Kayıp Rıhtım Arşiv Forum

Kurgu Güncesi => Kurgu İskelesi => Konuyu başlatan: Baal Adramelech - 26 Mayıs 2008, 23:42:50

Başlık: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (11. Bölüm!)
Gönderen: Baal Adramelech - 26 Mayıs 2008, 23:42:50
Gecenin bekçilerini foruma koyana kadar bununla oyalanın :) Ona ağırlık verdiğim için bölümler eskisine nazaran daha yavaş gelecek. Ayrıca Bu ilk bölüm sadece Alev Mıızrağı ve Yaratılış Efsanelerini anlatır, tüm hikaye şiir olarak gitmeyecek ;) İkinci bir değişiklik ise her bölüme resim koymayacağım, sadece bazı çok özel bölümlere resimler ekleyeceğim, neyse iyi okumalar :D

Bölüm 1 – Alev Mızrağı

Karanlığın içinde ağlarken,
Gelmiş o, izlemiş beni.
Biliyormuş meğerse gizi,
Sonra almış ve getirmiş beni.

O gün bana dedikti gel,
Hala karanlıktaydık ama ateşi,
Yol gösterdi bana,
Bende onun yönüne çömeldim.

O gün bana şarkısını söyledi,
O karanlıkta bir ışıktı,
O soğukta umuttu,
Ve ben o gün âşık oldum ona.

Bana öğretti her şeyi,
Artık yaratıcıya karşı kalmadı sevgi,
O bana gösterdi gerçeği,
Ve karanlığa sürülme sebebini.

Sonra bana büyüyü öğretti,
O karanlık gücü ve bilgiyi,
O gün bana o karanlıkta bir mızrak verdi,
Bana o korkuda durmayı öğretti.

Işık hiç doğmadı,
Hep karanlıktaydım,
Hiç uyuyamadım,
Rüyalarımda hep o vardı.

Sonunda beynimde bir ses duydum,
“Seni süren, sana cenneti vaat ediyor” dedi,
“Büyüyü bırak” dedi,
“Karanlık tüm şeyleri terk et” dedi

Ben istemedim bunu,
Aşkımla rahat ve mutluydum,
Kurbanlarımı gözümün önüne getirdi “o”,
Kurbanlarımın acısını çektirdi “o”.

O gün bana intikam yemini ettirdi aşkım,
Beni o gün lanetledi benim canım,
Ki şimdi ondan arı düştüm,
Lanet ayırdı bizi.

Bana dayanılmazı tattırdı “o”,
Sessizce ağladım yine,
Bilinmezi tattım o gece,
Bilinmeyenleri yaşadım o anda.

Sonra ışık hiç batmadı,
Hep aydınlıktaydım,
Hiç uyuyamazdım,
Önüme hep o vardı.

Ben sessizce ağladıkça,
O beni avuttu,
Ancak anlamıştım ki,
O beni sevmiyordu.

Beni sadece kullandığını fark ettim,
Beni “o”ndan uzaklaştırmak için,
Kullandı beni hep,
Ben bunu anlayana dek...

Sonunda ona bunu söyledim,
O inkâr etse de onu dinlemedim,
O gün mızrağımı kalbine sapladım,
O gün mızrağım alev oldu.

O öldü,
Bende onunla öldüm,
“O” bana bunun karşılığında hediye verdi,
Ve Üç oğlum oldu böylelikle.

Birinci beyaz gözlüydü, ona Eon dedim,
İkinci güçlüydü, ona Suggvua dedim,
Üçüncüsü çelimsizdi, onu Adém dedim,
Böylelikle soyum gelişti,
Böylelikle alev mızrağını sakladım.

