Kayıp Rıhtım Arşiv Forum

Oyun Masası => FRP Arşivleri => Dipsiz Konak => Pazuzu => Konuyu başlatan: Fiddler - 11 Mart 2012, 23:16:09

Başlık: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Fiddler - 11 Mart 2012, 23:16:09
KARAKTER KAĞIDI


Ad ve Soyad: Alaz Han
Cinsiyet: Erkek
Kökeni: Türk
Yaş: 27
Fiziksel Görünüş: 173cm / 61kg – Kısa kahverengi saçlı, kirli sakallı ve kahverengi gözlü
Bulunduğu Şehir: İstanbul


Sağlık Durumu: 5/5
İçgüdü: 3
Seviye: 2 (17/20)


Özellikler

Güç: 6
Çeviklik: 5
Zeka: 3
İrade: 4
Karizma: 6
6. His: 2

Yetiler: Parkour, Bartitsu, Bağışıklık

Para: 155$ (900$)

Envanter:
Kelebek bıçak
Zippo çakmak
Cep Telefonu
Küçük kese içinde baharatlar x 4


DM Notu: Oyun ilerledikçe karakter kağıdına yapılacak değişiklikler benim tarafımdan bu mesaja eklenecektir.
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Fiddler - 11 Mart 2012, 23:36:42
(http://i1144.photobucket.com/albums/o492/FiddisBack/pazuzu/istanbul_night_time_by_istanbulblogger-d33geok.jpg)



11 Mart 2012, İstanbul. Gece.

Alaz Han ara sokaklar boyunca telaşsızca yürüyordu. Eve vardığı zaman neyle karşılaşacağını tam olarak bilmiyordu; ama her ne olursa olsun hazırlıklıydı. 13 yıldır hazırlıklıydı. Sadece kafasını tam olarak veremiyordu o kadar. Sabahın köründe bir e-posta almıştı. Hiç tanımadığı birinden... Bay C. Faye Laraye adında bir kadından bahsediyordu e-posta, onun yazdığı iddia edilen üç mektuptan. Bay C bu konuyla ilgilenmesini istiyordu. Yakında onunla tekrar iletişime geçeceğini söylüyordu. Bu işi almasını istiyordu; ama bunlar şu an önemli değildi. Tam şu anda, Cihangir'de bir evde, oldukça prestijli ve adından her yerde söz ettiren bir oyuncu kendinde değildi ve oğlunun durumundan endişelenen annesi eski usul davranarak bir hocaya başvurmuştu. Alaz'ın tanıdığı bir hocaydı "Takkeli Cevdet Hoca". Onu aradığı zaman kısa ve öz konuşmuştu:

"Cihangir'de. İblis girmiş. 500* kağıt!"

Alaz'ı ararlardı. Okuyup üfleyip türlü fesatlıklara çare olduklarını iddia eden tüm o hocalar hiç bir umutları kalmadığı zaman Alaz'ı ararlardı. O noktada sadece Alaz gelebilirdi şeytanın hakkından. Bir de şu an paraya çok ihtiyacı vardı. Son kirasını ödeyememişti ve ev sahibi özellikle ay başlarında onun geceleri nasıl korkusuzca canavar avladığını umursamıyordu. Adam sadece parasının peşindeydi.

Aklında bir Cihangir'deki iblis bir de sabahki e-posta olarak sessiz sokaklarda yürümeye devam etti.

Spoiler: Göster
Haydi bakalım gazamız mübarek olsun...

*: İstanbul'da olmana rağmen para değerleri yine de hep dolar olarak konuşulacak.

Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Catrouble - 12 Mart 2012, 00:12:01
Pazar günü için oldukça sakin bir Cihangir gecesi sayılabilirdi. Cihangire girdiğinden beri sokaklarda taksi bekleyen birkaç kişi, dilenciler ve kafelerde çalışan insanlar haricinde çok az kişi görmüştü. Acaba insanların eğlenmeleri için paraları mı yok diye düşündü Alaz. Genellikle kendi problemlerini herkesin problemiymiş gibi canlandırmayı adet haline getirmişti. Alazın paraya ihtiyacı vardı ve para kazanması için önüne sunulmuş iki teklif vardı. Şanslı gününde olduğunu düşünerek yürümeye devam ederken Takkeli Cevdet Hocanın verdiği adresi not ettiği kağıda tekrar göz attı. Adrese çok yaklaşmıştı ancak herhangi bir heyecan belirtisi hissetmiyordu.

Bazı şeyler her ne kadar sıra dışı olsalar da yaşandıkça sıradanlaşmaya başlıyorlardı. Aklı tekrar Faye isimli kızın mektuplarına kaydı. Sabah ilgili mesajı okuduğundan beri birçok defa kızın yazdığı mektubun içeriğinde ilgisini çeken bir şeyler olduğunu hissediyordu. Üstelik işin garip ve korkutucu olan tarafı okuduklarının hoşuna gitmiş olmasıydı.

Alaz 500$’ının yattığı evin sokağına girince bütün bu düşünceleri kafasından uzaklaştırdı. Cin ya da iblislerden korkmuyordu. Ve tecrübelerine dayanarak düşündüğünde korkması gerektiğine de inanmıyordu. Ancak bildiği tek bir şey vardı. Eğer bu tür canlılarla uğraşılması gerekiyorsa bu kesinlikle tam konsantrasyon ile yapılmalıydı aksi halde ölüm seçenekler arasında en iyisiydi.

Apartmanın 5. katına çıkıp 12 nolu dairenin önüne geldiği zaman elindeki adres kağıdına tekrar baktı ve daire numarasının doğru olduğundan emin olduktan sonra zili çaldı. Hocaların kendisinin üzerinden para kazanmasından hiç hoşlanmıyordu. Ama bir evde oturup iş beklemektense birçok farklı hocadan iş akışı sağlamak daha mantıklı geliyordu. Yinede içinden son birkez Cevdet Hocayı ve onun takkesini görmeden bu işi bitirebilme şansına sahip olmayı diledi. Dileğini hangi Tanrıya gönderdiğini bile bilmiyordu.
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Fiddler - 12 Mart 2012, 00:25:47
Spoiler: Göster
O "2" puanlık 6. hissine bile güzel zar gelebiliyor tabii insanın...


+1 Deneyim (Güzel Başlangıç)

Şarkı: Radiohead - Everything In Its Right Place (http://www.youtube.com/watch?v=VrpGhEVyrk0)


Zar zor duyulan bir "Bismillah"la kapı açıldı. Kapının açılmasıyla birlikte Alaz'ın şansına küsmesi de bir oldu. Takkeli Cevdet karşısında dikilmiş, her zamanki rahatlığından yoksun, tedirgin suratıyla ona bakıyordu.

"Şükür, geldin sonunda." dedi ve eliyle yol göstermekten çok itekleyerek onu içeriye götürdü. Koridorun ucunda kapalı bir kapının ardından çarpma sesleri geliyordu. Sanki bir şeyi oradan oraya vuruyorlardı. Alaz göz ucuyla kapalı kapıya bakarken karşısına histerik bir şekilde ağlayan yaşlı bir kadın çıktı. Alaz kadının ne söylediğini bile anlayamıyordu, kadın ayaklarına kapanmış yalvar yakar bir şeyler söylüyor, tekrar tekrar ağlama krizlerine giriyor ve uzun saniyeler boyunca susmuyordu.

Takkeli Cevdet kadını yavaşça çekti ve Alaz'a dönerek konuştu:

"Alaz oğlum, n'aparsın n'eylersin bilmem; ama gözleri fıldır fıldır bu seferkinin. Yerinde duramıyor. Kurban oluyum çek çıkar şunu bak kadıncağız perişan. Hadi aslanım!"

Alaz'ın da o sırada aklından geçen şey buydu. İçinde bir şeylerin yanlış olduğuna dair büyük bir his vardı, ve o yanlışı bulup çıkarmadan rahat edemeyecekti.
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Catrouble - 12 Mart 2012, 00:48:11
Alaz içeriye girdiğinde ağlamaktan ve çaresizlikten yerlere düşmüş kadına ve korkmuş hocaya odaklanmamaya çalıştı. Olaylara yaklaşımında, önceden aldığı özellikle de bilgisiz kişilerden aldığı bilgilerin sonuca gitmesinde hiçbir yararı olmadığını defalarca tecrübe etmişti. Kafasını biraz olsun toparlayabilmek için daire kapısını kapatmak üzere arkasını döndü ve kapıyı kapattı. Tekrar yüzünü hocaya ve acılı anneye döndüğünde konsantrasyonunu sağladığını hissediyordu.

“Sakin olun ve ben girdikten sonra içeriye kimseyi almayın” dedi. Bu sırada Alaz gözlerini kadına dikti ve “Çaresizce ağlayanlardan nefret ediyorum.” diye kendi kendine fısıldadı. Küçücük bir çocukken bütün ailesini tek bir olayda kaybetmişti ve hiç ağlamamıştı.

Alaz odaya doğru ilerlerken her doğaüstü olayda adet haline getirdiği üzere bileğindeki yara izini okşadı. Kapıya vardığında Cevdet Hoca ve kadının yeteri kadar uzakta olduğundan emin olduktan sonra kapıyı açtı. Hareketleri hızlı değildi. Sadece merak ediyordu. Fıldır fıldır dönen gözleri ve buna neyin sebep olduğunu merak ediyordu.
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Fiddler - 12 Mart 2012, 01:09:25
Şarkı: The Last Shadow Puppets - Black Plant (http://www.youtube.com/watch?v=wZy45wNekvo)

Kapıyı açıp da odadan içeri girdiğinde sesler kesilmişti. Karşısına ne çıkacağına bilemeyerek temkinli bir şekilde ışıkları açtı ve kapıyı arkasından kapattı. Odanın ortasında, yerde yüzükoyun yatıyordu adam. Hiç de zarar verebilecekmiş gibi görünmüyordu; ama Alaz alışmıştı böyle numaralara aldanmamaya. Eskilerden okuduğu, ve artık zihnine kazınan bir şaman efsununu fısıldamaya başladı:

"Ragnak arok. Gökkun karakkum. "* ... Yerde yoksun. Gökte göster kendini...

Hiçbir şey olmadı. Adamın içinde nasıl bir şeytan vardıysa, onun bir suretini görmeyi düşünüyordu; ama hiçbir şey göremedi. Anlamıyordu. Temkinli adımlarla adamın yanına yaklaştı. Vücudunu inceledi, nefes alış verişini inceledi. Bildiği birkaç tılsımlı sözü daha fısıldadı; ama hiçbir sonuç alamadı. Bu adam... sadece bir adamdı... İçinde iblis falan yoktu.


Spoiler: Göster
*Bu bahsi geçen şaman efsununu hatırlasan iyi edersin. Bundan sonra istediğin zaman kullanabilirsin.
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Catrouble - 12 Mart 2012, 01:26:34
"Ragnak arok. Gökkun karakkum.”

Alaz daha güçlü bir sesle efsunu tekrarladı. Ancak bu efsunun ortaya çıkaramadığı hiçbir yaratıkla karşılaşmamıştı. Buda şu demek oluyordu: Eğer orada bir yaratık varsa daha önce karşılaşmadığı bir şey idi ve onu durdurmak için ne yapmasını gerektiğini bilmiyordu. Öyle bir durum olmamasını umarak ihtimalleri değerlendirdi. Kapıdan içeriye girdiğinde sesleri duymuştu dolayısıyla ortada bir şeyler olmalıydı. Yaratık adamı terk mi etmişti? Peki ama 1 dakika önce orada olan şey neden bir anda terk etmeyi tercih etmişti?

Birkaç saniye içerisinde kafasında oluşan birçok soruya cevap arayan Alaz yavaşça ayağa kalkarak geri geri yürüdü ve adamdan gözlerini ayırmadan kapıyı araladı. Ne yapacağını bilmiyordu ve bu işin 500$’dan daha pahalıya patlamamasını umuyordu.

“Cevdet Hoca” diyerek içeriye seslendi ve “Burada herhangi bir yaratık yok.” dedi. Bunu söylerken yaratığın salonda hocayı ve kadını ziyaret ediyor olmasından korkuyordu.
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Fiddler - 12 Mart 2012, 01:37:31
+1 Deneyim

"Ezobilahi..." diye başlayan bir şeyler mırıldandı Cevdet Hoca Alaz'ın yanına gelirken... Alaz'ın yanında, adama doğru çömeldi ve o da bir şey anlayabilecekmiş gibi incelemeye başladı. Alnından terler damlıyordu ve yutkunup duruyordu.

"Oğlum emin misin? Bismilah, bismilah!"
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Catrouble - 12 Mart 2012, 01:50:47
Alaz içten içe hocanın tavırlarına tebessüm ederken surat ifadesinde ciddiyetini korumaya çalışıyordu. Tam bu oyundan zevk aldığını ve çok kolay şekilde 500$ kazandığına dair düşüncelere dalmak üzereyken içine ciddi bir şüphe düştü.

Az önce oğlu kendini oradan oraya vururken ağlamaktan yerlere kapanan annenin hala odaya gelmediğini fark etmişti. Oğlunun hiçbir şeyi olmadığını söylediğinde hocadan daha önce koşup gelmesi gerekmez miydi? Ortada bir gariplik olduğunu seziyordu. Aslında hislerinden hiçbir zaman emin olamamıştı. Bu nedenle işini şansa bırakmayacaktı. Cevdet hocanın dini kelimeleri doğru ve tam telaffuz etmediğini fark etmişti. Bir rastlantı mıydı yoksa önemli bir detay mı? Anlamanın tek bir yolu vardı.

"Ragnak arok. Gökkun karakkum.”

Efsunu bir kere daha tekrarladı. Bu kez odada Cevdet Hocada vardı ve sonucun değişip değişmeyeceğini merak ediyordu. Birde tabii annenin neden hala gelmediğini..

Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Fiddler - 12 Mart 2012, 02:06:02
+1 Deneyim
+1 Bonus Deneyim (Şeytan Ayrıntılarda Gizlidir*)


Cevdet Hoca yanında bir anda ağzı değişen, değişik şeyler konuşmaya başlayan adamı görünce korkuyla geriledi. Alaz efsununu okumayı bitirdiğinde Cevdet Hoca'nın üstünde hava dalgalanmaya başladı. Gözleri, burnu olmayan, sadece ağzı görünen, kıpkırmızı ve cılız bir iblisin görüntüsü vardı havada. Hiçbir şeyi anlamamış olarak, çılgınca etrafını kolaçan ediyordu. Bu sırada Cevdet Hoca'nın görüntüsü ise sadece Alaz'a bakıyor ve demin adamın söylediği sözlerden korkup gerilediği için siniri bozulmuş şekilde kıkırdıyordu.

"Korkuttun beni bir an vallahı"

Alaz neler olduğunu çaktırmamaya çalışıyordu; ama gördükleri karşısında gözlerinin açılmasını saklayamadı. Koridorda, salon kapısının eşiğinden onları izleyen teyzenin de üzerinde, hava dalgalanıyor, ve bu sefer sadece bir ayağı olan, büyük göbekli, bir gözü kapalı şişman bir iblisi gösteriyordu. Uykulu görünüyordu iblis.

Cevdet Hoca Alaz'ın şaşkınlığını farketmiş olacak ki ona bir adım yaklaşarak - yukarıdaki iblis görüntüsünün de gözleri üzerine dikilmişti; ama Alaz ona bakmamaya çalıştı - sordu:

"İyi misin evladım? N'oldu?


Spoiler: Göster
* "Şeytan Ayrıntılarda Gizlidir" mesajını görmeniz, DM'in yazdığı mesaj içerisinde doğrudan söylemediği; ama cümlelerin arasına gizlediği bazı sırları keşfetmiş olduğunuz anlamına gelir ve bonus deneyim verir. Bu sadece doğru bildiğiniz ayrıntılar için geçerlidir.
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Catrouble - 12 Mart 2012, 02:27:35
Alaz sakin olmaya çalışarak “Önemli bir şey değil Cevdet Hoca” diye cevap verdi ve devam etti: “Az önce bu zavallı adam kendini yerden yere vuruyorken şuanda tamamen temiz gibi gözüküyor. Biliyorsun ki eşsiz güçlerim sayesinde iblisler benden çekinir. Sanıyorum ki evden içeri girdiğimde korkudan kaçıp gitmiş olmalı.”

