Künye: Adı: Yıldız Gemisi Askerleri
İngilizce Adı: Starship Troopers
Yazar: Robert A. Heinlein
Türü: Askeri Bilimkurgu
Yayın Yılı: 1959
Türkiye Basım Yılı: 2016
Sayfa Sayısı: 306
Türkçe Basımı: İthaki Yayınları
Türkçe Çeviri: Öznur Özkaya
Tanıtım: Bireyleri, ait oldukları toplumu koruma, muhafaza etme ve ileriye taşıma gayesi ile sorumluluk sahibi yapmak; sorumluluktan kaçanları da ayıklamanın ideal bir yolu da: Görev süresinin en az iki yıl olması kaydıyla yapılan askerlik hizmetidir.
Terran Federasyonu, sivilinden, askerine, bu basit ama işleri, medeniyeti sürdürecek düzeyde işler vaziyette tutan sistemiyle, başka yıldız sistemlerine açılmıştır. Bir yandan, kimi dost kimi düşman yabancı medeniyetlerle karşılaşırken bir yandan da, Terran kolonileri kurarak, insanoğlunun başka yıldızlarda da varlığını sürdürmesi sağlamaktadır. Siviller ise ordunun getirilerine rağmen, onu, insan ve kaynak israfı olarak görmektedir. Bu sivil cahilliğinin aksine, ordunun içindeki has olanlar bilirler ki, askerlik kurumu, gene insandan gelme ve insan içindir. Varlığı ile insanlığın unuttuğu ya da gelecekte karşılaşacağı tehlikelere karşı, ona koruma sağlar. İnsan doğasından gelme tek bir amaca hizmet şekillenip, geçmiş deneyim ve bilgi birikimleriyle; araçlarda değişkenlik gösterip, özünde değişmeyen bir yapıdadır. Ve toplumu ayakta tutan diğer kurumlar gibi, vazgeçilmezlerdendir.
Liseden yeni mezun genç Rico'da, bir sivilden askere dönüştüğü yolda, askerliğin kulluğunu ve büyüklüğünü, aklı yettiğince tecrübe edecektir.
İnceleme: Askerlik vazifemin acemilik dönemlerinden kalma hatıramdır: Merakımın, cahilliğimin saflığıyla pekiştiği anda, tecrübeli subaya "Sivil olarak, askerlik hakkında nasıl daha çok şey öğrenebilirim?" diye sormuştum. Bana, "Asker olarak." cevabını vermişti. Eh, benim saf soruma doğrudan verilebilecek en iyi cevaptı bu. Yıldız Gemisi Askerleri'nde de, dolaylı yoldan asker oluyoruz denebilir. Askere dönüşen ana karakterin zihnine girip, askerliğin doğasını öğreniyoruz. Kitabın, üst okumada; askerliğin ve muharebenin, ne olup ne olamayacağı hakkında belli bir görüş kazandırttığına şüphe yok ve bu yüzden de, kimi eleştirmenlerin doğrudan anlatılanlara takılıp, kitabın "savaş güzellemesi" olarak hor görmesi de şaşırtıcı değil. Fakat ikincil bir alt okumada; insanoğlunun varlığını sürdürebilmek için çeşitli statülerde büründürüldüğü rollerin mevcut yapısı ve o rolleri layığıyla ortaya koymaya çabalayan bireyin, duygu ve düşüncelerindeki çelişkili ifadelerine, üstü kapalı olarak yer verilmekte. Bu ikincil anlamı gün yüzüne çıkarmak ise biraz gayret gerektiriyor.
Bodoslama girişimden sonra, her şeyi baştan alıp, adım adım Yıldız Gemisi Askerleri'nin yapısını aktarmaya çalışırsam, öne sürdüklerim daha anlaşılır olacaktır.
