Kayıt Ol

Gece Nöbeti Serisi - Sergei Lukyanenko

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Gece Nöbeti - Sergei Lukyanenko
« Yanıtla #15 : 29 Nisan 2014, 15:43:10 »
Bu Rusların nasıl bir kafa yapısı var arkadaş? Adamların doğaüstü şeylere kafası çok feci basıyor. Atmosferinden tutun ince detaylarına kadar her şeyi o kadar iyi dokuyorlar ki kıskanmamak elde değil! Mesela S.T.A.L.K.E.R. ya da Metro 2033… ve tabii ki bir de Gece Nöbeti.

Sergey Lukyanenko’nun kaleme aldığı Gece Nöbeti, bugüne dek okuduğum en orijinal kurgulardan birine sahip. Her şeyden önce bu bir şehir fantastiği, yani çoğu fantastik romanda karşılaştığımız kurtadamlar, vampirler, iblisler ve büyücüler gibi doğaüstü varlıklar günümüzde, şehirlerde, bizim aramızda yaşıyorlar. Kitapta bu varlıkları birer polis gibi izleyen iki gizli kurum var. Birincisi, Karanlık Varlıkları (kurtadamlar, kara büyücüler, vampirler) takip eden ve Antlaşma’nın dışına çıkmamalarını sağlamaya çalışan Gece Nöbeti. İkincisiyse, Aydınlık Varlıkları (ak büyücüler, şifacılar) kontrol eden ve yine  Antlaşma’nın dışına çıkmadıklarından emin olan Gündüz Nöbeti. Yani her şey Antlaşma’da, bir tür ateşkeste bitiyor. Peki nedir bu Antlaşma? Basit olarak açıklamak gerekirse; eğer bir Karanlık Varlık güçlerini kullanarak normal bir insana kötülük ederse, bu durum Gece Nöbeti’ne olaya müdahale etme ve bir iyilik yapma hakkı kazandırıyor. Ne kadar adil, değil mi? Hiçte bile! Bir de madalyonun öteki tarafından bakın. Eğer bir Şifacı, güçlerini kullanıp ölüm döşeğinde olan bir insanı iyileştirerek kadere etki ederse bu da Gündüz Nöbeti’ne karışma hakkı ve eşit derecede bir kötülük yapma imkânı veriyor. Kısır döngü…

Bir de Alacakaranlık var tabii… Gece Nöbeti evreninde Aydınlık ve Karanlık Varlıklar, gölgelerini çağırıp içlerinden geçerek Alacakaranlık denen bir dünyaya geçiş yapabiliyorlar. Bir nevi Limbo olarak adlandırabileceğimiz bu yerde gerçek dünyanın gölgelerden oluşan, paralel bir yansıması karşılıyor bizleri. Bu, kitaptaki derin kurgudan sadece bir örnek. Lukyanenko gerçekten de çok sağlam temellere dayanan, karmaşık ve bir o kadar da ilgi çekici bir kurgu oluşturmayı başarmış.

Kitapla ilgili çok beğendiğim bir diğer hususta olayları bize sunuş şekli. Kitaptaki olaylara Anton adında, 30 yaşındaki acemi bir Gece Nöbeti ajanının gözünden tanıklık ediyoruz. O da tıpkı okur gibi çoğu şeye yabancı ve maceraları, arkadaşlarıyla sohbetleri, patronuyla gerçekleştirdiği konuşmalar sırasında yeni yeni şeyler öğreniyor. Tabii onunla eş zamanlı olarak biz de bu dünya hakkında daha fazla bilgi sahibi olmaya başlıyoruz. Böylelikle “şu şudur, bu budur,” şeklindeki uzun ve boğucu bilgilendirme metinleri olmadan, macera içindeki konuşmalar sırasında pek çok şey öğreniyoruz. Hatta, dikkatli bir okursanız, satır aralarını da okuyup Anton’un gözünden kaçan pek çok küçük ayrıntıyı yakalayabiliyorsunuz. Ayrıca her hikâyenin (toplamda 3 ayrı bölümden oluşuyor ve son hikâyede hepsi birbirine bağlanıyor) kendi içinde bir gizeme sahip olması ve bunun ne olduğunu son ana kadar tahmin edememeniz de bir diğer güzel yanı.