Bir an için kendini beğenmiş tavrını iblislere kabul ettirebilmek için ukalaca bekledikten sonra Alaz konuşmaya devam etti: “Teyzeciğim sanırım yaşadığınız şokun etkisiyle hala kendinize gelemediniz ancak bir tanecik evladınız şuanda yerde yatıyor ve bu hiç uygun değil dolayısıyla size zahmet olmazsa oğlunuzu yatağa taşıması için Cevdet hocaya yardım edebilir misiniz? Bende o sırada izninizle elimi yıkayacağım.”

Kadının oğluna ve yatağa doğru rahatça hareket edebilmesi için yolu açmak amacıyla biraz kenara çekilen Alaz eliyle kadına buyrun der gibi işaret yaparak kadının geçmesini bekledi. İhtiyacı olan tek şey iki iblisinde arkasını dönmesiydi. Daha sonrasında kesesini alıp ateşe vermesi ve iblisleri çok uzaklara yollaması için sadece birkaç saniye yeterli olacaktı.
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Fiddler - 12 Mart 2012, 03:01:10
Spoiler: Göster
Fiddler sallar 1d20 ve alır 20. Kimdi bu adamın hep kötü zar attığını söyleyen?


+2 Deneyim

Şarkı: A Perfect Circle - Passive (http://youtu.be/vFw9fHN6Bhc)


Teyze, sanki kötü oyunculuk yaptığını farketmiş de telafi etmek istiyorcasına koşar adım Cevdet Hoca'nın yanına gitti. Cevdet Hoca da o gelirken hazırlanır gibi yerde baygın yatan adamcağızı koltukaltlarından tuttu. Teyze oğlunu taşımak için gelirken dumanlı havada görünen iki iblis de birbirlerine bakıyor ve sırıtıyorlardı. Planlarının işe yaradığından öylesine emindiler ki Alaz'ın kapıdan çıkmadan elini cebine attığını ve küçük bir keseyle zipposunu çıkardığını görmediler bile.

Alaz zippoyu çakarak keseyi yaktı ve hızla bir alev topu haline gelen keseyi iblislerin önüne attı. Kesenin yanmasıyla birlikte iblislerin çığlık çığlığa odanın köşesine sinmesi bir oldu. Birkaç adım önlerinde, yerde minik bir ateş topu olarak kese yanıyor, onlarsa resmen duvarın öteki yanına geçmek istercesine iyice kendilerini duvara yaslıyorlardı.

"N'apıyorsun oğlum?" diye yakardı Cevdet Hoca sesini kontrol edemeyerek. Kafasının üzerindeki dumanlı havada iblis feryat figan bağırıyor gibi duruyordu.

Alaz hiç duraksamadan parmaklarıyla birkaç figür yaptı, bir yandan da iblisleri bedenlerden çıkarmaya zorlayağını düşündüğü bazı eski sözler söyledi.

"N'olur? İzin ver gideyim!" diye haykırıyordu teyze... daha doğrusu içindeki o şişman, çirkin iblis.

Alaz son sözlerini de söyledi, odayı düşük frekanslı bir çığlık kapladı ve Cevdet Hoca'yla teyze de, baygın yatan oyuncu gibi yere yığıldılar. Alaz da yaşadığı gerilimden yorgun düşmüş bir şekilde duvarın dibine çöktü. Her şey bitmişti, rahatlamıştı; ama bu sefer garip bir şey vardı.

Sol elinin bileğindeki o garip yanık izi sızlıyordu, ve bu sızıyı son hatırlayışı, 13 yıl önce annesi, babası ve kız kardeşinin ölümüne sebep olan büyük yangına tekabül ediyordu.
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Catrouble - 12 Mart 2012, 04:07:27
Alaz ailesinin öldüğü talihsiz olaydan kurtulması ile sonucunda oluşan yara izinin birbiri ile ilişkili olduğu konusunda hiçbir konuda olmadığı kadar emindi. Yıllarca yara izleri, koruyucu semboller ve benzeri konularda araştırmalar yapmış ancak elle tutulur hiçbir veriye ulaşmayı başaramamıştı.  Şimdi ise gayet kolay avladığı hiçbir zeka, beceri ve üstünlük emaresi göstermeyen iki iblisi öldürmesi bir şeyleri harekete geçirmiş gibi gözüküyordu. Düşünceleri kendisine hiç mantıklı gelmese de hissettiği sızlama şüphelerini gideriyordu. Cevaplanması gereken soruların artması hiçbir zaman hoşuna giden bir şey olmamıştı.

Bir yandan sızlayan yarısını ovalarken diğer yandan da kendine gelmeye çalıştı. İlk defa iki iblisle aynı anda başa çıkmak zorunda kalmıştı ki bu aslında çok tehlikeli bir durumdu ve aynı zamanda ilk defa üç iblis saldırısına mahrum kalmış insanla aynı odadaydı. Normalde şuanda saldırıya uğrayan kişinin sağlam olan yakınlardan biriyle konuşup ödemesini alıp gitmesi gerekirken beklemesi gerekecekti. Yine de hala hayatta olduğu için şanslı olduğunu düşünerek kendisini daha iyi hissetmeyi başardı.

Yaklaşık 2 dakika sonra bekleyerek bir sonuç alamayacağına kanaat getiren Alaz bu evin dinlenmesi içinde uygun bir yer olmadığının bilinciyle harekete geçmeye karar verdi. Öncelikle banyoya gidip elini ve yüzünü yıkadı. Daha sonra banyoda bulduğu kovayı suyla doldurdu ve bulduğu bütün havlularla beraber oyuncunun yatak odasına geri döndü.

Soğuk suyla tamamen ıslatılmış havluları baygın kişilerin suratına bırakarak ayılmalarını umuyordu. Ayılmamaları durumunda bütün kovayı başlarından aşağıya dökmeyi dahi düşündü. Bu evde kalmak istemiyordu. Bu gece evinde uyumak istiyordu.
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Fiddler - 12 Mart 2012, 13:45:46
Bir kabustan uyanıyormuşcasına nefes nefese ayağa kalktı Takkeli Cevdet Hoca. İki yanında zavallı adamla annesi yavaş yavaş kıvranmaya, uykularından uyanmaya başlamışlardı. Adam gözlerini açıp da karşısında Alaz'ı görünce önce gözleri fal taşı gibi açıldı, sonra rahatlamış bir şekilde uzun bir soluk verdi.

"Tövbe... Tövbe..." diye mırıldanıyordu. "Allah senden razı olsun evladım." dedi doğrulurken birkaç kere. Şimdi ayakta olduğundan yanındakilere daha dikkatle bakabiliyordu. Hala tam ayılamamış olan teyze ve oğlu kıpırdanıyorlardı; ama çok halsiz görünüyorlardı.

"Gitti mi iblisler? Eminsin değil mi?" diye sordu kontrol etmeye çalıştığı titrek bir sesle. Bir yandan da hala göz ucuyla diğer ikisine bakıyordu. Gözlerini onlardan ayırmadan Alaz'ın arkasına geçti ve Alaz diğer ikisinin yüzüne ıslak havluları atarken elindeki tespihi iyice sıka sıka "bismillah" çekmeye başladı.
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Catrouble - 12 Mart 2012, 14:39:32
Alaz bazen çok çekilmez biri oluyordu. Özellikle de yapmak istemediği şeyleri yapmak zorunda olduğu zamanlarda ve şuanda bu insanları ayıltmaya çalışmak yapmak istemediği bir şeydi. Hele ki ayıldıkları zaman verdikleri tepkileri dinlemek ve onlara bir şey anlatmaya çalışmak hiç hoşuna gitmiyordu. Tam bu sırada Cevdet hocanın mırıldanmaları başladı.

Oyuncuyu uyandırmak için ıslak havluyu adamın suratına sererken Cevdet hocaya döndü ve “Merak etme hoca sizin içinizde değiller. Bu durumda ya gittiler ya da benim içime girdiler.” diye cevapladı. Böyle bir soruya daha ciddi bir cevap verilemez diye düşünüyordu. Birkaç saniye sonra ise hocaya dönerek gülümsemeye başladı aslında böyle bir şey söylemesinin nedeni hocayla dalga geçmek değildi daha çok korkmasını istiyordu ama gülümsemezse hocanın ciddi olduğunu sanacağından ve tekrar bayılacağından korkuyordu. Öyle bir şey olmasını istediği son şeydi.

Alaz havlularla işi tamamen bittiğinde hocaya döndü ve daha ciddi bir ses tonuyla “Senin de çok net bir şekilde bildiğin bir şey var ki 500$ basit bir iblis için en düşük fiyatım ve sen bana sadece bir iblisle uğraşmam gerektiğini söylemiştin. Ama burada iki tane vardı ve beni ciddi bir tehlikeye soktuğunu rahatlıkla söyleyebilirim” dedi. Sinirlenmiş gibi rol yapmaya çalışıyordu aslında gerçekten sinirlenmişti de ama şimdi birçok şeyi daha iyi bir kalıba sokabilme şansına sahipti. “2 iblis için 1000$” diye devam etti Alaz kesin bir ses tonuyla ve ekledi: “Üstelik beni gereksiz bir riske soktuğun için ekstra bir bedel istemedim bile.”
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Fiddler - 12 Mart 2012, 14:50:03
+1 Deneyim

Takkeli Cevdet Hoca önce ne olduğunu anlamamış gibi boş gözlerle baktı Alaz'a. Hiç sesini çıkarmadan ceketinin iç cebine uzandı ve boşalttı. Alaz'ın eline doğru paraları birer birer saymaya başladı. 100... 200... 300... 400... 500... 600... 700...

"Annesinden bu kadar para aldım valla bu iş için..." dedi. Sesinde hala şokta olduğuna işaret eden bir tutukluk vardı.

İçinden bismillahlar saymaya devam ederek kapıya yöneldi.
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Catrouble - 12 Mart 2012, 15:08:24
Alaz parayı cebine koyarken aklında iki şey vardı. İlk olarak yaptığı işe oranla az para kazandığını düşünüyordu ikinci olarak ise 500$ için geldiği yerden 700$’la çıktığını.. Sonuç olarak karlı olduğuna karar verdi ve hocanın arkasından evi terk ederken keyfi yerine gelmişti. Saat gece yarısını geçmişti ve bu Alazın sevdiği saatlerin geldiği anlamına geliyordu ama sıkı sıkıya bağlı kalmaya çalıştığı bir kuralı vardı ve buna göre iş yaptığı günlerde gece eğlenceye çıkmak doğru değildi. Dolayısıyla evine doğru yola çıktı.

Eve vardığında uyumadan önce duş almak istiyordu ve suyu her zamanki gibi oldukça sıcak bir seviyede açtı. Sıcak suyu seviyordu ve bu onu rahatlatıyordu özellikle iş yaptığı gecelerde daha rahat uyumasına olanak sağlıyordu.

Duştan çıktığında yaşadığı gerilimin etkisiyle hafifçe ağrıyan bacaklarının sıcak suyunda etkisiyle fazlasıyla rahatlamış olduğunu hissediyordu ama bu rahatlık ona yapması gereken şeyi dahada şiddetle vurguluyordu. Bedenine daha fazla karşı koymaya gerek duymayan Alaz yatağına geçti ve uzanarak uykuya daldı.
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Fiddler - 12 Mart 2012, 15:30:20
Şarkı Muse - Time Is Running Out (http://www.youtube.com/watch?v=zhAmug6Ts6o&ob=av2n)

GÜM... GÜM... GÜM... Kapıya gümbür gümbür vuruyordu birileri. Alaz işten geç dönmüştü ve duş alır almaz kendini yatağa atmıştı; ama daha uykusunun en tatlı yerlerine gelemeden birileri evi başına yıkmak istercesine kapıya vuruyordu. Yatağın yanındaki cep telefonunu alarak saate baktı. 07:12... Birilerinin açıklaması gereken ciddi şeyler vardı.

Kapıya gelen güm güm sesler dakikalar boyu susmadı. En sonunda bundan kaçamayacağını farkedince Alaz kalktı, üzerine bir tişört geçirdi ve hava hala tam aydınlanmadığı için yarı karanlık gölgeli koridordan geçerek kappıya geldi. Kapıyı açtığı zaman karşısında kafasının ortası kel, kendisi ise haddinden fazla kısa, kilolu bir adam duruyordu.

Adam kapının açılmasıyla birlikte göz ucuyla Alaz'ın iki yanına, evin içerisine baktı. Sonra önünde sadece boxer şortu ve tişörtüyle Alaz'a. Bakışlarını yukarı kaldırıp Alaz'ın gözlerine dikti ve konuştu:

"650 kağıdımı ver. Ya da topla pılını pırtını çık evimden."

Bu adam ev sahibinden başkası değildi.

Spoiler: Göster

Tutarlılık Penaltısı: Oyunda her zaman yaptığınızı söylediğiniz şeylerden bahsederken dikkatli olmalısınız; çünkü ileride bunların aksinde bir şey yaparsanız, karakteriniz tutarlılığı yitireceğinden tutarlılık penaltısı yiyeceksiniz. Bu penaltı türlü şekillerde gelebilecektir.

Örneğin, bir önceki mesajda karakterinizin "iş yaptığı günlerde gece eğlenceye çıkmamak" gibi sıkı bir kuralı olduğunu söylemişsiniz. Bu durumda, ileride karakteriniz iyi bir nedeni olmaksızın bu kuralı hiç yokmuş gibi davranıp iş sonrasında barlarda eğlenmeye çıkarsa, tutarlılık penaltısı alırsınız.
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Catrouble - 12 Mart 2012, 16:01:49
Alazın adamı hastanelik olana kadar dövmemesinin tek sebebi evini seviyor olmasıydı. Aslında evi ederinden çok daha ucuza tuttuğunu düşünüyordu. Dolayısıyla bütün sinirine hakim olarak oyuncu maskesini suratına taktı.

Gülümseyerek “Sakin olun lütfen. Söz vermiş olduğum gibi paranız hazır hemen gidip getireyim.” derken adama cevap verme imkanı bırakmadan arkasını dönerek parayı almak için içeri geçti. Parasının 650$lık kısmını ayırdıktan sonra kapıya tekrar geldi ve parayı uzatırken son derece nazik bir şekilde “Ödemeler konusunda çok hassas olduğunuzun farkındayım ve bende bu konuda vermiş olduğum sözleri tutmaya çalışıyorum. İşte paranız burada söz verdiğim gibi.” dedi. Cümlesine devam etmeye başladığında kullandığı ses tonu ve vurgularda abartılı bir naziklik ve iğneleme vardı: “Ancak benimde uyku konusunda çok hassas olduğumu hatırlatmak isterim.”

Cümlesini bitirdiğinde Alaz üstü kapalı tehdidinin işe yarayıp yaramayacağını bilmiyordu ama sonucun ne olduğunun da çok bir önemi yoktu. Çünkü o yapmayı istemediği şeyleri yapmak konusunda çok sıkıntılı bir insandı ve bir şeyi istemeden yapıyorsa o işte kesinlikle bir sorun çıkartırdı. Ev sahibinin kendisini erkenden ve hiç hoş olmayan bir şekilde yatağından kaldırdığını düşündüğünde ev sahibini şanslı olduğunu düşünmeye başladı. Adam gerçekten de ucuz kurtulmuştu.

Kapıyı kapatmadan önce son bir kez ev sahibine baktı. Söyleyecek bir sözü olup olmadığını merak ediyordu.
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Fiddler - 12 Mart 2012, 17:29:52
Ev Sahibi parayı görür görmez sustu, "Teşekkürler" gibisinden bir şeyler mırıldandı ve kapıyı kendisi kapatarak evden çıktı.

