Kayıt Ol

Çocuk ve Otobüs

Çevrimdışı Nihbrin

  • ****
  • 1243
  • Rom: 43
  • [Infornography]
    • Profili Görüntüle
    • nihbr.in
Çocuk ve Otobüs
« : 10 Mart 2010, 05:46:23 »

Hava soğuktu. Ancak öyle kalın giyinmişti ki terliyordu. İnsanın yüzü üşürken göbeğinin ısınması oldukça rahatsız edici olabiliyordu; en azından ona göre. Ancak hasta olmayı kaldıramazdı. Sınavları iyice yaklaşmıştı ve çalışmak zorundaydı. Okula eksiksiz bir devam ile gitmeli ve tüm notları tutmalıydı, üniversitedeki son senesi olmalıydı bu. Evinden otobüs durağına yürümesi dakikalar alıyordu, otobüsün okuluna gitmesi ise yine birkaç dakika alıyor indiği yerden kendi bölümüne yürümesi ise saniyeler alıyordu. Ancak işlem sadece yapılması gerektiği ve var olduğu için bile ona göre sıkıcıydı. Yapılmak zorunda olmayan diğer her şey yapılabilir ve eğlenceli nitelikte, kabul edilebilir rahatlıktaydı ona göre. Aslında kendisi de kabul ediyordu ne kadar tembel olduğunu, ancak başkalarının bunu ona beyan etmeleri içini sıkıyor, kalbini daraltıyordu.

Durağa gittiğinde diğer soğuk günler veya sıcak gecelerde olduğu gibi orta ölçekli kuyruktaki yerini aldı. Beklemeyi severdi. İnsanların beklerken sıkılmaları ona keyif verirdi. Kulaklığından müzik dinleyenlerin aslında ne dinlediklerini anlamya çalışmak yada kişileri giydikleri pabuçlara göre değerlendirmek süreyi katlanılabilir yapmaktan çıkartıp eğlenceli bir moda sokuyordu. İşte orada okula çıkan otobüsün sırasında küçük bir çocuk vardı. Neden çocuğun orada olduğunu bilmiyordu, merak etmiyordu da ama gözlerini ondan alamadı. Çocuk ile ilgili bir şeyler tersti. Hemen yanından çok hızla bir araba geçmesine rağmen kuyruktaki diğerlerinin aksine irkilmemişti. Dudakları çatlayan diğer insanlar gibi dudaklarını yalamıyor yada beklermiş gibi durmuyordu. Resmen kazık gibi dikilip tek tek insanların yüzlerine bakıyordu. Sonunda çocuğun bakışları kendi bakışları ile çakıştığında iradesini ilk gözlerini kaçıran olmamak için zorladı. Ancak bakışlar çok ağırdılar, sanki ruhun ta içine kadar işliyor ve oradan bir şeyleri çıkarıp inceliyorlardı.

Kabul edilmeli ki merak, soğuk havada gereğinden fazla kalın giyinen ve okula gitmekten sıkılmış vaziyetteki kişinin çok belirgin bir niteliği değildi. Buna rağmen çocuğun yanına gitmekten kendisini alamadı. Kuyruktaki sırasından çıktı ve durağa yanaşan yarısı dolu otobüsü yok saydı. Aslında yok saymadı, bir yandan otobüsü düşünüyordu. Yarısı dolu bardak benzetmesinde doluluk olumlu bir yaklaşımdı, bir nesneyi olumsuzlukla değil poizitif irdeleme ile kabullenmek hayata olan bakışı geliştirir, görüyü pembeleştirirdi. Ancak yarısı boş bir otobüs yarısı dolu bir otobüsten daha olumluydu. Ne kadar boşsa o kadar rahat oturacak yer bulunur. Peki ilk aklına gelen şey “yarısı dolu otobüs” olduğuna göre o gün olumlu bir ruh halinde mi sayılırdı yoksa olumsuz mu? Bunun cevabını bilemedi, psikoloji okumuyordu.

Görünüşe bakılırsa çocuk aynı onun gibi otobüste yer bulma derdi ile meşgul değildi. Sadece insanlardı onu ilgilendirenler. Öğrenci, çocuğa sordu; “Birisini mi bekliyorsun? Adın ne senin?” Çocuk aval bir ifade ile ona bakmakla yetindi. Öğrenci sorularını tekrarladı ve algılama için birkaç saniye vermeyi denedi bu kez. Çocuk tepkisizdi, bir iç çekti. Ancak sonra iç cebine sol elini götürdü ve bir not defteri çıkardı. Sağ eli ile montunun cebinden bir kurşun kalem de çıkardı ve bir şeyler yazmaya başladı. Kağıdı kopartıp arkasına bile bakmadan yürümeye başladı. Yolun karşısındaki durağa gidiyordu bu kez. Oradaki sırada bekleyecekti, okula gidenler değil okuldan gelenlerin indiği kısımda.

Öğrenci kağıda yazılmış kargacık burgacık yazılara baktı çocuğu bir süre inceledikten sonra. Yazılanlar onu düşünceli bir ruh haline soktu. Kelimeler düzgün seçilmişlerdi ama ilgisini çeken bu değildi.

“Benim adım Yusuf. Doğuştan sağırım, dilsizim. Buraya beni duyabilecek birilerini bulmak için her gün farklı otobüs varış saatlerinde gelirim. Birileri beni duyabilsin diye. Çünkü annem duyardı. Belki birisi beni duyar, ve onu tanımasam bile hissettiklerimi aklımdan en olması gerektiği gibi anlatabilirim. Belki duyan kişi beni sever.”

Öğrenci bir elindeki kağıda birde tekrar çocuğa baktı. Gitmişti, kim bilir bu kez hangi durağa. Belki annesini bir kazada kaybetmiş olabilir diye düşündü artık kısalmış olan bir sonraki otobüsü bekleyenlerin kuyruğunda yerini alırken. Yada onu duyabilen bir kör olsa ama kimi duyduğunu bilmeden boşlukta onu arasa diye düşündü. Olmuş olabilirdi bu, eğer bir çocuk böylesine umutsuzda kendisini gerçekten duyabilecek ve aklını okuyabilecek birilerini arıyorsa onu duyabilen ve onu göremeyen birileri de var olmalı diye düşündü. Üzüldü, boğazında bir düğüm oraya oturdu kaldı. Önceden emin değildi ama sanırım yarısı dolu bir otobüs pekte olumlu bir hali betimlemiyordu.