Peki çeşitli şeyler hakkında hayal kuran bizler neden başkalarının hayallerine ortak olmayı sevmeyiz? Bir insanın kendisiyle ilgili düşünceleri veya gelecekten beklentileri bizimle paylaşıldığında onlar kadar benimseyemeyişimizin sebebi nedir? Bu kadar bencil yaratıklar mıyız gerçekten? Empati denen duygudan bahsediyorumj burada tabi ki, empati kurmak neden bu kadar zordur?
İkinci Dip Not: Anladığım kadarıyla yukarıdaki mevzuyla alakalı görüşlerinizi de yazablirsiniz, son soru üzerinde tartışmak gibi katı bir kural yok sanırım.
Gerçek özgürlük asla insanın sahip olabileceği birşey değildir. Buna en çok yaklaşan insanlar zaten çevreleri tarafından dışlanırlar.
Baal bende bazen popüler olanı sevmeme gibi davranışlar gösteriyorum. Bunun nedeni o şeyin popülerliğinin dolaylı olarak o şeyi kötü yapması. Metallica'yı örnek vermişsin. Gene ondan devam edecek olursak, ilk dönemlerde harika şarkıları vardı, popülerlikleri arttıkça daha çok hayranlarına göre müzik yapmaya başladılar. Bu da kalitelerinde bir düşüşe neden oldu. Bu ve bunun gibi örnekler için popüler olanı sevmeme gayet mantıklı görünüyor benim gözümde. [*]özet: Onlar çok piyasa oldu.[/*]
Zeka nedir? Bir insanın zeki olduğu nasıl anlaşılır? Uzun süredir aklıma takılan bir mevzu. Bir insan nasıl yaşarsa, nasıl bir felsefeye bağlı kalırsa 'zeki' olur? Önce kendini mi tanımak gerekir, duygularını, düşüncelerini anlamak mı? Halkın ağzıyla değil de kendi beyniyle düşündüğüne de mi zekidir? Ama bazen yanlış kararlar alabilir. Bu bir parlamamış zeka emaresi midir? Yoksa salaklık mı? Yoksa ilkokul bebeleri mi haklı? Zeka derslerle mi ölçülür? Hiç sanmıyorum.Kendi düşüncemi söyleyecek olursam; Zeka ırsidir, ama akıllı olmak sonradan kazanılan bir vasıf olduğundan zeki ile akıllı farklı kavramlardır. Mesela biri makul ve stratejik olursa akıllıca ama matematiksel işlemlerde ya da pratiklik babındaki alanlarda bir başarı sergilerse zekice davranmış olur. Sadece örnek verdim, bunun dışındaki birçok dalda da zekilik sergilenebilir. Sanatsal zeka, sayısal veya sözel zeka vb gibi. Halkın ağzıyla düşünmek at gözlüğü takmaktan farksızdır efendim, tabi ki de kendi beyniyle düşündüğünde öyledir. :) Herkes kimi zaman hayatında yanlış kararlar almıştır bu yüzden dediğin zeka ve akılla ilgili değil de tecrübeyle ilgili bir durum. Ben böyle düşünüyorum. :)
Sorular, hiç cevaplanamayacak sorular...
Zeka nedir? Bir insanın zeki olduğu nasıl anlaşılır? Uzun süredir aklıma takılan bir mevzu. Bir insan nasıl yaşarsa, nasıl bir felsefeye bağlı kalırsa 'zeki' olur? Önce kendini mi tanımak gerekir, duygularını, düşüncelerini anlamak mı? Halkın ağzıyla değil de kendi beyniyle düşündüğüne de mi zekidir? Ama bazen yanlış kararlar alabilir. Bu bir parlamamış zeka emaresi midir? Yoksa salaklık mı? Yoksa ilkokul bebeleri mi haklı? Zeka derslerle mi ölçülür? Hiç sanmıyorum.
Sorular, hiç cevaplanamayacak sorular...
İnsanlara farklı bir bakış açısı sunmak pek çok insan tarafından 'saçma' olarak değerlendiriliyor. Örneğin arkadaşlarla din konuşuyorduk. -ne anlamı varsa, kimse bu konuda hiç bir şey kanıtlayamaz görüşündeyim-
-İnsanlara farklı bakış açıları sunarsanız. Mesela temelde bir dosta hissedilenlerle sevgiliye hissedilenler arasında hormonal bir fark olmadığını söylerseniz, insanlar sizin 'ilginç' olduğunuzu, yaşça büyükleriniz veya sevenleriniz ise bu farklı bakış açısını kabul edebildiğiniz için 'zeki' olduğunuzu söylerler.