Alaz bir süre tekrar uyumaya çalıştıysa da başaramadı ve uykusunu bölen ev sahibini küfürler ederek kendine bir kahve hazırladı. Bilgisayarını açarak başına geçti. İstemsizce yara izini ovuşturuyordu. Şu an bir sızlama yoktu; ama gece iş üstündeyken nasıl sızladığını hala çok iyi hatırlıyordu. E-postalarını açınca geçen gün "Bay C." adlı o gizemli adamdan gelen e-postayı gördü tekrar. Adam onunla tekrar iletişime geçeceğini söylemişti; ama şimdilik bir ses soluk yoktu. Hoş, daha gün tam olarak başlamış bile sayılmazdı ama...

Önünde sabahın köründe girmiş olduğu bir gün, hakkında pek az şey bildiği bu Faye Laraye adlı kadınla ilgili e-posta, ve bir de kafasını kurcalayan kendiyle ilgili sorular vardı. Hangisiyle ilgilenecekti?
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Catrouble - 12 Mart 2012, 20:40:44
Kahvesini yudumlarken uykusu iyice açılmaya başlayan Alaz, Faye Laraye konusuna yoğunlaşmaya karar verdi. Aslında bunun tek nedeni kızın bir yaratık tarafından ele geçirilmemiş ancak yönlendirilmiş olmasıydı. Yönlendirme veya etki altında bırakma gibi durumlar daha önce yaptığı işlere pek benzemiyordu ve yeni şeyler öğrenmek her zaman ilgisini çekmişti.

Araştırmasını iki farklı koldan sürdürmeye karar verdi. İlk olarak insanları etkileyerek, yönlendirerek, konuşarak veya başka bir yolla iletişime geçen yaratıkların ne olabileceğine dair bir araştırma yapacak ve olası ihtimalleri belirleyecekti. Böylelikle en azından büyük bir sürpriz yaşamamayı umabilirdi.

Aynı zamanda ise Faye Laraye üzerine yoğunlaşması gerektiğini düşünüyordu. Kesin olan bir şey Faye’nin yaşının ilerlemesi intikam duygularını hareketlendirmişti. Ama babasının ölümünü tetikleyen şeyin ne olduğu belli değildi. Ayrıca annesi ve babası dışında öldürmesi gerektiğini düşündüğü kişilerin varlığından bahsediyordu bu kişiler kim olabilirdi?

Ayrıca küçük bir kız 1978 ile 1989 yılları arasında Londra’da yalnız başına ne yapıyordu? Nerede kalıyordu? 11 yıl boyunca Londra’da yaşıyor ama hastanede kalmıyorken ne oldu da ailesi 1989da Faye’yi hastaneye yatırmaya karar vermişti? Ve tam olarak kız hastaneden nasıl çıkmıştı? Faye mektupta yaratığın kendisini çıkardığını iddia ediyordu ama bunun nasıl bir çıkarma olduğu konusunun araştırılması gerekiyordu. Yaratık kızı şiddet kullanarak mı çıkarmıştı yoksa bir doktorun bedenine girerek işlemleri resmi olarak mı halletmişti?

Biranda aklına Fayenin nerede olduğunun bilinip bilinmediğini dahi bilmediği konusu geldi. Konu hakkında fazlasıyla az bilgiye sahipti ama boş zamanı vardı ve boşuna harcamaması gerektiğine dair bir hisle harekete geçmeye  karar verdi.

İnternet ve Hüzün Ana yaratıkla ilgili bilgiler alabileceği iki güvenilir kaynak olarak duruyordu. Ve tabii birde kızın geçmişini araştırması gerekiyordu. “Belki.. Belki bu uluslararası iş sayesinde iyi para kazanabilir, belki de iblislerin başkentine gidebilirim..” diye düşündü. Bunları düşünürken Bay C.’nin ne isteyeceğini dahi bilmediğini düşünerek gülümsedi. Yine hayallere dalmıştı ve yine belki de hiç gerçekleşmeyecek şeyler üzerinde kendine  bir gelecek kuruyordu. Konsantrasyonunu tekrar toplaması ve çalışmaya başlaması için gereken tek şeyin daha sert bir kahve olduğuna karar verdikten sonra kahvesini yapmak için stüdyo dairesindeki açık mutfağa giderek kahveyi yapmaya başladı.

Masasına geri döndüğünde konsantrasyonunu sağlamış, yol haritasını çizmiş ve çalışmaya hazırdı.
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Fiddler - 12 Mart 2012, 21:06:49
+1 Deneyim
+1 RP Bonus
Tebrikler Seviye Atladınız!


İnternet üzerinde araştırmasını nelere dair yapması gerektiğini tam kestirememişti. Önce ne kadar kesin bilgileri olduğuna baktı. Kızın adı Faye Laraye idi. Eğer hala yaşıyorduysa 40 yaşının üstünde olmalıydı. Londra'lı değildi; ama hiç değilse 1978'de Londra'ya gelmişti. Annesi ve babasını öldürmüştü; ama arada uzun bir zaman vardı. Bir şeyin "onlarla başladığını" ama başkalarıyla biteceğini söylüyordu, ve tüm bu insanlardan da intikam alacağına yemin etmişti.


Spoiler: Göster

Bir sonraki mesajda böyle gizli bir kutucuk içerisinde bu seviyede vereceğin puanları yazarsan ona göre düzenlerim karakter kağıdını.

Not: Herhangi bir şeyi araştırmak istiyorsan "londra", "atlar" ve "yıldırım" sözcüklerini araştırıyorum, ya da işte şu şu tarihler arası şöyle şeylere bakıyorum gibi yazabilirsin. Sonuçlar bir sonraki hamlede görünecektir.

Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Catrouble - 12 Mart 2012, 21:26:54
Alaz araştırmaya başlamadan önce bir not defteri çıkararak araştırmayı düşündüğü anahtar kelimeleri tek tek not etti.

* “Faye Laraye”
* “Laraye Ailesi”
* Laraye Trajedisi
* Laraye Londra
* Laraye Hastane Londra
* C. Laraye
* 2012 Londra Doktor Ölüm
* “C. Laraye”
* Faye Laraye Okul Kayıtları
* Yönlendirme, Etki altına alma, Kontrol etme, Yaratık Özellikleri


Araştırmayı yaparken İngilizce dilinde de araştırma yapması gerektiğini not etti. Bay C.’nin kendisinden ne isteyeceğini bilmiyordu ama her iş para anlamına gelmezdi bazen bilgi daha büyük kazançlar getirirdi. Alaz notlarını almayı bitirdi ve klavyeyi önüne doğru çekti, her zamanki gibi kahvesini klavyeye dökmesine engel olmak için kahveyi de klavyeden uzaklaştırmayı ihmal etmedi.
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Fiddler - 13 Mart 2012, 18:56:42
Alaz internet aramasından çok umutlu değildi; ama bazı ilginç sonuçlarla karşılaştı.

"Laraye Ailesi"ni arattığı zaman karşısına genellikle üç aile çıkıyordu:

Bunlardan bir tanesi Florean Laraye adlı Fransız bir adamın 1900lerin başında kurduğu bir aile şirketiydi. Laraye Sigorta. Şu anda şirketin CEO'su Thommé Laraye adında, 30lu yaşlarında bir beydi ve şirketin İstanbul kolu da vardı. İstanbul ofisinin başından Ahmet Ceviz adında bir adamın bulunduğu yazıyordu internet sitesinde.

İkinci internet girdisi, Laraye Aile Mirası adında bir internet sitesine yöneliyordu ve haklarında pek bilgi olmayan; ama servet sahibi bir Laraye Ailesi'nin dünyanın dört bir yanında para vererek kurtardığı, restore ettiği kültür mirası eserlerinin bir listesiydi. Mısır'da, Türkiye'de, bir de İngiltere'de pek çok eser sıralanmıştı. Hiçbir aile bireyinin adı geçmiyordu. Sadece iletişim için verilen bir telefon numarası ve Londra'da bir adres vardı.

Üçüncü ve son başlık ise 1800lerde, Salem, Massachusetts, Amerika'da yaygın olan cadı eviyle ilgili tarih kitabı bölümüne yönlendiriyordu. İlgili bölümde cadı oldukları iddia edilerek yakılan bir Laraye ailesinden bahsediyordu. Ailenin bir de küçük kızı olduğu yazılıydı; ama aile fertlerinin adı yoktu.

"Faye Laraye" diye arattığı zaman birkaç Hollywood filminde makyaj departmanında çalışmış olan bir kadına rastladı. Tarihlere göre baktığı zaman, bu adı bir kazayla, bir trajediyle eşlemeye çalıştığı zaman karşılaştığı tek şey ise 1978 yılında, Londra'da bir kimsesizler  mezarlığında ölü bulunan bir küçük kızla ilgiliydi. Kızın raporlarda suda boğularak öldüğü yazıyordu. Polis olayın üzerine gitmiş, bu muhtemel cinayeti kimin işlemiş olabileceğini bulmaya çalışmıştı; hiçbir sonuç bulunamamış, zaman aşımından 1992 yılında dava kapanmıştı.

Son olarak "C. Laraye" aramasının sonuçlarında Cameron Laraye adlı bir özel dedektifin internet sitesine ulaşmıştı. Adam kayıp insanları bulmak konusunda çalışıyordu. İletişim bilgileri mevcuttu internet sitesinde.

Ekrana bakmaktan yorulmuş gözlerini ovuşturdu ve saate baktı. 14:28...
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Catrouble - 13 Mart 2012, 20:35:09
14.28..
Alaz 7 saattir bilgisayar başında henüz almadığı bir iş ile ilgili bilgi toplamaya çalıştığına inanamadı. Belki de çok önemli bilgiler bulmuştu ama neyi aradığını bile bilmiyorken okuduğu şeylerin hangisinin önemli hangisinin önemsiz olacağına dahi karar vermesi mümkün değildi. Ayrıca saat öğleni çoktan geçmiş ve Bay C. henüz aramamıştı bile.

Alaz her zaman kendisini olumlu ya da olumsuz kalıplara sokarak hayal dünyasında bir şeyler yaşamaya başlarken bulurdu. Daha dün gece bu işle ilgili çok hevesliyken ve hayaller kurarken işte tam şuanda fazlasıyla hevesi kaçmış gibi hissediyordu. Çok küçük yaşlardayken babaannesinin söylediği sözleri bir kez daha hatırladı: “Bizim soyumuz yüzyıllardır bu boyutta doğar oğlum, ama bazılarımız başka boyutlarda ölürler.” Babaannesine göre soyları boyutlar arası canlılarla iletişime geçebiliyor hatta ruhani olarak başka boyutlarda gezebiliyor, var olabiliyordu. Daha da ötesi bizzat kendisi görmemiş olsa da atalarının insan ve hayvan hayaletlerini çağırabildiğini ve onlarla konuşabildiğini söylüyordu.

Bu anlatılanlar 9 yaşındaki bir çocuk için kabul edilemeyecek ya da sorgulanacak şeyler değildi. Alazda hiçbir zaman gerçek olup olamayacaklarını düşünmedi. Ama babaannesinin gerçekleştirdiği bir konuşma tamda içinde olduğu durumu anlatıyordu. “İşte bu nedenle bu dünyada eksik kalacaksın, en çok istediğin şey yetersiz, en güzel olan kusurlu, en eşsiz olan sıradan, en tehlikeli olan basit gelecek. Bu dünya ile kendini sınırladığın sürece asla kendin olamayacaksın.”

Alaz kafasını karıştıran ve gizemli olan şeylerden çok net olarak hoşlanmıyordu ve tesadüfe bakın ki yaşadığı hayat fazlasıyla gizemlerle dolduydu. Saatine tekrar baktı. 14.31.. Cebinde eğlenmeye gidecek yada alışveriş yapacak kadar parası yoktu, bitirmesi gereken bir işi de yoktu. Gerçekten de bu dünya tek başına ona yetmiyor muydu?
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Fiddler - 14 Mart 2012, 18:33:36
+1 Bonus (Kimim ben?)

İçine düştüğü düşüncelerden kendini sıyırmaya çalıştı. Kahve fincanına mutfağa götürdü. Üzerine günlük giysilerini giydi. Telefonuna baktığı zaman "1 Cevapsız Çağrı" olduğunu gördü. Hüzün Ana'ydı. Neden aramış olabileceğini düşündü; ama aklına bir şey gelmedi. Tam geri arayacaktı ki; bu sefer de bir kısa mesaj geldi telefonuna. Telefon numarasını tanımıyordu. Gelen mesaj şöyleydi:

"Merhaba. Ben Bay C. Sizinle tekrar iletişime geçeceğimi söylemiştim. Bu akşam oturup işle ilgili konuşmak ister misiniz?"

Sonunda ulaşmıştı ona Bay C.
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Catrouble - 14 Mart 2012, 18:46:12
“Mekan adını ve tam saatini belirtmenizi bekliyorum.” Alaz mesajı kısa ve öz yazarak hemen yollamıştı.

Çünkü hayat onu nadiren şaşırtmayı başarabilirdi ve bir tanesi az önce gerçekleşmişti. Hüzün Ana Alazı aramıştı. Alazın bildiği tek bir şey vardı ki Hüzün Anayı görebilmek bile sadece onun istediği şartlar altında gerçekleşirdi ve kendisinin bir başka insanı aradığı duyulmuş şey değildi. Gerçi Hüzün Anayı böyle şeyleri duyabilecek kadar iyi tanıdığını iddia edemezdi ama yine de bunu beklenmedik bir durum olarak kabul ediyordu.

Tam telefonu eline almış ve Hüzün Anayı geri arayacaktı ki bu fikrinden vazgeçti. Onu nerede bulabileceğini çok iyi biliyordu. Ceketini giydiği gibi hemen harekete geçti. Bay C. ile görüşmeden önce Hüzün Ananın ne istediğini öğrenmeli ve onu daha fazla bekletmemeliydi.
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Fiddler - 16 Mart 2012, 19:36:57
Şarkı : Echo & The Bunnymen - The Killing Moon (http://youtu.be/TJrZgERV-a4)

Hüzün Ana'nın neden öylesine bir kafede, genç kızlara iyi haberler vermek için para alan bir falcı olduğunu kimse anlamıyordu. Pek az insan onun hakkında biraz da olsa bilgiye sahipti; ama kesinlikle düzenbaz bir falcıdan daha fazlasıydı Hüzün Ana.

Bir kere çingeneler arasında koşulsuz bir saygı duyuluyordu ona karşı. Genç çiftler evlenmeden önce - eğer görüşmeyi kabul ederse - onun rızasını almaya, elini öpmeye gelirlerdi. Yıllar yılı birbirine küs olan dostlar Hüzün Ana'nın ansızın gelen bir "Barışacaksınız" emriyle tekrar can ciğer olurlardı, çoğu yaşlı ölüm döşeğindeyken son bir kez Hüzün Ana'yı görmek ister, onun kendisine yol göstereceğine inanırdı.

Sürekli olarak söylediklerinden çok daha fazlasını biliyormuş gibi bir havası olurdu Hüzün Ana'nın. Çoğu zaman da, hakikaten daha fazlasını bilirdi. Üstelik karmaşık ve ilk başta anlamsız gelen konuşmalarının içerisinde mutlaka bu hakim olduğu daha büyük bilgiye dair parçalar, ipuçları olurdu.

Alaz Han hakikaten çok iyi tanımıyordu Hüzün Ana'yı. Bundan birkaç yıl önce temasta olduğu hocalardan bir tanesi bahsetmişti ve tanışması gerektiğini söylemişti. Alaz yanına gittiğinde ise Hüzün Ana çoktan onu tanıyormuş gibiydi. Kendisine arada bir küçük kadife keselerin içerisine konmuş, türlü baharatlardan yapılma muskalar verirdi onu korusun diye.

Peki ya bu sefer? Bu sefer ne için çağırmıştı Hüzün Ana onu?
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Catrouble - 16 Mart 2012, 19:59:31
Alaz Han kafenin kapısından içeri girdi ve ilerlemeye devam etti. Hüzün Anayı istediği zaman görebileceğini biliyordu. En azından bu zamana kadar görmeye geldiğinde onu karşılamadığı veya geri çevirdiği hiç olmamıştı ayrıca bugün kendisinin onu aramış olduğu gerçeği de vardı. Sakince masalar arasında ilerlerken daha önceki geliş gidişlerinde gördüğü ve bu nedenle aşina olduğu garsonu kafasıyla selamladı. Merdivenleri çıkarken Hüzün Ananın müsait olup olmadığını merak ediyordu. Gerçi Hüzün Ananın ziyaretinden çoktan haberdar olduğunu dolayısıyla burada ve müsait olduğuna dair inancı tamdı.

