Kayıp Rıhtım Arşiv Forum

Kurgu Güncesi => Kurgu İskelesi => Konuyu başlatan: M.K.Immortal - 21 Mayıs 2013, 15:40:43

Başlık: Sevaplar ve Günahlar
Gönderen: M.K.Immortal - 21 Mayıs 2013, 15:40:43
UÇMAK İÇİN İKİ YOL: YA ÇOK İYİ, YA DA ÇOK KÖTÜ OL

   Kalbi olan herkes sevmek zorunda mıdır? Her düşünebilen insan doğru kararlar mı verir? Kanatları olanlar, her zaman uçmak mı ister peki? Kırk katlı gökdelenin en tepesinde tam olarak bunları düşünüyordum. Sizin kim olmak istediğiniz değil, hayatın sizi nereye sürüklediğidir asıl olay. Ne kadar karşı koyarsanız koyun, ne kadar çabalarsanız çabalayın, kaderinizi değiştiremezsiniz. Ve hayat size bir seçim yapmak zorunda bırakır yaşamınızın bir döneminde. Ama asıl soru şu sanırım. Önüne seçenekler sunulmuş herkes bunlardan bir tanesini seçmek zorunda mıdır?

   Beyaz kanatlarımı olabildiğince açtım. Beyaz kanatlarla uçabilmek için insanların büyük emek vermeleri gerekir. Ama benim kanatlarım uçabileceğim kadar güçlü ve gür olamadılar hiçbir zaman. Gökdelenin tepesinden kendimi aşağıya bıraktığımda amacım da uçmak değildi aslında. Bana verilen seçenekler arasından birini seçtim sadece.

   Tüm dünyaya isyan edercesine attığım çığlığım yüzümü yarıp geçen rüzgâr ile karışıyordu. İki günlük sakalımdan sıyrılıp etrafa saçılan ter taneleri görünüyordu zaman zaman. Ve intiharın bedelini ödemek geliyordu hemen ardından. Kanatlarımdaki tüm beyaz tüyler yolunarak etrafa saçılıyordu bedenime karşı koyan rüzgâr ile birlikte. Ben yere yaklaştıkça hafifliyordum böylece. Daha gökdelenin yarısına varmadan kanatlarımdan geriye iki çıplak uzantıdan başka bir şey kalmamıştı. Hemen sonrasında ise günahın simgesi siyah tüylerle kaplanmaya başladılar. Daha öncekinden çok daha güçlü, çok daha gür, siyah kanatlar belirmişti sırtımda. İstersem uçabileceğim kanatlara sahiptim. Her isteğin bir bedeli vardır. Ben isteğime kavuşmuştum ve bedelinin ne olacağını gayet iyi biliyordum. Sadece buna değip değmeyeceğini düşünüyordum artık.


ASLA GERÇEK İYİLİK VEYA KÖTÜLÜK YOKTUR

   (birkaç saat önce)

   İş görüşmesi için fazlasıyla gergindim. Tüm dünyada güvenin simgesi haline gelen Cennet Bankası’nda iş görüşmesi için bekliyordum. Başvuruda bulunan tüm adayların görüşmesi bitmişti ve sıra neredeyse bana gelmek üzereydi.

   Uzun yıllar işsiz olmanın verdiği sıkıntı, bu işi asla alamayacağımı bilmemin verdiği güvensizlik ile harmanlanıyordu. Ama bu işe ihtiyacım vardı. Çok yüksek kazancım olması da değildi isteğim. Sadece kanatlarımdaki tüylerin artmasına neden olması yeterliydi. Bu dünyadan zaten bir kazancım olmadı. Hiç olmazsa diğer dünyaya olan sadakatimi göstermeliydim.

   Kapı açıldığında içeriden bembeyaz, gür kanatlı bir kız çıktı. Masum güzelliği ve saflık timsali ifadesi, kanatlarını hak eden bir kişiliği olduğunu gösterir nitelikteydi. Üzgün ve düşünceli bir durgunlukla yanımdan geçip giderken göz ucuyla bana baktı. Yüzündeki acıma duygusunu okuyabiliyordum. Ve kanatlarında iki tüy daha arttığına yemin edebilirdim. Kim bilir ne düşünmüştü ki kanatları daha da gürleşmişti?