Kitabın aldığı olumsuz eleştiriler genelde içinde az aksiyon olması ve espri barındırmamasına yönelik. Ama ikisi de tam olarak doğru değil. Evet, hikayelerin büyük bir kısmı boyunca Anton’un kendi kendine konuşmasını ve olaylar üzerine kafa patlatmasını okuyoruz. Ama bu esnada da pek çok şey öğreniyor, pek çok ipucu yakalıyoruz. Ayrıca kitapta yeteri kadar aksiyon sahnesi olduğunu düşünüyorum. Bunun dışında gerçekten de çok zekice ve ince esprilere de sahip, birkaç yerde sesli güldüğümü rahatlıkla söyleyebilirim. Fakat ikisi de dozunda. Bu biraz da beklentilerinizle alakalı bir durum. Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki bir film, bir oyun ya da bir kitap çıkmadan önce onunla ilgili sayısız yoruma ve incelemeye ulaşma imkânımız var. Bu da merak ettiğimiz eseri elimize alamadan önce beklentilerimizin tavan yapmasına ve hakkında iyi olan birçok şeyi de önceden bitirip tüketmemize neden oluyor. Sonuç, kaçınılmaz hayal kırıklığı…

Benim bu kitaptan beklentim yepyeni bir yazarın yepyeni bir kurgusuyla tanışmak ve Moskova’da geçen bir şehir fantastiği okumaktı. Bunu da fazlasıyla aldım.
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı Lordmuti

  • ****
  • 1123
  • Rom: 35
  • Time is a drug. Too much of it kills you.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gece Nöbeti - Sergei Lukyanenko
« Yanıtla #16 : 29 Nisan 2014, 23:48:04 »
Çok övdünüz bu seriyi, yarın ilk kitabı alıyorum. Adının Gece Nöbeti olmasıyla Game of Thrones'un gece nöbetini birbirine bağladım, çok antipatik gelmişti kitap bana hep. Çok mantıksız bir bağlantı, kitabın adından ya da kapağından kıllanma gibi önyargılarım da yoktur normalde ama ne bileyim.

Hem Hazal hem de İhsan abi yanılmış olamaz :)



İmparator olmayı canım kolay mı sandın?
Dünyaya kazık çaktım duyulsun adım.

Çevrimdışı Lordmuti

  • ****
  • 1123
  • Rom: 35
  • Time is a drug. Too much of it kills you.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gece Nöbeti - Sergei Lukyanenko
« Yanıtla #17 : 07 Mayıs 2014, 13:54:48 »
Arka kapak yazısından, kitabın orasına burasına iliştirilmiş "Harry Potter'dan şöyle iyi, Rusya'nın bilmemnesi, müthiş şahane" gibi çok abartılı iltifatlardan ve ilginçtir ki kitabın adından dolayı ön yargıyla yaklaşıyordum kitaba. Bu nedenle beklentilerim sıradan bir şehir fantastiği okuyacağım yönündeydi. Okuyup bitirdikten sonra bunun kesinlikle değiştiğini söyleyebilirim, iyi ki okumuşum diyorum.

Bir kere kitabın arka kapakla pek alakası yok. Öyle laylay bir öykü ve çatılara tırmanıp insan avlayan vampirler, kanalizasyonda yaratık peşinde koşan insanlar beklemeyin. Yazarın evreninde işler bu noktaları çoktan geçmiş, iyilik ve kötülük savaşmaktan sıkılıp bir antlaşmaya varmış. Bu da her şeyi değiştiriyor.

Nasıl değiştiriyor derseniz işte size ufak iki örnek: Avcılık izni alıp izin verilen insanların kanını içen vampirler var. İyiliğin güçleri bu elemanlara dokunamıyor bile, çünkü yaptıkları şey antlaşmaya göre "yasal" Zaten dokunsalar tekrar savaş çıkacak, kıyamet kopacak deyim yerindeyse. İyi bir büyücü önüne gelen hastaya şifa dağıtamıyor, çünkü yaptığı her iyilik kötü birilerine bir başka kötülük yapma hakkı verecek.

Konu böyle hassas olunca işin içine felsefe ve iyi/kötü ayrımı girmese olmazdı. Kitabın derin bir felsefi alt yapısı var, baş karakter iyiyi ve kötüyü sorgularken ben de kendimi bu sorulara bir yanıt bulmak için kara kara düşünürken yakaladım birçok yerde.