Öncelikle, yukarıda saydığım alt metinlere hizmet, Uzaylı Zeki Böcekler ile İnsanoğlunun son teknolojiyle donatılmış savaş zırhını kullanan Çevik Piyadelerinin arasındaki savaşın, kitabın merkezini oluşturmadığını belirteyim. Var olan çatışma kısımları bile çok az yer tutmakta. İlk başta, Böcek-İnsan savaşındaki tarafları aynı karenin içinde düşününce, manzaranın, tuhaf, hatta komik kaçabileceğini düşünebilirsiniz. Ama sandığınızın tam aksi söz konusu. Bunun sırrı, konunun gerçekçil ayrıntılarında. Vuku bulan çatışmalar, tarafların silah ve yöntemlerine uygun gerçeklikte işlenip, aktarılmış. Çatışmada ihtiyaç duyulan, dakiklik, sürat, doğru zamanda doğru yerde olma ilkesi ve bunları sağlamak adına, askerin aldığı emir ve eğitimlere sonuna kadar bağlı kalması gerekliliği bir yana; savaş meydanında vuku bulabilecek beklenmedik olaylar ve şans faktörü de mevcut. Savaşın doğasının olduğu gibi aktarılması, askerlik hakkında bakış açısı kazandırtma açısından, gerçeksel ve anlamsal olarak etkiyi kuvvetlendirmekte. Ucuz bir macera gibi duran hikâye taslağı, bu sayede daha ciddi bir tona bürünmüş.
Askerliğin, felsefesinden uygulamasına kadar ki süreçteki aşamaları, kısımlara bölünmüş durumda. Ve anlatıdaki kısımlandırma sistemi de, "Asker çatışmaya girmediği zamanları, o kısa ama mühim anda yapılması gerekeni yapması için kendini eğitime ve hazırlığa vakfeder." sözüne uygunca tasarlamış. Askeri felsefeyle yüklü uzun konuşmalar içeren kısımların ardından, ilgili görüşlerin mantığını, ister anlatıcı isterse de yaşanan an ve çatışmalarca tasdik edip, verilmek istenen bakış açılarının pekişmesi sağlanmış.
Bu tasarıyı, okuyucu olarak mekaniklikten uzak akıcılıkta takip edebilmemiz için de, savaşın en alt kademesindeki ana karakterimiz Rico'nun gözünden ortak edilmekteyiz. Geçirdiği dönüşüm sürecinde, askerlik hakkında hiç bir fikri olmayan gözlemciden (Sivil Riko), gözlediğinin zihnine girip (Muharebe de hayatta kalmak ve özel hayatında var olabilmek için asker olmaya çalışan Riko), oradan da, ilgili mantığın ta kendisi olarak yaşananları değerlendiren (Asker Riko) zihninde tanıklık etme süreci üstüne kurulu kitap. Rico'yla beraber, askeriliğin ve ordu yapılanmasının bilimsel mantığını, uzun belagatler eşliğinde işlenmiş konuşmalar aracılığında öğreniyoruz. Bu aktarımlar, anlatıcımız Rico'nun içinden geldiği sivil çevrenin, genel ideoloji üstüne belli bir entelektüel eleştiri getirecek meziyette olmaması neticesinde, sistemin bilirkişilerince bile, üstü kapalı olarak, "yeterli görüldüğü için kabul edildiği" ideolojiyi tartışmasız kılıyor. Genel sisteme mesafeli duranlar bile, alternatif düşünce yoksunluklarından ötürü, felaketler sonrası ya sisteme katılıyor ya da sistemi kuru kuru eleştiriyorlar. Mevcut sistemin işleyişine geri dönersem, değiştirilemez kurallarının uygulanabilirliklerini sınamaya gelince işin rengi değişiyor. Kuralların, yere, zamana ve kişisinin gayesinin, genel amaç ve hedef ile ne kadar örtüştüğü, yarar ve zararına göre değerlendiriliyor öncelikle. Kimi zaman esnetilip, kimi zaman da, kuralı esnetmemek için üretilmiş başka türlü kural ve yöntemlere uyulması gereksinimi doğduğunda, Rico'nun ve Anlatıcı Rico'nun kılavuzluğuna bağlı olan bizlerin aklı allak bullak oluyor. Bu kafa karışıklığının çözümü için, Rico'nun –ve doğal olarak okuyucu olan bizlerin- başvuru kaynağı, gene sistemin bilirkişileri olunca, hem anlatıda hem de hikâyede, ne olursa olsun kendini doğrulatan bir düzen karşımıza çıkıyor. Harbin öngörülemezliği düşünülünce, taarruzdaki askeri topluluk üyesinin, sonu ölüm dahi olsa, ait olduğu tarafın başarısını güvenceye alması için geliştirilen mantıksal askeri felsefenin, üstüne düşünmeden yürümemiz gibi içselleştirilmesi, savaşın doğasında uygunken; savaş dışındaki hayatı da şekillendiriyor. Farklı bir amaç için icat edilen mantık, hayatı algılamada Rico'yu -ve kitaptaki hayat görüşünü aktaran belagatleri ile bizleri de- yönlendirmeye başlıyor.
