Kayıp Rıhtım Arşiv Forum

Kurgu Güncesi => Kurgu İskelesi => Konuyu başlatan: Malkavian - 07 Eylül 2015, 16:11:46

Başlık: Yarın - III. Bölüm
Gönderen: Malkavian - 07 Eylül 2015, 16:11:46
Yarın
I.Bölüm

(http://i1114.photobucket.com/albums/k533/Malkavian999/earth-k_zpslkwtvggi.jpg)

Uykulu gözlerini açtığında günün ilk ışıkları tül perdelerinin birleştiği yerin arasından süzülüp gözlerini birer çizgi haline gelene kadar kısmasına sebep oldu. Her sabah uyandığında kendine lanet olası gölgeliği kapatmasını hatırlatıp her gece tekrar unutuyordu. Homurdanarak güneşin geldiği pencereye arkasını döndü ve sehpanın üzerinde duran alarmlı saatini kapattı. Her sabah alarm çalmadan tam 2 dakika önce uyanırdı ama yine de her gün çalamayan alarmı iptal etmezdi. Saatin hemen yanında duran televizyon kumandasını aldı ve sol üstteki büyük kırmızı düğmeye basmadan önce büyük ekran televizyonun siyah çerçevesinden yansıyan görüntüsüne baktı. Uzun saçları dağılmıştı ve kesinlikle yıkanmalıydı. Bir saniye için üzerindeki oldukça ince gecelikle iki cadde aşağıdaki kuaföre fark edilmeden gidip gidemeyeceğini merak etti fakat üç bina yanda oturan kıza birkaç hafta önce saldıran sapıkları düşününce hemen bu fikirden vazgeçti. 'Üşengeçliğin de bir sınırı var kızım.' dedi kendi kendine ve düğmeye ve hatta yanındaki düğmeye (Banyodaki ikinci televizyonu açıyordu) basıp bir iç çekişle yataktan kalktı. Geceliğini bir kenara fırlatıp çoktan kalın bir buhar tabakasının esiri olmuş banyoya adımını attı.

Televizyonun ekranı buğudan net seçilmiyordu ama ses, damlaların dövdüğü kulaklarına gayet net geliyordu.

 "Günaydın Tv DZ876 izleyicileri. Bugün 7 Nisan 2096 ve ben David Trigan... Bugün tarihi bir gün sevgili seyirciler. Türkiye'nin Başkenti Ankara'da yapılmakta olan Büyük Toplantı'ya geçtiğimiz günlerde, Fransa hariç - ki işin açıkçası Fransa'yı kimse umursamıyor - tüm dünya ülkeleri katılacağını bildirmişti. Bu açıklamanın ardından geçen bir haftalık süreçte hiçbir devlet bakanı ser verip sır vermezken bu toplantıda oldukça büyük kararlar alınması bekleniyor. Şimdi stüdyodaki konuğumuz siyaset bilimci Doktor Philip Deamar sizler için toplantıya gelene kadar olan süreci özetlemeye çalışacak."

"Teşekkürler David, biliyorsun ki bu günlere gelmemizin en büyük sebebi şu anda dünyanın her yerinde güvenlikten sorumlu olan Amerika Ordusu'nun, 2000'li yılların başında yürüttüğü çok gizli politikalar. Peki bu politikalar neydi? Tabi bu soruya cevap vermeden önce çok gizli yürütülen ve Tracy Lampard adında bir bilim adamının yaptığı kaynak ve nüfus araştırmalarına değinmemiz gerekiyor. Bu araştırmaya göre Dünya 2000'li yılların başında kaynaklarını yenilenebilir şekilde kullanabilmesi için gereken nüfusun tam üç katına sahipti ve Tracy'nin araştırmasına göre 15 yıllık süre içinde başka bir Dünya savaşı çıkmazsa bu oran çok daha korkunç boyutlara gelecekti. Bunu bir sır olarak saklayan ve dünyayı sadece kendi vatandaşları için yaşanabilir bir yer halinde tutmayı amaçlayan Amerikan Hükümeti o dönemlerde Orta Doğuda, Asya'da ve Rusya yakınlarında huzursuzluk yaratacak terör örgütlerine destek verip gizliden gizliye bardağı taşırmasını umduğu hamlelerde bulunmuştu. Bir süre devam eden savaş ve terör olaylarının ardından kendilerine 'İsimsiz' diyen bir hacker grubu tarafından ele geçirilen bu gizli bilgiler tüm dünya ile paylaşılmıştı. Dünya'da ilk kez hepsi bir araya gelen Asya, Orta Doğu ve Avrupa Birliği mensubu ülkeler radikal bir karara imza atıp Amerika dışında ölen her bir vatandaş için yine Amerika'da aynı sayıda vatandaşı öldürmek için saldırıda bulunacaklarını açıklamışlardı. Bu misillemeyi önceleri umursamayan ve kendilerinin diğer ülkelerde ölenlerin her birinden sorumlu tutulamayacağını savunan Amerikan Hükümeti ilk yıl içerisinde ciddi kayıplar yaşayınca politikalarını tamamen değiştirip dünyanın her bir yerinde bulunan askeri güçlerini Dünya üzerinde barışı ve huzuru sağlamaya adamıştı. Bu kararın alınmasının üzerinden 50 yıldan fazla zaman geçmesi ve AO'nun (Amerika Ordusu) muntazam çalışması sonucu günümüzde suç oranları oldukça azalmış durumda."

Siyaset bilimci ellerini birleştirdi ve derin bir nefes alıp yanındaki spikere döndü ve ciddi bir yüz ifadesi ile konuşmaya devam etti.

"Gel gelelim geçirdiğimiz barış dolu yıllar Tracy Lampard’ın parmak bastığı sorunları çözmemizde bize yardımcı olmadığı gibi bu durumu daha da kötü hale getirdi ve tüm dünya ülkelerinin gündemindeki bir numaralı sorun su kaynakları ve gıda üretiminin yetersiz olması. Eskiden en pahalı denilebilecek teknolojik ürünlerin günümüzde bir çuval un ile takas edilmeye başlandığı bir gerçek. Yürürken kullanabileceğiniz hologramlı gözlük camları ve Iphone 9875'ler artık beş para etmiyor. Açlık çeken ülkelerin sayısı 2000’li yıllara oranla %600 artmış durumda ve…”

Spikerin eli kulağının içine yerleştirilmiş kulaklığa gitti ve gözleri büyümüş bir şekilde konuşmaya başladı. Yüzünün her karesinden şoka girdiği anlaşılıyordu.

