Derin bir nefes aldı cesaretini toplamak için. Bir elektronik eşya dükkanına girmenin nasıl bu kadar heyecanlı bir eyleme dönüştüğünü anlayamıyor, kendi kendine bunun sıradan bir şey olduğunu izah etmeye çalışıyordu. Kafasını iki yana sallayıp gözlerini yumdu ve kendi kendine ''Cesaretini topla ve yap şu işi'' dedi. Gözlerini açıp derin bir soluk koyverdi ve olabildiğince kararlı bir şekilde dükkanın kapısını iterek içeriye girdi.
Kapının açılmasıyla küçük bir zil çınladı. Uzunca bir tezgahın arkasında duran sarı saçlı genç bir kız kafasını okuduğu dergiden kaldırıp içeri giren kişiye baktı. Kızı ilk gördüğünde aklına okuduğu lisedeki satanist bir son sınıf öğrencisi gelmişti. Dudağında, burnunda, kaşında ve kulaklarında bir sürü piercing bulunuyordu, saçlarının ucu kırmızıya boyanmıştı, gözünün çevresi siyah bir far ile kaplanmıştı ve dudaklarına oldukça koyu bir renkte ruj sürmüştü. Tezgahtar kızın okuduğu dergiyi kapatarak olduğu yerde doğrulup kendisine garip bir bakış atmasıyla düşüncelerinden sıyrıldı ve cesaretini toplamaya çalıştı.
Sesinin titrememesi için özen göstererek ''Merhaba'' dedi kıza doğru. ''Şey, ben... Vitrindeki kağıtta çalışacak eleman arandığı yazıyor da. Acaba hala arıyorsanız...'' Tezgahtar kız ağzındaki sakızı abartılı bir biçimde patlatınca irkildi ve cümlesini bitiremedi. Zaten kızın bakışlarından anlamıştı her şeyi ve sesi giderek alçalmıştı. Kız önündeki dergiyi yeniden açtı ve kafasını eğip okumaya kaldığı yerden devam ederken bir elinin dışını kapıya doğru salladı.
''Gitsen iyi olur.''
Vücudu sanki bunu bekliyormuş gibi hızlı bir şekilde hareket etti ve kapıyı hızlı bir biçimde açıp kendisini mümkün olduğunca çabuk dışarıya attı. Yutkundu boğazındaki düğümü açmak için. Çıkarken kapıyı hızlı bir şekilde çekti bir anlık sinirle. Cam kapı hızla kapandı ve tüm vitrin sallandı bir anda. Dükkandan acele adımlarla uzaklaşırken arkasından küçük zilin yeniden tıngırdadığını duydu. Arkasından kızgın bir ses ''Kaltak!'' diye bağırdı. Duymamazlıktan geldi, hemen ileride gördüğü sokağa girdi sırf uzaklaşmak için.
Sinirlenmişti, üzülmüştü, hayal kırıklığına uğramıştı. Fakat bunların hepsinden daha kötü olan şey, bunun olacağını zaten tahmin etmiş olmasıydı. Şansını denemek istemişti sadece, belki de içerdekiler haline acır ve ona yerleri silmek gibi küçük bir iş verirdi kim bilir. Elini yumruk yaparak yanındaki boyası dökülmüş duvara vurdu yanlamasına. Ne var ki bu hareket sinirini geçirmemiş, yalnızca elinin acımasına sebep olmuştu. Bir kez daha yutkundu ve derin bir nefes aldı. Belki de bazı şeyleri çok takıyordu kafaya.
Oturdu yere. Bulunduğu yer bir apartmanların gölgesinde kalan küçük bir sokaktı ve fazla kimse görünmüyordu etrafta. Kafasını duvara yaslayıp önündeki evin bahçesinde yükselen büyük ceviz ağacına bakmaya başladı. Gözleri en sevdiği renk olan yeşilin tonlarına takılmışken, kafasında, içinde bulunduğu durumun muhakemesini yapmaya başladı. Girdiği sayısız dükkanın hiçbirinde kendisine uygun bir iş bulmayı başaramamıştı. Daha doğrusu baktığı tüm işlere uygundu fakat hiç kimse bu haldeki genç bir kıza güvenip de onu işyerinde çalıştırmak istemiyordu. Aslında haksız sayılmazlardı ya, çok fena bir durumdaydı. Sahi, doğru düzgün bir banyo yapmayalı ne kadar olmuştu?
