Zorlu Yollar "Delirdin mi dostum?" diye sordu Belnan Axeager en iyi arkadaşı Kevarin Battlebeard'a. Kevarin yarım saattir ona bu seyehatin onun kaderi olduğunu ve gitmesi gerektiğini söylüyor hiçbir cücenin Moradin'in yazgısından kaçmaması gerektiğini söylüyordu. Kevarin, "dostum ya peki senin amacın ne Striflere gidip neler yapacaksın? Büyük ihtimal orada sıkıntıdan ölene kadar oturacaksın" derken Belnan kafasını olumsuz anlamda sallamaya başlamıştı bile.Belnan söze başladı: "Oraya gidip abimi ve amcanı ve geriye ne kaldıysa onları bulacağız sonra hayatımıza devam edeceğiz." bu sefer söz kesme sırası Kevarin'deydi. Kevarin:
-Oraya bir hazineyle döndüğümüzü düşünsene hem erken dönüp o angarya işlere başlamak mı istiyorsun?
-Bak oraya gidelim kurulalım sonra... Kevarin sesini yükselterek:
-Sonra falan yok oraya gittik mi bu yolculuk biter. Hem ben bu kağıdı buldum ve beni nereye götürürse oraya gideceğim.Hıh!
-Keçi gibi inatçısın git de git nereye gideceksin. Myrkul'un Diyarına birinci asrını görmeden gitmek istiyorsan durma defol git! Dedi ve sırtını döndü. Kevarin'de batıya doğru yol almaya başladı on adım gitmişti ki Kevarin arkasına baktığında isteksizce kendisini takip eden Belnan'ı gördü. Kevarin sırıttı ve Belnan ona yetişince,"Bak gör çok güzel bir yol olacak" dedi. Dostlar Kertenkelelerden buldukları erzak ve üç beş parlak taşı sırtlandılar. Yollarına doğru büyük bir şevkle yürümeye başalyan Kevarin'in sırıtışı bulaşıcı oldu ve Belnan da bunun kötü bir yolculuk olmayacağını düşünmeye başladı.
***
Strif ailesine misafir olmuş on beş mülteci cüce aralarında iş bölümü yaparak olabildiğince az yük olmaya çalışıyorlardı.Meyve topluyor, ava çıkıyor, devriye geziyorlardı. Öbür akrabalarının tersine vahşi cüceler bir yere bağlanmayı hele kapalı bir yerde yaşamayı hiç sevmezlerdi. "Belgeon!Belgeon!" diye bağırdı Panak Battlebeard.
-Ne oluyor? Diye sordu Belgeon Axeager.
-Geldi. Druid Underfoe geri dödü. Davnan Underfoe kabilelerinin yıkıma uğradığı yere keşfe gitmişti.
-Hoş geldiniz sefalarla geldiniz ve umarım iyi haberlerle geldiniz. Şeklinde karşıladı kabilenin ihtiyar ozanı Shag Swet gelen Druid Underfoe'yu.Undefoe kafasıyla selamlıyarak mağradan çıkan Belgeon ve Paneak'a seslendi:
-İsterseniz içeri geçelim.Sonra etrafına bakınarak "Hepimiz" diye ekledi. Herkes elindeki işi bırakıp mağranın en geniş odasına yerleşti ve druid gördüklerini anlatmaya başladı:
-Oraya vardığımda kampı terk edilmiş buldum. Goblinler bütün arkadaşlarımızı birer ağaca asmıştı. Tek tek saydım ve kimliklerini kontrol ettim. Kırk sekiz kişiden yirmi altısını gördüm.Burada da on beş olduğumuza göre kayıp yedi cüce var demektir. Daha sonra tek tek gördüğü ölü cücelerin adlarını tek tek okudu. Isimleri okurken herkes endişeleniyor ve sonra hüzünleniyordu. Gördüklerini de anlattıktan sonra kardeşinin ismini duymayan Belgeon nereye gitmiş olabileceklerini sordu. Druid ise üçünün izleri doğuya gidiyordu galiba beraberler. Ve iki iz de güneye. Etrafı arasam da öbür izleri göremedim büyük ihtimal dağılan goblin izleri altında görünürden kaybolmuşturlar.Belgeon rahatlatıcı bir sesle,"Kayıp arkadaşlarımızın buraya döneceğine eminim onlar için endişelenmeyin.Babam bize hepimize kendi çaresine bakmayı öğretti ve bu hayatta Belster Axeager'dan daha çetin bir öğretmen olacağını düşünmüyorum" dedi.Shag Swet doğaçlama sözler ile yavaşça başladı ağıdına:
Ah! Ah! Gitti aramızdan yirmi altı nefer.
Onların hepsi birbirinden daha da çetiner.
Zalim düşman sarmış etrafımızı o kara günde.
Moradin'e doğru yol tutmuş bizim yiğitler.
