Konu: Frimaren'den Özel Maceralar

[zekican5]

 Kendi oluşturduğum dünyam Frimaren ile sizleri tanıştırmak istedim.Bu dünyayı buraya yazmaya kalksam günlerimi alır en iyisimi eserlerimde yer almayacak olan küçük maceralarla bu dünyayı tanıyın.

                                         Baş Rahibe ile Antlaşma


    Part 1



     Ağzındaki pipoyu tüttürerek derin bir nefes aldı Marthy.Kafasında yer alan düşünceler çılgıncaydı."çılgınca mı?" Bu söz biraz hafif kalıyordu. Bunu farkedince yüzünde hafif bir tebessüm oluştu.Genç yaşına rağmen acımasız ve yaman bir savaşçı olarak biliniyordu kendi diyarında.Peki ya burada ? Onu kim tanırdı ki! Ama tanıyacaklardı onu, tüm Frimaren tanıyacaktı.Planlarının ilk perdesini uyguluma vakti gelmişti. Pasun manastırının girişine doğru yürüdü .Adımları bir kadın gibi zarif aynı zamanda da bir savaşçı gibi sağlamdı. Manastırda piposunu tüttüremeyeceği için söndürdü ve belinde bağlı olan keselerden birisine koydu. Pasun manastının hep mezarlık veya ona benzer bir yerde olduğunu düşlerdi. Dün gece manastırı ilk kez gördüğünde adeta şok olmuştu. Yemyeşil çimenlerin ve rengarenk çiçeklerin ortasındaydı bu manastır. Ölüm tanrısı ile tam bir zıtlık oluşturuyordu. Bu zıtlık Marthy'nin tüylerinin diken diken olmasına yetmişti. Bir yanlışlık vardı ama bunu bir türlü anlayamıyordu. Derin bir nefes aldı ve manastırdan içeri ilk adımını attı.

   Karşısına siyah cüppeli bir rahibe çıktı ve hiç konuşmadan kısa bir el hareketi ile onu takip etmesini istedi. Manastırın içi duvarda asılı olan meşalelerle aydınlatılmıştı. Duvarlarda ölüm tanrısı ve ruhlardan oluşturduğu ordusu Büyük Kahin Savaşları sırasında olan bir savaştayken resmedilmişti. Resmin büyü ile yapıldığı aşikardı. Büyü konusunda diyarın gelmiş geçmiş en büyük ustalarından birisi olan Usta Jankew'den eğitim almış tek kişiydi. Büyücü ünvanını kazanmak için konseyin karşısına çıkmamıştı ve buna gerek olduğunu da düşünmüyordu. Konsey çok ısrar etmişti ama babasının konumu sayesinde kendini bu durumdan da kurtamıştı. Kemerinde asılı duran kılıcına baktı;tek güvencesi kılıcı ve büyüsüydü.Bu manastıra ölümü göze alarak gelmişti ya amacına ulaşacaktı yada ölecekti. Rahibe kara meşeden yapılmış bir kapının önünde durdu. Kapıyı tıklatmadan önce bir saniye durduğunu sandı Marthy. Acaba bu kızları kaç yaşında eğitime alıyorlar diye düşündü. Halk arasında rahibeler tarafından Pasun'a hizmetkar olabilmeleri için kaçırılan çocuklara dair masallar anlatılırdı. Marthy her taşın altında bir böcek olduğuna inanırdı. Ne kadar saklanırsa saklansın elbet o böcek birgün çıkmak zorunda kalır derdi her zaman. Bu duruma da bu söz çok uyuyordu. Masallarda hep doğruluk payı olduğuna inanırdı zaten. Kafasını bu düşüncelerden uzaklaştırdı ve rahibenin onu içeri davet ettiğini farketti. Bu kızların dili mi kesiliyor diye düşündü bir an ve kızın yanından içeri girerken kıza hafifçe sürtündü ve isterik bir kahkaha attı. Kız hiç tepki vermedi ve kapıyı arkasından kapattı.
   

