Kayıt Ol

Pişmanlıklar ve Bedeller Senfonileri

Çevrimdışı Raisor

  • ***
  • 793
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Pişmanlıklar ve Bedeller Senfonileri
« : 19 Ağustos 2012, 01:27:14 »
Pişmanlıklar ve Bedeller Senfonileri

İnsanlar gider. Gitmeden önce önemsiz olduklarını sandığımız bu insanların, gidişleri bize öyle bir koyar ki, bu insanlar gittikten ve içiniz parçalandıktan sonra onunla önceden yaşadığınız mutluluğu başka hiçbir şeyin size yaşatamayacağının bilincinde geleceğinize kuşku ile yaklaşırsınız ve ümitlerinizi soldurursunuz ve diğer herkes önemini yitirir ve kendinize bir dost eli ararsınız ama bu dost elini size kimse uzatmaz.

Bir dakika. Olmadı. Yeniden deneyeceğim.

Grileşmiş kaldırımlarda yürümekte olan siluet sizin benliğinizi paylaşmak istediğiniz siluetse eğer ve o yürürken siz onu son kez gördüğünüzü biliyorsanız yaşayış biçiminiz darmadağın olur. Bu siluetin değerini genelde böyle vurucu sahnelerin ardından anlar oluruz. Öncesinde onunla yaşadığınız ve normal şartlarda sizi mutlu etmesi gereken şeyler olurken yüzünüzde hüzün perdesi vardı. Neden? Neden mutlu olmanıza rağmen mutsuzmuş gibi davrandınız?

Yine olmadı. Konuya uygunsuz kip seçimi.

Onu o kadar çok seviyorsun ki bedensel bütünlüğü cinsel hazza tercih edebiliyor, sırf bunun için okulu asabiliyor, geceleri uykusuz kalabiliyor, her ne kadar bunu asla yapmayacak olsan da ismini dağlara haykırarak onu çağırabilecekmiş gibi hissediyor, onun için şiirler veya düzyazılar yazabiliyor, bunu hak edip etmediğini bir saniye bile sorgulamıyor, onun seni sevip sevmediğini kafana takmadan her şeyi olduğu gibi kabul edebiliyorsun.

Olmadı. Yüklem kullanma kıtlığı baş gösterdi bende.

Tamam. Daha detaylı gireyim konuya.

Bir ilişkide birçok evre olabilir:

Evre 1) İstediğimi alırım evresi: Bu evrede erkek dişiye olan sadakatini kanıtlamaya ve onu elde etmeye kafayı takmıştır. Dişinin erkeği kabul etmesi o an söyleyeceği tek bir kelimeye bakar ve bu kelimeyi neye dayanarak söylediği belirsizdir. Sanırım erkeğin işi şansa bakar.

Evre 2) Mutluluk değişimi evresi: Bu evrede dişinin erkeğe olan güveni ve sevgisi artar, bu doğrultuda mutluluğu da artar. Diğer yandan bugüne kadar özgürlüğüyle mutlu olabilmiş erkek mutluluğunu kaybedip yorulmaya meyillidir. Dişisini çok sevse de bazen özgür olabilmek ister ama dişi erkeğin özgür olabilmesine hep art niyetle bakar.

Evre 3) Yeterince mutlu oldum, şimdi siktiriyorum evresi: Bu evrede dozajı yükselmiş tartışmalar yüzünden dişi ilişkiye son verebilmek için entrikalar kurar ve amacına kolayca da ulaşır. İlk bir hafta facebook üzerinden üzgün sözler paylaşır ama bir haftanın sonunda hayatına kaldığı yerden devam eder ve tamamıyla unutur. Erkek ise hiçbir zaman facebook üzerinden bir şey paylaşmaz ama kazanmak için çok çaba sarf ettiği dişisini kaybetmenin boşluğunu bir ömür içinde yaşar.

