Deja Vu, Minotorun BoynuzuUçuruma doğru yuvarlandım. Aslında artık yuvarlanmıyor, düşüyor gibiydim. Nefes almamı engelleyen rüzgara karşı yüzümü yere doğru çevirdim. Tam üstüne doğru düştüğüm kaya, bir minotorun boynuzunu andırıyordu.
Kollarım ve ayaklarım istem dışı çırpınıyor, ağzım nefes almak üzere boşu boşuna açılıyordu. Neyse ki yere oldukça az kalmıştı. Kendimi çarpmaya hazırlamaya çalıştım. Artık metrelerce yukarıdan aşağı düşerken, kendinizi nasıl hazırlayabiliyorsanız; o kadar hazırdım.
Acaba öldüğümde nasıl görünecektim.? Minotorun boynuzu, kesinlikle karnımı paramparça ederdi. Boynumda kırılırdı herhalde… O zaman, yüzümde dağılırdı... Kahretsin, yüzümü çok seviyordum. Peki ellerim, ayaklarım ne olacak? Bu hızla yere yapıştığımda, un ufak olmasalar bari… Onları da çok seviyorum. Ama yüzümü daha çok seviyorum…
İşte geliyorum Minotor. Un ufak et beni! Evet, sadece birkaç metre kaldı.. Veee.. Nihayet geldim.. Minotorun boynuzu, aynen düşündüğüm gibi girdi karnıma. Bilincim hala açık olabilir miydi? Ah evet, boynum daha yeni çarpıyordu. Ama önce kırılan kemiklerimin sesini duydum.. Ve fışkıran kanla beraber, nihaiyi son olan kırık boyuna kavuştum.
Bu kadar, ölmüştüm.
Mü?
Az önce boynumun kırılmamış mıydı? Peki neden hala aşağı düşüyordum? Rüzgar aynen birkaç saniye öncesi gibi yüzümü dağıtıyor, ellerim ve kollarım gene boşu boşuna çırpınıyordu. Başımı çevirdim ve aşağıya baktım. Çarpmam olası olan tek şey, bana bir minotorun boynuzunu anımsatan büyükçe bir kayaydı.
Ve ben çarptığımda yüzümün ne kadar dağılacağıyla ilgileniyordum! Boynum kaç saniyede kırılırdı? Karnım deşilirken, kesin bir iç kanama yaşardım. Acaba filmlerdeki gibi boğazımdan gargara yaparmış gibi sesler gelir miydi?
Yada o sesleri bu ıssız boşlukta benden başka duyabilen olur muydu? Tabii önce benimde duyularım çalışır olmalıydı… Ah işte, birkaç metre kalmıştı… Çarpmak üzereydim… Ve evet, minotorun boynuzu, aynen düşündüğüm gibi deşti karnımı. Peki neden hala ölmemiştim? Tabii ya, boynum henüz yerle temas etmemişti. O da oldu. Ceviz kabuğu gibi kırıldı boynum ve nihaiyi sona ulaştım.
Sanki daha önce ölmüştüm, ama bu kez gerçekten öldüm.
Mü?
Ve uçurumdan aşağı yuvarlanıyordum. Yada artık düşüyordum… Nefes almamı engelleyen rüzgar yüzümü dağıtıyor, ağzım istem dışı bir şekilde açılmış, dudaklarımsa komik bir şekilde dans ediyordu. Ama sanki daha öncede düşmüştüm…
--
Sonsuz bir kapan olan
deja vu’nun içinde sürekli düşmeye, sürekli ölmeye mahkum olmuş “ben”den kısa bir öykü.
Beğeneceğinizi umuyorum..
