Kayıt Ol

Çeviri - Witcher - 2. Başlangıç Öyküsü - Yazgının Kılıcı

Çevrimdışı aysöken

  • *
  • 6
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Merhaba arkadaşlar,

Geralt ile Ciri'nin 3 bölümlük başlangıç öyküsü vardır. Çevirdiğim bu bölüm, ilk bölüm olan Son Dilek kitabındaki Bedel Meselesi'nden sonra okunmalıdır.

Eleştiriye açığım. Bunu niye çevirdiğime gelecek olursak, bazı kavramların öylecene yabancı kalmasına içim el vermedi, ben de okuyucuyu ısındırmak adına elimden geldiğince laftan fazlasını yapmaya karar verdim. Hem birbirimize yardımcı olursak da sevinirim.

Düzelti-

Witcher sözcüğünün artık bağıcı olduğunu düşündüğüm için çeviriye devam etmeyeceğim. Kendi türetmeminse yazarın kendi koyduğu addan bile daha iyi bir tanımlama olduğunu düşünüyorum, kendisi de zaten kendi dilince bağıcı demekle kalmış. Witch sözcüğü gördüğümüz için aklımız sürekli cadıya gidiyor ama hiç de cadılık bir mevzu değil, cadının yaptığı işleri yapan türden (witching, witchcraft), bizde ''dilini bağlama'' vs. diye hayat bulmuş karşılığı gayet bağıcılıktır. Gördüğü sözcüğün bire bir çevirisini yapmaya üşenen yayımcı ellere kalmışız ne yazık ki.

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
"Witcher" adının olduğu gibi bırakılmasını Allahlık olarak görüp böyle bir çabaya girişmeniz enteresan olmuş doğrusu :) Sizin tercihiniz olan "Alçeri"nin de aslına sadık bir çeviri olduğunu söylemek çok zor. Çünkü sizin de belirttiğiniz gibi "Al" kelimesi "aldatmak" dışında "kırmızı" manasına da geliyor. Bembeyaz saçları olan, Beyaz Kurt diye anılan birinin kırmızıyı çağrıştıran bir ismi olması pek olmamış. "Bence" tabii. Bağıcı ve Efsunger'den daha iyi olduğu kesin ama :)

Öte yandan Dryad yerine Ağaçeri, Druid yerine de Orman Ereni kullanmayı tercih etmişsiniz. İsimler güzel... güzel de Slav mitolojisi için biraz fazla Osmanlıca havası var. Hani kendi topraklarımızda geçen bir fantastik romanda görsem "Muhteşem seçim!" derim. Öte yandan temellerini Doğu Avrupa mitolojilerine dayandıran ve Baba Yaga'nın, vampirlerin, grifinlerin vs kol gezdiği bir eserde çok da iyi durmadıkları kanaatindeyim. Yine bence tabii :)

Fikir alışverişini bırakıp çeviriye gelirsek, hayran çevirilerini mi yoksa başka bir metni mi baz aldığınızı bilemediğim için kesin bir karşılaştırma yapamayacağım ama kendinizi biraz daha geliştirmeniz gerektiğini söyleyebilirim. Örneğin şu cümlenin yanlış olduğu daha okurken anlaşılıyor:

Ok onu gözünden vurmuş ve artbaş kemiğinden kafatasının derinlerine dalmış.

Artbaş kemiği başın arka tarafında bulunur. O nedenle gözden giren bir ok "artbaş kemiğinden kafatasının derinlerine" dalamaz. Sanırım "Ok onu gözünden vurmuş ve kafatasının derinliklerine dalarak artbaş kemiğine kadar dayanmıştı," gibi bir şey olmalıydı. Dediğim gibi, orijinal metni göremediğim için kesin konuşamıyorum.

Şu kısımda da bayağı bir hata var:

Geralt çevresine bakındı, çabucak ve kolaylıkla ne diye avlandığını kavradı. Bir saniye, özdeş
bir ok , cesedin altı adımlık çevresinde bir çam ağacının gövdesine saplandı. Ne olduğunu
biliyordu. Oğlan uyarıyı anlamadı, ve ıslığı ve okun taklamasını duymasıyla panikledi ve yanlış
yöne koşmaya başladı.


Tahminimce "Oğlan uyarıyı anlamadı"dan başlayan satır "had" ekiyle yazılmış, yani -miş'li geçmiş zamanla Türkçeleştirilmesi gerekiyor oraların. "Bir saniye" de yanlış. Tahminimce orası da "a second, identical arrow"dan çevrilmiş. O "second" saniye değil, "ikinci" manasında:

Geralt etrafına bakındı. Aradığı şeyi çabucak ve kolaylıkla buldu: cesedin yaklaşık altı adım uzağındaki bir çam ağacının gövdesine saplı, ilkiyle aynı, ikinci bir ok. Neler olduğunu anladı. Oğlan uyarıyı anlamamış, ıslığı ve okun taklamasını duyunca paniklemiş ve yanlış yöne koşmaya başlamıştı.

