Kayıt Ol

Adı Janset Olsun

Çevrimdışı Miss Peregrine

  • *
  • 9
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Adı Janset Olsun
« : 20 Nisan 2017, 20:35:24 »
En az iki yıllık bir kısa hikâye... Ama bendeki yeri bi ayrıdır, burada da paylaşmak istedim.   :aww
Spoiler: Göster
1960'larda geçen bir aşk hikayesini ele alayım demiştim. İyi okumalar.  :)



 
27 Temmuz Sali, 1960 - HEYBELİADA

Kuş ötüşlerinin bolca olduğu bir sabaha gözlerini açmıştı Janset. Uyku sersemi gözlerini ovalayarak güne merhaba dercesine doğruldu yatağından. Pembenin her tonunun insana sırıttığı odasından çıkmadan önce boy aynasından kendine baktı. Üzerinde olan fırfırlı,uzun kollu geceliği ile kendini çok eski zamanlardan kalma gibi hissediyordu. Zaten ruhu da eskiydi bir o kadar Janset'in. Çocuk denilcek bir yaşta değildi,çoktan bir genç kızdı artık o. Mavi gözlerinden tutup baştan aşağı inceledi aynadaki kızı. Güneşin altında daha bir açılıyor,sarı papatyaların rengine bürünüyordu sarı saçları.

Aynada kendini incelemeyi bırakıp sedir elbise dolabından kendine uygun bir kıyafet seçmeye girişerek başladı ilk olarak.
Pembe.

Onun için hayatta,en az düşlerini resmetmesini çok sevdiği kelimeleri kadar,pembe de önemliydi. Hayata siyah gözlüklerle değil,her bir şeye rağmen toz pembe şekilde bakmayı tercih ediyordu. Sedir dolaptaki elbiselerine baktı şöyle bir. Odası kadar pembe tonlarının yine hakim olduğu dolabından Fransız dantelleri ile süslü olan pembe elbisesini çıkardı. Özel günlere saklardı ölen babasının ona aldığı bu elbiseyi.

Geçmişe dalacaktı yine Janset,ama "Zamanı değil." dedi kendi kendine.

"Zamanı değil. Bugün düşünmem gereken daha güzel şeyler var."

Üzerine geçirdiği elbisesinin yuvarlak yakasını düzelttikten sonra aynaya tekrar baktı. Salık saçlarıyla gitmek istemiyordu bugün onun yanına. Komodinin üzerinde duran beyaz tarağını aldı. Çocukluğu geldi gözüne bir an. Annesi tarardı bu zamana dek saçlarını. Güneş yüzüne gelirken,kırık bir gülümseme kapladı yüzünü.

Geçen yıllar en sevdiklerimizi de yanında mı götürürdü?

 Güzelce taradıktan sonra eline aldığı beyaz kurdelesini doladı saçlarına. Evet,yaşı bu denli büyümüştü,halen kurdele takmasını seviyordu saçlarına. Büyüdüğü kadar bir o kadar da çocuktu Janset. Yaşayamadığı çocukluğu olgun sularda yüzdürmüştü onu,ama bir o kadar çocuktu,pembeydi. Toz pembeydi onun gözünde yaşmnaın uçsuz bucaksız sonsuzluğu.

Odasının kapısından çıkarken son bir kez bakmadı kendine. Aşağı inip Naciye'ye bakması gerekliydi,son zamanlarda eve temizliğe gelen kadın da gözükmüyordu ortalıklarda. Halbuki talebe kardeşinin okulu için,birde ev için harcardı tüm parasını. Naciye okuyabilsin diye üniversite hayallerinden de vazgeçmişti.

Merdivenlerden indikten sonra odasında uyuklayan Naciye'nin yanına gitti. Minik ellerini başının altına almış,mavi yastığının yumuşaklığıyla daha da güzel bir uyku çekiyordu küçük kız.

Janset nasıl toz pembeyse,Naciye'nin düşleri de bir o kadar maviydi. Birisi toz pembenin peri masallarında kaybolurken,birisi gökyüzünün sonsuzluğunda buluyordu kendini.

Uyandırsa mı diye düşündü biraz. Sonrasından kıyamadı bu uyuyan meleği uyandırmayı. Çalışma masasının üzerine bir not bıraktı sadece. Her daim kargacık burgacık gibi gördüğü yazısıyla kısa bir not yazdı.

"Ben biraz pazara çıkıyorum Naciye. Yemeği ısıttım. Mutfakta,istediğin zaman yersin."

Bırakabileceği kimsesi yoktu Naciye'yi. Karşı ki komşu arada sırada oğluyla oynaması için alırdı onu,o kadar. Tek başına kalmayı en az Janset kadar öğrenmişti küçücük yaşında. Odasından çıktıktan sonra,sofada durdu. Biraz göz gezdirdi kendince. Dün işten gelmişken evi toplayana dek canı çıkmıştı. Bugünse izin günüydü. Ve,yüreğini dalga dalga eden gündü ayrıca.

