Ender’in Oyunu’nun adını çok uzun zamandır duyuyor ama okumaya bir türlü fırsat bulamıyordum. Nedenlerinden biri vakitsizlikti elbette, diğeriyse kitabın 6:45’ten çıkmış olduğu gerçeği. Gel gelelim dün hiç beklemediğim bir anda kendimi kitaba başlarken buldum ve iki gün içerisinde okuyup bitirdim.
Orson Scott Card sahiden de takdire şayan bir iş çıkarmış ortaya. Andrew “Ender” Wiggin’in maceraları başından sonuna dek keyifle okunuyor. Bizi kurgunun orta yerine atması ve her şeyi Ender’in büyümesine tanık olurken satır aralarından öğrenmek bayağı zevkliydi. Ender’i ve arkadaşlarını tanımak, Savaş Okulu’ndaki “oyunlara” şahit olmak, diğer çocuklarla ilişkilerini görmek… Küçücük bir çocuğun büyük bir komutan oluşunu adım adım izlemek. Cidden güzeldi. Eros’taki savaş simülasyonuyla ilgili hakikat de beklenmedik ve bir o kadar da şaşırtıcı geldi bana. Kısacası sevdim!
Bununla birlikte kitap kötü editörlük ve dizgi hataları bakımından tam bir 6:45 örneği. Okuduğum kitap yeni kapaklı, “ikinci baskı” olanı. Buna rağmen hatalar inanılmaz seviyelerde geziyor. Birleşik yazılan –de’leri, yanlış yerde kapatılan tırnakları, bazı yerlerde Türkçeleştirilen bazı yerlerdeyse İngilizce yazılan isimleri, hatalı çevirileri vs geçtim; dizgi hataları onlardan çok çok daha korkunçtu. İşte birkaç örnek:
Varhğm (varlığın)
Şeninle (seninle - en az 20-30 kez ama)
Ender VViggIn (Ender Wiggin - en az 20-30 kez de bu)
Rıza bir kâğıt uzattı. (Kıza bir kâğıt uzattı.)
Icaimasına yetecei< l<adar (kalmasına yetecek kadar)
bıı \ ere (bir yere)
Özetle William Gibson ve Philip K. Dick’ten sonra Orson Scott Card da kitapları 6:45’ten çıktığı için derin üzüntü duyduğum yazarlar arasına girdi.