Orijinal metni göremediğim için kesin bir şey diyemediğimi tekrar edeyim. Eleştiriye açık olduğunuzu söylemişsiniz, ona güvenerek yazdım bunları. Yanlış anlamamanız ve şevkinizi kırmamak dileğiyle :)
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı Fırtınakıran

  • *
  • 8351
  • Rom: 1
  • Unique Ravenclaw
    • Profili Görüntüle
Dedi çevirmen ve editör M. İhsan Tatari :)

Öte yandan, Witcher'ın artık ülkemizde de hayran çalışmalarına konu olması çok hoş.

Çevrimdışı aysöken

  • *
  • 6
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
@mit

Metin çevirisi konusundaki önerileriniz için teşekkür ederim, daha sonra yaptığım çevirinin üzerinden geçeceğim. İşe giriştim ama şu aralar içimden hiç gelmiyor :D İngiltere baskısını kullanıyorum kaynak metin olarak.

Ad seçimlerine gelince Dryad Yunan söylencelerinden gelmedir, ağaç ruhu demektir, bire bir çevirirsek ağaç iyesi olur, İslamiyet öncesinde Türklerde her varlığın olduğunu düşündüğü ruhun adı diye biliyorum. Druid ise Kelt inanışının bir parçası. Sanırım Hristiyanlıktan önceki çoktanrıcılıkta bir rahip. Bu kavramların Slav söylenceleriyle bir ilgisi yok sanırsam. Ha, olsaydı da ben yine Türkçe yapmaya çalışırdım, bizden başka dillere bir kitap çevrilse, o kitapta da ağaçeri, orman ereni dense yüzde yüz eminim ki bunları Türkçe bırakmazlar, kendi dillerine çevirirlerdi. Nedense bu yanılgıya bir tek biz düşmeye meraklıyız. Daredevil'a bile Gözüpek diyemez hale geldik. Anladığımız adıyla değerini gözümüzde küçültüyoruz, anlamadığımız olunca nedense değeri artıyor.

Witcher'a da illa bir şey denmesi gerekiyor. Zaten aslı Wiedzmin olan şeyi biz niye İngilizce ifadesiyle kullanıyoruz anlamadım, bunun mantıklı bir açıklaması olamaz.

http://witcher.wikia.com/wiki/Witcher

Name kısmına bakarsanız, bütün dünya bunu kendi diliyle ifade ediyor. Bizse... Allahlık demiyeyim de ne diyeyim. Bu karşılık adları da benim önermemdir, tüm olay bu. Bunları nerede desem biriyle tartışmaya giriyorum, sadece benim görüşüm ama ben daha iddialı bir tutum göremedim. Şöyle bir bakınca, genel tutum olarak, bu tür konuların 15 yaşında çocukların yargısına kalması gerçekten içler acısı. Elinde en ufak bir sav, elle tutulur bir düşüncesi olmadan biz oyunlardan böyle gördük diyen çocukların aklıyla hareket eden bir pazar görüyorum yalnızca. Bu da bana dokunuyor açıkçası.

Yine de bağıcı ve de efsunger denmesini takdir ettim, en azından bir şeydir yani.

Çevrimdışı Everfever

  • *
  • 57
  • Rom: 8
    • Profili Görüntüle
Biraz geçmiş üzerinden ama okuduktan sonra ben de dayanamadım birkaç cümle etmek istedim. Bunlar da benim kişisel görüşlerimdir.

Her şeyden önce çeviriye ve dile bakış açınız birçok şeyi belirler. Örneğin Fransızca dışa kapalıdır, başka bir dilden kelime almak istemez. İngilizcenin ise başka bir dilden almadığı kelime yoktur. Sürekli yenilenir, sürekli değişir. Bazı diller dışa kapalıdır, bazı diller dışa açıktır. Türkçe ise yüzyıllardır dışa açık bir dil olmuştur. Kullandığımız kelimelerin birçoğu yabancı kökenlidir ve bu bizim kültürümüzün bir parçasıdır. (Orta Asya'da Çinceden, sonra Farça ve Arapçadan, sonra Rumcadan, İtalyancadan, Fransızcadan bugün de İngilizceden) En azından benim bakış açıma göre Türkçe zamanın testine bir kaya gibi karşı koymak yerine su gibi adapte olan bir dildir. Organiktir. Yaşar. Değişir. Evrim geçirir. Bu yüzden ilkesel olarak yabancı kelimelerin Türkçede kullanılmasına ben "şahsen" karşı değilim, hatta destekliyorum. Bu noktada da tek kıstasım kelimenin dil tarafından (ve dili kullanan insanlar tarafından) kabul görüp görmediğidir. Kabul görmeyen bir kelimenin "öztürkçe" olduğu iddiasıyla kullanılması ise bence eğreti ve yapay duruyor. Dilin organikliğinde sırıtıyor. (Bkz: Aziz Yardımlı çevirileri)