   Sekreter odayı boş gözlerle yokladıktan sonra isteksiz bir ifadeyle bana baktı.

   “Devrim Bey şimdi sizi bekliyor” dedi aynı tavırla.

   Yerimden kalkıp siyah takım elbisemi düzelttim. Şimdiki durumum için aslında doğru bir renk değildi giydiklerim. Ama tişört ve kot pantolon ile gelmekten çok daha önemliydi şık görünmem. Kapının önüne geldiğimde iki kere tıklayıp içeriden cevap gelmesini bekledim.

   “Geeell.”

   Bu komut ile kapıdan içeriye hızla girip ardından kapattım. Bankanın müdürü Devrim Bey’i daha önce hiç görmemiştim. Ama hep aklımda devasa beyaz kanatları olan, zayıf, güler yüzlü birini canlandırmıştım. Ancak karşılaştığım manzara bir süre kapının önünde hareketsizce kalmama neden olmuştu.

   “Buyurun, oturun.”

   Yavaş adımlar ile Devrim Bey’in masasının önüne giderken, böyle bir kuruluşun başında nasıl bunun gibi birisinin olduğunu düşünüyordum. Sandalyesine sığmayan koca göbeği ve cüssesinden daha büyük kömür karası kanatları ile kötülüğün simgesi gibiydi. Karşısına oturduğumda, sırtımdan yukarı uzanan çelimsiz iki çıkıntı üzerindeki seyrek beyaz tüylerle bile ondan daha iyi biri olduğumu anlamıştım. Her ne kadar güvenilmez biri olsa da onun kanatları vardı. Bende ise işe yaramayan iki uzantı.

   Önündeki kağıda bakıp

   “Umut Hakdoğan. Hoş geldiniz” dedi.

   Devrim Bey’in tekrar konuşması ile düşüncelerime ara vermiştim. Yine de tüm çalışanlarının beyaz kanatları olan bir kuruluşun başında nasıl kötülüğün simgesi bir insan vardı anlayamıyordum. Devrim Bey bana küçümsercesine baktıktan sonra arkasına yaslandı ve burnunu belirgin şekilde çekerek konuşmasına devam etti.

   “Dosyanızı inceledim. Tecrübeniz neredeyse sıfır. Bilgi birikiminiz de öyle. Sizi neden işe almamız gerektiğini düşünüyorsunuz peki?”

   Verebilecek tek cevabım “çünkü buna ihtiyacım var” olacaktı aslında. Ama aklımdaki her şeyi detayıyla anlatmam gerektiğini düşünerek cevap verdim.

   “Evet tecrübem yok biliyorum ama çabuk öğrenirim. Maaş konusunda da çok fazla bir isteğim yok. Sadece kanatlarımın çıkması için…” bir an için Devrim’in siyah kanatlarına bakarak cümlemi devam ettirip ettirmemeyi düşündüm. Yine de aklımdaki her şeyi söylemeye karar vermiştim. “Yani beyaz kanatlarımın gürleşmesi için, sizin şirketinizden daha iyi bir yer olamayacağını düşündüm. Sizler bu konuda fazlasıyla yardımcısınız insanlara. Belki bana da yardım edebilirsiniz diye buraya geldim.”

   Devrim dikkatlice yüzüme bakarak söyleyeceklerini düşünüyordu. Hatta bana bir akıl oyunu yapacağından adım gibi emindim. İleriye doğru eğilip ellerini masasının üstünde kavuşturarak

   “Dikkatinizi çekmedi mi?” dedi. “Böyle bir şirketin başında nasıl benim gibi bir günahkar oturuyor diye merak etmişsinizdir herhalde.”

   Evet demeyi istesem de sessiz kaldım ve cümlesini devam ettirmesini bekledim.