Bu yönlendirme, anlatıcımızdan da kaynaklanıyor elbet. Rico'nun, sorgusuz sualsiz, kendine sunulanları kabul etmesinin muharebe hazırlığı haricinde de sebepleri var çünkü. Gönüllüğe dayanan askerlik hizmetinde, sorumluluk alabilecek, asker olmaya elverişlileri seçebilme esası söz konusu. Ve öteki gönüllüler gibi aşağılanıp değersiz addedilerek, bir hiç olduğu, toplumda saygın bir yer edinemeyeceği imasına maruz kalan Rico'da endişeleniyor. Ardından, sabrının ve tanıdıklarının etkisi ile asker olabileceğini öğreniyor. İçine sürüklendiği bunalımdan tek çıkış yoluymuş gibi gözükmesinden sebeple, üstünde "ordu" yazan ilk gördüğü cankurtaran botuna kendini atıyor. Alakasız bir şekilde başlayıp, yapıp kurtulayım diye sürdürdüğü askeri eğitiminde, ailesince bile kendine ait bir hayat görüşü olması engellenmiş Rico için, kendini topluma ispatlama fırsatına dönüşüveriyor askerlik. Süreç ilerledikçe, asker olmak, yaşadığı toplumda varlığını önemsetip kendini anlamlandırmaya tekabül ediyor. İlk korkusu da, askerlik olmazsa bir hiç olacağına evriliyor böylece. Elindeki yegâne seçeneğin askerlik olduğu yanılsaması ile askeri kimlik daha da cazipleşiyor ardından. Ve vakti gelip, askerlik payesini elde edince, ait olduğu topluluğun selameti açısından, muharebe mantığının kuralları ile şekle şemale sokulmuş hayatta kalma içgüdüsüyle, bir silaha dönüşüyor. Sadece bu insan-silah kavramı ile varlığının değer gördüğü fikrine kapılıyor. Muharebe ya da muharebe dışı ve hatta özel hayatında, farkında olmadan, askeri kimliğini doğrulatmaya girişiyor. Yeterli bir asker olup olmadığının şüphesi, yeni gizli korkusu oluyor. Devamlı tabi tutulduğu sınavlar, ona askerlikte başka bir şey düşündürtmüyor. Bireyselliğinden gelme fikirleri ise askerliğe başvurmadan önceki halleri ile ham şekilde, hiç gelişmeden kala kalıyor. Askerlik harici görüş ve davranışları, hamlıklarından ötürü, basit, çelişkili ve basmakalıplaşıyor.
İşte bu yüzden, anlatıcımızın güvenilmezliği ile örtülmüş anlatıyı aralamak, biz okuyucuya düşüyor. Bunu da, ister belagat sanatıyla ileri sürülen fikirler olsun, isterse, Rico’nun tanıklık veya ifadeleri; mantıksal doğru ile belli bir görüşü haklı çıkarmaya yönelik çözüm veya cevapları işlemenin üç koldan gerçekleştirilmesi gerekiyor:
1) Mantıksal doğru vesilesiyle, sunulan çözüm veya cevabı benimsemek.
