Kayıt Ol

Özgecan Aslan

Çevrimdışı Hurin

  • ****
  • 1478
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Özgecan Aslan
« : 14 Şubat 2015, 23:26:37 »
Hepimiz bu acı olayı biliyoruz, tekrar açıklama ihtiyacı duymuyorum.

Bu fiili gerçekleştiren toplumumuzu lanetliyorum. Helak olmayı ve bulunduğumuz aşağılık durumdan daha aşağı durumda olmayı hakettiğimizi düşünüyorum. Ya benim kız kardeşim olsaydı ya benim sevdiğim insan olsa idi yada benim kızımın başına gelse böyle birşey ne halde olurdum diye düşünüyordum.

Toplum ne zaman böyle oldu, ne zaman onuru, gururu ve terbiyeyi bıraktık sorularını sormak bence anlamsız. Her zaman böyleydi durum ancak bu kadar çok bu kadar pervasızca değildi belki de.

Hüseyin Üzmez davasından beri bir utanmazlık sardı insanları. Kadınlar hiçbir  şey yapmamış olsa da suçlu pozisyona sokuldular. Bir takım insanlar kadınları evlerden çıkarmamanın bu işin çözümü olacağını söyleyecek kadar köpekleştiler.

Türk kadını Hakanı yokken toplumuna liderlik eden erkeği ile cenge giden bireylerdi. Cahilleşen, din adı altında araplaşan insanların çoğalması bizim ne olduğumuzu unutmalarına sebep oldu.

Ancak Kadın annedir, kız kardeştir, abladır kısaca candır. İlk defa bir insanı gerçekten öldürmeyi düşündüm ama yavaş ve acılı bir ölüm olmalı bu katilin ölümü. Tecavüz etmek, DNA'ya ulaşılmasın diye elleri kesmek ve yakmayı nasıl bir insan düşünebilir.

İnsanlığını unutmuş, ne dinde ne terbiyede yeri olmayan davranışlara bu kadar açık olan insanlar nasıl türeyebildi. Dürüst insanlar ne zaman bu insanlara her istediğini yapabilme serbestliğini tanıdı?

Kadın veya erkek birinin tacize uğradığını gördüğümde hemen yardımcı olmaya çalışıyorum ve bu tür aşağılık yaratıklar korkup kaçıyorlar. Bu fiillere yapan kadar yapılmasına göz yuman insanlar da katildir.

Rahmetli İsmet İnönü'nün dediği gibi "Bir yerde namuslu ve dürüst insanlar, namussuzlar ve yalancılardan daha cesur olmadıkça, orada kurtuluş yoktur."

Rıhtım ahalisi, haksızlık, taciz ve aşağılık bir olay gördüğünüzde asla başınızı çevirmeyin, mazlumun yanında olun.

Okuduğunuz kahramanları hatırlayın; Raistlin Majere olun, Harry Potter olun isterseniz Aragorn olun, ne isterseniz o olun ancak haksızlığa yüz çevirmeyin. Belki sizinde canınız yanar, yüzünüz morarır en kötüsü siz de canınızdan olursunuz ancak yüzünü çevirirseniz bundan daha beteri olursunuz, siz de o katilden veya tacizciden farkınız kalmaz.

Sinirimi çıkarabileceğim bir yer bulamıyorum, içime atamıyorum o yüzden burada ne düşündüysem aynen yansıttım. Umarım yönetim ne düşündüğümün farkındadır ve bu başlık kaldırılmaz.


Lacho Calad!, Drego Morn!
Flame Light! Flee Night!

Çevrimdışı magicalbronze

  • *
  • 4075
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Özgecan Aslan
« Yanıtla #1 : 15 Şubat 2015, 02:15:53 »
Şu sıralar özellikle Twitter üzerinden dolanan İdam Cezası Geri Gelsin söylemine kesinlikle ama kesinlikle katılmıyorum. Mevcut hükümetin ve benzerlerinin kafa yapısı devam ettiği sürece gelecek bir idam kararı yine bunlara değil, bana-sana gelecektir. Ayrıca, bundan da öte, idam bu kişiler için kolay bir kurtuluş olacaktır.

Herkesin görüşleri farklı. Karşı tarafta çekecekleri ceza, hangi inanışta olursa olsun baki. Fakat ondan önce, burada çekmeleri gereken bir ceza var. Müebbet olayından bahsetmiyorum. "Öldürün bizi," demelerine neden olacak işlemlerden bahsediyorum.

Her konuda hümanistim. Her daim empati kurabilirim. Her zaman "Ama belki de böyle düşünüyorlardı..." düşüncesiyle yaklaşabilirim.

