Kayıt Ol

Delinin günlüğü

Çevrimdışı Canina

  • ****
  • 1460
  • Rom: 39
  • There ought to be a law against you
    • Profili Görüntüle
    • Canina's
Ynt: Delinin günlüğü
« Yanıtla #30 : 27 Mayıs 2011, 14:18:58 »
Ben pek umursamam. Hiçbir şeyi demek istiyorum. Her zaman böyleydim. Benim için önemli olan sadece  tek bir şey var. O da zikredilmeyecek kadar kutsal benim için. Dini bulmuş falan değilim hayır. Dini umursamıyorum. Tanrı cehennemde yanmadığı sürece benim için ilginç bir şey yok din ile ilgili. Kuran veya incil. Benim için Yüzüklerin Efendisinden daha kötü birer kitap sadece. Pek bir önemi yok.

Bazıları beni anlayamadıklarını söylüyorlar. Bunu seviyorum. Düşüncelerim basit değil demek ki. Ha tabi deliriyor da olabilirim. Delirmek… Hoş değil. Özellikle en son duyduğum seferinde hoş değildi. Söyleyenin dudaklarından çıkmasını istediğim son şeylerden biri.

Pis herifin biriyim ben. Umursamam. Arkadaşlarım sadece yanımdayken önemlidir. Sadece yanımda olan arkadaştır.

Herkese göre farklıyımdır. Herkese göre farklı davranırım. Herkese göre ben tek  değilimdir.

Ama bunlar bile umurumda değil ki benim. Ben umurumdayım. Birde o. Gelecek? Peh. Pek önemli değil. Sürekli değişen kahpe bir şey. Oynak. Ben sevmem öyle. Safımdır biraz. Biri bana bir şey dediğinde inanırım. İnanırım evet. Köküne kadar sorgularım. Ama gene de inanırım. Din hakkında farklı düşünmem ne yazık. Harika bir imam veya papaz olabilirdim. Veya bir haham. Haham evet. Sakal bana yakışır.

Ne yapacağımı düşünmeyi sevmem. Ne yapıyor olduğumu düşünmeyi severim ama. Ben şu an ne yapıyorum? Ne bok yiyorum? Başka bir şey mi yapsam? Neyse siktir et. Eninde sonunda gideceğin yer evin. Günlerce içeride tıkılı kalıp bundan memnun olabilirim. Evcimen bir yapım var.

Sıkılmam evde. Pek çok insan dışarı çıkıp gezmeyi bir ihtiyaç olarak görüyor nedense. Katılmıyorum. Benim için dışarı çıkmak basit bir angarya. Sadece insanları evine gelmeye ikna edemediğinde başvurulan bir yöntem. Ev iyidir. Sıcak. Özellikle buzdolabında bira varsa. Bira iyidir. Serin.

Serin ve sıcak isteğimizin sürekli değişmesi, insan ırkı olarak ne kadar kaprisli orospu çocukları olduğumuzun bir göstergesinden başka bir şey değil.

Çevrimdışı Canina

  • ****
  • 1460
  • Rom: 39
  • There ought to be a law against you
    • Profili Görüntüle
    • Canina's
Ynt: Delinin günlüğü
« Yanıtla #31 : 27 Mayıs 2011, 14:19:26 »
İnsanlar her boku yiyip sonra suçu alkole atıyorlar. Oysa alkol size ne kötülük etti ki?

Çok içtim, çok sarhoş oldum. Çok kustum. Çok düştüm. Az çok biliyorum demeye getiriyorum yani.

İçkinin size bir şey yaptırdığı yok. O akıl almaz şeyleri yapan sizlersiniz. Alkol sadece sizi özgür kılıyor. Duvarlarınızı yıkıyor. Aklınızdan geçeni söylemenize ve istediğiniz şeyi yapmanızı sağlıyor. Ona kızmayın bence minnettar olmalısınız.

Olmadığı biri gibi davranan insanları sevmem. Hayır onlardan nefret ediyor değilim ama onlar etrafımda olmadığı zaman daha rahat ediyor gibiyim.