Baş karakterimiz Anton da kendini bu anlaşmanın ve daha büyük oyuncuların arasında buluyor, kendi doğrularını arıyor ve kendince en iyi şeyi yapmaya çalışıyor. Kendisiyle bağlantı kurmakta zorlanmadım şahsen, tutarlı ve etrafındaki olayları anladıkça gelişen bir karakter olmuş.

Kitapta üç öykü var. Zamanda kısa atlamalar yaparak temelde aynı karakterlerin başından geçenleri anlatmış yazar. Üç öykü boyunca bir şeyler görüyoruz, başta bunları birbirine bağlayamasak da en sonda çoğu şey açığa çıkıyor. Biraz alengirli ve gizemli bir sonla bitiyor kitap. Tabii serinin ilk kitabı olduğu için bu tür bir son görmek şaşırtıcı değil.

Sevenlerin yaptığı ısrarlı önerilere dayanamayıp aldığıma kesinlikle pişman değilim. (Merhaba İhsan abi, Hazal :P ) İlk fırsatta ikinci kitap Gündüz Nöbeti'ni de okumak istiyorum.

Okuyacağım kitap biraz beni düşündürsün, karakterlerin aptalca iyi ya da delice kötü olduğu kitaplardan sıkıldım diyenler kaçırmasın.



İmparator olmayı canım kolay mı sandın?
Dünyaya kazık çaktım duyulsun adım.

Çevrimdışı Fahrettin Levent

  • *
  • 140
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gece Nöbeti - Sergei Lukyanenko
« Yanıtla #18 : 07 Mayıs 2014, 14:34:14 »
Şu an bende okumaya başladım Gece Nöbeti'ni başlangıcı gayet güzel ve akıcı bence .
Henüz ilk hikayedeyim ama şimdilik kitap hakkında olumlu düşünüyorum.

Çevrimdışı magicalbronze

  • *
  • 4075
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gece Nöbeti - Sergei Lukyanenko
« Yanıtla #19 : 09 Mayıs 2014, 15:27:20 »
Açıkçası Dresden tadında bir kitap beklemiyordum doğrusu. Almadan önce çok fazla detaya girmemek bu açıdan bana güzel bir süpriz yaşattı. İlginç ve sürükleyici gidiyor. Bitirdiğim vakit fikirlerimi de yazacağım bu başlığa efenim. Başlangıcının güzel olduğunu belirtmek istedim sadece.
"Her neyse sahip olunan, doğar ve ölür.
Bu nefsi müziğin içinde sıkışmış herkes
İhmal eder ölümsüz aklın harikalarını."
- William Butler Yeats, "Sailing to Byzantium "

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Gece Nöbeti - Sergei Lukyanenko
« Yanıtla #20 : 19 Mayıs 2014, 11:08:39 »
Gündüz Nöbeti'ni de keyifle okuyup beğendiğim kitaplar rafıma kaldırdım efendim. Serinin ilk kitabı Gece Nöbeti’nin aksine, bu sefer yaşanan maceralara Karanlık Varlıklar’ın gözünden şahit oluyoruz.

Kitap toplamda yine üç ayrı bölümden oluşuyor. İlk bölümde… şey, gelin ilk bölüm hiç yokmuş gibi davranalım. Çünkü ilk kitapta en çok nefret ettiğim karakterlerden biri olan Cadı Alisa ile baş başa bırakıyor sizi bu bölüm ve üzülerek söylemeliyim ki uzun zamandır okuduğum en sıkıcı hikâyeye sahip kendisi. Tamam, burada anlatılanlar kitabın ilerleyen bölümlerinde, özellikle de son kısımlarında oldukça önemli bir yere sahip. Ama yine de gereksiz yere uzatılmış gibi geldi bana. Çok daha kısa ve sade bir biçimde anlatılabilir, ufak bir ara bölüm gibi sunulabilirmiş.

İkinci bölüm ise… Ah, ikinci bölüm! İddia ediyorum, şimdiye kadar okuduğum tüm Nöbet maceralarının arasında en iyisi bu bölümdü! Hikâye daha en başından itibaren sizi avcunun içine öyle bir alıyor ki kendinizi bir anda sayfaları hızlı hızlı tüketirken buluyorsunuz ve maceranın sonunu görene dek kitabı elinizden bırakmak istemiyorsunuz. İçerdiği gizem unsuru, Anton ve arkadaşlarının geri dönüşü, hikâyenin baş kahramanı… hepsi ama hepsi ustalıkla kaleme alınmış.

