Kayıt Ol

Denizden Gelen Sesler: Bölüm On

Çevrimdışı Black Helen

  • ***
  • 782
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Denizden Gelen Sesler: Bölüm On
« : 27 Şubat 2010, 19:25:28 »
Denizden Gelen Sesler: 1.Bölüm


"Ah denizci, şanlı denizci! Şarap rengi dalgalarda balıklarla uyuyan denizci! Hem laneti, hem sevgisi deniz, yaşam kaynağı bir şişe rom olan denizci! Hırçın dalgalı güzel kadına her daim aşık denizci..."

Marte yıldız ve burçlarla bezeli göğün altında, ayın denize yansıyan yuvarlak hatlı suretine bakıp bu eski denizci türküsünü mırıldanıyordu. Türküyü ona babası öğretmişti, babasına da büyükbabası.
Genç adam kafasını kaldırıp geminin tepesinde, yumuşak meltemde hafifçe dalgalanan Kurukafa bayrağına baktı. Babası da büyük babası da son nefeslerini bu bayrağın altında vermişlerdi. Annesiyse... Onu hiç tanımamıştı.  

Marte  hafifçe iç çekip güverteyi yeniden boydan boya arşınladı. Gemide gece nöbeti almayı severdi. Şu on yedi yıllık tecrübelerine dayanarak, bir korsan için en sakin vaktin geceyarısı olduğunu söyleyebilirdi. Çünkü korsanların bile bir yasası vardı ve bu yasa mümkün olduğunca gece saldırılarını yasaklamıştı.
Genç adam mumu ana direğe çakılmış çiviye astı, yelkenleri kontrol etti. Herşey yolundaydı.

Marte arkadan gelen bir sesle irkildi ve o tarafa döndü. Bir tıkırtı duymuştu.  Belki de fareler yine mutfaktan birşeyler aşırıyordu-ki mürettebatın yarısı o yüzden hastaydı - ama yine de kontrol etmekte yarar vardı. Özellikle de İngiliz kadırgalarının bu kadar sık görüldüğü bir dönemde. Sessiz ve çabuk adımlarla güvertenin ucuna kadar yürüdü. Denizci yeleğinin cebinden hançerini çıkardı. Silah kullanıp bütün gemiyi ayağa kaldırmanın alemi yoktu.

Pruva ıssız ve hüzünlü görünüyordu.Kharbdis dalgaların etkisiyle hafifçe sallanıyordu. Gemi büyüklüğünü ve görkemini yansıtmak için denizler dehşet saçan eski bir Yunan canavarının adını almıştı.

Marte en uca gelip dalgalı denize baktı. Geminin en önüne müşfik yüzlü Antik Yunan khtonu giymiş bir kadın zincirlenmişti. Her yer sakin gözüküyordu.Tek bir kıpırtı dahi yoktu. Tam da rahatlamış bir şekilde arkasını dönüp gidecekken boğazına dayanan bir bıçak hareketine engel oldu.
Boğazına bıçağı dayayan kişi '' Daha dikkatli nöbet tutmalısın. '' diye fısıldadı kulağına. Kişi değil kadın. Marte oflayarak hançeriyle bıçağı boğazından uzaklaştırıp karşısında duran genç kıza bıkkın bir bakış attı.

'' Arkadan sinsice saldıranlar için bir gözüm daha yok Rosine.''

Rosin kaptanın kızı ve gemideki tek kadın korsandı.Marte'yle neredeyse aynı yaştaydı.Babasına benzer kızıl saçları ve deniz rengi gözleri vardı.Kadın olmasını eksiklik saymamasına rağmen erkekler gibi giyinmeyi, davranmayı hatta küfretmeyi severdi.Alev rengi saçlarını topuz yapıp kaptanınkine benzer geniş kenarlı bir şapkanın içinde kamufile ederdi. Onu kadın olmasının zorluklarından koruyan tek şey babasıydı. En azından o böyle düşünürdü.