“Sözünüzü kesiyorum… Fakat Büyük Toplantı sona erdi. Yapılan ilk açıklamayı şimdi ekranlarınıza getiriyoruz.”

Spiker duygularını bir an gizleyemedi ve ellerini gözlerine kapattı ve ekran hemen değişti. Bin bir çeşit ülkenin bayraklarının bulunduğu arka planın önüne alelacele kurulmuş kürsüden önündeki binlerce gazeteciye seslenen Dünya Birliği Genel Sekreteri mikrofonlardan yankılanan bir yutkunma ile konuşmaya başladı.
“Dünya mevcut nüfusu ve artışı yaşanılabilir sınırın onlarca katına çıkmıştır. Bu sebeple Fransa hariç, ki onları zaten kimse umursamıyor, Tüm Dünya Ülkeleri liderleri ortak bir karara varmış durumdayız. Bu karara göre; her gün Dünya vatandaşlarından 120.000 kişi ölüme mahkum edilecek.” Gazetecilerin bazıları şoka girerken bazıları yüksek sesle itiraz etmeye başladı, oluşan uğultuyu iki eliyle bastıran genel sekreter devam etti.

“İlk etapta mahkumlar ve ölüm döşeğinde olanlardan başlayacağız, iyileşmesi çok maliyetli olan hastalar ve genetik bozukluk taşıyan kişiler listemizin başında yer alacak. Suç işleyen her birey suçun derecesine bakılmaksızın idam edilecek. İdamlar yarından başlamak üzere her sabah 07:00’da başlayacak. Bu durum dünya nüfusu yaşanabilir boyutlara gelene kadar devam edecektir. Detaylı açıklama bir saat içinde sizlerle paylaşılacak.Teşekkürler.” Soru bombardımanı ve izdihamı görmeksizin gözlüğünün altından gözünde oluşan bir damla yaşı silen Genel Sekreter arkasını dönüp toplantı salonuna geri girdi.

Duş başlığı sert bir şekilde fayans  kaplı duvara çarptı ve sağa sola su sıçratmaya başladı. Ağzını kapatmaya çalıştı ama bir türlü vücuduna söz geçiremiyordu. Bir an önce üzerine bir şeyler giyinip dışarı çıkmalıydı, nedenini bilemiyordu ama her yanını panik dalgaları kaplamıştı. Ne yapacaktı? Ne olacaktı?

--o--
Başlık: Ynt: Yarın - I. Bölüm
Gönderen: mit - 07 Eylül 2015, 20:13:32
Vaaaay... Kimleri görüyorum? Forumun eski hikayecilerinden kim kaldı dediğimiz şu günlerde ilginç bir sürpriz oldu bu :)

Yeni hikaye, yeni kurgu, yeni sorular... Dünya'nın içinde bulunduğu sorunlardan kurgu çıkarma işine devam ediyorsun bakıyorum. Bunun daha önce de bir hikâyende kısaca yapmıştın ve gayet iyi sonuç vermişti diye hatırlıyorum. Bu sefer de Amerika'nın terör politikası ile dünyanın giderek azalan kaynaklarını başarıyla birleştirmişsin. Eline sağlık. Ölen her kişiye karşı bir Amerikalı vurulsa o "beyin dostları"TM hayatta böyle bir karar almaz ama olsun. Kurgu icabı güzel olmuş.

Bu arada, biraz paslanmışsın yazmayalı. Mesela en çok eleştirdiğin iki şeyi yaptığını görüyorum burada. "Bir kaç" yazmışsın bir yerde, bazı yerlerde de kelime tekrarların var:

...tüm dünya ülkeleri katılacağını açıklamıştı. Bu açıklamanın ardından geçen bir haftalık süreçte hiçbir devlet bakanı açıklamada bulunmazken bu toplantıda oldukça büyük kararlar alınması bekleniyor.

Ama aradan bu kadar zaman geçtiği için normal tabii :) Bunların haricinde gayet güzel bir öykü olmuş, ellerine sağlık. Kızımızın olaya nasıl karışacağını merak ediyor, devamını bekliyorum. Devamı deyince aklıma geldi, yarım bıraktığın tüm öykülerin devamını bekliyoruz forumcak.

Fransa hariç, ki onları zaten kimse umursamıyor.
Başlık: Ynt: Yarın - I. Bölüm
Gönderen: Malkavian - 07 Eylül 2015, 23:59:18
İhsan değerli yorumun için teşekkür ediyorum. Paslandığım bir gerçek. Foruma gönderdiğim son hikaye 2.5 yıl önceymiş. Hataları şöyle bir gözden geçirip düzeltmeye çalıştım. Fransa hariç ama zaten onları umursayan yok :)
Başlık: Ynt: Yarın - I. Bölüm
Gönderen: andreyfyodorovich - 08 Eylül 2015, 21:03:57
Görmeyi çok isteyeceğim bir dünya yaratmışsınız. Bana göre bu gezegenin en büyük problemi, insan ırkının aşırı nüfuslanması ve doğal seçilimin işini yapmasına izin verilmemesidir. Küresel çerçeveden baktığımızda, hakikaten de, siyasi üstünlük adına daha fazla yandaş toplamak, çoğunluk olmak kısa vadede başarlı gibi gelse de uzun vadede bizi -ironik olarak- yok edecektir. Rakibi azaltmak kanunen yasak olunca ama, haliyle sen çoğalmak zorundasındır.

İdeoloji bir kenara, hikayenizi eğlenerek ve katılarak okudum. Güzel yazılmış bir hikaye görmek beni mutlu ediyor. Üslubunuzu ve anlatımınızı takdir ettim. Bıraktığınız merak unsuru da ayrıca hoş bir bonus gibi.

Tek bir sorunum var ki söylemezsem rahat edemem, sondaki merak uyandırıcı soruları sormak yerine, bize sordurtsanız ya? Onların yerine başka bir bilgi verseniz, biz de "Abov, n'olacak lan şimdi?" desek ya?

Devamı olacaksa bekliyorum. Olmayacaksa da sorun yok, ben hayal ederim :D Elinize sağlık.
Başlık: Ynt: Yarın - I. Bölüm
Gönderen: Malkavian - 08 Eylül 2015, 21:49:32
@andreyfyodorovich:  (Evet copy-paste yaptım) Değerli yorumun için teşekkür ederim. Üsluba, ideolojiye ve diğer kısımlara olan övgülerinize teşekkürler ama yazarken oldukça paslandığımı fark edememiştim. Tekrardan kendi hikayemi okuyunca baya bir eksik buldum. İhsan'ın da değindiği konular eklenince, dün 'Değiştir' butonunu hunharca kullandım. Ama en nihayetinde son halini beğenmiş olmanız beni mutlu etti.