Bu yüzden "dili kullanan insanlar tarafından" Witcher olarak bilinen ve kabul edilen bir şeyi, eğreti ve yapay durma pahasına efsunger, bağıcı veya başka bir kelimeyle karşılama çabasını en iyi ihtimalle geç kalınmış olarak görüyorum. Aynı tutumu mesela "faks" kelimesi yerine "evrakgeçer" veya "belgeokur" kelimelerinin kullanılması için de koruyorum. Dünya üzerinde hiçbir güç bu saatten sonra bana faks yerine belgeokur dedirtemez. Dilime yerleşmiş artık.

"Anladığımız adıyla değerini gözümüzde küçültüyoruz, anlamadığımız olunca nedense değeri artıyor." Buna da kesinlikle katılmıyorum. Tam tersine bir kavramı, kişiyi, nesneyi vs. sonradan yapay bir şekilde tanımlamaya çalıştığımız zaman anlayamadığımızı, yapay, eğreti ve komik bulduğumuzu ve bu yüzden değerini küçülttüğümüzü düşünüyorum.

"bizden başka dillere bir kitap çevrilse, o kitapta da ağaçeri, orman ereni dense yüzde yüz eminim ki bunları Türkçe bırakmazlar, kendi dillerine çevirirlerdi." Buna da katılmıyorum. Örneğin cin veya ifrit gibi isimler İngilizceye geçerken "djinn", "genie" ve "efreet" olarak geçmiştir. Türkçedeki "ordu" kelimesi İngilizceye "horde" olarak geçmiştir. Derviş, "dervish" olmuştur. Hiçbir İngiliz tutup da ifriti, "ben bunu fiery spirit diye çevireyim, İngilizliğin şanındandır," dememiş, demez.

Sonuç olarak istediğiniz gibi çevirmekte elbette hürsünüz. Eğer kullandığınız kelimeler dile yerleşirse seve seve ben de kullanırım. Yerleşmezse kullanmam.

Çevrimdışı aysöken

  • *
  • 6
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ben de düşünçemi açıklayayım.

Evrakgeçer ya da belgeokur değil, belgegeçer veya belgeçtir. Sen, ben kullanmazsak da yerleşmez zaten, faks makinesinin üstüne belgeç diye bir A4 kağıdı yapıştırın, o 10 güne belgeç olur zaten. İmkanın sınırlarını zorlamıyoruz burada. İngilizce de ölü bir dildir. Tarihine bakarsanız görürsünüz. Bak şuradan geçmiştir falan diyorsunuz da bunun tarihini bir olgusu var, kalpsiz sözcüğü de bizimdir, duygusuz da. Ama sen dün çıkan sözcüğü bugün diline information-enformasyon diye duyduğun gibi geçiyorsan orada değil dilin gelişimini, beyin kullanımını bile öldürmüşsündür. Çorun ne olduğunu bilmiyor, cin diyorsan o da kötü. Cini yine bil, o da artık bizden, ama çoru da unutma. İfrit diyorsun, kızgın ruh diye çevirmem, aza diye çeviririm, azmaktan gelir, tarihimizde de vardır, hiç duydunuz mu bu sözcüğü? Azaman, çoraman? İblis kovucuyu herkes biliyor ama. Bilin bilmesine de bizden olanları da unutmayın. Peki ifrit neyden geliyor? Kökü ne? İf- Türkün aklı böyle çalışmaz. Beyin iptal, kastettiğim bu işte. İngilizlerde aza diye bir sözcük varsa ve buna karşın fiery spirit diyorlarsa salaklığına doymasınlar. Burada tarihsel bir süreç var, genel inanış biçimi var, bizde dupduru karşılıkları var zaten. İngilizlerin Roma özümlemesinden sonra neyi kalmış. Anglo-saksonluğu bitmiş bir ırk.

Dil organikliği demişsin, doğallık demek varken, bence bu da sırıtmış, senin tercihin, kimisi mantalitenin paradigması der, kimisi anlayış değerleri, bugün paradigma sözcüğü yerine değer yargısı diye kullanabilen kaç insan evladı kaldı, bilgisayar için kullanırsan değerler dizisidir o. Paradigma, anakronizm, diyince zeki insan olunmuyor, ben bunu gördüm artık. O insan beyin kullanımı öldürmüş gözüyle bakıyorum. Beyin sözcükleri işlemiyor çünkü, olduğu gibi akıtıyor. Sorun yenilikçilik değil, sözcükler artık anlam olarak kullanılmıyor, bir resim olarak kullanılıyor, bu beyin ölümü demektir. Açıp bir youtube oyun yayını izleyebilirsiniz. Aziz Yardımlı da kim bilmem. Açıp da bakmadım bile. Ama eskilerin şunu bunu mu kullanacağız dediği neleri şimdi kullanıyoruz bir bilseniz. Adlarla o kadar ilgiliniyorsunuz Oktay Sinanoğlu der, susarım. Daha iddialı bir isim de yok bu alanda.