Ama buna asla.

Bu vahşeti ne olursa olsun savunmak, "Yahu yapmışlar bir yanlış, biz de onlar gibi olmayalım," diyerek yargılamamak düpedüz o kişilere verilecek ödül olacaktır.

İran ve rejiminden nefret ediyorum. Hiçbir zaman yaptıkları uygulamaları tasvip etmedim. Fakat ilk defa, bu tür cezaları ibret olsun diye halkın önünde ifa etmelerine sıcak bakıyorum. Tekrar söylüyorum, ölmelerine karşıyım. Bu kadar kolay şekilde gitmelerine izin verilmemeli. Fakat ölümden beterini de en iyi onlar bilirler. Vicdanı, ahlakı, aklı olan herkesin kabul edeceği bir gerçek var.

Daha da devam edersem ileride utanacağım bir şekle sokabilirim yazıyı. Burada bitiyorum.

Tek istediğim, o kızın gözlerine tekrar bakın ve unutmayın. Hiçbir zaman unutmayın.
"Her neyse sahip olunan, doğar ve ölür.
Bu nefsi müziğin içinde sıkışmış herkes
İhmal eder ölümsüz aklın harikalarını."
- William Butler Yeats, "Sailing to Byzantium "

Çevrimdışı

  • ***
  • 403
  • Rom: 7
  • ☆★
    • Profili Görüntüle
Ynt: Özgecan Aslan
« Yanıtla #2 : 15 Şubat 2015, 02:28:10 »
Elim çok klavyeye gitti hatta bu başlığa yazdım ama sonra göndermek yerine sayfayı kapatıp çıktım. Çünkü yazdığım hiç bir şeyin, herhangi bir şeyi değiştireceğini düşünmüyorum. Bizim ne Harry Potter'lara ne de Aragorn'lara ihtiyacımız var. Bu ülkenin tek ihtiyacı daha çok insan; bilinçli, eğitimli, insan gibi insan yani yoksa insan kabuğunda yaşayıp giden mahlukat çok. Adaletin olmadığı ülkemizde o canilerin gerektiği gibi cezalandırılmayacağı da malum. En kötüsü de, bu durum nasıl değişir hiç bir fikrim yok. Çağ üniversitesinde okuyan çok samimi arkadaşlarım var, ben onlardan biri olsaydı ne olurdu diye düşünürken, Özgecan'ın ailesini hayal dahi edemiyorum. Allah yardımcıları olsun. Olayın ayrıntılarını okuyan ben, okuduklarımın etkisinden hala kurtulamadım.
İt was one of those March days.
When the sun shines hot,
And the wind blows cold.
When the summer in the light,
And winter in the shade.

Çevrimdışı Light

  • **
  • 359
  • Rom: 7
    • Profili Görüntüle
Ynt: Özgecan Aslan
« Yanıtla #3 : 15 Şubat 2015, 02:56:07 »
Bu olayın din veya ahlak olgularıyla alakası olduğunu düşünmüyorum. Bu kişiler hastalar, ''ruh'' hastalarılar. Varlıklarında ''insanlık'' diye bir kavram kalmış mı bilmiyorum.

''Biz bu insanlara normalde yardım etmeliyiz değil mi? Çünkü hastalar.'' denilir mi peki? Benim demeye dilim varmaz çünkü yalan söylemiş olurum. İnsanlıktan çıkmışlar artık, yardım yetersiz.

Benim görüşüme göre hayatları artık sonlanmalı; ne bizim nefretimiz beslenmeli, ne onların varlığı.
Ben yapılan bu olaydan nefret ediyorum bu varlıklardan değil, bu varlıkları yetiştiren ve onlara empati duygusunu, düşünme yetisini kullanmayı, insan olmayı öğretmeyen yapıya lanet okuyorum. Zira bunlar ülkede tek değil, ortaya çıkartsan sürüsüyle mevcut.

magicalbronze'un dediği gibi, ben de her konuda hümanist yaklaşmaya çalışırım, yetersizse zaten insanlık dışı bir şeydir. Bu bilinçli empati duygusunu bana öğreten annemdir, kitaplardır. Onlara öğreten yoksa suçlayamam sadece hızlı bir şekilde silinip gitmelerini umarım.

Ekşi'de de bayağı bir giri bulunmakta, bu girileri okuyunca -ki bunlara örnek giri- ve rahmetlinin yerine, ailesinin yerine koyduğunuzda kendinizi; ne bileyim, assak da kessek diyor insan, sonra kendinden utanıyor... Bu yozlaşmış yapıda bir tuğla olmamak için kendini zorluyor insan.