Üçüncü ve son bölüm ise, Gece Nöbeti’nde olduğu gibi tüm bölümlerin birbirine bağlandığı ve her şeyin açıklığa kavuştuğu bir kapanış macerası. Yazarın bu özelliğini, yani kitabın başından itibaren anlattığı tüm açık uçları yine başarılı bir macera eşliğinde toparlama yöntemini gerçekten beğendiğimi söylemem gerek. Bu son hikâye de Nöbet serisine yakışır bir öyküydü. Son, son, son kısımlarda işi Hıristiyanlık öğelerine bağlamayıp durumu gereksiz yere aşırı dramatikleştirmeseymiş çok daha iyi olurmuş kanımca. Onun haricinde güzel bir ‘satranç’ oyunuydu.

Üçüncü kitabı merakla bekliyorum. Şehir fantastiği ve az aksiyon bol entrika dolu maceraları sevenlere de şiddetle tavsiye ederim.
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı Fırtınakıran

  • *
  • 8351
  • Rom: 1
  • Unique Ravenclaw
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gece Nöbeti Serisi - Sergei Lukyanenko
« Yanıtla #21 : 07 Ağustos 2014, 01:19:15 »
Ve 3.kitap da böylece bitti.

Alacakaranlık Nöbeti diğer iki kitaptan çok ama çok farklı. Gece Nöbeti'nde Aydınlık'ı gördük. Gündüz Nöbeti'nde Karanlık'ı izledik. Ben de hep merak ediyordum, bu adam 3.kitapta neyi anlatacak diye. Meğer anlatacağı çok sağlam şeyler varmış.

Alacakaranlık Nöbeti merak uyandıran maceralar sunmuyor. İlk iki öykü bir şekilde taşra öyküleri diye tanımlanabilir. Ancak Anton'un bir kez daha ciddi soruları var ve bunu okura bulaştırmada da eski yeteneğini koruyor.

Bu kitapta Aydınlık'ı ve Karanlık'ı hiç olmadığı şekillerde sorguluyoruz. Ama hepsinden de öte Diğer olmanın "gerçek" anlamına bu kitapta kavuşuyoruz. Kafalar karışıyor. İtiraz etmek, haykırmak istiyorsunuz. Öyle bir yere geliyoruz ki, Aydınlık ve Karanlık tüm manasını yitiriyor ve geriye tek bir şey kalıyor: Engizisyon. Ama onun bile anlamını yitirdiği bir nokta var. O zaman geriye ne kalıyor?

Bu kitap Diğerleri'nin gerçeklerinin kitabı. Yine son öyküde eserin doruk noktasına ulaşıyoruz. Ama bu defa bu son öyküde buruk bir tat var. Zaten her şey yine öyle bir arap saçına dönmüş durumda ki, bu acı tat da hançer gibi saplanıveriyor.

Gündüz Nöbeti'nde tanıdığımız Edgar bu kitapta da bizimle. Semyon, tüm o karmaşıklığı ve tecrübesiyle burada. Gesar ve Zavulon da burada. Sveta... Ah Sveta. O da burada.

Hatta 2. kitabı okumamışlar için spoiler olacak biri daha var:

Spoiler: Göster
Nadya! Nadyuşka! Svetlana ve Anton'un 2 yaşındaki kızı. O da bu kitapta aramıza katılıyor.

Ha, son bir isim: Kostya. Anton'un onun yeni ve güçlü haliyle ilgili ciddi vicdan muhasebeleri olacak (işi Drizzt'e bağlamıyor, sakin).

İlk iki kitabı okuduysanız 3'ü okumak için neyi bekliyorsunuz? Seriyi hiç okumadıysanız neden bu fantastik insanların fazlasıyla "insan" olan dünyasına bakmaya hazırlanmıyorsunuz? Ne de olsa Alacakaranlık'ta herkes aynı oranda sömürülür.