Jimi Hendrix severim.

Ben sarhoş olunca pek bir şey değişmez. Huyum suyum aynı kalır. Sadece fazla konuşmam. Susarım. Çünkü bilmelisiniz ki ben insanlardan pek hoşlanmam ve genellikle hoşlanmadığım kişilerle zorla konuşurum. Ve sarhoş olduğumda bu ortadan kalkıyor. Çenemi kapatıp daha fazla içiyorum sadece. Etrafı izliyorum. Ukala bir yazar bozması olduğum için yazacak malzeme arıyorum.

Ve emin olun, içki sofrası kadar melankolik bir yerde her zaman yazacak hikaye bulabilirsiniz. Özellikle de türkiye gibi bir yerde. Herkes anılarını anlatmaya başlar ne olduğunu şaşırırsınız. Çoğu basit şeylerdir, ama güzelliği de burada. Çünkü siz ne yazarsanız yazın abartılı kalacak. Halbuki gerçek o kadar basit bir şey ki. İnsanlar basitçe yaşıyor. Kitaplarda veya filmlerde gösterilen abartılı şekillerde değil.


Basitlik işin özü. Bana göre en azından. Sadelik önemlidir. Göze batmaz. Ama güzeldir. Bakakalırsın öylece. Daha fazlasını istersin. Gerçekten birkaç parça daha. Kendi hayatının çürümüşlüğünü unutmak için başkasının acısına odaklanırsın. Odaklanırsın ki, başkasının acısının seninkinden daha çok olduğunu göresin. Göresin ki kendi boktan egonu tatmin edebilesin.

Çevrimdışı Canina

  • ****
  • 1460
  • Rom: 39
  • There ought to be a law against you
    • Profili Görüntüle
    • Canina's
Ynt: Delinin günlüğü
« Yanıtla #32 : 27 Mayıs 2011, 14:21:40 »
Yazdıklarım ne olacak bilmiyorum. Ben yazarım. Bıraksınlar. Kapatsınlar bir odaya. Sabahtan akşama içki içerim. Akşamdan sabaha da yazarım. Evet gece yazarım. Çok düşünürüm. Birazını yazarım. Çoğunu unuturum.

Yazdıklarım ne olacak bilmiyorum. Belki bir gün toparlanıp bir iki kişiye okutulur. Belki öylece kalır bir köşede. Sessizce. Sanki hiç yazılmamış gibi. Sikten çıkan sperm gibi tarafımdan beyaz kağıda attırılmamış gibi.

Kötüyüm.

Geçenlerde biri bana iğrenç biri olduğumu söyledi. Nedenini hatırlamıyorum. Son zamanlarda pek çok şeyi unutmaya başladım. Genelde üstüne bir daha düşünmediğim şeyleri unutuyorum. Bu yüzden derslerde hiçbir zaman başarılı olamadım. Günün sonuna kadar her soruyu çözerdim. Ama ertesi gün bilgisayarın başında öldürürdüm o bilgileri saklayan beyin hücrelerimi.

Neyse. Geçende birisi bana iğrenç biri olduğumu söyledi. Çok sağ ol. Bende seni seviyorum.

Hakaret etmek garip bir şey. Bana istediğiniz kadar söyleyebilirsiniz sanırım böyle şeyleri. Pek önemsemem. Anneme veya ebeme küfretmeniz beni rahatsız etmez. Annemi sevmem, ebemi ise tanımıyorum ama erkek bir doktor olduğunu biliyorum. Bu da sizi gay yapar. Her neyse. Birine küfretmek. Garip bir şey bence. Evet bende küfrederim sürekli. Ama birini kızdırmak için yapmam. Zaten bana garip ve saçma gelen küfürlerin bir takım insanları kızdırması durumu.

Çünkü birinin bana orospu çocuğu demesi beni neden kızdırmalı anlamıyorum. Sırf o insan dedi diye benim annem bir hayat kadını mı oldu? Hayır. Bu kendi düşüncesi, ve söylemeliyim ki zerre umurumda değil. Belki de bu yüzden sporu sevemedim hiç.