Aklına hatıraların dolmasını istemediği için aklını çözüm üretmeye zorladı. Madem görünüşü ona engel oluyordu, bir şekilde üstünü başını düzeltmenin bir yolunu bulmalıydı. Gözlerinin önüne düşen bir parça saçı tuttu parmaklarıyla. İlk önce bundan başlamalıydı. Şampuan almak için parası yoktu, aslında karnı da yeniden acıkmaya başlamıştı ve cebindeki son bozuklukları da güneş batana kadar harcamış olacaktı. Yani şampuan almak değil karnını doyurmak için yeniden bir yerden para bulması gerekiyordu. Bu da onu gene aynı yere getiriyordu; iş bulmak için üstünü başını düzeltmek. Bu kısır döngüden dolayı fena halde sıkılmış bir biçimde oturduğu yerden kalktı ve sokağın aşağısına doğru yürümeye başladı.
Yaz güneşi alçalmaya başlamıştı. Saati yoktu fakat tahminlerine göre saat 4-5 civarı bir şey olmalıydı. Bu da demek oluyordu ki yatacak bir yer bulmak için hala vakti vardı, tabi öncesinde üzerindekileri ve saçını yıkamak için de. Sokaktan aşağıya doğru hızlı hızlı yürürken aklına bir fikir geldi. Adımları hızlandı, sokağın sonuna varınca önceki akşam boylu boyunca yürüdüğü çevreyoluna doğru döndü. Kısa bir süre daha yürüdükten sonra aradığı yer görüş alanına girdi; benzinlik.
Benzinliğin tuvaletine girdi çalışanlara görünmemeye çalışarak. Şöyle bir çevreye baktığında aradığı her şeyin olduğunu gördü ve yüzüne bir gülümseme yayıldı. Kapıyı kilitlemeden önce kafasını uzatıp dışarıya, kimsenin olup olmadığına baktı. Kapıyı kilitledikten sonra lavaboya yaklaştı ve aynadaki görüntüsüne baktı.
Siyah saçları darmadağınıktı ve lambanın beyaz ışığında yağdan dolayı parlıyordu. Gözlerinin altında hafif morluklar vardı. Ela renkli gözleri daha önce hiç görmediği kadar sönük bakıyordu kendisine. Dudaklarında çatlaklar oluşmuştu, kafasını aynaya daha da yaklaştırıp baktığında en az 5-6 kilo da vermiş olduğunu düşündü. Üzerindeki tişörtün de kirli olduğu oldukça belli oluyordu. Ağzını açtı, her zaman doğal beyazlığıyla övündüğü dişleri de dayanamamıştı bu hale ve sapsarı kesilmişlerdi. Bir müddet kendisini izledi aynada, eskiden çok güzel bir kızdı aslında.
Neden sonra kendisine gelerek işe koyuldu. Lavabonun yanındaki sıvı sabunu kontrol etti, yeterince vardı. Musluğu açtı ve kafasını suyun altına sokarak saçlarını bir güzel ıslattı. Ardından eline bolca sıvı sabun alarak parmaklarını saçlarının arasına soktu. Aynı işlemi üç kez tekrar etti, ta ki saçları sonunda kirden tamamen arınana dek. Başından sular damlarken bu kez üzerindeki tişörtü çıkarttı ve lavabonun içine sokup musluğu açtı. Eliyle mümkün olduğunca sert bir biçimde yıkamaya çalıştı tişörtü. Bolca sıvı sabun kullandı gene. Tişört sırılsıklam fakat eskisine oranla çok daha temiz bir hale geldiğinde aynı şeyi pantolonu için de uyguladı. Pantolonundan suların süzülmesini beklerken tişörtü alıp kurutma makinesinde mümkün olduğu kadar kurutmaya çalıştı. Ardından aynı şeyi pantolonu için de yapmadan önce musluktan akan suyla avucunu bir kaç kez doldurarak vücudunu bir güzel ovaladı. O küçük tuvalette geçirdiği iki saat sonunda eskisine oranla çok daha temiz bir biçimde çıktı dışarıya.
Üzerindeki kıyafetler ve saçları hala ıslaktı fakat hava zaten sıcak olduğundan büyük bir sorun teşkil etmiyordu bu. Benzinliğin marketine yöneldi elindeki son bozuklukları sıkı sıkı tutarak. Kendisini idare edecek bir şeyler aldı son parasıyla. Küçük bir kek ve kalan bozuklukla bir tane sakız. Marketten çıkıp hemen yanındaki kaldırıma oturdu. Kekini afiyetle yedi, naneli sakızı ağzına attığında bu ferahlığı ne kadar özlemiş olduğunu fark etti. Sanki hayatı eski ve yeni diye ikiye ayrılmış gibiydi ve eskiye dair en ufak bir şey bile ona çok farklı şeyler hissettiriyordu. Acıma, mutluluk, sinir, hüzün... Batmakta olan güneşi izlerken düşünceler içine dalıp gidiyordu ki, bir küfür duydu.