   “İyilik göreceli bir kavramdır. Kime, ne iyilik yaptığınız önemlidir. Durumu iyi olan birine işini daha da büyütmesi için para vermeniz ile elinde hiçbir şeyi olmayan birine yardım etmeniz arasında dağlar kadar fark vardır. İlkinde ya çevrenizden biri için yardım ediyorsunuzdur, ya da geleceğe bir yatırım olarak bakıyorsunuzdur. İkincisinde ise karşılıksızdır çoğu zaman. Ancak bazen de iyilik zannettiğiniz şeylerin sonucu kötü olabilir, bunu asla bilemezsiniz. Kısacası ben bu işin başına geçerken tüm bunları göze almıştım zaten.”

   “Ama çalışanlarınız? Onlar da bu işin içinde ve dedikleriniz onlar için de geçerli olmalı.” Bunu sorarken bir hafta önce yaşadığım bir olay gözümde canlanıyordu.

   Bir hafta önce, bankanın çalışanlarından biri müşterisine, verdikleri kredinin geri ödemesinin çok az faizle ve çok kolay olacağını söylediğinde kanatlarındaki tüy sayısı görünür şekilde artmıştı. Müşteriler de her zaman bu duruma güvenmişlerdi aslında. Doğru söylediği için kazandığı tüyler onun güvenirliğini gösteriyordu. Ama Devrim’in söylediklerine bakacak olursak bu insanlar yalanlar gerekirse bazen söylüyordu. Öğrenmek istediğim sorunun cevabı buydu aslında ve karşımdaki, şeytan diyebileceğim adam da bunu rahatlıkla anlamıştı.

   “Asıl önemli olan düşüncedir. Gerçekten yaptığınız şeyin iyi olduğunu düşünürseniz kanatlarınız gürleşir. Veya kötü olduğunu düşündüğünüzde de siyah kanatlara bürünürsünüz. Olay bu kadar basit. Kanatların ilahi bir gücü yok anlayacağınız.” Bu cümlesiyle birlikte kanatlarındaki siyah tüyler daha da artmıştı. “Dünyada gördüğünüz herkesin kendi karakterine göre mi kanatları var sanıyordunuz? Az önce kapıdan dışarıya çıkan kızı gördünüz mü? Mesela o. Sadece masum görünüyor ve beyaz kanatları var diye iyi biri mi sanmıştınız? Yoksa o kendini iyi biri zannettiği için mi beyaz kanatları var?”

   Bir sürelik sessizliğin ardından küçümser bir gülümseme ile konuşmasına ara vermeden devam etti.

   “Size bakınca on yıl önceki halim aklıma geliyor. Tıpkı sizin gibiydim. Ne yapacağımı bilemiyordum. Ne beyaz kanatlar için yeterli güvenim vardı ne de siyah kanatlara sahip olacak cesaretim. Bir gün bütün bunların bir anlamı olmadığını düşünmeye başladım. Ya söylenenler doğru değilse? Ya bu kanatlar cennet veya cehennemi simgelemiyorsa? Ya öldükten sonra bir yer yoksa? Böyle yaşamanın ne anlamı vardı o zaman? Kararımı verdim işte o zaman. Uçmak için ya iyi olmak gerekir ya da kötü. Onlarca sene iyi olduğum halde yine de uçabilecek kanatlarım olmamıştı. Ben de intihar etmeye karar verdim bunca depresyonun üzerine. Kendimi binanın tepesinden aşağıya bıraktığımda tüm hayatım film şeridi gibi gözümün önünden geçmedi. Tam aksine zaman durmuş gibiydi ve tüm dünya ayaklarımın altındaydı. Hayalini kurduğum o uçma isteğine kısa bir süre de olsa sahiptim. İşte tam o anda birkaç tutam olan beyaz tüyümü kaybettim ve yerine bu gördüğünüz kanatlar çıktı. O zaman korkmaya başladım. Ya söylenenler doğruysa? Üstelik artık kanatlarım vardı, neden şimdi tüm sahip olduğum şeylerden vazgeçeyim ki? Neden yanmak için kendimi bırakayım ki? Sonra kararımı verdim ve kanatlarımı tüm gücümle çırpmaya başladım. Saatlerce uçtuğumu hatırlıyorum. Çoğu insan bana kötü gözlerle bakıyordu artık ama umurumda değildi. Özgürdüm ve ben kendi içimde neler olduğunu biliyordum çünkü. Daha sonra yaşananlar o kadar hızlı ilerledi ki ben bile hala düşününce inanamıyorum. Şimdi buradayım gördüğünüz gibi. Belki kötü biriyim ama güçlüyüm. Ya siz ne yapacaksınız? Bize katılacak mısınız, yoksa çaresizce nasıl iyilik yapabileceğinizi düşünüp beyaz kanatlarınızı gürleştirmek için çabalamaya devam mı edeceksiniz?”