2) Çözüm veya cevabın uygunsuz gelmesinden ötürü, mantıksal doğruyla birlikte, görüşü veya durumu, tümden hatalı veya saçma kabul etmek.
3) Mantıksal doğru ile sunulan çözüm veya cevabı ayrı ayrı ele almak. O anki ve geçmişteki, duygu ve düşünceler arasındaki, fark, boşluk ve saptırmaları, neden-sonuç ilişkisinde eleştirisel gözlen irdelemek.
Bu üçlü, anlatıda saklı olan farklı gerçekçilikleri kavramamıza yardımcı olacak ve kitaptaki katmanları fark etmemizi sağlayacaklardır. Bu formülleri, Rico'nun izin için gittiği koloninin esnafı için sarf ettiği "Askeri kazıklamaya çalışırken bile saygıda kusur etmiyorlar." lafı üzerine uygulayalım. Buna göre: 1) Rico'nun düz mantığında, askere olan muhtaçlıklarıyla, ne olursa olsun ona saygı gösteren sivillerden bahsedilmektedir. 2) Sivillerce kazıklandıklarını bozuntuya vermemiş ya da bir an için ona yapılan dalkavukluğun büyüsüne kapılmış Rico'nun, incinen gururunu koruma çabasının itiraf vari savunmacılığıdır. 3) Değişimine tanık olduğumuz Rico'nun, hem cephe hem de cephe dışında, tek bir hatayla elinden alınması olası, yegâne sığınağı ve her şeyi olan asker kimliği söz konusudur. Çevik Piyade olarak, ordu içinde bile kolayca hor görülebildiğini de hesaba katınca; asker olarak saygı görmek için çaba sarf etmeden onaylanıyor olmanın verdiği hoşnutluk ve güvenle, parasını çarçur edebilmenin rahatlığını, farkında olmadan ifade eden Rico'nun ruh halini yansıtmaktadır. Ve bu üç bakış açısı da aynı anda, Rico’nun durumu ortaya koymaktadır.
Asker olma sürecine şahitlik edip, düşünce yapısını kavradığımız ve güvenilir bir yol göstericiye dönüştürdüğümüz Rico’yu, hangi itkiler ile hareket ettiklerini bilmediğimiz diğer karakterleri anlamak için de kullanabiliyoruz böylece. O zamanda, başarısızlık korkusu üzerinden şekillenen sistemi; sistemin kolektif bilincine tabii yaşarken, kendi duyguları ile de cebelleşen erkekleri; tezatlıklarla yüklü erkeklik deneyimlerinde fark edilmeyen çelişkili ilişkileriyle karşılaşıyoruz. Hayatını kaybeden üstünün geriye bıraktığı sistemi bozmayan Çavuş buna güzel örnek teşkil ediyor: Sistemi bozmayarak, hem kaybettiği silah arkadaşının mirasını devam ettirmiş hem de yasını tutmuştur. Ayrıca, çalışırlığı ispatlanmış yöntemi olduğu gibi bırakarak, olası bir sorunda, kendi üstüne binecek sorumluluk yükünü hafifletmiştir. Sorumluluk yükünün hafiflemesi ile kendine ve etrafındakilere durmadan kanıtlamak zorunda olduğu asker kimliği için fazladan bir içsel veya dışsal mücadele gerilimini yaşamaktan da kaçınmıştır bu sayede.
Tanıtımda Rico’nun öğreneceğini belirttiğim, "askerliğin kulluğu ve büyüklüğü"nü, Rico'nun anlatımı ve anlatımı dışında, metni çözümlemeye yarayan varlığı vasıtasıyla, biz de kavrayabilme fırsatı yakalıyoruz.
Heinlein'in eseri, kitabı doğrudan ele alıp, satır aralarındakileri kaçıranlar için savaşı ve savaşçıyı övüp, onu romantize ediyormuş gibi gelebilir. Düz okumada bu doğru da. Ama cephedeki askerlerin fedakârlık ve maharetlerini, sırf savaştan yana taraf olmadığımız için yadsıyamayız. Özellikle, onaylamadığımız savaşın eylem ve yöntemleri başkalarınca bize karşı kullanıldığında. Tarih boyunca ki ordu ve askerlerin varlıkları, bizim onlara ihtiyaç duymamızdan gelmektedir. Belli bir takdiri de hak etmektedirler bu sebeple.