Derin düşüncelere dalmaya, kafa patlatmaya hiç gerek yok. Computer'a, hardware'e bilgisayar, donanım diye karşılık bulan insanlara bakıp şimdikilerde neyin eksik olduğunu görebilirsiniz. Hangisi doğru hangisi yanlış?

Alkarısı dediğim şeyi yeni doğum yapmış kadınların saçına bağlanan kırmızı kurdelasına bakarak da görebilirsiniz. Eski köye yeni adet gelmiyor, yerleşik bir şey zaten. Bizde dervişin karşılığı alperen vardır, sen dervişi de kullan istiyorsan ama İngilizde alperen var mı da dervişlik olmuş? Bu çoğrafyada yoğrulmuş mu, derviş, ifrit diyorsun. Öyle Allah Allah, çevrilmesi olanaksız bir sözcük çıkarsa bırakalım, olduğu gibi kalsın. Ama ağaç iyesi diyeceğin şeye kalkıp da dryad deme bir zahmet. İye kavramı bile İslamiyet öncesi Türk inanışlarında Yunan söylencelerindeki dryaddan kat be kat geniş ve yaygın bir kavramdır. Siz de yayıncısınız galiba, bunun en büyük sorumluları da sizsiniz zaten. Bir Harry Potter çevirisine bakarım, bir de adı çevrilmekten aciz kitaba? Hortkuluk sözcüğü de ne derdim küçükken. Meğer ''hort''lamaktan gelip, hortku diye hortlatan olup, hortkuluk diye hortlakmalık oluyor, şimdi bu insanlar sözcüğü Horcruxes diye bıraksaydı mı zekilik etmiş olacaklardı? Nasıl herkes şimdi hortkuluk diye biliyor, o kadar basit işte. Bal gibi de yerleşmiş, kapağa da Witcher diye yazacağına bir şeyler yapmaya çalışsan ondan da bir şey olurdu. Şimdi bunu yapan kim var, yayıncıysanız gösterin, gerçekten merak ediyorum, ben öyle pazara hakim biri değilim. Ama görünen köy kılavuz istemez. Bu sektör artık ele ayağa düşmüş, deneyimsiz, bihaber, körpecik 20'lerinde, ya da aklı o günlerden beri duraklamış insanların eline kalmış. Hayır efendim, bilgin yetmiyorsa o iş olmaz diye bir şey yok, bilene danışacaksın. Hele çizgi roman alanında ortalık kan gölü. Japon çizgi romanları işin içine girdi gireli Japonca-Fransızca çeviri görüyorum :D Çok kültürlendik, çok şükür.

İnsan da dil gibi doğar, yaşar, ölür, ama yaşatacağım diye siyanür verirsen ''tüh öldü bu'' diye başını dövemezsin. 2 gün önce duyduğun sözcüğü bugün diline olduğun gibi, yazılışını bile değiştirmeden alıyorsan orada sıkıntı büyüktür.

Sözcük türeteceksin, bakıyorsun öneriler bile Arapça, Farsça. Türkçe buz gibi akan akarsu gibi canlı. Dünyanın en matematiksel dili. Rahat olun.

http://witcher.wikia.com/wiki/Witcher

Dediğim gibi, inin aşağıya ''name'' kısmına bakın. Orada bu sözcüğün karşılığını bulmuş tüm o ülkeler geri zekalılık etmiş demek ki, demek ki bu adamlar her gün topraklarından bir witcher çıkarıyor olacaklar ki anca yerleşmiş dillerine de hepsi kendi dilinde bir ad vermiş. Tüh onlara. Witcher diye bir şey söylencelerinde var mı Lehlerin, o bile kesin değil, bence yazarın kendi kurguladığı bir olgu, ona bile ad koymaya üşeneceksek, kendimizi aşağı göreceksek, oturup ağlayalım.

Yahu bir düşünsenize, uzaya hep sipeyz demişiz, biri uzay diye karşılık öneriyor, biz onu yeriyoruz :D O zaman da mı Öztürkçe diyecektik? O zaman Öztürkçe olan şimdi Türkçe mi oluyor? Sınırı nerede çizeceğiz? Ya da bir sınır var mı?

Öztürkçe ile Türkçe arasındaki farkı bilmem, Türkçe Türkçedir. Öztürkçe konuşmak istersem Göktürkçe konuşurum. Uygurca konuşurum. Fransızca da Türkçe değildir ama, Türkçe içinde şunu bunu kullanınca o Öztürkçe oluyorsa, İngilizce, Fransızca kullanınca da Untürkçe, Le Untürkçe oluyor galiba.

