek şey buydu bir vakit. Ne incecik pembe dudakları, ne özenle yerleştirilmiş çıkık elmacık kemikleri, ne pürüzsüz teni. Yalnızca o herşeyden yeşil iki gözdü, ara ara rüyalarıma girip de gecelerimi uzun eden.

   Şimdi ise o gözler daha önce hiç olmadığı kadar yakın bana. O ince dudaklardaki küçük kıvrımdan daha çok şey ifade ediyor gülümserken. Rengi daha parlak, güzelliği daha çekici sanki. Karşımda benim kaçırmaya çalıştığım gözlerime dikkatle bakıyor. Kabul etmek istemesemde bazı şeylerin farkındayım artık. Bir zamanlar aşık olduğum o mükemmel insan, artık beni seviyor.

  Bunu neden yaptığını bilmiyorum. Geçmişte kalmış bir anıyı, zorla gömülmüş bir hayali neden boş yere yeniden umutlandırmak istiyor? Neden bu kadar çaba harcadığım hayatımı daha da zorlaştıracak bir karar veriyor? Aklında neler olduğunu bilmiyorum, bana bu işkenceyi neden yapmak istediğini de öyle. Belki de intikam almak istemiştir geçmiş yıllarda kaybettikleri için. Fakat bencil bir insan değil o, hayır, kesinlikle değil. Aksine öyle yumuşak huylu, öyle şefkatli bir insan ki şu ana kadar kötü bir hareketini gören olmamıştır, eminim bundan. Ama öyleyse neden?

  İçimi okuyormuş gibi cevap verdi bana gözlerini kaçırarak. 'Senden çok şey istediğimin farkındayım. Belki daha önce çok üzdüm seni, verdiğim kararların çoğu yanlıştı. Bunlar için mazeret üretmeyeceğim, böyle bir hakkım olmadığını biliyorum. Bugün benimle konuşmayı kabul etmen bile aslında benim için bir mucizeydi zaten. Geçmişte yaşananları bir günde silebilirim de demiyorum. Ama gene de... İnan bana hayatımda hiçbir şeyde daha önce bu kadar kararlı olmamıştım. Lütfen inan, söylediklerimin her kelimesi doğru. Seni seviyorum, hem de tahmin edemeyeceğin kadar.'

  Bakışlarımı bir an için boşluktan kaldırıp ağlamaklı bakan o zümrüt yeşili gözlere çevirdim. Alt dudağını ısırıyordu yüzü her zamankinden daha da beyaz bir halde. Ah, eskiden olsa onun bu hali beni nasıl perişan ederdi. Kim bilir kaç gece rahat bir uyku çekemezdim tek bir damlası yüzünden. Ne var ki uzun zamandır hissetmediğim o tanıdık heyecanın geri gelmesi bile beni daha da gerdi. Bazı şeyler için çok geçti artık, bunu bilmesi gerekirdi.

  Hıçkırdı. Denizden gelen bilindik esintiyle dalgalanan kahverengi saçları yüzünü kapattı kısa bir an, iki damla göz yaşı saçlarına süzüldü. İçimden buruk bir gülümseme geçti, göz yaşları hüznün tescilidir derdim eskiden. Göz yaşları ayrılıklarda yaşar, kısacık ömürleri aslında biteni özetlerdi. Hüzünlü gözlerden süzülüp, yere düşene kadar.

  'Lütfen.' dedi gözleri artık sırılsıklam olmuş bir halde. Her zaman gülen o çehre artık ne yapacağına karar veremiyor gibiydi. Dudakları istemsizce kıvrılıyor, burnunu çekiyor, hıçkırıyordu. 'Lütfen.' dedi. 'Bazı şeyler için çok geç olduğunu biliyorum, ama bundan sonrası için herşeyin farklı olabileceğini de biliyorum. Lütfen, yalnızca deneyelim.'

  Ah, gülümsemesi insanın içini ferahlatan o mükemmel çehre şimdi ne haldeydi! Her zaman neşe saçtığını gördüğüm gözler karşımda nasılda kıpkırmızı ve sırılsıklamdı şimdi. O tanıdık duygu geri gelmişti artık, itiraf edemeyecek olsam da onu hala seviyordum. Bunu biliyordum, kalbimin her köşesinde ve hatta benim için daha önemli olan, aklımın her köşesinde biliyordum. Neler vermezdim ki eskiden olsa bu an için. Ama geçti işte. Bazı şeyler zamanında olmak zorundaydı. Sevdiğim bir şarkı geldi aklıma.