Çevrimdışı Denaro Forbin

  • *****
  • 2114
  • Rom: 54
    • Profili Görüntüle
    • Bilimkurgu Kulübü
Nöbet Bu Defa Alacakaranlığın Derinlerinde Sürüyor
« Yanıtla #22 : 12 Ağustos 2014, 00:54:15 »

Sergey Lukyanenko'un Nöbet Serisi, üçüncü kitap "Alacakaranlık Nöbeti" ile devam ediyor.

Gece Nöbeti ile başlayan maceramızda Aydınlık Varlıklar’ın gözünden Nöbet’i ve Anlatlaşma’ya sadık kalarak iyi olmayı öğrenmiştik. Gündüz Nöbeti’ndeyse bir Karanlık Varlık’ın Nöbet’teki yerini görerek bu defa farklı bir bakış açısına kavuşmuştuk. Şimdi sıra Alacakaranlık’ın ta kendisinde. Hem Aydınlık’ın hem de Karanlık’ın eşit ve zaman zaman savunmasız olduğu o yerde…

NOT: Bir alttaki paragraf, ilk iki kitabı okumamış kişiler için spoiler içermektedir. Dilerseniz bu kısmı es geçebilirsiniz.

Gündüz Nöbeti’nin sonunda güçlü Aydınlık Varlık Svetlana’ya olanları hatırlayacaksınız. Sveta’nın akıbeti ve güçlerini yeniden kazanıp kazanamayacağı problemken bir de çocuğunun kaderi Zavulon’un başarı planı sayesinde tamamen değiştirilmişti. Şimdiysa Anton ve Sveta’yı bir çift olarak görüyoruz. Kaderi çizilmiş ve Zavulon tarafından engellenmiş kızlarıysa tam karşımızda. Ve Nöbet devam etmeli. Antlaşma korunmalı. İki zıt gücün kuvvetleriyse dar alanda kısa paslaşmalarla kendi taraflarına avantaj sağlamanın yollarını aramalı.

-Spoiler sonu-

Hadi gelin, kitabın konusuna şöyle bir göz atalım:

Alıntı
Hepimiz Kendi Tanrılarımıza Ve Şeytanlarımıza Sahibiz

Moskova, yazın ortası… Gece Nöbeti Ajanı Anton Gorodetski, karısı Svetlana ve kızı Nadya’yla Moskova’dan çok uzak olmayan bir kır evinde tatilinin keyfini çıkarmaktadır. Ancak Anton, patronu ve aynı zamanda Gece Nöbeti lideri olan Gesar’dan özel bir buluşma daveti alır. Belli ki tatilin sonu gelmiştir.

Gesar, kimliği bilinmeyen hain bir Diğer’in kendi türleri hakkındaki tüm hakikati bir insana anlattığına ve şimdi de imkânsız olduğu düşünülen bir şeyi yapmaya, o insanı bir Diğer’e dönüştürmeye kararlı olduğuna dair isimsiz bir not almıştır. Daha kaygı verici olansa, bu notun Gündüz Nöbeti lideri Zavulon’a ve tam adresini sadece üst düzey Diğerleri’n bildiği, Bern’deki Engizisyon’a da yollanmış olmasıdır.

Sizlere bir de sürprizimiz var. Serinin bu 3. kitabının arka kapağına bakarsanız Kayıp Rıhtım olarak bizlerin de mütevazı yorumunu bulabileceksiniz.

Alıntı
“Rus yazar Sergey Lukyanenko’nun başyapıtı olan Gece Nöbeti serisi türünün hiçbir örneğine benzemiyor. Çünkü bu serideki iyiyle kötü ayrımı çok ince olduğu gibi, “nöbet” kavramı da fazlasıyla orijinal… Moskova sokaklarında üşümeye hazır olun!”
-Kayıp Rıhtım-

İlk iki kitapta iki zıt kutbun gözlerinden bakmıştık nöbete. Şimdiyse her iki tarafı da ilgilendiren böylesine ciddi bir durumda Anton’un macerasını sabırsızlıkla bekliyoruz.

Pegasus Yayınları tarafından yayınlanan kitabın çevirisini her zamanki gibi Rusça aslından tercüme eden Ferda Yaraş üstlenmiş. Editörlüğüyse Dilek Yücel tarafından gerçekleştirilmiş. Künye bilgileri için buraya tıklayabilirsiniz.

