(http://img248.imageshack.us/img248/8214/71441981.png) (http://imageshack.us/photo/my-images/248/71441981.png/)
Uploaded with ImageShack.us (http://imageshack.us)
Anormallik
Bu sefer ne yazarak başlayacağımı bilmiyorum...
Hiç bir zaman edebiyatta iyi olmamıştım zaten.Bu yüzden çok süslü cümleler beklemeyin benden.Tüm yalınlığıyla gerçekleri yazmaya kararlıyım,tek yapabileceğim bu.
Hatırlıyor musunuz;size daha önce nasıl hayatta kaldığımı anlamadığımı söylemiştim.Belki bunun size anlatmadığım bir nedeni olabilir.
Size bir sırrımı söyesem tutabilir misiniz?
Ben hiç bir zaman Lloth'a bir bağlılık duymadım.
Ama anladığınız nedenden değil,sadece buna iznim yoktu.Saygıdeğer annem tarafından ona tapınacak kadar değerli bulunmasamda,güçlü bir tanrıçaydı ve bende her drow gibi güçten hoşlanırdım.
Belki biraz...
Ten rengim dışında tipik bir drow kızı olarak büyüdüğümü söylemiştim.Belki biraz daha şiddetli bir çocukluğum olmuştu ama rütbe olarak en azından tüm erkeklerden üstün olduğumu biliyordum.Acımasız,kibirli ve saçmalık derecesinde gururluydum.
Yüzeydekilerin hayvanlardan bile daha düşük av türünde bir canlı,benimse avcı olduğumu öğrenerek eğitimimi tamamlamıştım.Bizim tarafımızdan öldürülmek onlar için bir lütuftu bile.Buraya kadar sıradan bir drowun özelliklerini anlatıyorum değil mi;beni diğerlerinden ayıran bir şey vardı işte.
Şu zamana kadar hayatta kalmamı,Matron'un diğer evlere karşı beni korumasını,bir rahibe olmamı engelleyen bir şey...
Yeterince merak ettiniz mi?
Öyleyse herşeyin başlangıcına dönelim;
-..-..-..-..-
-1258 DR,Menzoberranzan-
Drow çocuk aynadaki aksini hoşnutsuzlukla inceledi.Yaşamının henüz sekizinci yılı olmasına rağmen kendisi ve diğer drowlar arasındaki farkı görebilecek kadar zekiydi.
Soluk yüzünün yarısı az önce aldığı darbeden dolayı kıpkırmızıydı ve ancak drow gözlerinin görebileceği bir şekilde parlıyordu.Doğumundan itibaren;Fiilnel'ther içindeki nefreti minik dişiden çıkarmakta geri kalmamıştı.Elbette ona bakacak başka biri olmadığı için ondan en çok nefret eden kişinin korumasına kalması Vorawin'in şanssızlığı olmalıydı.Annesini,Matron Troken'ther'i bu beş yıl içinde tek bir kez bile görmemişti.Belli ki güçlü dişi drow,en küçük kızının yüzünü görecek kadar bile zaman ayıramıyordu.Ya da onun soluk yaralı yüzüne, ailenin utancına bakmakta zorlanıyordu.
Yine de bu ne şaşırtmış ne de yaralamıştı küçük kızı.
Etrafındaki hiç bir kimsenin ona en ufak bir sevgi hissetmediğini biliyordu,bilmekten öte hissediyordu.
İşte bu kafasını karıştırıyordu Vora'nın.Tüm drowlar bu yeteneğe sahip miydi?Başkalarının kalbinden geçenleri okumak ve görmek dişilerin sahip olduğu bir yetenek miydi?
Bunu sormaya korkuyordu,zira yüzüne bir tokat daha alırsa ömrünün sonuna kadar yanağında el izi ile yaşamak zorunda kalacağını düşünüyordu.Bu yüzden çenesini kapalı tuttu ve çekmeceden çıkardığı bir kremi narin minik ellerle yüzünün hasarlı kısmına sürmeye başladı.