"Ne olacak şimdi?" sorularınızı dizginleyin ileride kullanabilirsiniz, ihtiyacınız olacak :)

Hikayenin devamı gelecek hatta 2 ve 3. bölümlerin taslağı hazır (kafamda). Uzun zamandır foruma gelmiyordum ve devam etmeyi düşünmeyeceğim yarım kalacak bir hikaye daha yazıp gitmek pek hoşuma gitmeyecek bir durum olurdu.

Görüşmek üzere.
Başlık: Ynt: Yarın - I. Bölüm
Gönderen: okanakinci - 08 Eylül 2015, 22:15:31
Çok güzel bir kurgu olmuş. Okurken merakım tavan yaptı. İlginç bir gelecek kurgulaşmışsınız ve günümüze yerinde göndermeler yapmışsınız. Keşke ilk bölüm bu kadar kısa olmasaydı diye hayıflanmadım değil. Bu arada Fransa'yla alıp veremediğimiz ne? :)
Başlık: Ynt: Yarın - I. Bölüm
Gönderen: Malkavian - 08 Eylül 2015, 23:12:49
@okanakinci: (Copy-paste siz) Değerli yorumun için teşekkür ediyorum. Bir giriş bölümünde olması gerektiği kadar bilgiyi verdikten sonra yazacaklarım gereksiz konuyu uzatmak olurdu. Yine de daha uzun bir giriş bölümü isteğiniz için teşekkür ederim. Konu bütünlüğü açısından   bu noktada durmam gerekiyordu. Ayrıca genel olarak kısa hikayelerin giriş bölümlerini kısa bırakmakta yarar görüyorum :)

Görüşmek üzere.
Başlık: Ynt: Yarın - II. Bölüm
Gönderen: Malkavian - 10 Eylül 2015, 12:27:03
Yarın
II.Bölüm

(http://i1114.photobucket.com/albums/k533/Malkavian999/street-k_zpsf0awfzmg.jpg)

Üzerine aceleyle giydiği ütüsüz, beyaz gömleği iliklemeye bile uğraşmadan beceriksizce önden bağladı ve altına iki gündür giymekte olduğu kot pantolonunu geçirdi. Mutfak dolabını açıp buzluk kısmından üzerinde ‘pişirilmiş köfte’ yazan bir paketi dişlerinin arasına sıkıştırıp kapıya doğru yöneldi. Bir elini kapının kilidine atarken diğer eline de dişini çoktan dondurmuş ve ağzına ince bir sızı yayan soğuk paketi aldı.

Kilidin üzerindeki eli duraksadı ve tereddüt etti. Kapının arkasından kendi katında oturan herkesin panik dolu çığlıklarla binayı boşalttığını duyabiliyordu. İçgüdüleri, ona kendisinin de bu ne yaptığını bilmeyen sürüye katılmasını söylüyordu fakat aklı ona “Sakin ol ve düşün.” Diyordu.

Elini hafifçe kilidin üzerinden çekerken düşündü. Her gün 120.000 kişi öldürülecekti! Ve şu an bireysel olarak yapacağı hiçbir şey bu duruma engel olamayacaktı. Dışarı çıkıp ne yapmayı planlıyordu ki? Önüne gelen ilk marketi mi yağmalayacaktı? Benzini yettiği kadar seyahat edip kanunun onu bulamayacağı bir yere mi yerleşecekti? Kaldı ki en ufak bir suçun bile idamla sonuçlanacağını söyleyen televizyondaki adam elbet kaçakları bulacak bir yöntem bulmuştu. Yoksa onlar da bunu mu istiyordu? Panikle kaçan milyonlarca insan, daha ilk günden kanuna aykırı davranmış olacaktı ve bu onların ekmeğine yağ sürmekten başka bir halta yaramayacaktı. İki elini sinirle kafasının yanlarına koyup sertçe saçlarını ovaladı ve koltuğuna kadar gitmeye zahmet etmeden kapısının önüne oturup kaldı.

“Alice! Alice!! Orada mısın?! Haberleri duydun mu?! Biz gidiyoruz… Jack ve ben çocukları da alıp kaçıyoruz!” kapısı delice çalınıyordu. Panik dolu, çatlamış bir ses tonu ile konuşan arkadaşı kapıyı daha fazla çalmak ve bir an önce kaçmak arasında tereddüt ediyordu. Fazla uzun sürmedi ve vazgeçip ailesine katıldı.

Alice NASA’da çalışıyordu ve işi tam olarak da buydu. Her yıl binlerce başvuran arasından on kişiyi seçmek… Bunu yaparken de en çok adayın elenmesine sebep olan testlerin ne dayanıklılık ne de fiziksel güç sınavları olmadığını biliyordu ve işin açıkçası başvuranların çoğu da zehir gibiydi. Yani zeka testleri de eleyici bir unsur değildi. Hayır… Çoğu aday panik testleri sırasında elenirdi ve şu an Dünya kocaman bir sınava tabi tutuluyordu. Bu testler sırasında IQ’su bir terliksi hayvanınkine eş değer olan dâhiler tanımıştı ve onlardan biri olmaya niyeti yoktu. Televizyondaki o genel sekreter bozuntusunun neler söylediğini kafasında tekrar canlandırmaya çalıştı. Bir saat içinde açıklama yapacağız demişti ve en önemlisi de önce mahkumlar ve iyileşmesi imkansız hastalarla başlayacaklardı. Bu en azından 3-4 gün infazlardan uzak olacağı anlamına geliyordu. Zor olsa da bir şekilde sakin kalmalı ve diğer herkes ne yapıyorsa tam tersini yapmalıydı. Donuk bir farkındalıkla penceresinin önüne doğru giderken aklının bir kenarı ona gölgeliği kapatmasını hatırlattı. O ise elindeki pişirilmiş köfteyi kemirirken sokaklara doluşmuş, kimisi çığlık atan ve kimisi de sessiz bir aceleyle yakınlarını çekiştiren ölüler ordusuna baktı. Hepsi elenmişti…

Açık kalmış televizyondan ince bir siren sesi duyuldu ve ülke bayraklarının önündeki kürsü tekrar yayına aktarıldı. Genel sekreter elindeki evrakları masaya koydu ve boğazını temizleyerek konuşmaya başladı.

