Deniz Atı’ndan görünür gökkuşağı.Gökkuşağının renkleri
martılara düşer.Renkler martının kanatlarından
dökülür,vapur üzerinde gölgeler oluşturur.Martı yansımaları
denize akıp maviliği içer kana kana.Düşlerden merdiven
kurulur,yükselir havaya.Gecenin mercanımsı dokusuna yükünü
bırakır.Gece,madenlerinde işler.En nadide olan vagonlarının
birinde,en güzeli bir diğerinde,en çekici olan da
üçüncüsünde... Hepsinden ’acayip bir mücevhe’r bahşeder
İstanbula.Yıldız ve aya verir.’Acayip bir mücevher’
hüzmelerle taşınır.Onu bir Kız Kulesi boynuna takar bir de
ilk aşkı...
ve
Bu şehir ona çok ıssız görünüyordu.Gecenin orta yerinde bir
başınaydı.Bu şehrin ve zamanın şarkısı dilindeydi.Şarkının
vokali ekolu,solosunun akustiği bozuk ve tınılarında ne
baritonluk ne de tizlik vardı.Tıpkı bir kapı gıcırtısının
en yüksek oktavdan en düşük perdeye düşmesi gibi şarkı
havayı tırmalıyordu.Orhan yine aynı yalnızlık yolunda
yürüyordu.Havada hiç bir narinlik ya da kırılganlık
gezinmiyordu.Gözlerine hafiften alacakaranlık
tünemişti.Bakışlarını uzatmış donuk şehri seyrediyordu.Bu
şehirde günler onun için tatsız tuzsuz geçiyordu.Bu yüzden
içindeki sevinç hep sıska kalıyor ama karamsarlığı
şişmanlıyordu.Onun için sadece şehir değil her hangi bir
şey Ezgi’nin yokluğunda bir anlam ifade etmiyordu.Her
zamanki gibi soğuk,şehri asmış ve ayazı da tekmeyi
vuruyordu.
Bu iki bölüm İlk Aşk' a dair
...
"tahta kap(ı)lı ruhunda
çentiklediği hırsının kıymıkları
biçim biçim biçilmiş
başucunda emanet tutkuları
tiratla istiflenmiş kurallar dükkanında
tozlu antikalara dönmüş
raflarda ,unutulmuş hicranları"
Derya'nın adımladığı yolun kenarlarında her türlü çiçek
vardı. Çiçeklerin rayihaları birbirine karışıyordu.
Çiçekler onun karamsarlığını içine alıyordu. O, çeşit çeşit
rayihalarla dolu bahçe yolunda uzun saçlının bulunduğu eve
gülümseyerek gidiyordu. Ama o çiçeklerin kapının amaçlarına
büründüğü bir yanılsama olduğunu anlayamadı. Kapı çift
kanattan bütünlüğe dönüp tek bir nesne haline geldi. Derya,
merdivenlere adım attığında kapıda resimler oluşuyordu. O
resimler Derya'yı arkadan vuracak dalgalara gebe olan
gelecek fırtınasının sancılarıyla oluşacak olan günlerin
görüntülerini giyeyecekti. Ve o günlerin oluştuğu siyah
gelecek plesentasının: balkondan ona gülümseyen kişinin
karşıt geçitteki Selin'in(korkularının) aşka dönüşmüş hali
olduğunu anlayamayacaktı. Kapıdaki dikmeler, Derya'nın
geçmişinin önyargının nezaretine düşmüş sevgi nöbetleriyle
dışarda bulunan gelecek arasında kalan parmaklığın dönüşmüş
haliydi. Dönüşümün bir kısmında aşk vardı. O aşk; ev ile
kapı arasında çiçeklerin küle dönmüş ya da dönmekte olan
kokularının zincir misali birbirine eklenmesiyle bir hat
oluşturacaktı. Ve o hattın içinden aşk akıp evin dış
kısmına nüfuz edip Derya kapıdan girdiği anda evin her
tarafını örümcek(korku) ağları gibi kaplayacaktı.
bu da Kuyu' ya dair...
Eleştiriniz için teşekkür ederim... Bakalım umarım bitirebilirim 3 ana karaktere dair bir kaç düzenlemeyle başlangıç hazır Ana Roman üzerinde çalışıyorum bir de Memduh var ama ona dair bir bölüm yazmadım... Artık Romanın ana bölümünde ilerleyen kısımlarında ona dair bir bölüm açarım... Betimleme konusunda elim açıktır baya cömertim o konuda
