Kayıp Rıhtım Arşiv Forum

Kurgu Güncesi => Kurgu İskelesi => Konuyu başlatan: Nightmare - 08 Ağustos 2015, 00:03:06

Başlık: Zaman değişkeni
Gönderen: Nightmare - 08 Ağustos 2015, 00:03:06
Wattpad:Burdan (http://w.tt/1KWf7Ei)

                                                                         Zaman değişkeni
                                                                                 Bölüm 1
                                                                                   Kalkış


   (http://i.hizliresim.com/oZrqYX.jpg)

"Kalkış için geri sayım başladı; 60 59 58..."
Sanal astronun insansı sesi eşliğinde mekikteki yerine iyice yerleşti. Kemerinin her bölümünü tekrar tekrar kontrol etti. Suratında oluşan boncuk boncuk terleri elinin kenarıyla sildi. Yaşadığı stresi 37 yıllık ömrü boyunca hiç yaşamamıştı. Mekiğin kalkışı, simülasyonda yaşadığı deneyimle hemen hemen aynıydı aslında. Tek fark bu kez bir simülasyonda değildi ve bu, kalbinin yerinden fırlayacak gibi olmasına neden oluyordu.

Önüne sıralanmış karmaşık kontrol panelleri ve dev ekranda yer alan göstergelere baktı. Her şey olması gerektiği gibi ilerliyordu. Ana motor ve 3 yan motorun ateşleme sistemi düzgün işliyordu. Aşırı ısıya dayanıklı malzemeyle kaplı motor 189 dereceydi ve ısı her saniye yükselmekteydi. Ateşleme olduğunda ise bu ısı doruk noktasına ulaşacaktı.

"Astro ekrana merkezi gönder!"
Sol üstündeki ufak kutudan yanıt hızlı geldi.
"Gönderildi!"

Daire şeklinde dizayn edilmiş merkezde çevreyi bilgisayarın başına gömülmekten fıtık olmak üzere olan teknisyenler, ortada ise başkan, başkan yardımcısı ve ayakta olan bitene anlam vermekte zorlanıyormuş gibi duran güvenlik şefi vardı. Teknisyenler tartışıyor, ekranda gördükleri en ufak şeyi en yakınındakine gösteriyordu. Hepsinin ortasında yaşının verdiği kırışıklıklara rağmen her zaman dinç duran başkan tecrübeli bakışlarındaki şüpheyle birlikte önündeki ekrana bakıyordu.Onun da stres altında olduğu her halinden belliydi. Onun yanındaki yardımcıysa durumdan hiç hoşnut değilmişçesine duruyor, kendini beğenmiş bir tiple ekrana doğru dudak büküyordu.

"Hoşnut olması için bir neden yok tabi." dedi hafif bir gülümsemeyle.

"30 29 28..."
"Astro görüntüyü kaldır."
"Kaldırıldı."

Suratındaki hoşnutlukla sesin geldiği hopörlere baktı.
"Her zaman bu kadar hızlı olmak zorunda mısın Astro?"
Kulaklarının algılamakta zorlandığı bir hızda cevap geldi kutudan:
"Ben hızlı ve zeki olmak için tasarlandım Nova. Ayrıca 20 saniye sonra gerçek hız neymiş göreceksin zaten."
Suratındaki gülümseme yerini sinirli bir hale hemen ardından da dehşet dolu bir ifadeye bıraktı. Koltuğa iyice yapıştı.
İşaret parmağını suçlarcasına kaldırdı. Ardından indirdi.
"Neyle tartışmak üzere olduğuma inanamıyorum. Salak robot! Ya da bilgisayar her neysen! Nesin sen?"
"Ne istersen oyum ben dostum."

Gergin bir bekleyişe döndü. Kontrol ekranına yeniden baktı. Isı 290 dereceyi gösteriyordu.
Arkasına iyice yaslandı ve geri sayımı kalp atışlarının gürültüsü eşliğinde  dinlemeye başladı;
"10 9 8 7 6 5 4 3 2 1 Ateşlendi."

Bir anlık havada asılı kalma hissinin ardından müthiş bir hızla yükselmeye başladı. Sıcaklık buradan bile hissediliyordu sanki. Hız göstergesine baktı. 150 307 578... Hız inanılmazdı.
Sağ tarafındaki camın arkasındaki engeli kaldırmamak için kendini zor tutuyordu. Bunu yapmak demek yılların eğitimini hiçe sayıp bir anda ölmek demekti. Engelin kaldırılmasıyla aşırı ısınan cam saniyeler içinde erir Nova da atmosferi geçtikten kısa süre sonra ölürdü.
"Ufak bir manzara için ölmeye değmez."
Yerine iyice yapışıp yerçekimsiz ortama geçmeyi bekledi. Kalbi hala aşırı kan pompalamaya devam ediyordu.

"Yedek motorlar atılıyor! Atıldı."

Mekik şiddetle sarsılmaya başladı. Yerleştiği koltukta aynı şekilde sağa sola sallanıyordu. Ekrandaki göstergeden hızın 3500 km olduğunu görebiliyordu.
Atmosferden çıktıklarına dair uyarı ekranı geldiğinde vücudu havalanmak istercesine kemerini sıkıştıyordu.

"Sonunda."

Arka taraftaki mıknatıs sistemine bağlı büyük kemerin mıknatıslarını kapatarak yukarı itti. Ardından karnına bağlanmış ince kemeri de aynı şekilde açtı ve serbest kaldı. Hafifce havalanıp ana ekranın yanındaki tutacaklara tutundu.
Her şey olması gerektiği gibiydi. Ekranın arkasındaki camdan istasyon görünüyordu.

"İstasyonla aramızdaki mesafe nedir?"
"19.000 km mesafedeyiz. Tam olarak 1 saat 16 dakika sonra tutunacağız."
Bu sırada ekranda merkez belirdi. Bu kez herkes ekrana değil ona bakıyordu. Sonra herkes bir anda alkışlamaya başladı, yani başkan yardımcısı hariç herkes. Güvenlik şefi bile memnun bir tavırla alkışlıyordu.

Başkan hoşnut bir ifadeyle bakıyordu.
"Hey Nova orda havalar nasıl?"
"Havalar gayet iyi Max. Tek sorunumuz burada hava yok."
Başkan zoraki bir gülümsemeyle eşlik etti Novaya. Hala tedirgin bir hali vardı.
"Her şey çok güzel işledi. Bunun için astroya teşekkür etmelisin. Duyduğuma göre aranız pek iyi değilmiş.
"Gördüğüm en akıllı bilgisayar. Ama fazlasıyla bilmiş."
"Hey! Bunu duydum."

Herkes mutlu gibiydi.
Güvenlik şefi Frank de çok heyecanlıydı. Yıllarca uzaya giden birisini görmek için emekli olmamıştı.
"Nova sonunda gidebildin dostum. Seni havalanırken görmeseydim gözüm açık giderdim!"
"Beni gördüğüne göre emekliye ayrılabilirsin artık Frank. Gereğinden fazla çalıştın."
Frank herkesin şaşkın bakışları altında, çocuksu bir suratla söylememesi gereken bir şeyi söyledi.
"Seni ışık hızındayken görmeden ayrılmam dostum!"