Hayat koşturmacasından çeviri yapamıyorum ama istersek bal gibi olur demek için yaptım bu karşılık önermelerini. Gayet de oluyormuş.

Çevrimdışı Everfever

  • *
  • 57
  • Rom: 8
    • Profili Görüntüle
Öncelikle tanımadığım insanlara hitap ederken senli benli konuşmanın nezaketsizlik olduğunu düşünüyorum, ben size "siz" diye hitap etmeye devam edeceğim.

TDK faks makinesine "belgeokur veya evrakgeçer" demeye çalıştı, bilgisayar çipine "yonga", dart oyununa "oklama" demeye çalıştı, vs. Tutmadı. Geç kalmıştı, insanlar halihazırda kullanmaya başlamıştı o kelimeleri ve imgelemlerinde hiçbir şey ifade etmeyen sonradan türetilmiş bir kelimeyi kullanmayı tercih etmediler. Örneğin bilgisayar sözcüğü aynı akıbeti yaşamadı çünkü bilgisayarın kendisi hayatımıza tamamen girmeden önce "bilgisayar" sözcüğü türetildi, kabul gördü ve kullanıma girdi. Bu yüzden bazı sözcüklerin türetilmesi hakkında "geç kalınmış" tabirini kullandım.

"İngilizce ölü bir dildir." Bu sizin hüsnü kuruntunuz.

"Oktay Sinanoğlu der susarım." Oktay Bey muhteşem bir kimya profesörüydü. Bu onu dil uzmanı yapmaz. Türkçe konusunda Fatih Terim'i veya Aziz Sancar'ı referans almayacağım gibi, onu da almam.

"Siz de yayıncısınız galiba, bunun en büyük sorumluları da sizsiniz" Gurur duyarım.

Harry Potter'ın çevirisinde "hortkuluk" çevirisi işe yaramış olabilir. Bunun sebebi, daha önce de dediğim gibi dilde daha önce "horcruxes" gibi bir sözcüğün hiç kullanılmamış olmasıdır. Witcher sözcüğü Türkiye'de neredeyse on yıldır kullanılan bir sözcük. Witcher dediğiniz zaman hitap ettiğiniz kitle suratınıza bön bön bakmaz. Ne demek istediğinizi anlar. Aynı kitleye "alçeri" dediğiniz zaman, sizi anlamaz. Ha onlara Türkçe "alçeri" demişsiniz, ha Çince "nihao" demişsiniz. Farkı yoktur.

Ben, "Ey vatandaş! Böyle konuşacaksın! Bunları söyleyeceksin! Böyle düşüneceksin!" diye direten, yeri geldiğinde baskıcı olan bir anlayıştan ziyade, kabaca, "İnsanlar böyle konuşuyor, böyle anlaşıyor, ben de onların beni anlamasını istiyorum, onların dilini kullanırım. Esas olan anlaşılabilmektir," olarak özetlenebilecek bir düşünceyi benimsiyorum. Kendi anlayışınızı bana "zorla" benimsetmeye çalışmadığınız sürece, istediğiniz gibi çevirmekte, düşünmekte "hürsünüz". Ben kimseye zorla bir şey dayatmıyorum, baskı kurmaya çalışmıyorum. Kullandığım sözcükleri beğenmiyor musunuz? Kullanmayınız efendim. Bu kadar basit. Ben de sizin sözcüklerinizi kullanmıyorum.

Çevrimdışı yaprak.onur

  • **
  • 150
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
    • Blog
Sevgili aysöken,
İlk mesajınızda eleştiriye açığım demişsiniz fakat gelen görüşlere yorumlarınız pek bu yönde görünmüyor.

Witcher evrenine aşina olmadığımdan çevirinizi okumadım fakat konu başlığında dönen tartışma için eklemek istediğim bir iki şey var.

Çeviride kural olarak oturmuş bir kullanım varsa tercih edilir, sizin o kelime için daha iyi bir alternatifiniz olması bu bağlamda önemsizdir. Benim de çevirilerimde içime sinmese de daha önce o şekilde kullanıldığı için değiştirmem gereken kelimeler ve terimler oldu. Sizin de belirttiğiniz gibi dil yaşayan bir olgudur fakat dili yaşatmak adına çeviride insanların aşina oldukları kullanımları bir yana bırakıp doğrusu bu diye diretmek tercih edilmez zira okur yeni kullanılan kelimeyi daha önceki kullanım şekliyle bağdaştıramaz.
"Bir harekete dönüşmediği, fiziksel olarak bir varlık elde etmediği sürece düşünceler gelip geçicidir ve ortaya çıktıkları anda eriyip yok olurlar. Seni bir seçim yapmak zorunda bırakmadıkları, ne kadar önemsiz olursa olsun bir eylem ya da harekete neden olmadıkları sürece anlamsızlardır. Harekete geçiren düşünceler tehlikeli olabilir. Geçirmeyenlerin hiçbir anlamı yoktur."
- Adalet, Ann Leckie

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Sevgili aykösen, lütfen fikirlerinizi saygı kuralları çerçevesi içinde belirtiniz. Herkesle aynı fikirde olmak zorunda değilsiniz elbette ama ilk mesajınızda eleştiriye açığım dedikten sonra, size "siz" diyerek hitap eden birine bu şekilde cevap vermeniz yakışık almamış.