“Dünya Liderleri olarak aldığımız kararın, çoğunuzun hoşuna gitmediğini ve bizleri birer cani olarak gördüğünüzü biliyoruz. Unutmayın ki tüm liderler olarak ortak bir karar alarak tüm sorumluluğu üzerimize alma cesaretini göstermek kolay olmadı. Dünya nüfusunu azaltmak için çeşitli nedenler öne sürerek 3. Dünya savaşını başlatabilir – Fransa savaşını saymazsak- ve her şeyi sizlerden gizleyebilirdik fakat bunu yapmadık. Çünkü bu birçok ülkenin ekonomisine derin bir darbe indireceği gibi savaşta harcanacak silahların yaydığı ısı, kimyasal gazlar ve kirlenme asıl amacımıza tam ters istikamette gitmemize sebep olacaktı.”
Masada duran kristal bardaktan bir yudum su içti ve konuşmasına devam etti. İçtiği su ile kararlılığı artmış gibiydi.

“Hedefimiz net ve oldukça basit. Dünya üzerindeki kaynakları, yenilenebilir olarak kullanabileceğimiz nüfus aşağı yukarı 3 milyar dolaylarında. Bu sayıya ulaşana kadar ve belki ulaştıktan sonra da geçerli olacak temel kuralları sizlerle paylaşmak istiyorum. Fakat daha önce sizlere, yani şu an panikle sokaklara dökülmeyip bu konuşmayı izleyebilen bireylere birkaç bilgi vermek istiyorum.

Elimizdeki mahkumların ve iyileşme umudu olmayan hastaların sayısı, bir hafta boyunca sizlere zarar gelmeyeceğini garanti ediyor. Bu sebeple bugünden başlamak üzere 1 hafta sokağa çıkma yasağı ilan ediyoruz. Bu süre zarfında sokakta görülen her birey kanuna karşı gelmiş sayılacak. AO’dan aldığımız bilgiler doğrultusunda şu an sokaklarda olan nüfus oranına bakılacak olursa, yaklaşık 2 hafta daha ek süreniz olacak.
Konuşmanın başında da söylediğim gibi hedefimiz 3 milyar nüfusa ulaşabilmek ve şu an Dünya nüfusu yaklaşık olarak 35 milyar civarında. Tüm devletler olarak aldığımız ortak karara göre eğer bu dünyada 3 milyar insan yaşayacaksa; bu insanların akıllı, kendi vücuduna zarar vermeyen, akli dengesi yerinde, herhangi bir genetik hastalığa sahip olmayan, pratik çözümler üretebilen, dünyaya ve kendine dostça davranan, kurallara uyan bireyler olmasından yanayız.

Bu hedefe ulaşmak için sizlere Yeni Dünya düzenini sağlamak için 1 haftalık süreçten sonra devreye girecek yeni kuralları ekranınıza yansıtacağız. Bu kurallar gün boyu tüm televizyon kanallarında devamlı olarak yayınlanacak. Yapabilirseniz sakin kalın ve bekleyin… Hepinize iyi günler. ”

Ekran karardı ve siyah ekran üzerine beyaz harflerle yazılmış kurallar akmaya başladı.

Yeni Dünya Kuralları:
1-   Sigara ve içki fiyatları %98 oranında düşürülecek.
2-   Uyuşturucu ve zararlı madde kullanımı serbest olacak.
3-   Otobanlarda ve şehir içi yollarda hız limitlerini kaldırıyoruz. Alkollü araba kullanmak serbest olacak.
4-   Silah taşımak için ruhsat gerekmeyecek.
...


Telefonu çalmaya başlayınca irkilerek kayan yazıları okumayı bıraktı. Zaten bunun için bir sürü zamanı olacaktı. Pencerenin kenarından izlediği televizyonu açık bıraktı ve telefonu açtı. Konuşan oldukça telaşlı görünüyordu.

“ İyi günler, Alice Artwood ile mi görüşüyorum?”

“Evet.”

“Evde olacağınızı tahmin etmiştim.” Arka plandan, Alice evde olduğu için telefondaki kişiye söylenerek para ödeyen bir başka adamın sesi belirli belirsiz duyuluyordu. “Ben NASA iletişim bölümünden Ned. Acil durum toplantısı için üsse bekleniyorsunuz.”

“Ned çok naziksin ama sokağa çıkma yasağı var ve açıkçası bir hafta sonra NASA diye bir kurum ortada olmayacak bile.”

“Yanılıyorsunuz efendim. Bir hafta sonra Dünyadaki en önemli kurumlardan biri NASA olacak. Toplantıyı bizzat Dünya Liderleri Konseyi talep etti. Sizi almak için gece 00:00’ da bir helikopter gönderilecek. Tüm eşyalarınızı bu vakte kadar toparlamanızı bekliyoruz. Evinize bir daha geri dönemeyebilirsiniz. İyi günler.”

--o--
Başlık: Ynt: Yarın - I. Bölüm
Gönderen: okanakinci - 11 Eylül 2015, 22:04:58
Konu biraz daha ayrıntılı hale gelmiş. Açıkçası okurken çok eğlendim. Biraz daha sosyolojik bilimkurguya kaymış ki bu daha çok sevmeme neden oldu. Bölümün sonuysa merakımı bir hayli kaşıdı.
Başlık: Ynt: Yarın - I. Bölüm
Gönderen: - 12 Eylül 2015, 15:01:44
Kurgunuzu beğendim efendim. Yalnız şu durumda (tabii sizin kurguladığınız gelecekte farklı bir düzen olabilir) bazı ülkelerin nüfusu diğerlerine göre çok daha fazla olduğu için o ülkelerin böyle bir konuda iş birliği yapması beni şaşırttı.

Bir de bu kıyım gerçekleştikten sonra (yaparken askeri güce fazlasıyla ihtiyaç olacağını hesaba katarak söylüyorum) bu üç milyar insanın içinden geriye kalan askerlerin arasında, büyük ihtimalle dünya liderlerinin hiç de onaylamayacağı türden insanlar kalacaktır.