Bölüm sonu
 
Başlık: Ynt: Zaman değişkeni
Gönderen: tetsuo - 08 Ağustos 2015, 00:46:32
Eline sağlık arkadaşım. Son zamanlarda uzay edebiyatına karşı bir ilgim vardı zaten, senin yazın dikkatimi çekti. Güzel bir girişti devamını bekliyorum. 
Başlık: Ynt: Zaman değişkeni
Gönderen: milenya - 08 Ağustos 2015, 06:00:30
Biraz kötü biraz iyi eleştireceğim. Eskiden, çok yazarken, bunu sertçe yapardım ama biraz köreldim ve o yüzden gözümden kaçan şeyler olacaktır.  :D
1. 'Stres' kelimesinin yazımında hata var. Sen 'Sitres' olarak yazmışsın. Sitresten de olabilir tabi.
2. Yukarıda yazmış olduğum 'tabi' kelimesi yanlış bir yazımdır. Doğrusu 'Tabii'dir'. Bunu sen de yapmışsın.
3. "Atmosferden çıktıklarına dair uyarı ekranı gdiğinde vücudu havalanmak istercesine kemerini sıkıştıyordu." İki hata ve oldukça basit.
4. Burda --> Yanlış
    Burada --> Doğru
5. Noktalamaya dikkat etmişsin ama virgül kullanımına daha çok özen göster, bunları tek tek belirtmeyeceğim ama noktalamayı kullanışın çok kötü değil.
6. Nova isim olarak kullanılmış lakin yer yer kesme işareti eksikliği görülebiliyor. 
Bunlar güzel hatalar ve onları fark etmene sebep olduysam daha da güzel. Bir de sorum var:
Çoğu kişi bilim-kurgu yazarken gerçekçi olsun diye isimleri yabancı yaptığını söyler, bazıları da Türk isimlerini bilim-kurguya yakıştırmadıklarını ve bunun gibi bir çok sebep uydurur insanlar Türkçe isimlerin kullanılmamasıyla ilgili. Senin neden kullanmadığını merak ediyorum? 
Başlık: Ynt: Zaman değişkeni
Gönderen: Nightmare - 08 Ağustos 2015, 10:08:12
Eline sağlık arkadaşım. Son zamanlarda uzay edebiyatına karşı bir ilgim vardı zaten, senin yazın dikkatimi çekti. Güzel bir girişti devamını bekliyorum. 
Hikayemi beğendirebildiysem ne mutlu bana. Devamı gelecek bu kez güzel fikirlerim var.

Biraz kötü biraz iyi eleştireceğim. Eskiden, çok yazarken, bunu sertçe yapardım ama biraz köreldim ve o yüzden gözümden kaçan şeyler olacaktır.  :D
1. 'Stres' kelimesinin yazımında hata var. Sen 'Sitres' olarak yazmışsın. Sitresten de olabilir tabi.
2. Yukarıda yazmış olduğum 'tabi' kelimesi yanlış bir yazımdır. Doğrusu 'Tabii'dir'. Bunu sen de yapmışsın.
3. "Atmosferden çıktıklarına dair uyarı ekranı gdiğinde vücudu havalanmak istercesine kemerini sıkıştıyordu." İki hata ve oldukça basit.
4. Burda --> Yanlış
    Burada --> Doğru
5. Noktalamaya dikkat etmişsin ama virgül kullanımına daha çok özen göster, bunları tek tek belirtmeyeceğim ama noktalamayı kullanışın çok kötü değil.
6. Nova isim olarak kullanılmış lakin yer yer kesme işareti eksikliği görülebiliyor. 
Bunlar güzel hatalar ve onları fark etmene sebep olduysam daha da güzel. Bir de sorum var:
Çoğu kişi bilim-kurgu yazarken gerçekçi olsun diye isimleri yabancı yaptığını söyler, bazıları da Türk isimlerini bilim-kurguya yakıştırmadıklarını ve bunun gibi bir çok sebep uydurur insanlar Türkçe isimlerin kullanılmamasıyla ilgili. Senin neden kullanmadığını merak ediyorum? 
Sana da çok teşekkür ederim. Hataları güzel bir dille anlatman benim için önemli.
Şimdi tek tek yanıt vermeyeceğim zaten çoğu haklı olduğun noktalar. Yazım hatalarını düzeltip tekrar koyacağım. Bu hatalar da mobilde olmamsan kaynaklanıyor. Bilgisayarda Word hataları gösteriyor burda o şansım da yok. :(
En son maddeyle olgili olarak da her ikisi de demek istiyorum. Nedeniyse türkçe isim kullanabilmemiz için elimizde uzaya gidecek teknolojinin olması gerek(ülke olarak). Yani atıyorum Ahmet diye bir karakter oluşturdum ve onu uzaya yolladım. Hikaye burada biraz gerçekçiliğini yitirir. Bilimkurguya yakışmaması da daha önce böyle bir örnek görmemiş olmamız(film , dizi, kitap vb olarak).
Teşekkür ederim yorumun için.
Başlık: Ynt: Zaman değişkeni
Gönderen: Nightmare - 10 Ağustos 2015, 21:14:40
                                                                           Bölüm 2

                                                                             Astro

(http://i.hizliresim.com/Myp7N1.jpg)

"Bunun eninde sonunda geleceğini biliyordun Max! Bana neden yalan söyledin?"
Küçük bir oda olan başkanın odası her zamanki güzelliğiyle görenleri büyülüyordu. Odanın 4 köşesine de asılmış eşsiz tablolar, uzay motifleriyle kaplı döşemeler, içerinin havasını bütünleştiren masa ve koltuklarla bu oda Uzay merkezinin en güzel odalarından biriydi. Başkan Max' in karşısında eli belinde duran yardımcısı Jane çok sinirliydi.

"Jane sen benim için çok değerlisin anlıyor musun? Bu proje şu ana kadar yaptıklarımın arasında en tehlikelisi. Bu yüzden seni oraya gönderemem."

"Sen benimle dalga mı geçiyorsun? Bu proje için yıllardır bekliyorum. Her türlü deneyi yaptık tehlikeli olmadığını kendin de gördün. Şimdi 1 hafta kala beni projeden atılmaya mı karar verdin?"

"Bak Jane beni anladığını sanmıyorum. Bunun senin için önemli olduğunun farkındayım. Fakat beni de anlaman gerek. Herhangi bir hatada seni bir daha görememe ihtimalim var. Ve ben senin yanımda olmanı istiyorum."

Oturduğu deri koltuktan kalktı ve masanın karşısında durmakta olan Jane' in yanına geldi ve elini tuttu.

"Bırakalım da başkası bizim için yapsın bunu Jane. Biz projenin mimarlarıyız denekleri değil."
"Bu yaptığına pişman olacaksın Max. Proje başarısız olursa sen rezil olacaksın! Hem benden başka kimi gönderebileceğini sanıyorsun ki?"
"Aklımda birileri var. Senin kadar önemli olmayan birileri. Ben o kişiyle konuşana kadar kimseye bir şey söyleme. Çünkü göndereceğim kişinin de bundan haberi olmayacak."

                           ****

"Bağlanmaya son 30 saniye. Kontrol paneli 1 aktif."
Astro istasyona yaklaştıklarında yönlendirme işini Nova'ya bıraktı.
"Biraz antrenman yapsam iyi olur yoksa sana bağımlı olup kalacağım dostum."

Ekranı sağa doğru çekip büyük camdan istasyona baktı Nova. Kontrol panelini tuttu ve hafif sağ ve aşağı yaparak mekiğin arka kısmını istasyona doğru çevirdi. Camdan yansıyan hologramı takip ederek yaklaşmaya başladı. Bir yandan da eli tutacakları etkinleştirecek kırmızı tuşun üzerindeydi.