-İnsanların 'olmaz öyle şey' dedikleri şeylere 'neden?' demek. Çünkü insanlar küçüklüklerinden beri yerleşen kalıpların neden gerçekten var olduklarını bilmezler çoğunlukla, farklı bakış açısı onlara sizi zeki gibi gösterir.
İnsanlara farklı bir bakış açısı sunmak pek çok insan tarafından 'saçma' olarak değerlendiriliyor. Örneğin arkadaşlarla din konuşuyorduk. -ne anlamı varsa, kimse bu konuda hiç bir şey kanıtlayamaz görüşündeyim-
-İnsanlara farklı bakış açıları sunarsanız. Mesela temelde bir dosta hissedilenlerle sevgiliye hissedilenler arasında hormonal bir fark olmadığını söylerseniz, insanlar sizin 'ilginç' olduğunuzu, yaşça büyükleriniz veya sevenleriniz ise bu farklı bakış açısını kabul edebildiğiniz için 'zeki' olduğunuzu söylerler.
-İnsanların 'olmaz öyle şey' dedikleri şeylere 'neden?' demek. Çünkü insanlar küçüklüklerinden beri yerleşen kalıpların neden gerçekten var olduklarını bilmezler çoğunlukla, farklı bakış açısı onlara sizi zeki gibi gösterir.
Onlar; "Ya olursa bir tane tanrı olur. On tane tanrı nasıl bir arada hareket etsin. Birinin istediğini başkası istemez, diğerinin kabul ettiğini başkası kabul etmez" dediklerinde, söylediğim şey "Mitolojilerdeki gibi görev paylaşımı yapabilirler. Biri göğü yönetir, biri toprağı" dediğimde aldığım yanıtlar arasında "Lan saçma sapan konuşma!" ve "Dinsiz misin lan sen?" oldu. Gerçi bir tanesi zaten anguttu. Diğeri de sisteme aşırı bağlıydı. Onda sorgulama kavramı yoktu.
Bir diğer din konuşmasında "Oluum lan şu Hristiyanlar salak haa. Lan rahibe para veriyo. Sonra ben cennete gircem. Du et Tanrı beni cennete alsın. Lan parayla cennete mi girilir? Hahahahahah" Bu da bir başka angut arkadaşımın lafı.-bildiniz bir önceki sohbetimizde dinimi sorgulayan arkadaş- Ben "Zekat nasıl veriliyor sanıyorsun? Onda da para verip sevaba girmeye çalışıyorsun." dediğimde aldığım yanıt şu oldu. "S*ktir git lan. Olum sen Müslüman mısın değil misin?"
Ve 'neden' diye sormak. Bunu sorduğumda sürekli şu tarz yanıtlar alırım. "Kaplumbaa deden muhahahahahaha." "Öyle işte." "Of ne biliyim? Herkes öyle diyor." "Ya da sen amma çok soru soruyorsun" oluyor. O zaman bu benim zekamı mı gösterir, halkın salaklığını mı?
Ders notlarının ise zekayla hiç alakası yok. Bir insan çok zeki olup, pekala üşendiğinden derslerini boşlayabilir. Ki bu genelde böyledir, zeki insanlar "genelde" notlu sistemlerde pek parlak değildirler. Ha şöyle olabilir; çalışkan bir kişinin 8 saat çalışıp girdiği sınava çalışmadan, sadece derste öğrendikleriyle girip aynı notu alabilir kişi ve bu zekadır, evet.
''Unutmayın, ne kadar çok şey öğrenirseniz, yalnızlığa o kadar mahkum kalırsınız. Binaenaleyh dünya artık gözünüzde çok daralmıştır, o kadar ki insanları bit sanırsınız.'' Aslında burada bilgiyi doğru alanda kullanma bölümü ön plânda sanki.
Ben açıkçası herkesle iyi anlaşamam. Buna neden olan şey bencil ve kıskanç olmamdan kaynaklanıyor.
Aslında düşündükçe kötü birisi olduğumu anladım. Evet çok kötüyüm.
İlk tanıştığım insana çok iyi davranırım. Sonra zaaflarını, zayıf noktasını öğrenip bunu ona karşı kullanırım.
Böylelikle kişi bana bağlı hale gelmiş olur.Yani onu bir güzel istediğim gibi kullanırım. O kişi bunu fark ettiği an alınmazda zaten bana. Çünkü onunda bende istediği bir şey vardır.