HER İNSANIN BİR DÖNÜM NOKTASI VARDIR

   Yere çakılmama saniyeler olmasına rağmen zaman çok yavaş ilerliyordu. Hala kurtulmak için bir şansım vardı ve bunu düşünmem için zaman bana kendinden taviz veriyor gibiydi. Yine de ne yapacağım konusunda karar veremiyordum. Artık kanatlarım vardı. Onları çırparak uçmalı mıydım?

   Ya öldükten sonra bir şey yoksa? Ne için bunca çaba ve dünyayı sömürme isteği? Bunca bencillik ve egonun sonucu bizi sonsuza sürükleyecek sanki. Yüzyıllar boyu adımızı hatırlasalar bile öldükten sonra ne anlamı var ki? İnsanoğlu tüm evrene hükmetse, dünyayı bir ütopyaya dönüştürse bile ne önemi var?

   Ne için yaşadığımızın bile farkında değiliz aslında. İyi bir kazanç, daha büyük bir televizyon, daha güzel bir araba… Her gün başka biriyle sevişmek veya sırf mutlu olmak adına olabildiğince içmek. Öldükten sonra bütün bunların anlamı olmadığı gibi, ölümü unutmak adına bunları yapmamız ne kadar acı. İnançlı olup olmamak bir şey değiştirmiyordu üstelik. Hayat bizi nereye sürüklerse o olmak zorundaydık. Önce yaşamak gerekiyordu çünkü. Yaşayabilmek için iyi bir iş, iş için iyi bir okul bitirmek, iyi bir okul için ise imkanlar… Okulu nasıl bitirdiğimizin bile önemi yoktu. Veya o işi isteyip istememiz, ya da hakkıyla yapabilip yapamayacağımız kimsenin umurunda değildi. Sadece kazandıklarını umursuyordu herkes.

   Bunca çabanın ne anlamı vardı öldükten sonra Cennet’e gidemeyeceksek eğer? Belki de boş umut ver korkulardan ibaretti Cennet ve Cehennem. Bu kanatlara bu yüzden anlamlar verdik belki de. O zaman yaşamı uzatmanın ne önemi kalmıştı? Sırf korkularımız ve bencilliğimiz ile nihai sonu bunca sene uzatmanın ne anlamı vardı?

   Ölüp ölmemem bir kanat çırpışına bağlıydı. Seçimlerim belliydi. Ya kanatlarımı çırparak bundan sonra sadece kendim için yaşayacaktım ve öldükten sonra sonsuz cehennemde yanacaktım veya bunca yaşantının anlamsızlığıyla yok olacaktım. Ya da eninde sonunda gelecek olan sonu şimdi yaşayacaktım. Hayatımda ilk defa aklım korkumun önüne geçti. Böylece seçimimi yaptım. Hiçbir şey sonsuz değilse, onları kazanmanın ne önemi vardı? Dünyayı ve insanları umursuyormuş gibi yapıp aslında sadece kendim için yaşamak nereye kadar beni götürecekti? Üstelik her şey için artık çok geçti. Zorla edindiğim çelimsiz beyaz kanatlarımın yerini bir aptallık uğruna asla yok olmayacak siyahlara bırakmıştım, sırf intihara teşebbüs ettiğim için. Hep uçmayı merak etmiştim hayatım boyunca. Şimdi düşünüyorum. Kanatları olanlar, her zaman uçmak ister mi?