"Hız sabitleyici aktif. Biraz sol yapmanı tavsiye ederim."
"Bana bırak seni bilmiş!"
Kontrol çubuğunu tuttu ve biraz daha sol yaptı. Havada uçuşan terleri iteleyerek kırmızı tuşa bastı.
"Birleşme başarısız. Sana sol yap demiştim."
"Deniyorum, deniyorum."

Bu kez daha dikkatli davrandı. Hafifçe geri giden mekiği ileri itti. Santimleri hesaplayan ekrana baktı. Kolu sabit tutarak dümdüz ilerledi ve sabitleme kancaları değince düğmeye bastı. Ufak bir takırtı geldi ve birleşmeyi onaylayan ses geldi.
"Birleşme tamamlandı."
"Ohh! Bunu sık sık yapmalıyım, sen ölürsen park işlerini kim yapacak?"
"Birincisi bana kullandığın ifadede geçen ölmek benim donanım açısından..."
"Şaka nedir bilmez misin sen be? Ölmekten kastım elektriğinin bitmesi ya da bir kaç devrenin yanması olabilir. Ki bedeni olmayan bir cihaz olduğun için sağlığına kavuşman tamamen bana kalmış olur dostum. Üzgünüm."

Bir süre havada öylece bekledi. Derin düşüncelere daldı.  İstasyona girmeden önce merkezle yaptığı son konuşma geldi aklına. Son konuşmada ilginç şeyler yaşanmıştı çünkü. Güvenlik şefinin yaptığı şaka bir anda ortalığı soğutmuştu.

"Astro bana zeki olduğunu söylemiştin değil mi? Beynin olmasa da işe yarayabilirsin."
"Söylemiştim Nova. İnsan beyninin kontrol mekanizmasını elinde bulunduran, her türlü darbeye karşı korunaklı, sinirsel yapısı son yapılan çalışmalarda açıklanabilmesine rağmen hala karmaşık olan, 2 loba bölünmüş olup iki lobununda insan vücudunun farklı noktalarını yönettiği bilinen, sol lobu..."

"Şunu uzatmadan beyin diyemez miydin yani? Anladık beynin yok. Ama zekisin. Peki madem zekisin bana Frank' in sözlerinden sonra merkezin neden bir anda sus pus olduğunu ve yayının kapandıgını söyleyebilir misin? Frank Işık hızıyla ilgili ne demek istedi?"

"Hiç bir fikrim yok. Şaka yapmış olmalı. Bunu kafana takmamanı tavsiye ederim. Uzaya araştırma amaçlı geldiğini unutma. Son yapılan araştırmalara göre ışık hızına erişebilmek için gerekli doğal ya da yapay olmak üzere ikiye ayrılan, ortam, kuvvet formülü, gerekli malzeme niteliği, kimyasal bileşimler, fiziksel makina gerekliliği gibi..."
"Ben istasyona kaçıyorum, oraya bağlanıp devamını istasyondakilere anlatırsın."
Kendini arkaya doğru itti ve kontrol odasını koridora bağlayan kapıyı açtı. Hopörlörden gelen inatçı karmaşık terimleri duymazdan geldi. Ufak bir hava akımı içeriye girdi.

Koridordaki tutacakları tutarak aşağıdaki malzeme odasına giden kapağı da geçerek ana odaya ulaştı. Bu oda mekikte bulunan en büyük odaydı ve birden çok astronotun seyahati hesaba katılarak yapılmıştı. Odanın altında tuvaletler ve spor odası vardı. Hemen karşısındaki odadaysa birleşme kapağı vardı.

Kapağın yanında tuş takımı vardı. Kapıyı açacak olan MT56YS şifresini girdi. Bu şifrenin neyle ilgili olduğunu o da bilmiyordu. Max her seferinde farklı bir şifre atardı mekiklere. Ardından kolu döndürdü ve kapak açıldı.

Onu karşılamaya gelen yoktu.
Bölüm sonu
Başlık: Ynt: Zaman değişkeni( Bölüm 2 Astro )
Gönderen: zaujas - 11 Ağustos 2015, 08:49:21
Astro ve Nova'nın diyaloglarından başlayalım. Bu bir bilim kurgu klasiği ve herkesin de hoşuna giden bir durum, bu konuda ki eleştirim bu klasiği bozmak için bir çaba sarfetmemiş olman. Sanki gişe kaygısı olan bir Holywood filmi gibi bu klişeyi aynen kullanman. Bir diğer eleştirim de kurgusal olarak hikayenin çok düz ilerlemesi, mekik fırlatılır, uzay üssüne kenetlenir şeklinde ilerlemesi. Interstellar'ı düşün direkt olarak mekiğin fırlatılmasıyla başlasaydı aynı derinliği ve etkiyi yapabilirmiydi. Hikayenin bir geçmişi olduğunu bize daha çok yansıtmalı, karakterleri analiz ettirmelisin. Bizi meraklandıracak bir dünya yaratmalısın, bilim kurgu meraklandırmıyorsa çok bir anlamı kalmıyor.

İyi yapmışsın diyeceğim bir kısım şu an için yok, eleştirilerin dışındaki kısımlar dediğim gibi düz bir bilim kurgu ama sonraki bölümlerde bu yazdıklarımı bana yedirmekte senin elinde :) hikayenin devamını bekliyorum.
Başlık: Ynt: Zaman değişkeni( Bölüm 2 Astro )
Gönderen: Nightmare - 11 Ağustos 2015, 10:46:42
Astro ve Nova'nın diyaloglarından başlayalım. Bu bir bilim kurgu klasiği ve herkesin de hoşuna giden bir durum, bu konuda ki eleştirim bu klasiği bozmak için bir çaba sarfetmemiş olman. Sanki gişe kaygısı olan bir Holywood filmi gibi bu klişeyi aynen kullanman. Bir diğer eleştirim de kurgusal olarak hikayenin çok düz ilerlemesi, mekik fırlatılır, uzay üssüne kenetlenir şeklinde ilerlemesi. Interstellar'ı düşün direkt olarak mekiğin fırlatılmasıyla başlasaydı aynı derinliği ve etkiyi yapabilirmiydi. Hikayenin bir geçmişi olduğunu bize daha çok yansıtmalı, karakterleri analiz ettirmelisin. Bizi meraklandıracak bir dünya yaratmalısın, bilim kurgu meraklandırmıyorsa çok bir anlamı kalmıyor.

İyi yapmışsın diyeceğim bir kısım şu an için yok, eleştirilerin dışındaki kısımlar dediğim gibi düz bir bilim kurgu ama sonraki bölümlerde bu yazdıklarımı bana yedirmekte senin elinde :) hikayenin devamını bekliyorum.