Çevrimdışı Canina

  • ****
  • 1460
  • Rom: 39
  • There ought to be a law against you
    • Profili Görüntüle
    • Canina's
Ynt: Delinin günlüğü
« Yanıtla #33 : 10 Haziran 2011, 19:39:14 »
Yalnız olduğumu kucağımda ki sıcaklığın bir kadından değil de, dizüstü bilgisayarımdan geliyor oluşundan anladım. Konuşuyorum mesela. Bazılarıyla. Biriyle. Yetmiyor. Konuşmak her şey değil.

Önemli evet. Ama gerek yok konuşmaya. Gözlerinin içine bakmak varken. Dudakların tadına bakmak varken. Yersizdir bazen konuşmak. Konuşmadan da olmaz gerçi. Ama sadece konuşmak olmuyor. Yetmiyor. Acıtıyor. Ekranlarla yaşanan ilişkiler hiçbir zaman iyi ilerlemez.

Kendimi kandırıyorum çoğu zaman. İyi olacak her şey. Güzel olacak. Hayır olmayacak. Gece burada. Ben buradayım. Sadece gece, ben ve tavanım var. Tavanım. Kim bilir kaç geceyi bu boş tavana bakarak geçirdim. Elimde artık sadece kül olmuş bir sigara, kimi zaman düşünerek, kimi zaman ise sadece bakarak.

Meditasyon budur aslında biliyor musunuz? Sadece bakmak. Bakmadan da olur. Önemli olan düşünmemek. Çünkü düşünen adam her zaman kendine bir dert bulur. Düşünen adam için kolaydır kendine bir dert bulmak. Kadınları düşünür, hayatını düşünür, işini düşünür, tuttuğu takımın yenilgilerini düşünür, ülkesini düşünür. Siktir, bunları düşünmese bile yedekte her zaman küresel ısınma ve afrikada ki açlık var.

Dertlere ihtiyacı var insanoğlunun. Ben? Benimde var ya. Kendime bile yalan söylüyorum. Çarpık zihnim beni kandırıyor. Kendi çaresizliğimi anlatırken birden konuyu değiştirdim. Siktir.

Çevrimdışı Canina

  • ****
  • 1460
  • Rom: 39
  • There ought to be a law against you
    • Profili Görüntüle
    • Canina's
Ynt: Delinin günlüğü
« Yanıtla #34 : 18 Ağustos 2011, 06:28:02 »
Ne yapacağını bilemediğinde, basitçe hiçbir şey yapmayan insanlardanım. Bir köşeye çekilir ve izlerim. olayların gelişmesini ve büyümesini beklerim. Ta ki benim devreye girebileceğim bir noktaya gelene kadar. İşlevsel değilseniz gereksizsinizdir, ortamda bulunmanız lüzumlu değildir. Eğer bahsettiğimiz şey direkt olarak insan ilişkileri ise o zaman oyun değişiyor. Çok daha farklı oluyor. Bu sefer bekleyişimi kontrollü bir şekilde yaparım. Olayın kahramanlarını bir şekilde kullanmaya ve "olayı" kendi lehime çevirmeye çalışırım.

Ama bu ne zaman yaparım?

Hiç bir zaman. Böyle şeyler için fazla tembelim. İsterse savaş çıksın, beni odamda sigara içerken bulabilirsiniz.

Çevrimdışı Canina

  • ****
  • 1460
  • Rom: 39
  • There ought to be a law against you
    • Profili Görüntüle
    • Canina's
Ynt: Delinin günlüğü
« Yanıtla #35 : 23 Ağustos 2011, 21:14:17 »
Balkonda oturuyor ve sokak lambalarını seyrediyorsun. ışık bir kere titreyip düzeliyor. Saat sabahın dördü ve sen, ailen seni seviyor olsa bile ihtiyacın olan tek şeyin umursayacak ve sevecek biri olduğunu fark ettin.