Kaldı ki Everfever adlı üyemiz Pegasus Yayınları'nın kurgu editörüdür. Aynı zamanda daha önce Sabit Fikir ve Can Yayınları gibi yerlerde de aktif olarak görev almış bir isim. Yani tecrübelerinden faydalanılması gereken, değerli bir üyemiz.

Yanlış anlaşılmasın, başka bir üyeye de benzer bir çıkış yapsaydınız yine uyarmak zorunda kalacaktım sizi. Forumumuz seviyeli bir ortam olarak bilinir ve böyle kalmasında da kararlıyız. Bu tavrınızı devam ettirdiğiniz takdirde kurallarımız çerçevesinde gerekeni yapmak durumunda kalacağım. Lütfen dikkat.
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı Everfever

  • *
  • 57
  • Rom: 8
    • Profili Görüntüle
Öncelikle bir yanlışı düzelteyim, Can Yayınları'nda aktif görev almadım. Başka yayınevlerinde çalıştım ama Can Yayınları'nda değil. Değerli bir yayınevimizdir ama orada çalışmak nasip olmadı. Yanlışlık olmasın.

Bir de hemen uyarmaya gerek yok bence. Medenice konuşuyorduk. Hatta belki ben de biraz provoke etmiş olabilirim. (Bazen satır aralarında olsa bile kender damarım tutuyor, elimde olmadan :D )

Çevrimdışı cankutpotter

  • ****
  • 1233
  • Rom: 14
    • Profili Görüntüle
    • Büyülü Kale, Hayallerinizin adresi.
Tartışmayı alevlendirmek değil niyetim ama birkaç söz etmek ben de isterim:
Çeviriyi maalesef okuyamadım, sanırım verilen adreste bazı erişilebilirlik sorunları var.
O yüzden o konuda bir yorum yapamayacağım ancak ben Witcher'a Witcher denmesinden dertli değilim çok. Yukarıda da söylendiği gibi, sonuçta yerleşmiş bir terim. Ha, ben açıkçası kitap kapağında Witcher yazmasına rağmen öykülerde kelimenin türkçe bir karşılıkla aktarılmasını daha çok isterdim, ama faks makinesi ya da Selfie kelimelerinde olduğu gibi bu da yerleşmiş bir terim. Ülkecek dilimize pek düşkün olduğumuz söylenemez, ama bu apayrı bir tartışma konusu.
İnsan, hayalleriyle vardır.

Çevrimdışı Everfever

  • *
  • 57
  • Rom: 8
    • Profili Görüntüle
Konu hakkında son bir şeyler söylemek, kendimi ve duruşumu açıklamak istiyorum. Umarım daha fazla açıklamaya ihtiyaç duymayacak kadar bariz olur. Daha basit nasıl anlatabilirim bilmiyorum.

- Bazı diller dışa açıktır, bazıları değildir. (Bazı diller yabancı dillerden kelime almak istemez, bazıları da buna açıktır. Bu herhangi bir dilin kusuru veya üstünlüğü değildir. O dilin, o kültürün felsefesi bu şekildedir.)

- Elimizdeki kanıtlar, Türkçenin yüzyıllardır dışa açık, yabancı dillerden kelimeler alan bir dil olduğunu gösteriyor. (Aramızda Türkçede yabancı dillerden gelmiş kelimeler olduğuna itiraz edecek biri var mı? İyi veya kötü olduğunu tartışmıyorum şu anda. Bu kelimeler var mı yok mu?)

- Ben de diyorum ki: Demek ki bu olgu (yabancı kelime almak, dışa açık olmak), günümüze has bir "hata" değilmiş. Türkçe denen dil, Çinceden, Farsçadan, Arapçadan, Rumcadan, Sırpçadan, İtalyancadan, Fransızcadan, İngilizceden ve daha birçok dilden kelimeler almış ve almaya devam ediyor.

- Acaba Türkçenin felsefesi, yeni bir şeyle karşılaştığında ona karşılık gelecek bir sözcük türetmek DEĞİL de, o şeyi yabancı dilde ifade eden kelimeyi alıp içselleştirmek olabilir mi? Bu yöntemi kullanan, bu felsefeye sahip başka diller var. Türkçe de böyle bir dil olabilir mi?

- Veya Türkçe, kendi içinden sözcük türetse de bununla birlikte yabancı kelime almaktan da gocunmayan bir dil olabilir mi?