Yorumun için teşekkürler.
Hikayeyi bölüm başında geçmişten konuşmalar, ondan sonraki bölüm ise şu anki zaman olarak tasarladım. Şu anki bölüm de olduğu gibi bi sonraki bölümde aynı şekilde olacak. Anladığım kadarıyla uzayda geçen kısmı düz olarak görmüşsün. Kesinlikle haklısın fakat benim planlarımda daha sonraki bölümlerde geçmişle olan bağlantıyı duraklatıp şimdiki zamanda olayların başlaması var. Bunu da her karakteri cümle aralarında yavaş yavaş tanıtarak yapmaya çabalıyorum.
Wattpad de ilk açıklama kısmı var, kitap arka kapağı gibi düşünerek orada hikayenin genel çerçevesini çizdim. Yani bu şekilde tekdüze olması bir bölüm sonra bitecek.
İlk defa geleceği planlayarak hikaye yazıyorum, diğerleri doğaçlama gelişmişti. Bu yüzden her şeyi yavaş yavaş okuyucuya hissettirip ilerlemek istiyorum. Her şey planlı merak etme :)
Başlık: Ynt: Zaman Değişkeni
Gönderen: Nightmare - 18 Ağustos 2015, 21:36:09
                                                                                                                                                                      (http://i.hizliresim.com/2kP1XA.jpg)

                                                               Bölüm 3
                                                                             Denek

  
Karşısında oluşan koridor boyunca ilerledi. Onu karşılamaya gelmeyişlerini umursamıyordu. O da pek umursanmazdı zaten.

Giriş kısmı boyunca tutunarak ilerledi. Uzun koridoru ileri atılarak kısa zamanda geçti. Ana odaya geldiğindeyse şaşkınlıktan ne yapacağını bilemedi.

Uzay istasyonundaki cansız beden salonun tavanında askıdaydı. Ölümün ele geçirdiği  beden Novanın güvenebileceği tek dostu olan Jacop' a aitti. Jacop' un morarmış suratında yer alan şaşkınlık ifadesi Novanın belki de ilk defa ağlamasına neden olmuştu. Hüngür hüngür ağlayan Nova gözlerine inanamıyordu .En iyi arkadaşlarından birini kaybetmenin verdiği hüzünle karışık korku Novanın beynini ele geçirmişti.

Biraz daha ilerlediğinde kapağı açık olan başka bir odaya giriş yaptı. Buz dağının görünmeyen yüzünü gördü. Morarmış suratlı 3 beden daha. Nova daha fazla adım atamaz bir şekilde havada asılı durdu. Kalbi yerinden çıkacakmışçasına çarparken beyni hemen oradan uzaklaşmasını söylüyordu.

3 cesedin tamamını tanıyordu. Alice, Robert, Ronald. Havada uçuşan göz yaşlarına rağmen ağlamaya devam etti.  Arkadaşlarına son kez bakıp sessizce dua etti. Hayatında ilk kez havada dua ediyor olduğu gerçeği bile gülünçlüğünü yitirmişti. Uzay istasyonunda dolanmaya devam etti. Alt kattaki odanın kapağını açtı ve indi. Uzay istasyonunda 5 kişi vardı. Sonuncu beden buralarda bir yerlerde olmalıydı.

Alt kattaki tüm odaları kontrol ettikten sonra yeniden yukarıya çıktı. Aşağıda kimse yoktu. Biraz düşündü. Tüm odalara bakmış olmalıydı.

"Tabi ya! Kontrol odasına bakmadım."

Kontrol odasının kapısına geldiğinde ilginç bir şeyle karşılaştı. Kapı açıktı ve içerideki koltukta arkası dönük biri vardı.

"Hey Ed sen misin?"

Yanıt yoktu. Cesaretini topladı ve kontrol odasının büyük kapağından içeri girdi. İçerisi oldukça sıcaktı. Koltukta oturan kişi kımıldamıyordu ve kemeri bağlı değildi. İşte bu ilginç diye düşündü. Kemeri bağlı değilse tavanda asılı kalmış olması gerekiyordu. Eğer öldüyse tabii.

"Hoşgeldin Nova. Ben de seni bekliyordum."

Bir süreliğine yavaşlayan kalbi yeniden hızlanmaya başladı. İstasyondaki herkes ölmüştü. Ed dışında. Bunun anlamı neydi?

"Ed burada neler oldu? Her yer ceset dolu. Yoksa sen mi öldürdün onları. Seni cani pislik."

"Bir anlık öfkeyle harekete geçen Nova tutacaklardan salınarak büyük bir hızla ileri atıldı. Koltuğa kadar süzüldü ve koltuğu kendisine çevirdi. Koltukta oturan kişiye baktığındaysa korkudan çığlık attı. Koltuktaki kişi Ed idi ve ölmüştü. "Bu nasıl mümkün olabilir ki?" diye düşündü. Etrafına baktı. Odada ondan başka kimse yoktu. Ölü bir insan nasıl konuşurdu?

"Buradayım Nova Ekranı aç."

Ses hoparlörden geliyordu. Ekranı açtığında ise gerçeğin kendisi karşısındaydı. Ekranda Max küçük odasının arka kısmında yer alan koltuğuna yerleşmiş, doğrudan Novaya bakıyordu.

"Sonunda gelebildin Nova. Çok beklettin beni doğrusu."

"Max istasyondaki herkes ölmüş. Bunun sorumlusu kim?"

"Bunun sorumlusu şimdilik önemsiz Nova. Bizim için önemli olan şimdi ne yapacağımız. Şimdi yapacağımız şey insanlığa tarihinin en büyük hizmetini yapmak ve yeni bir çağı başlatmaktır. Bunun yoluysa senin bana güvenmen ve zorluk çıkarmaman.

"Max bu insanların ölümünden sen mi sorumlusun? Seni orospu çocuğu bunu neden yaptın? Ne istedin bu insanlardan?"

"Yeter Nova yeter! Ya dediğimi yaparsın ya da onlar gibi ölmeye mahkum olursun. Şimdi beni iyi dinle yoksa 1 dakika içinde ölmeni sağlarım ve bu ikimiz içinde iyi olmaz."

"İlk iş olarak mekiğine geri dön ve ekranını aç. Vereceğim talimatları yerine getir. 1 dakika içerisinde ekranı açmazsan arkadaşlarınla aynı kaderi paylaşmak zorunda kalırsın."

Korkudan mı yoksa aldığı emir doğrultusunda mı gittiği bilinmez ama Nova bu sözlerin ardından mekiğe gitmek için geriye doğru atıldı. Bir yandan olanların ne anlama geldiğini düşünürken bir yandan da şimdi ne olacağını düşünüyordu.

Ekranı açtığında tanıdık bir surat yine onu karşıladı.

"Astro istasyondan ayrıl."

Max' in emrine itaat eden  astro mekiği istasyondan ayırdı.

"Güvenli rotaya geç ve motorları çalıştır. Süper iticiyi aç ve zaman değişkeni moduna gir."

"Bütün bunlar da ne Max? Bu fonksiyonları daha önce duymadım. Amacın ne senin hemen söyle yoksa mekikten atlarım."

"Şaka yapıyor olmalısın Nova. Astro kontrol odasını kilitle."

"Kontrol odası kilitlendi."

"Ne? Astro ne yaptığını sanıyorsun bana itaat etmen gerek!"

"Hiç sanmam Nova. O en başından beri benim emrimdeydi. Bu aciz tavrından vazgeç ve kendine gel."

Nova mekikle kalkarken yaşadığı stresten daha fazlasını yaşayamayacağını düşünmüştü. Ama yanılmıştı.

"Güvenli rotaya son 10 9 8 7 6 5 4 3 2 1. Güvenli rotaya geçildi. Motorlar kapatıldı."

"Söylemek istediğin bir şey yoksa deneyi başlatacağım Nova. Kayda girmesi için kayıt cihazını çalıştırabilirsin."