Bu yorumum ne yergi ne de empati kurmaya çabaladığım bir yazı, sadece gördüğüm acı gerçekler.

Edit: Yanlışlıkla ''adamlar'' yazmışım.
Alıntı yapılan: W.S.
Yet do thy worst, old Time; despite thy wrong
My love shall in my verse ever live young.

Çevrimdışı Acmert

  • **
  • 268
  • Rom: 24
    • Profili Görüntüle
Ynt: Özgecan Aslan
« Yanıtla #4 : 15 Şubat 2015, 09:04:05 »
Hapishanelerdeki şişleme olayının devam ettiğini umuyorum.

Çevrimdışı Sayhh

  • **
  • 189
  • Rom: 15
  • Her şey başladığı yere döner.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Özgecan Aslan
« Yanıtla #5 : 15 Şubat 2015, 14:46:51 »
Huzurlu ve güvende olacağı bir yerdedir artık umarım. Hiç kimse, sevdiklerinden uzakta ve korku içinde ölmesin.

Kadın; anne, kız kardeş ve eş olmaktan önce insandır. Tarif ederken bile erkeklere göre konumlandırıyoruz, elimizde değil. Kadının ve erkeğin, kadınlara bakışının değişmesi gerektiğini düşünüyorum. Öncelikli olarak yapılması gereken bu.

Şiddet, şiddeti doğurur. Bir erkekten korunabilmek için başka bir erkeğe muhtaç olmak ise onur kırıcı. Yine de böyle olaylar karşısında yüzlerini çevirmeyip müdahale edenler, iyi ki varlar.

 

Çevrimdışı Grayswandir

  • ***
  • 815
  • Rom: 14
  • You may have heard of me.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Özgecan Aslan
« Yanıtla #6 : 15 Şubat 2015, 14:51:33 »
Bir şey yazmayı, konuşmayı sinirlerim kaldırmıyor artık. İdam cezasının geri gelmemesi gerektiğine katılıyorum ama. Ölüm böyleleri için kurtuluş olacak. Eğer ki gerekli cezayı alırlarsa, hangi cezaevinde olursa olsun, bunları bekleyen bir adalet var. Şiddeti savunuyorum, evet. İnsani yollarla adalet sağlamaya çalışmak, ancak kişinin azıcık da olsa insanlığı kalmışsa geçerli olabilir.

Ha, bunlara uygulanacak şiddet çözüm mü? Değil elbette. Olması da gerekmiyor zaten. Benim derdim çözüm bulmak değil, cezalandırmak. Bu adamlar acı çekmeli. Çok acı çekmeli hem de. Ölmemeli, ölmek için yalvarmalılar; çektirdikleri acının onlarca katını çekmeden ölmelerine izin verilmemeli. Benim adalet duygum ancak bu şekilde bir nebze olsun tatmin olabilir. Merhametin de fazlası zarar, böyleleri de en ufacık merhameti dahi hak etmiyor.

Şurada anlatılmış, yazılanların hepsinin gerçek olduğunu söylüyor yazar, ki öyle olduğunu umuyorum. Böyle bir yerin var olması içimi rahatlatıyor.

Bir de şu var elbette: Siz hakikaten hâlâ daha bir çözüm bulunabileceğine inanıyor musunuz?
In the beginning the Universe was created.
This has made a lot of people very angry and been widely regarded as a bad move.

#hayır

Çevrimdışı TheWalkingIdeas

  • **
  • 348
  • Rom: 12
    • Profili Görüntüle
Ynt: Özgecan Aslan
« Yanıtla #7 : 16 Şubat 2015, 09:25:08 »
Öfkeyle kalkan zararla oturur deyip olayın sıcaklığı ile mesaj atmayı doğru bulmadım, o yüzden bekledim. Bu haberi yada benzeri haberleri görünce şaşırmamaya başlamış olmam beni ürkütüyor.  İnsan haklarına aykırı bir durumun, cinayet olsun veyahut söylemeye bile utandığım tecavüz olsun tartışmaya açıklığı yoktur. Sokakta oyun oynarken kendi polisi tarafından gaz fişeğiyle öldürülen çocukların olduğu bir ülkede kimse kimseyi değer yargıları, dış görünüşü ve yaşayışı bakımından eleştirme hakkına sahip dahi değildir. Biyolojik olarak bu canilerle aynı isimle "homo sapiens" olarak adlandırılmaktan utanıyorum. Olması gereken "insanlık" tanımından gerçekten uzak yaşıyoruz.