Kafasını çevirip baktığında eski model bir otomobilin araba yıkama bölümünde durmuş olduğunu ve sahibinin oradaki su hortumu ile boğuştuğunu gördü. Kafasını hafif yana eğerek adamı izledi bir müddet; adam arabasını yıkamaya çalışıyordu belli ki, fakat pek başarılı olduğu söylenemezdi. Henüz hortumdan su dahi gelmiyordu ve adam muslğa sövüyor, uzun hortumun ucunu bulmaya çalışıyor ve sürekli etrafa bakınıyordu. Çevreye baktı yardım edecek kimse var mı diye fakat görünürde kimse yoktu. Gülümsedi istemsizce, ona komşusunu hatırlatmıştı bu manzara. Her zaman yardım ederdi orta yaşlı karşı komşuna, o da uzun bıyıklarının altından sarı dişlerini göstererek gülümser ve ''Sen olmasan ne yapardım ben!'' derdi her seferinde. Ayağa kalktı ve adama yardım etmek amacıyla yanına gitti.
''Yardıma ihtiyacınız var mı efendim?'' dedi adamın arkasından yaklaşarak. Adam sesi duyunca olduğu yerde geriye döndü ve önce ''Oh, şükürler olsun.'' dedikten sonra duraksadı. Kaşları havaya kalktı ve sanki başka birini bekliyormuş gibi şaşkın şaşkın baktı.
''Arabanızı yıkamanıza yardım edebilirim.'' dedi bu bakışı umursamadan. Alışmaya başlıyordu belki de. Adam terden sırılsıklam olmuş alnını elinin tersi ile sildi ve ''Evet, evet minnettar kalırım küçük bayan.'' diyerek musluğu işaret etti. ''Lanet şeyden bir damla su gelmedi ki sabahtan beri.''
''Ben hallederim.''
Nedeni belliydi, hortum çok uzun olduğundan kendisine dolanmıştı. Eğildi, hortumun dolanan yerini bulmak için biraz bakındıktan sonra aradığını bularak sorunu çözdü. Musluğu açtı, hortumun ucundan hızla soğuk su boşalmaya başladı. Adam sevinçle ellerini çırparak ''Hah! Ben de buna uğraşıyordum, yaşa!'' diye bağırdı.
Adam markete gidip geri dönene kadar arabayı önce güzelce sudan geçirdi, ardından yerdeki sabunlu kova ile fırçayı eline alarak baştan sona fırçaladı. Bunu yapmaktan zevk alıyordu aslında, kendisini gene beceriksiz komşusuna yardım ediyor gibi hissediyordu. Alacağı bir teşekküre öyle ihtiyacı vardı ki şu anda... Sonunda aracın her yerini pırıl pırıl ettikten sonra musluğu kapattı ve elinin tersi ile terini silerek kenarda oturan adama döndü. Fırçaya yaslanarak gülümsedi; ''Arabanız artık tertemiz.''
Adam arabanın çevresinde şöyle bir döndü ve memnun olmuş bir şekilde güldü. ''Teşekkür ederim genç bayan. Beni büyük zahmetten kurtardın.'' Adam elini cebine attı ve kendisine bir miktar para çıkartıp uzattı.
Parayı görünce şaşırdı. Bu neydi ki şimdi? Yardım etmek için yapmıştı bunu, para almak için değil. Bir an ne diyeceğini bilemedi kendisine uzatılan el karşısında, ardından kendini toplayarak ''Ah, ben yalnızca yardım etmek istemiştim.'' dedi ve ellerini hayır anlamına salladı. Adam şaşırdı.
''Ben de yardımın için teşekkür ediyorum. Al lütfen.'' diyerek yeniden uzattı parayı. Bir an tereddüt etti, sonra teşekkür ederek parayı aldı utanarak. Adam memnuniyetle gülümsedi ve arabasına binerek motoru çalıştırdı. Elinde kendi hakkı ile kazandığı ilk para ile şaşkın bir biçimde duran kıza benzinlikten çıkarken korna çalarak son bir kez selam verdi.
[*]Malkavian, eleştirin ve güzel yorumun için teşekkür ederim. Aslında diğer bir çok yazımda olduğu gibi öylesine başlamıştım ve fazla dikkat etmemiştim ilk bölüme, bu yüzden karakterin cinsiyeti ile ilgili öyle bir yanlışlık oldu. An itibariyla küçük bir cümleyi değiştirerek ilk bölümden anlaşılmasını sağladım. Fırın-ekmek klişesine gelince, bunu ben de düşündüm fakat bu haldeki bir insanın eline geçirdiği para ile alacağı yiyecek kesinlikle ekmek olurdu diye tahmin ediyorum. Pek dokunmak istemedim o klişeye açıkçası. Evsiz kalma durumuna gelince, Allah kimseye göstermesin. @Wanderer: Teşekkür ederim beğenin için.
[/*]