Tabi bu evreler her ilişkide yaşanmıyor. Bir genelleme yapmam çok saçma olurdu. Hatta belki de bu evreler sadece benim yaşadığım evrelerdir. Ama tek bildiğim bazen bazı erkeklerin değer bilmez körler olabildiğidir. Özellikle de benim. Gidenlerin değerini gittiklerinde anlarlar, bir zamanlar onlarla ne kadar mutlu olduklarını... Mutluydular ama bu mutluluğu dişiden gizlemişlerdi, mutsuzmuş gibi görünmüşlerdi. Ne kendi mutluluklarının değerini ne de dişilerinin gittikçe onlara bağlandığını görememişlerdi.

Ayrıldıktan sonra onlar için ayrılık türküleri söylediler ama ayrılmadan önce neredeydi mutluluk türküleri? Ayrıldıktan sonra ayrılık şiirleri yazdılar, ne kadar da coşkulu duygu yığınlarıydı onlar! Ya da akıl ermez düzyazı örnekleri, akıl almaz betimlemeler yaptılar, bu yüzden ünlü olanlar dahi oldu ama hep tek bir tarafı suçlamak gerektiğini düşünüyorlardı. Kaybettikleri o sevdikleri için dağları aşabileceklerini ima ettiler, kafalarını omuzlarına yatırıp sonsuza kadar saçlarını okşamak istediklerini söylediler ama neden bunu sevdiklerini kaybettikten sonra düşünebildiler?

Tamam bir dakika. Yine olmadı.

Her ne kadar erkeğin duygusal betimlemelere hakkı kalmamış gibi aksettirsem de, içinden bu duygusal betimlemeleri yapmak geliyor insanın bazen. Tamam insanların bazıları hatalarını kabul edebilir ve hayatlarına buna göre yön verebilirler ama bir şansı hak etmeliydiler. O duygusal betimlemeleri gerçekleştirebilmek için sınanabilmeliler. Gerçi eskiden beridir zaten sınanırdı erkekler. Köylerde, ateş yakamayana kız verilmezdi. Erkek milletine sadece kız milleti değil erkek milleti de güvenememiştir çoğu zaman. Bu yüzdendir ki babalar oğullarının taşkınlıklarını hep önceden tahmin edebilmişlerdir, bir zamanlar onların babalarının onların taşkınlıklarını önceden tahmin edebildiği gibi. İnsanlar yaşadıkça öğreniyor bir şeyleri. Bir kısır döngü gibi ilerleyen bu düzlemde herkesin elbet bir gün duygusal bağlara sahip olabileceğini kabullenebilmek de bir gerekliliktir.

Dolayısıyla;

Bunu şansım varken önceden yapmamış olsam da kafanı omzuma yatırıp saçlarını avuçlarımın içinde izlemek istiyorum. Teninin sıcaklığının şu en sıcak ağustos sıcağında dahi üşümekte olan bedenimi kavurmasını istiyorum. Yine sen ve ben balkonda oturalım ve yine ben sana o en sevdiğin şarkıyı söyleyeyim istiyorum, bu kez bir an bile olsun utanmadan hem de. Çünkü bileceğim ki senin yanında bir şarkıyı çirkin dahi söylesem senin o şarkıya olan bakış açın her zaman farklı bir boyutta olacaktır. Ağustos böcekleri bana eşlik ederken yüreğimin ta en derinliklerinden gelmeli bu şarkı, tutku dolu olmalı. ‘Aşk nedir’ sorusunu yanıtlayabilecek kadar tanıyamadım aşkı, senin bana onu tanıtmanı istiyorum. Yıldız kaymamasına rağmen ben sana ‘bak yıldız kaydı’ deyip gökyüzünde kör bir noktayı göstereyim istiyorum. Bu yalanıma uyup, benim de uyduğum gibi, sonsuza dek birlikte olmamızı dilemeni istiyorum.

Tüm herkesler giderken, senin yanımda olmanı istiyorum. Bedenen benden güçlü olmadığından, yanında olup hep seni koruyacağıma söz veriyorum. Ama aynı şekilde, senin de her zaman yanımda olmanı istiyorum. Gerekirse seninle şehrin tüm kitapçılarını, kasetçilerini, DVD mağazalarını gezip o bana önceden anlattığın lakin benim üstünde pek kafa yormadığım duygusal filmi bulup, izlerken ağlamak izliyorum. Yalnız değil, seninle. Bir tek seninle. Yanında olup, o filmdeki adamın kadınına yaptığını yapıp da seni terk etmeyeceğimi sana ispatlamak istiyorum. Avuçların avuçlarımda olmalı ve gözyaşlarımız farklı gözlerden aksa da aynı nehre dökülmeli.

