Kayıp Rıhtım Arşiv Forum
Kurgu Güncesi => Kurgu İskelesi => Konuyu başlatan: - 27 Ocak 2016, 19:36:11
-
Haftalık Güvercin Toplantısı
Önündeki tokmağı sağ kanadının içine alarak bir kere kürsüye vurdu:
-Evet, kanatlı arkadaşlar. 12.Park Güvercinleri toplantımıza katıldığınız için teşekkürler. Bu toplantıyı sunma ve yönetme görevi bu ay bana verildi. O yüzden hemen toplantıya geçelim, dedi ve başını eğerek hırçın ve dikkatli bir şekilde gövdesini gagaladı. Her güvercin bu şekilde kendini temizliyordu. O bu işle uğraşırken önünde ki topluluktan gri tonu siyaha hâkim ve şişman bir güvercin kanadını kaldırarak söz aldı:
-Bence öncelikle yani kediyi ortadan kaldıralım. Yani Vedat'ı. Mesela boğazına mısır atarsak boğabiliriz. Mısırı da şu ileride ki seyyar satıcı Nedret'ten bulabiliriz, yani bence, dedi ve o da kendi tombul bedenini gagalama işine başladı.
-Mısır için Mısır'a gidebiliriz, diye bağırdı ön sıradan beyaz, parlak tüylü güvercin. Geçen hafta da pişmaniye gagalamak istediğinde İzmit'e giden güvercindi bu. Ahmet Cemil tekrar tokmağıyla kürsüye vurdu:
-Kedi konusunda sorun yok, güvercin dostum Nurgül ve mısır için de Mısır'a gitmeyeceğiz Hamdi. Vedat'ı savma işini zaten pekiyi bir şekilde Semra Hanım hallediyor.
Kürsünün önündeki topluluk hemen ağacın çaprazında bulunan bankta oturan yaşlı ve tonton yüzlü bir kadına baktılar. Daha dün Vedat onlar bir ağacın gölgesinde toplanmışken saldırınca Semra Hanım da ayağında ki terliği çıkarıp elinde bir terlikle aksayarak kediyi kovmuştu. Ahmet Cemil onlara bakarak devam etti:
-O yüzden daha önemli konulara yoğunlaşabiliriz. Mesela aramızdaki yem paylaşımı gibi. Bazılarımız az yem alırken, bazılarımız ise bütün yemleri alıyor.
Güvercin Hamdi tekrar konuştu:
-Yem paylaşımı önemli evet, kim ne yiyecek, ne kadar yiyecek kararlaştırmalıyız. Geçen gün Sait Faik parkından bir arkadaş’a rastladım. Onlar kim ne kadar yem yiyecek kararlaştırıyorlarmış. Epey de yararını görmüşler.
-Pekâlâ, bunu konuşabiliriz. Ünalan Parkı güvercinleri olarak 10 kuşluk bir grubuz. Bu durumda atılan yemi %10’luk paylar halinde bölmeyi teklif ediyorum, dedi Ahmet Cemil kürsüden. Bunun üzerine önündeki güvercin grubundan siyah-gri karışık bir tona sahip bir kuş çıkıp ona seslendi:
-Ben sevmedim bunu, herkesin %10 aldığını nasıl anlayacağız? Ben açıkçası Tombul Hikmet’e pek güvenmiyorum, dedi. Kırmızı gözlerini yan tarafta bulunan şişman, gri tüyleri arasında hafif beyazlıklar bulunan kuş’a dikti.
-Neyime güvenmiyorsun be? Dedi Tombul Hikmet. Sonra kendini gagaladı. Bu yaptığından mutlu olmuş bir şekilde ona baktı.
-Adın üstünde zaten, bir de her şeyi götürürsün. Hem bazen gelmeyen arkadaşlar da oluyor. Onların da hakkını alıyorsun. Nasıl anlayacağız?
-Yemlerimi mi sayıyorsun sen? Diye bağırdı Tombul Hikmet ve gözdağı vermek için kuş’a doğru bir adım attı. Kuş bu gözdağına, tüylerini kabartarak Tombul Hikmet’e doğru bir adım atarak yanıt verdi. Tam bu sırada Ahmet Cemil kürsüye tokmağını vurarak müdahale etti:
-Sakin olun ve tüylerinizi düzleştirin arkadaşlar. Bunu oylamaya sunuyorum, kaç kişi %10’luk dilimlerle yem paylaşımı istiyor?
