Kayıt Ol

(Dio hiliades)

Çevrimdışı Dúrgonath

  • ***
  • 680
  • Rom: 13
    • Profili Görüntüle
(Dio hiliades)
« : 09 Haziran 2011, 00:09:27 »

  Gün değişim çizgisi güneşin önünden bir kez daha geçip takvimler 1 Ocak 2000'i gösterdiğinde, insanlar iki kez üst üste derin nefes aldı.

  İlki, tahmin edildiği gibi bir "teknolojik teklik"; yani bütün bilişim, iletişim ve iletim ağlarının aniden çökmesi durumunun gerçekleşmesi ihtimaline karşı duyulan korkudan ötürüydü.

  İkincisiyse, bu durumun gerçekleşmemesi nedeniyle hissettikleri rahatlıktan.

  Hesaba katmadıkları şey, kelebek etkisiydi.

  31 Aralık 1999'u 1 Ocak 2000'e bağlayan o gece, Dünya'da oluşan korku ve beklenti, Kozmik Mikrodalga Arkaplanı'nda tahmin edilemeyen bir anomaliye sebep oldu.

  Kimsenin haberi olmasa da, Büyük Çöküş başlamıştı.






Çevrimdışı andien

  • *
  • 29
  • Rom: 1
  • Meditating Frog
    • Profili Görüntüle
Ynt: ( )
« Yanıtla #1 : 10 Haziran 2011, 15:01:48 »
Böyle bir fotoğrafın altına böyle kesin sözler yakışmış mı ama azizim

Çevrimdışı Gilderoy

  • ***
  • 416
  • Rom: 6
    • Profili Görüntüle
    • Kuyutorman
Ynt: ( )
« Yanıtla #2 : 10 Haziran 2011, 17:07:47 »
Schrödinger'in pisisi değil mi o? Dipsiz Konak'ta ne arıyor henüz anlayamadım fakat gerçekten merak ettim şimdi.
Beklemedeyim.
to see world in a grain of sand
and a heaven in a wild flower
hold infinity in the palm of your hand
and eternity in an hour
-William Blake

Çevrimdışı Dúrgonath

  • ***
  • 680
  • Rom: 13
    • Profili Görüntüle
Ynt: (Dio hiliades)
« Yanıtla #3 : 14 Haziran 2011, 00:28:47 »


Gördüğünüz üzere, ilk girdiye bir düzenleme yaptım. Hikayeyi az biraz özetliyor sanırım.

Oyun bilim-kurgu soslu, kuantum fiziğinden parçalar içeren, paralel evrenler ve zaman yolculuklarıyla ilgili bir dinamiğe sahip olacak. Donnie Darko'vari bir atmosfer yaratmaya çalışacağım diyebilirim aynı zamanda.

Birkaç karanlık noktayı daha zihnimde aydınlattığım zaman oyuncu alımına başlayacağım. İlk set için üç oyuncu sınırı koyuyorum. Şimdiden söyleyeyim de darılma gücenme olmasın, o üçten bir tanesi KoyuBeyaz. Yani iki oyuncu daha alacağım.

Oyun sistemi de yine forumda sayfasını bulabileceğiniz "Yıkım" adlı oyununkine benziyor (izin alarak aparttım).

FRP Odası'nda oynatmayı düşünüyorum.

Onun dışında ekleyeceğim bir şey yok sanırım.

Gelişmeler için beklemede kalın.

p.s. Dio hiliades, Yunanca "iki bin" demek.

Çevrimdışı Marius

  • ****
  • 1109
  • Rom: 31
  • poor misguided fool
    • Profili Görüntüle
Ynt: (Dio hiliades)
« Yanıtla #4 : 14 Haziran 2011, 00:52:00 »
İkinci adam olmak istiyorum. Kafandan geçen şeyler hep ilgimi çekmiştir.
After I count down, three rounds, in hell I'll be in good company.

Çevrimdışı Canina

  • ****
  • 1460
  • Rom: 39
  • There ought to be a law against you
    • Profili Görüntüle
    • Canina's
Ynt: (Dio hiliades)
« Yanıtla #5 : 14 Haziran 2011, 04:10:30 »
Üçüncü kişi olmak hayatımı özetleyen bir durum zaten. Neyse bende katılmak isterim biri daha önce davranmamışsa.