Haber: Hazal "Fırtınakıran" Çamur

Çevrimdışı KoyuBeyaz

  • ********
  • 2753
  • Rom: 59
  • Rasyonalist dominant.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gece Nöbeti Serisi - Sergei Lukyanenko
« Yanıtla #23 : 17 Ağustos 2014, 14:42:21 »
Sadece aksiyon bekliyorsanız okumanızı tavsiye etmem. Sadece komedi bekliyorsanız da tavsiye etmem. Sadece aksiyon ve komedi bekliyorsanız hiç yaklaşmayın.

Ama gerçekten sizi şaşırtacak bir kurgu, empati kurmanın gayet kolay olduğu başarılı karakterler, dozunda maceranın yanı sıra iyi-kötü karşılaşmasının özgün bir felsefi analiziyle bezenmiş düşünsel bir macera kitabı arıyorsanız Nöbet serisine kesinlikle bir şans verin.

Şu ana kadar Gece ve Gündüz Nöbetlerini okudum ve Alacakaranlık Nöbeti'ne geçmek için sabırsızlanıyorum. Kitapların üçer öyküden oluşması sanki iki değil altı kitap okumuşum hissi yarattı bende, ki bu kadar güzel kurgulara sahip ve birbirine böylesine gizemli ve başarılı şekilde bağlanan ayrı ayrı 6 kitap okumanın zevki gerçekten eşsiz olurmuş. Peki neden bu kadar övüyorum? Neredeyse her sebep yazılmış aslında kitapları benim de okumama vesile olan Hazal ve İhsan abi taraından. (Mutsuzum T_T) Ama kısaca bir şeyler ekleyeyim istiyorum.

Bir kere olayların birinci tekilden olması iki tarafın da düşünce yapısını, nöbetlerin işleyiş şeklini ve karanlık ile aydınlık arasındaki temel farkları derinlemesine görmemize imkan sağlıyor. Karakterlerin hiçbirini sıkıcı ya da klişe bulmadım, hepsinin çok çok özgün yanları olmasa da gerek ufak ayrıntılarla, gerek düşünce yapılarıyla, gerekse güçleriyle sıradan insanlardan ayrılmayı başarıyor ve okuyucuda bir empati duygusu oluşturuyorlar. İki kitap boyunca karşımıza çıkan Anton olsun, Alisa olsun, Edgar olsun ya da diğerleri olsun hiç fark etmiyor, her birinin kendi karakter yapısı farklı ve hepsinin ortak özelliği patronlarının oynadığı oyunlar içinde körlemesine ilerliyor oluşları. Bu da onları görünmez bir bağ ile bağlıyor sanki. İşin öteki ucunda ise Nöbet'lerin ardındaki felsefe ve onların başlarındaki iki sınıflandırma ötesi büyücü var: Gesar ve Zavulon.

Kitaptaki favori iki karakterim diyebilirim. Birbirlerine yaptıkları akıl oyunları, daha büyük bir amaç için feda ettikleri küçük şeyler ve bunların kendilerine yansıması... Her zaman diğerlerinden farklı bir düzlemdeymiş gibi görünürken aslında her şeyle ne kadar ilgili oldukları... Aslında her şeyin kilidi olan iki karakter ve iki kitap da kabaca tarif etmek gerekirse birbirlerine üstünlük sağlamak için yaptıkları oyunların birer ürünü olan olayları anlatıyor. Ama öyle güzel anlatıyor ki...

Neyse fazla uzattım. Dediğim gibi eğer çok fazla aksyon ya da komedi öğesi bekliyorsanız, ya da aklınızda kafa patlatmadan öylesine okuyup zaman geçirmek isteyeceğiniz hafif bir kurgu okumak varsa bu doğru tercih değil. Daha dresden tarzı, özgün, felsefi içeriği olan ama asla sıkıcı olmayan, zekice kurgulanmış bir kitap arıyorsanız kesinlikle başlayın. Pişman olursanız yorumlarımız iade, söz.
Uzay elbisemle kavgaya hazırım.

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Gece Nöbeti Serisi - Sergei Lukyanenko
« Yanıtla #24 : 15 Eylül 2014, 16:40:02 »
"Eğer bir entrika söz konusuysa suçlanacak tek kişi Gesar olabilir."