Not: Üçüncü olarak pleasant'dan ondan istediğim şeyi bir an önce yapmasını diliyorum ;D yoksa bu hikayede de hiç bir şey açıklığa kavuşmayacak ;D ;D
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (Bölüm 1!)
Gönderen: Lucilla Clarté - 27 Mayıs 2008, 17:34:53
Evet evet, ilk bölüm bitti ve yeni bi hikayemiz var artık. =P Yeni ve diğeri gibi güzel olcağa benziyo, ilk bölümden yorum yapıyorum ama biliyorum öyle olcak. =P

Bu hikayenin de ayrı bi önemi var benim için bildiğin gibi, o yüzden çabuk çabuk yaz derdim onu da diyemiyorum elimiz mahkum bekliyoruz 2. bölümü o zaman.  :hemk
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (Bölüm 1!)
Gönderen: Michael Evans - 27 Mayıs 2008, 22:30:13
İlk okuduğumda da beğenmiştim, şimdi bir daha okudum yine beğendim yahu  :yup

Devamını bekliyoruz ama öncelik Gecenin Bekçileri'nde :P
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (Bölüm 2!)
Gönderen: Baal Adramelech - 27 Mayıs 2008, 22:48:45
Evet o zaman ikinci bölümü koyayım :)

Bölüm 2 – Sürgündeki

Büyük bir yolculuktan sonra kadın nihayet aradığı yere gelmişti. Elinde Eun stili bir kılıç vardı. Önündeki büyük düzlüğün sonundaki dağların uç noktalarına baktı derin derin. Bir gün o dağlar onun önünde diz çökecekti.

Uzun bir süre sonra tepenin üzerinden indi ve önündeki düzlüğe kurulmuş olan bir köye girdi. Az sayıda insanın yaşadığı oldukça küçük bir yerdi burası.

Birkaç ay sonra Seukha Şövalyeleri arasına katılacaktı kadın. Büyük bir şehirdi ve bu köyden pekte uzakta değildi. O şehirde şövalye olmak bu çevredeki kaosa bakıldığında yapılabilecek tek güzel şeydi.

Hala yıllar önce annesinin ona söylediği şeyler kafasındaydı.

“Neinea, her zaman kaçamazsın kaderinden. Babandan intikamını alman gerekecek elbet.”

O bir Eun’du. Hemde sonunculardandı. Bir kardeşi olduğunu biliyordu ancak çok uzun süre önce ayrılmışardı onlar.

On dokuz yaşındaydı kadın. Bir Eun için olabildiğince küçük bir yaştı bu. Tabi batıdaki büyük Eun Hükümdarlığında yaşayan Eunları bilmezdi o. Büyük bir güce sahipti o. İnce fiziği sayesinde hızlıca hareket edebiliyor ve çoğu işin altından erkeklerden daha iyi kalkıyordu.

Kaos demiştik öyle değil mi? Evet bir kaos götürüyordu ortamı. Son 2 yıldır Sugg Vua kraliçesi çeşitli zulümler çektiriyordu onlara. Halkları yok ediyordu. Çok az güvenli kale kalmıştı. Bu kalelerden biride Seukha’ydı.

Nihayetinde Seukha’ya yolculuğa çıktı. Uzun ve taştan yapılmış bir yolda uzun süre ilerledi. Çok ileride, dağ sıralarının bittiği yerde, hemen dağların kenarına kurulmuş bir şehirdi orası. Neredeyse dağın üç tarafını kaplıyordu.

Sonunda bir şehrin çok yakınlarına geldiğinde, bir han gördü yolda. Tek başına duruyordu orada. Hızlıca oraya yöneldi ve içeri girdi. Hancı ile kısa bir süre konuştuktan sonra odasına geçti ve yatağın kenarına oturdu. Güvensizliğin verdiği bir düşünceyle hançerini yastığının altına yerleştirdi.

Gecenin bir yarısı kâbustan uyandı birden bire. Terlemiş ve yastığını ıslatmıştı baya bir. Korkunç kaderini gördüğü rüyalarından bir kez daha sıyrıldı.

Eunlara Kaderi Görenler derlerdi buralarda. Beyaz gözlerin, uyku sırasında onlara kaderlerindeki şeyleri gösterdiklerini düşünürlerdi.

Kız büyük bir korkuyla ayağa kalktı ve pencerenin kenarındaki tabureye oturdu. Gözleriyle dışarıyı süzüp, tüm gece uyanık kaldı…

Sabah kendini yatakta buldu. Gece içi geçmiş olmalıydı herhalde. Her ne kadar yatıp uyumak daha tatlı gelse de kalkıp Seukha’ya gitmeliydi. Orada ailesinin intikamını alacaktı Sugg Vua’dan, o intikamı alacak güce sahip olacaktı.