Çevrimdışı Laughing Madcap

  • ****
  • 960
  • Rom: 51
  • The Oncoming Storm
    • Profili Görüntüle
Ynt: (Dio hiliades)
« Yanıtla #6 : 14 Haziran 2011, 08:11:32 »
Darıldım ve gücendim.
Attention all planets of the solar federation
We have assumed control.

Çevrimdışı Dúrgonath

  • ***
  • 680
  • Rom: 13
    • Profili Görüntüle
Ynt: (Dio hiliades)
« Yanıtla #7 : 14 Haziran 2011, 23:11:42 »
Kendimi denemek için Laughing Madcap'le şöyle bir oyun yürüttük. Ön gösterim olması açısından, düzenlediğim halini ekliyorum, buyurun:

Alıntı
   Daniel Drake, 3 Ocak 2000 Pazartesi, sabah saat 8.00'da radyodan yükselen müzikle uyandı.

   Uyku sersemliğinin getirdiği kafa ağırlığı, alarmın gereksiz derecede hareketli bir parçaya denk gelmesi ve odanın soğukluğuyla birleştiğinde, Daniel içinden en sevdiği küfürleri sayarak yorganı üzerinden attı ve ayağa kalktı. İlk iş olarak radyoyu susturan Daniel, sol eliyle tutulmuş boynunu ovuşturdu ve kıyafetlerini giymeye başladı. Giyinip hazırlandıktan sonra bir kahve yapıp balkonda kahve-sigara keyfi yaptı ve evinden çıktı. ‘67 model Impala’sı bıraktığı yerde duruyordu. Soğuğa aldırmadan arabasına binen Daniel, motoru çalıştırdı ve her gün gittiği yoldan işine gitmek üzere yola koyuldu.

   Ana yolda şehir içi hız sınırlarına uyarak devam ederken, kırmızı ışığa takıldı. Parmaklarıyla direksiyon simidinde ritim tutarken, birden kaldırım tarafından biri yaklaşıp camını tıklattı. Görünüşe göre bir erkekti. Tek kaşını kaldırıp adama “Ne istiyorsun?” der gibi baktı.

   Adam birkaç saniye daha yüzündeki hiçbir kas oynamadan bekledi. Sonra, yavaş yavaş dudaklarının kenarları elmacık kemiklerine doğru gerilmeye başladı. Bir adım geriye gitti ve Daniel'in yanındaki yolcu koltuğunu işaret etti.

   Adamı baştan aşağı süzen Daniel, şaşkın bakışlarını adamdan ayırmadan camı açtı. "Ne?"

   Adam keldi, aynı zamanda kaşları da yoktu. Kirpikleriyse uzun ve gürdü. Bakılan yere göre normalden uzun ya da normalden kısa algılanabilecek boydaydı. Gri bir trençkot, siyah pantolon ve kahverengi postallara bürünmüştü. Ama bunlardan daha önemli olarak, o da aynı şekilde Daniel'i süzüyordu.

Birden gülümsemeyi kesti ve "Bugün işe gitmek istemeyebileceğini düşündüm." dedi ve yolcu koltuğunu bir kez daha işaret ettikten sonra "Yeşil yandı." diyip topuklarının üstünde dönerek uzaklaştı.

   "Hangi gün işe gitmek istedim ki…" diye mırıldandı kendi kendine ve adamın gidişini şaşkın bakışlarla izledi. Yoluna devam ederken adamı ve tipini düşünüyordu.

   Sorunsuz bir yolculuktan sonra şirketinin ofis bloğuna ulaşan Daniel, içine oturan diken üstündelik hissini bastırmaya çalışarak Impala'sını park etti. Çantasını almak için uzandığında yanındaki koltuğun üzerinde duran kahverengi zarfı fark etti. Sol kaşı yine havaya kalktı. Zarfı ve çantasını alıp arabadan dışarı çıkan Daniel, içeri girmeden önce zarfı inceledi ve üzerinde bir şey yazıyor mu diye baktı. Zarfın üzerinde kendi şirketinin amblemi vardı, fakat biraz daha dikkatli bakınca çok küçük farklılıklar olduğunu keşfetti.  Sonra da zarfı açıp içine baktı. Zarfın içindeyse yeşil bir anahtar vardı. Ayrıca, anahtara bağlı bir şerit kağıdın üzerinde "Kapıyı çalmak nezakettendir." yazıyordu.