Kaptan okumuş, bilge ve medeni bir insandı. Gemisinde hiçbir barbarca ve medeniyet dışı davranışı kabul etmezdi. Kızını da bu şekilde yetiştirmiş ve deniz gibi asi bir kalıba sokmuştu.
Saçlarını saklaması ya da giydiği erkek kıyafetleri bile yüzündeki kadınsı güzelliği saklayamıyordu.Gen adam hançerini yeniden ceketinin içine sakladı.

Marte  kızı kızdırmak için bir hamle yaptı.Rosine' i sinirlendirmek hiç tekin değildi fakat Marte için bu denizin ortasındaki en büyük eğlenceydi.Kızın ayakta olmasını hiç tasvip etmiyormuş gibi bakarak kozunu ortaya sürdü.

 '' Senin saatler önce uyumuş olman gerekirdi Rosine. ''

Kız tam da beklediği gibi bir tepki verdi.

''Ne zaman yatacağıma ben karar veririm Marte. ''

Genç adam pes etmemişti ama kızın ani çıkışına gülümseyerek sancağa doğru yürüdü.Bir kaç dakika sonra devriye değişimi çanları çalmaya başladı.Dört saatlik vardiya dolmuştu.Marte içini çekip devriyeyi Huggs' a devretmek için kamaralara doğru yürümeye koyuldu.Bir an olduğu yerde durdu.Sanki çok kötü bir şeyler olacakmış gibi bir his doldurmuştu içini. Sebebini bilmiyordu ama eli otomatikman yeleğinin içinde sakladığı hançerine gitti.

Daha arkasını dönmeden  bir çift top atışını ve Rosine'nin şiddet yüklü çığlığını duydu.Gümmm!! Toplar gemiye isabet ederken etrafa talaş ve metal parçaları saçıldı.Toplardan birisi göndere birisi de omurgaya isabet etmişti.
Şans eseri etrafa saçılan talaşlardan hiçbiri Marte'ye isabet etmemişti. Eğer etseydi darbe kesinlikle öldürücü olurdu.

Gönder büyük bir çatırtıyla, devrilen bir ağaç gibi düşmeye başladı. Marte son anda yana atlayıp düşen direğin altında ezilmekten kurtuldu. Kafasını kaldırdığında dalgaları kayarcasına aşarak üstlerine gelen gemiyi gördü. Bu Knuckturn'un hayalet gemisiydi. Denizcilerin ve hatta tüm korsanların korkulu rüyası.

Genç adam Rosine'in çığlığıyla kendine geldi. Koşarak pruvayı bir çırpıda aşıp yere yığılmış kızın yanı başına çömeldi. Kızın gözleri donuklaşmış ve boynunu epey derince sıyıran bir talaş parçasının açtığı yaradan oluk oluk kan akıyordu.
Alarm çanları gecenin sessizliğini yırtıyor ve güverteye akın eden tayfalara emir veren kaptanın sesini bastırıyordu.

Kız güçlükle kan içinde kalmış ellerini kaldırıp Marte'yi gömleğinden yakaladı.Kalbinin her çarpışında boynundan kan fışkırıyor ve etrafı kan gölüne çeviriyordu." M-Marte! " diye fısıldadı Rosine güçlükle.
Marte son anda kızın kendisini uyarmaya çalıştığını anlayarak arkasını döndü fakat çok geç kalmıştı.Kunckturn'un tayfaları çoktan güverteye çıkmış ve önüne geleni kılıçtan geçirmeye başlamıştı.

Arkasında ise elinde bir kılıçla dikilmiş iri yarı bir adam duruyordu. Karşısındaki adam, daha Marte'nin kendisini savunacak bir hareket bile yapmasına fırsat bırakmadan, kılıcını  sapladı.Marte birkaç saniye bedenine saplanmış kılıcın kabzasına bakarak öylece sallandı. Sonrada sırtüstü  çoktan içindeki yaşam enerjisi tükenmiş olan Rosine'in yanına yığıldı. Tepesinde zaferle sırıtan korsan, kılıcını çocuğun bedeninden bir çırpıda çekip aldı.Sonrada büyük bir şiddetle devam eden kavganın içine dadı.