Ve balkonunda oturmaya, sokak lambasını izlemeye devam ediyorsun. Belki bir veya iki tane sigara içiyorsun, ama aslında onlara bile ihtiyacın yok. Sokak lambasının yanında ki ağacın rüzgar ile hayattan korkarcasına titrediğini görüyorsun.

Belki hayatında bir kız olmuş olabilir zamanında, ama bir şeyler ters gitti. Senin hatan olabilir ama büyük ihtimalle değildi. Büyük ihtimalle o seni terk etti, çünkü sadece senin yanında olmak bile onu karamsarlaştırıyor. Ve fark ediyorsun ki, hayatını değiştirmek için sana verilen harika şansı kaybettin.

Balkonunda oturuyorsun.

Sokak lambasına bakıyorsun.

Hatta belki bir veya iki damla gözyaşı döküyorsun. Ama bunlar silince geçen türden gözyaşları değil.

Bu insanın ruhunu ezen, üzüntünün verdiği kapkaranlık bir boşluk. Korkmuş ve yalnız bir şekilde oturuyorsun ve tek istediğin birinin gelip;

“Her şey güzel olacak. Benimle gel.” Demesi.

Ama bunun yerine balkonda oturuyorsun.

Sokak lambasını izliyorsun.

Ve içten içe ölüyorsun.

İyi geceler.

Çevrimdışı Canina

  • ****
  • 1460
  • Rom: 39
  • There ought to be a law against you
    • Profili Görüntüle
    • Canina's
Ynt: Delinin günlüğü
« Yanıtla #36 : 29 Ekim 2011, 20:10:25 »
Bazen hiç bir şey yapmadığım anlar oluyor. Bütün aktivitelerim ve düşüncelerim bir süreliğine duruyor ve bedenim nefes almak dışında hiç bir şey yapmıyor. Bir kaç saniye süren bu anlar geçtikten sonra kendimden ve dünyada ki diğer her şeyden ne kadar tiksindiğimi hatırlıyorum genel olarak.

Bir mükemmeliyetçi bir insan değilim. Hatta buna fazlasıyla uzağım. Ama gene de saf olmayan her şeye karşı bir nefret besliyorum içimde. İnsanları düşünüyorum, doğayı ve hayvanları düşünüyorum. Birbirleri ile karşılaştırıyorum ve insanların kesinlikle bu şekilde olmaması gerektiğini fark ediyorum. Darwin bir yerlerde yanlış yapmış olmalı. Bu kadar acınası bir varlık doğanın bir parçası olamaz. Hayır hayır insan bu gezegende yaşayan bir canlıdan evrimleşmiş olamaz.

Kocaman binalar, metal taşıtlar, aşırı hızlı uçan kanatlı arabalar. Doğal değil. Medeniyet doğal değil. Uzak bir galaksiden gelmiş olmalı insan. Belkide koca bir şehirden ibaret olan, dev bir gezegenden. Metropol hayatın doğal olduğu bir gezegen. Evet evet. İnsan doğanın bir parçası olamaz. Bu kadar iğrenç ve şer dolu varlıklar doğal olamaz.

Çevrimdışı Canina

  • ****
  • 1460
  • Rom: 39
  • There ought to be a law against you
    • Profili Görüntüle
    • Canina's
Ynt: Delinin günlüğü
« Yanıtla #37 : 19 Aralık 2011, 20:33:42 »
Hayatından bıktığın anlar ve bu anlar birebir zıttı olan hayatını kısa gördüğün anlar vardır. Ruh hali sabit olmayan biri için bu anlar tehlikeli ve değişkendir. İnsanın kişiliğine göre bu değişkenlik hem iyi, hem de kötü olabilir. Çoğu kişi bu anları ve düşünceleri göz ardı eder. Pek üzerine düşmezler çünkü hayatlarından sonra başka bir hayatları olacağı inancına sahiptirler. Bildiklerini düşünürler. Bu yüzden “Hayatın anlamı.” veya “Öldükten sonra ne olacak?” gibi klasik felsefe sorularıyla ve bu soruların standart olarak beraberinde getirdikleri depresif ruh hali ile uğraşmazlar. Bunların hepsinin bir kitapta yazdığını söylerler ve gündelik işlerine devam ederler. Çalışırlar, iş bulurlar, para kazanırlar, mutlu olurlar.