Hüzün Ananın onu daha önce ağırladığı odanın önüne geldiğinde soluklanmak için duraksadı. Odanın kapısı yoktu bunun yerine ağır bir kumaştan yapılmış perde benzeri bir nesne ile görüş engelleniyordu. Zaten kendini koruması gereken ne vardı ki? İhtiyacı olan sadece mahremiyetti. Alaz perdeyi aralarken “Buraya birde aşk hayatımı yoluna koymak için geleceğim” diyerek kendi kendine söz verdi.

Perdeyi hafifçe araladıktan sonra “Hüzün Ana girebilir miyim?” diye sordu. 
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Fiddler - 16 Mart 2012, 20:33:26
+1 Deneyim

"Dur ben de sigara içeceğim. Git sen geç mutfağın arkasına, geliyorum ben de."

Alaz denileni yaptı, tekrar aşağı indi, tuvaletler ve mutfağ birbirinden ayıran koridor boyunca yürüdü ve kafenin arkasındaki küçük ve leş avluya açılan kapıdan dışarı çıktı. Ortada küçük, yuvarlak bir metal masa ile basit üç plastik sandalyeden başka bir şey yoktu. Bir de masanın ortasında duran oldukça dolu bir küllük.

Kapıya arkası dönük bir şekilde Hüzün Ana'yı beklerken, önce sesi, sonra kendisi kapıdan geçerek avluya girdi. Üzerinde pazarda bir şeyler satacakmış gibi duran, çok küçük çiçek desenli ve oldukça kalitesiz bir kumaştan yapılmış gibi görünen siyah bir etek vardı. Üzerinde ise kesinlikle moda kaygısıyla giyilmediği belli olan koyu kahverengi uzun kollu bir bluz ve onu kapatan lacivert düz, fazlasıyla bol bir hırka vardı. Hüzün Ana altmışlı yaşlarında ve bayağı kiloluydu; ama bu kadar kilolu olmasaydı dahi giydikleri onu yine kilolu gösterirdi.

"Anlat. Ne yaptın?" dedi, masalardan bir tanesine oturup bir sigara yakarken.
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Catrouble - 16 Mart 2012, 21:06:23
Hüzün Ananın sandalyeye oturmasıyla Alazda boş olan sandalyeye oturdu. Açıkçası Hüzün Ananın yine bir şeyleri bildiğini ve üstü kapalı konuşabilmek için konuyu onun açmasını beklediğini sanıyordu. Ama hangi konuyla ilgilendiği konusunda tam olarak emin olamıyordu. Kısaca dün başına gelen herşeyi anlatmaya karar verdi.

“Dün Cevdet hoca aradı - safsatacılardan biri - bir ele geçirme olayı olduğundan bahsetti. Gece olaya bakmaya gittiğimde olay yerinde iki iblis buldum üstelik bir tanesi hocanın içine girmişti. Tespih, dua gibi şeyleri barındıran bir adamın içine nasıl girdiklerine dair hiçbir fikrim yok açıkçası bu zamana kadar düşünmemiştim de ama şansımında yardımıyla çok zorlanmadan ikisinide göndermeyi başardım. Aslında sizinde fazlasıyla yardımınız oldu Hüzün Ana çünkü onları mağlup etmeme verdiğiniz keselerden birisi aracı oldu.”

Alaz biraz durakladıktan sonra konuşmasına devam etti.
“Bilmiyorum bir önemi var mıdır ama dün bu olayın bitimiyle ilginç bir şey yaşadım. Aslında dün geceyi diğer işlerimden ayıran en önemli unsur oydu. İblisleri cehenneme yolladıktan sonra bileğimdeki yara izinde bir sızlama başladı ve uzun bir süre devam etti. Neden olduğunu bilmiyorum ama emin olduğum şey o iblislerin mağlup edilmesini takiben başladığıydı.” Alaz sözlerini bitirdikten sonra dikkatlice Hüzün Anaya baktı. Onu çağırmasının nedeninin yara iziyle ilgili olması mümkün olabilir miydi?

“Ve son olarak. Faye Laraye olayı ile ilgili bu gece görüşme için çağırıldım. Ah detay vermeme gerek yok çünkü bu olaydan haberdar olduğunu çok iyi biliyorum Hüzün Ana.”

Alaz Hüzün Anayı gördüğünden beri ilk defa gülümsemişti.
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Fiddler - 17 Mart 2012, 13:49:20
Hüzün Ana yavaş yavaş içiyordu uzun, kırmızı marlborosunu. Alaz'ın başına gelenleri de yer yer kafasını sallayarak sonuna kadar sabırla dinledi. Ardından konuşmaya başladı:

"Rüyama girdin Alaz, ondan çağırdım seni."

Elindeki sigaranın kalan izmaritini dolu küllüğe basarak söndürdü ve devam etti.

"Böyle kapkara dumanların içinden sıska, cılız bir adam çıkıyordu. Sol elinde koca bir yüzük. Onun tersiyle bir tokat atıyordu sana. Yıkılıyordun yere. Kanıyordu yanağın... Bir de gençten bir oğlan var. O da sana koşuyor, yardım mı edecek, yerden mi kaldıracak, sana varamadan altındaki yer yarılıyordu içine giriyordu oğlan."

Paketinden bir sigara daha çıkardı, yaktı ve tekrar konuşmaya başladı. "Zaten bir kötü his vardı içimde bir haftadır. Büyük belalar dönüyor başımızda haberin olsun. Kendine dikkat et."
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Catrouble - 17 Mart 2012, 14:23:11
"Rüyama girdin Alaz, ondan çağırdım seni."

Alaz ilk cümleyi duyduğunda huzursuzca kıpırdandı. Bu konuşmanın başlangıcı ve Hüzün Ananın suratından okunan endişesi konuşmanın gidişatının olumlu olmayacağına dair ciddi işaretler veriyordu.

"Böyle kapkara dumanların içinden sıska, cılız bir adam çıkıyordu. Sol elinde koca bir yüzük. Onun tersiyle bir tokat atıyordu sana. Yıkılıyordun yere. Kanıyordu yanağın... Bir de gençten bir oğlan var. O da sana koşuyor, yardım mı edecek, yerden mi kaldıracak, sana varamadan altındaki yer yarılıyordu içine giriyordu oğlan."
"Zaten bir kötü his vardı içimde bir haftadır. Büyük belalar dönüyor başımızda haberin olsun. Kendine dikkat et."


Alaz konuşmayı büyük bir dikkatle dinledikten sonra anladıklarından emin olmak için bazı sorular sorması gerekiyordu. Duyduğu şeyler onu çok fazla korkutmamıştı ama bir süre için tedirgin edeceği kesindi özellikle de alametleri gören kişi Hüzün Ana olduğu için. Dikkatini tekrar toplayıp düşüncelerini kontrol altına altı ve gözlerini Hüzün Anaya dikti.

“Biliyorsun ki bu çingene işlerinden, faldan ve büyüden pek anlamam. Geleceği görmek yada belirli olasılıkları görmek tamamen benim alanım dışındaki konular bu nedenle net bir şekilde anlayabilmek için şunu sormak zorundayım. Bu gördüklerin sadece kötü bir şey olacağını gösteren emareler mi? Yoksa yaşanacak olan şeylerin birebir kopyası mı?”

Alaz rahatça arkasına yaslandı. Aslında tedirgin sayılırdı ama en azından gelen kötülük ile ilgili önceden haberdar olma şansına sahip olmuştu ve hatta alabileceği herhangi bir önlem olup olmadığını öğrenme şansına da sahip olabilirdi. Bu düşünceleri kafasında canlandırırken konuşmaya devam etti:

“Gelecek olan şey her ne olursa olsun gördüklerini değiştirebilme veya önlem alabilme şansına sahip olmasaydım sanırım beni uyarma ihtiyacı dahi duymazdın. Bu durumda yapılabilecek birşeyler var demektir. Bu konuda yardımcı olabilir misin yoksa tamamen benim halletmem gereken bir konu mu?”

Alaz konuşmasını bitirdiğinde normal şartlar altında Hüzün Anadan asla cevabını alamayacağı bir soru sorduğunu farketti. Ama Hüzün Ana bugün normalde olduğundan daha net konuşuyordu. Hissettikleri ne ise onu hayli tedirgin etmişe benziyordu aksi halde asla bu kadar net cümleler kurmayı seven biri değildi. Alaz bu tedirginliğin net bir cevap daha almasına sebep olmasını umdu.
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Fiddler - 17 Mart 2012, 14:54:16
+1 Deneyim

“Biliyorsun ki bu çingene işlerinden, faldan ve büyüden pek anlamam. Geleceği görmek yada belirli olasılıkları görmek tamamen benim alanım dışındaki konular bu nedenle net bir şekilde anlayabilmek için şunu sormak zorundayım. Bu gördüklerin sadece kötü bir şey olacağını gösteren emareler mi? Yoksa yaşanacak olan şeylerin birebir kopyası mı?”

Hüzün Ana herhangi bir duyguyu ele vermeyecek bir bakış attı Alaz'a: "Ben de anlamam çingene işlerinden. Benim gördüğüm, duyduğum, bildiğim şey bana gelir, ben ona gitmem. Gördüklerimin nesi doğru nesi yanlış, orasını hiç bilmem; ama bir kere kalbim sıkıştı mı, biliyorum ki kötü günler yakın. Çok yakın oğlum. Zaten yağmur da yağacak bugün."

“Gelecek olan şey her ne olursa olsun gördüklerini değiştirebilme veya önlem alabilme şansına sahip olmasaydım sanırım beni uyarma ihtiyacı dahi duymazdın. Bu durumda yapılabilecek birşeyler var demektir. Bu konuda yardımcı olabilir misin yoksa tamamen benim halletmem gereken bir konu mu?"

Hüzün ana bu sefer güldü: "Ne bileyim ben ne yapacağını! Ben bir şey görmüşüm, içime sıkıntı düşmüş. Geldin, sana söyledim. Gideyim de bakkalın çırağına mı söyleyeyim? Bir şey yapabilecek biri varsa sensin, yoksa zaten geçmiş olsun. Yardım konusuna gelince - "

Bir sigara daha yaktı. Ardından boğuk ve uzun bir öksürük tutturdu. "Yarana n'olmuş, niye öyle alazlanmış hiç bilmiyorum. Bunlar gizli, saklı işler. Mantık, akıl aramayacaksın. Yanmışsa, vardır bir sebebi; ama illa da bir sebepten dolayı yanacak değil. Anladın mı?"
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Catrouble - 17 Mart 2012, 15:13:30
"Yarana n'olmuş, niye öyle alazlanmış hiç bilmiyorum. Bunlar gizli, saklı işler. Mantık, akıl aramayacaksın. Yanmışsa, vardır bir sebebi; ama illa da bir sebepten dolayı yanacak değil. Anladın mı?"

“Haklısın Hüzün Ana, bir yangında bütün ailem yanarak ölürken ben sadece bir yara iziyle kurtuluyorum. Üstelik yara izim bir yanık izi gibi değil tam tersine çizilmiş bir sembol gibi. Üstelik birde dün ilk defa kendini hissettirmeye, yanmaya, sızlamaya başlıyor. Üstelik bu sızlamaların başladığı saatlerde sende benimle ilgili iyi olmayan rüyalar görüyorsun. Şimdi düşündüm de haklısın yoktur tabii bir sebebi anlıyorum.”

Alaz yine gerilmişti. Kendisiyle böyle konuşulmasından ve daha çok soruların belirmesinden hiç hoşlanmıyordu. Yine de saygılı olmaya çalışarak sakin olmaya çalıştı.

“Uyarıların için teşekkür ederim Hüzün Ana, izin verirsen artık kalkmalıyım Faye adında bir kızın olayıyla ilgili bir görüşmeye gitmem gerekiyor. Eğer geri dönemezsem bil ki koca yüzüklü sıska beni bitirmiştir.”

Gerginliğin azalması için gülümseyerek konuşmasını sonlandıran Alaz, Bay C.den buluşma yeriyle ilgili mesaj gelmiş mi diye kontrol etmek için telefonuna baktı.

Spoiler: Göster
Seviye Bonusları: +2 Güç ve Bağışıklık yetisi
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Fiddler - 17 Mart 2012, 19:54:37
Alaz telefonunda bir mesaj bulamadı. Hüzün Ana'dan da dişe dokunur bir şey öğrenememiş olmanın verdiği sıkıntıyla ayaklandı gitmek üzere. Hüzün Ana da onunla birlikte ayağa kalktı ve içeri geçti. Onu kafenin kapısına kadar uğurlarken de bir yandan konuşmaya devam etti.

"Bu Fey mi kızın adı neyse. Onla ilgili de var iki çift lafım. Üç gündür birileri gelip gidiyor, soruyorlar bana bilip bilmediğimi. Ben de bir şey bilmem deyip gönderiyorum; ama ortada bir adamın adı dönüyor. C mi diyorlarmış adama, onun gibi bir şey. Benim içim hiç rahat etmedi. Dikkat et."

Alaz teşekkür ederek kafeden ayrıldı. Hiç değilse Hüzün Ana'nın onun iyiliğini düşündüğünü bilmek güzeldi. Tam karşıdan karşıya geçiyordu ki Hüzün Ana arkasından tekrar seslendi.

"Bir de bir sandıktan bahsettiler. Ne alakası var o Fey kızıyla bilmiyorum; ama sor soruştur."

Sandık mı? Alaz hafızasını kurcaladı. Mektuplarda bir sandıktan bahsedilmiyordu. Ne sandığıydı bu acaba? Belki de Bay C. cevabı biliyordur diye düşündü. O sırada da aynı telefon numarasından yine bir mesaj geldi telefonuna.

"Araf Bar. Saat 18.00'de. Vaktim yok. Geç kalmayın."

Saat 17:28'di.
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Catrouble - 17 Mart 2012, 21:04:02
Bay C., sıkıntı, rahatsızlık, Faye, sandık, Laraye..

Alazın gerçekten canı sıkılmıştı. Sorular ve hiç gelmeyen cevaplar birbirini takip ediyordu. Neyse ki Araf Bara vaktinde varabilecek kadar zamanı vardı. Hızla yola koyuldu. Araf Barın kapısından içeri girerken pekte hoşuna giden ortamlardan biri olmadığını çoktan farketmişti. Kapıdan içeri girdiğinde kendisini tanıdığını belli eden, elini kaldıran veya onu arayan biri olup olmadığını kontrol ediyordu. O sırada önünden geçen garsonu durdurup “Bay C. adına herhangi bir rezervasyon yapıldı mı acaba öğrenebilir miyim?” diye sordu.
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Fiddler - 19 Mart 2012, 02:10:09
+1 Deneyim

Garson boş bakışlar attı Alaz'a. "Rezervasyon kabul etmiyoruz burada." dedi ve elindeki içkilerle birlikte mutfağa doğru yola koyuldu.

Alaz etrafına bakınarak Bay C.'nin kim olabileceğini, orada bulunup bulunmadığını anlamaya çalıştı. Herkes birbirine benziyordu. Ellerinde biraları, şarapları olan, birbirine kalitesiz espiriler yapıp karşıdaki insanın gülmesi için medet uman insanlar silsilesi. Tam Bay C'nin henüz gelmemiş olduğundan emin bir şekilde bir masaya oturuyordu ki, arkasından bir el omzuna dokundu. Alaz irkilerek döndüğü zaman fularlı, avcı ceketli, delici bakışlı yaşlı bir adamın kendisine bakmakta, gülümsemekte olduğunu farketti.

"Alaz Bey merhabalar." dedi adam el sıkışarak. "Tüm bu gizlilik ve telaş içerisinde verdiğim sıkıntılar için özür dilerim. Şu anda da çok uzun zamanım yok; ama anlatmak istediklerime anlatabileceğime, soracağınız sorulara cevap verebileceğime inanıyorum. Buyrun. Oturun lütfen."