Heinlein'ın eseri, satır aralarındaki çelişkileri görenler için, şiddetin ve savaşın korkunç bir yıpratıcı, bundan habersiz kurbanların da nasıl bir döngüye kapıldıklarını göstermektedir. İnsan, farkında olmadan kısıtlanmış, silaha dönüşen bireyin tek yuvası ve tek amacı savaşın kendi olmuştur.
Heinlein'ın eseri, kitabı okurken anlatılanı sorgulayan, yeri geldi mi ona hak veren için, insan doğasına dair gerçekleri olduğu gibi aktarmaktadır.
Heinlein'ın Yıldız Gemisi Askerleri, bu saydıklarımın hepsidir. Ve bu, onu her zaman okunur, her zaman üstüne tartışılır ve her zaman yeni eserlere kaynaklık etmesini sağlayacaktır.
Ufak Notlar: 1. Kitabın açılış cümlesindeki alıntı biraz değiştirilmiş. "Maymun" ifadesinin, yerine geçtiği kelimeden daha yumuşak bir ifade olduğunu belirteyim sadece.
2. Kitapta, ana karakterimiz dahil farklı milletlerden pek çok karakter var. Hatta bahsi ara sıra geçen, Türk asıllı Celal Çavuş (Çavuşumuz! Asın bayrakları!) onlardan biri.
3. Askeri bilimkurguda, yer yer feyz alınan, yer yer kendi temalarının başka kitaplarda yer almasıyla kaynaklık eden kitabı hicveden seri bile var: Harry Harrison'dan Bill, The Galactic Hero.
4. İnsan tarafı olan Terranların, askeri mantıkta olmaları sebebiyle kitaptaki insanlığın faşizim ile yönetildikleri savları ortaya atılmış. Kitaptaki askerlik sisteminin gönüllülüğe dayalılı, hatta ordunun işe yaramazları ayıklamak için verdiği çaba; emekli olana kadar askerlerin oy verememesi; askerlerin, sadece, geçme zorunluluğu olmayan tarih dersini vermeleri; sivillerin açık bir şekilde orduyu eleştirebilmeleri ortaya atılan bu politik altmetnin doğruluğunu zayıflatmakta.
5. Kitaptaki "Bugs" (Böcekler) ifadesinin ses olarak aşağılayıcı bir tonlamada "Jew" (Yahudi) kelimesini çağrıştırdığı ve Terran ile Arachnidler arasındaki savaşın ırksal saflık için yapıldığı görüşü ortaya atılmış. Bunu ortaya atanın içi fesatmış. Temelsiz iddialardan biri daha işte.
6. Kitabın ilk uyarlamasını, 1997'deki film olarak biliyorsanız, yanılıyorsunuz. 1988 tarihli Japonya yapımı Uchū no Senshi adlı, altı bölümlük OVA (Orijinal Video Animation) serisi mevcut. Kitabın uygun ana çatısı, Japon animasyonuna aşina olanlara bilindik gelecek öğeleri ihtiva ettirmekte. İlginç olan, kitapta bir iki cümleyle geçilmiş hadiseler, yapımın hikaye akışında yürütücü unsurlar olması. Uyarlamanın zorluklarını berteraf edip hikayeyi dah özgürce işleyebilmek için bu yolla gidilmiş sanırım. Sadıklık açısından fena uyarlama değil. Ama dediğim gibi "fena değil" işte!
7. Gene Japonya'dayız. Sene 1979, kitapta geçen yenilmez askerlerimiz Çevik Piyade'nin ana techizatı "power armor"dan gelen ilham ile genç bir Japon, anime projesi için "mobile suits" tasarlıyor. Ve bi' bakmışınız; anime camiasında "Reel-Robot"un doğuşu. Hala yayınlanan yan ve alternatif serileri ile devam eden efsaneye merhaba deyin, Yoshiyuki Tomino'dan, Mobile Suits Gundam.