***

Bu bölgeler bilinen en eski tarihten beri bir krallık bayrağı altında toplanamamıştı. Bilinen en eski şehirler bile ayrı ayrı yönetiliyorlar ve hiçbir ortak kral bulunmuyordu. Tabi bunun oluşmasındaki en büyük pay Sugg Vua Klanlarının baskısıydı. Birkaç yüzyıldır çok büyümüştü özellikle klanlar.

Büyük bir hızla tüm Stú bölgesini ele geçirmişlerdi. Dæró Sultanlığı diye bilinen eskinin büyük bir Sultanlığı karşı çıkmaya çalışmış ancak sonunda yıkılmışlardı. Sugg Vua kraliçesi Faéra büyük ordularla yıkmıştı o krallığı, zaten birkaç yüzyıldır hiçbir krallık onların karşısında duramamıştı…

Efsaneye göre Kraliçe tamamen ölümsüzmüş. İlk Sugg Vua olan kişinin karısıymış zamanında. Bu ölümsüzlüğü, onun kanında yıkanarak kazanmış söylencelere göre ve asla tatmayacakmış ölümü…
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (Bölüm 2!)
Gönderen: vampireLLa - 28 Mayıs 2008, 12:49:17
anaaam başladık sonunda 2. sezona oleyy :D :D ... ilk bölümdeki şiiiri zaten cok beğenmiştik yiğitcim biliosun onu geçip ikiye atlıyorum... cok seviom anam ben bu Faéra'yı (nie acaba :P yok yok ondan değil cani ya o bakımdan anladın sen onu) şimdi bi kaç bölüm anladığım kadarıyla böle betimlemelerle işte ne biliim olan bitenle geçmişte ne olduğuyla falan mı gidicek yoksa arada losttaki gibi flashback mi koycan :D (ya msnede giremiom ki ordan yazam :P ) he artıı yiğit sen bana bişi demiştin ama o bişiyi burda tam zıttı olaraktan yazmısın .. şimdi benim kafam karıştı o öyle mi bölemi şaşırtma maksatlımı yazdın yoksa bastan öleydide sonradan kör hikayeci ile bişiden dolayımı öle oldu ... cok acıklayıcı oldum demi :zuha (spoiler vermedim umarım :P )  bölümler gene cok iyi bu sefer sezon iki diye olaylar gelişicek diye bölümler 1,5 word sayfasının altına düşmez umarım :P neyse canımcım gene cok güzel olmuş ... 3.yü bekliyorum
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (Bölüm 2!)
Gönderen: Baal Adramelech - 28 Mayıs 2008, 16:34:23
O şey öyle ama öyle kolay kolay olacak bir şey değil :D o yüzden bekle ve gör diyorum sadece ;) ;D
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (Bölüm 2!)
Gönderen: vampireLLa - 29 Mayıs 2008, 11:16:29
bööö cok kötüsün yaa :hemk :P
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (Bölüm 3!)
Gönderen: Baal Adramelech - 31 Mayıs 2008, 10:06:12
biliyorum ;D

Bölüm 3 – Seukha’da

Büyük bir istek ve cesaretle, şehrin taş kapısından girdi. Büyük taş binaların oluşturduğu bir taş çemberinin ortasındaki süs havuzuna bakıyordu. Yıllarca Sugg Vua akınlarıyla karşı karşıya gelmelerine karşın, halklarını sürekli mutlu etmeye çalışmışlardı. Çok uzun zaman önce buralarda kurulmuş Sultanlığın torunları olduklarını düşünüyorlardı.

Zaten değişik bir dine tapıyor ve bu dini her şeyden çok mimaride göze çarpıyordu. Uzun minareler, değişik bir tür açık kahverengimsi taşlardan yapılmış binalar ve her türden insanın bulunabildiği bir pazar alanıyla tam bir ticaret ülkesini çağrıştırıyordu. Tabi yıllar önce yapılmış –hatta ta sultanlık zamanında kurulmuş olan ve şehre tepeden bakan- bir tapınak, içinde yanan alevlerle, büyük bir görkem taşıyordu.

Askerler sürekli bir yerlere koşturuyor, bir yerlere yetişmeye çalışıyorlardı. Bir kaçının gözünden Eun olduklarını anladı. Çoğu ise yerli halk gibi kara gözlü ve tenliydi. Askerlerin nereye koşturduklarını anlamak için kulak kabartacakken önünden bir şövalye geçti.