Nöbet Serisi'nin üçüncü kitabı olan Alacakaranlık Nöbeti, kesinlikle en az ilk iki cilt kadar, hatta belki de onlardan bile daha iyi. İlk kitapta Aydınlık, ikincisinde de Karanlık Varlıkların bakış açısını konu alan yazar bu sefer olaylara bir de Diğerlerinin penceresinden bakmamızı sağlıyor. Ne mutlu ki tüm hikayeler Anton'un bakış açısından anlatılıyor, böylece ikinci kitabın başındaki gibi sıkıcı bir durumdan da kurtulmuş oluyoruz.

Kitap hakkında söylenecek çok söz var. Örneğin Vitezslav, Edgar ve Kostya gibi tanıdık karakterlerin bize bol bol eşlik ettiği ya da tüm ipuçlarının her zamanki gibi son hikayede birbirine bağlandığı gibi şeyler. Ama ben sadece şunu söylemekle yetineceğim: Gesar, seni aşağılık herif... sana hayranım!

Gesar her zamanki gibi bütün şovu çalıyor. Olmadık anlarda olmadık şekillerle karşımıza çıkması, her şeyi önceden planlaması, daha Anton sormadan bazı sorulara cevap vermesi, hatta yediği haltlarlı pişkin pişkin kabullenmesi... Ama en güzeli Zavulon'a sürekli laf çarptırıp durması! Dünya üzerindeki en güçlü iki büyücünün lise talebeleri gibi birbirlerine laf sokmasını izlemek apayrı bir keyif doğrusu.

Tek şikayetim kitabın editörsel hatalarına. Kitabın bazı bölümlerinde noktalama ve tırnak işaretlerinin yerinde yeller esiyor. Tamam, yayınevinin seriyi hızlı bir şekilde dilimize kazandırma çabasını takdir ediyorum. Ama biraz daha özen gösterilerek bu hatadan kolaylıkla kurtulunabilir. Çünkü okurken feci tökezlemenize neden oluyor.

Velhasılkelam, temposu önceki kitaplara nazaran biraz daha yavaş olmasına rağmen ben bu cildi de çok ama çok beğendim. Ellerine sağlık Sergey Lukyanenko, teşekkürler Pegasus.
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı magicalbronze

  • *
  • 4075
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gece Nöbeti Serisi - Sergei Lukyanenko
« Yanıtla #25 : 16 Eylül 2014, 23:48:07 »
Açıkçası ben yukarıdaki gibi paragraflar dizemeyeceğim. Zira çok güzel bir şekilde aktarılmış her şey. Fakat +1 yorumumla kitapları okuduğumu, üçüncü kitabı bitireli birkaç hafta olduğunu söylemek istiyorum.

Farklı bakış açısı ve sürükleyici yazım tarzıyla kitapların kendisine çeken bir albenisi var kesinlikle. İlk başta farklı bir Dresden macerası okuyorum gibi gelse de daha sonra ortada özgün ve çok farklı bir eserin olduğu anlaşılıyor. Özellikle Anton'un gözünden yaşadığımız maceraların yeri ayrı.

Yorumu yazmamdaki en büyük etken, İhsan Abi'nin de yorumunda belirttiği üzere üçüncü kitabın -belki de- diğer iki kitaptan da iyi olması. Beni kendisine en çok bağlayan ve etkileyen kitap oldu. Gerek konusu, gerekse yazarın -kendim için- alışılagelmiş tarzıyla daha da tat alarak okudum seriyi. Elbette kitap içinde geçen o masalımsı kehanetler, cadı Arina ve fuaran meselesini unutmamak gerek. Üç kitabı art arda okumanın da büyük bir etkisi vardır eminim.

Diyeceğim odur ki gönül rahatlığıyla alın okuyun. Pişman olmayacaksınız!
"Her neyse sahip olunan, doğar ve ölür.
Bu nefsi müziğin içinde sıkışmış herkes
İhmal eder ölümsüz aklın harikalarını."
- William Butler Yeats, "Sailing to Byzantium "

Çevrimdışı Fırtınakıran

  • *
  • 8351
  • Rom: 1
  • Unique Ravenclaw
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gece Nöbeti Serisi - Sergei Lukyanenko
« Yanıtla #26 : 17 Eylül 2014, 14:06:10 »
Pegasus'u takdir etmek lazım. 5 kitaplık serinin 3'ünü 1 seneden az zamanda bastılar. Ayrıca her kitabın sonunda bir sonrakinin tanıtımını okuyucuya sergileyerek serinin devamının geleceğinin de güvencesini veriyorlar. Nazar değmesin efenim! Darısı diğer yayınevlerinin başına.

