Kayıt Ol

Canavarın Çağrısı - Patrick Ness (Siobhan Dowd’un Özgün Fikrinden)

Çevrimdışı Bay_Karamsar

  • ****
  • 865
  • Rom: 12
    • Profili Görüntüle

Künye:

Adı: Canavarın Çağrısı
İngilizce Adı: A Monster Calls
Yazar: Patrick Ness (Siobhan Dowd’un Özgün Fikrinden)
İllüstrasyon: Jim Kay
Türü: Fantastik (Gençlik Edebiyatı)
Basım Yılı: 2011
Türkiye Yayın Yılı: 2014
Sayfa Sayısı: 216
Türkçe Çeviri: Arif Cem Ünver
Editör: Tuğçe Akyüz
Türkçe Basımı: Tudem Yayınları

Tanıtım:

     Gözlerini kapatıp, uykuya dalmaya hazırlanırken, kendini, hayatına giren kâbusun gece tiyatrosunu bir kez daha izlemeye hazırlar genç Conor O'Malley. Lakin o gece, yüz göz olmayı beklediği kâbusu için uykuya dalmadan evvel, kadim ve gür sesin onu adıyla çağırdığını işitir. Sesin sahibi, Conor’a, kâbusu kadar korkunç gözükmediğindeyse; inadın, merakın, anlam arayışının ve umudun iç içe geçtiği hikâyeciklerle dolu bir hikâye başlar.
    
İnceleme:

     Canavarın Çağrısı’nın attığı adımlarda yarattığı kendine haslığı, ömrümüz boyunca haşır neşir olsak da, üstüne düşünmediğimiz bir olguyu irdelemesinde yatmakta. “Hikâye” kavramının, hayatımızla ki iç içe yapısı, kitabın Canavarı’yla Conor arasındaki hikâyesi çerçevesinde en yalın haliyle ortaya seriliyor. Kadim Canavar’ın öyküleri, zamansal ve deneyimsel olarak, uzaktan yakına doğru bir sıra izlemekte. Bu sıranın özelliğiyse, Canavar’ın yorumlarında, hikâye denilenin kökeni ve ona dair algının zamanla değişen doğasını göstermesinde. İnsan zihninden kaynaklı kararlar ile şekillenen dış dünyada vuku bulan hadiselerin, unutulmuş geçmiş, yakın geçmiş, şimdi ve nihayetinde tüm bu hikâyelerin kaynağı olan insan zihnine doğru bir kronoloji izlenmekte. Sırası gelen her hikâye, beklentilerden ötürü göz ardı edilen gerçeklikle sımsıkı olan bağlılığından; güvenli ve bilindik cevaplar arayan Conor’u –ve okuyucuyu– gafil avlamakta. Canavarın kadim sesinden dökülen cümleler de belirttiği gibi, hikâye denen yaratığın vahşi doğası ve böyle olmasının hikmeti, (belirttiğim sıradakine paralelce) Conor’un dış dünyasından iç dünyasına doğru ki tesiriyle kendini göstermekte.

     İlk başta, karşısına çıkan mucizeye, sırf düşündüğü gibi olmadığından kendini kolayca teslim etmeyen Conor; kitabı okumadan önce kendini mucizenin varlığına teslim eden okur için şaşırtıcı, hatta hatalı gelebilir. Ama şunu unutmamak gerekir; ne Canavar’ın anlattıkları, ne de Conor’un anlatamadığı öyküsü, kolayca itiraf edilemeyen, hatta yanlış gayeler ile görmezden gelinen gerçekleri içermektedirler. Conor’un buradaki asıl sorunu da, Canavar’ın sunduğu yeni bakış açısını kavrayamamasında yatmaktadır. Ki bu kavrayamamanın kökenini, hayatını çevreleyen insanların davranışlarında görebiliriz. Conor’un yaşamında vuku bulan huzursuzluğu karşılayabilmekte çevresindekilerin yaptığı, çaresizlik karşısında toplumsal rollerini en samimiyetsiz şekilde oynamaktır. Otoriter sert büyükanne, oğluyla dost geçinmeye çalışan baba, anlayışlı öğretmenler; bir rol edasıyla, ideal ve yapılması en uygun düşen davranışları gerçekleştirmektedirler. Gerçeklik içinde, bir hikâyeyi canlandırıyormuş gibidirler. İşleri daha çekilmez kılansa, Conor’un da, içinde bulunduğu topluluğun ideal rol modellerinde, kendine en uygun düşeni yapmaya çalışarak, derman aramasındadır. Ve bu da, çıkışsızlığının verdiği kederi sonsuz bir ıstıraba dönüştürmüştür.