Karşılıklı çıkar ilişkisi çok güzel demi? Sonuçta günün sonun herkes kendini düşünür.
Bunları yazmam inandığımı gösterir.
''Unutmayın, ne kadar çok şey öğrenirseniz, yalnızlığa o kadar mahkum kalırsınız. Binaenaleyh dünya artık gözünüzde çok daralmıştır, o kadar ki insanları bit sanırsınız.'' Aslında burada bilgiyi doğru alanda kullanma bölümü ön plânda sanki.
Bana sorarsan verdiğin Söz apayrı bir anlama sahiptir. Çok şey bilen insan bunun bilincindedir. Ve ötekilere de ondan daha bilgiliymişce davranmakta zorlanmaz. İnsanlar ona karşı 'ukala' terimini kullanmaya başlar ve kişi yalnız olmaya başlar. Bu söz bunu ifade ediyor.
Çok şey bildiğimi hiç düşünmedim. Öyle bir şey yok. (hadi ama, sadece 17 yaşındayım!) ama olay şu ki yorumlayabiliyorum. Yorumladıkça öğreniyorum, öğrendikçe yorumluyorum. Sonuçta ne kadar çok yorumlayabiliyorsam o kadar bilgiliyimdir. Ünlü filozoflarbu yüzden gözümüzde bilgilidirler. yorumlarlar. Analiz ederler. Var oluşu araştırırlar. Biri çıkar varlık sayılardır der, öteki çıkar varlık sudur der. Varlık teması genişler, yorum olayı artar, bilgi edinilir. İnsan oğlu bu yüzdendir ki bilgiyi var oluşu sorgulamaya başladığından itibaren edinmektedir.Spoiler: Göster
***
Benden bir tane daha mı? Bir ben daha olsa ne mi yapardım? Biliyor musunuz, bu soru o kadar saçma ki! Varsayımlarla uğraşmamak lazım. Biri kalkıp size "süt siyah olsa ne olurdu?" diye soruyor mu? Önceden yapılmış olan yorumu farklı bir biçimde yorumlamışsınız. (Görüyorum ki bazılarımız sırf sadece sol tarafımızda bulunan mesaj sayısının artması için uğraşıyor.) Bir 'ben' daha olması imkansiz. Öyle birşey olabilseydi, zaten dünyada ne kavga çıkardı, ne insanlar ezilirdi ne de yanlış yollara sapardı. Hayatta karıncalardan farkımız kalmazdı. Herkes aynı, herkes normal.. Ne kadar sıradan olurduk, düşünsenize! Bu sorunun sorulmasındaki amaç, kendimizi nasıl bulduğumuzu anlamaya çalışmak olsa da, bunu farklı yollarla yapmalıyız. Bu tip saçma varsayımlarla bir yere varamayacağız.
***
Ben açıkçası herkesle iyi anlaşamam. Buna neden olan şey bencil ve kıskanç olmamdan kaynaklanıyor.
Aslında düşündükçe kötü birisi olduğumu anladım. Evet çok kötüyüm.
İlk tanıştığım insana çok iyi davranırım. Sonra zaaflarını, zayıf noktasını öğrenip bunu ona karşı kullanırım.
Böylelikle kişi bana bağlı hale gelmiş olur.Yani onu bir güzel istediğim gibi kullanırım. O kişi bunu fark ettiği an alınmazda zaten bana. Çünkü onunda bende istediği bir şey vardır.
Karşılıklı çıkar ilişkisi çok güzel demi? Sonuçta günün sonun herkes kendini düşünür.
Bu da ne demektir? Kendinle ilgili bu kadar ağır konuşman insanoğlu ile ilgili düşüncelerimi değiştirdi. Sana tek bir sorum var: Bu söylediklerine sen kendin inanıyor musun peki? Kendine karşı bu kadar acımasız olma. İnsanları kullandığını söyleyen biri, bana kalırsa kullanılıyordur diye o da öyle olmak istiyordur. Çıkar meselesi hep vardır, ama insanları kullanmak mı ? O apayrı bir şeydir
Herkesin iyi ve kötü tarafı vardır. Önemli olan dengedir. Bir tarafa yönelirsen diğer taraf çöker. Yani dengelemek çok zordur. Bir insan ya iyi olmayı seçmiştir ya da kötü olmayı. Bu onun seçimidir. Buna çevredeki bazı olaylar neden olur. Bana göre kimse kimseye karışmamalı ve seçimlerine saygı duymalıdır. Tabi eğer karşındaki sana zarar veriyorsa ya da zararı dokunuyorsa o zaman karışılmalıdır.