   Neler olduğuna anlam veremeyen ve kafası karışan Daniel, şaşkın şaşkın etrafına bakındıktan sonra omuz silkti ve anahtarı cebine attı. "Garip bir gün…" diye mırıldandı ve arabasını kilitledikten sonra içeri girdi.

   Şirket binasının lobisi her hafta başında olduğu gibi üç grup insanla doluydu. Akşamdan kalmalar, enerjikler, ve çoğunluğu oluşturan Pazartesi Sendromundan muzdaripler. Akşamdan kalmalar ve sendromlular ayak sürüyerek asansör kapılarının önünde beklemeye gidiyor, enerjiklerin bir kısmı merdivenlere yönelirken diğer bir kısmıysa asansörlerin önünde gürültülü bir biçimde sohbet ediyorlardı. Daniel içeri girip birkaç adım ilerlemişti ki, karşıdan neredeyse koşar adımlarla yaklaşan Bölüm Başkanı'nı gördü. Adam günaydın bile dilemeden "Umarım şu satış raporlarını düzenleyebilmişsindir. Büyük şef bu sabah burnundan soluyor, aksaklıklarla karşılaşmayı isteyeceğini sanmıyorum." dedi. "Size de günaydın." dedi Daniel ve adamı ikna etmek için çantasını gösterdi. Sosyal hayatı pek yoktu Daniel'ın, yaşadığı tek sosyal durum onun işiydi. Bu yüzden, Cuma akşamından yapması gereken işi halletmiş, hafta sonunda ise evinden çıkmadan rahat rahat aylaklık yapmıştı. Hatta öyle ki, cumartesi ne yaptığını hatırlamıyordu bile. Kahvaltıdan sonra televizyonun karşısına yatmıştı ve tüm günü orada geçirmişti. "Hallettim." demekle yetindi ve asansöre yöneldi.

   Asansör lobi katına inip kapılarını iki yana kaydırarak açtığında, bir grup çalışanla beraber içeriye doluştular. Daniel kendi katının düğmesine basılıp basılmadığını kontrol etti, asansörün çizgisel rotasında onun da bulunduğunu fark edince rahatladı. Asansörün kapıları hafif bir tıslamayla kapandı ve yukarıya doğru yolculukları başladı.

15. kata varıp yolculuk sırasında beş kez durakladıktan sonra, asansörde Daniel dahil olmak üzere üç kişi kalmıştı. Daniel'in gideceği yer 20. kattı ve diğer iki çalışan 18. katta inecekti. 17. kata vardıklarında asansör birden durdu, ışıkları titredi, tiz bir vınlamadan sonra tekrar yoluna devam etti. Asansördeki diğer iki çalışandan iri yarı olanı bir rahatlık iniltisi çıkardı. "Bir an kapalı kalacağımızı düşündüm. Bende şey var da, kalastrofobi." Daha ince yapılı olansa küçük bir kahkaha attı. "Klos-trofobi, Sam. Şunu bir türlü öğrenemedin. Ben de sandım ki şu 'teklik' olayı yüzünden bir şeyler oldu. Neyse, sorun yok gibi görünüyor." Sonradan içinde bulundukları durumun zorakiliğiyle Daniel'e dönüp "İyi çalışmalar." dediler ve asansörden indiler. Daniel adamlar inerken sadece başıyla selam verdi ve asansör kapısı tekrar kapandığında sahte gülümsemesini bırakıp o sıkılgan suratını tekrar yerleştirdi. Asansör 20. kata ulaştı, ve kapıları son bir kez daha açıldı. Eli cebinde asansörden çıktı ve toplantı odasına doğru ilerlemeye başladı.

   Buzlu camdan yapılma kapıyı iterek açtı. Bölüm Başkanı doğru söylüyordu, Büyük Şef Erik bu sabah burun deliklerinden ateş püskürtmekle meşguldü. Saçları dağılmıştı, gömleğinin sırtında ve koltukaltlarında giderek büyüyen ter lekeleri vardı.

"...nasıl yapacağınızı bilmiyorsanız defolun gidin, Allah kahretsin!"

Daniel içeri girdiğinde bağırmasını kesti, derin derin nefes alarak gözlerini ona dikti. Sonra, biraz daha sakin bir ses tonuyla "Hoşgeldiniz, Bay Drake. Sanırım sunumunuza başlayabilirsiniz." dedi.