     İşte bu noktada Canavar çıkagelir. Conor’a ve bize, ideallerimizi ve hayatımızı yönlendirmede fikirler vermeyi aşıp, zihnimizi şekillendirmeye ve onu sınırlı roller oynamaya iten, evcil öyküleri bir kenara iti verir. Vahşi hikâyelerin asıl doğasını dillendirmeye başlar. Buna paralel olarak, Conor’ın, onu çıkışsızlığa mahkûm eden rolünü oynamaya iten dış dünyasıyla iç dünyası; hikâyelerin gerçek doğasınca parçalanıp lime lime edilmeye başlanır.

     Bu dışsal ve içsel parçalanışta, Conor’un zorbası Harry’den ayrıca durmak gerek. Conor’un parçalanıp yeniden şekillenmesi sürecinde, Harry ve onunla olan münasebetinin doğası da, hikâye ilerledikçe aralanmaya başlanmaktadır. Aralarındaki sözsüz(!) ilişkinin, Conor’un zihnindeki önemi, daha Canavar’ca yıkılmamış ilkel ahlak duygusunda yatmakta. Ama Canavarın Çağrısı’nda, hiçbir öykünün beklendiği gibi gitmediği unutmamalıdır. Ve anlaşılacağı üzere, Conor’un hikâyesinin iç ve dış dünyasındaki düğümünün çözülüşünde, Harry ve Harry’le yaşananlar, kitabın ayağı yere basan aykırılığına hizmet etmektedir. Bu yönden, Harry’nin doğasıyla alakalı gerçek, ilk başlarda Conor’un tutumu gibi hatalı gelse de; ana hikâyeye katkısı haricinde, iyi-kötü ayrımıyla içimize huzur vermesini beklediğimiz evcil hikâyelerdeki gibi bir dünyanın pekte ideal olmadığı fısıldanır bizlere.

     Canavarın Çağrısı, “hikâye” denen o ıslah olamaz şeyle ki ilişkimizi, yapısal olarak kendine tezat düşmeyecek şekilde yeniden ele aldırmaktadır. Alışılagelmiş hikâyelerin, hayatımız için rehber olmaya soyunan güvenli kucağında sakladığı tehlikelerine dair bir uyarı da taşımakta. Ve bu yapıyla birlikte, Conor yoluyla bizlere, kalıplaşmış iyilik ve kötülük algılarımızdan türeme ceza ve kurtuluş yöntemlerimizin, hayatımız için sanıldığı kadar yeterli olamayabileceği vurgusunu yapmaktadır.

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
“Hikâyeler her şeyden daha vahşidir. Hikâyeler kovalar… ısırır… avlar.”

Patrick Ness’in rahmetli Siobhan Dowd’ın son öyküsünden yola çıkarak kaleme aldığı Canavarın Çağrısı adlı bu sıra dışı eseri özetlemenin en iyi yolu kitabın sayfalarında da yer alan bu iki cümle belki de. Çünkü ilk sayfasından son kelimesine dek kitabın size yaptığı şey tam olarak bu: Sürükleyici yapısıyla sizi oradan oraya koşturuyor, hiç beklemediğiniz anda ısırıyor ve fena hâlde gafil avlıyor.