Uzun yıllar boyunca Şövalyeler hep kadınlar arasından seçildiler. Çünkü onlar bazı durumlarda daha çeviktiler ve kıvraktılar. Efsanelere göre, Sultanlık ilk kurulduğunda büyük bir savaşta kadınlar sayesinde yenilmiş Sugg Vua. Bu sayede kadınlar hala büyük hürmet görürler orada.

Neinea, gözünü şövalyeden almayı başardığında sokakta ilerlemeye başladı…

***

3 ay sonra

Neinea içinde bulunduğu zırh ile inanılmaz bir çevikliğe sahip bir şekilde surdan atladı. Suug Vua askerleri büyük bir dehşetle oradan kaçmaya başladılar. Neinea onlar arasında dehşet verici bir isimdi çünkü. Sadece 3 akın olmuştu ama Sugg Vua ondan çok korkardı.Kısa sürede çok işler başarmıştı çünkü.

Hızla kılıçlarını savurdu ve Sugg Vua’nın kalın zırhını deldi. Adam hızlı bir şekilde ölmüştü. Hemen ilerledi ve bir başka askerin yanına geldi.

“Dhaer? Durumun nasıl?”

Bir yandan savaşırken, sırt sırta bir şekilde konuşmaya başladılar. İkisi de çok yorgun olmasına karşın şehri savunmaları gerektiğini biliyorlardı.

“Senden iyi sanırım” dedi, bacağındaki yaraya bakara.

“Önemli bir şey değil, zamanla o da geçer” dedi Neinea ve kılıcını sapladı Suug Vua askerine.



Savaş tam olarak 2 gün sürdü durmaksızın. Sugg Vua’nın 4 senedir yaptığı en büyük akındı bu. Karanlık, gücünü tam olarak belli etmişti artık. Çok daha fazlası vardı elbette. Ancak sadece bu kadarını gösteriyordu…


Neinea yenilgiyi kabullenmek üzereydi. Etrafında bir asker bile göremiyordu ve artık Sugg Vua gerçekten kazanmış gibiydi. O sırada Neinea, daha önce hiç fark etmediği bir şeyi fark etti. Kılıcının üzerinde bir yazı vardı.

“Et Sibrus Seabreus”

Neinea bunu okuduğunu anda bir kıyamet koptu. Etrafındaki her kez sanki serçe itilmiş gibi yere yığıldılar. O sırada hiç görülmedik bir şey görüldü ve bedenlerden ayrılan ruhlar görüldü. Havaya karıştılar ve yok oldular.

Neinea ise yaptığı şeye dayanamadı. Korkunç bir güçsüzlük ve mide bulantısı sonrasında yere yığıldı. Sanki bu dünyada onun için bir şey kalmamıştı…
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (Bölüm 3!)
Gönderen: Lucilla Clarté - 10 Haziran 2008, 23:24:09
Sen at ikinci plana hikayemi. :hemk Ama olsun ben meraktan ölsem de hikayemin yeri ayrı bende, Neinea'mı bekliyorum hala. :P
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (Bölüm 3!)
Gönderen: Baal Adramelech - 11 Haziran 2008, 13:09:41
canım bazı sebeplerden dolayı yazmış olsamda, buraya koymayacağım bir süre hikayeyi, zaten ne yapıp yapmayacağım belli olacak, ona göre bakarız artık. İki plana attığım filan yok...
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (Bölüm 4!)
Gönderen: Baal Adramelech - 17 Haziran 2008, 12:39:34
4. Bölüm – Kör Hikâyeci

Savaş bittikten 3 Saat Sonra

Büyük bir yorgunlukla ayağa kalktı Neinea. Etrafında bir çember şeklinde Sugg Vua askerleri vardı. Hepsi büyük bir dehşet ifadesiyle yere yığılmışlardı. Hepsi ölmüşlerdi. Neinea bu kadar güçlü olduğuna inanamadı. Büyü yapmıştı! Ama nasıl?