8. Ve geldik, kitapla alakası olmayan 1997 tarihli sinema uyarlaması Starship Troopers'a. Askerliği olduğu gibi aktarmaya gayret eden kitabın aksine, faşizm göndermesi ve abartılı görselliği ile karakterlerin kendini ciddiye almasına rağmen filmin kendini ciddiye almadığı savaş-hicvine dönüşmüş. Power Armor yok. Pompalı silahla Böcek avlayan, gariban donanımlı askerler var. Aşk var. Karşılıksız aşk var. İhanet var. Sarı saçlı mavi gözlü Rico var. Anlayacağınız kitapta olmayan herşey var. Sinema uyarlamasının devamı niteliğinde, video piyasası için çekilmiş filmlerde mevcut. ST - Hero of Federation (2004): Bütçenin darlığına uygun dar alanlarda çekilmiş bir film. ST - Marauder (2009): İlk filmin Rico'su (Casper Van Dien) geri dönmüş ve bütçe artmış. Sonlara doğru gözükse de mecha vari zırhlar kitaba uygun olmasa da renk katmış. Ana konu, mahsur kalmış ekibi kurtarma ve inancın gücü. İnançlı olmayı, Kilisede evlenmek olarak gören çift, filmin alt okumasına güzel hizmet etmiş. ST - Invasion (2012): CGI yapım. Mekanik savaş zırhları ve transhumanizm tarafları hoş. Kahramanlık ayağında çat diye ölen karakterler, işin hiciv boyutu u oluşturmuş. Yeterince iyi bir film değil ama. Tabi birde, gene film evreninde geçen CGI Tv serisi Roughnecks: S.S.T Chronicles (1999-2000) var. Savaş zırhlarını ve mecha vari silahları görsekte pek dişe dokunur bir tarafı yok.
9. Film uyarlaması ile alakalı bomba bilgi: Robocop ve Total Recall ile bilimkurgu sinemasına katkılarda bulunan yönetmen Paul Verhoeven, kitabı biraz okuyup sıkılmış ve bir daha kapağını bile açmamış. Filmin uyarlama olarak diğer tatsızlıklarını saymakla bitiremeyeceğim için, bu bilgi ışığında, sizler ve benim için, ponpalı silahla uzaylı dev böcek avlamanın ardındaki sır perdesinin aralandığını varsayıyorum.
10. Heinlein'ın askerlik hizmetini çatışma yüzü görmeden tamamlaması (ABD Ordu mensubu bir asker, hizmet süresince en az bir kez çatışma yüzü görmüştür.), kitabının dilinde kullandığı basit ve tartışılmaz tavır, askerliği yüceltirken sivil itaatin zayıf durması, Rico'nun zevklerini belirtmesindeki sığlık gibi pek çok gerekçeden ötürü, bol bol yerden yere vurulan bir eser olagelmiş kitap. Konu hakkında benim görüşü merak eden, yukarılardaki kısa (!) incelemeyi okuyabilir.
11. Kitabın savunucularından Robert A. W. Lowdens'a göre Terran ile Arachnidler arasındaki çatışma, Heinlein'in insanın vahşi bir hayvan olduğuna dair inançlarının uzantısı. Bu görüşe göre, insan, hayatta kalma içgüdüsü dışında herhangi bir ahlaki pusula taşımaktan yoksunken, kendi gibi, benzer noksanlıklara sahip başka bir tür ile karşılaştığında onunla savaşması kaçınılmaz olur. Kitabı farklı bir gözle değerlendirmek için bir bakış açısı daha sizlere.