Marte gözleri giderek kararırken, elini kanla ıslanmış geminin döşemesinde gezdirerek bir şey arıyordu.Sonunda aradığı şeyi bulduğunda huzura eriştiğini hissetti. Bu yanında can vermiş kızın eliydi. Rosine'nin elini sımsıkı kavradı ve ölümün soğuk nefesini hissetmeyi bekledi. Ruhu bedenini  terk ederken gördüğü son şey babasının da dedesinin de altında canlarını verdiği kuru kafalı siyah bayraktı.

Beyza Taşdelen
Spoiler: Göster

Çevrimdışı Berre

  • ****
  • 1340
  • Rom: 34
  • Güle güle fermuar!
    • Profili Görüntüle
Ynt: Denizden Gelen Sesler
« Yanıtla #1 : 27 Şubat 2010, 19:40:23 »
Devamı yok mu? Hayır şaka olmalı. Eğer devamını yazmayı düşünmüyorsan hemen düşünmelisin. Müthiş bir hikâyeydi. Deniz ve korsanlar...
Bana devamını yazıp yazmayacağını söyle bende ona göre yorum yapayım, olur mu :)

Çevrimdışı Black Helen

  • ***
  • 782
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Denizden Gelen Sesler
« Yanıtla #2 : 27 Şubat 2010, 19:45:54 »
Maalesef devamı yok ama denizcilik üzerine bir çok çalışmam var belki bir ara sürerli bir hikaye yazabilirim.Yorum için teşekkürler :)
Spoiler: Göster

Çevrimdışı Wanderer

  • ****
  • 1501
  • Rom: 28
  • Uzun günler ve hoş geceler dilerim.
    • Profili Görüntüle
    • Blog Sayfam - Yolsuz Yolcu
Ynt: Denizden Gelen Sesler
« Yanıtla #3 : 27 Şubat 2010, 19:49:25 »
Devamm etmelisin... Ellerine sağlık :)
May the force, be with you.

Çevrimdışı Berre

  • ****
  • 1340
  • Rom: 34
  • Güle güle fermuar!
    • Profili Görüntüle
Ynt: Denizden Gelen Sesler
« Yanıtla #4 : 27 Şubat 2010, 19:59:50 »
Pekala sen bilirsin :) O zaman denizcilik ile ilgili diğer çalışmalarını okumak istiyorum haberin olsun.
Yorumumu yapayım o zaman:
Gerçekten güzel ve başarılı bir yazı. Hem konusu hemde konunun işleyişi okunmaya değer kılıyor. Ama benim devamının olduğunu sanmama neden olan şey; sanki devamı varmış gibi bitmesi. Daha doğrusu giriş ve gelişme bölümü o kadar başarılı ve detaylıyken sonuç bölümü çok yavan kaçmış. Ama genel itibari ile gerçekten güzel bir yazı. Tebrik ederim :)

Çevrimdışı Black Helen

  • ***
  • 782
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Denizden Gelen Sesler
« Yanıtla #5 : 28 Şubat 2010, 15:07:14 »
Aslında devamı olan bir hikayeydi fakat şu aralar bir uzun soluklu hikayeyi daha üstlenemeyecek kadar yoğunum.
Spoiler: Göster

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
Ynt: Denizden Gelen Sesler
« Yanıtla #6 : 28 Şubat 2010, 15:31:35 »
Hakikaten daha uzun olmasını diledim. =)
#rekt

Çevrimdışı Black Helen

  • ***
  • 782
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Denizden Gelen Sesler
« Yanıtla #7 : 01 Mart 2010, 20:32:24 »
Arkadaşlarımın baskısı ve neredeyse boynumun kırılmasına neden olacak bir komplo tehdidinin sonucunda her ne kadar sık bölüm koyamayacak olsam da hikayeyi devam ettirmeye karar verdim...
Spoiler: Göster

Çevrimdışı Berre

  • ****
  • 1340
  • Rom: 34
  • Güle güle fermuar!
    • Profili Görüntüle
Ynt: Denizden Gelen Sesler
« Yanıtla #8 : 02 Mart 2010, 18:16:47 »
Arkadaşlarımın baskısı ve neredeyse boynumun kırılmasına neden olacak bir komplo tehdidinin sonucunda her ne kadar sık bölüm koyamayacak olsam da hikayeyi devam ettirmeye karar verdim...
Aaa çok sevindim :) Yani senin adına üzülmüş olsam da (komplo tehdidi ve mahalle baskısı :)) devam ettirecek olman çok güzel. Devamını bekliyor olacağım.