Çoğu rahibenin lanetli olduğu gerekçesiyle ona dokunmak konusundaki isteksizliğinden,annesinin ilgisizliğinden ve ablasının sadist kişiliğinden böylesine küçük bir yaşta kendi kendisini tedavi etmeyi öğrenmişti.Kim bilir belki büyüyünce insanları iyileştirmekle yükümlü bir rahibe olurdu.Daha sonra bu düşünce minik kızı güldürdü,pembe gözlerine ulaşamayan bi gülümseme dudaklarına yerleşti.Kimse bu soluk elleri üstünde istemezdi ki...
Yansımada daha parlak bir çift kırmızı göz görünce düşüncelerinden sıyrıldı ve ablasının buz gibi ifadesiz bir yüzle,kapının hemen yanında belirmiş katı formuna döndü.
''Keşke o kadar sert vurmasaydım.Matron;çocuğu yıllardan sonra ilk defa görecek böylesine sefil görünen bir dişiyi karşısına çıkarırsam bu sefer...''
Vora ablasının bu düşüncelerini kendisine söyleyip söylemediğini ya da sesli olup olmadığını anlamadı.Dudakları kıpırdamamıştı bu yüzden cevap vermedi.
''Yıka şu yüzünü,kıyafetlerinide çıkart.Matron'u göreceksin.Elbiseni ben seçeceğim ve bu sırada formaliteler üzerinden geçeceğiz.Anladın mı?''
Vora yüzüne bakmaya devam etti.Gerçekten mi konuşmuştu yoksa yin..-
Bir anda kafasına inen bir darbeyle yere düştü.Öyle hızlıydı ki elin hareket ettiğini bile görmemişti.Yalnızca son derece sinir olmuş bir Fiilnel'ther ellerini beline koyup,başında dikilince bunun gerçek bir soru olduğunu anladı;
''Gerizekalı gibi bakma yüzüme!Cevap VER!''
Darbenin sersemletici etkisi geçince başını kaldırabildi Vora,elleriyle destek alıp oturur pozisyona geçti;
''Anladım.''
''Anladım...ne?''
''Anladım efendim.''
Yüksek egosunu tatmin edebilme fırsatını kaçırmayan Fiilnel'ther daha minik dişiyi omzundan sertçe tutup kaldırdı.Göz ucuyla başının kanayıp kanamadığını kontrol etti.Kızın üzerindeki koyu renk kolsuz bluzu ve dizlerine düşen eteği işaret ederken yüzü kınayan bir ifadeye bürünmüştü.Gerçi yüzü sürekli bu ifadedeydi,belki sadece şekli buydu.En azından küçük kız kardeşine bundan başka bir duygu içinde hiç bakmamıştı.Ayakları çıplaktı ve gür beyaz saçları birbirine dolanmıştı.Hiçte yüksek rütbeli bir ailenin kızı gibi durmuyordu.
Bir drow gibi bile görünmüyordu aslında...
Matron bu kızda ne buldu diye merak etti Fiilnel'ther gerizekalının teki,hiçbirşeyi anlamıyor.
Kıyafetlerini çıkarmış olan çocuğun gözlerini üzerinde hissedince ürpermeden edemedi.
Tuhaf görüntüsünün dışında aynı tuhaflıkta bakışları vardı.Öyle bir bakıyordu ki sanki ne düşündüğünüzü,ne hissettiğinizi,ruhunuzun derinliklerini okuyordu.İnsanın kendisini savunmasız hissetmesini sağlıyordu.Fiilnel'ther buna yabancıydı ve bu tanıdık olmayan zayıf duygudan hiç hoşlanmamıştı.
O hırsla kırbacına uzanırken küçük kız gözlerini ablasının yüzünden hiç ayırmadı...
-..-..-..-..-
''Şimdi...Tekrar et bakalım.''