Çünkü insanlar farkında olmadan birbirlerini kullanırlar. Buna örnek vericek olursam: Arkadaş baskısı en iyi örnektir. Eğer yakın bir arkadaşın varsa senden beklentileri çok olur.
Ona defterini istemesende vermek zorunda kalırsın, Borç para vermek zorunda kalırsın, senden kopya çekmesine izin verirsin... Çünkü o senin en yakın arkadaşındır. Bunları yapmazsan sana küser gider. Arkadaş baskısı buna denir.
Yani insanlar farkında olmadan birbirlerini kullanırlar.
Başka bir örnek daha vermem gerekirse; Aileden birine ya da iş arkadaşına vb. Bir doğum günü olur. Hediye alırsın. Ama hediyeyi alırken onunda sana kendi doğum gününde hediye almasını beklersin.
Hep bir beklenti içindeyiz. Yaptığımız iyiliğin karşılığını isteriz.
Size soruyorum şu ana kadar karşılıksız iyilik yapan bir insan gördünüz mü?
Ben görmedim.
Onun hayır duasını almak için para atar genelde insanlar. Ama bir şekilde acıdıkları içindir. Neden peki?Herkesin iyi ve kötü tarafı vardır. Önemli olan dengedir. Bir tarafa yönelirsen diğer taraf çöker. Yani dengelemek çok zordur. Bir insan ya iyi olmayı seçmiştir ya da kötü olmayı. Bu onun seçimidir. Buna çevredeki bazı olaylar neden olur. Bana göre kimse kimseye karışmamalı ve seçimlerine saygı duymalıdır. Tabi eğer karşındaki sana zarar veriyorsa ya da zararı dokunuyorsa o zaman karışılmalıdır.
Çünkü insanlar farkında olmadan birbirlerini kullanırlar. Buna örnek vericek olursam: Arkadaş baskısı en iyi örnektir. Eğer yakın bir arkadaşın varsa senden beklentileri çok olur.
Ona defterini istemesende vermek zorunda kalırsın, Borç para vermek zorunda kalırsın, senden kopya çekmesine izin verirsin... Çünkü o senin en yakın arkadaşındır. Bunları yapmazsan sana küser gider. Arkadaş baskısı buna denir.
Yani insanlar farkında olmadan birbirlerini kullanırlar.
Başka bir örnek daha vermem gerekirse; Aileden birine ya da iş arkadaşına vb. Bir doğum günü olur. Hediye alırsın. Ama hediyeyi alırken onunda sana kendi doğum gününde hediye almasını beklersin.
Hep bir beklenti içindeyiz. Yaptığımız iyiliğin karşılığını isteriz.
Size soruyorum şu ana kadar karşılıksız iyilik yapan bir insan gördünüz mü?
Ben görmedim.
Ben gördüm. Sokakta yürürken kenarda el açmış bir dilenci görüp önüne 50 kuruş atan hiç kimse dilenciden bir şey beklemez. En basit örneği, bu karşılıksız iyiliktir.
Hayata bakış açısı ile alakalı bu konular. Bu yorumu sana hitaben yazmıyorum, yalnızca güzel bir konuya parmak basmışsınız ve bu konuda birşeyler söylemek istiyorum.
İnsanlar birbirlerini kullanırlar bu doğru. Fakat hayat zaten insanların birbirine yardım etmeleri veya bir şekilde etkileşim içinde olmaları üzerine kuruludur ki bu insanın neden yalnız yaşayamadığının en bilinen sebebidir zaten. İnsanlar birbirini kullanır, fakat bunun ne ölçüde olduğu, kullanılma sınırının saflık veya kurnazlık derecesine kayıp kaymayacağı, diğer insanların bizden beklentisi vb. şeyler bizim tavrımızdan kaynaklanır. Çevremizdeki insanların isteklerini veya beklentilerini bizi kullanma olarak görmek istersek bir yerden sonra kimseye güvenemez hale geliriz elbet. Çünkü er ya da geç tanıdığımız her insanın bir beklentisi olacaktır bize karşı. Gerek sözde olsun gerek davranışta. En basitinden yeni birşey alıp arkadaşımıza gösterdiğimizde bir tepki bekleriz, hayırlı olsun, güzelmiş, şunu alsan daha güzel olurdu vs. Bu da bir beklentidir, hatta bazen bu kadar ufak bir şeyin karşılanmaması bile aramızı bozabilir bir insanla.