İnanmayan veya öyle olmadığını bildiğini düşünen insanlar için olay biraz daha farklıdır. Onlar biraz daha fazla düşünür diğerlerinden. Yaşlı birini gördüklerinde karamsarlığa kapılırlar. “Bir gün bende böyle olacağım, ve bir gün öleceğim.” derler kendi kendilerine. Etraflarında ki pek çok şeyin farkında olurlar. Hatta istemedikleri şeylerin bile. Hayatın gerçek yüzünü biraz daha fazla görmüş olduklarından bir şeyi kötü ve tiksinç bulmaları biraz daha zordur. Hayatları boyunca yalnızlık ve karanlıkla boğuştukları için onları incitmek hem çok zor, hem de çok kolaydır. Basit değillerdir ama karmaşık da değillerdir.

“Daha şimdiden hayatımdan 20 sene eksildi. Yaşayacak 60 senem var. Ve bunun 30 senesi vücudu randımanlı çalışmayan bir yaşlı olarak geçecek. Diğer 30 senesi ise bir iş bulup, köpek gibi çalışarak. Yani ben 20 yaşında ölmüş adamım. 20 sene boyunca eğitim gördüm, okullardan mezun oldum. Ve ödülüm 30 senelik bir kölelik oldu.”

Sistemin kokuşmuşluğu ve hayatın boşluğu arasında kıvranırlar. Her şeyin ne kadar manasız olduğunun bilincindedir kişi, ama bütün dünya bu manasızlığa göre yaşadığı için onlara hafiften ayak uydurur. Okuluna, işine gitmeye devam eder. Ama asla tam olarak orada olmaz. Asla başarılı olmaz. Olmak istemez. Olmasına gerek yoktur. Olması manasızdır. Gereksizdir. Boştur.

Kestirme yolları bilir. Paranın çok büyük bir gereklilik olmadığını söyler. Kimisi para kazanmaz, ama asla aç kalmaz. Bir yerlerden hayatını devam etmesini sağlayacak kadar yiyecek ve diğer şeyleri bulur sürekli.

Yalnızdır, perişandır, sefildir, mutsuzdur, fakirdir, karamsardır, akıl sağlığı tam olarak yerinde değildir. Ve bunların karşılığında aldığı şey bilgidir. Farkında olduğu için bunlara mahkum olmuştur.

Ve bütün bu sefaletin sonunda, her şeyin en sonunda fark edecekti ki cennet ve cehennem gerçekten var. Çünkü kendisi hayatı boyunca cehennemden geçmişti, diğerleri safça cennette dolaşırken.

Ve ben böyle anladım ki,

Cehalet gerçekten mutluluk demekmiş.

Çevrimdışı Canina

  • ****
  • 1460
  • Rom: 39
  • There ought to be a law against you
    • Profili Görüntüle
    • Canina's
Ynt: Delinin günlüğü
« Yanıtla #38 : 11 Temmuz 2012, 23:35:32 »
Başını hafifçe yukarı kaldırdı ve konuştu;

“Bana bir kahve yapar mısın?”