Çevrimdışı Black Helen

  • ***
  • 782
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Denizden Gelen Sesler: Bölüm İki
« Yanıtla #9 : 05 Mart 2010, 22:22:17 »
Denizden Gelen Sesler: Bölüm İki


Marte kendine geldiğinde ahşap bir bankta oturduğunu fark etti. Denize bakan ahşap bir bankta. Bank, gemiler ve balıkçı sandallarıyla bezeli, küçük fakat ölümüne sessiz bir limanın ortasındaydı.

Marte birden burayı tanıdı. Burası Viyana' ydı. Marte'nin doğup büyüdüğü şehir. Büyük su kanalları ve her türden insanı barındıran şenlikli pazarlarıyla ünlü liman kenti. Fakat bu sefer ne şenlikli pazarlardan ne de insanlardan tek bir iz bile yoktu.Ayrıca o güzelim meltemi ve deniz kokusunu bile duyamıyordu artık.
 
" Ah merhaba Marte. "

Marte tam yanından gelen ve bir daha hiç duyamayacağından korktuğu bu güzel sesi duyduğunda neredeyse banktan düşecekti.Yanına baktığında onunla birlikte bankta oturan ve doğrudan kendisine bakan kızıl saçlı kızı gördü. Kız gülümsüyor ve mutluluk saçarak çocuğa bakıyordu.Marte ağzı bir karış açık kıza baktığından yeniden konuşabilmesi zaman aldı.

"R-Rosine bu sen misin?"
Rosine çınlayan bir kahkaha atıp çocuğun omzuna bir yumruk indirdi. " Tabi ki benim seni  şapşal! Noel Babayı beklemiyordun herhalde. "

"Tanrım bu cidden sensin."dedi çocuk inanamayarak.

Rosine kahkahalarla gülüyordu. "Evet bu benim. Herhalde beynin yosun tutmuş. "

Marte yeniden gözlerini kırpıştırıp bir kez daha şansını denedi. " Peki öldük mü? Yani sen ve ben? "

Rosine'in gülümsemesi solmaya başladı. Konuşurken biraz tereddütlüydü.

"Tam olarak ölmedin fakat ölme olasılığın çok yüksek. Ruhunun bir parçası şu anda burada benimle. Ancak diğer parçası yaşama tutunmaya çalışıyor. Zaten hep çok inatçıydın. Yaşamayı çok seviyorsun. Seni hayatta tutan bu. "

Marte gözünü ufka dikti. Kıza yeniden baktığında aklına gelen bir düşünce yüreğini çelik bir pençe gibi sıkıştırdı.

"Peki ya sen? " diye sorusunun bir kısmını tekrar etti.
Rosine gülümsemeye çalıştı fakat beceremedi.

" Benim için çok geç Marte. En iyisi bu inan bana. Burada çok mutluyum. Ben hakkımı kaybettim. Yaşamak için bir seçeneğim vardı fakat  artık yalan söylemekten yoruldum. Senin gibi sabırlı değilim bilirsin. "

Marte yutkundu. Tabi ki bilirdi. Bu kızla kaç kez sabırsızlığı yüzünden tartışmış ve her birinin sonunda da Rosine tarafından yirmi tane ölüm tehtidi almıştı.Bu eski anılar belleğinde canlandığında Marte'nin içini bir hüzün kapladı.
Rosine dikkatlice çocuğu inceliyordu.

"Gideceksin değil mi? " diye sordu kız sesinde hafif bir üzüntüyle.

Marte kıza bakıp başını evet anlamında salladı. " Fakat sen de benimle geleceksin. "
Rosine çocuğa sevgiyle baktı.

"Olmaz Marte. Ben çoktan seçimimi yaptım. Artık dönemem. Fakat dediğim gibi sen bu düşten uyanabilirsin.Karar senin. "
Marte kıza hırsla baktı.

"Seni bırakamam Rosine. Anlamıyor musun seni seviyorum. Seni terk edemem. "
Rosine'in yanağından bir damla yaş süzüldü. Uzanıp çocuğun elini tuttu. Kızın eli sımsıcak ve yumuşaktı.

