Kayıt Ol

Gitmeni İstemiyorum.

Çevrimdışı Raisor

  • ***
  • 793
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Gitmeni İstemiyorum.
« : 10 Mayıs 2012, 19:08:44 »
Gitmeni İstemiyorum

Fazlasıyla Şu şarkının etkisi altında kalındığından dolayı ortaya çıkmış bir parçadır.

Gitmeni istemiyorum. Yanlış anlama, seni sevdiğimden değil. Sadece vedaları sevmiyorum. Ve sen, vedaları sevmeyecek merhamete sahip değilsin. Bir şey söylemeden gitmezsin, biliyorum.

Gitmeni istemiyorum. Seni sevdiğim için değil. Sadece, gitme ne olur. Bak; anlamadığın, anlamayacağın pek çok mısra yazıp durdum sana, geceleri ve gündüzleri. Senin için verdiğim emeklere acıdığımdan gitmeni istemiyorum. O kadar da önemli değil aslında, ama gitmen gerekmiyor. Hayallerinin peşinden koşan genç bir kızsın. Belli ki hayatını yaşamak istiyorsun. Pek çok hayatı da beraber götürebilmeyi isterdin, bunu da biliyorum. Ben, hayallerinden vazgeçmeni sağlayacak kadar önemli değilim belki. Ama hayaller, gerçekleşmiyor.

Üzüldüğümden ya da ağladığımdan değil. Sadece gitmeni istemiyorum.

Yanlış anlama. Seni sevmediğimden demiyorum “seni sevdiğimden değil” diye. Gitmeni istemiyorum. Bunun sevmekle, üzülmekle, hayallerinle, ağlamakla alakası yok. Gitmeni istemiyorum.

Bir ömür yaşayıp hiçbir şey başaramayan onca insan gibi değilsin. Ama onlardan biri olmanı görmek… Hatta bunu bile göremeyecek olmak… Beni bitiriyor.

Hayallerin çok boş. Sevdiklerin olmayınca, pek de önemleri kalmıyor. Hayallerine ulaşacaksın, kimse bunu görmeyecek. Derslerinden iyi notlar alacaksın, kimse “aferin” demeyecek. Hayallerine uzakken, onlara ulaşmanda seni kendinden başka kimse teselli etmeyecek. Bu yüzden gitmeni istemiyorum. Hayallerini bensiz gerçekleştirmeni istemiyorum.

Hayallerinin peşinden giderken, yalnız olmak… Seni anlıyorum. Ve sana acıyorum. Kendini acındıracak bir şey yapmadın gerçi. Sürekli gülüyorsun. Gülüp duruyorsun ama, ben görüyorum, gözlerini örten perdenin ardındaki karanlık, oldukça belli. Gitmeni istemiyorum.

Gitmeni istemiyorum.

Gittiğini ve ardından düşeceğim yalnızlığı görmek ve hissetmek istemiyorum.

Yine de Hoşça kal…
Vahşet her yanda ulu orta sergilenirken,

Sevişmek için saklanmak zorunda kaldığımız bir Dünyada yaşıyoruz.

-John Lennon.

Çevrimdışı Raisor

  • ***
  • 793
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Oğlum bak Gitme
« Yanıtla #1 : 13 Temmuz 2012, 05:41:57 »
Oğlum bak gitme

“Bir gün seni yönetmen koltuğunda görmek istiyorum!”

Bunları söylerken yüzümde bir gülümseme var. Hatta evrimleşmiş bir gülümseme. Bir nevi sırıtış diyebiliriz. Ercan Havalimanı’ndayız ve hayır, yağmur yağmıyor çünkü mevsim şu an yaz. Hani öyle bir önyargı vardır yazarlarda, onlara göre iki kişi veda ederken mutlaka yağmur yağmalıdır? Kesinlikle hava derecesinin, hava durumunun, rüzgârın falan bir önemi kalmıyor birbirini çok seven iki insan veda ederken. Rüh halinizi değiştirmiyor.

Veda demek, veda demektir.

Aynı anlamsız sırıtış onun da yüzünde beliriyor ve “Kesinlikle bir yönetmen olacağım!” diye sözlerime karşılık vererek, vize işlemlerini yapmak üzere ileriki kuyruğa giriyor.

Hemen çıkmalıyım oradan, kaçmalıyım falan diye düşünüyorum. Onunla geçirdiğim uzun yıllar boyunca hep gülmüştük ve beni hep gülerken hatırlaması daha iyi olur. Gerçi evet omuz omuza ağladığımız günler de olmuştu tamam. Ama bir ağlamaklı anı daha bırakmak istemiyorum ona. O kuyruğa yönelirken ben de havalimanının çıkış kapısına doğru yürüyorum.