Kürsünün önündeki kalabalıktan 10 kanat kalktı. Ahmet Cemil bir kere daha kürsüye vurdu:
-Tombul Hikmet, iki kanadını kaldırsan bile tek kanat sayılıyorsun, biliyorsun değil mi? Şimdi, kimler %10’luk paylaşıma karşı?
Kalabalıktan 2 kanat kalktı. Ahmet Cemil tokmakla bir kez daha kürsüye vurdu:
-Evet, arkadaşlar. Ben de %10’luk dilimin yanındayım. 10’a karşı 3 ile kabul edildi. BU toplantı bitmiştir. Herkes istediği ağaca tünesin. Semra teyze birazdan gelir, neredeyse şafak söküyor, dedi ve bütün kuşlar o anda ağaçlara dağıldılar.
Dipçe: Esin için Fırtınakıran(Hazal) ablaya teşekkürler :) Ya da çalmış da olabilirim ondan tam emin olamadım :-\ Yine yorumlarınız ilgiyle beklenir efenim, bilindiği üzere eleştiri iyidir :)
-
Öncelikle, böyle bir metin yazacak olsaydım, kuşlara insan isimleri koymazdım. Kurgu içerisinde kullanılan tüm sözcükler bütünlüğü sağlamak adına özenle seçilmelidir. Bir kuş hikayesi okurken orada Hikmet ismini gördüğümde tanıdığım bir Hikmet veya Ahmet, Mehmet aklıma gelir ve bu da atmosferi dağıtır. Kuşların ismi, çekik kanat, boz paçalı, kırık gaga, ağır tüy gibi olursa, metni daha doğal, canlandırılabilir ve zengin hale getirir. Seçtiğiniz isimler ve sözcük oyunları da okuyucuyu zekanızla yakalamaya izin veren küçük silahlarınızdır aslında.
Yazıda rakam ve sembol kullanmak edebiyatçıların pek tercih ettiği bir yöntem değildir. "%" yerine "yüzde"; "2" yerine "iki" daha çok tercih edilir ve okumayı kolaylaştırır.
Bunun dışında metin sadece bir metin olmanın ötesine geçemiyor. Anlatılan bir hikaye yok.
Ama bunda sizin suçunuz da yok.
Takip edebildiğim kadar çok dergi, kitap, net yazarı izliyorum. Bunun yanında net üzerinden kısa filmler, animasyonlar yapan amatörleri de...
Ustaların yaptığı işleri zaten bildiğimiz için yeni bir soluk ve bakış açısı görmek için çabalayıp duruyorum.
Herkes bir hikaye kurgulamadan, metinler, filmler, animasyonlar sunuyor. Ama çoğunluğu vakit kaybından başka bir şey değil malesef. Metinler dümdüz akıp bitiyor, film ve animasyonlar belli ki akıllarına gelen bir kaç güzel açı veya buluş için kotarılıp sunuluyor.
Hiç bir şey anlatmadan geçip gidiyorlar.
Sinema ve edebiyat sektörünün amiral gemileri de yeni bir şey söyleme cesaretinden yoksun bir şekilde eskileri ısıtıyor, seri haline getiriyor veya hepsini bir araya koyup göz boyamaya çalışıyor.
Bu kısır döngü herkese bir şekilde sirayet ediyor. Çünkü herkes aynı kanallardan besleniyor.
Daha önce de size bir kaç eleştiri yazmıştım. Siz de ışık gördüğüm için biraz üzerinize fazla geliyorum. Aklınıza ilk gelen şeyleri hemen yazıp harcamayın. Anlatacak bir hikayeniz söyleyecek bir sözünüz olsun. Bu metin hikayeye dönsün. Veya öyle bir dil kullanın ki gerçekten kuşların gözünden görebilsin okuyucu. Sevgiler
-
Zaman ayırıp okuduğunuz ve böylesine uzun bir eleştiri yazdığınız için teşekkürler :) Yoruma yanıtı uzun zamanda veriyorum kusura bakmayın-internete ulaşamayınca-
Güvercinlere insanların koyduğu takma adlar koymak yerine insan adları koymam paralel evren düşüncesindendi. Paralel evrende yaşayan ama güvercin olan insanlık temelinde bir Dünya düşünmüştüm. Onun dışında içinde hikaye -olay- olmaması ise durum öyküsü olmasından. Yani bir durum anlatıyor bu yüzden içinde bir olaydan veya hareketten bahsedilmiyor veya anlatılmıyor. Doğru bugün durum'a bağlı öykücülük gidiyor ama bazılarında olay öykücülüğü de var. Mesela benden bir örnek daha önce okuduğunuz Türkçesiz bir olay'ı anlatıyordu. Burada elimden geldiği durumdan yararlanıp anlattım sadece :)
Zaman ayırıp eleştirdiğiniz için tekrar teşekkürler ve geç yanıt için özür dilerim :)
-
Metin içinde paralel evren düşüncesini yansıtan herhangi bir işaret olmayınca bunu okuyucunun anlamasını beklemeyin :)
Düşünmek, yazıya dökmek ve kurgulamak. Yazmak bu kadar basit ve bu kadar zor...
