Hepimiz değişiyoruz. Günden güne. İçimzde aynı hissetiğimiz şeyler aynı kalmıyor, sürekli değişiyor. Farkına bile varmıyoruz, ama algımız değişiyor. İnsanlara, eşyalara bakış açımız değişiyor. Küçükken sevdiğimiz yemeği bugün sevmiyoruz, bependiğimiz bir filmin aslında ne kadar kötü olduğunu fark ediyoruz. Aynı kalmıyoruz, değişiyoruz. Ama bu güzel şehirde değişmeyen tek şey insanlarla olan ilişkilerimiz. İlişkiler sadece kısa vadede değişir, uzun süreli baktığımızda, bir kere kavga ettiğiniz biriyle zaten asla dost olamazsınız, veya çok iyi bir dostunuz ile sürekli kavga edemezsiniz. Olayda burada kopuyor zaten, dost ve düşman sadece geçici şeylerdir. Bugünün dostu yarının düşmanı olabilir. O yüzden ilişkiler değişmez diyorum ya, özünde aynı kalıyor, onlara olan bakış açın değişmiyor. Değiştiğinde ise anlıyorsun ki sen aynı kişi değilsin.
Geçen gün başıma bir olay geldi oradan esti bu konuyu yazmak. Kısaca anlatayım isterseniz. Her sabah ki gibi okuluma giderken, köşede eski arkadaşlarımdan biriyle karşılaştım. Uzaktan görür görmez tanıdım. Bembeyaz teni ve ince bacakları ile tanımamak elde değil zaten, üflesen uçacak gibi duruyor, daha ne kadar zayıflayacak acaba? Ayrıca nedir bu insalarda ki zayıflama isteği, neden zayıflamak ister insan? Neyse konuyu dağıtmayayım şimdi başka bir gün saçmalarım bu konu daha önemli, epeydir doğru düzgün birşeyler yazmıyorum blog’a.
Neyse, gördüm bu Arnavut kızını görmesine ama, aylardır bir kelime bile konuşmadım. Eskiden pek samimi olduğum kızın şimdi beni takmayacağını düşünerek, kafamı okulun içine çevirdim ve ortada dolanan kalabalık ile ilgileniyormuş gibi yaptım. Tabii köşede yolumuz kesişti ve arkamdan ince, neredeyse fısıldar gibi çıkan sesini duydum; “Merhaba” dönüp “merhaba, günaydın” dedim. Başka ne dersin ki böyle bi durumda? Her neyse dört veya beş aydır ilk sohbetimiz olan merhaba ve günaydından sonra hiçde zarif olmayan aşırı abartılı bir şekilde yürümeye başladı. Bir yandan ona bakmamak için zorluyordum kendimi, çünkü biliyordum ki ona bakarsam salakça bir şey söyleyeceğim ve sohbet açıalcak, sonra daha da salakça bir şey yapacağım ve onu açıklamak zorunda kalacağım.
Benim kaçındığım şeyi kız yaptı. “Beni görmedin mi?” dedi. Ne desem diye düşünürsün değil mi? Ne desemde hafta sonu bir buluşma ayarlasam? Veya nasıl yatağa atsam? Ama hayır, cevabım şu oldu ” Gördüm ama görmezden geldim”. Neden böyle dedim? Cevabı basit, ikimizinde değiştiğini düşünüyordum. O zengin, üniverste sorunu olmayan kendilerini havalı sanan tiplerden birine, bense, varoşlardan gelenlerle takıla takıla, sigara içip küfreden, boş derste Macbeth’i elinden bırakıp uzun eşşek oynayan biri olmuştum. Değişmiştim. Oda değişmişti. Eskiden onunla çıkma hayalleri kurardım. Beraber birşeyler yapmak falan… Aptal hayaller gibi geliyor şimdi tabii ki.
Tam işte çok sevdiğim garip sessizlik başlıyor diye düşünüp, aramızda farkı ortaya koyma zamanı geldiğini düşünürken söylediği şey bütün bir haftamı üstüne düşünmeme yol açtı. “Hiç değişmemişsin, aynı eskisi gibisin”.
Şimdi fark ediyorum ki duymaya ihtiyacım olan şeydi. Ben arka sokaklardan birinde kız kesen insanlardan değilim. kültürsüz, bilgisiz, hayatta hiçbir amacı olamayan pisliklerden değilim. Kendimi tekrar buldum bu söz öbeği ile. Kitaplar aldım, bir günde bitirdim. Filmler izledim feyz aldım. Değişmediğim düşüncesi değiştirdi beni. Tekrar haz almaya başladım sanattan, gitarımı tozlandığı yerden alıp üstünü sildim, tellerini değiştirdim, çalmaya başladım tekrar. Tırnaklarımı törpüledim, tellere takılmasın diye. Akordum bozuldu yeni tel diye, ama aldırmadım tekrar tekrar mi notası aradım.
Hayatımı değiştiren bir karar aldım ve hayatımı değiştirmemeye karar verdim…