Bazı arkadaşların idamın tekrar yasal olması yönünde istekleri olduğunu görüyorum. Böyle bir durum ancak ve ancak kendi kuyumuzun kazılması anlamına gelebilir. Özgürlükten ve özellikle ifade özgürlüğünden gittikçe uzaklaşırken... Düşüncelerini açıklarken bile -kesinlikle korkmadan- tedirginlik içinde olan biri olarak yarın öbür gün asılanın ben olmayacağı konusunda ciddi şüphelerim var. Bazılarınızın haklı olarak dediği gibi idam o ve onlar gibi olanlar için ancak kurtuluş olur. Hümanist biri olarak her ne kadar o -katilden bahsediyorum- ve onun gibilerden nefret etsem de halk önünde işkence görmesini isteyip izleyecek kadar cani olamıyorum. Ona verilecek en büyük ceza ölene dek kötü hapishane şartlarında kendi başına bırakılması, asla ve asla bahçeye çıkartılmaması, güneş yüzü gördürülmemesi ve herkesle iletişiminin kesilmesi olur. Tam anlamıyla saf bir yalnızlık.

2000'li yıllardan itibaren kadına şiddetin, ırza geçmenin, cinayetin, ırkçılığın ve toplumsal bölünmenin arttığı aşikar. Neden 70'lerde 80'lerde 90'larda bu kadar fazla değildi diye oturup düşünmek gerek. Siyasetten nefret eden biri olarak söylüyorum, lütfen herhangi bir siyasileştirme düşünmeyin. İnsanlara zorla empoze edilmeye çalışılan "din ve ahlak" kavramlarının toplumda ortaya çıkardığı bozuklukları yaşadığımızı düşünüyorum.

"Sahtekârlığın evrensel düzeyde egemen olduğu dönemlerde, gerçeği söylemek devrimci bir eylemdir."

Çevrimdışı Auguste Dupin

  • **
  • 84
  • Rom: 8
  • geceleri esen terör
    • Profili Görüntüle
Ynt: Özgecan Aslan
« Yanıtla #8 : 29 Mart 2015, 22:29:43 »
Bu konuda kadınlara söyleyeceğim hiçbir şey yok. Benim sözüm ancak erkeklere olabilir, o da bir defaya mahsus. Çünkü ben bir erkek olarak bana toplum tarafından yapmam dayatıldığı gibi her alanda varlık göstermek, öne çıkmak, liderlik etmek yükü altında hissetmek istemiyorum kendimi. Bu ne olduğum, ne de olmak istediğim insan tipi çünkü. Tam tersine, böyle olmadığım için kendimi bilmeye başladığım zamandan beri ataerkil toplum tarafından dışarı itilen ve bunun zorluklarını yaşayan biriyim zaten.

Dolayısıyla erkeklerin de toplum baskısı ya da o toplumsal erkeklik rolüne bürünme motivasyonuyla, aslında tamamen içlerindeki gizli ataerkille farkında olmadan ürettikleri, ama hiç anlamadıkları, hayatlarının hiçbir döneminde deneyimlemek zorunda kalmadıkları ve dolayısıyla gerçekten hissetmedikleri söylemleri üretmelerini, sosyal medyada, eylemlerde meydanlarda şurada burada bağırarak bunun “bayraktarlığını” yapmalarını ne samimi ne de işlevsel buluyorum.

Toplumda bir erkek olarak mutlak surette otorite sahibi, güçlü, zeki, akıllı, korumacı, özgüvenli, özgür, savaşçı, lider, korkusuz, mert, onurlu, duygusal olmayan, bilen, kontrol eden olmak zorundasınızdır. Kadınlara ne kadar kendilerini saklamak öğretilirse, erkeklere de bir o kadar öne çıkma rolü öğretilir. Yoksa kadına benzersiniz, kadın bunların tam tersidir topluma göre. Bu yüzden toplumun gözünde “erkek” olabilmek için her an her saniye bunlara sahip olduğunuzu tekrar tekrar kanıtlamanız gerekir. Kadın kendini sakladığı yerde kendi özünü, karakterini inşa eder, kimsenin de haberi olmaz. Erkek ise bu belirlenen role girmeye ve onu sergilemeye çalışırken kendi özünü oluşturmaktan vazgeçmek zorunda kalır. Haliyle bu rol yara aldığında, eksildiğinde, altından kendine ait bir karakter çıkmaz. Yalnızca ortaya çıkan bu zayıflığını kapatmak için başvurabileceği şiddet çıkar.

