Dikkatimi çeken bir diğer şeyse yazarın tam bir doğa aşığı olması. Sayfalarca süren uzun doğa betilemeri bazen oraları gezip görme isteği bazen de kitabı fırlatıp atma isteği uyandırdı bende. Genel olarak akıcılıktan uzak, manzara betimlemeleri arasına sıkıştırılmış bir macera havasındaydı her şey. Ama her zaman dediğim gibi, o dönemin kitaplarını bugünün şartlarına göre eleştirmek yanlış. O yüzden kalkıp da 1800'lerde yazılmış bu eserin üslubu hakkında fazla bir şey söyleyip yazara haksızlık etmek istemiyorum.
Bakın ben de şunu diyeyim: Babası Türk, annesi Hıristiyan bir Arap olan ve "Arap" diye bahsedilen kızımıza annesi şunu öğütlüyor: "Özgür Hıristiyan kadın ol". Buradaki o özgür Hıristiyan kadın olgusuna çok takılmıştım okurken. Demek ki Mary Shelly kendi dinindeki kadınları özgür buluyor. Ben kendisiyle hiç de hemfikir değilim. Madam Curie ve daha birçok örnek de Hıristiyan ülkelerin kadınlarıydı da ne oldu? Orada biraz abartmış diye düşünüyorum. Kaldı ki cumhuriyetten sonra kadınlara tanınan seçme ve seçilme hakkı gibi dünyada çığır açan yasalar da ağırlığı müslüman olan ülkemizden gelmiş.
Dikkatinizi çekerim, kesinlikle dinler üzerinden gitmiyorum. Yazarın bakış açısına oldukça ters düşen, yaşanmış örnekler olduğu için bunları dile getiriyorum. Özellikle yazıldığı dönem düşündüğünde ne derece özgürlermiş büyük meraktayım :P.
Yukarıda Mary Shelly'nin özel hayatına kadar girilmiş, ben magazinel boyuta girmeyeceğim
Türkiye Derken?
Kitabın yazıldığı dönem bakımından Osmanlı İmparatorluğu hala ayakta, fakat Türk nüfusun yaşadığı yerden Türkiye diye bahsediliyor? Bu bir çeviri hatasıysa nasıl bir hatadır?! Değilse, o zaman Türkiye deniyor muydu o.O? Osmanlı olması gerekmiyor mu?
Sonuç olarak bence bu kitapta asıl canavar Victor Frankenstein'ın ta kendisidir. Yarattığı masum yaratık değil...
Victor küçük bir çocuk gibi, sadece bir şey yapmak istiyor ama sonuçlarını düşünmüyor. Cansız bir şeye hayat vereceksin sonra? Sonrasını hiç düşünmedi.
Bir de sizlere sormak istediğim bir konu var. Zaman kavramını kitap boyunca net olarak anlayamadım. Victor ne kadar süre yaratığı canlandırmak için çalıştı ya da yaratık canlandıktan ne kadar süre sonra kardeşinin ölüm haberini aldı? Bu süreçleri okurken ne kadar zaman geçtiğinin farkında olamadım. Genelde sürecin sonuna gelindiğinde, geçen zamandan bahsediliyordu ve ancak o zaman anlaşılıyordu. Ben mi çok dikkat ederek okumadım yoksa zaman kavramı biraz karışık mıydı?
Türkiye Derken?
Kitabın yazıldığı dönem bakımından Osmanlı İmparatorluğu hala ayakta, fakat Türk nüfusun yaşadığı yerden Türkiye diye bahsediliyor? Bu bir çeviri hatasıysa nasıl bir hatadır?! Değilse, o zaman Türkiye deniyor muydu o.O? Osmanlı olması gerekmiyor mu?
Bir soru gördüm cevaplayayım... Osmanlı Devleti'ne ait resmi kaynaklarda devletin adı Devlet-i Ali Osman'dır. Fakat yabancı kaynaklarda her zaman Türkiye olarak geçer. Osmanlı daha çok hanedan ismidir. 1923 Türkiye Devleti'ni Türkiye Cumhuriyeti yapmıştır...