Kayıt Ol

Gözcü

Çevrimdışı Raisor

  • ***
  • 793
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Gözcü
« : 19 Ağustos 2011, 01:17:10 »
İsteğe göre Eşlik Parçası

Gözcü

Mevsimlerden yaz ise, sabah saat 7:00 sularında, ergen gençlik genellikle uyumayı tercih eder. Tabi eğer dershaneye gitmiyorsanız.

ÖSS'ye, yani yeni adıyla "LYS" ve "YGS" şeklinde ikiye ayrılan sınava girmeye hazırlanan bir gurup parlak öğrenci, diğer ergenlerin aksine sabah kalkıp, dershaneye gitme zorunluluğundadır. Aksi takdirde başarısız olacaktırlar.

Yine bir gün, söz konusu sınava hazırlık amacıyla, sabah kalkmış, dershaneye gitmeye hazırlanıyordu Oğuz. Hava sıcaktı. Gerçekten de sıcaktı. Esinti vardı havada ama, kuru bir esintiydi bu. Rüzgar ne kuzeyden esiyordu ne de batıdan. Güneyden esiyordu, sahra çölünden. %80lerde seyreden nem de cabasıydı. Teniniz, güneş altında yapış yapış olabiliyordu. Bu da sizin sıcağı daha fazla hissetmenizi sağlıyordu.

Otobüse bindi, kapı ardından kapandı. Otobüste uyumaya alışmış bir ergen olarak, bu konuda pek de zorlanmadan uyuya kaldı. Lakin, yanlış yerde, yanlış zamanda uyuya kaldığının kendi de farkında değildi.

Bir durakta, dört sakallı bey otobüse bindi. Herbiri, yazın göbeği olsa dahi, sıkı pıkı giyinmişlerdi. Diğerlerine oranla daha uzun olan bey, sağa sola baktı. Oturacak yer arıyor gibiydi.

Oğuz'un yanına oturdu o. Tekli oturabileceği bir yer yoktu çünkü. Otobüsün kapıları, son kez kapandı ve otobüs, şehir merkezine doğru ilerlemeye başladı.

Tüm bu süre boyunca uyuyan Oğuz, yanına biri oturunca irkildi doğal olarak. Kendini biraz daha içe doğru toparladı ve yeterince yeri olan adama daha da fazla yer açtı koltukta. Bey, onun bu halini görünce gülümsedi. Oğuz da şaşkın bir ifadeyle gülümsedi.

O otobüste, 11 kişi öldürüldü. Biri Şöför, dördü öğrenci, diğerleri sivil halktandı. Ömrünün son aylarını yaşayan bir de kanser hastası vardı arabada. Ayşe Gökoğlan. 56 yaşındaki kadın, Bursa'ya gidecek uçağa yetişmeye çalışıyordu. Oğlunun yanına gidecekti, ve kim bilir, belki de onu son kez görecekti.

Kişi 1 - Hakan Yelkenliler

İşadamıydı. Daha doğrusu, işadamı olmak istiyordu. Ancak herkes, zaten olmak istediği şeydi bu Dünya'da. O da, kendini olmak istediği şey için savaşırken bulmuştu. Geleceğin işadamı, otobüs şoförüne vereceği 3 kuruşun hesabını yaparken bulmuştu kendini. Ya simit alacaktı ya da bilet parasını ödeyecekti.

23 yaşındaydı kendisi, açıköğretimden işletme okumuştu. Henüz evli değildi, ama sözlüsü vardı. Ailesi fakirdi. Kırsal kesimde çiftçilik yapardı babası. Kendi kendini büyütmüştü Hakan. Açık öğretimi okurken çalışıordu da.

Ve onca emeği, boşa gitti...

Kişi 2 - Şamil Akyemen

Normal bir insandı. 34 yaşında, 6 çocuk babası, tipik Türk hayatı yaşayan bir sivildi. Onun idealleri yoktu. Onun hiçbir şeyi yoktu. Çocuklarına vaadettiği bir gelecek de yoktu. Sıradan bir Türk hayatının, sıradan bir görünümüydü sadece. Hiçbir şeye değer vermezdi. Değer vermektan yoksundu. İnşaatlarda amelelik yapıyordu. Bunu da kimse için yapmıyordu. Yapıyordu, çünkü herkes öyle yapıyordu.

Kişi 3 - Süreyya Melek

38 yaşında bir bayandı. Sadece dışından değil, içinden de kapalıydı.Kimseye bir zararı yoktu ama, kimseye bir faydası da olmamıştı. Belki de Dünya'nın en güzel saçlarına sahipti ancak, erkeklerden bu güzelliği 38 senedir gizliyordu. O ise, hayal edip bunu gerçekleştirememiş, sonradan da pes etmiş bir kadından başka bir şey değildi. Kendi özel işyerini açmayı hayal ediyordu. Lakin çok sevdiği kuaförlük mesleğini başka ustaların yanında yapmaya mahkumdu.

Kişi 4 - Ayşe Maltepe

Öğrenci. Henüz kişiliği yeni yeni oturmaya başlamıştı. Ne olacağı belli değildi. Doktor da olabilirdi, hiçbirşey olmayadabilirdi. O sadece 13 yaşında bir ortaokul talebesiydi ve tek hatası, büyükannesini ziyarete gidiyor oluşuydu.