O daha bunları düşünürken bir adam gördü kalenin kapısında. Etrafta binlerce ölü varken ve hayatta kalan askerler cesetleri taşırken o, kırılmış kapının tahtaları üzerinde oturuyordu. Sanki hiçbir şey olmamışçasına gülüyor, karşısından geçen insanlarla konuşuyordu. Sanki savaş olmamış gibi davranıyordu.

Neinea ayağa kalktığında, uyuşmuş bacaklarını hayata döndürdükten sonra, yavaş yavaş o adama doğru yürüdü. Neden oraya gittiğini bilmiyordu. Sadece oraya gitmesi gerektiğini hissediyordu ve içgüdüsüyle oraya gitti.

Adamın karşısına geldiğinde gözündeki sargıyı fark etti. Adam kördü. Ancak adam elini kaldırdı ve Neinea’nın elini tuttu. O bu dünyayı gözü açıklardan daha iyi görüyordu.

“Aaaaa” dedi, “Bir Eun! Ben gençken Eunlar bu diyarda yaşarlardı. Sugg Vua geldiğinde onlar kaçtılar. Onların her şeyi insanlara örnek oldu. Öyle ki insanları Eunlardan ayırmak zor oldu bir süre sonra.”

Neinea ne diyeceğini bilmeden elini çekti ve adamın karşısına oturdu.

“Bana anlatacağınız bir şey mi var?”

Adamın yüzünde bir gülümseme ifadesi yayıldı. Kısa bir süre düşündü ve sonunda cevapladı.

“Hayır, şimdi yok ama zaman geldiğinde olacak.”

Neinea ayağa kalktı ve görüşürüz diyip oradan ayrıldı. Şehrin içine girip Sugg Vua’nın alan ettiği saraya doğru ilerledi. Sugg Vua yenilmiş olsa da, çok az kişi kalmıştı şehirde. Artık kimse kalmamıştı bile denilebilir.

Büyük bir hızla sarayın kapısından girdi ve çember şeklinde duran muhafızların arasından geçip yerdeki cesede baka kaldı. Seukha Kralı ölmüştü…

***

Adamlardan biri gayet sert bir tonla bağırdı.

“Kurallar gayet açık, kraliyet soyunun tükenmesi halinde şövalyelerden biri tahta geçer!”

“İyide hiç şövalye kalmadı ki!”

O sırada büyük kapı sert bir şekilde açıldı ve içeri kanlı zırhıyla Neinea girdi. Arkasından vuran ışık onu adeta bir tanrıça gibi gösteriyordu.

“Ben varım!”
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (Bölüm 4!)
Gönderen: Lucilla Clarté - 17 Haziran 2008, 14:47:32
Aman Tanrım tahta mı geçiyo Neinea. :P Yalnız gariptir ki bu kadar ara vermiş olmana rağmen hala aynı şekilde merak ettirtebiliyosun beni. :P

Ellerine sağlık Yiğitim, devam. :klp
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (Ara Bölüm!)
Gönderen: Baal Adramelech - 17 Haziran 2008, 15:53:17
Ara Bölüm – Doğu Kıtasının Geçmişi

Denir ki, doğu kıtalarının hikâyesi Denizci ile başlar. Denizci, Sugg Vua kraliçesi tarafından boğazı kesildikten sonra ölmemiştir. Sesini kaybetse de elindeki Alev Mızrağıyla yıllarca Kraliçeyi arayıp, onu öldürmek için tüm kıtayı geçmiştir. Denizci, tıpkı Sugg Vua kraliçesi gibi ölümsüzdür. Tanrının onlara verdiği bir ödüldür bu.

Ancak Denizci onu bulamaz ve şimdilerde Seukha şehrinin kurulduğu yere gelir. Böylelikle Doğu kıtasındaki ilk yerleşimler kurulmaya başlanır. Seukha şehri yükselirken, Suadhre şehri de yükselir ve büyük bir orduyla pek çok şehri ve Seukha şehrini ele geçirirler. İşte böylelikle Dæró Sultanlığı kurulmuş olur. Ancak Denizci, mızrağını alır ve oradan kaçar. Çünkü kuzeyde Sugg Vua Kraliçesi Faéra’nın yaşadığına dair söylentiler duymuştur.

