Konu: Welcome to... Errrm... Denver? - Jack O'Hara

[Baal Sarrus]

"Denver'da olduğumuzu söylemiştim. Scott City'nin yaklaşık 10 sene önce tamamen yıkılmış ve yakılmış olması dışında, hikayen tamamen sağlam." dedi Neil bir kaşını kaldırarak. Bir kaç saniye sonra devam etti ve "Otuz gösteriyorsun ve arada olanları hiç mi hatırlamıyorsun?" dedi bu sefer diğer kaşını kaldırarak.

[mit]

"Kervan'da korumalık yaptığımı hatırlıyorum. Silah kullanma konusunda fena değilimdir de... Scott City duraklarımızdan biriydi sadece. Bilirsin, etrafta hala işe yarar bir şeyler olup olmadığına bakmak için... Fazla bir şey bulamadılar. Ardından da şehri, ya da şöyle diyelim, şehirden arta kalanları terk ettik. Sonra... Sonra..." Kaşlarını çatıp düşünmeye, hatırlamaya çalıştı ama bir işe yaramadı. "Hayır, hatırlayamıyorum."

[Baal Sarrus]

"Bak Jack, şöyle yapacağız," dedi Jacop silahını hafifçe öne doğru sallayarak, "Silahlara yaklaştığını görmeyeyim. Yoksa seni vururum. Çünkü yalan yada gerçek, söylediklerinden emin olamayız. Şu sıralar zor zamanlar geçiriyoruz ve işler kötü. Bu yüzden bize yardım etmen senin için iyi olabilir. Belki, eğer bir kaç geceyi atlatabilirsen sana temiz sus stoğumuzdan bir şeyler bile ayarlayabilirim anlatabildim mi? Zaman lazım güven işleri için."

Bu sırada, yavaş yavaş asansörün tepedeki katlara geldiğini fark etti. Son 3-4 kattır sağda solda insanların yaşadığına dair izler görüyordu. Yakılmış ateşler, su şişeleri, yataklar ve buna benzer şeyler. Bir kaç dakikaya en üst katta olacağını tahmin etti Jack.

[mit]

"Ne zamandan beri zor zamanlar geçirmiyoruz ki?" diye mırıldandı Jack. İşin aslı o da bu iki yabancıya pek güvenmiyordu. Wasteland'de hayatta kalmak istiyorsanız kimseye kolay kolay güvenemezdiniz. "Konu güven meselesine gelmişken beni nerede bulduğunuzu söylemeyecek misiniz? Yanımda hiçbir şey ya da birisi yok muydu?"

[Baal Sarrus]

"Aslında vardı ama salak herif düştü sanırım arabadan. Almak için durmak tehlikeliydi. Yanınızda bazı garip eşyala-" bu sırada Jacop, Neil'in sözünü kesti.

"Denver'dayız dedim ya. Zamanında NCR'ın yağma yapmak üzere salıverdiği grubuz biz. İyi paraya satıyorduk ancak Legion geldi geleli işler karıştı biraz. Tabi Çelikkafaların ortaya çıkışı ve şu garip köpek sürüleri de can sıkıcı olmaya başladı. Ancak hepsi bu kadar değil tabi. Geceyi atlatırsan, asıl sorunun ne olduğunu anlayacaksın." Makina bir an çığlık atar gibi bir ses çıkardı ve sonra durdu. Gökyyüzü ve inanılmaz bir manzara. "Geldik."

Yüksek ve alçak 4-5 gökdelenin çatıları, demir köprüler ve iplerle birbirine bağlanmıştı. Burada insanlar yaşıyorlardı, kim bilir neden bu kadar yükseğe çıkmak zorunda kalmışlardı. Asansörün hemen yanında bir kaç eli silahlı adamın hemen Brahminleri ve arabayı kenara çektiğini fark etti Jack. Onun dışında, herkes tetikteydi ve binanın kenarına konulmuş dikenli tellerden aşağıya bakıyorlardı, sanki gökdelene tırmanan bir şeyi arar gibi.

[mit]

Birdenbire karşısına çıkan bu nefes kesici manzara karşısında Jack'in adeta nefesi kesildi. Arabadan düşen adam hakkında söylenenleri çabucak unutmuştu. "Vay canına. Daha önce hiç bu kadar yükseğe çıkmamıştım. Yani sanırım..." dedi. Büyük savaştan önce bu gökdelenlerden bir sürü olduğunu ve buralarda insanların yaşadığı zamanları canlandırmaya çalıştı gözünün önünde. "Mutlu insanlar... Buradakiler gibi değil. Bizim gibi değil..." diye mırıldandı kendi kendine.

