Kayıp Rıhtım Arşiv Forum
Liman Kenti => Düşler Limanı => Konuyu başlatan: Elerki - 16 Ocak 2010, 15:41:14
-
DONDURMA
Kat koridorlarının lambaları yanmadığından, karanlığın el verdiğince hızla koştu ve merdivenlerden aşağıya, apartman kapısına indi çocuk. Dondurma satan bir minibüsün mahalle sokaklarını dolaştığı yaz akşamlarından biriydi. Sokak lambalarının güçsüz ışıklarının aydınlattığı –kısmen karanlık olan o saate rağmen sokaktaki birçok yaşıtı da kendisi gibi apartmanlarının önüne, aracın o melodik müziğinin yaklaşmasını beklemek için çıkmıştı.
Bir-iki dakika sonra minibüs onun bulunduğu apartmanın önünde durdu; üzerinde her farklı tadı temsilen bir renk bulunan gökkuşağı desenli beyaz bir dükkânın dört tekerli hali gibiydi. O renkler o kadar cezp ediciydi ki bazı çocuklar için… Ama onun için değil.
Dondurmacı, eline bir külah aldı ve o renklerin temsil ettiği her lezzetin kokusunu alacak kadar tezgâhının yakınına çağırdı çocuğu. O, her akşam yaptığı seçimi tekrarlayacaktı -mis gibi süt kokusuyla kaymaklı, bembeyaz olanı istiyordu yine. Tadını ezberlemişti. O kadar çok seviyordu ki, dilinde hissetmese de aynı tat damağında yer ediyordu her zaman. Kimi zaman ekşiliği, kimi zamansa o harikulade süt tatlılığı kaymağın…
Dondurmacı diğer renklere de onun dikkatini çekmeye çalışırken yüzünde dalga geçer, beklenti dolu bir sırıtış belirdi. Çocuk o an tekrar emin oldu ki diğer renklerden birini seçmeye kalksa adam onun tatmasına ücretsiz izin verecekti. Her akşam böyle olurdu; aklından hiç geçmemesine rağmen aynı daveti adamdan alır ve aynı ifadeyi suratında görürdü.
Etrafına baktı ve tüm çocukların ellerinde rengârenk toplarla bezeli külahlarla ona bakarak alayla gülümsediklerini gördü. Umursamadan dondurmacıya ücretini verdi ve yüzüne rahat, kendinden memnun bir ifade yerleşti.
Melodik müziğin eşlik ettiği tıkırtılı motor sesi uzaklaşırken son bir kez daha sokağa baktı apartman kapısının hemen önünde. Bomboş, sessiz, huzurlu ve karanlık… Külahına baktı… Ve daha apartmana girmeden dondurmasını bitirdiğine hayret etti. Tat yine damağındaydı tüm lezzetiyle... Karanlıkta merdivenleri çıkarken ona şükretti, onu övdü. Ve o an, yine her akşamki gibi, onunla yer değiştirdiğini diledi…
Elerki TAŞKIN
-
Hmm.. İlginç ve güzel bir yazı olmuş okurken keyif aldım gerçekten :) Eline sağlık...
-
aNTiSePTiK,
Teşekkür ederim okuduğunuz için. Beğenmenize sevindim... :)
-
Kaymaklı dondurma gerçekten güzeldir :) Bu yüzdendir ki çocuğun ne düşündüğünü anlayabiliyorum. Ama bence bir dondurmadan daha fazlası var bu yazıda.
Ellerinize sağlık, kaymaklı dondurma tadında güzel bir yazı...
-
Dondurmaya dondurmanın da ötesinde derin anlamlar yüklemişsiniz. Farklı bir yazı olmuş, çok beğendim. Özellikle son cümlesi harikaydı. Ellerinize sağlık. :)
-
Son cümleye kadar yazınızın vermek istediğiniz anlamı vermekte yetersiz kaldığını düşünüyordum ama son cümleyi okuduktan sonra baştan bir daha okudum. O kadar güzel geldi ki =)
Tebrikler...
-
berre, Dark BattLe ve Kayıp Ruh,
Öncelikle, okuduğunuz için teşekkür ederim.
Vermek istediğim anlamı verebilmişsem gerçekten çok sevindim. Önce emin olamamama rağmen son cümleyi koyduktan sonra ben de ikna oldum. Yoksa paylaşmayacaktım, içime sinmeyecekti pek...