   Baş rahibenin odası oldukça sadeydi. Odanın sol köşesinde yerde küçük bir şilte vardı. Koskoca Pasun'un baş rahibesinin böyle bir şiltede yatması Marthy'e çok komik gelmişti. Gülmemek için kendisini tuttu ve sağa doğru dönüp o tarafı incelemeye başladı. Duvar tarafı tamamen kütüphaneden oluşuyordu. Kütüphanenin önünde küçük bir masa vardı. Masanın üzerinde birkaç parça kağıt,mürekkep ve hokkası düzenli bir şekilde duruyordu. Masanın önünde ise iki küçük tabure vardı. Baş rahibe  nedense odada yoktu. Marthy taburelerden birisine oturdu ve ülkesinde çok yaygın olan bir şarkıyı ıslıkla çalarak rahibeyi beklemeye başladı...

   

[Scyther]

Yazdığınız yazı için teşekkür ederim ve gösterdiğiniz cesaretten dolayı tebrik ederim.

Haddim olamayarak bir kaç eleştiride bulunmak istiyorum.

"Onu kim tanırdı ki!" bölümünde ünlemin yerine soru işareti gelmesi gerekiyor. (Yanlışsam düzeltiniz.)

"Onu kim tanırdı ki! Ama tanıyacaklardı onu" Bölümünde iki kere onu demek biraz anlatımı bulandırmış daha berrak bir anlatım için kırmızı ile yazılı kelimeyi kaldırmalısınız bence.

"Yemyeşil çimenlerin ve rengarenk çiçeklerin ortasındaydı bu manastır." Anlatımın akıcı olması için sade ve güzel olması için bazı kurallar vardır. Gereksiz veya aynı anlama gelen kelimelerin kullanılmaması.
Kırmızıyla yazdığım yer düzeltilirse bence çok daha iyi olabilir.

" Ölüm tanrısı" Ölüm Tanrısı bir özel isimdir ve "t" harfi büyük yazılmalıdır. (Ben öyle biliyorum)

Ve bazı noktalama hataları dışında bence iyi .

Kızmamış olmanı ümit ediyorum. Sadece gördüğüm ve kanımca olan şeyleri yazdım.

[zekican5]

Yazdığınız yazı için teşekkür ederim ve gösterdiğiniz cesaretten dolayı tebrik ederim.

Haddim olamayarak bir kaç eleştiride bulunmak istiyorum.

"Onu kim tanırdı ki!" bölümünde ünlemin yerine soru işareti gelmesi gerekiyor. (Yanlışsam düzeltiniz.)

"Onu kim tanırdı ki! Ama tanıyacaklardı onu" Bölümünde iki kere onu demek biraz anlatımı bulandırmış daha berrak bir anlatım için kırmızı ile yazılı kelimeyi kaldırmalısınız bence.

"Yemyeşil çimenlerin ve rengarenk çiçeklerin ortasındaydı bu manastır." Anlatımın akıcı olması için sade ve güzel olması için bazı kurallar vardır. Gereksiz veya aynı anlama gelen kelimelerin kullanılmaması.
Kırmızıyla yazdığım yer düzeltilirse bence çok daha iyi olabilir.

" Ölüm tanrısı" Ölüm Tanrısı bir özel isimdir ve "t" harfi büyük yazılmalıdır. (Ben öyle biliyorum)

Ve bazı noktalama hataları dışında bence iyi .

Kızmamış olmanı ümit ediyorum. Sadece gördüğüm ve kanımca olan şeyleri yazdım.

Ne kızması yha Siz eleştiri yapmazsanız insanlar hatalarını nasıl görebilir ki   İmla kurallarında ve yazımda yaptığım hataların cepten yazdığım için oluştuğunu düşünüyorum.Şimdi bakınca bende birçok hata gördüm

[Scyther]

Yalnız biz forumda kurallara çok dikkat ediyoruz. "yha" Falan yazmazsan çok sevinirim. - Rom almanızı istemem.

[zekican5]

Yalnız biz forumda kurallara çok dikkat ediyoruz. "yha" Falan yazmassan çok sevinirim. - Rom almanızı istemem.

Bilmezmiyim. Bu kurallara dikkat eden çok insan var   Gerçi edebi bir forumda olması gereken de bu...

(Bu arada sende şu " yazmassan" kelimesinde ilk "s" nin yerine "z" yazarsan daha uygun olur   Beni uyarırken sende "- rom" almada . )

[Scyther]

Tartışmak istemem. Fakat herkes yanlış yazabilir veya eli yanlış tuşa basabilir.

[mit]

Hikayeniz henüz çok başlarda olduğu için konusuyla ilgili bir eleştiri yapamayacağım fakat faydası olacağını düşündüğüm bir-iki noktaya dikkatinizi çekmek isterim.