Alaz'ı boş bir masaya yönlendirdi. Yanlarına gelen garsondan bir duble buzlu Jack Daniels viski istedi.

"Faye Laraye... Gönderdiğim mektupları incelediniz sanıyorum. Benim için gerçekten çok önemli bir iş bu. Çözülmesi gereken bir iş. Uzun süredir yaptıklarınızı takip ediyorum ve sizin yardımcı olabileceğinizi düşündüm. Elbette, emeğinizin karşılığını da alarak. Ne diyorsunuz? İşi alacak mısınız?"
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Catrouble - 19 Mart 2012, 18:50:06
Bay C. Alazın elini sıkarken Alazda merhabanın karşılığı olarak kafasını öne doğru eğerek işverenini selamladı.

"Tüm bu gizlilik ve telaş içerisinde verdiğim sıkıntılar için özür dilerim. Şu anda da çok uzun zamanım yok; ama anlatmak istediklerime anlatabileceğime, soracağınız sorulara cevap verebileceğime inanıyorum. Buyrun. Oturun lütfen."

“Bay C., gizlilik ve acele bizim alanımızda gerekli ve kaçınılmaz olan özellikler dolayısıyla bu nedenlerden dolayı özür dilemenize hiç gerek yok. Çok uzun zamanınızı almayacağım ancak sormak ve öğrenmek zorunda olduğum bazı konular var ve sonuna kadar zaman sınırlarınızı zorlamanızı rica edeceğim.”
 
Bay C. viskisini isterken bir duble buzlu Jack Daniels’da Alaz istedi ve Bay C.yi dinlemeye devam etti.

"Faye Laraye... Gönderdiğim mektupları incelediniz sanıyorum. Benim için gerçekten çok önemli bir iş bu. Çözülmesi gereken bir iş. Uzun süredir yaptıklarınızı takip ediyorum ve sizin yardımcı olabileceğinizi düşündüm. Elbette, emeğinizin karşılığını da alarak. Ne diyorsunuz? İşi alacak mısınız?"

“Bu sorunuza cevap vermeden önce size sormak istediğim bazı sorular var. Evet haklısınız mektupları okudum ve bir ön araştırma yaptım. Ancak henüz bilmediğim birçok şey var. Zamanınız sınırlı olduğuna göre ve siz beni tanıdığınızı söylediğinize göre giriş kısımlarını geçebiliriz sanıyorum.”

Alaz konuşmasına başlamadan önce henüz gelmiş olan buzlu viskisinden bir yudum aldı.

“Acelemiz olduğuna göre bu konuşmayı bir sohbet ortamında değil de soru cevap şeklinde yapmanın daha akıcı olduğunu düşünüyorum. İsterseniz ben sorayım ve bitirdiğimde sizden cevapları alayım. En son olarak size yardımcı olup olamayacağıma dair son kararımı belirteyim.

İlk sorum isminizin Cameron olduğunu sanıyorum doğru mudur? Siz Cameron Laraye misiniz?

İkinci olarak bu olayla ilgilenmenizin nedeni nedir? Faye ailenizden birisi mi yoksa bu sizin için ilk kaynaktan alınmış bir başka iş mi?

En önemli sorulardan biri de tabi ki benden ne istediğinizi bilmiyor oluşum. Faye’nin bir başka boyut yaratığı tarafından ele geçirildiği veya yönlendirildiğini rahatça söyleyebiliriz ama benden ne istiyorsunuz? Fayeyi kurtarmak mı? Yoksa ne olursa olsun onu etkileyenden kurtulmak mı? Yada bambaşka bir şeymi?

Benim için bir başka önemli soruda bu iş ile ilgili benden başka çalıştığınız profesyoneller var mı?

Faye Laraye adında 1978de Londrada kimsesizler mezarlığında ölü bulunmuş küçük kızla bizim Faye Larayemiz arasında herhangi bir bağlantı var mı?

Faye Laraye 1978de ailesi tarafından Londraya yollanmış ve terkedilmiş ancak 1989 yılına kadar kayıtlı olarak kaldığı hiçbir yer yok. Küçük bir kız terk edilmiş şekilde 11 yıl boyunca ne yaptı biliyor musunuz?

Faye Laraye hangi sebeple kaldığı hastaneden ayrılmış biliyor musunuz?

Öldürülen ebeveynlere ait olan şirketin çalışma alanı nedir?

Faye Laraye ile ilgili yaptığım odaklanma ve durugörü çalışmalarımda bir sandık görüyorum. Bu sandığın ne olabileceği ile ilgili bir fikriniz var mı?

Son olarak 3. Sorumu yinelemek istiyorum. Benden bu olayla ilgili tam olarak ne istiyorsunuz? Ve tabi ki uluslararası bir doğaüstü olay için biçtiğiniz değerin ne olduğunu açıklar mısınız?”

Alaz konuşmasını bitirmesiyle bir büyük yudum daha aldı.

“Birde aramızdaki ilişkinin sağlıklı yürümesi maksadıyla büyüklerimden öğrendiğim bir iyi dilek temennisini söylemeden edemeyeceğim. Ragnak arok. Gökkun karakkum."

Alaz efsunu söylemesiyle adamda bir değişim olup olmadığını kontrol etti. Birşeylerin ters olduğu konusunda Hüzün Ananın onu uyarmış oluşu herşeyi düşünmesi gerektiğinin bir kanıtıydı.

"Sanırım şimdilik bu kadarı yeterli. Sizi dinliyorum Bay C.”
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Fiddler - 22 Mart 2012, 21:13:32
+1 Deneyim

Bay C. büyük bir kahkaha attı.

"Çok güzel! Çok güzel! Sizi temin ederim Alaz Bey, o şaman mambo jambolarınızı benim üzerimde denemeniz için hiçbir sebep yok!"

Hakikaten de Alaz'ın yaptığı efsun hiçbir değişiklik yaratmamıştı.

"Şimdi, işe dönelim. Sorularınızın hepsine cevap vermeyi ben de isterdim; ama takdir edersiniz ki o kadar çok şeyi bilseydim sizin yardımınıza pek ihtiyacım olmazdı.

Benim adım Cameron Laraye değil. Gerçek adımı paylaşamayacağım; ama zaten herkes beni Bay C. olarak bilir.

Bu konuyla ilgileniyorum; çünkü Faye Laraye'i bulmanın bu dünyanın yakın geleceğiyle ilgili çok büyük önem taşıdığı kanısındayım. Ve böyle düşünen tek kişi de ben değilim.

Sizden tam olarak istediğim şey onu bulmanız. Ölmüş mü yaşıyor mu, nerede, ne yapıyor. Onu bulmanızı istiyorum.

Sizden başka çalıştığım kişiler de var; ama bunun ikimiz arasındaki iş ilişkisi ile bir alakası yok. Sizden önce biri onu bulsa bile size yine de bir miktar para vereceğim.

Faye'in bahsettiğiniz kız olup olmadığını, 11 yıl boyunca ne yaptığını bilmiyorum. Hastaneden ayrılış şartları konusunda da bir bilgim yok; ama şu anda ya Londra ya da İstanbul'da olduğundan eminim.

Öldürülen ebeveynlerin bir şirketi yok. Yanlış duymuş olmalısınız. Annesinin bir çiçek dükkanı varmış, babası ise bir müteahhitmiş.

Sandık demek?"

Bay C. düşünceli bir şekilde çenesini sıvazladı.

"Sandıktan haberiniz olmasına şaşırdım açıkçası. Evet konuyla ilişkili bir sandık mevzuu var; ama herhangi bir şey anlatmadan önce sizin bu konuda ne kadar şey bildiğinizi öğrenmek isterim."

Viskisindeki son yudumu da aldı ve garsona boş bardağı göstererek yenilemesini işaret etti.

"Son sorunuzla ilgili olarak da tekrarlıyorum. Tek istediğim Faye'i bulmanız. Ne daha az şey, ne daha fazla şey istiyorum. İşi kabul ederseniz size hemen burada 1000$ vermeye hazırım. Bunu iş boyunca harcayabileceğiniz bir harç olarak görün. Faye'i siz bulsanız da, başkası sizden önce bulsa da işin sonunda 2000$ daha vereceğim. Tabii önemli nokta para değil. Eğer onu bulabilirseniz size, sizin için de çok değerli olacağını düşündüğüm başka bir şey vaadediyorum."

Alaz dinlemek için dikkatini iyice verdi Bay C'ye. Bay C. gelen ikinci viski bardağından küçük bir yudum alarak sordu:

"Bir artifakt nedir biliyor musunuz Alaz Bey?"
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Catrouble - 22 Mart 2012, 21:59:49
"Şimdi, işe dönelim. Sorularınızın hepsine cevap vermeyi ben de isterdim; ama takdir edersiniz ki o kadar çok şeyi bilseydim sizin yardımınıza pek ihtiyacım olmazdı.

Benim adım Cameron Laraye değil. Gerçek adımı paylaşamayacağım; ama zaten herkes beni Bay C. olarak bilir.

Bu konuyla ilgileniyorum; çünkü Faye Laraye'i bulmanın bu dünyanın yakın geleceğiyle ilgili çok büyük önem taşıdığı kanısındayım. Ve böyle düşünen tek kişi de ben değilim.

Sizden tam olarak istediğim şey onu bulmanız. Ölmüş mü yaşıyor mu, nerede, ne yapıyor. Onu bulmanızı istiyorum.

Sizden başka çalıştığım kişiler de var; ama bunun ikimiz arasındaki iş ilişkisi ile bir alakası yok. Sizden önce biri onu bulsa bile size yine de bir miktar para vereceğim.

Faye'in bahsettiğiniz kız olup olmadığını, 11 yıl boyunca ne yaptığını bilmiyorum. Hastaneden ayrılış şartları konusunda da bir bilgim yok; ama şu anda ya Londra ya da İstanbul'da olduğundan eminim.

Öldürülen ebeveynlerin bir şirketi yok. Yanlış duymuş olmalısınız. Annesinin bir çiçek dükkanı varmış, babası ise bir müteahhitmiş.

Sandık demek?"

Bay C. düşünceli bir şekilde çenesini sıvazladı.

"Sandıktan haberiniz olmasına şaşırdım açıkçası. Evet konuyla ilişkili bir sandık mevzuu var; ama herhangi bir şey anlatmadan önce sizin bu konuda ne kadar şey bildiğinizi öğrenmek isterim."



Alaz Bay C.’nin konuşmasını dinlerken viskisini yavaşça yudumluyordu. Bay C.’nin söylediklerinin bir kısmına hiç inanmamıştı. Bay C.’nin konuşması sona erdiğinde işi alıp almayacağıyla ilgili hala net bir karar almamıştı.

“Bay C., benden onu bulmamı istiyorsunuz ancak ben bu yaratıkları bulmak konusunda kendimi geliştirmiş biri değilim, daha çok onlarla savaşmak yada onları yok etmek konusunda tecrübe sahibiyim.

Ancak başkaları ile çalıştığınızı söylemiş olmanız açıkçası beni mutlu etti. Çünkü aldığım duyumlara göre birçok kişinin bu olayı araştırdığını biliyorum. Bu soruyu sormamın nedeni alacağım para ile değil, size güvenip güvenemeyeceğim ile ilgiliydi. En azından bu konuda dürüst olduğunuzu görmek fazlasıyla rahatlatıcı.

Sandık konusuna gelince size daha önce söylediğim gibi sandık ile ilgili görüntüleri durugörü yeteneğim sayesinde gördüm. Dolayısıyla sandık ile ilgili bilgi sahibi değilim ama sandığın çalışmalarıma yön vereceğini ve bana yol göstereceğini biliyorum. Bu konuda bildiklerinizi bana anlatıp anlatmamanız benim Faye’i bulup bulamamamla doğru orantılı olarak ilerleyecektir.”


"Son sorunuzla ilgili olarak da tekrarlıyorum. Tek istediğim Faye'i bulmanız. Ne daha az şey, ne daha fazla şey istiyorum. İşi kabul ederseniz size hemen burada 1000$ vermeye hazırım. Bunu iş boyunca harcayabileceğiniz bir harç olarak görün. Faye'i siz bulsanız da, başkası sizden önce bulsa da işin sonunda 2000$ daha vereceğim. Tabii önemli nokta para değil. Eğer onu bulabilirseniz size, sizin için de çok değerli olacağını düşündüğüm başka bir şey vaadediyorum."

Alaz dinlemek için dikkatini iyice verdi Bay C'ye. Bay C. gelen ikinci viski bardağından küçük bir yudum alarak sordu:

"Bir artifakt nedir biliyor musunuz Alaz Bey?"



Artifaktin ne olduğunu tabii ki biliyordu. Hatta bir artifakti olursa meydan okuyabileceği canlıların çok daha geniş bir yelpazeye yayılabileceğine dair bazı hayallere dalmak üzereyken kendisini son anda toparladı. Uluslararası bir iş için önerilen parayı çok az bulmuştu ancak artifaktin varlığı teklifi cazip hale getiriyordu. Alaz dikkatini artifaktten arındırarak tekrar Bay C.ye yönlendirdi.

“Söylemiş olduğum gibi ben birisini arayıp bulmak konusunda tecrübe edinmiş değilim ancak bu yapamayacağım anlamına da gelmiyor. 1000+2000$lık teklifiniz çok yetersiz olsa da artifaktin varlığı konuyu başka bir boyuta getiriyor. Artifaktin ne olduğunu çok iyi biliyorum ama bahsettiğiniz artifaktle ilgili spesifik bilgi verirseniz daha açıklayıcı olabilir. Mesela ne tür bir nesne olduğuyla ilgili?

Teklifinize cevap vermem gerekirse 1000+2000$ benim bu konuya vakit ayırmama yetecek kadar geçerli bir tutar değil, ama ortada bir artifakt varken para konusunda pazarlık yapmam mevzu bahis dahi olamaz. Ancak cebimden de para harcamak istemem ve Faye’i arayacaksam buna Londradan başlamam gerektiğini düşünüyorum. Yol ve konaklama ücretlerimi de karşılayacak olursanız 1000$ karşılığında araştırmaya başlar ve tamamlamayı başarırsam 2000$ ile artifaktimi alırım.”
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Fiddler - 25 Mart 2012, 17:16:39
Şarkı: Nightwish - Dark Chest of Wonders (http://www.youtube.com/watch?v=52LpN5aIb3U)

Bay C.'nin yüzü sevinçle aydınlandı Alaz'ın işi alacağını söylemesiyle birlikte.

"Ah harika!" diye ciyakladı. "1000 dolarınızı birazdan bu mekandan ayrılırken alacaksınız merak etmeyin." dedi. "Ama Londra'ya gidip oradan başlamak konusunda bu kadar heyecanlı olmayın bence. Nereden başlayabileceğinize dair bir fikrim var zira."

Oturduğu yerde keyifli keyifli ileri geri sallandı. Alaz'ın farketmediği bir ara istemiş olduğu üçüncü viski de gelirken tekrar konuşmaya başladı.

"Size vaadedeceğim artifaktın hoşunuza gideceğine düşünüyorum açıkçası. Ben de yakın bir zamanda koleksiyoncu bir arkadaşımın vasıtasıyla karşılaştım bu ilginç nesneyle. Küçük bir kese içerisinde dört küçük bilye. Bilyeler bir kez keseden çıktı mı, bilyelerin arasında kalan hiçbir cehennem yaratığı dışarı çıkamıyor... Sizin ne kadar işinize yarar bilmem; ama koleksiyoncu arkadaşım artifaktın değerinin bile onbinlerle ölçüleceğini söylüyor."

Bir yudum daha aldı viskisinden.

"Sandık meselesine gelince. Belki de ne kadar az bilseniz o kadar iyi olurdu; ama hiç değilse bir nebze bilgiyi sizden saklamamalıyım. Haklısınız, bildikleriniz sizi Faye'e götürebilir ve önemli olan da bu. Mucizelerin Kara Sandığı ile ilgili efsaneyi hiç duymuş muydunuz Alaz Bey?"

Cevap vermesi için Alaz'ı bekledi. Alaz kafasını iki yana salladı.