Kayıp Rıhtım’ın video incelemeleri olmasaydı Tudem Yayınları’nın 2014’te dilimize kazandırdığı bu kitaptan hiç haberim olmazdı herhâlde. Çok da yazık olurdu. Çünkü, biraz klişe olacak ama, iyi ki okumuşum, iyi ki hayatıma bu sayfaları da kattım dedirten eserlerden birisi kendisi. Ama işin özü hiç de sandığınız gibi değil…

Kitap size heyecandan sayfaları yırtarcasına çevireceğiniz bir macera sunmuyor, ama onun yerine aklınızdan hiç çıkmayacak bir hikâye okutuyor size. Yüzünüzde gülücükler açtırmıyor, boğazınızda en irisinden bir düğüm oluşturuyor. Mutlu bir son vermiyor, unutulmaz bir son yaşatıyor. Klişelere sığınmıyor, onları Canavar’ın o koca yumruklarıyla yıkarak sizi her seferinde şaşırtıp merakta bırakıyor.

On üç yaşındaki bir oğlan olan Conor O’Malley ile kansere yakalanan annesinin hikâyesini konu alıyor Canavarın Çağrısı. Conor’ın babası uzun zaman önce onları terk edip başka bir kadınla evlenerek Amerika’ya taşınmış. Annesi de aldığı kemoterapi tedavisi yüzünden gün geçtikçe yorgun düştüğünden evin bazı sorumlulukları Conor’ın omuzlarında. Okuldaki arkadaşları ve öğretmenleri durumu bildiklerinden oğlana aşırı mesafeli ve sinir bozucu bir anlayışlılıkla yaklaşıyorlar. O yaklaşınca kesilen fısıldaşmalar, kendisine atılan kaçamak bakışlar, herkesin ona acıması… Eğer hayatınızda bir kere bile böyle bir durumda kaldıysanız ne kadar sinir bozucu olduğunu bilirsiniz.

Tüm bunlar yetmiyormuş gibi Conor her gece tekrar tekrar aynı kâbusu görmektedir. Bu öyle korkunç bir rüyadır ki bir gece, saat tam 12:07’yi gösterirken arka bahçelerindeki porsuk ağacı kanlı canlı, devasa bir canavara dönüşüp de penceresine dayandığında baş karakterimiz oralı bile olmaz. “Korkmuyorum! Senden çok daha korkunçlarını gördüm ben!” diye bağırır hatta.

İkilinin arasındaki fırtınalı başlangıcın ardından Canavar oğlana üç hikâye anlatacağını ve en sonunda da Conor’dan ona kendi öyküsünü anlatmasını isteyeceğini söylüyor. Ufaklık itiraz etse de başka seçeneği yokmuş gibi görünüyor, çünkü Canavar bunu hiç umursamıyor. Böylece gündüzleri okul arkadaşlarıyla ve annesiyle, geceleriyse Canavar’la yaşadıklarını okumaya başlıyoruz karakterimizin. İşin en güzel yanlarından biri Canavar’ın anlattığı hikâyelerinin hiçbirisinin beklediğiniz gibi bitmemesi, hatta sizi ters köşe üstüne ters köşeye yatırarak hepten şaşkına çevirmesi. Peki Conor’a her gece musallat olan kâbus nedir? Baş karakterimizin okuldaki davranışlarının altında yatan gerçek sebep ne? Canavar neden sürekli 12:07’de geliyor? İşte tüm kitap boyunca kafanızda dönüp duran, açıklığa kavuştuğunda da sizi hüzne boğan sorulardan bazıları da bunlar.

İşin ilginç tarafı, hikâyenin asıl yazarı olan Siobhan Dowd bunu göğüs kanseri olduğu dönemde kaleme almış. Ve daha sonra da basıldığını göremeden hayata gözlerini yummuş. Nasıl bir ruh hâliyle yazdığını tahmin edemiyorum doğrusu. Çizer Jim Kay ise hiç görmediğim bir teknikle, neredeyse dört sayfayı birden kaplayan harika karakalem çizimleriyle kitabın atmosferine tavan yaptırmış. Çeviri ve editörlük açısından da çok temiz, hatasız bir roman Canavarın Çağrısı. Tek eleştirim Conor adının çok ama çok sık kullanılması. Bazen “oğlan” denebilirmiş pekâlâ kendisine. Onun haricinde her zamanki Tudem kalitesiyle, dört dörtlük bir çalışma var karşımızda.