12. Kitapta geçen "Dağda kaybolan çocuğu aramaya çıkan biri ölürse, bir başkası yerine gelip aramaya devam eder..." gibisinden sözle, insanın, sonunda ölüm olsa da, sorumluluk alıp doğru olanı yapması gerektiği fikri ortaya atılıyor. Bu söz ve içerdiği fikir değiştirilerek, Marslı kitabında kullanılmış gibi geldi. Marslı'da, "Biri dağda kaybolursa, insanlar el birliği ile onu aramaya koyulur..." ifadesi yer alyordu. Ve içerdiği anlam da, insanlığın mücadeleci ve iyi hedefler için ortaklaşa hareket etmesinin harikalığı üzerineydi. İlginç bir benzerlik. Benzerlik değil mi?
13. Vietnam Gazisi Joe Haldeman'ın Bitmeyen Savaş'ı (Forever War), Heinlein'in Yıldız Gemisi Aslerleri'ne cevaben yazdığı öne sürülmüştür. (İddia eden edene...) Haldeman ise iddialara cevaben, Heinlein'ın kitabının, kendi kitabına kaynaklık ettiğini belirtmiştir. İki kitapta da, savaş için power suitkullanılmakta ve insanoğlu da uzaylı bir ırkla sonu gelmez gibi görünen bir savaşa tutuşmuştur. Aralarındaki en ilginç fark ise anlatıcılarının eğitim durumu ve olaylara bakış şeklidir. Bitmeyen Savaş'ın Mandella'sı fizik mezunu, üniversite görmüş, eğitimli biridir; Yıldız Gemisi Askerleri'nin Rico'su ise, lise çıkışlı ve entellektüel açıdan cahildir. Mandella, bildiği dünyanın kaybolup, yenisine de yabancılaşması sebebiyle, ordunun değişmez yapısında yer alırken; Rico, değişmeyen dünyasında, içine sürüklendiği askerliğin koşturmacasına kendini kaptırarak orduya daha da bağlanmaktadır.
14. Romanın ilk taslağını inceleyen Askeri Avukatlık bürosundakiler, kitabın orduyu doğru yansıtmadığı yönünde eleştiri getirmiş. Kimseye de yaranılamıyor şu dünyada.
15. Aliens filminin çekimlerinde, yönetmen James Cameron, Koloni Askerlerini oynayacak oyunculara hazırlansınlar diye kitabı okutturmuş. Filmin son kısmında kullanılan kargo taşıma robotu ile yüzlerce xenomorpha karşı verilen savaş teması, kitabın etkisini açıkça gösteriyor.
16. Kitapta geçen kızıl ötesi ve gece görüşü gibi kimi teknolojiler, günümüz ABD Ordusu envanterinde standart techizatlar. Ayrıca, kitaptaki Çevik Piyade'ninkine benzer, dış iskelet mantığında tasarlanmış power suitler üstüne de araştırmalar sürmekte.
17. Eh, bunu oyun meraklıları biliyor ya da ismi görünce bağlantıyı kurmuşlardır zaten: Ünlü gerçek zamanlı strateji oyunu Starcraft'ın insan tarafının adı da Terran'dır ve piyadeleri de power suit türevi teknolojik giysiler içinde savaşmaktadırlar. Oyunun bir diğer tarafı da tamamen canlı birimlerden oluşma böceğimsi ırk Zerg'dir. Zerg'de kitaptaki Arachnidler gibi bir beynin (veya kraliçenin) kontrolünde hareket etmektedir.
18. Kitabın Japon Animelerine etkisi, Mobile Suit Gundam harici, doğrudan insan-uzaylı böcek savaşı temasıyla da kendini göstermiştir: Galaksi hakimi dev böceklerin insanoğlunu yok etmesine karşı, dev robotlar ile mücade verilmesini konu alan altışar bölümlük OVA serisi Top wo Nerae! Gunbuster ve devamı niteliğindeki Top wo Nerae 2! Diebuster. Dünyayı işgal eden Blue adlı böceğimsi yaratıklara karşı geri almaya çalışan, özel donanımlı askerlerin mücadelesini konu edinen 26 bölümlük Tv serisi ve Tv serisinin özeti niteliğinde filmi bulunan Blue Gender.