Denizlerden birisi geliyordu onun için. Denizlerden,belki de hep ona bilmediği diyarları andıran mavinin sonsuzluğundan fırlayıp gelen bir masal kahramanı.

Hayallerine ortak ettiği tek insanı,belki düşlerinin prensi geliyordu bugün.
Ekrem.

Çiçekli Dağ Sokağı'nın denizci çocuğu. Siyah saçlarıyla,menekşe gözleriyle bir başkaydı Ekrem. Gülümsediği an hemen ortaya çıkan iki gamzesine aşık olmuştu Janset. Beyaz üniformasıyla ne zaman gelse Heybeliada'ya,gözler onu bulurdu. Hiçbir kıza yüz vermezdi Ekrem. Onun tek düşündüğü,pembe prensesi Janset'ti.

Mahalleli dedikodu yapmasın diye gizli gizli buluşacaklardı bu sefer. Heybeliada'nın aşıklarının gizlice buluştuğu yere,o efsane öpüşmelere,sarılmalara şahit olan yere gideceklerdi. Adımlarını sıklaştırdı Janset. Elinden geldiğince hızlı yürüyor,sevdiğine kavuşmanın verdiği mutlulukla yüzünde güller açıyordu.

Çmna Limanı'na doğru giden yoldan değil,daha kestirme olan elma ağaçlarının arkasındaki patikayı tercih etti. Kimse bilmezdi orasını. Ona da yaşarken babası göstermişti orayı zaten. Her bir adımında daha bir heyecanlanıyor,ilk buluşmalarıymışçasına bir sevinçle ona sarılacağı zamanı bekliyordu.

Ve,çmna ağaçlarının sıralandığı yerde,beyaz üniformasıyla,denizci şapkası elinde bekliyordu Ekrem Janset'in gelmesini.

Yine içindeki çocuk kendini gösterdi Janset'te. Çamların arasına girdi gizlice. Dallar başına gelmesin diye dikkat ediyor,Ekrem'in olduğu yere doğru ilerliyordu bir yandan. Yaklaştığı sıralarda büyük bir sessizliğe büründü Janset.

Kalbi kuş gibi atıyordu pembelerin prensesinin.

Bir oyun oynuyormuşçasına ilk baş tek bir adım attı. Ekrem saatine bakıyor,Janset'in geleceği anı bekliyordu sabırsızca. Janset ise ikinci bir adımda arkasındaydı Ekrem'in. İçinde ki çocuğun şefkati,onu görmediği altı ayın özlemiyle birden sarıldı Ekrem'e.

Ekrem şaşırdı bir an,sonra gülümsedi. Janset'e doğru döndü mutluluğuyla.

"Nasıl özlemişim seni kuzum."

İkisinin de yüzlerinde güller açıyordu.

"Sen mi,ben mi yoksa Ekrem? Beklemek ne denli zorladı beni.."

Ekrem'in menekşe gözleri bulutlandı bir an. Sonra yüreğinde hissettiği şeyleri,açığa getirdi.

"Denizdeyken düşündüğüm tek şey sendin. Oralar fazla mavi. Dünya ise fazla siyah sensiz. Ben senin pembeliğini,düşlerini özledim Janset."

Mavi gözlerin ve menekşenin buluşması büyülü bir an gibiydi. Büyülü ve bitmemesini herkesin isteyebileceği. Janset'in yanakları kızardı sadece.

Konuşamadı. Her utandığında,elma gibi yanakları kızarırdı.

Bir çmna ağacının altına doğru ilerlerken ikisi,oturmak istedi canları. Ekrem zaten fazlasıyla yol yorgunuydu. Eve gitmeden önce,daha iner inmez Heybeliada'ya,Janset'i görmek istemişti canı.

Janset konuşmnaıyordu belki utancından,ama Ekrem'in dudaklarından kelimeler birbir dökülüyor,susmak yerine daha da konuşuyordu.

"Seni görebilmek için denizleri aşmak değil sadece benim çabam. Okyanusları devirir,yine sana ulaşırım."

Tüm içtenliğiyle sarıldı ona.
"Sensiz ben yarımım Ekrem."

Duygusaldı,hassastı,bir o kadar pembe düşleri gibi. Yine o her bir sözcüğünde farklı farklı güzel anlamlar yatan kelimelerini konuşturdu. Tıpkı,yazdığı o ufak hikayelerinde ki gibi.

"Sen gittiğinde yine yarım kalacağım."

Menekşe gözler baktı ona bir süre. Sonra Ekrem'in elleri beyaz yüzünü buldu Janset'in. Düşen gözyaşını sildi yavaşça.
Ve yine sıraladı güzel sözcüklerini.

"En çokta benim oluşunu seviyorum Janset."

