Bundan yaklaşık bir yıl önce Buzul Dünya Yayınları'na yazmış olduğum kısa e-kitabımı bölüm bölüm yayınlayacağım. Tek Doğan Serisi olarak sunduğum hikayemin ilk cildi Hatalı Doğanlar.
***
TEK DOĞAN SERİSİ
-BİRİNCİ CİLT-
HATALI DOĞANLAR
GELİŞME
Adımlarını hızlı bir şekilde önündeki karartıya uydurmaya çalıştı. Etraf zaten karanlıktı, fakat bu adamda -ya da artık her neyse- o karartıdan çok daha fazlası vardı. O hızlandıkça hızlanıyor, yavaşladıkça adımlarını ona göre uyarlıyordu.
Bağlanmamıştı, adam bir kez bile dönüp kendisine bakmamıştı veya herhangi bir farklı kimseyle karşılaşmamıştı. Tüm unlara rağmen bir türlü dönüp kaçamıyordu. Birçok defa denemişti fakat engellenemez bir güç, özgür iradesine müdahale ediyordu. Bedeni; kendisinin istemediği fakat bir o kadarda garip şekilde, benliğinin komutuyla yönlendiriliyormuş gibiydi. Önündeki herif her ne yaptıysa bedenine değil duygularına hâkim oluyordu.
Fakat sorun bu değildi, sorun bu herifi şu anda neden izliyor oluşuydu. Buraya nasıl gelmişti, ne şekilde bu adamın peşine takılmıştı zerre kadar hatırlamıyordu. En son hatırladığı kısım odasında arkadaşlarıyla yazışıyor olduğu ve birden garip olaylar silsilesi yaşadığı o garip zamandı. Sonrası karanlıktı. Duygu bu durumdan rahatsızlık duyuyordu, hem şaşkındı hem de sinirliydi. Beyninin kendisine oyunlar oynamasından nefret ediyordu. Belki de hâlâ odasındaydı. Uyuyordu. Şu anda içinde küçücük bir korku kırıntısının olmama sebebi bu olabilirdi. Ya da olmayabilirdi, bilmiyordu. Yol da bitmiyordu. Tekrar düşünmeye başladı; bu sonu gelmez yürüyüşe önündeki karartıyla birlikte nasıl başlamıştı, tekrar hatırlamaya çalıştı. Olmuyordu, olmuyordu... Bir türlü aklına gelmiyordu!..
Bu sırada önünde giden karartı içerisindeki şekil tüm bu düşündüklerini sanki yüksek sesle kendisine bağırıyormuş gibi anlıyor ve akıl almaz siması ile Duygu’nun duyamayacağı sessizlikte belirli zamanlarda bir cümle kuruyordu: "Boşuna düşünme küçük kız, ne kadar uğraşırsan uğraş hiç bir zaman aklın almayacak. Bu sana verilen zekânın ötesinde..."