   "Elbette." Büyük Şef yeterince sinirliydi, daha da fazla sinirlendirmek ve zaten ağrıyan başını daha kötü hale sokmayı hiç istemiyordu. O yüzden elinden geldiğince çabuk sunumunu hazırladı ve sunmaya başladı. Sunumunu tekrar tekrar kontrol etmiş olduğundan olsa gerek, oldukça kendine güveniyor gibi duruyordu.

   Şef dinlerken halinden oldukça memnun gözüküyordu. Bunun üzerine biraz daha isteklenen Daniel, slaytın yeni bir sayfasına geçmişti ki, birden gözleri karardı. Vakum gibi bir ses duydu, ve ayağının altındaki zemin hafifçe titredi. Körlemesine ayakta durmaya çalışırken ayakları birbirine dolandı ve düşüp başını çarptı. Bir süre inildedikten sonra ayağa kalktı. Ya görüşü yerine gelmişti, ya da hiç gitmemişti ve bulunduğu ortam birden kararmış ve yeniden hafifçe aydınlanmaya başlamıştı.

   Halen toplantı odasındaydı, fakat içeride kendisinden başka kimse yoktu. Bütün raporlar, çantalar ve küçük bardaklar masanın üstünde yerli yerinde duruyordu. Odanın camla kaplı duvarındaysa şehrin silueti yerine sonsuz gibi görünen bir karanlık vardı. İçerisi loş, mavimsi gri bir ışıkla aydınlanıyordu, yağmurlu bir öğleden sonranın ışıklandırması gibi.

   "Hass.."
   
   Haftasonu izlediği korku filminden bir sahnedeydi sanki. Neler olabileceğine dair mantıklı bir açıklaması yoktu aslında. Şehrin görüntüsü yerine karanlığı görmesiyle iyice irkildi ve aklına gelen ilk şeyi yaptı. Cebinden telefonunu çıkartıp aynı odada çalıştığı arkadaşı Eric'i aradı. Telefon çaldı, çaldı ve açıldı.

   "Eric? Ee merhaba. Nerdesin?"

   Cevap olarak ise tiz bir uğultu ve ters çevrilmiş konuşmaya benzeyen sesler duydu.

   Kulağından uzaklaştırıp telefona baktı, sonra kafasını sallayıp telefonu kapattı. İçinden bir his, sadece yere uzanıp bu kötü rüyanın geçmesini beklemesi gerektiğini söylüyordu. Kafasını kötü çarpmış olmalıydı. Yavaşça toplantı odasından çıkıp etrafa bakındı. "Kimse var mı?"

   Duvardaki gölgeler birden küçülüp zeminle duvarın birleştiği çizgide toplandılar. Karşısındaki duvarda büyük, beyaz renk bir neon tabela vardı. "11" yazıyordu tabelada. Koridorun çeşitli yerlerine bırakılmış gibi görünen çantalar ve kâğıt yığınları vardı. Sanki birden herkes yok olmuş gibiydi.
...


Çevrimdışı Dúrgonath

  • ***
  • 680
  • Rom: 13
    • Profili Görüntüle
(Dio hiliades) - Karakter Alımı
« Yanıtla #8 : 21 Haziran 2011, 00:36:45 »




İsim ve Soyisim:

Yaş:

Meslek:

Fiziksel Durum ve Bağımlılıklar:

Ek Karakter Bilgileri (zorunlu değildir):



Karakter sayısına sınır koymamaya karar verdim.
Burası önemli; lütfen karakter kağıdınızı Özel Mesaj yoluyla bana gönderin.
Uygun gördüklerimle FRP Odası ya da MSN üzerinden oynamaya başlayacağım.
Oyuna büyük, metropol bir şehirde başlayacaksınız, ona göre seçim yapabilirsiniz meslek ve karakter özelliklerinde.
Kolay gelsin.

Çevrimdışı Dúrgonath

  • ***
  • 680
  • Rom: 13
    • Profili Görüntüle
(Dio hiliades) - Şehir
« Yanıtla #9 : 04 Temmuz 2011, 01:59:49 »
Oyunun içinde geçtiği şehir daha önceden de belirttiğim gibi bir metropol, bu nedenle her uyruktan, her dili konuşan, her cins insanla ve her tür insana bağlı olarak her tür insan etkinliğiyle karşılaşmanız olası. Ayrıca, şehirdeki binalar ve dükkanlar bunlarla sınırlı değil, ihtiyacınıza bağlı olarak her köşede bulunabilir, hatta ortaya çıkabilirler. Ve sokaklar da bu kadar değil, buradakiler sadece anayollar. Binalar ve dükkanların durumu ara ve arka sokaklar için de geçerli.