Gün gelir de ayrılmak zorunda kalsak bile, Hoşsedaların söylendiği yerde buluşacağımızı sana içtenlikle söylemek istiyorum.

Çok öncesinden beridir hissetmiş olsam da söyleyemediğim, daha doğrusu söylemeyi düşünemediğim o iki kelimeyi kulaklarına fısıldamak istiyorum belki de ilk ve son kez. Çünkü böyle anlamlı kalıpları tekrarlayarak seni sıkmak, ilişkimizdeki ciddiyete zarar vermek, her şeyden önemlisi o kelimelerin kutsallığına hakaret etmek istemiyorum. Bu metinden belki de haberin olmayacak hiçbir zaman. Bir zaman başkalarının yaşayıp da yazdığı o kutsal betimlemeleri benim de senin için yaptığımı asla bilemeyeceksin belli ki. Çünkü maalesef bunları tüm bir şehre haykıracak kadar cesaretim varken ve tüm bu tasvirlerde ciddiyken senin beni reddedişini izleyemeyecek kadar da zayıf olduğumu biliyorum. Ah, ne kadar da acıklı bir son oldu. Bana yaşamayı öğretmenin bedeli benim ölümü öğrenmem miydi? Eğer öyleyse, gerçekten, çok ağır bir bedel oldu.

Ve ah, evet. Sanırım bu kez anlatabildim.

Spoiler: Göster
Dip Not: Erkeklere fazla yüklenmişim diyorlar. Aslında kendime yüklediğim anlamlardı bunlar. Belki sadece kendimden bahsediyordum da, genelleme yapmak işime geldi.
Vahşet her yanda ulu orta sergilenirken,

Sevişmek için saklanmak zorunda kaldığımız bir Dünyada yaşıyoruz.

-John Lennon.

Çevrimdışı Galaxie

  • **
  • 375
  • Rom: 17
    • Profili Görüntüle
Ynt: Pişmanlıklar ve Bedeller Senfonileri
« Yanıtla #1 : 19 Ağustos 2012, 02:17:55 »
Güzel, duygusal bir yazı olmuş. Haddime olmasa da bir eleştirim var, o da birbirinden biraz ayrıymış gibi görünen bölümler "olmadı" gibi cümlelerle bölmüş olman. Bu çok kişisel gerçi, o şekilde cümlelerle bağlanmaları yerine daha toparlayıcı ama konuyla alakalı cümlelerle bağlanmış olsalardı sanırım ben daha çok beğenirdim. Yine de özellikle sonu hoşuma gitti.

Ayrıldıktan sonra onlar için ayrılık türküleri söylediler ama ayrılmadan önce neredeydi mutluluk türküleri?

Bu çok güzel olmuş. Sanırım bir şeylere ulaşamadan veya ulaştığımızı kaybetmeden yeterince önemi olmuyor. Satırlar veya dizeler yazmaya layık görmüyoruz o duyguları, halbuki çok daha fazla layıklar. Kalemine sağlık.

Çevrimdışı Raisor

  • ***
  • 793
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Pişmanlıklar ve Bedeller Senfonileri
« Yanıtla #2 : 19 Ağustos 2012, 02:34:37 »
Cümleleri birleştirmek ya da ayırmaktan çok, düşüncelerim oydu. Her seferinde 'burası olmadı' diye düşünerek geçtim yeni paragrafa. Ayrıca sonunu beğenmişsin, pek sevindim. Benim de en sevdiğim yeri sonuydu ama, yazının başlangıcıyla yazıyı resmen katletmiş oldum. Hatta yazının başlangıcını beğenmeyip sonunu getirmek istemeyenler için ayrıca bir pişmanlık duyacağım kendi adıma.

Ha, bu arada, teşekkür ederim.
Vahşet her yanda ulu orta sergilenirken,

Sevişmek için saklanmak zorunda kaldığımız bir Dünyada yaşıyoruz.

-John Lennon.