Bu kitabı hem çok sevecek hem de ondan nefret edeceksiniz; çünkü size ya kaybettiğiniz birini hatırlatacak ya da sevdiklerinizi kaybetmenin nasıl bir şey olduğunu düşündürecek. Çünkü hikâyeler her şeyden daha vahşidir. Hikâyeler kovalar… ısırır… avlar.

Not: 21 Ekim'de sinema uyarlaması da geliyor. Hatta fragmanı bile çıkmış
https://youtu.be/iaRlWbEswo4

Spoiler: Göster
Conor'ın annesinin her birkaç bölümde bir porsuk ağacına bakarak "O sadece bir ağaç, biliyorsun değil mi?" diye sormasından işkillenen tek kişi ben miyim? Bence kadın da gençliğinde, hatta belki de kocasından boşandığında onu görmüş olabilir. Siz ne dersiniz?
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı Bay_Karamsar

  • ****
  • 865
  • Rom: 12
    • Profili Görüntüle
Canavarın Çağrısı, ne olursa olsun tanışılması gereken eserler listesinde olmalı :).

Spoiler: Göster
Conor'ın annesinin her birkaç bölümde bir porsuk ağacına bakarak "O sadece bir ağaç, biliyorsun değil mi?" diye sormasından işkillenen tek kişi ben miyim? Bence kadın da gençliğinde, hatta belki de kocasından boşandığında onu görmüş olabilir. Siz ne dersiniz?
Spoiler: Göster

Porsuk ağacının içerdiği, olası mucizevi şifanın anne için öneminden bu kadar bahsediyor olabilir. Ama Canavarın anlattığı hikayelerden birini, yöresel olarak dilden dile aktarılmış ve annede porsuk ağacının kerametiyle alakalı söylentiyi duymuş olabilir. Tıbbın hizmetindeki şifalı porsuk ağacı ile söylencelerde duyduğu kerametli porsuk ağacı zihninde örtüşüp, bel bağlayacabileceği bir mucize isteğini doğurmuştur belki de.

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Spoiler: Göster
Belki :) Ama o zaman neden "O sadece bir porsuk ağacı, biliyorsun değil mi?" desin ki? Oradaki o "sadece" önemli. Ben öteki türlü olduğunu düşünmek istiyorum belki de :D
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı Bay_Karamsar

  • ****
  • 865
  • Rom: 12
    • Profili Görüntüle
Spoiler: Göster

Vulcanlı Özentisi olarak, mantığım aksini düşündürtemiyor Kaptan :D.

"Vulcan Oyunbozan" özelliğimi kapatarak yazsam daha iyi olacak :D.

"Sadece" kısmı üzerinden biraz spekülasyonda bulunursam; her ne kadar Canavarın kendisini çocuğun çağırdığını söylese de, onu çağıranın aslında anne olabileceğine kadar götürülebiliriz. Onca olay ve dönüşüm, evladının, kendi durumunun yarattığı belirsizliğin içinde boğulduğunu gören ama bunu değiştirmeye gücü yetmeyen annenin dileği sonucu yaşanıyordur belki :).

Anne, boşandıktan sonra değilde, durumunu öğrenip çocuğu için endişelendiği sırada Canavar ona uğramış olabilir. Belki, Conor'un hikayesine paralel olarak, anneyi de ziyaret ediyordur Canavar :).

Dünyalı taklidi yapan Vulcanlı Özentisi bir dünyalı olarak, en dünyalı bakış açım bu :D.