"Hey hey hey! Neler oluyor ne deneyi. Nereye gönderiyorsun beni. Konuşsana!"

"Deneyin adı Zaman değişkeni Nova. Ve denek de sensin. Ateşle Astro!"

Mekik, tarihinin hiç görmediği bir hızla ilerlediğinde Nova bayılmıştı.
Başlık: Ynt: Zaman değişkeni( Bölüm 2 Astro )
Gönderen: zaujas - 18 Ağustos 2015, 23:24:38
Öncelikle yazmaya devam ettiğin için teşekkür ederim. Ellerine sağlık :)

İlk iki bölümün kurgusu pek iyi değildi, son bölümde kurgusal olarak çok iyi değil ama en azından merak uyandırıcı bir sonu var. Ancak bu bölümde de anlatım olarak atmosferi bize yansıtamadığını düşünüyorum. Mesela ilk cesedi görünce karakterin ruh halini şöyle ifade etmişsin; hüzünle karışık korku novanın beynini ele geçirmişti. Bunda bir sıkıntı yok ama sonrasında hüzünlü ve korkmuş bir adamı ya da onun gözünden bir uzay istasyonunu görmüyoruz.

Yazmaya devam zaman değişkeni kavramı beni oldukça meraklandırdı doğrusu ;)
Başlık: Ynt: Zaman değişkeni
Gönderen: Nightmare - 19 Ağustos 2015, 08:48:52
Öncelikle yazmaya devam ettiğin için teşekkür ederim. Ellerine sağlık :)

İlk iki bölümün kurgusu pek iyi değildi, son bölümde kurgusal olarak çok iyi değil ama en azından merak uyandırıcı bir sonu var. Ancak bu bölümde de anlatım olarak atmosferi bize yansıtamadığını düşünüyorum. Mesela ilk cesedi görünce karakterin ruh halini şöyle ifade etmişsin; hüzünle karışık korku novanın beynini ele geçirmişti. Bunda bir sıkıntı yok ama sonrasında hüzünlü ve korkmuş bir adamı ya da onun gözünden bir uzay istasyonunu görmüyoruz.

Yazmaya devam zaman değişkeni kavramı beni oldukça meraklandırdı doğrusu ;)
Yorumun için çok teşekkür ederim.
Eleştirilerin hepsinde haklısın. Hikaye yazmak konusunda hala eksikliklerim var. Kurguyu bağlamaya çalıştım ama tasfirlerde pek iyi değilim. Yine de ilk hikayelerime oranla çok yol kat ettiğimi düşünüyorum. Sabrın ve yorumun için saol. Hikaye tam gaz devam edecek.
Başlık: Ynt: Zaman değişkeni
Gönderen: grikunduz - 19 Ağustos 2015, 12:43:39
Enteresan bir giriş olmuş. Ayrıca robotlara karakter eklemen klişe olarak görülebilse de yalnız bir hikaye de insani tepkiler veren bir karakter şart.

Ben devamını merakla bekliyorum.
Başlık: Ynt: Zaman değişkeni
Gönderen: Nightmare - 19 Ağustos 2015, 13:03:05
Enteresan bir giriş olmuş. Ayrıca robotlara karakter eklemen klişe olarak görülebilse de yalnız bir hikaye de insani tepkiler veren bir karakter şart.

Ben devamını merakla bekliyorum.


Adamcağızın canı sıkılmasın dedim fena mı? :P
Yorumun için teşekkürler.
Başlık: Ynt: Zaman değişkeni
Gönderen: Nightmare - 26 Ağustos 2015, 15:44:59
          (http://i.hizliresim.com/WZok3L.jpg)
                            
                                                        Bölüm 4
                                              Fırtına Öncesi Sessizlik

" Saatte 300.000 km hızla gittiğinizi tahmin edin. Bu hıza ulaşabilen bir varlık, adı, çapı, hacmi, yaşam formu fark etmeksizin zaman bilincini yitirir. Ona bir saniye gibi gelen bir zaman, kilometrelerce ötede 1 gün, 1 ay, 1 yıl, 100 yıl belki de binlerce yıl geçmiş gibi hissedilebilir.  Bu aradaki mesafeyi kapatan hızla doğru orantılı olarak artar. Yani ışık hızında dünyayı dolaşıp tekrar geri geldiğinizde sizden kuşaklar sonraki torunlarınızla karşılaşabilirsiniz. Buna ben zaman değişkeni adını verdim. Peki bu hıza ulaşan bir cisim yolu üzerindeki bir nesneye çarpsa ne olur? Pek hoş bir sahne yaşanmaz doğrusu. Cismin yaydığı enerji uzayın en karanlık noktalarını dahi aydınlatabilecek bir güce erişir. "

"Efendim peki bu cismin içinde bir insan olursa ölümü kaç saniye sürer? Sadece merakımdan soruyorum efendim."

"Bu çok mantıklı bir soru adı aklıma gelmeyen çocuk."

Tüm salon gülmeye başladı ve genç adam soruyu sorduğuna pişman oldu.

"Sevgili dostum, bu insanın ölümünü saniyelerle ifade etmemiz akşam yemeğini kaçırmama neden olur. Bu yüzden şu kısa yolu tercih edeceğim;"

Arkasında yer alan beyaz tahtayı sildi ve bir şeyler yazdı. Tahtanın önünden çekildiğinde şu yazıyordu; 1/1000

"Kaç yaşında görünüyorum bilmiyorum ama ben 69 yaşında bir adamım ve 3 sıfır yazmak bile beni yordu. Siz bunun yanına istediğiniz kadar sıfır atabilirsiniz."

Alkışlar eşliğinde memnuniyetle kalabalığa baktı. Yakında öleceğimi bilseler hala bu kadar mutlu görünürler mi acaba? Suratındaki sahte gülümsemeyle birlikte topluluğu selamladı.

"Başka sorusu olan yoksa bugünlük bu kadar."

"Benim bir sorum var efendim. Bu hesaplamalar gayet mantıklı gözüküyor fakat bunların olabilmesi için 300.000 km hıza çıkmamız gerek ve bunun için de şu ana kadar yapılmış en güçlü motorun yapılması gerek. Yakıt ihtiyacından bahsetmiyorum bile. Bunların yapılması mümkün müdür peki?"

"Bu bir önceki sorudan daha mantıklı." Max' a doğru gülümsedi.

"Böyle bir motor benim hayallerimin sınırını aşıyor ne yazık ki. 67 yıllık hayatımın çoğunu zaman ve hız kavramları üzerine harcadım. Bu hesapları yapmak insana kendini çok özel hissettiriyor. Fakat bu teorilerimin kanıtlanabilir olması benim en büyük arzumdu. Ve bunu yapabilecek arkadaşların aramızda olduğuna inanıyorum. Her biriniz bu güçlü motoru yapıp insanlığı bir adım öteye götürecek bilgiye ve donanıma sahipsiniz. Size gereken tek şey hayal gücü ve biraz da ilham. Umarım önümüzdeki 5 yıl içerisinde biriniz ben buldum diye çıkar da ölümsüzlüğü bulmak zorunda bırakmaz beni."

Alkışlar eşliğinde sahneyi terk etti.

7 yıl sonra - 5 Nisan 2029

Hastanenin en rahat odalarından birini alan eski başkan yatakta ölümü bekliyordu. Odanın dört bir yanına yerleştirilmiş çiçeklerin kokusu ölüm kokusunu örtmeye yetmiyordu. Patrick öksürükler eşliğinde huzura ermeyi bekliyordu.