Şehrin şehir merkezi kısmı şöyle:
Harita 1

Yeşil alanlar parkları ve yeşillendirilmiş alanları gösteriyor.
Pembe alanlar konut alanlarını gösteriyor.
Gri alanlar şirket binalarının yer aldığı alanları gösteriyor.
Beyaz alanlar çeşitli dükkanların ve kamu alanlarının yer aldığı alanları gösteriyor.

Mavi alanlar ise oyun içinde gitmenizin gerekebileceği önemli yerler.
     Alışveriş Merkezi, Kütüphane ve Hastane dışında isimlendirilmemiş yerler şu şekilde:
       *: Preston'ın Antikacı Dükkanı
       **: Bira Bar
       ***: Ipomea Pub


Kullanmak isterseniz metro sistemi de şu şekilde:
Harita 2

Çevrimdışı Dúrgonath

  • ***
  • 680
  • Rom: 13
    • Profili Görüntüle
(Dio hiliades) - Yetenek
« Yanıtla #10 : 04 Temmuz 2011, 12:04:49 »


  “Omega.m evrendeki toplam maddeyi, omega.b toplam ordiner baryonik maddeyi temsil eder. Bilim adamlarının karşılaştığı problem omega.m miktarının çok daha büyük olmasıdır.
  Charles Seife gazeteci, yazar ve profesördür. Alpha & Omega kitabında karanlık madde konusuna ağırlık vermiş. Kitabındaki rakamlar gösteriyor ki karanlık madde, ordiner baryonik maddeden çok daha fazladır.



Oyun içinde bir süre geçirdikten sonra karanlık madde çağırma yeteneği elde edeceksiniz.

Bu maddeyi ne şekilde kullanacağınız size kalmış. Düştüğünüz zor durumdan kurtulmak için bir takım eşyalara dönüştürmeyi düşünebilirsiniz. Ya da boyutlar arası geçitler açmak için de yönlendirebilirsiniz.

Burada önemli olan kısım şu, hareketinizin olasılık zorluğu arttıkça atmanız gereken zarın sınırı da büyüyecek. Mesela, bir el feneri çağırdığınızda 1d10'da 3 ve üzeri atmanız yeterli olacaktır. Belirli bir kapı için gereken bir anahtarı çağırdığınızdaysa 7 ve üzeri gerekebilir. Geçit açmak içinse 9 ve 10 atmanız gerek. [*]Şimdilik bu değerler öylesine verilmiştir, ancak oyun içinde de durumun zorluğuna göre değerleri ben belirleyeceğim. Henüz bir standart yok yani.[/*] [*]Konuyu adam gibi düzenlediğimde zar sistemiyle ilgili başka bilgiler de vereceğim.[/*]


Bu yeteneğin 4 seviyesi mevcut, şu şekilde:

  0. seviye: Oyuna başladığınız seviye. Henüz yeteneği kullanamıyorsunuz.

  1. seviye: Yeteneği kullanmayı öğrendiğiniz seviye. Basit çağırmalar (silah dışındaki malzemeler) yapabiliyorsunuz. Attığınız zara bonus almıyorsunuz.

  2. seviye: Basit çağırmalarla birlikte silah ve kurşun da çağırabiliyorsunuz. Attığınız zara +1 bonus alıyorsunuz.

  3. seviye: Boyutlar arası geçitler açabiliyorsunuz. Attığınız zara +2 bonus alıyorsunuz.


Oyunlar bir aksilik çıkmazsa bu akşam başlayacaktır.

Çevrimdışı Canina

  • ****
  • 1460
  • Rom: 39
  • There ought to be a law against you
    • Profili Görüntüle
    • Canina's
Ynt: (Dio hiliades)
« Yanıtla #11 : 04 Temmuz 2011, 19:27:30 »
Güzel görünüyor.

"Now you're thinking with portals"

Geçitleri duyunca bu aklıma geldi hemen. Eğlenceli olacak gibi.