'Severek ayrılanlar, bilirler ayrılığı.
Severek ayrılanlar, yaşarlar pişmanlığı...'


  Gözümden tek bir damla yaş süzüldü. Başımı zorla da olsa iki yana salladım, daha önce yaptığım hiçbir hareket bu kadar zorlamamıştı bedenimi. Gözümden süzülen o bir damla yaşı izledi perişan bir halde. Daha önce onunla aramızda geçen bir şeyi temsil ediyordu o yaş damlası. 'İki tarafta ağlıyorsa, ayrılık vakti gelmiştir.' Yanağımdan süzüldü, çenemde kısa bir süre bekledi ve yere düştü o son damla. Kafasını eğdi, hıçkırıklarını saklamak için çaba sarf etmeden ağladı. Herkes kafasını çevirmiş hüzünlü bakışlarla bizi izlerken, yıllardır tek kelime çıkmamış ağzımdan iki kelime döküldü istemsizce.

'Teşekkürler, elveda.'

  En yakın dostum yanıma gelerek tekerlekli sandalyemi masadan uzaklaştırdı. Başımı çevirmek istedim, o mükemmel çehreyi şu an ne kadar perişan durumda olsa da son bir kez daha görmek istedim.

  Başaramadım.
Uzay elbisemle kavgaya hazırım.

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Boş Konuşan Adam
« Yanıtla #12 : 11 Ağustos 2010, 12:29:43 »
Köşe yazısı tadında harika devam ediyor bu yazı. boş vakit buldukça okumaya çalışıyorum ama tabi sen benim okuma hızımdan daha hızlı bölümleri koyuyorsun o ayrı :)  Bu da aslında uzun vadede güzel bir durum. Okunacak şeyler hiç bitmiyor ne güzel... Ellerine sağlık diyorum son olarak.

Çevrimdışı KoyuBeyaz

  • ********
  • 2753
  • Rom: 59
  • Rasyonalist dominant.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Boş Konuşan Adam
« Yanıtla #13 : 11 Ağustos 2010, 13:18:38 »
Köşe yazısı tadında harika devam ediyor bu yazı. boş vakit buldukça okumaya çalışıyorum ama tabi sen benim okuma hızımdan daha hızlı bölümleri koyuyorsun o ayrı :)  Bu da aslında uzun vadede güzel bir durum. Okunacak şeyler hiç bitmiyor ne güzel... Ellerine sağlık diyorum son olarak.

Teşekkürler. Yalnızca yazabilecek duygusal yoğunluğa gelince yazmaya çalışıyorum aslında, bu aralar ruh halim pek bir değişken sanırım. :P

İyi çalışma. Düşüncelerin yaklaşımı tamamen kayıtsızlaşamasa da, asıl gerçekliklere bir hayli yaklaşıyor, tebrikler.

Teşekkür ederim efenim. Beğenilmek yazma isteği uyandırıyor sanırsam.  :=)

Bazen bir his, bir düşünce bir anlığına tüm vücudunuzu kaplar ya. İşte o his/düşüncenin kağıda - ya da ekrana diyelim- yansıtılması gibi olmuş bu köşe. Farklı, ciddi ve güzel.

İşin ironik kısmı da şu; "Boş Konuşan Adam", son zamanlarda duyduğum en dolu konuşmaları yapıyor.

Olmuş, hem de nasıl olmuş.

Spam olmasın diyerekten buraya aldım. Çok teşekkür ediyorum yorumlarınız için.
Uzay elbisemle kavgaya hazırım.

Çevrimdışı Laughing Madcap

  • ****
  • 960
  • Rom: 51
  • The Oncoming Storm
    • Profili Görüntüle
Ynt: Boş Konuşan Adam
« Yanıtla #14 : 11 Ağustos 2010, 13:34:59 »
Bazen bir his, bir düşünce bir anlığına tüm vücudunuzu kaplar ya. İşte o his/düşüncenin kağıda - ya da ekrana diyelim- yansıtılması gibi olmuş bu köşe. Farklı, ciddi ve güzel.

İşin ironik kısmı da şu; "Boş Konuşan Adam", son zamanlarda duyduğum en dolu konuşmaları yapıyor.

Olmuş, hem de nasıl olmuş.
Attention all planets of the solar federation
We have assumed control.