"Üzgünüm Marte.Ben de seni seviyorum. Eğer sen de beni seviyorsan git lütfen. Sevdiğim birine benimle ölmesini söyleyemem. Git ve mutlu olarak seneler sonra dön buraya."

Marte kederle kıza baktı. Rosine'in gözünün önüne düşen bir parça perçemi kızın kulağının arkasına sıkıştırdı.

"Geri döneceği Rosine. Gitmemdeki tek amaç öcünü almak. Yoksa bir dakika durmaz hemen seninle gelirdim. Knuckturn'la bir hesabım var. O zamana kadar elveda güzel kız."

Rosine gülümsedi. "Sana da elveda acemi centilmen. Hazır olduğunda geri dönmeni bekleyeceğim. "

Marte kendini tutmasa hıçkırıklara boğulabilirdi. İkisi de oturdukları yerden kalktılar.
Rosine batan güneşi gösterip "Artık süre doldu. Geri döneceksin. Bu arada benim içinde bir kaç korsan patakla olur mu?"
dedi gülümsemeyi başararak.Marte kıza sarıldı.

Güneş ufukta gözden kaybolurken Marte sevdiği kızın hayalinin yavaşça silindiğini gördü. Elini uzattı fakat dokunabildiği tek şey karanlık oldu. Oysa ki geri döndüğü dünya şu anki karanlıktan bile daha koyu yalanlarla örülüydü....

Spoiler: Göster

Çevrimdışı Berre

  • ****
  • 1340
  • Rom: 34
  • Güle güle fermuar!
    • Profili Görüntüle
Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm İki
« Yanıtla #10 : 06 Mart 2010, 17:16:58 »
Cidden iyisin bu hikâyede. Hadi bakalım bekliyoruz olacakları.

Çevrimdışı Black Helen

  • ***
  • 782
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm İki
« Yanıtla #11 : 07 Mart 2010, 11:36:19 »
Cidden iyisin bu hikâyede. Hadi bakalım bekliyoruz olacakları.

Teşekkürler. Aklıma gelenleri aktarmak eğlenceli..
Spoiler: Göster

Çevrimdışı wildgirl_3

  • **
  • 55
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm İki
« Yanıtla #12 : 09 Mart 2010, 13:16:07 »
Beyza'cım biliyorum ve anlıyorum ki vahşeti seviyorsun ama artık insanları vahşetmeyi bırak ;) Kurguların da harika ama senden tek isteğim hikayelerindeki insanları artık öldürme :)
Seni bütün kusurlarınla seviyorum ;)

Keşke hep yanımda olsanız bi'tanelerim!

Çevrimdışı Black Helen

  • ***
  • 782
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Denizden Gelen Sesler= Bölüm İki
« Yanıtla #13 : 10 Mart 2010, 15:20:50 »
Beyza'cım biliyorum ve anlıyorum ki vahşeti seviyorsun ama artık insanları vahşetmeyi bırak ;) Kurguların da harika ama senden tek isteğim hikayelerindeki insanları artık öldürme :)
Seni bütün kusurlarınla seviyorum ;)

Merak etme Su vahşetmeyi!! bırakmayacağım. Nedense bende sadist ruhu mu ne var kahramanları öldürüp duruyorum.
Spoiler: Göster

Çevrimdışı Black Helen

  • ***
  • 782
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Denizden Gelen Sesler: Bölüm Üç
« Yanıtla #14 : 11 Mart 2010, 21:32:04 »
Bölüm Üç




Marte bilincinin yerine geldiğini hissetti. Artık o koyu karanlık dağılmış yerini bulanık bir zihin ve bir dolu ağrı almıştı.Genç adam etrafta bir dolu ses duyuyordu fakat beyni uyuşmuş gibi olduğundan bu sesleri bir türlü anlamlandıramıyordu.Göz kapaklarını açmayı denediyse de bu boşuna bir uğraştı. Dudakları çatlamış ve dili susuzluktan şişmişti.