Düşen gözyaşından sonra mutlulukla doldu yüzü. İçindeki küçük kız çocuğuyla,bir kez daha kucakladı onu.

İki aşığın çmna ağacının altında birbirine fısıldadığı aşk sözlerine kuşlar da şahit oluyordu sanki.

"Ben seni ölümüne olsa,yine beklerim Ekrem." Sarıp sarmaladı kollarıyla onu Ekrem.

Sanki tüm dünya ikisi için yaratılmış gibiydi.

Bu sefer Ekrem konuşmamayı tercih ediyordu. Sarılmanın tadını çıkartıyordu kendince. Kollarında sevdiği vardı. Belki de,ebediyete dek sürecek sevgilisi.

Ve uzun bir süre sonra gözlerini Janset'inkilerden ayırmadan konuştu.
"Hiç gelmeyecek olsam bile mi?"

Janset bir an duraksadı. Yoksa gelmeyecek miydi bir daha sevdiği? Yine de,kalbinin en derinlerinden gelen ilahi bir sözle cevapladı sevdiğini.
"Hiç gelmeyecek olsan bile,yine beklerim seni."

Çevrimdışı cankutpotter

  • ****
  • 1233
  • Rom: 14
    • Profili Görüntüle
    • Büyülü Kale, Hayallerinizin adresi.
Ynt: Adı Janset Olsun
« Yanıtla #1 : 21 Nisan 2017, 16:19:34 »
Merhabalar.

Öncelikle çok güzel bir hikâye olmuş, ellerinize sağlık.
Özellikle Adalar'da geçiyor olması ayrı bir masumiyet katmış bence. Kısa bir hikâye olması açısından karakterler hakkında tam bir yorum yapamayacak olsam da tek eleştirim şu, son kısmı daha iyi bağlanabilirdi, Ekrem'in o sorusunun altında yatan nedenler verilebilirdi belki. Ama Janset ve ikisinin sevgisi güzel aktarılmış bence. Ellerinize sağlık.
İnsan, hayalleriyle vardır.

Çevrimdışı milenya

  • **
  • 260
  • Rom: 6
  • Belki de Tanrı bize inanmıyor!
    • Profili Görüntüle
Ynt: Adı Janset Olsun
« Yanıtla #2 : 22 Nisan 2017, 04:48:11 »
Buram buram Yeşilçam kokan, romantik bir öykü olmuş. Hele
Alıntı
"Nasıl özlemişim seni kuzum."
cümlesi kafamda Belgin Doruk'un sesiyle canlandı her ne kadar erkek bir karakter söylemiş olsa da.  :D

İlk bir iki paragraf iyi gitti sonra yazım hataları iyice depreşti. Virgüllerin ardından boşluklar bırakılmamış tahminen bir kopyala yapıştır hatası, bir kez okununca düzeltilecek hatalar da mevcuttu. Benim gibi bu şeylere takılan kişiler hikayeyi yarıda bırakabilir, düzeltilmesi elzem kanımca.

'Toz pembe'den neredeyse gına geliyordu. Bir noktadan sonra tekrarlanması lüzumsuz bir hal almıştı, ilk üç paragrafta toz pembe bakış açısı zaten okuyucuya yedirilmişti. Janset ile pembe rengini özdeşleştirdikten sonra okuyucunun aklında belirecek olan rengi zaten oturtmuş olduğunuz için sadece ondan bahsetmeniz kafi.

Aşk temasıyla yazılmış bir öykü için çok sığ buldum bazı yerleri. Kalbinin atışından, özlemden, -sık sık- renklerden bahsedilmiş ve kavuşma anı tamamen bir diyalogla geçmiş, oldukça Yeşilçamvari bir diyalogla. Daha derin bağlamlar kullanılabilir, aşkın abiye tarafındansa duru yanı ön plana çıkarılabilirdi az da olsa. Temayı işleyişinizi kendi açımdan değerlendirirsem bu gibi eksiklikler vardı, bu tamamen öznel bir yorum bunda anlaşalım çünkü hiç bir şekilde bu böyledir bu şöyledir gibi bir yorum yapılmaz yazarın işleyiş biçimine.

Kolay okunan, sürükleyici bir hikayeydi -ki böylesi bir yazım görüldüğü kadar kolay değildir- ve dediğim gibi bunu baltalayan yazım hataları, noktalama sıkıntıları ve bazı kelimeler vardı. '...arkaürürdü?' kelimesi ben ivmeyi arttıra arttıra okurken tökezlememe sebep oldu çünkü bu kelimenin kullanış şeklini daha önce arsız bir şekilde görmüştüm bunun tam olarak anlamı ya da kökeni hakkında bilginiz varsa açıklamanız aydınlatıcı olacaktır.

Elinize sağlık, azminizin devamını dilerim. Yeni gelmişsiniz sanırım rıhtıma, hoş geldiniz umarım sizin için güzel bir keşif olur.  :)
Spoiler: Göster