- Belki de Türkçedeki bu "duruculuk" bakış açısı Türkçenin felsefesine aykırı bir tutumdur. Konuştuğumuz bu dil, yüzyıllardır bu "hata"yı yapıyorsa belki de bu dil için yabancı bir dilden kelime almak hata değildir.

Çevrimdışı aysöken

  • *
  • 6
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Öncelikle kimseye karşı kesinlikle kırıcı olmaya çalışmadım. Bu yüzden araya gülücükler de yerleştirmeye özen gösterdim ama böyle birbirimizin yüzünü görmeden yazıştığımız bir ortamda karşındakinin ruh halini seçemiyoruz, ve genelde kötüye yoruyoruz. Ben de saygılı olmaya çalıştım, aksini düşündürdüysem özür dilerim. Eleştiriğe de açığım ama kendi düşüncemi de söyleyebilmeliyim.

Türkçe içselleştirir de uyarlar da. Ama içselleştirmek daha dün gördüğünü olduğu gibi almak değildir. ''Ah, chest buldum, açıp lizard skinlerimi koyayım'' yerine ''ah, sandık buldum, açıp kerkenkele derilerimi koyayım'' demek duruculuk değildir, doğrusudur. Bir İngiliz de ''Ah, i found sandık, let me put inside my kertenkele derileri'' derse sıkıntı onda da büyüktür.

Şunu da söyleyeyim, yayınevleri de açıkçası büyük oranda aldığı paraya bakıyor, yok nasıl çevrilmiş vs. umurlarında değil, veriyor birinin eline, salıyor çayıra. Hele ki sattığı sürece. Kesinlikle sizi hedef almıyorum, zaten çeviriniz hakkında bilgi sahibi değilim, kitabı Türkçesinden okumadım.

Çizgi roman piyasası derseniz baştan aşağı leş zaten. Bence Witcher yerine doğru bir şey konulmaya çalışılsa alacak olan zaten alır, oyunlarla hiç alakası olmayanlar da bu ne diye alıp eline bakardı. Türkiye'de RTÜK öncesi televizyonculuğa bakabilirsiniz, +17,5 tadında, almış başını gitmiş. Yayımcılığın da bir RTÜK'ü olması gerek artık. Çünkü dil konusunda artık -12 olduk, seviyenin biraz yükselmesi gerek.
 
Sword of Destiny kitabında scolopendromorpha diye yazıyor, bunu skolopendromorfa diye mi okuyacağız şimdi kitaptan? Myriapod yazıyor, mayriyapod diye mi göreceğiz şimdi bunu kitapta? Hiçbir şeyi çevirmeye yanaşmayacaksak nasıl çıkacağız işin içinden? Herkes bal gibi çevirmiş Witcher'ı onca ülke, onlara ne demeli? Söyleyin, gerçekten bilelim. Cidden söylüyorum, bu saatten sonra gördüğümüz her yeni sözcüğü olduğu gibi dile aktarınca içsel, dışsal vs. gibi bir durum değil bu. Tamamen üşengeçlik, ve yanında bunu deneyimsizlik, bilgisizlik olarak görüyorum. Zeroth'u Sıfırıncı diye çevirmeyip bırakan çevirmenler de gördük. Ben sözcük avcılığı yapmıyorum, hayır onu kullanma, Türkçesini kullan demiyorum, artık bizim bir parçamız olan büyük bir Arap-Fars kültürü de var, doğru, ama bunlara bakıp 2 gün önce duyduğun şeyi bugün çevirmeye yanaşmayacaksak bunun bir açıklaması olamaz bence. Ama kimse de bilmişlik olsun diye Arapçanın dibi söylediği bir sözcüğü de anlamamı beklemesin bir zahmet. Sözcük dağarcığı her dilden sözcük bilmek demek değildir. Bu ülkenin geldiği son durumda dini konuda biri bir şey söyleyecekken dayıyor Arapçayı, biri aydın kılıklı davranacakken dayıyor -lizmleri, -lojileri, anasınnı örekesi sözcükleri :D Camide cumada el açıyoruz toplu duada, benim anlayacak kadar bilgim var ama yandakilere sorsan açık söylüyorum adam neye amin dediğini bilmiyor. Dediğim gibi, bu tamamen beynin sözcükleri işlemesiyle ilgili. Sözcükler resim, simge değildir.

Ben de witcher'da biraz yorum katmam dışındaki türetmelerimi zaten yabancı sözcüklerin kökenlerine dayalı bir çeviri yaptım, bire bir sözcük çevirisi yani, beğenilmeye de bilir, sıkıntı değil, illa bunlar olacak demedim zaten. Yalnızca olmayacak bir şey değil demek istedim. Elimizi taşın altına koyalım, yeter.

Minibüse dolmuş diyen bir milletiz. Bu uyarlamadır.