Konuyla alakasız ama, iki sene sonra yazacağım şeyleri çok merak ediyorum kendimin. :D İki sene önce yazdıklarıma bakınca, şimdiki yazdıklarımla aralarında çok fark var çünkü. Gerek içerik, gerek stil bakımından... Yazdıkça değişiyoruz hepimiz... :)
Tekrar çok teşekkür ederim okuyup yorumladığınız için.
-
Kaymaklı dondurma :klp Ben de hep ondan alırdım dondurmacıya gidince :D
Gerçekten çok hoş bir yazı olmuş. Tebrikler.
Yazdıkça kendinizi geliştiriyorsunuz demek ki. :)
-
deanna,
:) Bir lezzete sadık kalmak lazım...
Okuduğunuz ve yorumladığınız için teşekkür ederim...
-
Çok güzeldir kaymaklı dondurma.
Bu yazıda en az kaymaklı dondurma kadar güzel olmuş Elerki.
Ellerine sağlık...
-
diana,
Beğendiğinize sevindim... :)
Teşekkür ederim...
-
Mmm leziz :)
Elinize sağlık.
-
Bardes,
Teşekkürler... :)
-
Elerki, iki sene sonra da aynı şeyleri yazacaksın bence ama yazılarındaki elbiseler, davranışlar, mekanlar, karakterlerden bahsediyorum bunu söyleyerek. Betimleyişin ve zamanı aktarışında dinamik bir değişme olacaktır, olmazsa kötü olur ama sende bu tehlikeyi görmüyorum. Çocukluğunda hayal ettiğin şeyler sembolik biçimde yada direk mürekkep hokkana damlayacaklar; ilk ilk okul kompozisyon dersi yazından bugün yazdığın son yazına kadar bu temel sabit kalacak. Bu esans değişmez, doğduğun kişiyi değiştirmedikçe. Gerçek özgürlük hafızanı kaybetmek olacaktır sanırım, tamamen sınırsız bir gelişim göstermenin tek yolu bu. Tabi eğer çiğ malzeme eksikliği yüzünden dikkat dağılmazsa. "Issız adada kalem kağıt ile baş başa kalarak hiç kitap okumadan fantastik eser veren adam" tasvirine benziyor bu "hafızasını kaybetmiş yazar" tasviri.
Dondurma ile ilgili tek ilgimi çeken şey çocuğun muazzam egosu oldu. Sade dondurması kalmadığında dondurmacının ısrarlara rağmen ona hiç bir şey satamaması canlandı gözümde. Ne istediğini bilen birisini güzel çizmişsin.
-
Aslında çok hoş bir hikaye ama ben fıtratım gereği daha hızlı ve olay akışının biraz daha süratli -çok değil- olduğu hikayeleri yeğelerim fakat hem edebi hemde o biraz acıklı biraz da yüzümüzde gülümseme uyandıran o konusu ve tam net olarak alamasamda verdiği mesajın ufak ufak satır başları gözümün önüne gelir gibi oldu diyebilirim.
Kaymaklı dondurmayı ben Çanakkale'nin en iyi dondurmacısında ilk olarak denedim ve orda annemin bana zorla içirdiği -o zamanlar- sütün mükemmel bir tadı olduğunu hissettim.Ayrıca diğer meyveli dondurmalara oranla sanki bir su gibi hiç öğütülmediğini hissettim.Sanki ağzımla-hatta vücudumun her hangi bir uvzuyla da değil- yemiyordum.Sanki içlerimde bir yerlerde,derinlikte,kuytu bir köşede onu bekletiyormuşum gibi hissettim.
-
Arkadaşlar,
Yazdığım şey aslında çocukluk hafızasından ibaret değil. Bunu son cümlede ipucu vererek bıraktım... Basit gelebilir ama bu hikayeyi yazmaya başlarken belli bir amacım vardı ve o amaca uygun bir şey yapmaya çalıştım.
Kısaca açıklamam gerekirse, bir insan sevdiği kişiye gerçek bir sadakatle bağlıysa ve onu bir melk gibi görüyorsa, onu birlikte ifade edebileceği şey de genelde saflığın da rengi olan 'beyaz' olacaktır.
Bir kişinin diğer renklere, diğer insanlara ilgisi olması için biri -genel deyimle 'şeytan'- tarafından dürtülmesi de olasıdır her zaman... Normalde diğer çocukların, çevresindeki kendine benzer insanların da genelde devamlı seçim değiştirmesi, hatta bu çeşit bir seçimi aynı anda yapöası da tek renk dondurma yiyen birine garip gelebilir...