Sizin dünya liderleri de çok dürüstlermiş takdir ettim :). Hikayenin bu iki bölümünde verdiğiniz ayrıntılara bakacak olursak, sanırım uzun soluklu bir öykü olacak. Keyifle takip edeceğim :).
Başlık: Ynt: Yarın - I. Bölüm
Gönderen: RedElf - 12 Eylül 2015, 16:14:06
Bu sitede bu zamana kadar okuduğum daha doğrusu eğlenerek okuduğum nadir hikayelerden biri. Ayrıca bu hikayeniz bana ufak bir ilhamda verdi :D Bu nedenle teşekkürler. Ve galiba Devlet askerlerinin yetkisi, bu ölüm felaketinde önemli bir rol oynayacak.Yani askerler insanların ölümlerini gerçekleştirecek. Peki bu askerlerde işin sonundaki 3 milyar insanın içinde olacak mı ? Olmayacak ise aklı başında bir asker bu kararı kabul etmez ve diğer askerler ile Dünya genelinde bir darbe yapabilir mi acaba O.o

3. bölümü sabırsızlıkla bekliyorum.
Başlık: Ynt: Yarın - I. Bölüm
Gönderen: Kitap Adam - 12 Eylül 2015, 20:00:28
Tebrik ederim. Hikayenizin devamını ben de merakla bekliyorum. Hatta birkaç bölüm sonra buralarda teoriler havada uçuşabilir :) Ayrıca hikayeniz tam dizilik. Aksiyonu bol, büyük bütçeli falan, güzel olurdu :) 
Başlık: Ynt: Yarın - II. Bölüm
Gönderen: Malkavian - 12 Eylül 2015, 20:17:06
@okanakinci: Yorumunuz için teşekkürler. Aslında toplumun tamamını etkileyen bir sebep öne sürünce bunu açıklamak için sosyal sorunlara değinmek bir zorunluluk oldu ama hikaye aslında başka yönlere de kayabilir. Takibiniz için teşekkürler.

@Hatunkız: Yorumunuz için teşekkürler. Eleştirinizde çok haklısınız fakat eleştirdiğiniz kısımlara gelecek diğer bölümdeki cevapları daha keyifle okuyabileceksiniz böylece sanırım. Dünya Liderlerinin dürüst olması kısmında ise şöyle bir teorim/düşüncem var: ' Herkes ama herkes bir noktadan sonra öyle bir tehdit ile karşı karşıya kalacak ki söylenecek en ufak bir yalan bile insan neslini tehlikeye sokacak.' Bu durumda birilerinin dürüstlük kılıcını eline alması gerekecek. Bu, neden yalancının önde gideni Dünya Liderleri olmasın ki? En nihayetinde onların bile dürüst kaldığı bir durumda kim daha fazla entrika çevirmeye çalışır ki? İşte böyle bir dünyada geçiyor hikayemiz :)

@RedElf: Yorumunuz ve iltifatınız için teşekkürler. İlham almanıza sevindim. Siz de Hatunkız gibi ilerleyen bölümlerde eleştirinize cevap alacaksınız o yüzden şimdilik susuyorum :)

@rıhtım: Yorumunuz için teşekkür ederim. Hikaye yazarken en çok dikkat ettiğim noktalardan biri fazla ipucu verip okuyanların kendi hayal güçlerini kullanmasını engellememektir sanırım o yüzden teorilerin uçuşması oldukça hoşuma giderdi doğrusu.
Başlık: Ynt: Yarın - II. Bölüm
Gönderen: mit - 15 Eylül 2015, 23:22:20
Keyifli bir devam bölümüydü. Olayların biraz  daha açılması ve merak ettiren bir noktada son bulması güzel olmuş. Nüfusu indirme çabaları ve koyulan yeni yasalar da pek hoşmuş hani :) savaşa girmeme sebeplerini sevdim ama. Arada yine Fransa'ya dokundurman da güzeldi. Bakalım onun altından ne çıkacak?

Samimiyetimize güvenerek kıllık yapayım biraz da :) Bir önceki eleştirim geçerliliğini koruyor. Üstüne bu sefer bir de kusurlu cümleler eklenmiş:

"Dünya üzerindeki kaynakları, yenilenebilir olarak kullanabileceğimiz nüfus aşağı yukarı 3 milyar dolaylarında." (Ne?)

"Bu hedefe ulaşmak için sizlere Yeni Dünya düzenini sağlamak için 1 haftalık süreçten sonra devreye girecek yeni kuralları ekranınıza yansıtacağız."

Arka plandan, Alice evde olduğu için telefondaki kişiye söylenerek para ödeyen bir başka adamın sesi belirli belirsiz duyuluyordu. - (Arka plandan, telefondaki kişiye söylenerek para ödeyen bir başka adamın sesi duyuluyordu belli belirsiz. Alice'in evde olup olmayacağına dair bahse girdikleri belliydi.)

Neyse, çok fazla eleştirip şevkini kaçırmak da istemiyorum. Sonuçta ikimizin de bildiği gibi uzun zamandır yazmıyorsun, ama çabuk toparlandığın bariz. İkinci bölüm eski formuna daha yakın, daha meraklı, daha sürükleyici. Kısa süre içinde bana sadece "eline sağlık" yazdıracağına eminim.

Eline sağlık :)
Başlık: Ynt: Yarın - II. Bölüm
Gönderen: Black Helen - 16 Eylül 2015, 20:49:13
Ayakları yere basan bir kurguyu, güzel ve merak uyandıran bir anlatımla birleşmiş görünce kendimi heyecanlanmaktan alamıyorum. Ayrıca görmekten hoşlandığım bir çelişkiye de parmak basmışsınız. Huzur ve barış dolu dünyanın aslında dinamikleri bozabileceği teorisine. İkinci bölümde kahramanımızın kurgudaki yeri de az buçuk aydınlandığına göre devamını sabırsızlıkla bekliyorum. Ellerinize sağlık :)
Spoiler: Göster

(http://media.urtikan.net/wp-content/uploads/2012/02/120222-sarkozy-merkel-france-forte.gif)

Gerçek hayatta da bunları kimse sallamıyor ki.  ;D
Başlık: Ynt: Yarın - II. Bölüm
Gönderen: u.aslan - 16 Eylül 2015, 22:00:53
Kaleminize sağlık, kendini okutturan bir hikaye olmuş. Keşke olaylar biraz daha yavaş gelişse, 3. kısımı merakla bekliyoruz.
Başlık: Ynt: Yarın - II. Bölüm
Gönderen: Malkavian - 17 Eylül 2015, 11:32:07
@mit: Yorumun için teşekkür ediyorum. Eleştirilerde oldukça haklısın. Eskiden hem elim daha alışıktı, hem de daha fazla vaktim vardı böylece 2-3 kere, hatta 4-5 kere kontrol edip gönderiyordum hikayelerimi. Şu aralar kafamda oluşturduğum hikayelerin %80'ini yazamadığım gibi yazdıklarımı da en fazla 1 kere üstün körü okuyacak vakti bulabiliyorum. Bu durumda 'I blame Microsoft Word' bir de 'I blame jungle' :)