Ama bu her zaman olan bir şey ve her zaman olmaya devam edecek bir şey. Eğer insanları birbiriyle olan etkileşimlerini kullanma olarak adlandırırsak hayattan soğumak için bir çok sebebimiz olur. Bu sosyal yaşamdır sonuçta, elbette insanlar biribirleriyle konuşacak, bazı şeyler isteyecek, hatta bazen egolarına yenilip karşılarındaki insana art niyetle bile yaklaşacaktır. Önemli olan sınırı doğru çizip, belli bir noktanın ötesine izin vermemektir bence.
Onun hayır duasını almak için para atar genelde insanlar. Ama bir şekilde acıdıkları içindir. Neden peki?
Hallerine şükrederler. Ondan üstün oldukları ve kimseye muhtaç olmadıkları için acırlar. Tabi bu benim görüşüm.
Herkesin bakış açısına saygı duyuyorum.
Söylediğiniz şeyler düşündürücü. Evet kimseyeye güvenemek çok kötü bir şey. Ve herkesin birbirini kullandığını düşünmek. Ama maalesef benim karşılaştığım bir çok insan saf bir şekilde değil art niyetle birbirlerini kullanmıştır. Maalesef benide bir kez kullanan oldu. (hani derler ya kuyruk acısı diye ya da onun gibi bişey.)
Bundan dolayı insanlara güvenim sarsıldı.
Bir çin atasözü var: ''Tecrübe yediğin kazıkların toplamıdır.'' diye. İşte o söz aynen bana uyuyor.
2. Forum içerisinde açılan başlıkla alakasız ciddi kişisel tartışmalar yürütmek yasaktır.
Arkadaşlar Kurallar'a hep beraber bakalım ne yazmışız daha önce:Gerçekten çok sinirlendim. Kontrolümü kaybettim açıkçası. Özürdiliyorum.Alıntı2. Forum içerisinde açılan başlıkla alakasız ciddi kişisel tartışmalar yürütmek yasaktır.
İkinizin de saçmaladığının farkına varmasını bekliyorum.
Ayrıca Laughing Madcap'e saldır emri vermek (burada bir insandan bahsediyoruz) ve "çek git" gibi garip tabirler kullanamak sizleri hoş bir duruma düşürmüyor. Dahası, kişileri mantıksız buluyorsak bile bunu kırıcı olmayan bir biçimde ifade etmek de gerekir. Direk kişiliğe laf söylemek de aynı derece hoş değil.
Şimdi bir daha düşünün yazdıklarınızı. Kuralda ne diyor? Kişisel tartışmalara gerek yok.
Ben gayet mantıklıyım. Bunu söyleye bilmen için beni tanıman gerekir. Nickname yazan Victoria dan başka bir şey bilmiyorsun hakkımda.
Ben burda kendi adıma konuşuyorum. Ve yediğim kazıkları mesaj halinde buraya yazmadım. Sadece örnek verdim.
hayatın basit olduğunuda düşünmüyorum. Ve böyle bir şey söylediğimide hatırlamıyorum.
'' İnan seninkiler kadar etki bırakan kazıklar yedim, inan. Fakat asla herkesin böyle olduğunu düşünmedim.'' Sana hayatta ne kazık yedin diye sorduğumuda hatırlamıyorum. Beni ilgilendirmez yediğin kazıklar.
Genel olarak konuştum. Ve kendi görüşlerimi paylaştım. Biraz saygı lütfen!
Laughing Madcap sana söylediğim lafı geri alıyorum. Sakin olma!
Şuan sakin olmaya çalışıyorum ama olamıyorum. Sanane benden!
O senin görüşün buda benim görüşüm.
Çek git!
Uğraşamıycam sizinle. Kendimi yoruyorum...
Bende sizden özür diliyorum. Çok sert bir tepki verdim. Düzgün kibar bir şekilde söyleye bilirdim. Ve inanın şuan bende çok üzgünüm...Ben gayet mantıklıyım. Bunu söyleye bilmen için beni tanıman gerekir. Nickname yazan Victoria dan başka bir şey bilmiyorsun hakkımda.
Ben burda kendi adıma konuşuyorum. Ve yediğim kazıkları mesaj halinde buraya yazmadım. Sadece örnek verdim.
hayatın basit olduğunuda düşünmüyorum. Ve böyle bir şey söylediğimide hatırlamıyorum.