İngilizce de ölü bir dildir, mantıklı türetme falan yapamazsın, tamamen göze dayalıdır türetmeler, akla değil. Türkçede sözcükler simgesel değildir, anlama dayalıdır. web ile log birleşip, we- düşüp blog oluyor, video ile log birleşip -ideo düşüp vlog oluyor :D Roma İmparatorluğu'nun katlettiği Anglo-Saksoncadan kalma bir artıktır İngilizce. Bir kökten gelemiyorlar sözcükler. Latince gibi değil yani. O yüzden böyle aşırılıklar yapıyorlar.

Açık konuşayım Witcher sözcüğü de bire bir karşılığı bu yerlikte hayran çevirisinde kullanılan bağıcı sözcüğüdür. Biz yalnızca orada witch gördüğümüz için illa içinde cadı olacak diyoruz ama İngilizce witching, witchcraft gibi sözcüklere bakıldığında bizim anladığımız apayrı bir konu. Aslında yazar da baştan Hexer önermiş, witcher sözcüğü bizim kafamızda özünden uzaklaşmış, kendi kurguladığımız bir kavram olarak kaldı ne yazık ki. Bizim anladığımız ile witcher, hexer gerçekte apayrı şeyler. Cadıcı falan değil yani bu sözcük. Öyle de kastedilmedi zaten hiçbir zaman, ama biz böyle anladık.

Çevrimdışı Everfever

  • *
  • 57
  • Rom: 8
    • Profili Görüntüle
Son yazdığımı mantık süzgecinden geçirerek tekrar okuyun lütfen.

4. maddede "yeni bir şeyle karşılaştığında" yazdığını göreceksiniz. Yani "chest" veya "lizard skin" sözcüklerini olduğu gibi bırakmayı hiçbir zaman savunmadım. Bunu da üzerine spot ışıkları tutup açıklamayı düşünmüştüm yazarken ama karşımdakine hakaret olur, ayıp olur, diye kendimi tutmuştum. Gerekiyormuş. (Evet biraz tahrik ediyorum ama yazdıklarımı okusaydınız bunu hak etmezdiniz) Ancak Television kelimesiyle "ilk defa" karşılaştığında bunu olduğu gibi alan bir dil bizim dilimiz. Bundan gocunmuyor.

İngiltere tarihini size kim öğretmişse onun yakasına yapışın. Roma İmparatorluğu, Britanya adasından tamamen ayrıldıktan 2-3 yüzyıl sonra Angl ve Sakson kabileleri Britanya adasına göç etmişlerdir. Yani Britanya adasında Angl ve Sakson kabileleri hiçbir zaman Roma İmparatorluğu'yla karşılaşmamıştır. Kıta Avrupası'nda ise Roma İmparatorluğu yine Anglların ve Saksonların yaşadığı bölgeye hiç nüfuz edememiştir. Ancak 11. yüzyılda Britanya'nın Norman istilası sonucu Anglo-Sakson dili Latinceyle değil, Fransızcayla etkileşime girmiş ve bunun sonucunda İngilizce dediğimiz dil oluşmuştur.

web ile log'un birleşip blog olması, video ile log'un vlog olması, hatta faq, asap, awol gibi sözcüklerin hepsi sanayi devrimi sonrası dil kullanımındaki anlayışın değişimi yüzündendir. Bu dönemden sonra kısaltmalar, iki kelimeyi birleştirip tek kelime elde etmeler başlamıştır. Tele kelimesi vision ile birleşip television olur, sonra da dilin/çağın tembelliğine yenilip "teevo" veya "tv" olur. Uzun uzun yazmaya okumaya üşenilir, herkesin anlayabileceği gibi kısaltmalar başlar. Bunun da Roma İmparatorluğu'yla hiçbir alakası yoktur.

Elinizdeki bilgiler yanlış. Bu bilgilere dayanarak oluşturduğunuz fikirlerin de yanlış olma ihtimalini ciddi ciddi düşünmelisiniz.

Bu konuya önem vermemin sebebi de şu: Yaptığınız deliliğin bir cinsi. Elinizde bir kuş var (Türkçe) bu kuşun kanadı, gagası var, bu kuş uçmak istiyor (yabancı dillerden kelimeler almak) çünkü bu onun doğasının bir parçası. Yüzyıllardır bunu yapmış. Kimse de ona niye uçuyorsun dememiş. Siz ise kalkmış, "Hayır sen uçmayacaksın! Kedisin sen!" diyorsunuz. "Kanadını kıracam, pati takacam, kedi olacak bu!" diyorsunuz. Bu delilik değil de nedir?

Çevrimdışı Fırtınakıran

  • *
  • 8351
  • Rom: 1
  • Unique Ravenclaw
    • Profili Görüntüle
Konu Tartışma Platformu'na taşınmıştır. Burada amacına daha iyi hizmet edecek.