"Seni hayal kırıklığına uğrattığım için beni affet. Çok kötü bir başkan oldum ve her şeyi elime yüzüme bulaştırdım. Sana bunu başaracağımı söylediğimde emindim ama olmadı. Beni affet Patrick."

Patrick yattığı yatakta zor nefes alabiliyordu. Uzattığı eli Max' in elini yakaladı ve ağlamaya başladı. 76 yıllık hayatı boyunca ölüme ilk kez bu kadar yaklaşmıştı.

" Projeyi başaramaman beni üzmedi oğlum. Bunu ben görmesem de bir gün mutlaka biri başaracaktır. Bu sen de olabilirsin. Beni üzen asıl şey yıllardır kandırıldığımı öğrenmem oldu. İnsanları bu proje yüzünden öldürdüğünü, zavallı bir adamı hiç bir şeyden habersiz bir şekilde ölüme yolladığını öğrenmem.

"Neyden bahsettiğini anlayamıyorum Patrick."

Arkasına baktı ve Jane ile göz göze geldi. Anlam veremiyordu.

"Onca insanı istasyonda boğdurmandan bahsediyorum oğlum."

Hıçkırıkla karışık öksürük krizine giren yaşlı adam uzun bir süre konuşamadı. Hayal kırıklığını hiç bu kadar net hissetmemişti Patrick. Yıllarını verdiği hesaplamalar, sabahlara kadar yaptığı çalışmalar hepsi daha çok insanı ölüme yollamak içinmiş. Kim bilir belki de daha bilmediği kimler vardı. Sonunda konuşabildiğinde son sözlerini duyanlar, iki zalim ve bir de hemşireydi.

"Keşke seni hiç tanımasaydım oğlum. Hayallerimi sana teslim ederken ruhumu da şeytana teslim ettiğimi nereden bilecektim ki?"


Ölüm tüm gerçekliğiyle tekrar sahneye indiğinde solunum cihazından çıkan tiz ses yeni bir ölümü işaret ediyordu. Hayatının son anlarını büyük bir hayal kırıklığıyla geçiren Patrick sonsuz yolculuğuna adım attı. Bu sırada Max ağlıyor Jane ise onu sahte bir hüzünle yatıştırmaya çabalıyordu. Max' in gerçekten ağlayıp ağlamadığıysa hiç bir zaman öğrenilemedi. Zaman değişkeni projesi başarısız olmuştu.

Başlık: Ynt: Zaman değişkeni
Gönderen: zaujas - 27 Ağustos 2015, 22:24:28
İstasyonda öldürülen kişilerin boğdurularak öldürülmesi dışında güzel bir bölümdü :) buraya daha yaratıcı bir ölüm tekniği süper olurdu.

Hikaye devam edecek mi?
Başlık: Ynt: Zaman değişkeni
Gönderen: Nightmare - 27 Ağustos 2015, 22:58:08
İstasyonda öldürülen kişilerin boğdurularak öldürülmesi dışında güzel bir bölümdü :) buraya daha yaratıcı bir ölüm tekniği süper olurdu.

Hikaye devam edecek mi?
Aslında boğdurmaktan kastım daha farklıydı ama bunu yansıtamadım sanırım. Aklımdakini yazmayı unutmuşum.  :P Hikaye devam edecek.
Başlık: Ynt: Zaman değişkeni
Gönderen: zaujas - 27 Ağustos 2015, 23:15:58
Aklımdakini yazmayı unutmuşum.

İşte buna içilir :D
Başlık: Ynt: Zaman değişkeni
Gönderen: Nightmare - 31 Ağustos 2015, 16:49:05
                    (http://i.hizliresim.com/6kMP1N.jpg)

                                                               Bölüm 5
                                                       Başlangıcı Ve Sonu Olmayan

Uzay her zamanki sessizliğine bürünmüştü.Doğal yalıtımı sağlayan hiçlik, burada hiç bir yerde olmadığı kadar hissedilebilirdi. Öyle ki bir insan, vücudunda varlığını hissedemediği tüm iletişimin burada farkına varıyordu. Kalp atışımız burada tüm evrenin duyabileceği şekilde gümbürdüyordu. Kısıtlı gözlerimiz yalnızlığımıza yalnızlık katıyordu.

İlk çağlardan bu yana inkarın en büyük sebebiydi gözler. İnsanlar gözüyle görmediği bir şeye inanmayı reddettiği için kısıtlanmışlardı. Dünyayı dışarıdan bir gözle göremedikleri için dümdüz sanan insanlar bugün de aynı sorunu evren için yaşıyordu. Gelişmiş teleskoplar uzayın bir bölümünü aydınlatıyordu ama bu insanlar için yetersizdi. Biz kendi gözlerimizle, daha yakından seyretmek istiyorduk. Ancak evren, onca oluşumuyla insanlardan kaçmaya devam ediyordu. Sırrına erişebilmemiz için bizi daha da uzaklara sürüklüyordu.Hiç bir zaman elindekiyle yetinmeyen insanoğlu için bu büyük bir maceraydı. Gözümüzün önünde duruyordu tüm oluşum. Sadece daha da ileri bakmamız gerekiyordu o kadar.Peki biz mi bakmayı bilmiyorduk yoksa evren mi bizden kaçıyordu?

Kavramlarla dolu olan bu evren sadece iki kelime arasında sıkışmıştı. Başlangıç ve son. Peki ya ikisi de var olmayan kavramlarsa, evrenin başı ya da sonu yoksa? Başlangıçtan bu yana daha da genişleyen bu evrenin bitiş noktası var mıydı? İhtiyacımız olan tek şey daha da ileriye, daha önce hiç gidilmemiş yerlere gitmek. Bu bizim görevimiz. Evrenin hiç keşfedilmemiş noktalarını keşfedeceğiz.

Motorlar çalıştığında mekik hızını artırdı. Hızını 2' ye 3' e katlayarak ilerledi ve sonunda müthiş bir patlama reaksiyonuyla ileri atıldı.Mekiğin hızına yetişemeyen ışık, görmeyi imkansız hale getirdi. Karanlığıyla meşhur olan boşluk her zamankinden daha da karanlıktı. Mekik ışığın yokluğundan faydalanarak karanlığa gömüldü ve ortadan kayboldu. Motorlar sahip oldukları yeni kuvveti kullanarak müthiş bir hıza ulaştı. Sonunda bu patlama yakıtı 1 dakika içerisinde tükettiğinde motorlar durdu ve mekik almış olduğu hızla devam ederken ışık mekiğe yetişmeyi başardı. Işık mekiği gözler önüne serdi.

                                                                                                ***




Uyandığımda ilk dikkatimi çeken şeylere odaklandım. Cızırtı yapan hoparlör gibi.

"Astro orada mısın? Hey astro cevap ver!"

"zzzt zzzt" Hoparlörden gelen ses bir şey ifade etmiyordu benim için. Astro konuşmaya çabalasa da onu anlamam mümkün değildi.

"Ah lanet olsun ya! Bekle düzeltmeye çalışacağım."

Hoparlöre doğru uçtum ve  sorunu bulmaya çalıştım. Bu sırada Astro inatla konuşmaya çabalıyordu.

"Astro sesini keser misin lütfen çok gürültü yapıyorsun!"