'' İnan seninkiler kadar etki bırakan kazıklar yedim, inan. Fakat asla herkesin böyle olduğunu düşünmedim.'' Sana hayatta ne kazık yedin diye sorduğumuda hatırlamıyorum. Beni ilgilendirmez yediğin kazıklar.
Genel olarak konuştum. Ve kendi görüşlerimi paylaştım. Biraz saygı lütfen!
Laughing Madcap sana söylediğim lafı geri alıyorum. Sakin olma!
Şuan sakin olmaya çalışıyorum ama olamıyorum. Sanane benden!
O senin görüşün buda benim görüşüm.
Çek git!
Uğraşamıycam sizinle. Kendimi yoruyorum...
Afedersin, hiç böyle bir reaksiyon beklemiyordum. Doğrusu beni şok ettiniz. Kötü bir amacım yoktu ve kesinlikle haklısın. Özellikle senin hayatının beni ilgilendirmediği kısmında sana epeyce hak verdim. Orada senin yaptığın yorumdan öne çıkarak bende aynı senin gibi kendi görüşlerimi dile getirmiştim aslında. Yazdıklarımda sadece ve sadece her ne kadar hayatta kötü şeyler olsa da, iyi şeyler olduğu görüşümü anlatmaya çalıştım. Özellikle ve özellikle sana sersenişim seni aldatmış olmalı sanırım. Lafım sadece sana değildi.
Sizi bu kadar kızdırmam beni gerçekten üzdü, amacım bu değildi. Sizden özür diliyorum.
Madem tartışma tatlıya bağlandı konuyu biraz toparlayıp ben de bu durum hakkındaki düşüncelerimi belirtmek isterim.
Şöyle ki ben de birbirine çok benzeyen kişiliklerden çok ortak ilgi alanlarına ve bu alanlarda ortak düşünüş şekillerine sahip insanların daha iyi anlaşacağı kanaatına sahip biriyim.
Birini ne kadar çok tanırsanız, o kadar çok tiksinmeniz gayet mümkün. Örneğin bir insan hakkında ne kadar az bilgi sahibiyseniz o kişiye karşı o kadar az lavbali, o kadar çok saygılı ve mesafeli bir davranış sergilersiniz. Böylece kişiliğinin altına gizlediği kötü huylardan da haberiniz olmaz. Kendisini tanıdıkça ona karşı duyduğunuz ilgi ve merak azalır, hayranlıkla gelen heyecan duygusu yitip gider. Çünkü bilindik ve alışıldık olan, hiçbir zaman ulaşılmaz değildir… Bu yüzdendir ki aşk varsa bile gerçek kişiye ait değildir, sevgi ise kişiyi olduğu gibi kabullenmektir ve yine bu yüzden kalıcıdır.
Evet, insanlar sevmediklerini kullanabilir. Hatta sevdiklerini bile kullanır… Kişinin karakterinde bu yatıyorsa buna kim engel olabilir? Ancak herkes böyledir demek de doğru değil. Farklı olan pek çok insan var; iyiliği iyilik için yapan. Yine de çoğunluğun menfaat düşkünü olması ve bu yüzden güveninin sarsılması farklı birşey.
Karşılık istediğimiz ve beklenti içine girdiğimiz de doğru. Peki bunun hiçbir zaman iyi yönde olmadığı doğru mu?
Bence değil.Spoiler: Göster
''Bazıları ile çıkar söz konusuyken, bazıları gerçek dostumuzdur bence.''Madem tartışma tatlıya bağlandı konuyu biraz toparlayıp ben de bu durum hakkındaki düşüncelerimi belirtmek isterim.
Şöyle ki ben de birbirine çok benzeyen kişiliklerden çok ortak ilgi alanlarına ve bu alanlarda ortak düşünüş şekillerine sahip insanların daha iyi anlaşacağı kanaatına sahip biriyim.
Birini ne kadar çok tanırsanız, o kadar çok tiksinmeniz gayet mümkün. Örneğin bir insan hakkında ne kadar az bilgi sahibiyseniz o kişiye karşı o kadar az lavbali, o kadar çok saygılı ve mesafeli bir davranış sergilersiniz. Böylece kişiliğinin altına gizlediği kötü huylardan da haberiniz olmaz. Kendisini tanıdıkça ona karşı duyduğunuz ilgi ve merak azalır, hayranlıkla gelen heyecan duygusu yitip gider. Çünkü bilindik ve alışıldık olan, hiçbir zaman ulaşılmaz değildir… Bu yüzdendir ki aşk varsa bile gerçek kişiye ait değildir, sevgi ise kişiyi olduğu gibi kabullenmektir ve yine bu yüzden kalıcıdır.