"Efsaneye göre Babil kulesi yıkılmadan önce tüm insanlar aynı dili konuşurken, dilleri öylesine mükemmelmiş ki; dünya üzerindeki tüm bilgi dillendirilebilirmiş. Hiçkimsenin bilemeyeceği, öğrenemeyeceği hiçbir şey yokmuş. Bu şekilde, tüm bilgiye ulaşabilen Babilliler bu bilgilerden yararlanarak bir dizi mucize yaratmışlar. Bazı eşyalar, efsunlar, lanetler, kendi yarattıkları varlıklar... Ancak farketmişler ki tüm bu mucizeler ne olursa olsun kontrol etmesi güç bir kara yöne sahiplermiş. Kontrol edilemeyebileceklerinden korkarak tüm bu mucizeleri bir sandığa kapatmışlar ve sandığı kilitleyip mühürlemişler. Sonrasında da Babil Kulesi yıkılmış ve kızgın tanrı dilleri yaratmış. Kimsenin dilinden anlayamadığı, sırrını çözemediği mucizelerin kara sandığı da tarih boyunca yok olup gitmiş."

Bir yudum viski daha aldı hikayesini bitirince. "Elbette bu sadece bir efsane... Gerçek olmama olasılığı oldukça fazla; ama siz de biliyorsunuz ki bu işin içindeyken efsanelerin gerçek çıkma ihtimali her zaman daha fazladır... Faye Laraye'in bu sandıkla ilgili bir şey bildiği düşünülüyor. İşte bu yüzden onu başkalarından önce bulmak zorundayız Alaz Bey."
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Catrouble - 26 Mart 2012, 00:43:48
Bay C.'nin yüzü sevinçle aydınlandı Alaz'ın işi alacağını söylemesiyle birlikte.

"Ah harika!" diye ciyakladı. "1000 dolarınızı birazdan bu mekandan ayrılırken alacaksınız merak etmeyin." dedi. "Ama Londra'ya gidip oradan başlamak konusunda bu kadar heyecanlı olmayın bence. Nereden başlayabileceğinize dair bir fikrim var zira."


“Acikcasi herhangi bir yere gitmek konuda hevesli degilim ama bir iz bulabilmenin tek yolunun Fayenin vakit gecirdigi hastaneden baslamak oldugunu dusunuyorum. Tabii ki sizin elinizde bana bildirmemis oldugunuz herhangi bir iz veya ipucu varsa ve belkide Faye buralardaysa Londraya gitmeme bile gerek kalmayabilir.”

"Size vaadedeceğim artifaktın hoşunuza gideceğine düşünüyorum açıkçası. Ben de yakın bir zamanda koleksiyoncu bir arkadaşımın vasıtasıyla karşılaştım bu ilginç nesneyle. Küçük bir kese içerisinde dört küçük bilye. Bilyeler bir kez keseden çıktı mı, bilyelerin arasında kalan hiçbir cehennem yaratığı dışarı çıkamıyor... Sizin ne kadar işinize yarar bilmem; ama koleksiyoncu arkadaşım artifaktın değerinin bile onbinlerle ölçüleceğini söylüyor."

Alaz artifakt ile ilgili aciklamalari dikkatlice dinledi. Her ne kadar tam olarak ihtiyaci olan sey olmasa da bircok konuda fazlasiyla yararli olabilirdi. Bay C. viskisini yudumlarken Alaz cevap vermeyerek dinlemeye devam etmeyi tercih etti.

"Sandık meselesine gelince. Belki de ne kadar az bilseniz o kadar iyi olurdu; ama hiç değilse bir nebze bilgiyi sizden saklamamalıyım. Haklısınız, bildikleriniz sizi Faye'e götürebilir ve önemli olan da bu. Mucizelerin Kara Sandığı ile ilgili efsaneyi hiç duymuş muydunuz Alaz Bey?"

Cevap vermesi için Alaz'ı bekledi. Alaz kafasını iki yana salladı.

"Efsaneye göre Babil kulesi yıkılmadan önce tüm insanlar aynı dili konuşurken, dilleri öylesine mükemmelmiş ki; dünya üzerindeki tüm bilgi dillendirilebilirmiş. Hiçkimsenin bilemeyeceği, öğrenemeyeceği hiçbir şey yokmuş. Bu şekilde, tüm bilgiye ulaşabilen Babilliler bu bilgilerden yararlanarak bir dizi mucize yaratmışlar. Bazı eşyalar, efsunlar, lanetler, kendi yarattıkları varlıklar... Ancak farketmişler ki tüm bu mucizeler ne olursa olsun kontrol etmesi güç bir kara yöne sahiplermiş. Kontrol edilemeyebileceklerinden korkarak tüm bu mucizeleri bir sandığa kapatmışlar ve sandığı kilitleyip mühürlemişler. Sonrasında da Babil Kulesi yıkılmış ve kızgın tanrı dilleri yaratmış. Kimsenin dilinden anlayamadığı, sırrını çözemediği mucizelerin kara sandığı da tarih boyunca yok olup gitmiş."



Alaz kara sandik ile ilgili aciklamalarini dinlerken aklindaki sorularin bir kisminin cevabini bulmustu. Bu kadar insanin Faye adindaki bir kizi arastirmasinin nedeni bir kizin kurtarilmasi yada bir yaratigin oldurulmesi degildi. Insanlar efsanevi bir sandigin pesinde kosuyorlardi. Ustelik Bay C.nin kendisine rakip olarak gordugu anlasilan baska arayicilarda simdiden Istanbulda arayislarini surdurmekteydiler. Alazin bu gorusu kabul etmis olmasinin nedeni Bay C.nin sandiktan hicbir sekilde bahsetmis olmak istememesine ragmen Huzun Anaya bircok kisinin gelip rahatca ve acikca sandigi sormus olmasiydi. Anlasilan Bay C. ile rakipleri arasinda bir yontem farkliligi mevcuttu.

"Elbette bu sadece bir efsane... Gerçek olmama olasılığı oldukça fazla; ama siz de biliyorsunuz ki bu işin içindeyken efsanelerin gerçek çıkma ihtimali her zaman daha fazladır... Faye Laraye'in bu sandıkla ilgili bir şey bildiği düşünülüyor. İşte bu yüzden onu başkalarından önce bulmak zorundayız Alaz Bey."

Olayin odulunun bir artifakt olmasi ve olay ile ilgilenen farkli gruplarin olmasi isin sonucunda kazanilacak miktarin degismesine ve artmasina neden olabilirdi. Ve hatta Bay C. ile sadece Fayeyi bulmak icin anlasmislardi ve kadini bulduktan sonra sandik ile ilgili baska birseyi aramak, bulmak yada herhangi baska birseyi yapmak gerekebilirdi ki buda daha cok kazanc ve belki de daha cok artifakt anlamina gelirdi. Alaz icinde bulundugu durumu, sicak parayi, artifakt konusunu ve gelecek isleri dusununce bu isi kesinlikle almasi gerektigine kanaat getirdi.

Alaz gulumseyerek cevapladi: “Bu sektorde calistigim sure icerisinde hicbir seye imkansiz dememeyi ogrendim Bay C. ayrica bir olayin gercek olup olmadigi yargisini ortaya koymak benim vazifem degil. Ben sadece bana verilen isleri sonlandirmayi ve isverenimi memnun etmeyi hedeflerim.”

Alaz bir yudum almak icin elini viski bardagina goturdu ancak viski biteli cok uzun sure olmustu. Tanimadigi bir adamla yaptigi bir konusmada bir bardaktan daha fazlasini icmeyi uygun gormedigi icin yenisini istememisti. Ilgisini bardaktan tekrar Bay C.`ye cevirdi ve konusmaya devam etti.

“Isi almayi kabul ettigime gore yavas yavas sonuca gelebiliriz sanirim. Nereden baslayacagima dair bir fikriniz oldugunu soylemistiniz. Duymak icin sabirsizlaniyorum.”

Spoiler: Göster
Turkce harfler icin kusura bakmayin. Benim bilgisayarimda problemler var arkadasimin notebookundan yazdim ondada TR klavye yoktu.
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Fiddler - 27 Mart 2012, 22:07:22
“Isi almayi kabul ettigime gore yavas yavas sonuca gelebiliriz sanirim. Nereden baslayacagima dair bir fikriniz oldugunu soylemistiniz. Duymak icin sabirsizlaniyorum.”

Bay C. Alaz'ın boş bardağa elini attığını görünce garsondan iki bardak viski daha istedi. Bu Bay C.'nin beşinci bardağıydı ve duble gidiyordu; ama içtiği alkolden hiç de etkilenmişe benzemiyordu adam.

"Şerefinize kaldırıyorum." dedi bardağını havaya kaldırırken. "Güzel bir şekilde başlayan işimize!" dedi ve kadehini tokuşturdu. Büyük bir yudum aldıktan sonra konuşmaya devam etti.

"Gelelim nereden başlayacağınıza... Faye Laraye'in içine ne girmiş olabilir, bunca yıl neler oldu bilmiyorum açıkçası; ama araştırmalarım sonucunda onun yaşadıklarına çok benzeyen bir diğer olayın da burada, İstanbul'da olduğunu öğrendim. Elif Açar adında bir kadın. Şimdi ellili yaşlarında olması gerekiyor. Çocukken babasını öldürmüş, akıl hastalığı olduğunu düşünerek hastaneye kaldırmışlar. Faye Laraye'in annesinin ölümünden üç gün önce Elif Açar'ın annesi de ölü bulunmuş. Kalp krizi yine; ama bu sefer Elif Açar hala hastanede. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları hastanesinde. Ne çıkar, sizi ne kadar ileri götürebilir bilmiyorum; ama bence oradan başlamalısınız."

Bardağının yarısından fazlası doluydu; ama bir dikişte bitirdi. Garsona hesabı getirmesini işaret etti. Bir yandan ayaklandı ve üzerine pardesüsünü giymeye başladı.

"Eğer herhangi bir zaman ihityacınız olursa bana aynı telefon numarasından ulaşabilirsiniz." dedi ve hesabı getirmiş olan garsona döndü. Adisyon fişine bir baktı, ardından garsonun eline 100$ bıraktı. Garson para üstünü getirmek üzere dönüyordu ki Bay C. onu durdurdu. Elinde 100$ daha vardı.

"Üstü bahşişiniz." dedi garsona. Afallamış adam gözleri parlayarak baktı elindeki paraya. Ardından diğer elindeki yüzlük banknotu gösterdi.

"Sizden basit bir şey istedim. Jack Daniel's. Duble, buzlu. Eğer bardağı bir tek doldurup kalan yarısı suyla doldurulsun isteseydim böyle derdim. Basit bir Jack Daniel's... Atom fiziği değil." Elindeki banknotu salladı. "Bu para senin bahşişin olabilirdi; ama sen ya da buraya iş yeri diyen eblek patronun su karıştırılmış içkilerden daha çok para yırtılabileceğini düşündünüz."

Sinirle tuttuğu banknotu önce ikiye, ardından dörde böldü.

"Halbuki para böyle yırtılır..." dedi ve yırtık para parçalarını garsona fırlattı. Kalakalmış garsonun önünden Alaz'a yol vererek Araf Bar'dan çıktılar.
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Catrouble - 28 Mart 2012, 21:00:44
"Gelelim nereden başlayacağınıza... Faye Laraye'in içine ne girmiş olabilir, bunca yıl neler oldu bilmiyorum açıkçası; ama araştırmalarım sonucunda onun yaşadıklarına çok benzeyen bir diğer olayın da burada, İstanbul'da olduğunu öğrendim. Elif Açar adında bir kadın. Şimdi ellili yaşlarında olması gerekiyor. Çocukken babasını öldürmüş, akıl hastalığı olduğunu düşünerek hastaneye kaldırmışlar. Faye Laraye'in annesinin ölümünden üç gün önce Elif Açar'ın annesi de ölü bulunmuş. Kalp krizi yine; ama bu sefer Elif Açar hala hastanede. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları hastanesinde. Ne çıkar, sizi ne kadar ileri götürebilir bilmiyorum; ama bence oradan başlamalısınız."

Bay C. nereden başlamanız gerektiğini biliyorum dediğinde Alazın aklına bu kadar net bir adres, isim ve olay gelmemişti. Muhtemelen ucu açık bir iz üzerinde vakit harcaması gerekeceğini düşünmüştü oysaki şimdi duydukları belki de uzun bir araştırma sonucunda varacağı noktayı ayağına getirmişti.

“Elif Açar, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi” diye tekrarladı Alaz. “Şüphesiz ki başlamak için çok doğru bir adres olacak. Eğer Faye ile Elifin başına gelenlerin aynı olduğu konusunda eminseniz ki öylesiniz ve yaşları, olay tarihleri de tutuyor gibi gözüküyor. Aynı yada benzer bir yaratık tarafından etkilenmiş olmaları fazlasıyla mümkün. Başlamak için harika bir yer.” Cümlesinin sonları yaklaştıkça böyle önemli bir ipucuna sahip olmasından dolayı sesinde heyecan belirtileri hissetmişti.

"Eğer herhangi bir zaman ihityacınız olursa bana aynı telefon numarasından ulaşabilirsiniz."

En azından ulaşılabilirlik adına olumlu birşeyler söylemesi üzerine Alaz gülümsedi.

“Değerli vaktinizi paylaşıma açık olmanız gurur verici Bay C.”

Alaz işvereni ve garson arasında geçen olayları pek hoşnut olmayarak ama hoşnutsuzluğunu da belli etmemeye çalışarak izledi. Hoşnutsuzluğunun sebebi kendisine böyle önemli bir iş için birkaç bin dolar öneren adamın 100lük dolarları saçma sapan nedenler için savurmasıydı. Daha sonra artifaktın varlığı aklına geldiğinde içindeki hayal kırıklığını fazlasıyla bastırmayı başararak kendi özüne dönmeyi başardı.

Bardan çıktıklarında Bay C. peşinatı Alaz’a verdi ve tekrar onu istediği zaman arayabileceğini hatırlattı. Alaz ve C. vedalaşarak ayrıldılar. Alaz eve gidip uyumayı düşündü ama saat nispeten erken sayılırdı en azından kendisi için dolayısıyla o fikirden vazgeçip Hüzün Ananın telefonunu aramak üzere telefonun arama tuşuna basarken Hüzün Anayla görüşmeye alışık olduğu kafeye doğru yola koyuldu.

Hüzün Ananın hala cafede olmasını umuyordu.
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Fiddler - 02 Nisan 2012, 22:02:39
Cebindeki 1000 kağıdın ağırlığı mutlu ediyordu Alaz'ı. Hiçbir zaman çok dara düşmemişti; ama hocalardan aldığı işler arasında parası bazen sıkıntılı derecede azalabiliyordu. Şimdiyse kirasını vermişti, cebinde istediği gibi harcayabileceği 1000 kağıdı vardı, işin sonunda onu bir bu kadar para daha bekliyordu, ve tabii her şey işvereninin istediği gibi giderse bir de vaadedilen artifakt vardı. Üstelik çok büyük bir ipucuyla başlamıştı işe. Hayat şu an ona güzeldi.

Hüzün Ana telefonunu açmıyordu ki; bu çok da alışılmadık bir şey değildi. Zaten genellikle kendisi görüşmek istediği zaman görüşür, istemiyorsa da kendisini göstermezdi. Alaz her zaman bu görüşmeler konusunda şanslı olmuştu; ama belki de bugün onun şanslı günü değildi. Kafeye doğru yürümeye devam ederken aklına tekrar parası geldi. Acaba cebinde 1100$ ile dolaşmak sakıncalı mıydı? Belki de bir kısmını banka hesabına koymalıydı...

Aklında tüm bu düşüncelerle kafenin kapısına geldiği zaman, girişte gördüğü bir garsona Hüzün Ana'nın içeride olup olmadığını sordu. Garson kafasını salladı.

"Yok ağabey, gündüz sen çıktıktan hemen sonra o da çıktı, bir daha da uğramadı vallahi."

Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Catrouble - 03 Nisan 2012, 00:33:24
Alaz, Hüzün Anayı bulamıyordu ve gecenin bu saatinde hastaneye gitmeside pek mantıklı değildi. Eve gidip yatmaya ve sabah erken kalkmaya karar verdi. Evine doğru yürürken yol üstünde gördüğü ATM  üstünde taşıdığı nakit ile ilgili aklına gelenleri harekete geçirmesine neden oldu ve parasının 900$lık kısmını banka hesabına yatırdı. Eve vardığında genellikle yapmayı sevdiği üzere sıcak suyla duş alıp rahatlayarak yatağına girdi ve saatinin alarmını 07.00’a kurdu.

Sabahın erken saatlerinde alarmın çalmasıyla uyanan Alaz, üstünü giyindikten ve kahvaltı yapmak adına ağzına tıkıştırdığı birkaç peynir ekmek parçasından sonra hızlıca dışarı çıkarak bir taksiye atladı ve Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine doğru yola koyuldu.

Hastanenin bahçesinden içeri girerken garip bir huzursuzluk içini kapladı ve tüylerinin diken diken olduğunu hissetti. Bu hissiyatın ortamın kendisinden mi, etrafta gördüğü birkaç insanın garip davranışlarından mı yoksa karşılaşması mümkün olan tanımlayamadığı yaratıkla mı ilgili olduğuna dair bir cevabı yoktu.

Alaz hastaneden içeri girince danışmaya giderek “Elif Açar isimli hasta ile görüşmek istiyorum. Bir yakınıyım, kaldığı odanın numarasını öğrenebilir miyim?” diye sordu. Bu sırada olası bir olumsuz cevabı telafi etmek amacıyla avucunun içine 30$ kadar bir para sıkıştırmıştı.  Oda numarasını öğrenmesiyle birlikte odaya doğru harekete geçti.  Alaz odaya doğru ilerlerken her doğaüstü olayda adet haline getirdiği üzere bileğindeki yara izini okşadı. Kapıyı yavaşça açarak içeriye göz attı. Elif Açarın neye benzediğini, odada yalnız olup olmadığını, durumunun ne olduğunu merak ediyordu. Kadını incelerken mümkün olduğunca nazik bir ses tonuyla “Merhaba Elif Hanım, Nasılsınız? Yoksa günaydın mı demeliydim?” diye sordu.

 
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Fiddler - 03 Nisan 2012, 00:47:22
Spoiler: Göster

Taksi parası 15$
Avuca sıkıştırılan para 30$
Büyük bir ipucunun izinden gitmek paha biçilemez.

Paraları düştüm karakter kağıdından, onu haber vermek içindi.


+1 Deneyim

Alaz odaya girerken neyle karşılaşacağını hiç bilmiyordu. Elif Açar'dan nasıl bir şey beklemesi gerektiğini, karşısındakinin ne kadar insan olacağını, ne kadar iletişim kurabileceğini... Bu yüzden kapı açılıp da içerideki kadını gördüğü zaman oldukça şaşırdı.

Kadını incelerken mümkün olduğunca nazik bir ses tonuyla “Merhaba Elif Hanım, Nasılsınız? Yoksa günaydın mı demeliydim?” diye sordu.

Elif Açar ellili yaşlarının başında gibi görünüyordu. Saçları gri-beyazdı; ama yaşlanmışlıktan çok boyanmamış gibilerdi. Ensesine kadar ancak iniyorlardı. Açık kahverengi gözlerinin altında gözaltı torbaları vardı; ama bunlar yaşlılık ya da yorgunluktan çok, önceki gece yeterince uyuyamamış gibi bir izlenim veriyorlardı.

Bir yatak, bir masa, bir sandalye, bir komodin, bir dolap ve bir koltuktan oluşan odasında koltuğa oturmuş, pencerenin yanında Ahmet Hamdi Tanpınar'ın "Beş Şehir" adlı kitabını okuyordu Elif Açar. Alaz içeri girdiği zaman göz ucuyla ona baktı. Alaz'ın söylediklerini dinlerken kitabının bir paragrafını bitirdi, sayfayı hafifçe kıvırarak kapattı ve Alaz'a döndü.

"İyiyim teşekkürler. Size de günaydın; ama korkarım adınızı bilmiyorum." Ellerini yukarı kaldırarak çevresini gösterdi. "Burada olmamın nedenlerinden biri... Geçmişimden bazı parçaları hatırlamakta güçlük çekiyorum..."

Ardından iyice incelemeye başladı Alaz'ı baştan aşağı. "Gerçi, hiçbir tanıdıklık hissetmiyorum size karşı. Daha önce tanışmış mıydık?"
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Catrouble - 03 Nisan 2012, 01:19:07
"İyiyim teşekkürler. Size de günaydın; ama korkarım adınızı bilmiyorum." Ellerini yukarı kaldırarak çevresini gösterdi. "Burada olmamın nedenlerinden biri... Geçmişimden bazı parçaları hatırlamakta güçlük çekiyorum..."

Ardından iyice incelemeye başladı Alaz'ı baştan aşağı. "Gerçi, hiçbir tanıdıklık hissetmiyorum size karşı. Daha önce tanışmış mıydık?"


“Hatırlayamamanız gayet normal Elif hanım daha önce tanışmamıştık. Adım Alaz ve bana ismimle hitap etmenizde hiçbir sorun yok. Size yardımcı olmaya geldim eğer başarabilirsem burada kalmanıza gerek kalmayacak ve tekrar sağlığınıza kavuşup özgür bir hayata ulaşabileceksiniz. Tabii ki bu çok kolay olmayabilir ama bir yerden başlamak lazım değil mi?

 Bu arada bir dahaki ziyaretimde size kitap ayracı getirmeliyim. Böyle değerli kitapların sayfalarının kıvrılmasına yüreğim el vermiyor.” derken gülümsemeyi ihmal etmedi.

Sandalyeyi alarak koltuğa yakın bir yere yerleştirdi ve kadının yanına oturdu. Bunu yaparken kadına mümkün olduğunca yakın olmayı ama insanların mahremiyet sınırlarını zorlayacak kadar yaklaşmamaya özen göstermişti.

Gülümseye devam ederek konuşmasına devam etti:  “Aslında biraz hızlı bir giriş olacak ama bunu olabildiğince yumuşak bir şekilde yapmaya çalıştığım konusunda sizi temin ederim. Hatırlayamadığınız anılarınızın ve yaşadıklarınızın belirli nedenleri olması gerekiyor bildiğiniz gibi bu konuda kısa bir çalışma yapmak zorundayız ve sizden iş birliği yapmanızı bekliyorum. Nede olsa sizde en kısa zamanda buradan taburcu olmayı istiyorsunuzdur diye düşünüyorum. Ama öncelikle ikimizinde rahatlaması için minik bir tütsü yakmayı uygun görüyorum.”

Alaz sandalyeden hafifçe kalkarak Hüzün Anadan almış olduğu keselerden birini çıkardı ve yakarak odanın ortasına attı. Aslında bu keselere tütsü demek fazlasıyla ilginç bir yaklaşık olmuştu ve bunu söylerken kendi içinde minik bir kahkaha atmıştı. Ama problem değildi ne de olsa kadının bu konuyu sorgulayacağını sanmıyordu. Bu kadının içerisinde bir iblis olmasa bile oda ve çevresinde kadının bilincini etkileyen herhangi bir doğaüstü olasılık nedeniyle bunu yapması gerektiğine karar vermişti. Sandalyesine tekrar oturdu ve konuşmaya devam etti.

“Geçmişi tam olarak hatırlayamıyorum demişken 1-2 hafta öncesini hatırlıyorsunuz değil mi? Annenizi kaybettiğinizi öğrendim. Büyük bir yıkım ve acı olmalı, başınız sağolsun demem gerekiyor ama ne işe yarar bilemiyorum bu tür acılarda kullanılan standart cümleler beni hep rahatsız etmiştir. Yinede sizi iyi görmek beni mutlu etti. Sahi annenizin vefatı ile ilgili bilgi alabilir miyim? Annenizin yanında mıydınız? O sırada neredeydiniz ve nasıl öğrendiniz? Acaba yaşadığınız sıkıntılar annenizin kaybından sonra mı başladı yoksa o tarihten öncesine dair de hafıza problemleri yaşıyor musunuz?

Son olarak daha genel anlamda hayatınızın geri kalanında anlam veremediğiniz, gerçek olamayacak kadar sıradışı yada istikrarlı bir şekilde rüya olduğunu düşündüğünüz herhangi bir olay var mı?”

Sorusunu bitirdiği zaman konuşmasının çok yumuşak başlamış olmasına rağmen bitişinin çok sert olduğunu fark eden Alaz, kadını korkutmamak için ve dahada rahatlatmak adına hemen bir soru daha sordu.

"Bu arada sohbetimizi çay veya kahve eşliğinde yapmaya ne dersiniz? Aslında çok uykusuz gözüküyorsunuz belki de saatlerdir açsınızdır. Kantinde güzel bir kahvaltı yapmak ister misiniz? Para konusunda gayet rahat bir insanım ve çok güzel bir kahvaltı yapabileceğimize inanıyorum."

Alaz elinden geldiğince şirin olmaya çalışmıştı ve gülümsemesi bir an olsun suratından eksik olmuyordu.
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Fiddler - 04 Nisan 2012, 20:46:45
Kadıncağız Alaz'ın soru bombardımanı sonrasında iyice afallamıştı. Siniri bozulmuş bir şekilde tekrar pencereden dışarıya bakmaya başladı.

"Bakın, polisler geldi, doktorlar geldi, siz hangisindensiniz bilmiyorum ama hepsine anlattım. İnanmadılar. Burada kalmakla bir derdim yok. Kantinde bana yemek yedirmenize hiç ihtiyacım yok. Bir kere daha bir insanın bana inanmamasına, alay etmesine, deli olduğuma kesin kanaat getirmesine hele hiç ihtiyacım yok!"

Hızlı hızlı nefes almaya başladı.

"Annem için baş sağlığı dileklerinize teşekkür ederim; ama o ölmeden önce de buradaydım, sonra da... Cenazesine gitmeme bile izin vermediler..." Bir an gözü yerde usul usul yanan keseye takıldı.

"Tütsünüzü de söndürmenizi rica ediyorum. Astımım var, ve bir de yukarıda duman detektörü. Hangi kurum için ne raporu yazmanız gerekiyorsa da lütfen hiç çekinmeden not edin: Delidir, söylediklerine güvenilmez... diye. Sonra da beni rahat bırakın!"

Tekrar yüzünü pencereye döndürdü.
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Catrouble - 04 Nisan 2012, 23:52:48
"Bakın, polisler geldi, doktorlar geldi, siz hangisindensiniz bilmiyorum ama hepsine anlattım. İnanmadılar. Burada kalmakla bir derdim yok. Kantinde bana yemek yedirmenize hiç ihtiyacım yok. Bir kere daha bir insanın bana inanmamasına, alay etmesine, deli olduğuma kesin kanaat getirmesine hele hiç ihtiyacım yok!"

"Annem için baş sağlığı dileklerinize teşekkür ederim; ama o ölmeden önce de buradaydım, sonra da... Cenazesine gitmeme bile izin vermediler..." Bir an gözü yerde usul usul yanan keseye takıldı.

"Tütsünüzü de söndürmenizi rica ediyorum. Astımım var, ve bir de yukarıda duman detektörü. Hangi kurum için ne raporu yazmanız gerekiyorsa da lütfen hiç çekinmeden not edin: Delidir, söylediklerine güvenilmez... diye. Sonra da beni rahat bırakın!"


“Elif hanım, ben o bahsettiğiniz polisler ve doktorların delilik olarak belirttiği şeyleri araştırmakla görevliyim. Bir devlet memuru değilim tam olarak size yardım edebilecek kişiyim. Burada mutluysanız sizin için çok sevinirim ve kahvaltı etmek istemiyorsanızda hiç sorun değil ama sorularıma cevap alabilmek benim için çok önemli. Daha önce sizinle alay edenlerin, size deli diyenlerin duyduklarını duymak benim için çok önemli. Dediğim gibi ben birçok insanın bilmediklerini bilen ve yaşayan biriyim. Sizinle olan ortak noktamızda bu, sizde başkalarının bilmedikleri ve göremedikleri şeyleri yaşıyorsunuz.

Şunu açık olarak söyleyebilirim ki siz deli değilsiniz. Bu ortamda duyduklarınız ve yaşadıklarınız kendinizden şüphe etmenize yol açmış olabilir ama kesinlikle değilsiniz.”

Hafif hafif yanan keseyi ucundan tutarak pencere kenarına gelen Alaz aşağıdan kimsenin geçmediğine emin olunca keseyi aşağı doğru bıraktı.

“Astımınızı tehlikeye soktuğum için çok özür dilerim Elif hanım. Aslında size karşı tam olarak açık olamadım ama sizi tanımadığım için bunu yapmamı anlayışla karşılamanızı bekliyorum. Açıklamam gerekirse sizin deli olmadığınıza eminim çünkü yaşadıklarınızın aynısını yaşayan bir başka kişi daha var.”

Alaz cümlesine ara verirken suratını pencereye çevirmiş olan kadının yüz hatlarında ve gözlerinde herhangi bir değişiklik olup olmadığını kontrol ederken konuşmasına devam etti.

“Evet doğru duydunuz. Yaşadığınız olayların aynısını yaşayan başka bir kadın daha var. Ne yazik ki o sizin kadar şanslı değil ve hala ele geçirilmiş durumda. Bazı şeyler yaşamış olduğunuzu biliyorum ama yaşadıklarınızın ne kadarına nasıl anlamlar yükleyebildiniz onu bilemiyorum yinede ne demek istediğimi anlayacak kadar olayları düşünmekle vakit harcamışsınızdır diye düşünüyorum.”

Alaz konuşmasına devam etmek için duraksadı. Onun için iblis avlamak şaman büyüleri, çingene keseleri yada kaba kuvvetle çözülen problemlerden ibaretti oysa ki bu iş gerçekten çok daha zordu özellikle de kendisi gibi hipnoz yapamayan, düşünceleri okuyamayan birisi için. Yinede kadınla bir ortak nokta kurabileceğine dair umudunu koruyordu. Bu umut konuşmasına devam etmesi konusunda onu cesaretlendirdi.

“Bu nedenle sizden bildiğiniz, hatırladığınız ve yaşadığınız herşeyi en ince ayrıntısına kadar duymak istiyorum. Bu sadece benim için değil bir çok kişi için çok önemli. Dahada önemlisi bu yaşananlara bir son vermek ve bir daha hiçkimsenin aynı 'şeyler' tarafından rahatsız edilmemesini sağlamak. Bunu gerçekleştirebilmem için bana yardım ederseniz belki yıllarınızı geri alamazsınız ama biraz olsun içinizi rahatlatabilirsiniz. Tabii ele geçirilmiş kadının hayatını ona geri verme şansına ve onu yaşadığı cehennemden kurtarma şansınada sahipsiniz.”
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Fiddler - 13 Nisan 2012, 20:36:18
+1 Deneyim

Elif dolu gözlerle pencereden tekrar Alaz'a döndü.

"Siz tüm bu olanlara gerçekten inanıyor musunuz?" diye sordu ürkekçe. Bunun doktorların yeni bir numarası olup olmadığını anlamaya çalışıyordu; ama Alaz'ın söyledikleri onu ikna etmek için yeterliydi.

"Bir kişi daha olduğunu biliyorum. Üç kişiydik aslında. Ben. Faye Laraye adında Londra'lı bir kız - şey kadın. Ve Emily Fountain adında New York'tan bir kı-kadın. Yani, bana üç kişi olduğumuzu, onların da üç kişi olduğunu söyledi."

Nefes alış verişleri hızlanıyor, boğazı düğümleniyordu. "Affedersiniz." diyerek masasındaki dolu su bardağını alarak bir yudum içti. Bardağı tutan eli titriyordu.

"Çocukken bir gece geldi. Simsiyah, kapkaranlık içerisinde parlayan iki mavi göz. Bana zarar vermeyeceğini; ama ona ve iki kardeşine yardım etmem gerektiğini söyledi. Yardım etmezsem babamı öldüreceğini söyledi ve gitti."

Gözlerinden yavaş yavaş yaşlar akıyordu. Elinin tersiyle silerek bir yudum daha su içti.