Nihbrin,
Yaratıcılığımın sınırlı olduğunu düşünüğünüzü hissettim fakat bunu eğer bütün yazdığım hikayelere bakarak diyorsanız alınmanın eşiğindeyim diyebilirim. azdığım kısa hikayelerin daha çok sembolik durum hikayeleri olması fantastik açıdan yaratıcı olmadığımı göstermez.
Anlatımımın konusuna gelince, betimlemeler konusunda ilk kez bu derece eksik olduğumu söyleyen sizsiniz gerçekten. Anlatım ve betimleme bakımından bu yazıdaki basitlik bir yana, diğer yazmaya çalıştığım hikayelerde en çok dikkat ettiğim şey budur. Demek istediğinizi açarsanız ben de nerede yanlış yaptığımı ya da ne yolda olduğumu daha net görme şansını yakalayabilirim.
Umarım anlatabilmişimdir kendimi.
-
Görünüşe bakılırsa yanlış anlaşıldım. Ortalamanın üstündekiler ortalamasının üstündesiniz. Ancak bu daha çok gelişme gösteremeyeceğiniz anlamına gelmez, durmaksızın anlatırken yeni cümle kombinasyonları, yeni hislerin tatlarını anlatmakta daha kolay ve sade görüşler geliştireceksiniz. Ancak o tat asla değişmeyecek. Benim deyişim "tüm yazarlar" için geçerli yani beni de oldukça kapsıyor. Herkesin boynunda kimlik adı verilen bir zincir var. Yaşadıkları ile sınırlanıyor tüm yazarlar. Birileri ötekilerin hayallerinde yaşanmış en güzel şeyleri en yaşanamayacak ortamlarda aktardığında ise Yüzüklerin Efendisi gibi eserler veriliyor. Birileri Ötekilerin hayallerini değil sadece kendi geniş hayallerini temel alarak hikaye yazdığında ise Bir Yaz Dönümü Gecesi Rüyası gibi eserler veriliyor. Birileri ise hiç olmayan üçüncü birinin hiç olmayan hayallerini düşlediğindeyse Lovecraft'ın eserlerine benziyor. Yazarlar türlü türlü ama hepsi de hayaller ile sınırlılar. Hayallerinizin niceliği sizin isminiz ve soyadınıza bağlı, bu bağı çözmek herkesin potansiyelinde değil. Olağan üstü bir travma yaşanması yada hafızanın kaybedilmesi gerekir diyorum sadece. Bundan önceki yorumumda yanlış anladığınız unsurları tamir edebilmişimdir umarım.
-
Nihbrin,
Yanlışın içinde biraz doğru anlamışım sanırım. Teşekkürler...
-
Kaymaklı dondurma kadar güzel bir hikayeydi :) Tek eleştirim ilk cümle için olacak. Daha oturaklı ve daha düzgün bir şekilde yazılabilirdi orası. Mesela;
"Kat koridorlarının lambaları yanmadığından karanlığın el verdiğince hızla koştu...." gibi.
Sevgiler...
-
mit,
Teşekkür ederim, cidden, beni de rahatsız ediyordu o cümle. Bazen aklıma gelmiyor ne kadar düşünsem de bir cümleyi yazdıktan sonra nasıl düzeltebileceğim. Bu da o cümlelerden biriydi. Tavsiyenize uydum ve düzenledim cümleyi. :)
Okuduğunuz için ayrıca teşekkür ederim. :)
-
Bu arada,
Nihbrin,
Yorumunuzu okuduğumda başka bir yazıyı yazmakla uğraşıyordum. Anlatmak istediğiniz şeyi şu an anladım ve özür dilerim.
Kendi düşüncem de bu yönde. 'Daha basit' fakat 'anlamı yitirmeden' anlatmak önemli olan. Şu anki hali yazılarımın çoğu zaman yorucu. Bunun farkındayım. Kurallı ama yorucu...
Gelişme göstermek için elimizden geleni yapmalıyız. Teşekkür ederim yorumunuz için. Jetonumun geç düşmesinden dolayı da ayrıca tekrar özür dilerim. :)
-
Her zamn ki gibi yine harika bir yazı olmuş tebrik ederim...
(dondurma dendiğinde aklıma hemen olasılıksız geliyor..)