Orada ölenler kardeşlerimiz, analarımız, babalarımız.
Onlar bizim sahip olduğumuz her şeyimiz balımız arımız.
Onlar bizim hayat dostlarımız onlar bizim kocamız karımız.
Onlar bizi felaketten koruyan et ve kemikten kalkan zarımız.
Ah. Ah. Nasıl devrilir yüz yıllık meşe.
Nasıl da soldu yüzlerdeki neşe.
Çocuklarımız birer açmamış menekşe.
Onlar için kalbimize yer açıyoruz eşe eşe.
***
Dostların Kertenkelelerden aldıkları erzakları bitmişti. Kevarin yenilebilir bulduğu mantarları yemişlerdi ve yollarını devam ediyorlardı. Neredeyse yarım ongündür yoldalardı ve hiçbir sorunla karşılaşmamıştılar yolların eğimini ve Kevarin'i sokmaya yeminli gibi görünen zehirli bir yılan dışında. Belgeon dostunu dürterek:
-Duydun mu?
-Neyi duydum mu?
-Kükreyişi duymuyor musun? İkisi de kulak kabartarak önlerindeki bu sesi çözmeye çalışıyordu bir kuş haykırışına benziyordu fakat sesi çok şiddetliydi.
-Gel bir kuşsa yiyelim,dedi Belnan ve seslerin peşine düştüler. Bir kaç çalıyı aşıp yıllınmış bir çınar arkasında durarak izlemeye başladılar. Bu bir baykuşayısıydı.*Vücudu tüylerle kaplı ve iki ayak üzerinde duran devasa kanatları ile uçamayan doğal bir hayvandı. İkisi birbirinden şaşırmıştılar karşılarındaki bu yaratığa. Fakat baykışayısı onları fark etmemiş kovanına saldırdığı arılarla uğraşıyordu. Acıkmıştı ve bal istemişti ve arıların saldırılarına alışkındı ta ki bir tanesi gözünün hemen altını sokup derisini şişirtene kadar. Belki balını bizimle paylaşır, diye düşündü Kevarin ve biraz daha yaklaştı arkasından daha çekingen adımlarla Belnan geliyordu.Ve Kevarin kuşa hayran hayran bakarken adımını boşa attı ve yana doğru dengesizce yuvarlandı ağır vücuduyla bir kaç dalı kırdı ve bir dal sırtına acı verecek bir şekilde batınca da haykırdı. Baykuşayısı bütün dikkatini bu yabancıya vermişti şimdi. Kovandan uzaklaşarak Kevarin'e aralarında on adım kalana kadar yaklaştı ve göğsünü şişirerek cüceye meydan okudu. Acıkmadıkça veya rahatsız edilmedikçe hırçınlaşmayan bu hayvanlar yemek yerken gizli bir misafir tarafından izlenmesi hiç hoşuna gitmemişti.Bir de hâlâ açtı. Baykuşayısı biraz daha yaklaştı kevarin hemen doğruldu ve yavaşça "beeeen düüşmaaanın deeeğiiiliim" dedi fakat ayı üzerinde hiçbir tesiri olmuşa benzemiyordu. Ve ayı ile arkadaş olmaya çalışan Kevarin Druid Underfoe'nun dediklerini hatırladı. "Doğal yaratıklara ne yaparsın onu alırsın onlara saldırırsan onlar da sana saldırır onlara yardım edersen onlar da sana eder" Kevarin'in aklınabir fikir geldi ve sırtına astığı çıkınını indirdi.İçinden dün Belnan uyurken topladığı meyveleri çıkardı ve ayının ayağının dibine fırlattı. Ayı başta saldırdığını düşünüp tedirgin oldu fakat sonra attıklarının bir silah yerine meyve olduğunu görünce onları gagasıyla alıp yedi ve başını yukarı kaldırarak besinleri taşlığına doldurdu. Tekrar Kevarin'e dönmüştü fakat bu sürede Kevarin gerisin geri koşmaya başlamıştı. Baykuşayısı bunu gördü fakat umursamadı ve kovanlarını beladan kurtardığını düşünen arıları yanıltacak bir şekilde kovana uzanıp pençesiyle biraz daha bal çaldı.
Saklanan Belnan ortaya çıkıp kaçan Kevarin'in yanına gitti,"Dostum çok ballısın o ayı mı kuş mu bilmediğim o canavar seni canlı canlı yerdi."Kevarin somurtarak yanıtladı: "Yaa ne demezsin çok şanslıyım."Elbette sözleri sitemliydi.'Kaç cüce böyle bir yaratık görmüştü ve bunun önünden hiçbir şey olmadan kurtulmuştur' diye düşündü.Evet kesinlikle anlatacağı iyi bir öyküsü olacaktı fakat bu olay yaşayacakalrının yanın da devede kulak bile kalmazdı.
Not: Hikayem Devam edecektir.
*: ing:Owlbear.