Eğer bunun sahiden farkındaysan, eğer sahiden böyle bir sıkıntı yaşıyorsan, rolünün farkına vardın, böyle birisi olmak istemediğine, kendi karakterine sahip olmak istediğine karar verdin ve şimdi buna izin vermeyen, ille de olman gereken rolü tepene bastıran ataerkilin baskısını üzerinde sahiden hissediyorsan, bir erkek olarak yapabileceğin en iyi şey başını eğip sessizce beklemek, söz söylemeyi bu baskıyı doğdukları andan itibaren senden çok yaşayan kadınlara bırakmak, kendini defalarca gözden geçirmek, söyleminde bir ayrımcılık varsa sessizce düzeltmeye gayret etmek. Bir kez olsun öne çıkmayarak, toplumun erkeğe dayattığı öne çıkma ve göz önünde olma rolünü reddetmek. İlla bir katkım olsun istiyorsan göz önünde katkıda bulunmayarak, bir parçası olmak istiyorsan göz önünde bir parçası olmayarak, bu rolü bu rolün birincil mağdurlarına bırakarak hareketin parçası olabilirsin, kendi içinde. Çünkü değişmesi gereken şeyler öncelikle erkeklerin kendi içlerinde, kafalarında. Onu içselleştirmiş olan kadınları kadınlar kendi aralarında iyileştirirler zaten. Erkek olarak illa öne çıkıp kendini göstereceksin, liderliği eline alıp kadınları susturacak, herkese kadın haklarının nasıl savunulacağını ve ataerkilin nasıl yıkılacağını öğreteceksin, ve bunun tam da en nefret edilen davranış, tam da ataerkilin dibi olduğunu hiç anlamayacaksın. Bu görüntü, bu farkındasızlık, bu kendini bilmezlik sadece beni utandırıyor ve midemi bulandırıyor.

Suçlu linç etmeli, kesmeli, yakmalı, taşlamalı, insan parçalamalı vahşet fantezilerinizle de gelmeyin bana lütfen. İnsanları birer katile, tecavüzcüye en az dönüştüren insan yetiştirme biçimlerinizle ve sosyal eşitsizliği gideren toplumsal düzen önerilerinizle gelin. Bir bebekten bir katil yarattıktan sonra onu linç etmek ve vicdan rahatlatmak çok kolay. Ama arkadan sürekli yenileri geliyor, yenilerini yetiştiriyorsun. Yanlış yetiştirdiğimiz kaç insanın daha birilerinin canına kıyması ve bizim onlardan kaç tanesini daha linç etmemiz gerekecek yetiştirme sistemimizi değiştirmemiz gerektiğini akıl edene kadar? Benim vicdanım komple bu toplumsal vahşeti kaldırmıyor artık, ne korkunç suçları, ne vahşi cezaları. Her korkunç haberden sonra en baştan aynı süreci yaşıyoruz. Bıkmadık mı? Oysa o insanları da çok farklı yetiştirip kazanmış olabilirdik. O yitip giden hayatlara da yazık olmadı mı? En baştan yanlış yetiştirip bu insanları biz kaybettik. Onlar başka insanların yitip gitmesine sebep oldular,  başkalarına yazık ettiler. Biz de kendi toplumsal eserimizi linç ederek öldürüp yokettik. Sürekli açık veriyoruz,  ama hala sistemimizde hiçbir problem yokmuş gibi davranıyor ve sorunu başka yerlerde arıyoruz. Ayrıca, suçluya "insan değil" diyerek istediğiniz muameleyi yapabileceğinizi sansanız da, her ne kadar onu kendinizden daha aşağı bir yere koymaya çalışsanız da, her ne yapsanız da o bir insan. O da bizden biri. İçimizden biri. Ne korkunç değil mi. Ona yüklediğimiz hiçbir küçümseme sıfatı bu gerçeği değiştirmeyecek. Tıpkı onu bu şekle sokanın bizim toplumumuz, adaletsizliğimiz, eğitme şeklimiz, yetiştirme biçimimiz olduğu gerçeği gibi. Bunu görmezden gelmek ne kadar da işimize geliyor.

“House”
Sometimes I think it’s like I live in a big giant head on a hilltop
made of papier mache, a big giant head of my own head.
I polish the eyes which would be windows, or
mow the lawn, I mean this is my house we’re talking about here
even if it is a big giant papier mache head that looks just like mine.
And people who go past
in cars or buses or see the house the head on the hill from trains
they think the house is me.
I’ll be sleeping there, or polishing the eyes, or weeding the lawn,
but no-one will see me, no-one would look.
And no-one would ever come. And if I waved no-one even knows it was me waving.
They’d all be looking in the wrong place, at the head on the hill.
I can see your house from here.
-Neil Gaiman