Marte yutkunmaya çalıştıkça daha da boğulacakmış gibi hissediyordu.Ses telleri zorlukla titreşiyordu. En sonunda çocuk zorlukla dudaklarını aralayıp "Su!" diye inledi. Sesi tıpkı mikrodalgaya konulmuş bir kurbağanın sesi gibi çıkıyordu. Şükürler olsun ki birisi bu çaresiz inlemesini duyup dudaklarına bir matara dayadı.

Marte matarayı neredeyse biirmişti.Suyu ona veren kişi geriye kalan suyu da çocuğun yüzüne döktü.Bu çok iyi gelmişti.Kulakları uğuldamaya bırakmış ve gözlerini yavaş da olsa açabilmişti.Renkler ilk önce çok parlak ve biçimsiz görünüyordu.Böyle olmasının nedeni ölümden dönmüş olmasıydı herhalde.Görüntü netleştiğinde Marte duvardan sarkan kristal avizeyi gördü.Etrafı görmese bile kaptan köşkünde yattığını rahatça söyleyebilirdi.

Doğrulmayı denedi fakat bir çift el onu omuzlarından kavradı." Yavaş ol evlat. " dedi biri yan tarafından.Marte kafasını o  tarafa çevirdiğinde yaşlı göğsünde şerit halinde asılmış rozetleri ve kocaman bir şapkası olan tombul yüzlü bir adam gördü.Adamın yanında en fazla on iki on üç yaşlarında, sarı saçları ve bal rengi gözleriyle küçük bir oğlan çocuğu duruyordu.

Adam yeniden konuşmaya başlayınca Marte de dikkatini ona verdi.

" Ağır yaralanmışsın evlat.Neredeyse iki haftadır hiç kıpırdamadan yatıyorsun. Seni bulduğumuzda göğsünde kocaman bir yara vardı. Yaşamanı beklemiyorduk ama sağlam parça çıktın. Belli ki geminiz korsanların saldırısına uğramış. Şu anda İngiliz donanmasına bağlı Laetita adlı gemidesin.Ben kaptan Themoras.Bu da oğlum Nicolas.Kısaca Nico. "

Marte bacaklarını yattığı koltuktan aşağıya sarkıttı. Göğsü artık  acımıyordu fakat sanki orada olmaması gereken bir uyuşukluk varmış gibiydi.Kaptana bakıp " Kaptan acaba orada bir kadın da var mıydı? " diye sordu alacağı cevabı bilse de umutlanarak.

Kaptan tahmin ettiği cevabı verdi. "Hayır evlat. Hatta senden başka kimseyi bulamadık. Geminiz parçalara ayrılmıştı."

Marte iç geçirip kaptana elini uzattı. "Kabalık ettiğim için üzgünüm Kaptan Themoras. Ben Marte. O gemide dümenci olarak çalışıyordum.Bize saldıranlar Knuckturn ve yalakalarıydı. "

Kaptan ismi duyunca irkildi. Knuckturn vahşeti ve caniliğiyle Karayipler'in bile ötesine ün salmıştı. Yine de gülümseyerek "Çok iyi çok iyi biz de bir dümenci alacaktık. Şansa bak ki karşımıza sen çıktın. Eğer sen de istiyorsan ve kendini iyi hissediyorsan bizimle çalışabilirsin."

Marte teklifi değerlendirdi. Şu an hayattaki tek amacı Knuckturn'u denizin dibine ve cehennemin karanlık ateşine yollamaktı.Fakat elinde ne bir gemi ne de tek kuruşu vardı.İşe para kazanmaktan başlayabilirdi.

Kaptana " Peki kabul ediyorum. " dedi sakince. Kaptan kocaman bir gülümsemeyle " O zaman Laetita'ya hoş geldin Marte. "dedi.

Marte koltuktan kalktı. Dengesini sağlamakta zorlanmış olsa da belli etmemişti. Kaptan güverteye döndüğünde ise Nico hala durmuş ona bakıyordu.En sonunda küçük çocuk da elini uzatıp "Hoş geldin. " dedi.

Marte kendisine uzatılan bu küçük eli sıkarken kanının kaynadığı bu çocukla kader yoldaşı olacaklarından haberi bile yoktu.
Spoiler: Göster