SON
Başlık: Ynt: Sevaplar ve Günahlar
Gönderen: duhan - 21 Mayıs 2013, 19:24:20
Saygıyla eğiliyorum.... Bir şeyler söyleyip saçmalamak istemem... Sadece tebrik edebilirim.
Başlık: Ynt: Sevaplar ve Günahlar
Gönderen: M.K.Immortal - 21 Mayıs 2013, 20:10:04
Yorumunuz için çok teşekkür ederim. İnanın çok mutlu oldum beğendiğiniz için :)
Başlık: Ynt: Sevaplar ve Günahlar
Gönderen: Fiddler - 21 Mayıs 2013, 20:43:08
Hep söylenir, ben de doğruluğunu inanırım. Eğer yeterince güzel bir öykü anlatıyorsanız, onu iyi anlatamamanız önemli değildir derler. Sizin öykünüzde de bunu gördüm. Beyaz-siyah kanat ikilemi ve bu kanat durumunun nasıl işlediği çok güzel, çok özgün düşünülmüş. Gerçekten keyif veriyor anlattığınız öykü; ama başta da dediğim gibi anlatımınızı güçlü bulmadım.

Çok sık olmasa da, genele yayılan bazı dilbigisel hatalar vardı. Bunlar çoğunlukla anlam karmaşası yaşatan cümleler ve bağlaçların yanlış kullanımıyla ilgiliydi. Okuma keyfini baltalayacak kadar değil; ama bakmanızın kendinizi geliştirmeniz açısından yararlı olacağına inanıyorum. Kullanılan sözcükler ve öykünün felsefi altyapısından bahseden cümlelerde basitlik olduğunu düşündüm. Sadelik değil de, basitlik. Zaman zaman klişe denebilecek hale bile geldiler.

Bir de öykünün ne derece olay öyküsü, ne derece durum öyküsü olacağını tam kestirememişsiniz gibi geldi. Öykü bir durum öyküsü olarak başlıyor, durum öyküsü olarak bitiyor; ama ortada olay öyküsü gibi görünmesine rağmen, aslında sadece bize gerekli arkaplan bilgisini vermek üzere hazırlanmış uzun diyaloglardan oluşuyor. Bu sebeple de ikinci kısmı öykünün en başarısız kısmı olarak düşünüyorum.

Tabii bu dediklerim de hala bizi ilk kurduğum cümleye götürüyor. Her şeye rağmen bulduğunuz fikir çok güzel olduğundan, gerisi biraz teferruat gibi kalıyor. Teferruat da demeyelim de, işte gerisi sizin kendinizi geliştirmenizle ilgili.

Kaleminize sağlık.
Başlık: Ynt: Sevaplar ve Günahlar
Gönderen: M.K.Immortal - 21 Mayıs 2013, 23:22:50
Öncelikle yorumunuz için teşekkür ederim.

Aslında öyküyü şahsen çok özgün bulmadım, uzun zamandır düşündüğüm ama klişe olur diye yazmaktan çekindiğim bir konuydu. Yazmak bu zamana denk geldi yani. Şahsen bugün eklediğim "Efsanenin İntikamı" adlı diğer öykü için daha çok hevesliydim diyebilirim. Yine de bunun da beğenilmesine çok sevindim.

Evet hatalar, bozuk cümleler var. Dediğiniz gibi tamamen kurtulabilirsem bu tip hatalardan bir adım daha ileriye gitmiş olacağım ki bunun için yazıp burada paylaşıyoruz ne de olsa değil mi :)

Durum öyküsü mü olay öyküsü mü diye karar vermedim başlarken. Normalde orta bölümden yazacaktım sadece ve ikinci bölümde bitecekti. Konuya güzel bir giriş olması için ilk bölümü ekleme gereği duyunca böyle bir şey çıktı ortaya :D Hatta ilerleyen zamanlarda devamını yazabilirim belki. Ama göze batmış biraz anladığım kadarıyla. Özellikle dialoglarla anlatım yerine farklı bir şekilde ikinci bölümü yansıtmam daha iyi olabilirdi sanırım.