[Baal Sarrus]

"Evet mutlu olduklarına eminim, kafalarına bir nükleer füze yediklerinde, tenleri kızarırken de çok mutluydular." diye mırıldandı Neil. Bu çatı, herhalde etraftaki en büyük çatı olmalıydı. Jack'in görebildiği kadarıyla bu çatı da her şey vardı. Bharmin için ahır, küçük bir kaç ağacın olduğu saksılar, hurdaların konulduğu demir, büyükçe bir oda, hatta bir sıcak hava balonu bile vardı. Ve tabi, asansörü çalıştıran jenaratör (ki kendisi şu savaş öncesi nükleer arabaların motoruna sahipti!) hemen hurdaların bulunduğu yerin sağında, kalın ve demir mazgalların olduğu bir kutuya konmuştu.

Çatının etrafı, dikenli tellerle çevriliydi. Tırmanan bir şeylerin tellere takılması isteniyordu herhalde. Bir kaç dakika sonra, güneş tamamen batacaktı. Çatıların tam ortasında duran birer küçük meşaleler dışında tüm ışık kaynakları teker teker söndürüldü.

[mit]

"Her şey iyi güzel de o teller de neyin nesi?" diye sordu Jack. "Ve ışıkları neden karartıyorsunuz? Yoksa düşündüğüm şey mi?"

[Baal Sarrus]

"Geckolar, bu şehirde biraz daha tehlikeliler. Yukarı kaçmadan önce en büyük sorunumuz köpeklerdi, şimdi ise geceleri yukarıya tırmanan siyah kertenkeleler." dedi Neil. "Işık böcekleri çeker biliyorsun."

Ardından Jacop seslendi sana "Hey!" 9mm'lik bir tabanca attı. "Nuka çatısına git, orada ayrı bir grup yağmacı var. Liderleri Kaine'e söyle, benim şu ödemeyi yapsın artık."

[mit]

Jack 9 mm'liği elinde ustaca evirip çevirdi ve dolu olup olmadığını kontrol etti. Silahı kemerine sıkıştırırken Jacop ve Neil'e bakarak "Neden birlikte gitmiyoruz? Üç kişi birden daha ikna edici oluruz." dedi.

*Speech*

[Baal Sarrus]

Silah doluydu, ayrıca gayet iyi durumda gözüküyordu.

Spoiler: Göster

Cha+Speech zarı alayım o halde ben bi. Ona göre devamını yazarım.

[mit]

Spoiler: Göster

[blockquote]Yuvarlandı 6d10 : 5, 10, 10, 8, 2, 2, toplam 37[/blockquote]

[Baal Sarrus]

Neil saçlarını karıştırdı ve kafasını salladı. "I-ıh, balona tırmanıp biraz gözcülük yapmam lazım." diye mırıldandı ve oradan uzaklaştı. Ancak Jacop kafasıyla işaret edip, binanın kenarındaki köprüye doğru Jack'in yanında gitmeye başladı.

"Bakalım bu işi halledebilecek misin?" dedi.

Köprü, iki tane demir halatın üstüne kaynatılmış gelişi güzel demir plakalardan oluşmaktaydı. Aynı zamanda bu sallantılı köprüyü düz tutmak için alt katlardan ve yan binalardan da halatlar çekilmişti ancak yine de güvenli gözükmüyordu. Ancak oldukça geniş olması (3-4 insan yanyana geçebilirdi) en azından düşme riskini azaltıyor gibiydi.

[mit]

Jack sıkıntı ile iç çekip köprüye adımını attı. İlk başlarda oldukça rahatsız edici bir yolculuk olsa da birkaç adım sonra köprünün göründüğünden daha güvenli olduğunu fark etti. Adımlarını sıklaştırıp köprüyü elinden geldiğince çabuk geçti ve Nuka çatısı denen yere geçti.

[Baal Sarrus]

Nuka çatısı denmesinin bir sebebi vardı, çatının kenarında bir adet Nuka-Cola şişesinin kocaman bir maketi duruyordu ve pek ilgi çekici olacak şekilde mavi mavi parlıyordu az çok.

Köprüden gelmeleriyle, üç tane adam ayağa kalktı. Diğerleri de tetikte bekliyor gibiydiler.

Zırhının üstüne, başarısız bir şekilde bir ceket giymeye çalışmış olan şapkalı bir adam yaklaşmaya başladı. Gangster havası vermeye çalışmış ancak bunun yerine zırhın keskin yerleri yüzünden delik deşik olan bir cekete sebep olmuştu.

"Hmm. Jacop. Hangi rüzgar attı sizi buraya?"