Çevrimdışı Bay_Karamsar

  • ****
  • 865
  • Rom: 12
    • Profili Görüntüle
Tam da mahrumiyet durumları yaşadığım sıralarda, film uyarlaması için yeni fragman yayınlanmış. Bir ay rotarla izlemiş oldum. Meraklısı çoktan izlemiştir zaten. Bir dakika önce çıkmış gibi davranarak, karşınızda o fragman:

Canavarın Çağrısı (A Monster Call) Fragman 2

Fragmandan çıkardığım, Canavar'ımızın hayal mi gerçek mi olduğu sorusu biraz daha mulaklaştırılmaya çalışılmış sanki. Kitabın ilk kısımları biraz acabalar içerse de, bu konuda ikisinden biri daha ağır basıyormuş gibiydi (Hangisi söylemem! Okuyun, öğrenin). İzleyicinin merakını canlı tutmak için bu tarzda gidebilmeleri olasıydı. Kitap buna imkan sağlıyor zaten. Birebir uyarlanmasını beklemiyordum da.

Gene de, fragmandan edindiğim izlenim, bu değişikliğin kitabın organik yapısı uyarınca başka değişiklikleri tetiklediği yönünde. Canavar'ın hikayeleri anlattığı kısımları, "bir çocuğun zihin dünyasından çıkabilecek tarzda" bakış açısında tasarlanmış. Doğaüstü tecrübenin Conor'un hayalgücü olabileceği kuşkusunu vermek için atılmış bu adım, kitapla olan bağını ve odak noktasını değiştirmeye meyleder. Kitabın devamını merak ettiren; Canavar'ın sahi mi gerçek mi sorusu değil (kitapta, imalardan kanıtlara doğru giderek bunun cevabı veriliyor bence), Conor'un ne sebeple bu durumu yaşadığının yarattığı gizemdi.

Ayrıca, Hazal Hanım ilk fragmanı yorumlarken, Canavar ile Çocuk arasındaki ilişkinin dostluk çerçevesinde işlenebilmiş olabileceğinden bahsetmiş ve haklı olarak bu olası değişiklikten memnun kalmamıştı. Kitaptaki çocuk ve canavar ilişkisi, inat, inkar ve çekişme üstüne kuruluydu. Kitabın kendine has dokusunu ve meraklandırıp içine çeken işlevsel yanları, uyarlamadaki tek bir değişikliğin yarattığı domino etkisiyle köklü değişimlere uğrama tehdidinde.

Filmdeki renk tonlamaları "aman karanlık olmayalım," mantığında geldi. Kitap kara kara sayfaları ile hikayesinin tonuna cuk oturuyordu. Filmin, karanlığa mukayet olmaya çalışan görsel yapısı beni daha da kuşkulandırdı.

İlk fragmandan daha umutluydum. İkinci fragmanın ima ettikleri, beni uyarlama konusunda umutsuzluğa sevketti. Uyarlanmaya gayet müsait kitabın, sinemaya uyarlamaya değer kılan özelliklerinin değiştirilmesini anlayamıyorum.

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Spoiler: Göster
Sevgili Bay Karamsar :) Lütfen çok uzun paragraflar yazmayın ve aralarında biraz boşluk bırakın. Kâğıt üzerinde sıkıntı yaratmasa da bu tür sıkışık ve bol karakterli yazıları ekranda okumak çok zor oluyor, insanın gözleri yanıyor. Affınıza sığınarak son mesajınızı biraz düzenledim.


İkinci fragmanı ben pek sevmedim. Neden derseniz kitapta olmayan çok fazla sahne var ve olayların seyri pek bir yavaş gelişiyor gibi göründü gözüme. Umarım filmin temposunu iyi ayarlayabilirler.
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı Bay_Karamsar

  • ****
  • 865
  • Rom: 12
    • Profili Görüntüle
Ynt: Canavarın Çağrısı - Film Uyarlaması
« Yanıtla #7 : 18 Ağustos 2016, 18:39:53 »
Spoiler: Göster
Alıntı
Affınıza sığınarak son mesajınızı biraz düzenledim.
Ben de ek olarak, gereksiz "haklı da"lardan birini çıkardım :). Affedin :-[. Derdimi tam anlatayım diye uzattıkça uzatıyorum :-[.
Düzeltmeye çalıştığım yönlerimden biri :-\.