"Sadece kötü bir kabus sanmıştım. Çocuk aklı... Üç gün sonra babam öldü. Ben bir şey hatırlamıyordum; ama benim öldürdüğümü söylediler. Uykusunda boğazını kesmişim..."

Hıçkırık nöbetiyle histerik bir ağlama tutturdu. Konuşmaya devam edemiyordu.
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Catrouble - 14 Nisan 2012, 11:12:03
Alaz kadının sakinleşmesini beklerken sessiz kaldı ve düşüncelere daldı. Bir ‘New York’ eksikti diye düşündü. Gerçi önemli bir şey öğrenmişti ki Elif ile Faye aynı olayın bir parçası ancak farklı iki koluydu. Dolayısıyla Faye’nin yaratığını İstanbul’da bulmak mümkün değildi, burada bulsa bulsa ancak Elif’in hayatını gencecik yaşta sona erdirme aşamasına getiren yaratığı bulabilirdi. Ve tabii unutmadan birde bayan Fountain vardı ki bu olay fazla budaklanmaya başlıyordu.

İki mavi göz.. En çirkin yaratıkların neden hep en güzel şekillerde olduklarını merak ederdi. Yaratıcı Tanrının insanlara bir şakası olarak kabul ediyordu bu durumu. Yaratıkları teşhis edebilmek açısından bu mavi gözler bir fikir verebilirdi ve Alaz bunu önemli bir ayrıntı olarak kabul ediyordu. Ama daha da önemlisi üç adet yaratığın, üç küçük kızın ‘yardımına’ muhtaç olmasıydı ve bu yardım ihtiyaçlarını zorla bir ritüel şeklinde tamamen aynı şekillerde uygulamışlardı. Küçük bir kızın başına gelebilecek en acımasız şeylerden biri olmalıydı.

Elif’in ağlamasının hafiflemesini takiben az önce içtiği boş su bardağını alan Alaz, sakince ve ürkütmemeye çalışarak bardağı tekrar doldurdu. Şuanda yapacağı herhangi bir ani fiziksel hareketin kızı korkutması ihtimalinden çekiniyordu. Su bardağını ve sürahiyi yavaşça masaya geri bıraktı ve kızın iyice yavaşlayan ağlamasının sonlarına geldiğini farkedince bir başka mendil daha uzatarak göz yaşlarını silmesi için Elif’e zaman tanıdı.

Elif gözyaşlarını sildikten ve mendili buruşturup masaya bıraktıktan sonra ağlamaktan şişmiş gözleriyle Alaz’a doğru baktı. Anlatacaklarının bitmediği ama bir teşvik gelmeden anlatmaya devam edecek gücü kendinde bulamadığı her halinden belli oluyordu. Konuşmak istiyor ama korkuyordu ya da hatırlamak canını acıtıyordu.

“Faye Laraye ile ilgili bilgi sahibiyim ve onunla ilgili bir dosyayı takip ediyorum. New York’u ve Emily Fountain’ı hiç duymamıştım ve aslında üç farklı şeyin olduğunu da sanmıyordum. Tek bir tanesinin buna neden olduğunu düşünüyordum. Bu söyledikleriniz bana tamamen yeni bir perspektif kazandırdı, çok teşekkür ederim.

Size ilk gözüktüğü gece sizden yardım istemiş ve gerçekleştirmezseniz babanıza zarar vereceğini söylemiş ve üç gün sonra babanızı kaybetmişsiniz. Bu 3 günlük süreçte sizden bir şey istemiş olmalı. Yoksa babanızı öldürmezdi daha doğrusu böyle bir pazarlık yapmasına ihtiyacı yoktu çünkü istediği şeyleri zaten yaptırabilme gücüne sahip olduğunu anlıyorum.

Sizi, Faye’yi ve Emily’i seçmiş olmalarının bir nedeni olması gerektiğine inanıyorum. Neden siz üçünüzü seçti ve neden aynı ritüelleri ya da yaptıkları her neyse bunları aynen, hiç fark olmaksızın üzerinizde uyguladı? Sizinle konuşan bir yaratıktan bir şeyler öğrenmiş ve onu anlamış olmalısınız diye düşünüyorum.

Annenizi kaybettiğiniz gün, Faye’de annesini kaybetti. Yani annelerinizi de öldüren şey onlardı. Bununla ilgili bir bilginiz var mıydı? Ne yapmaya çalıştıklarını, neye ulaşmaya çalıştıklarını biliyor musunuz? Belki de daha önemlisi neden sizi rahat bırakmışken Faye’yi hala rehin olarak tutuyorlar?”

Her ne kadar Elif anlatacak bir şeylere sahip olduğunu hissettirse de bu kadar yoğun soru karşısında konuşmanın başlangıcında olduğu gibi ürküp geri çekilme ihtimalinin varlığını hissetmişti. Kadın böyle zamanlarda sertleşiyor ve suratı geriliyordu, tamda o anda olduğu gibi. Ama Alaz onun bu direncini nasıl kırabileceğini az önce keşfetmişti, kadın duygusaldı ve kesinlikle kötü biri değildi. Az önce başka bir kadının çektiği acıları durdurabilme umuduyla tamamen odasından kovduğu Alaz’a birçok şey anlatmaya başlamıştı.

Bu nedenle Alaz, kızın kalbinin merhamet ve yardımseverlik kapılarını açmak için cebinden Faye’nin mektuplarını çıkardı. Hem Faye ile kendisi arasındaki farkı hissetmesini ve yorumlamasını istiyordu hem de unuttuğu bazı anıların ve detayların aklında canlanmasını istiyordu.

Elif’in son mektubu da bitirmesiyle Alaz son sorusunu sordu:

“Gördüğün gibi Faye senin kadar sağlıklı durumda değil, annesini öldürüldükten sonra dahi ona bu mektup yazacak kadar ele geçirilmiş ve vahşileşmiş durumda. Bu durumda onunla sizin durumunuz kısmen ayrışıyor. Sizi rahatsız eden yaratığı bulmam için ona erişmem gerekiyor sanırım ve sizin o yaratıklara nasıl erişeceğimi bildiğinizi umuyorum. En azından onların ne düşündüğünü, ne hissettiğini biliyor olabilirsiniz..

Bu vahşeti durdurabilmem için bana yardımcı olmanız konusunda size rica ediyorum.”

Tam konuşmasını bitirip kıza cevap için zaman bırakacaktı ki Alazın aklına iki soru daha geldi.

“Son olarak, Bay C. Adında bir adam ve Mucizelerin Kara Sandığı olarak anılan bir sandık hakkında bildiğiniz, duyduğunuz herhangi bir şey var mı?”

Alaz konuşmasını bitirdiğinde yara izini okşadığını farketti. Normalde bu herhangi bir yaratık avlama işine başlarken uygulamakta olduğu bir hareketti. Alacağı cevaplar ve konunun içeriği onu fazlasıyla heyecanlandırmış olmalıydı ki bilinçaltı ona yara izini ovuşturmasını emretmişti.
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Fiddler - 23 Nisan 2012, 02:02:39
Alaz'ın konuşmaları boyunca Elif yavaş yavaş burnunu çekmişti. Hıçkırıkları giderek yerlerini düzenli alınabilen nefeslere bırakmıştı ve en sonunda gözleri hala kıpkırmızı olsa da, tekrar konuşabilecek duruma gelmişti.

"O şey her neydiyse, adını bilmiyorum." dedi mektupları incelerken. "Ah, zavallı kadıncağız..." diye uludu son mektubu da okuduktan sonra.

"Benim yanımda güvende değilsiniz. Gitmelisiniz." dedi birkaç dakika sessiz kaldıktan sonra. "Anlamanız gerekiyor, o şey şu an Faye'in içinde değil. Hiçbiri, hiçbir zaman, hiçbirimizin içinde değildi zaten. Bana hepimizin zamanının geleceğini söylemişti. İlk önce babalarımızı öldürttüler. Bu benim zamanımdı. Ondan sonra birkaç ayda bir yine geceleri gelir, benimle konuşurdu; ama uzun süre hiçbir şey olmadı. Ardından iki hafta kadar önce geldiğinde Faye'in sırasının geldiğini, annelerimizin öleceğini söyledi. Yalvardım yapmamaları için. Dinlemedi..."

Yine gözlerinden yaşlar boşalıyordu; ama vücudu tepki vermekten yorgun düşmüş olacak, hıçkırıkları yoktu. Sesinin tonu değişmemişti. Konuşuyor ve ağlıyordu sadece.

"Emily'nin sırasının ne zaman geleceğini söylemedi; ama yakın olduğunu hissediyorum. Onun yakınlarda olduğunu, yakında yine geleceğini biliyorum... Yine birileri ölecek."

Birkaç saniye durdu. "Bir de Bay C.'yi sormuştunuz ve sandığı... Bay C. diye birinin olduğunu biliyorum. Birkaç ay önce geldiğinde o söylemişti. Daha annelerimiz ölmeden. Galiba diğer ikisiyle konuşuyordu; ama konuşmalarını anlayabiliyordum. Bay C. diye birinin planlarını bozmaya çalıştığından, onu durdurmaları gerektiğinden bahsediyorlardı."

Bardağına davranarak tekrar su içti.

"Sandıkla ilgili olaraksa tek bildiğim şey şu. Her birimizin zamanı geldiğinde dünyaya bir anahtar düştüğünden söz ediyorlardı. Üç anahtarı da bulurlarsa sandığı açabileceklerini konuşuyorlardı. Çok heyecanlıydılar."

Alaz'ı geçirmek üzere ayağa kalktı.

"Umarım yardımcı olabilmişimdir. Lütfen, gerçekten yapabilecekseniz bu işe bir son verin."
Başlık: Ynt: Wisquas - Alaz Han
Gönderen: Catrouble - 23 Nisan 2012, 17:01:34
Alaz sorduğu her soruya cevap alamamıştı ve daha sormak istediği birçok soru vardı yine de susmanın daha uygun olacağına kanaat getirdi. Kadını fazlasıyla zorlamıştı ve biraz daha zorlaması durumunda bir daha hiç iletişime geçememe riskinin gerçekleşmesinden korkuyordu.

“Çok yardımcı oldunuz, teşekkür ederim Elif hanım. Umarım sizi güzel haberler vermek için bir kere daha rahatsız ederim ve o görüşmemiz tam anlamıyla bir kutlama havasında geçer.

Sizden son bir ricam var aklınıza bir şey gelirse ya da o şey size tekrar uğrar ve kendi aralarında yaptıkları başka konuşmalara tanık olursanız beni bilgilendirmeniz için size telefon numaramı bırakmak istiyorum.

Herşey için bütün samimiyetimle ve binlerce kere teşekkür ederim.”


Alaz son konuşmasını yaparken kadının ellerini iki avucunun içerisine almış ve gözlerine bakarak samimiyetini göstermeye çalışmıştı. Yapısı gereği iyi rol yapabilen biri değildi ancak bu kadının yaşadıklarını bilip onunla duygusal bağ kuramayacak kadar ruhsuz da değildi. Bu işin hala kendi uzmanlık alanının dışında olduğunu hissediyor yine de artifakt’ın varlığı ve olayın içine girdikçe kendisini daha da bu oyunun bir parçası olarak hissetmesi, bu işi bitirmesi gerektiğine dair hislerini kuvvetlendiriyordu.

Bay C.’den itibaren yaptığı bütün görüşmeler aklından bir bir geçerken kendisini Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinden çıkmış ve Bakırköy merkezine doğru yürürken bulmuştu. Düşünceler ve yapacakları hakkında kurduğu planlar kafasında hiç durmadan dönerken yolunu Capacity isimli alışveriş merkezine çevirdi.

Alaz’a öğle yemeği saatinin çoktan geldiğini midesinde hissettiği guruldamalar net bir şekilde ifade etmeye başladığında tam olarak alışveriş merkezinin kapısından içeri giriyordu. Yemek katının yukarıda olduğunu öğrendikten sonra yürüyen merdivenlerden yukarı çıkarken telefonunu çıkarttı ve mesaj yazmaya başladı.

‘Bay C., peşinde olduğunuz yaratıkların siz ve planlarınızdan bilgisi var ve sizi durdurmak için harekete geçmeyi düşünüyorlar. Belki de denemişlerdir ama yine de sizi uyarmak istedim. İkinci olarak öğrendiğim kadarıyla sandığı açmak için üç anahtara ihtiyaçları var ve korkarım ki ilk iki anahtarı ele geçirdiler yada geçirmek üzereler. Sanırım son anahtarı ele geçirmelerini nasıl engelleyebileceğimizi daha doğrusu onları nasıl yakalayabileceğimizi biliyorum. Müsait bir zamanınızda bana geri dönmenizi bekliyorum.’

‘Hüzün ana, yardımına ihtiyacım var. Eğer bir bilgin varsa az sonra yazdığım şekilde tasvir edilen yaratığın ne olduğunu bulmam gerekiyor, bana yardımcı olabilmeni umuyorum.

Bu yaratıkları gören kişi şöyle tanımlıyor: Simsiyah, kapkaranlık içerisinde parlayan iki mavi göz. Ve herhangi bir nedenden dolayı üç farklı yaratık beraber çalışıyorlar, hedeflerine ulaşmak için dünyada ki üç insan kızı kullanıyorlar. Bu veya benzeri şeyler hakkında herhangi bir bilgiye ulaşabilirsen ya da bunları öğrendikten sonra herhangi bir şey görürsen baha haber vermeni rica ediyorum.’

Alaz yemek katına vardığı zaman önünde duran alternatiflere göz gezdirdi ve tercihini hamburger yemekten yana kullandı. Hamburgerini alıp yemeye başladığında karşısında kırmızı, mavi ve beyaz renkleriyle fazlasıyla göz alan D&R mağazasını gördü. Yemeğini bitirmesiyle D&R’a gidip hemen kasanın yanında  satışa sunulmuş olan kitap ayıraçlarına göz gezdirdi.

Beş Şehir, Elif’in okuduğu kitabın adıydı. Ve kitapta bahsi geçen beş şehirden bir tanesi İstanbul’du. Alaz gördüğü kitap ayracını yerinden aldı ve yakından inceledi. Üstünde İstanbul motifleri, mimari eserleri, boğaz ve vapurlarla İstanbul’u simgeleyen ayrıcın tam olarak aradığı şey olduğuna kanaat getirdi. Kasiyere ayıracı uzatırken yanında 50$ daha uzattı ve üstüyle D&R hediye kartı almak istediğini söyledi.

Elif Açar’ın hediye kartıyla ilgili nasıl bir tepki vereceğinden emin değildi ama ona bıraktığı telefon numarasını bir köşeye fırlatıp atmasını ve sonrasında kendisini tamamen unutmasını istemiyordu. Gördükçe Alaz’ı ona hatırlatacak bazı şeylerin varlığına ihtiyacı vardı. Hediye kartını ve kitap ayracını aldıktan sonra açıkta duran ve kalemlerin denenmesi için oraya konulmuş olan post-it’lerden birini çıkardı ve üstüne adını, telefon numarasını tekrar yazarak post-it’i kartın üstüne yapıştırdı. Capacity AVM’den çıkıp hediyelerini özel bir kargo firmasına taahhütlü olarak postalatıp Bakırköy meydandaki dolmuş duraklarına doğru yürüdü. Taksim dolmuşuna binerek Taksim’e gidecek ve hem evine hem de olası bir iletişim kurulması durumunda Bay C. ve Hüzün Ana’ya fazlasıyla yakın bir mesafede olacaktı. Dolmuş beklerken telefonunun sesinin açık olduğundan emin oldu.

“Şimdi ne yapmam gerekiyor” diye fısıldadı kendi kendine. Önündeki alımlı, sarışın ve genç kadın fısıldadığını duymuş ve hafif endişelenerek Alazdan uzaklaşmıştı ancak Alaz bunu dahi fark edemeyecek kadar düşüncelere dalmış bir şekilde dolmuş bekliyordu. New York’a gitmesi gerektiğini düşünüyordu. Emily Fountain’ı bulmak, Bay C.nin aradığı şeyi bulmakla eş değerdi. Ama yanlış bir hamlesi yaratıkları bulma umutlarını sonsuza kadar yok edebilirdi.