Not: 4. kitabın fuarda çıkmasını bekliyorum. Pegasus öyle bir bilgi vermedi, ama işte, beklenti benimkisi. Hayal kurup mutlu oluyorum falan. Çünkü adamlar hızlarıyla iyice beklentileri yükseltti.

Çevrimdışı Fırtınakıran

  • *
  • 8351
  • Rom: 1
  • Unique Ravenclaw
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gece Nöbeti Serisi - Sergei Lukyanenko
« Yanıtla #27 : 03 Aralık 2014, 11:09:19 »
Yine son mesajı ben atmışım :/.

4. kitap için duvarları tırmalıyorum resmen. Zaten 5. kitapta seri bitecek. Devamı olacaksa da (en azından) yazar henüz yazmadı.

Her neyse, dört ve beş 2015'i bulacak diye duyduk ve sanırım 4. kitap Nisan'da (böhü) basılacak [*]Fahrettin Levent'in bize getirdiği bilgilere göre yani[/*]. Bakalım, sürprizlere açığız. Olumlu anlamda sürprizlere tabii.

Oysa benim bu mesajı yazma amacım bunların hiçbiri değil. Serinin 2. kitabı olan Gündüz Nöbeti'nin Rusya kapağını buldum ve bakın kapakta nasıl bir görüntü var:

Spoiler: Göster


Bu kadın Alisa olabilir mi, bilmiyorum. Ama tepesinde toplanan karanlık (ki kuş tüylerinden oluşması ne kadar manidar!) bana başka birini çağrıştırdı. Kim mi? Şu kişiyi:

Spoiler: Göster
Sveta. 1. kitapta Anton ile tanışmasını ve tepesindeki muazzam karanlık topağı hatırlayın.


Sonra bunları yazarken, serinin yepyeni kapaklarla tekrar basıldığını ve 5. kitap Yeni Nöbet'in "yeni" kapağındaki beyaz kaplan geldi aklıma. Sonra Yavru Kaplan'ı hatırlayarak göğsümde bir sıkışma hissettim.

Öyle işte, çok canım sıkıldı bu kapaklara. Çünkü merakım dizginlenemez boyutlara ulaştı.

Bu kapak çok etkiledi beni. Seriyi ne kadar özlediğimi de tekrar hatırlattı.

Üşüyoruz Pegasus.

Çevrimdışı cankutpotter

  • ****
  • 1233
  • Rom: 14
    • Profili Görüntüle
    • Büyülü Kale, Hayallerinizin adresi.
Ynt: Gece Nöbeti Serisi - Sergei Lukyanenko
« Yanıtla #28 : 24 Aralık 2014, 16:37:15 »
Nöbet serisini bugün D&R'de gördüm, hem de üçünü birden. Daha önce birkaç yorum okumuştum ama buradan okuyunca ve güzel tepkileri görünce cidden merak ettim. Bir ara bakacağım mutlaka. Özellikle açıklayıcı ve uzun yorum yapan arkadaşlar sayesinde epey ikna olmuş durumdayım. E, bu tür güzel tepkiler Dresden'e de başlamamı sağlamıştı ve Kralkatili Güncesi'ni de kitaplığıma katmıştı. :)
İnsan, hayalleriyle vardır.

Çevrimdışı cankutpotter

  • ****
  • 1233
  • Rom: 14
    • Profili Görüntüle
    • Büyülü Kale, Hayallerinizin adresi.
Ynt: Gece Nöbeti Serisi - Sergei Lukyanenko
« Yanıtla #29 : 18 Ocak 2015, 05:13:30 »
Bugün siparişim elime ulaştı, aralarında Gece Nöbeti de bulunuyor. Şu an Ritmatist'i okuyorum ama Gece Nöbeti'ni acayip merak ediyorum, Ritmatist'i bitirip ona başlayacağım; bakalım, umarım düşündüğüm kadar, hatta çoooooooooooook daha fazla merak uyandırıcı ve etkileyicidir. :)
İnsan, hayalleriyle vardır.