Alıntı
Umarım filmin temposunu iyi ayarlayabilirler.

Edebiyat ile sinema ayrımından kaynaklanabilecek sıkıntılar olması olası. Kitabı okurken gerçek ile gerçeküstüyü iç içe algılamak kolay. Okurken görselliği biz belirliyoruz nasılsa. Film izlerken, başkasının yorumunu izliyoruz sonuçta. Filmde, gerçek ile gerçeküstü anlar farklı görselliklerde olacaklarından, algılanmalarında bariz fark yaratacaktır.

Conor ile Canavar arasındaki ilişkiyi içeren bölümler öne çıkarken, filmin geri kalan bölümleri basit ve sıkıcı hale dönüşebilir :-\.

Çevrimdışı Fırtınakıran

  • *
  • 8351
  • Rom: 1
  • Unique Ravenclaw
    • Profili Görüntüle
Efendim şimdi de illüstrasyonsuz, roman versiyonu geliyor :). 25 Ekim'e kadar ön siparişte.

Bu versiyonu bu yılın Şubat ayında yurtdışında çıkmış. Şimdi sıra bizde.

Ama ondan da önemlisi, Delidolu Kitap bize harika bir sürpriz yapmış. Bakın bu yeni kitabın tanıtım metninde ve büyük ihtimalle arka kapağında da yer alacak yerde ne yazıyor:

Alıntı
"Canavarın Çağrısı'nın özgünlüğü, ömrümüz boyunca haşır neşir olsak da, üstüne düşünmediğimiz bir olguyu irdelemesinde yatmakta: 'Hikâye' kavramının, hayatımızla iç içe yapısı."
-Kayıp Rıhtım-

As bayrakları, as, as!

Çevrimdışı milenya

  • **
  • 260
  • Rom: 6
  • Belki de Tanrı bize inanmıyor!
    • Profili Görüntüle
O zaman bu eseri illüstrasyonsuz alsak da mı okusak, illüstrasyonlu alsak da mı okusak? (Ben daha almadım da :=) )
Spoiler: Göster

Çevrimdışı Fırtınakıran

  • *
  • 8351
  • Rom: 1
  • Unique Ravenclaw
    • Profili Görüntüle
Her ikisi de satışta olmaya devam edecek ^^. Seç beğen al!

Roman versiyonunu henüz okumadım ama illüstrasyonlu olanı ilk göz ağrım olduğu için bende ayrı bir yeri var.

Çevrimdışı Bay_Karamsar

  • ****
  • 865
  • Rom: 12
    • Profili Görüntüle
@Fırtınakıran, Kayıp Rıhtım'a özel flama mı yaptırılsa acaba :)?

@milenya, ben de @Fırtınakıran'ın ki gibi kitabı ilk illüstrasyonlu versiyondan okuduğum için gönlüm ondan yana. Yine de ikisi de önerilir. Sonuçta olayın büyüsü, vahşi hikayenin kendisi.

Çevrimdışı -Kötü karakteR-

  • **
  • 157
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Yüksek ihtimalle fuar listemde yer alacak bir kitap cidden merak ediyorum kitabı ama ne zaman okurum bilinmez :D

Çevrimdışı Bay_Karamsar

  • ****
  • 865
  • Rom: 12
    • Profili Görüntüle
@-Kötü karakteR-, başlar başlamaz bir çırpıda okunur. Alır almaz okumaya başlayın derim :).

Çevrimdışı -Kötü karakteR-

  • **
  • 157
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Gönül ister öyle olsun ama gerçekçi olacak olursam geçen fuardan alıp hala okumadığım kitaplar var ve bunlardan biri de Silo :(
Edit: Elimde okunmayı bekleyen kitaplardan konuşmaya hiç başlamayayım çünkü üç sayfa muhabbetini edebileceğim kadar var o yüzden ben yavaş yavaş uzaklaşayım buralardan :uhe