3 aylık uzun bir yolculuğun sonunda Faéra’nın yaşadığı kenti bulur ve oraya gizlice girer Denizci. Faéra’ya iyice yaklaşır ve mızrağı saplamak üzeredir, tam saplayacakken bir ses duyulur gökten.

“Sen, daha onun ölüm zamanı gelmedi! Şimdi elindeki şeytan dölünden olan silahı bırak ve af dile!”

Tanrı ilk defa işlere karışmıştır. Çünkü bu ölümsüzlerin birbirini öldürmesi kesinlikle yasaklanmış bir şeydir. Böylelikle Faéra onu görür ve Alev mızrağını alır. Güzelliği ile Denizcinin kalbini bir kez daha çalar ve sonra, onu öldüremeyeceğini bildiği için gözlerini çıkarır.

Böylelikle, Denizci tüm gücünü kaybeder ve yıllar boyu denizlerde yolculuklara çıkar. Pek çok yer görür ancak artık o eski günlerinden bir farkı kalmamıştır. O denizci, Kör Hikayeci adıyla, gittiği her yerde farklı hikayeler anlatır…
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (Ara Bölüm!)
Gönderen: vampireLLa - 17 Haziran 2008, 16:01:43
ooy oyyy bak sen şu Faéra'ya :D Neinea'da baya iş var ha :P neler olcak bakalım ... süper gidiyo yiğitcim gene uzun ara verdin ama gene başladık sanırım koymaya artı bunlar 1,5 word sayfası tuttumu :P
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (Ara Bölüm!)
Gönderen: Baal Adramelech - 17 Haziran 2008, 16:03:14
sonuncusu tutmadı ;D ara bölümler o uzunlukta olmayacak ;)
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (Ara Bölüm!)
Gönderen: Michael Evans - 20 Haziran 2008, 14:12:11
Baştan yeniden okudum. 1. sezonla karşılaştırıldığında hikayenin ne kadar gelişmiş olduğunu görmemek elde değil yani. Süper gidiyor. Betimlemeler ve olayları bağlama gücü kesinlikle artmış.

Devamını bekliyoruz. =)
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (5. Bölüm!)
Gönderen: Baal Adramelech - 24 Haziran 2008, 15:14:48
Buyrun o zaman =)

5. Bölüm – Yükseliş

Ordular toplanmış, yeni bir sefer için hazırlıklara başlanmıştı. Uzun süredir görülmüş nadir büyük ordulardan biriydi bu. Yavaş yavaş çürümekte olan Doğu kıtası için bir umuttu. On üç gün önce güneydeki iki kenti de –Neidh ve Nudher- almış ve Suadhre’yi almak üzere yolculuğa çıkmışlardı. Bugün, savaş vardı.

Bu savaşın asıl amacı, Sugg Vua’ya karşı direnmeye çalışan altı kaleyi bir çatıda toplamak ve bu sayede Sugg Vua’yı yok etmek adına bir ordu toplamaktı. Neyse ki çok kan dökülmemişti, çünkü yorgunluktan bitap düşmüş askerler, teslim olmuş ve ülkelerini teslim etmişlerdi. Bu sayede, şimdi, herkes daha huzurlu bir şekilde yaşıyordu. Sugg Vua, uzun zamandır saldırmamıştı. Kraliçenin bir şeyler tasarladığı belliydi.

Suadhre kuşatılmış ve alınmasına az bir zaman kalmıştı. Elçi, içeri gönderilmiş ve teslim olmaları üzerine uyarılmışlardı. Elçi geri döndüğünde işlerin hiçte istedikleri gibi gitmediğini anladılar. Suadhre, teslim olmuyordu.

Savaş hazırlıkları başlarken, kuzey batıdan gelen bir ordu görüldü. Ordunun önünden bir atlı geliyordu. Elçi olduğu belli olan bu adam, zırhını giymiş ve savaşa hazırlanmış olan Neinea’ya yaklaştı ve diz çöktü.

“Kraliçem, kralım, Dehrea Kenti hükümdarı, sizin hükmünüzü kabullendiğini söylüyor ve size bunun kanıtı olarak bu orduyu hediye ediyor.”

Neinea orduya baktığına memnun oldu. Kendi ordusuyla birleştiğinde, Suadhre’nin alınması çok da zor olmayacaktı. Ordular bir süre sonra birleştiğinde, artık savaş için son emir verildi. Artık Yedi minareli Suadhre kenti, elindeydi.

