Kayıt Ol

Cellox

Çevrimdışı Derufin

  • **
  • 78
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Cellox
« : 21 Ekim 2011, 19:24:52 »
Eruthelion`un Rp Alanı

Çevrimdışı Derufin

  • **
  • 78
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Cellox
« Yanıtla #1 : 27 Ekim 2011, 21:33:19 »
Cellox Rplerini buradan yapacaktır.

Çevrimdışı Cellox

  • **
  • 142
  • Rom: -8
    • Profili Görüntüle
Ynt: Cellox
« Yanıtla #2 : 28 Ekim 2011, 15:14:08 »
Güneşin ilk ışıklarında, Bree şehrinin görünmesine az kalmıştı. Geçtiğim yol, bodur ağaçlar ve buğday tarlalarıyla çevriliydi. Tarlaların başında, tepelerde ve ormanın içinde görünen insan ve buçukluk evleri adeta Arnor'un halkının ırk farkı gözetmeksizin birbiriyle olan samimiyetinin bir göstergesiydi.

Öğleye doğru Bree şehri tepesindeki güneş ile beraber parlıyordu, Bree'ye ilk geldiğim 300 yıl öncesi aklıma geldi. Kötülüğün yaralarını sarmaya çalışan halk, yağmacılara ve dağ insanlarına karşı tetikteki kolcular... Artık bunlardan eser kalmamıştı, bölgede sukunet hakimdi. Şehrin girişine gelmeden doğuya giden yola saptım. Gündüz vakti şehre bu kılıkla girmek fazla dikkat çekebilirdi.

Şehrin yakınlarındaki ormanın içinde akşam olmasını beklerken bir yandanda nemli bir mendil ile kılıcımı siliyordum. Parlak çelikten yapılmış kılıcıma hiç dokunulmasam bile asırlarca paslanmayacağını biliyordum, fakat vücudumun bir parçası olarak gördüğüm kılıcımı silmek bana ayrı bir zevk veriyordu.

Hava kararmıştı, cübbemin başlığını gözlerimi kapatacak şekilde örttüm. Ardından atıma binip şehrin girişine doğru sürdüm. Şehrin işlemeli ahşap girişini geçtikten biraz sonra bir kolcu grubu atımın önünü kesdi, içlerinden biri atımın dizginini tuttu. Kolcular bir elleri kılıçlarında, bu gezgin adama göz gezdirdiler. İçlerinden biri: ''Necisin? Bu saatte burada işin ne?'' gibi bir dizi soru sordu, ardından ''başlığını çıkar ve bize yüzünü göster'' diye ekledi.

Arnor halkı görünüşte Elflerle iyi anlaşırlar fakat Elflerin iç işleri ile bu kadar yakından ilgilendiğini sezerseler sinirlenebilirlerdi, ayrıca bu topraklarda sorun çıkarmak pek akıllıca değildi. Bu yüzden söylediklerine pek kulak asmadım ve elimi başıma doğru çıkarmak için eylemde bulundum. Bu sırada kolcular hareketlendiler fakat kapşonumu açmak için yaptığımı anlayınca duruldular. Kapşonumu açtığımda atımın dizginini bıraktılar ve aralarında fısıldaşmaya başladılar. Bu insanlar her ne kadar Elflere kuşkuyla yaklaşsalar da hala bu kadim ırka saygıları vardı. Kısa süren bir fısıldaşmadan sonra önümden çekildiler ve ellerini kılıçlarından çekip yol kenarındaki ateşlerinin yanına geri döndüler. Başlığımı tekrar kapadım ve atımı sürmeye devam ettim.

Hava serindi fakat dayanılmayacak kadar soğuk değildi. Arada tatlı bir rüzgar esiyor, sessiz sokakları ağaç yapraklarının hışırdısı canlandırıyordu. Sonunda Ayrıkvadi'den gelen elçinin bana buluşma yeri olarak ilettiği Sıçrayan Midilli Hanı'na gelmiştim. Atımı hanın önüne bağlayıp içeri girdim. Yılın bu zamanı han pek dolu olmuyordu fakat içerde eğlenen insanlar vardı. İçki içip bağıranların dışında, hanın loş bir köşesinde oturan, benim gibi cübbeli birini gördüm. Hanın en karanlık yerinde oturmasına rağmen teninin beyazlığı dikkatli bir gözden kaçacak gibi değildi. Yavaşça yanına oturdum, cübbeli adam bana Ayrıkvadi'deki divan toplantısından bahsetti. Bu divanın diğer divanlardan farklı olacak ve daha ciddi kararlar alınacakmış. Bana hazır bulunmamı ve gerektiği taktirde çağırılıp, bildiklerimden faydalanılacağını söyledi. Bardağındaki içkisini son kez yudumladıkdan sonra yarıya kadar dolu bardağı bırakıp handan çıktı. O masada biraz oturdum. Ardından kalkıp hancıya doğru yürüdüm.

Hancı elindeki bardağı sildikten sonra bana döndü ve ne istediğimi sorar gibi baktı. Kafamı hafif kaldırdım ve sokağı gören bir oda istediğimi söyledim. Bana; ''İkinci katta, koridorun sonundaki oda'' dedi. Cübbemin cebinden bir kese çıkarıp hancının önüne bıraktım ve ''Dışarıdaki atı besle ve bakımını yap'' dedim. Ardından tuttuğum odaya çıkdım.

Üzerimdeki ağırlıkları yatağın üstüne bıraktıktan sonra Bree şehrinin sokaklarını gören bir pencerenin önünde oturdum ve dışarıyı seyrederken bir yandanda sonraki günlerde ne yapacağımı planlamaya başladım, eğer ihtiyaç duyulursa ve Ayrıkvadi'ye çağırılırsam...

Çevrimdışı Derufin

  • **
  • 78
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Cellox
« Yanıtla #3 : 30 Ekim 2011, 13:26:52 »
Alacakaranlık Bree denilen köhne kasabanın üzerini perde misali örtmüşken gecenin yarattığı sessizliği tiz bir kişneme sesi yırttı. Atını dörtnala süren bir süvari kolculara aldırmadan Bree kapısına ulaştı ve bekçi ile kısa konuşmasının ardından içeriye girdi ve direkt olarak Sıçrayan Midilli Hanına yöneldi. Gelişi Handa ki herkes tarafından fark edilmişti.

Çevrimdışı Cellox

  • **
  • 142
  • Rom: -8
    • Profili Görüntüle
Ynt: Cellox
« Yanıtla #4 : 30 Ekim 2011, 19:03:38 »
Hanın kapısından çıkan acı ses üst kattaki odamın sessizliğini bozdu. Ne olduğuna bakmak için alt kata inmem gerekiyordu. Kılıcımı aldıktan ve başlığımı kapattıktan sonra odadan çıktım. Sessizce merdivenlerden indim.
Aşşağıdaki herkes hana giren yabancıya bakıyorken, başımı öne eğip ışığın az vurduğu köşe masalardan birine oturdum. Adamın kim olduğunu anlamaya çalışıyor bir yandanda oluşabilecek olumsuz bir durumda ne yapabileceğimi düşünüyordum, sağ elim heran kılıcıma uzanacak gibi yerinde duramıyordu.