Hilal ailesi

Ayşe Hilal ve Ali Hilal. İkisi de aynı gün doğdular ama bir yıl arayla. Ayşe hanım Ali beyden bir yaş büyük. İkisi de aynı üniversitede tanışmışlar, evlenmişler ve ömürleri boyunca hiç de pişman olmamışlardır. 9 yaşında bir de oğulları var, Salim. Henüz ilkokula gidiyor kendisi. Ayşe hanım bir de 3 aylık bebek tutuyor kucağında. Çocuklar çok şanslılar. Annesi de babası da öğretmen ikisinin de. Ancak bu şansı hiç değerlendiremediler. 4ü de vahşice katledildi o otobüsde.

Kişi 9 - Pelin Aksaray

Üniversite öğrencisi ve geleceğin Doktoruydu. Annesi ve babası kültürlü ve zengindi onun. Lakin bu Dünya'dan göçüp giderken ne para onu geri döndürebildi ne da başka birşey. 9 Ağustos katliamında öldürülen en temiz kalpli insandı belki de. Biraz daha yaşamayı hak etmişti. Aslında herkes biraz daha fazla yaşamayı hak eder.

Herkes yaşamayı hak eder.
Vahşet her yanda ulu orta sergilenirken,

Sevişmek için saklanmak zorunda kaldığımız bir Dünyada yaşıyoruz.

-John Lennon.

Çevrimdışı Chiyo

  • **
  • 154
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gözcü
« Yanıtla #1 : 22 Ağustos 2011, 20:48:07 »
Esasen en baştaki girişten iyi bir macera öyküsü geliyor diye düşündüm. Dershaneye gitmeye çalışan öğrenciler ve bir otobüs dolusu insan. Otobüs olmadık yerlere gidecek ve baş kahraman Oğuz'u türlü türlü maceralar bekleyecek sandım. Fakat Oğuz test çözmek zorunda, çünkü başında zeballah gibi ygs/lys canavarı var. Yine çözdüğü onca test sorusu onun pratik zekasını geliştirmiş olmasından dolayı hikayenin ilerleyen kısımlarında köşeye sıkışan baş kahraman kendini kurtarabilecek falan filan... Fakat biraz şaşırdım. Bu bir giriş yazısı gibi birşeydi sanırım. Herhalde ölen insanların kısa tanıtımı bunun içindi, ya da ben yanılıyorum.

Not: Hilal ailesi bana biraz Aşk Tesadüfleri Sever'i çağırıştırdı. :)

Çevrimdışı Raisor

  • ***
  • 793
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gözcü
« Yanıtla #2 : 22 Ağustos 2011, 21:10:38 »
İzlemedim o filmi hiç, bilmiyorum. :D

Evet biraz daha açmayı düşünüyorum da, nasıl olur ne gider ne yiter, bilinmez.
Vahşet her yanda ulu orta sergilenirken,

Sevişmek için saklanmak zorunda kaldığımız bir Dünyada yaşıyoruz.

-John Lennon.

Çevrimdışı grikunduz

  • **
  • 368
  • Rom: 6
  • Est solarus oth mithas
    • Profili Görüntüle
    • HayalGezer
Ynt: Gözcü
« Yanıtla #3 : 13 Eylül 2011, 15:34:48 »
Bence uzatma kalsın böyle çok daha güzel.

Çevrimdışı Gilderoy

  • ***
  • 416
  • Rom: 6
    • Profili Görüntüle
    • Kuyutorman
Ynt: Gözcü
« Yanıtla #4 : 13 Eylül 2011, 16:26:05 »
Hangi ruh hâliyle yazdığınızı gerçekten bilmiyorum. 01:17'de gönderildiğine göre muhtemelen hikaye anlatır gibi haber sunan haber spikerleri sayesinde.

Başlarda YGS-LYS öğrencisinin günlük yaşamının bir kesiti aktarılacak sanmıştım ama öyle olmadı. Tipik bir haber bülteni izler gibi hissettim kendimi. Yanlış anlaşılmasın, gerçekten olayları iyi aktarmışsınız fakat haber bültenlerini hiç sevmem. O yüzden başlarda aldığım tadı sonraları kaybettim bu his yüzünden.

Braveheart, başlarda "ne alaka?" diyordum ama sonları görünce yakıştığını düşünmeye başladım. Emeğinize sağlık.
to see world in a grain of sand
and a heaven in a wild flower
hold infinity in the palm of your hand
and eternity in an hour
-William Blake

Çevrimdışı Son

  • *
  • 35
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gözcü
« Yanıtla #5 : 23 Eylül 2011, 18:46:30 »
 Gerçekten hoş bir yazı. Sakallı adamlardan neye gönderme yaptığını anlayamadım ama güzel gene de. Ve duygulandım sanırım. Arka planda "Braveheart" yerine "Enya only time" çalıyordu onunda etkisi olabilir elbet. Kalemin açık olsun.

Çevrimdışı zçaiqü

  • **
  • 76
  • Rom: 5
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gözcü
« Yanıtla #6 : 28 Eylül 2011, 12:29:32 »
Çok beğendim. Bana Onur Ünlü senaryolarını hatırlattı. Tebrikler.

Çevrimdışı Raisor

  • ***
  • 793
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gözcü
« Yanıtla #7 : 28 Eylül 2011, 14:34:31 »
Sakallı adamlardan neye gönderme yaptığını anlayamadım.


Gönderme yoktu. Sadece bir tasvirdi.
Vahşet her yanda ulu orta sergilenirken,

Sevişmek için saklanmak zorunda kaldığımız bir Dünyada yaşıyoruz.

-John Lennon.