"Zzzzt zzzzt, zzzzzt"

Hararetle bir şeyler anlatmaya çabalıyor gibiydi. Ya da sadece hoparlörden gelen bir cızırtı idi.. O an anlamamıştım ama şu an gayet iyi anlıyorum.

"Senin sorunun ne dostum burada her şey sağlam gibi duruyor."

Hoparlöre attığım yumrukla birlikte bir değişim oldu. Cızırtı ortadan kalktı ve ses netleşti. Bu astronun sesi değildi.

"Nova beni duyuyor musun? Hey Nova cevap ver lanet olası!"

"Max sakin ol mutlaka bir cevap verecektir. Biraz sabret. Ee Nova sesimizi duyduğunda bize dön canım, ben de o zamana kadar Max' i sakinleştireyim."

Bir an yaşadığım şaşkınlığın ardından başkanın bana ulaşmaya çabaladığını anladım. Ama bir şeyler yanlış gidiyor gibiydi.

"Ses 3."

"Astro beni duyuyor musun? Lütfen cevap ver astro. Hey, beni duyan yok mu?"

Başkanın ağlama sesleri buraya kadar geliyordu. Can çekişen bir köpek gibi ağlıyordu.

"Bunlar da neyin nesi böyle?"

İçimdeki şüphe tohumları filizlenmeye başlamıştı. Ses 3 derken neyi kastediyordu ki? Max ile olan son konuşması en fazla 2-3 dakika önce olmuştu. 1 Dakika içerisinde 3 kayıt nasıl yapmıştı bu adam?

Hoparlör bu kez daha yüksek bir sesle inledi. Çok sinirli bir sesle hem de.

"Ses 4"

"Seni lanet domuz bana cevap ver yoksa seni oracıkta öldürürüm beni duyuyor musun? Orada olduğunu biliyorum bana cevap vermezsen mekiğini zehirle kaplayacağım ve oracıkta öleceksin! Sana diyorum sana! Bana cevap veeeeeeeeer! Novaa! Cevap ver dedim cevap ver!"

Yüzündeki öfkeyi başkanı tanıdığım kadarıyla bir çok kez görmüştüm. Ama bu sefer, öfkesinin sesini duymak bile ürkütücüydü.

"Hayatım lütfen sakin ol, Mutlaka cevap verecektir, hesaplarda bir yanlışlık yapmış olmalıyız."

"Hayatım mı ?"

"Tam bir ay oldu Jane! Şimdiye kadar cevap gelmiş olması gerekirdi. Hesaplamalarımız yanlış olamaz! Kesinlikle başka bir sorun var."

"Bir ay mı? Hah neyden bahsediyor bu salaklar?"

Asıl salak bendim. Nasıl olur da göremezdim?

"Max hız kontrolünü doğru yaptığına emin misin? Bence kontrolümüz dışında fazla bir hız yapmış olabilir."

"Hayır Jana hayır, her şey göstergede kontrolüm altında gerçekleşti. Nova orada olduğunu biliyorum!"

Aklıma bazı şeyler gelmeye başlamıştı. Frank' in sözlerinden sonra oluşan sessizlik, istasyonda ölen insanlar, zaman değişkeni deneyiyle ilgili sözler, yüksek hız kavramı, ilk defa gördüğüm çeşitli donanımlar, bunların hepsi beni yüzleşmekte zorlandığım gerçeklere itiyordu. Ve her şeyi yeni anladığıma inanamıyordum.

Hoparlörden gelen sesleri duymazdan geldim. Benim bazı gerçeklere ihtiyacım vardı. Ekranın karşısına geçtim ve bağlantı kurmaya çalıştım. Sistemler çalışmıyordu. Ekrana iyice baktım ve kaçırdığım bir şeyi bulmaya çalıştım. Hiç bir bağlantı sistemi çalışmıyordu.Görüntülü konuşma başarısız yazısı yanıp sönüyordu. Sesli konuşma da aynı şekilde. İstasyona bağlanmaya çalıştığımda da aynı cevaplarla karşılaştım. Bu işte bir şey var diye düşünürken bir şeyi fark ettim. Tarihin olduğu bölüme baktığımda gerçekler yine beni bekliyordu.

Tarih:15-09-2030
Başlık: Ynt: Zaman değişkeni
Gönderen: Nightmare - 13 Kasım 2015, 22:41:00
Wattpad' de Zaman Değişkeni (http://w.tt/1KWf7Ei)  
      
(http://i.hizliresim.com/RBZpvG.jpg)

                                                                                  Bölüm 6
                                                                               Sona 4 kala



3 Yıl 1 ay 4 gün.

Max hayatımdan tam olarak bunları çalmıştı. Tam 3 yıl boyunca neler olduğu hakkında bir fikrim yoktu. Beni özleyen olmuş muydu acaba? Sevenim yoktu ama belki değerimi bilen birileri vardı. Max için çalışırken sevilen biriydim. Ama artık Max için çalışmak bir yana, onu öldürmek için can attığımı biliyorum.

Şaşkınlığımı üzerimden atmaya çalışırken aklıma bilgisayar sisteminin de hoparlör gibi bozulmuş olabileceği geldi.
Çok düşük bir ihtimal gibi gözüküyordu ama üzerinde durmaya değerdi. Zaten başka şansım da yoktu.

Ne yapmam gerektiğini düşündüm. Bir yandan da hoparlörden gelen mesajlara kulak vermeye çabalıyordum. Mesajlar hakaret ve nefret dolu cümlelerden oluştuğu için anlamak pek de zor değildi.

Ekranın önüne geçtim ve karmaşık ekranın üzerinde yönetici paneli yazan köşeye geldim. Girebilmek için şifre gerekiyordu ve şifreyi hatırladığımı pek sanmıyordum. Bu sırada gözüm koordinat bölümüne takıldı. Özel lazer ışınları sayesinde hesaplanan koordinatlar uzayın aydınlanmış tüm bölgesine hatta daha da uzağına kadar uzanıyordu. Yani uzayda nerede olursak olalım koordinatımız bilinirdi. Koordinat kısmında yazan " kapsama alanı dışı, Koordinat hesaplanamıyor " yazısı zaten çökmüş durumda olan bedenimi iyice güçsüzleştirdi. Bu sırada midemin guruldaması beni kendime getirdi. En son ne zaman yemek yemiştim? 3 yıl kadar önceydi herhalde. Kontrol panelinin tutacaklarını bırakıp kontrol odasının kapağına geldim. Max yolculuğa başlamadan önce kapıyı kilitlemişti. Şu anda açık durumdaydı ve bunun nedenini düşünemeyecek kadar bitkindim. Kapağı geçip mekiğin merkezine kadar gittiğimde her şeyin yerli yerinde olduğu görülüyordu. Kutulanmış yiyeceklerin olduğu odada rastgele bir kutu alıp açtım. İçinde konserve fasülye ve birkaç bisküvi vardı. Bisküvilere baktığımda aklıma üç yıl içinde bozulmuş olabilecekleri geldi. Bu fikir o kadar komikti ki gülmeden edemedim.

Hızlıca atıştırırken bir yandan da düşünmeye başladım. Bu yaşadıklarımın bilimsel açıklaması neydi? Anlayabildiğim kadarıyla Max mekiği ışık hızına çıkarmıştı ve bu zamanda bir değişim meydana getirmişti. Bu kadar büyük bir değişim nasıl olabilirdi? Uzay hakkında bildiğim tüm bilgiler bana öğretilen temel bilgilerden ibaretti. Elbette ki bu bilgiler normal bir insanın bilemeyeceği kadar fazla da olsa bu tarz uçuk fikirleri hiç aklıma getirmemiştim. İnsanlar ışık hızını, ulaşılabilecek bir hedef olarak görüyordu ama bir bilim adamı olarak bunu pek mümkün bulmamıştım.