Matron'un yanına giderlerken;Vora elinde olmadan hoşnut hissetti.Daha önce böyle bir ilgi görmemişti,Fiilnel'ther saçlarını -belki fazla sertçe- taramış ve düzenli görünmesi için örüp başına dolamıştı,üzerindeki gümüş rengi elbise öyle yumuşak bir kumaştandı ki kendisinin olduğuna inanmakta zorlanıyordu.Üzerine birşeyler dökmeyi düşündü böylece Fiilnel'ther herşey bittikten sonra kıyafeti geri almayı düşünmezdi.
Ayakları yıllardan sonra ilk defa çıplak değildi.Bir çift sandalet,parmaklarında tuhaf bir his yaratıyordu.Ayakkabılar hiç rahat değildi ve kıyafetinden duyduğu memnuniyete rağmen tekrar çıplak ayaklı haline dönebilmeyi istedi ama elbette bunu söylemedi ablasına.Büyük kızın eli kamçısının üstünde duruyordu ve tek bir darbesiyle Vora'yı duvara yapıştırmakta teredüt etmeyeceği açıktı.Bu düşünceyle sanki bir hatırlatma gibi sırtındaki kırbaç izleri sızladı.Gerçektende ablasının sorusuna cevap vermeliydi yoks...-
Sırtına atılan bir tokatla sendeledi.Fiilnel'ther'in ani atakları neredeyse sıradanlaşmıştı.Yılların alışkanlığıyla dengesini korudu;yine de darbe taze yaraların üstünden geçince kendini tutamayarak acılı bir ses çıkarttı.
''Kes sesini!''diye tısladı ablası ''Soruma cevap ver.Lloth aşkına,benim yüksek sabrımı bile taşırabiliyorsun,çocuk.''
Vorawin'ther derin bir nefes aldı ve ezberlediklerini bir çırpıda söyledi;
''Ben Vorawin'ther Vandree;Matron Troken'ther'in en küçük kızı ve Menznoberranzan'ın yirminci evinin...-
Konuşmasının bu kısmında Fiilnel'ther onu sertçe durdurdu ama işareti anlamayan Vora konuşmasını büyük bir inatla tamamladı;
''-en genç üyesi.''
İşte tam bu sırada daha iri olan dişi küçük kızın önünde diz çöktü.Vorawin'ther dişiden yükselen hırsı ve öfkeyi hissedebiliyordu;öylesine yoğundu ki istese dokunabilirmiş gibi geliyordu.Buna rağmen Szarkai korkmadı.Başını dik tuttu,kendinden emindi.Nerede yanlış yapmış olabilirdi ki.
Güçlü dişinin öfkesine karşı çocuğun rahat,sakin duruşu öyle baskındı ki Fiilnel'ther kendisini tokat atmak için havaya kaldırmış eliyle donuk bir halde buldu.Bir anda tüm öfkesi geçmişti.Şaşkınlıkla elini havada tutarken,kafası öyle karışıktı ki bu yüzüne yansıyarak Vora'ya,ablasında ilk defa iğrenmeden başka bir duygu olabileceğini gösterdi.
Rahibe elini indirdi ve potansiyel tehditin ortadan kalkmasıyla Vora'nın tek gerilen kısmı,minik omuzları gevşedi.Fiilnel'ther bir kaç saniye sonra kendisini topladı,ayağa kalktı ve ilginç bir şekilde küçük kızın elini tuttu.Hafif bir tempoyla Matron'un yanına ilerlerlerken göz ucuyla kız kardeşine baktı.
''17...Menzoberranzan'ın 17.evi.Bunu hatırlarsan iyi olur,kardeşim.''
Vora o anda ablasının elini tutmasaydı eğer,şaşkınlıktan olduğu yerde kalırdı.Daha önce ne birisi elini tutmuş ne de ''kardeşim'' demişti ona.Fiilnel'ther'in hala transta gibi duran gözlerinden bunu gerçekten demek istemediği belliydi ama küçük kız buna neyin neden olduğunu anlamıyordu.Eğer,bunu kendisi yaptıysa nasıl yaptığını öğrense iyi olurdu.
Ve bu hayatı boyunca ablasından gördüğü ilginin ilki ve sonu oldu.