Kayıt Ol

AĞUSTOS

Çevrimdışı

  • *
  • 3
  • Rom: 0
  • ölümsüz günahkar
    • Profili Görüntüle
AĞUSTOS
« : 29 Eylül 2017, 23:26:27 »
Ağustos
Cumartesi sabahı 8 de kalkılır mı? İçin daralıyorsa kalkıyormussun. İnat ettim az daha uyuyayım diye olmadı. Kalktım ağzımda ekşimsi bir tat. Sanki tüm gece kezzap içirdiler bana. Mutfağa indim. Annem dünyalar güzeli annem kahvaltı hazırlamış ama kahvaltı etmek istemiyorum. Evde duramıyorum. Hızlıca siyah kotumu çektim dolaptan öylesine bir gömlek seçtim. Dişlerimi yıkadım. Evden kaçarcasına çıktım. Nereye gideceğimi ya da ne yapacağımı bilmiyorum. Gelen ilk otobüs kadıkoye gidiyordu atladım. Yarı dolu otobüste saçlarını fönlemiş parmakları ojeli ablanın yanına oturdum. Hiç anlamam cumartesi günü sabahın 9 da bu kadar hazırlık nasıl ne zaman kaç saatte yapılır. Ben perşembe suratıma suyu zor vuruyorum oysa. Hafiften uyku hali geldi derken yanındaki abla parmaklarına bakıyordu sürekli. Dikkatimi çekti haliyle. Bende parmaklarına baktım. Bakmam dikkatini çekti galiba hemen ardından kötümü olmuş dedi. Uyanamamış ağzı zehir kokan ben şaşkın. Oysa rakı beyazını severim. Hayır dedim gayet güzel hem bence rakı beyazı güzeldir. Güldü ve yolculuk boyunca parmaklarına bakmaya devam etti. Kadıköye indikten sonra dahada daraldım nasıl daralmam. Onunlayken hemde hemen tüm vakit burda geçti. Hemen sağda Beşiktaş iskelesi saat 9 45 civarı. Atladım vapura, açtım kitabımı temiz hava mis. Gayet iyi geldi. Hemen sağımda bu kez kasketli bir amca var. Elinde simit acıktığımı hissettirdi. Ben simite baka baka yolculuğu bitirdim. Beşiktaşa indim ve akaretlerde duraksadım. Nereye gideceğimi bilmiyordum.sağdaki yoldan girdim öylece. Boş boş yola bakarken sağda butik cafenin birine çantamı attım. Masada küçücük bir menü. Duvarda posterler tablolar ve tabiki yana yana mutlu gözüken sevgililer, aileler. Ne alırsınız diyen bir tatlı söz. Kafamı kaldırdım aynı ona benzeyen gözler bunlar. Elleri yanlarında sallanıyor hafifçe. Ojeli ve bordo ojeli hemde. Yaklaşık on saniye konuşamadım. Çay dedim açık ve tost. Döndü ve gitti. Arkasından bakakaldım. Şaşkınlık sürem sona erdiğinde aylak adamı okumaya başlamıştım ki yine geldi. Ellerini masaya koydu ve tostunuz geliyor diyip çayı bıraktı. Ah o eller hafiften ince. Bilekte kuş dövmesi. Narin ve hızlı eller. Çayı aldım ve kitabı okumaya devam ettim. Aylak adamın dediği gibi korkarak seviyoruz. Korkarak yaşıyoruz. Korkarak bakıyoruz. Herşeyimiz korkakça. Şimdi gidip altı parmaklı garsonla rakımı içeyim.