@Black Helen: Yorumun için teşekkür ediyorum. Öncelikle uzun zamandır görüşemiyorduk umarım iyisindir. Hikayelerimde çelişkileri kullanmayı seviyorum ve bunun okuyanlar tarafından sevildiğini de görmek ayrı bir mutlu ediyor beni.  Ayrıca gönderdiğin görsel gönlümde taht kurdu diyebilirim. :)

@u.aslan: Yorumunuz için teşekkürler. Aslında kafamdaki hikayeye daha girişi bile bitirmedik. O yüzden endişeye gerek yok. Olaylar planladığımdan da yavaş gelişiyor.
Başlık: Ynt: Yarın - II. Bölüm
Gönderen: KoyuBeyaz - 22 Eylül 2015, 14:17:33
Vuhu, eğlencelik hikaye! Olayların paldır küldür aktığı, yazımla ilgili hiçbir şeyin dert edilmesi gerekmeyen, her bölümde yeni bir olay ve gizem veren hikayelerin havası ayrı oluyor. Bilip sevdiğimiz bir üslupla gelmesi de ayrı güzel. Okurken abur cubur yiyormuşum hissini alıyorum, kafamı yorması gerekmediğinden ana öğün değil ama bir atıştırmalığın tüm lezzetine ve pratikliğine sahip. Kısacası sevdim.

Gıcıklık edecek olursam bu tarz konularda hep zaman aralıklarına takılırım. Toplantıda büyük bir karar alınıp ertesi gün ayrıntıları duyuracak olmaları da aynen bu şekilde gözüme battı. Bir günde alınabilecek bir karar gibi görünmüyor bu zira. Ama tabi öncesiyle ilgili bir bilgimiz olmadığı için pekala uzun süredir liderler tarafından gizlice tartışılan ve sonunda kamuoyuna açıklanmasına karar verilmiş bir karar da olabilir, o yüzden bu çok büyük bir eksik değil.

İnşallah sonuna varabileceğimiz hikayelerinden olur. İşlerin ve uğraşların arasında zaman bulup yeniden hikaye yazmaya dönmene de çok sevindim! Ellerine sağlık.
Başlık: Ynt: Yarın - II. Bölüm
Gönderen: Malkavian - 25 Eylül 2015, 23:33:17
@KoyuBeyaz: Yorumun için teşekkür ediyorum Tarık. Olayların paldır küldür akmadığı yazıları pek yazamıyorum ben. Bir de karakterin uyanmadığı şeyler pek hoş değil :) Yorumunda daha spesifik olursan sevinirim... Atıştırmalık demişsin ama kafamda canlanmadı. Biraz daha ayrıntıya girersen... Sonuçta Doridos var, Pringles var. Bunun ayrımında olalım lütfen. :)

Gıcıklık için sorduğun soru yerinde olmuş ve yine kurgu ile alakalı bir durum tabi ilerleyen bölümleri okursan o soruna da cevap alabileceksin sanırım. Aslında Askerlerin neden bu işi kabul ettiği ve dünya liderlerinin bir garip davrandığına dair diğer arkadaşların da sorduğu sorular var. Onlar da mantıklı bir cevaba sahipler efendim.

İşallah devam edebilirim dediğin gibi. Tekrardan teşekkürler.
Başlık: Ynt: Yarın - II. Bölüm
Gönderen: Ael Aerkhi - 27 Eylül 2015, 18:50:47
Merhaba.

Önceki hikayelerindekilere benzer kurgusal yapıya rastlamak çok güzel. Herhangi bir şeye hatırı sayılır aralar verildiğinde paslanmak oldukça normal ancak hikaye anlatmak bir tutku bence. Kendi hikayelerimizi anlatırken onlara inandığımızı ve bundan mutluluk duyduğumuzu okuyan herkese bir yerlerden hissettirmemiz oldukça mühim.

Bunu daha önce de olduğu gibi yapabildiğini söylemek mutluluk verici.

Uzun soluklu, bölümlere ayrılan hikayeler benim yazım konusunda pek yatkın olup yakın durduğum bir alan değil ancak sen bunu oldukça iyi başarıyorsun.

Şimdilik hikayenin içeriğiyle ilgili yorumlarımı üçüncü bölüm sonrasına saklıyorum.

Ellerine sağlık.
Başlık: Ynt: Yarın - II. Bölüm
Gönderen: Elerki - 27 Eylül 2015, 21:56:33
Merhaba.

Önceki hikayelerindekilere benzer kurgusal yapıya rastlamak çok güzel. Herhangi bir şeye hatırı sayılır aralar verildiğinde paslanmak oldukça normal ancak hikaye anlatmak bir tutku bence. Kendi hikayelerimizi anlatırken onlara inandığımızı ve bundan mutluluk duyduğumuzu okuyan herkese bir yerlerden hissettirmemiz oldukça mühim.

Bunu daha önce de olduğu gibi yapabildiğini söylemek mutluluk verici.

Uzun soluklu, bölümlere ayrılan hikayeler benim yazım konusunda pek yatkın olup yakın durduğum bir alan değil ancak sen bunu oldukça iyi başarıyorsun.

Şimdilik hikayenin içeriğiyle ilgili yorumlarımı üçüncü bölüm sonrasına saklıyorum.

Ellerine sağlık.


mit sağ olsun, eski hesabımı kullanabiliyorum. Alıntıladığım yorum bana ait. Tekrar merhaba. Hikayelerini takibe devam edeceğim mümkün mertebe.

Eline sağlık.
Başlık: Ynt: Yarın - II. Bölüm
Gönderen: Malkavian - 28 Eylül 2015, 11:41:31
@Elerki: Ben de yorumun içeriğine bakınca eski bir üyemiz olduğunu tahmin etmiştim ve kim olduğunu da merak ediyordum. Teşekkür ederim değerli yorumun için  ve tekrardan hoşgeldin. Bugün veya birkaç gün içinde fırsat bulursam diğer bölümü yazacağım. Daha sık görüşmek dileğiyle...
Başlık: Ynt: Yarın - III. Bölüm
Gönderen: Malkavian - 28 Eylül 2015, 13:58:15
Yarın
III.Bölüm

(http://i1114.photobucket.com/albums/k533/Malkavian999/chopper_zps6iborm98.jpg)

Alice, Ned ile yaptığı kısa görüşmeden sonra tuhaf bir uykuya dalmıştı. Hem de hemen hemen yeni uyanmış olmasına rağmen. Kabuslarla bölünen ve ne gördüğünü bir tülü hatırlayamadığı yüzlerce rüya görmüştü. Terden sırılsıklam olmuş bir şekilde son kez uyandığında panikle saatine uzandı. Dijital ekran 23:55’i gösteriyordu.