Kadın adama döndü ve yüzünde şaşırmış bir ifade ile, “Bu sıcakta kahve mi içeceksin?” dedi. Adam sakallarını kaşıdı. Dudaklarını bir kere yaladıktan sonra; “Soğumasını beklerim, sen yeter ki getir.” Dedi. Kadın omuz silkerek mutfağa gitmek için yerinden kalktı. Tam o sırada adam kadının bileğinden tutup, “Bir dakika, bir dakika. Bekle biraz. Şimdi değil. Yani daha değil. Sonra belki hı? Birlikte yani.” Dedi dalgınca. Kadın adamın tuttuğu bileğine ve adamın bileğinde parıldayan saat camına baktı. “Ben...” diye başladığı cümleyi adam kesti, “Bir şey söylemek zorunda değilsin. Benim  yanımda en azından. Otur şimdi sen. Bir şey ister misin?” deyiverdi. Kadın başını iki yana salladıktan sonra, adam kadının bileğini bırakana kadar bakıştılar. Nazik bir tutuştu adamın ki. Amacı kadını zorla tutmak değil sadece dikkatini çekmek hatta belki de orada olduğunu hatırlatmaktı. Kadın sakince adamın sol çaprazında ki kanapeye oturdu. Bacak bacak üstüne atarak telefonuna göz attı. Tam gelen mesajlarını kontrol edecekken adam öne doğru uzanıp telefonu kadının elinden aldı. Kadın telefonunu geri almak ve bağırmak için tam ağzını açmıştı ki, adam boşta ki elini kadının omuzuna bastırarak oturduğu yerde kalmasını sağladı. Canını yakmadan ona istediğini yaptırabilmesine sinirlenen kadın, adam telefonunu sağ tarafında ki sehpaya yavaşça bırakırken bir an önce bulundukları evden çıkıp gitme planları yapıyordu.

Adam başını iki yana salladı. “Özür dilerim öyle ani hareket ederek seni heyecanlandırmak istememiştim. Sadece iki kişi başbaşayken birinin sürekli telefonuna bakması ve mesaj yazması çok ama çok kaba gelmiştir bana hep.” Dedi. Kadın alt dudağını ısırarak “Neyi ne zaman yapacağımı sana soracak değilim benim hayatıma karışamazsın” dedi hırsla. Adam başını sola doğru hafifçe eğip kadına baktı. Üzülmüş belki de kırılmış görünüyordu. “Senin hayatına karışabilirim. Ki az önce zaten karıştım. Benimleyken telefonunu kurcalamamanı defalarca söyledim sana daha önce. Senin hayatına karışabilirim çünkü sen hem benimle birlikte olup, hemde beni engelleyecek kadar güçlü değilsin.” Dedi tane tane. Kadın şoka uğramış bir şekilde ağzını açıp kapadı. Eliyle saçlarını sol kulağının arkasına attı ve konuştu. “Telefonumu verir misin artık gitmek istiyorum.” Diyerek elini uzattı. Adam dudak bükerek “Hayatımdan mı yoksa sadece evimden mi?” dedi. Kadın cevap vermeden uzattığı elinin parmaklarını ver dercesine hareket ettirdi. Adam omuz silkerek telefonu nazikçe kadının avuzuna bıraktı ve kapıya kadar geçirmek için ayağı kalktı. Fakat kadın adama bakıp başını iki yana sallayınca fark ettiği ayrılık onu gerisin geri oturttu koltuğuna.

Artık kahvesini kendi yapması gerekecekti.

Çevrimdışı Canina

  • ****
  • 1460
  • Rom: 39
  • There ought to be a law against you
    • Profili Görüntüle
    • Canina's
Ynt: Delinin günlüğü
« Yanıtla #39 : 11 Aralık 2013, 13:59:14 »
Her şey çoğu zaman olduğu gibi bir sigarayla başladı. Tanrı masasının başına oturdu ve sigarasını yaktı. Tanrı önce kağıdı yarattı. Önce kağıdı yarattı ki diğer yaratımları kağıdı kullanarak bir şeyler üretsinler. Tanrı sanatı yarattı. Kendi yarattığı sonsuz boşluk içinde sıkıntıdan yıldızları öldüren Tanrı, sanat yapsın diye insanı yarattı. Ve sanat, Tanrı'nın koyduğu fizik kurallarını bozdu. Bir şeyi sadece Tanrı'nın yoktan var edebileceği veya yok edebileceği kuralı, sanat ile bozuldu. Daha önce hiç bir yerde ve mekanda bulunmayan resmi tuvale işleyen ressam Tanrı oldu. İnsan yarattı. Tanrı izledi. İnsan önce Tanrıyı yarattı, ihtiyacı kalmayınca yok etti.