Düşündüğünüz ve hayalini kurduğunuz dünyayı niteleyecek sözcükleri ardı arkasına sıralayıp cümleler oluşturmak ve başından sonuna okutabilmek tek gayeniz.
Yazdığınız her satır başka bir gözden girdiği anda değişir. Karşılıklı konuşup anlaşmanın sırrı yüzlerdeki ifadelerde, okunup anlaşılmanın sırrı ise seçilen sözcükler ve dizilişlerinde saklıdır. Yazı siz isterseniz güldürür, ağlatır, korkutur.
Yazmaya devam :)
-
çok fazla isim var hoş değil
- bunuunla konuşmaya başlamak saçma
tokmağı vuramazlar elleri yok
-
çok fazla isim var hoş değil
- bunuunla konuşmaya başlamak saçma
tokmağı vuramazlar elleri yok
Bu devrim niteliğindeki yorumun önüne geçemem ama benim de bir kaç sözüm var:
Öykünüzü sevdim. Türkçe isimler de harika durmuş. Güvercinleri hemen hayal edip öyküye dalıverdim. Daha uzun olsa severek okurdum. Paralel evren kısmını ben de anlamadım. Zaten bunu anlayabilmemiz için daha uzun bir metin olmalıydı.
Sizin öykü fikirlerinizi ve dil hassasiyetinizi beğeniyorum. Bu fikirlerin heyecanına kapılmadan onları işleyip yazarsanız çok iyi olacağına eminim.
Elinize sağlık.
-
1 gün için fazla yorum var gibi ilginiz için herkese teşekkürler, zaman ayırıp yorum yaptığınız için de ayrı teşekkürler her birinize :)
Yalnız ben tek kişiyim, iki kişi değilim o yüzden 2.Tekil Şahıs bana 2.Çoğul'dan daha uygundur :) Bu öykü bir dergiye gönderilmek için yazıldığından 500 sözcüklük bir sınır var onun için yine anlatamadım anlaşılan istediğimi.
Fabl öyküsü olması bakımından tokmağı tutmak için kanatlarını da kullanabileceklerini düşünüyorum sonuçta uç kısmı içe doğru bükerlerse kendi ağırlıklarına uygun bir tokmağı kaldırıp vurabilirler :)
Zaman ayırıp okuduğunuz ve yorum yaptığınız için teşekkür ederim. Eleştiriler için de ayrı teşekkürler :)
-
Çok güzel bir konu, kısa ve oldukça tatlı bir şekilde işlemişsiniz. Bazı karışıklıklar olduğu doğru, onun için; yazma işlemi bittikten sonra kendi kendinize yüksek sesle okumanızı tavsiye ederim. Hataları büyük ölçüde fark etmenizi sağlar. Türk isimleri hikayeye ve karakterlerin kişiliklerine çok iyi oturmuş.
Bu arada sevgili periyodik neşriyat'a hikayenizi okutabilmişsiniz ne güzel. Ben daha o şerefe nail olamadım :).
-
Zaman ayırıp okuduğunuz için ve yorum yaptığınız için teşekkürler.İkinci tekil şahıs olayı sizin için de geçerlidir :) Önerinizi dikkate alıp öyle yapacağım zira kısa oldukları için vermek istediğim fikri yansıtamıyorum ne yazık ki.
İşte ben orada-adlar konusunda- kararsız kaldım? Çünkü takma adlar iyi olurdu diyen de oldu :)
Bülent abi pek Kurgu İskelesin'de takılmıyor sanırım yenilerden olduğum için bilmiyorum. :) O zaman ben şanslıyım, yaşasın :) Gerçi sizi de ilk defa görüyorum hikayem de o konuda da şanslıyım :)