“Demek bu sefer beş dakika…” dedi kendi kendine. Normalde alarmı çalmadan iki dakika önce uyanırdı. Bu sefer alarmını bile kurmamıştı gerçi. Normal bir kadının beş dakika içinde hazırlanması imkansıza yakın bir durumdu fakat Alice zaten kotu ve gömleği ile uyuya kalmıştı ve dünya üzerindeki en donanımlı yerlerden birine gidiyordu. Yanına fazladan almak istediği tek şey cep telefonuydu ve onu da uyumadan önce şarja takmıştı bile. Bu bilgiler ışığında boş geçireceği dakikalarını, binasının 15. Katında bulunan dairesinin oldukça geniş bir alana yayılan manzarasını izleyerek geçirdi. Hemen hemen her isyancı (Onlara bu ismi takmayı uygun görmüştü, nasıl olsa televizyondaki gözlüklü budala da onlara bu ismi takacak ve hepsini öldürecekti. Anlam karmaşasının gereği yoktu.) ilk başta arabalarını alıp sokaklara dökülmüş ve kısa süre sonra trafiğin bir gıdım bile ilerlemediğini fark etmişlerdi. Suçlu sayıldıklarını ve ölüme mahkum edildiklerini cep telefonları ve internet aracılığıyla saniyeler içinde öğrendiklerinde ise içlerini derin bir panik duygusu kaplamış olmalıydı. Cadde üzerindeki her bir marketin, silah dükkanının, motorsiklet ve bisiklet satıcısının camları kırılmış ve yağmalanmıştı. Alice ağlamak, bağırmak, onlara ne kadar aptal olduklarını haykırmak istiyordu ama tek başına bu düzeni değiştiremezdi. En azından şu anda değiştiremezdi… Yan komşusunu ve iki ufak çocuğunu, sokaktaki diğer herkesi birer ölü olarak düşünmek şimdilik ona duygularını bastırma olanağı sağlıyordu. Bu önemliydi çünkü duyguları ile hareket eden herkes ölmüştü bile.

Sokaklarda meşaleler yakılmıştı. Sinirle güldü. İsyanın vazgeçilmez ve değişmez sembolü meşaleler… Hem de sokak lambalarının hemen hemen hepsi hala çalışır vaziyetteyken…

“O kadar aptalsınız ki...” Dünya liderleri ne istiyorsa onu yapıyorlardı. Panikle sokağa çıkıp her yeri yağmalıyor, sonra da nereye olduğuna bile karar vermeden veya önemsemeden kaçmaya çalışıyorlardı. Her birinin elinde cep telefonu ve derilerinin altına yerleştirilmiş kablosuz internet erişim çipleri vardı. AO’nun tek yapması gereken, bilgisayarlarını açıp harita üzerinden kırmızı noktaları izlemekti.
Alice, düşündükçe beynine komplo teorileri hücum etmeye başladı. Yoksa 50’lerde devrim gibi gösterilen kablosuz internet çiplerinin üretim amacı bu muydu? O dönemleri hatırlamaya çalıştı. Kendi kablosuz ağ cihazını takan doktor, ona kendi imkanları ile çıkarmaya çalışmamasını defalarca tembih etmişti. Cihaz, sol el bileğinde ana damara çok yakında duruyordu ve ancak genel bir cerrah onu oradan vücuda zarar vermeden çıkarabilirdi. Bu saçmalıktı… Pek ala bu çipler vücudun en gereksiz yerlerine de takılabilirdi ama kimse bunu sorgulamamıştı bile. “Hepimiz, ben de dahil birer koyunuz.” Diye düşünmekten kendini alamadı.

Helikopterin pervanelerinden gelen derin ses irkilmesine sebep oldu. Vücuduna gelen titremeyi bastırdı ve cep telefonunu şarjdan çıkardı. Dolabından üzerine giyebileceği kalın bir şeyler aldı ve kapısına doğru yöneldi. Çeşitli boyutlarda ve çeşitli mekanizmalara sahip kilitleri bir bir açtı ve çıkmadan önce koridora son bir kez göz attı. Çıt bile çıkmıyordu. Hayalet bir binada gibiydi. Asansörü kullanmaya cesaret edemedi. “Ya elektrik kesilirse ve ben burada sonsuza kadar mahsur kalırsam?” Deyip kendi kendine güldü. Bina o kadar boştu ki olası bir asansörde kalma durumunda açlıktan ölmesi daha muhtemeldi. En basit dürtülerinin bile bu kadar ölümcül sonuçları olabileceği bir dünyaya adım attığını bu düşünce ile birlikte idrak etti ve kararlı bir şekilde merdivenlere yöneldi. Dikkatli olacaktı… Dikkatli olmalıydı. Yedi kat merdivenleri kullanmak onu o kadar da yormazdı ne de olsa…

Yordu… 22. katın merdivenlerini de çıktıktan sonra nefesi kesilmiş, terlemiş ve bitap düşmüştü. Apartmanındaki oldukça sosyal olan birkaç insan buraya sık sık hava almak ve sohbet etmek için geldiği için çatıya açılan demir kapı kilitli değildi. Kapıyı araladı ve helikopteri pervaneleri çalışır ve her an uçmaya hazır bir şekilde beklerken buldu. Kapı açıldığı anda ellerinde uzun namlulu silahlar tutan AO askerleri, helikopterden fırlayıp ona doğru hızlı bir şekilde koştular.

“Kimlik lütfen hanımefendi!” Siyah maskesinden yüzü görünmeyen ve Alice’in hemen hemen iki katı olan askerin sesi tek düzeydi ama bir numara yapacak olursa veya ona verilen isimde bir kimlik çıkarmazsa, Alice’i oracıkta öldürecek kararlılığa sahipti. Kalbi pır pır atarken sol elini askerin elindeki cihaza doğru tuttu ve ekranda yanıp sönen ışık içerisinde kendi adını görünce derin bir oh çekti. Kendi ismini görünce bu kadar sevineceği aklının ucundan bile geçmezdi.

Helikoptere bindiğinde her iki yanına oldukça yapılı askerler oturdu ve ellerindeki uzun namlulu silahlarla dikkatli bir şekilde nöbet tutmaya başladılar. Bir şeyler söylemeye çalıştıysa da pervanenin sesinden anlaşılmıyordu. Eline verilen kulaklığı minnetle kabul etti ve el yatkınlığı ile konuşma düğmesini aktif etti.