Neden sonra kapıya çıkmadan önce durup bir daha arkama bakıyorum. O da bana bakıyormuş meğer. Gözünden akan bir damla yaş, gözleri kırmızı falan.

Bu bana yapılır mı be? Bana? Dağ gibi adama! 3 – 4 adım falan atıyorum önce. Sonra uzaktan bağırıyorum:

“Binme o uçağa!”

Cevap gelmiyor ondan. Belki de duymuyordur diye düşünüp tekrarlıyorum, fakat nafile. Hiç cevap gelmiyor ondan.

“Oğlum bak gitme!”

Ve hala cevap gelmiyor. Cevap veremeyecek kadar buruk olduğunu anlıyorum. Sağıma soluma bakıyorum. Saksı. İçinde garip bir bitki var, uzun şöyle, ince yapraklı. Geçiriyorum saksıya tekmemi, hızla.

“Bak gitme!”

Ayağım acıyor. Tam anlamıyla olan bu, ayağım acıyor. Ama en azından saksıyı düşürüp içindeki tüm toprağın düşmesini sağlayabildiğime seviniyorum. Herkes bize dönüyor, uzaktan güvenlik görevlileri bana doğru ilerliyorlar. Onları görüyorum ama umurumda değiller.

“Bu fikre alışmaya çalışıyordum ne zamandır, olmadı. Gitmeni istemiyorum. Alışamam. Tüm lise hayatımı katlanabilir kılan sendin. Şimdi bir saçma sapan hayal için büyük şehre gitmek neden? Ben tüm ülkede, senin boşluğunu doldurabilecek tek bir kişi bile tanımıyorum. Büyük ihtimalle de tanımayacağım.”

Hala cevap gelmiyor ondan. Sadece daha çok ağlıyor. Köşede oturan kadının yanına kadar gidip bavuluna tekme savuruyorum. Ve olduğum yerde üç yuvarlak tur atıyorum. Şaşırmışım, garipsemişim, tuhafım. Bedenimi kontrol edemiyorum. Kadın kalkıyor, çocuğuna da sarılarak birkaç adım geri gidiyor.

“Gitme lan!”

Hızla koşuyorum kuyruğa doğru. Kolundan tutuyorum. Çekiyorum onu fakat birkaç adam da onu diğer kolundan tutmuş çekiyorlar. Sanki herkes, benim ona olan özlemimi yadırgıyormuş gibi.

Tam on altı dakika boyunca, cinnet geçiriyorum. Üstümdeki t-shirtü yırtarak yere yatıyorum ve cirleniyorum adeta yerde. Haykırıyorum, ağlıyorum. Birileri beni tutmaya çalışıyor ama nafile. Polis görevlilerinin beni alıp güvenlik odasına soktuklarından sonra bile, odanın içinde tepinip duruyorum, boş fırsat bulursam bir şeylere tekme atıyorum.

Sakinleşip saate baktığımda, on beş dakika geçtiğini fark ediyorum. Evet gitmişti. Gitmişti ve ben hiç de düşündüğüm gibi uğurlayamadım onu. Ayrılmak sanki bir tek beni üzüyor gibi düşünüyordum.

Ondan bir daha haber alamayacaktm. Ne Facebook kullanıyordu ne MSN, ona ulaşabileceğim hiçbir şeyi yoktu. Telefon hattı orada çekmiyordu. Yurtdışına gidiyordu sonuçta. Yıllar yıllar geçiyor ve ben hep takip ediyorum filmleri, dergileri, gazeteleri. Hiçbir filmde çıkmadı adı yönetmen olarak. Milyonlarca insan hayallerinin peşinden koşar, binde biri gerçekleştirebilir. Ve o, kesinlikle geriye kalan dokuz yüz doksan dokuzunun içindeydi.

Tek bir şey elde etmek için pek çok şeyden vazgeçip, o tek istediği şeyi elde edememek…

Gitmesi hataydı. Bir tek ben biliyordum. Bir tek benim içime doğmuştu.

Ve kale alınmadım…[*]estarriol'a sonsuz teşekkürler[/*]
Vahşet her yanda ulu orta sergilenirken,

Sevişmek için saklanmak zorunda kaldığımız bir Dünyada yaşıyoruz.

-John Lennon.