-III-
-Kızıl-
Kızıl, güzel ve düzgün vücutlu bir kadındı. Saçları kızıl, dudakları dolgun ve göğüsleri erkeklerin ikinci defa bakacağı kadar yuvarlaktı. Yatakta bir takım fetişlere sahipti, ama bunun dışında o gece erkeğin yanında uyumak için onları rahat ettirmekten de çekinmezdi.
Kızıl, yalnız uyumaktan korkardı. Kızıl aynı zamanda aynı kişiyle uyumaktan da korkardı. Tıpkı yaşlanmaktan, ölmekten, kalem ve yeni kitap kokusundan korktuğu gibi. Şehir ona çok şey göstermiş, çok daha fazlasını yaşatmıştı. Ve bu ona yalnızlık hissini sanki en doğru hismiş gibi hissetmesinde yardımcı olmuş, onu sarmalamış ve kalbine kadar ulaşmıştı.
Şehri tanıyordu Kızıl. Aslında, şöyle desek daha doğru olur: Şehre aşıktı Kızıl. Onu gördüğü ilk andan beri ondan vazgeçememiş, daima onunla olmak istemişti. Bırakamayacağını anladığı nadir şeylerdendi Şehir. Her gece şehir farklıydı, yine de aynıydı. Bu onun için korkutucu olduğu kadar güzeldi. Rahatlatıcı. Bir piyanonun ince seslerinin yanına giden sert ve soğuk notaydı şehir onun için. Yatağına attığı her erkeğin tersine, şehir soğuktu, şehir ondan kaçıyordu.
Yüzükdeki hafif çillerin yanında, küçük siyah bir ben vardı Kızıl'ın. Bir erkek ne zaman öpmeye kalksa, ilk oradan başlarlardı genelde; "Bu geceliğine bunu görmezden gelebilirim" diyorlardı sanki. Bu onu rahatsız etmiyordu. Yaşayacağı gecenin sonunda uyuyacak bir yeri olduğu için mutluydu daha çok. Hiç evlenmemiş, hiç sevmemiş, hiç çocuk istememiş ve ailesini hiç tanımamış bir kadın için fazla rahattı aslında.
Hiç para sıkıntısı çekmemiş, istediği şeyi istediği zaman yapabilmişti. Sigara içmeyi uzun zaman önce bıraktığını hatırlıyordu, ne zaman olduğu konusunda pek bir fikri yoktu. O kadar da yaşlı sayılmazdı; unuttuğu şeylerin suçunu daima kendisine atardı. Bu kovalamacanın, kurtulma çabasının ve güven arayışının yanında, Kızıl üşüyordu. Her gece, o yatakta, ondan bir derece daha yüksek bir vücut sıcaklığına sahip bir erkeğe ne kadar sarılırsa sarılsın üşüyordu.
Asla odasının penceresini kapatmazdı. Üşüyordu ama buna rağmen kapatmazdı. Şehrin onu sardığı hissine bayılıyordu Kızıl.
Asla odasının kapısını açık bırakmazdı. Geceleri asla odasından çıkmazdı. Şehrin o kapıdan gireceğinden korkardı Kızıl.
Hiç bir şeye sahip olmamış, hiç bir zaman bir şey yapma ihtiyacı duymamıştı. Sigara kullanıyordu veya kullandığını sanıyordu, ama ne zaman ve ne kullandığı hakkında pek bir fikri yoktu. İçip içmediğinden emin olamadığında kendi kendine konuşur, sonra da deli olduğunu düşünürdü. Bu durgunluğun, teslim çabasının ve korkunun yanında, Kızıl sinirleniyordu. Her gece, o yatakta, ondan iki kat daha büyük bir adamın etlerini ne kadar parçalarsa parçalasın, sinirleniyordu.
Yüzündeki pembeliğin yanında, neredeyse tamamen beyaz bir teni vardı Kızıl'ın. Bir kadını ne zaman öpmeye kalksa, karşıdakinin ne kadar renkli olduğunu fark ediyordu; "Ne kırmızı bir tenin var." der gibi bakıyordu. Bu kızıl rengi onlardan alırken rahatsız olmuyordu. Günün sonunda o kızıl rengin kendi teninde olduğuna mutluydu daha çok. Hiç durmamış, hiç yalnız kalmamış, hiç yaş ayrımı yapmamış ve ailesinin öldüğünü bilen bir kadın için fazla korku doluydu.
Kızıl'ı tanıyordu Şehir. Aslında şöyle desek daha doğru olur: Kızıl'ı yaratandı Şehir. Onu tanıdığından beri asla yalnız bırakmamış ve daima ona acı vermişti. Şehrin bağımlılığıydı Kızıl. Her gece daha deli, her gece daha sakin ve daha vahşi oluyordu. Onun için güzel olduğu kadar canlıydı, ondan baslenebileceği kadar. Bir kemanın hızlı iniş çıkışları gibiydi Kızıl onun için. Şehrin ona sunduğu her kurbanın aksine, Kızıl onun kölesiydi, Kızıl onu beslemek için her şeyi yapardı.
Kızıl, birisiyle uyanmaktan korkardı. Kızıl aynı zamanda aynı kişiyle uyanmaktan da korkardı. Tıpkı şehirden, yaşamaktan, sudan ve ateşten korktuğu gibi. Şehir ondan pek çok şeyi saklamış, çok daha fazlasını fısıldamıştı. Ve bu ona korku hissini sanki en coşkulu, en mutluluk verici hismiş gibi yaşamasına sebep olmuş, onu sarmalamış ve beynini zehirlemişti.
Kızıl, güzel ve düzgün vücutlu bir kadındı. Saçları kızıl, dudakları dolgun ve göğüsleri erkeklerin ikinci defa bakacağı kadar yuvarlaktı. Yatakta bir takım fetişlere sahipti, ama bunun dışında o gece erkeğin yanında uyumak için onları rahat ettirmekten de çekinmezdi.
Taslaklar/#665
-Harry G. Jennings