“Seni gönderdiklerine inanamıyorum!” dedi. Pilotu tanımıştı. 5 yıl önce çıktıkları Ay seferinde birlikte çalışmışlardı. Görevleri de oldukça zengin olan dünyaca ünlü iş adamlarının çocuklarından oluşan bir gruba, Ay üzerinde yapılan yeni tesisleri gezdirmekti.

Pilot gülümsedi, eline başına götürüp selam verdi ve hiçbir şey söylemeden ön paneldeki düğmelere dokunmaya başladı. Helikopter havalanıp çatı katını terk etti. Yaklaşık bir dakika sonra, Alice camdan ışıkları ve manzarayı seyrederken garip bir ses duydu. Sağ tarafındaki AO askerinin başının öne düştüğünü fark etti. Pilota bakmaya çalıştı ama o sırada derin bir sarsıntı geçiren helikopterin burnunu düzeltmeye çalışıyordu. Camdan baktığında aracın sol yanından çıkan dumanları gözleri büyüyerek fark etti. Zorunlu inişe geçmişlerdi. Her taraflarında uzun binalar vardı ve buraya iniş hemen hemen imkansızdı. Tek çareleri az ileride bulunan nehirdi fakat Nasa’daki simülasyonlardan edindiği bilgilere bakılacak olursa oradan kurtulma şansları da pek fazla değildi. Solunda duran AO askeri seri bir hareketlerle sağına geçti ve kapıyı aralayıp silahını dışarı çıkardı. Birkaç el ateş etti fakat karşılık gelmedi. Gelmemesi de çok normaldi. Her kim ateş ettiyse, zaten yakında düşecek olan bir helikopter için yerlerini belli etmeye değmezdi. Helikopter sallanarak irtifa kaybetmeye devam etti. Duman giderek artıyordu. İki bina arasından ustaca geçtiler ve alçak bir binanın üzerini de hafifçe sıyırdılar fakat sonunda nehrin yakınına gelmişlerdi. Bu noktada arka pervane helikopterden gürültüyle koptu ve helikopter kendi etrafında deli gibi dönerek nehrin serin sularına çakıldı.

Alice şoktaydı ve öylece yatıp ölümü kucaklamak istiyordu. Fakat bilinçaltı buna izin vermedi. O bunun için eğitilmişti. “10 saniye” diye düşündü… Sular tamamen aracın içine dolup tonlarca ağırlıktaki metali dibe doğru çekmeden önce ancak 10 saniyesi vardı… Herhangi bir yerinin kanayıp kanamadığını kontrol etmek için vakit bile yoktu.

Kemerini çıkarıp aracın içine inanılmaz bir hızla dolmaya başlayan suların arasından hızla yürüdü. Ölü AO askerinin üzerinden atlayıp Pilotun ( Bir türlü ismini hatırlayamıyordu.) kemerini çözdü ve bu sırada suyun, dizlerinin üzerine kadar geldiğini fark etti. Nabzını yoklayacak vakti yoktu, sadece hayatta olmasını umut ediyordu. Koltuğun altına uzanıp can yeleğini çakardı ve kendi üzerine geçirdi. Sular göğüs hizasına ulaşmışken bir elini omzunun altından adama doladı ve AO askerinin ateş etmek için araladığı kapıdan kendini dışarı attı. Suyun soğukluğu vücuduna derin bir titreme yayılmasına sebep oldu fakat pilotun güçsüz bir sesle inlemesi içini ısıttı ve devam etmek için ona güç verdi. Nehrin suları oldukça hızlı bir şekilde akarken can havliyle kendini ve ona tutunmuş olan adamı kıyıya çekmeye çalıştı. Yaklaşık bir saatlik bir çırpınıştan sonra bitap düşmüş bir halde kıyıya çıktığında bilinçaltı vücudunun kontrolünü Alice’e geri bahşetti. Ciğerleri yanıyor ve midesi yuttuğu sulardan dolayı spazmlar geçiriyordu. Kollarında ve bacaklarında bir gıdım enerji kalmamıştı. Bilinçsiz bir şekilde yerde yatan adama son bir kez baktı. Nefes alıp veriyordu ve bu kadarı yeter de artardı bile. Pilotun yanına kıvrıldı ve gözlerini kapattı…

---o---
Başlık: Ynt: Yarın - III. Bölüm
Gönderen: mit - 25 Ekim 2015, 21:30:08
Yayınlanmasının üzerinden tam 1 ay geçmeden şu bölüme bir yorum yapsam iyi olacak galiba artık :P Bu seferki biraz geçiş bölümü tadında olduğundan öncekilere nazaran o kadar ilginç gelmedi bana. Evet, helikopterde yaşanan bir aksiyon sahnesi var olmasına var ama o kısmı çok iyi yazıya aktaramamışsın gibi geldi bana. Neden dersen helikopterin vurulduğunu ve irtifa kaybetmeye başladığını çok geç idrak edebildim.

Alıntı
Yaklaşık bir dakika sonra, Alice camdan ışıkları ve manzarayı seyrederken garip bir ses duydu. Sağ tarafındaki AO askerinin başının öne düştüğünü fark etti. Pilota bakmaya çalıştı ama o sırada derin bir sarsıntı geçiren helikopterin burnunu düzeltmeye çalışıyordu. Camdan baktığında aracın sol yanından çıkan dumanları gözleri büyüyerek fark etti.

Uçan bir araç darbe aldığında, hele ki dumanlar çıkarmasını gerektirecek bir hasara uğradığında bütün helikopterin sarsılması gerekmez mi? Alice'in yanındaki askerin başı öne düşüyor, sanki birden uyumuş gibi... ONDAN SONRA pilotun sarsıntı geçiren helikopteri düzeltmeye çalıştığını görüyoruz ama bizim hatun hiçbir sarsıntı geçirmeden, sanki manzaraya dışarıdan bakıyormuş gibi sarsılmadan etmeden oturmaya ve etrafında olanları seyretmeye devam ediyor :) O noktada inandırıcılığını feci yitirdi bu bölüm gözümde.

Gene olumsuz bir yorum yaptım... Hatta yazmaya başladığından beri hep olumsuz eleştiri yapıyorum galiba, kusura bakma lütfen. Niyetimin seni yazmaktan soğutmak olmadığını bilecek kadar iyi tanıyorsun artık beni. Devamını bekliyorum :)