Evet, insanlar sevmediklerini kullanabilir. Hatta sevdiklerini bile kullanır… Kişinin karakterinde bu yatıyorsa buna kim engel olabilir? Ancak herkes böyledir demek de doğru değil. Farklı olan pek çok insan var; iyiliği iyilik için yapan. Yine de çoğunluğun menfaat düşkünü olması ve bu yüzden güveninin sarsılması farklı birşey.
Karşılık istediğimiz ve beklenti içine girdiğimiz de doğru. Peki bunun hiçbir zaman iyi yönde olmadığı doğru mu?
Bence değil.Spoiler: Göster
Söylemek isteyip malesef ki yanlış anlattığım şeyi çok güzel bir biçimde anlatmışsın Gökçe'ciğim. Sana katılarak şunu eklemek istiyorum; ki, bunu aşağıdaki söz iyi bir biçimde dile getiriyor:
İngiltere Parlamento binasında yazan bir söz şudur: İngiltere'nin dostu yoktur. İngiltere'nin çıkarları vardır.
Bir ülkenin bir ülke ile arasında çıkar ilişkisinden başka bir şey göremezsiniz. Ama insanlar, ülkelerden farklı olarak, çıkar ilişkisine girdiğiniz insanlar ve gerçek dostlarınız olarak ikiye ayırabileceğiniz niteliktedir. Bazıları ile çıkar söz konusuyken, bazıları gerçek dostumuzdur bence.
Bazı dramatikleştirme amacıyla iki nokta ile ünlem veya soru işareti kullanılabilir ancak bir ünlem bir nokta saçmalığın daniskasıdır.
Görev tamamlandı: Yiğit'i kıl etmek.Spoiler: Göster
Edit: Bu ifade, şu anda yüzümün nasıl bir şekle büründüğünü göstermek amacıyla konulmuştur.
Ünlem, kendi noktasını barındıran bir ifadedir. Ünlem arkasından nokta koymak boştur. Lakin o noktanın amacı, "sona ermesi", "bitmesi" anlamında, isteyerek konulmuştur tarafımca.
Ben, aşağıdaki anlatım bozukluğunu yapabilen birinin, imla kurallarıyla ilgili yorum yapmasını yüzsüzlük olarak algılıyorum.Bazı dramatikleştirme amacıyla iki nokta ile ünlem veya soru işareti kullanılabilir ancak bir ünlem bir nokta saçmalığın daniskasıdır.
Bazen olmalıydı. Ya da hiçbir şey olmamalıydı. Yüz yılın anlatım bozukluğu. Alkış. ^^
Virgül
1. Birbiri ardınca sıralanan eş görevli kelime ve kelime gruplarının arasına konur.
2. Sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için konur.
3. Uzun cümlelerde yüklemden uzak düşmüş olan özneyi belirtmek için konur.
4. Cümle içinde ara sözleri veya ara cümleleri ayırmak için ara sözlerin veya ara cümlelerin başına ve sonuna konur.
Bazı kelimesinin yerine bazen getirebilirsek, kelime zarf yerine kullanılmış demektir. O halde, kelimeden çıkartılması gereken anlam şu mudur?
“Bazen dramatikleştirme amacıyla iki nokta ile ünlem veya soru işareti kullanılabilir ancak bir ünlem bir nokta saçmalığın daniskasıdır.”
Böyle uzun yazılarda, virgül kullanılmalı, kullandırılmalı.Alıntı yapılan: FırtınakıranVirgül
1. Birbiri ardınca sıralanan eş görevli kelime ve kelime gruplarının arasına konur.
2. Sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için konur.(1)
3. Uzun cümlelerde yüklemden uzak düşmüş olan özneyi belirtmek için konur .(2)
4. Cümle içinde ara sözleri veya ara cümleleri ayırmak için ara sözlerin veya ara cümlelerin başına ve sonuna konur.(3)
Buna göre;
“Bazen,(3) dramatikleştirme amacıyla iki nokta ile ünlem veya soru işareti kullanılabilir,(1) ancak bir ünlem bir nokta,(2) saçmalığın daniskasıdır.”
Virgülü neden söylüyorum? Virgül neden mi önemli? Cümleye “Bazı dramatikleştirme…” ile başlamışsın. Bazı kelimesi, ismin önüne geldiği için, aklımız hemen sıfat olan “Bazı”ya gidiyor, alıntıladığın TDKda da yazdığı gibi.