Düşüncelerimden sıyrılıp kemiklerimi ovuşturmaya başladım. Uzun bir süredir havada asılıydım ve kaslarım zayıflamıştı. Tüm bu olanlardan sonra ne yapacağımı bilmiyordum ama ölmek de istemiyordm. Kemerimi sıyırıp havalandım ve havada nasıl antrenman yapabileceğimi düşündüm. Uzay istasyonundaki antrenman aletleri mekikte olmadığından aklımı kullanmak durumundaydım. Etrafıma baktım ve kullanabileceğim bir şeyler aradım. Az ileride yiyecek stoklarının arasındaki tutacakları gördüm. Onlara tutunarak basit hareketler yapabilirdim. Oraya kadar yavaşça süzüldüm. Tutacakları tuttum ve ayaklarımı hareket ettirmeye başladım. Basit hareketlerle uyuşmuş olan kaslarımı canlandırmaya başladım. Uzayda kaslarımızın yükü dünyaya göre çok daha az olduğundan kaslar bir süre sonra erimeye başlıyordu. Bu yüzden sık sık antrenman yapmamız için uzay istasyonuna bir oda bile kuruluydu. Bu lüksten faydalanamasam da bunun için üzülecek değildim. Şu an için daha önemli sorunlarım vardı.

1 saat süren uzun bir çalışmanın ardından kaslarımda yanma hissiyle suratımı sildim. Ter tanelerinin uçuşmasına izin vermedim. Bu durumdan kurtulana kadar mekiğin temizliğine dikkat etmeliydim. Ayrıca bir de yemek sorunu vardı.

Yemek stokları hakkında bilgilendirilmiştim. Yaklaşık olarak bir buçuk yıl yetecek kadar yiyeceğim vardı. Öğünleri kısabilirsem belki bir - iki ay daha uzatabilirdim bu süreyi. Tüm bunları daha sonra düsünmek üzere aklımın bir köşesine yazdım ve kontrol odasına geri dönmeye karar verdim. Belki Max' in nefret dolu mesajları arasında üç yılda neler kaçırdığımı görebilirdim.

Kontrol odasının ardına kadar açık beyaz kapağına baktım. Max ateşleme sırasında kapağı açmış olmalı diye düşünmüştüm fakat kapağın önündeki küçük ekran kapağın benim tarafımdan açıldığını söylüyordu. Bu durumda kapak Max tarafından değil, astro tarafından açılmış olmalıydı.

Kapağı geride bırakıp içeri süzüldüm ve sıcak odaya daldım. Yokluğumdan bu yana bir şey değişmemişti.

"Yalnız olmaya alışmam ve tedirginliği üzerimden atmam gerek" diye düşündüm.

Hoparlörden gelen sesler kesilmiş gibiydi. Astronun hala orada olup olmadığını anlama zamanı gelmişti.

"Astro orada mısın?"

Cevap gelmiyordu.

"Astro cevap ver. Orada mısın?"

Yine cevap gelmediğinde hoparlöre doğru süzüldüm ve geçen sefer yaptığım gibi yumruk atmaya hazırlanıyordum ki hoparlörden gelen bir ses beni engelledi. Çok derinlerden geliyor gibiydi. Biraz daha yaklaşıp kulağımı dayayınca astronun konuşmaya çalıştığını fark ettim. Kontrol paneline dönüp sesi yükselttiğimde duyduklarım şunlardı:

"Mekik a-536 yok etme işlemi. Onaylandı. İptal için son 4 gün 6 saat 32 dakika. Hızlandırmak için hızlandırma protokulünü 2 uygula."

Sesin tekrarını o kadar çok dinlemiştim ki kendime geldiğimde astronun söylediklerini ezberlediğimi fark ettim. Ve sona her zamankinden daha çok yaklaştığımı
Başlık: Ynt: Zaman değişkeni
Gönderen: - 21 Kasım 2015, 19:22:51
Sadece, henüz okuyabildiğim ilk üç bölüm için konuşacağım. Bilim-kurgu ve fantazya yazmak ilk başta kolaymış gibi görünür. Halbuki, hikayeyi etkileyici kılmak için hayalimizdeki birkaç öğeyi ardı ardına sıralamaktan fazlası yer almalıdır. En basit konuları bile ilgi çekici kılan şey kurgu ve karakterlerdir. Bu nedenle üzerinde çalışman gereken kısım bunlar. Belki, uzay yolculuğu vs. gibi apokaliptik olgular kendi zamanı için ilgi çekiciydi ve sadece birkaç öğe kullanılarak basit bir hikaye yaratılabilir ve bu da beklenileni verebilirdi. Ancak artık böyle olaylar insanlık için neredeyse sıradanlaştı. Dolayısıyla bu kapsamda yazılacak olan hikayelerin ortaya ağırlığını koyabilmesi için temel hikayecilik tekniklerini geliştirmeye ve bunları kullanmaya ihtiyacın var. Umarım devam edersin. Herkes bir günde yazar olmuyor. :) Hoş herkesten yazar da olmuyor. Sadece keyif için de yazabilirsin. İyi çalışmalar.
Başlık: Ynt: Zaman değişkeni
Gönderen: Nightmare - 21 Kasım 2015, 19:38:13
Değerli yorumun için teşekkür ederim. Kendimi geliştirmem gerektiği konusunda hiç bir şüphe yok. Yazım tekniği, hayal gücü, yazdığım hikayenin konusuna göre teknik bilgi toplamak, bunların hepsinde eksikliklerim var. Amacım çok yazıp çok gelişmek. Ama sonda söylediğiniz keyif için yazmak şimdilik kafi. İleride kendimde bir ışık görüp büyük bir ilerleme kaydetmediğim taktirde kendime yazar diyebilmem mümkün değil. Ama yarının ne getireceği belli olmaz. Diğer bölümleri de sıkılmadan okursunuz umarım :)
Başlık: Ynt: Zaman değişkeni
Gönderen: - 21 Kasım 2015, 19:59:20
Yanlış anlaşılmasın, bu sadece seninle ilgili bir konu değil. Benzer bir temel üzerine yazmaya çalışan herkesin karşılaştığı bir problem. Hikayeyi sınırlandıran şey daima kullandığın öğelerdir. Ya sınırlandırdığın öğeleri genişleteceksin ya da satrançta açılamayıp kendini sürekli savunmaya çalışan oyuncular gibi belirli öğelerin ve konuların arasına sıkışıp hikayeyi tüketeceksin. Bence aşamalı bir teknik kullanarak sürekli zihnini canlı tut. Örneğin, astronotun uzaya gitmesiyle beraber ortaya çıkan durumun kazanımlarını ve dezavantajlarını yaz.

Kazanımları; yalnızlık, yeni heyecanlar, keşif, huzur, özeleştiri ortamı vs.

Dezavantajları; sevdiklerinden ayrılma, doğaya özlem, rutin aktiviteleri özleme vs. gibi.

Bence elindeki kozları her durum için ortaya dökersen çok farklı şekilde hikayeler kurgulama şansını elde edersin. Gözün gördüğü az olunca zihnin düşlediği de az oluyor bazen.