Tekrar okuyup yorum yaptığınız için çok teşekkür ederim.
Başlık: Ynt: Sevaplar ve Günahlar
Gönderen: maviadige - 05 Mart 2016, 22:57:26
Öykünüz bana etkileyici ve sürükleyici geldi. Herkes kendine göre yorumlayacaktır elbette. Ben okuduğumda ise daha çok önyargı kavramı şekillendi kafamda. Bazen o kadar önyargılı oluyoruz ki karşımızdakinin amacını tamamen ters anlayıp onu kafamızda iyi ya da kötü olarak nitelendirebiliyoruz. Aslında çoğu hatamız o anki algımızdan kaynaklanıyor. Biraz empati kurabilsek belki bu sıkıntılı durumu aşabiliriz. Konunun dışına saptım biraz ama hikayenin bende uyandırdığı çağrışımı açıklamak istedim.
Başlık: Ynt: Sevaplar ve Günahlar
Gönderen: M.K.Immortal - 06 Mart 2016, 13:03:52
Yıllar sonra gelen yorumlar da insanı ayrı sevindiriyormuş, ben de onu tecrübe edindim :) Okuduğunuz ve düşüncelerinizi paylaştığınız için çok teşekkür ederim. Farklı düşüncelere neden olduysam ne mutlu bana :)
Başlık: Ynt: Sevaplar ve Günahlar
Gönderen: grikunduz - 11 Mart 2016, 22:50:11
Çok uzun bir aradan sonra yine yeniden bir M.K. Immortal öyküsü. Fikir çok güzel işleme yine çok güzel. Başarılı bir çalışma olmuş. Arkaplandaki hikaye çok başarılı.

Ancak siyah kanatlı müdürün tartışmaları fazla alışıldık, keşke yeni ve farklı bir şeyler söyleseydi diyor insan. Ayrıca tamamıyla iç hikaye yerine ufacık da olsa bir çatışma eklenebilirdi kanımca.
Başlık: Ynt: Sevaplar ve Günahlar
Gönderen: M.K.Immortal - 12 Mart 2016, 12:56:13
Okuduğun ve güzel yorumunu eksik etmediğin için teşekkürler grikunduz :)

Evet, klişe yönleri var. Hatta yukarıdaki yorumlarda bundan bahsettim. İlginç hallere getirilebilirdi elbette ama bir olay örgüsünden çok içimdekileri dışarı vurmak için yazmıştım. Klişeliğinin nedeni de bu sanırım. Tekrar yorumun için teşekkürler :)
Başlık: Ynt: Sevaplar ve Günahlar
Gönderen: leonard - 12 Mart 2016, 15:27:02
Özellikle kendim gibi daha yazmaya yeni başlamış gençler için bu gibi öykülerin çok değerli olduğunu gün geçtikçe daha iyi görüyorum. Okurken kendimden bir şeyler görmemin yanı sıra çok etkilendim. Önünüzde saygıyla eğiliyor ve bu başarılı öykü için sizi tebrik ediyorum!
Başlık: Ynt: Sevaplar ve Günahlar
Gönderen: M.K.Immortal - 12 Mart 2016, 20:21:06
Estağfurullah, güzel bir şeyler yazabilmişsek ne mutlu :) Okuduğunuz ve yorumladığınız için teşekkürler :)
Başlık: Ynt: Sevaplar ve Günahlar
Gönderen: - 26 Mart 2016, 09:46:13
Şimdi kardeş ben bu siteyi uzun süredir takip ediyorum sizler gibi yazamıyorum kusura bakmayın virgül nokta falan bilmem ama yine de yorum yapma gereği duydum hatta hesabıda az önce açtım kardeşim çok güzel yazmışsın gerçekten helal olsun.
Başlık: Ynt: Sevaplar ve Günahlar
Gönderen: M.K.Immortal - 26 Mart 2016, 10:12:44
İlginiz ve yorumunuç için çok teşekkür ederim :)