“… her iki taraf da birbirini oradan sürmek istese de, tıpkı savaşta olduğu gibi, birbirine denk güçleri yüzünden yenişemediler ve her iki taraf da birbirleri ile yaşamayı kabul etti.”
“… haşaratları musallat edip, çatılarını havaya uçurup, keçilerini köye kadar kaçırtmışlardı.”
“… Hayır efendim, benim adım Kızıl Sonja değil! Kimse o taklitçi zilli, gördüğüm yerde bacaklarını kıracağım zaten!"
“Çocuklar koşarak annelerinin etrafında döndü, ve ayakları ile yıkanan çamaşırları şapırdattı.”
"Hiii! Kızıl fahişe! Morgothius! Çabuk buraya gel ve şu kadına dersini ver!"
"Caraborn! Buraya gel! Komşularımız olacak iki iblis yine bize saldırmaya karar verdi."
Çok güzel olmuş :) Bu fikri bana açıkladığında ortaya çok iyi bir şey çıkacağını anlamıştım zaten. Araya kattığın ufak göndermeler işin tuzu biberi olmuş. Çocukları ve onların yaramazlıklarını da çok iyi kaleme aldığını düşünüyorum. Caraborn'un haline çok güldüm. Bacağındaki ve omuzlarındaki çocuklar falan... :)
Ulak çamaşır asarken bir an elinde bir sütyen ya da külotla kalakalacağını düşünmeden edemedim :) Kim bilir, belki de kibarlığından söyleyememiştir.
Kalemine sağlık ve ben teşekkür ederim.
Her şey bir yana, başlığı cuk oturmuş hikayeye, insan gülmeden edemiyor!
Kurgunun akıcılığı, absürdlük, komedi, şanlı şövalyelerin, korkunç kötülerin sonunun böyle olması acayip eğlendirici olmuş. Hele de bunu güzel ve akıcı bir dille anlatınca tadından yenmez olmuş. Göndermeler ve bilinen bazı karakterlere atıfta bulunma ise cabası!
Ellerinize sağlık efem, DarLy'nin belirttiği "Bu türden yazılara ihtiyacımız var." düşüncesine de aynen katılıyorum. Amras'tan da bu tarz bir hikaye okumuştuk zamanında [*]devamı gelmemişti[/*] [*]topu göğüste yumuşatıp pas atmak[/*], umarım daha fazla görürüz. :)
Göndermeleri açıklama konusundaki hoşnutsuzluğumu belirtsem mi belirtmesem mi diye epey kararsız kalmıştım ama neyse ki DarLy belirtmiş, ben de ona katıldığımı söyleyeyim o zaman.
Her şeyi geçersek benim en beğendiğim şey, naif masalsı edebi dil. Bunu iyi başarıyorsun daha önceden de görmüştük. [*]Deli ve Ejderha[/*]
Göndermeleri izah etme konusunda ise, aslında ben de bunlar söylenmesin ben fark edeyim derim. Ancak bu hikayede herkesin bir şeyleri yakalamasını istediğim için açıklamaları koydum. Onları görmezden gel yahu Cheesy. Onlar yokmuş meğersem ^^. Mesela Red Sonja'yı kaç kişi biliyor?
"Ne biçim bir ülke burası yahu, bizden sonra hiç mi kahraman çıkmadı?"
"Beni de çağırmaya gelecekler! Muhtemelen yolu bulamadılar. Böyle hatalar hep olur."
Defalarca duymama ve adının o çekiciliğine rağmen bir türlü okuyamadığım "Çamaşır Yıkayan Şövalye" yi sonunda okudum. Hazal Hanım kaleminize sağlık. Yorum yapayım da bu kısa hikaye ön sıralara gelsin, gelsin ki okumayanlar ya da benim gibi geç gelenler varsa okuyuversin. :)