Öncelikle noktalama işaretleri konusuna dikkat etmenizi tavsiye ederim. Nokta, virgül vb. gibi simgelerden önce boşluk bırakılmaz, tam aksine sonra bırakılır. Siz çoğu yerde tersini yapmışsınız. Küçük ama çok önemli bir ayrıntı bu.

İkincisi ise kelime tekrarları. İlk paragrafta arka arkaya tam 5 defa manastır sözcüğünü kullanmışsınız. Bu tarz aşırı tekrarlamalar o kelimeyi okuyucunun gözüne çivi çakmaktan farksız oluyor. Eş anlama sahip bina, yapı vb. isimler kullanarak bunun önüne geçebilirsiniz.

Kaleminize kuvvet

[zekican5]

   Omzuna doğru gelen ılık nefesi hissedince ıslığı kesti ve arkasına döndü. Siyah cüppeli rahibe arkasında duruyordu. Rahibenin yaşını kestirmek zordu,yüzü adeta kül gibiydi ama en ufak kırışıklık bile yoktu.Gözlerinin rengini ise bu loş ortamda seçememişti Marthy. Başıyla rahibeye selam verdi ve önündeki tabureye tekrar oturdu. Rahibe de masanın arkasında bulunan kendi taburesine geçti ve oturdu. Bir an gözgöze geldiler kadınla ve o an rahibenin genç olduğunu anladı. Genç kadın boğazını temizledi ve dik dik bakarak konuşmaya başladı. " Hoş geldiniz Lord Worm. Size nasıl yardımcı olabilirim? " Marthy  yüz ifadesini bozmadan " Bazı sorunlarım var Başrahibe ve bana sizin yardımcı olabileceğiniz söylendi. " dedi. Rahibe Marthy'e gülerek karşılık verdi. "Yanlış  manastıra gelmiş olmalısınız genç lord. Bizim işimiz ölülerle. " Marthy rahibenin tavrına şaşırmamıştı. Oturduğu tabureden yavaşça kalktı, bu arada kemerinde asılı olan kamayı çıkardı ve masanın üzerinden atlayarak rahibenin arkasına geçti, kamayı rahibenin boğazına dayadı ve dudaklarını rahibenin kulağına yaklaştırarak konuşmaya başladı. " Rahibe bu davranışını gençliğine veriyorum. Benimle dalga geçilmesinden hiç hoşlanmam. Neden buraya geldiğimi gayet iyi biliyorsun en iyisi sen sorularıma cevap ver. " Genç kadının vücudu hafifçe kasılmıştı. Ayağa kalkmaya çalıştı ama Marthy kadının kalkmasına izin vermedi. " Hareket etme rahibe. Bıçağım boğazını kesmek için sabırsızlanıyor. Ben sana zarar vermeyi hiç istemem ama bıçağım böyle düşünmüyor. Beni Kral Athalaus ile görüştürmeni istiyorum. Bu görüşmeyi benim için halledersen seninle daha iyi vakit geçirebileceğimizi düşünüyorum güzel rahibe. Siz genç hanımların bazı ihtiyaçları olduğunu biliyorum. Eee her zaman benim gibi yakışıklı ve güçlü bir Lord gelmiyordur manastıra." Bu sözün ardından bir kahkaha patlattı ve rahibeyi vücuduna daha da yakınlaştırdı. Genç kadının vücudu titremeye başladı. Hıçkırarak konuşmaya başladı. " Bbben bunuu yapamamm. Eeefendi Pasunn izin vermezz banaa. Eğer bana zarar verirsen bunun intikamı alınır senden ama istersen senin aradığın şeyi nerede bulacağını söyleyebilirimm." Bu onu hazırlıksız yakalamıştı. Rahibeyi serbest bıraktı ve masanın karşısına geçti. Rahibenin gözünün içine bakarak konuşmaya başladı. " Söyle bana Athalaus'un kılıcı nerede ? "  Genç kadın istediğini elde etmenin verdiği rahatlıkla Marthy'e yaklaştı. " Önce senin bahsettiğin ihtiyaçlarımızı giderelim sonra hallederiz senin işini. " Rahibe kapıya doğru yürüdü ve odadan çıktı. Marthy gülümsedi ve rahibeyi takip etmeye başladı...


Not: Yorumlar için çok teşekkür ederim. Devamını bekliyorum