Biz yanlış yorumladık. Yanlış kelime kullanımı sandık, anlatım bozukluğu dedik. Suç, bizim olağan bir şekilde, bazı kelimesini sıfat sanmamız mı, yoksa senin bir bubi tuzağı niyetine, oraya virgül koymaman mı?
Abi yiyemem yok, yiyeceksin. O ‘bazı’ orada sıfat niyetine de olsa, zarf niyetine de olsa, tıpış tıpış yaptığın imla hatasını kabulleneceksin. Birinde anlatım bozukluğu, diğerinde virgül kıtlığı.
Ben bazı kelimesini sıfat olarak mı yorumladım?
Evet.
Virgül olsa yorumlayacak mıydım?
Hayır.
Pardon,
Siz birbirinizi tanıyor musunuz da böyle samimi(hakaret içerikli) konuşuyorsunuz; yoksa birbirini tanımayan iki kişinin hakaret içerikli(samimi olmayan) konuşmalarına mı şahit oluyoruz?
Meraktan sordum.
Boş konuşma!.
Spoiler: Göster
O değil de,
Birileri bana gerçekten boşluğun, hiçliğin tasvirini yapabilir mi? Öyle bir yazı okumak istiyorum nedense. Bir sonraki mesaja biri bunu yapsın, hem başlığı da toparlamış olalım bari.
Lütfen.
Spoiler: Göster
http://abstracthorrors.blogspot.com/2012/02/dear-esther.html
Dear Esther oyna.
Spoiler: Göster
O değil de,
Birileri bana gerçekten boşluğun, hiçliğin tasvirini yapabilir mi? Öyle bir yazı okumak istiyorum nedense. Bir sonraki mesaja biri bunu yapsın, hem başlığı da toparlamış olalım bari.
Lütfen.
Spoiler: Göster
O değil de,
Birileri bana gerçekten boşluğun, hiçliğin tasvirini yapabilir mi? Öyle bir yazı okumak istiyorum nedense. Bir sonraki mesaja biri bunu yapsın, hem başlığı da toparlamış olalım bari.
Lütfen.
Var olan bir evrende yaşıyoruz, kimse boşluğu veya hiçliği deneyimlemedi. Zor valla.
Ben zaten araba kullanmayı sevmediğim için gemi kullanıyorum.. Doğruluğu var rüyanın yani. Gerçekleşebilir.Geminin üzerinde de Jack Sparrow'a benzeyen bir siluet vardı ama o sen miydin bilmiyorum vallahi ;D
Vay be, demek kayıp rıhtımı rüyanda gördün ^^
Ben de daha önce görmüştüm ama yayın falan yoktu buluşma oluyordu benim rüyamda... Tabi seninki çok daha gerçekçiymiş cidden. Ben oturup şu şöyleydi bu böyleydi yazabileceğim kadar görmedim kimseyi rüyamda. Sadece herkesin orada olduğunu biliyordum, o kadar.
Önce görünüşle başlayayım:
Boyum 1.70 olmasa da 1.67. Bu durumda tuturamadığınızı söyleyemem. Esmerden kastınız ten olarak esmer mi, yoksa koyu renk saçlılara da esmer diyorlar o şekilde bir esmer mi bilemiyorum. Fakat, ten olarak gayet beyaz olsam da saçlarım koyu renk. O alanda esmer dediyseniz o da doğru.
Gelelim röportaj işine:
Heyecanlı olmama çok bozuldum u_u. Yakıştıramadım kendime :P. O değil de, ben ciddi ciddi rüyanızı dominet etmişim yahu o.O. Röportajlar yapmış, yayın sunmuşum. Sizle bile röportajımız olmuş :). Yalnız rüyada bir hata var, onu düzeltmek isterim. Röportajımızı trolleyen adam kimse bir banlayamamışız yahu, kınadım bizi. Adam resmen kıskanmış, üşenmemiş ve gelmiş trollük yapmış.
Benden özel olarak bahsetmemişsin ancak böyle bir rüya görmen iyiye alamet olabilir. Sevindim. Keşke ben de rüyalarımı hatırlayabilsem diye düşündüm :)
Ben de hayatımın sayılı kanlı canlı rüyalarından birini gördüm. Normalde ruya hatirlama ozurlusuyumdur. Fakat nedense bu farkli oldu. Neredeyse her karesi aklımda yahu.