***

Bundan yüzlerce kilometre ileride, büyük bir ordu toplanıyordu. Kimse onları fark etmemişti. Kimse onların nereden geldiğini merak etmemişti. Karanlık, güneşi daha yeni yeni kapatıp yok ederken, onlar dehşetli mağaralarından çıktılar.

Uzun ve sert demirlerden kılıçlar dövdüler. Dehşetlerini göstermek için kılıçlarına zehirler sürdüler ki, canlı kalmasın. Pençelerini bilediler. Korku nedir bilmeyenlerdi onlar. İlk Sugg Vua olan kraliçe Faéra’nın soyundan gelenlerdi onlar.

***

“Bir gün dehşetle,
Kızıl güneş girdi dibe,
Nerden geldiği bilinmese de,
Onlar yeniden gelecekler şehre!

O şehir ki halkı yeniden korkacak,
Bir kez daha boğulacak, kanayacak,
Dehşet onları öldürecek,
Son kez büyük bir savaş olacak…”

-Kör Kehanetler: X-I
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (5. Bölüm!)
Gönderen: Michael Evans - 24 Haziran 2008, 16:54:18
İyi bir geçiş bölümü, hikayenin devamı hakkında ipuçları veriyor. Ama yine kısalmaya başladı bu bölümler bak, sinir etme beni :P
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (5. Bölüm!)
Gönderen: vampireLLa - 24 Haziran 2008, 18:24:48
ama evet yaaa emre'ye katılıyorum gene kısalmış..gerçi normaldir cok fazla uğraşınız var.. neyse.. gene cok güzel olmuş ben cok beğendim kısa mısa :P hoş olmuş gene teori falan üretmeye başlıyorum hadi bakalım cıkcaklar mıı :P
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (5. Bölüm!)
Gönderen: Michael Evans - 24 Haziran 2008, 18:32:26
Kasabanın Karanlığı'nda her bölümde -boşlukları sayarsak- 6 sayfa -belki de daha uzun- bölüm yazıyorum. Hepimizin işleri var :P. Sinirlendim :P
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (6. Bölüm!)
Gönderen: Baal Adramelech - 24 Haziran 2008, 19:32:46
6. Bölüm – Kuzeye Yolculuk

“Kraliçem!”

Neinea, sarayın balkonundan şehrine bakıyordu. Şehir o kadar gelişmişti ki, o bile şaşıyordu bazen. Annesinin hayalindeki her şeyi o yapmıştı. Devasa kuleler, binlerce kitabın bulunduğu bir kütüphane… Neinea Krallığı son iki senede çok yer almış ve çok gelişmişti. Gözlerini şehrin üzerinden çekmeden, konuştu.

“Efendim Duras? Bir şey mi vardı?”

Duras, sanki emin değilmiş gibi bir an ağzını açıp kapadı.

“Efendim, şey, Sugg Vua kraliçesinin yeni bir saldırı düzenleyeceğine dair söylentiler geldi. Neadha kentindeki gözlemciler büyük bir hareketlenme tespit etmişler Sugg Vua şehirlerinde.”

Neinea hiç korkmamıştı. Son üç senede gücünü çok geliştirmiş ve yüceleştirmişti. Artık sadece fiziksel olarak değil, ruhsal olarak da kontrol edebiliyordu her şeyi. En sevdiği element ateşti. Zaten ülkesinde Ateş Kraliçesi olarak bilinirdi.

“Ordulara haber verin.” Büyük bir kararı, hızlıca vermişti. “Artık bu Sugg Vua’nın kökünü kazımanın zamanı geldi.”

***

Altı gün sonra, ordular, Başkent Seukha’da toplanmış, Neadha’ya doğru yolculuğa çıkmışlardı. Ordular, özel olarak hazırlanmışlardı, çünkü Sugg Vua toprakları ağır kış iklime sahipti.

“ORDULAAAR! İLERİİİ!”

Bütün komutanlar aynı anda bu emirleri verdiler ve düzenli ordu, hızlıca ilerlemeye başladı. İlerideki Sugg Vua ordusu görülüyordu. Tabi tüm askerler korkuyordu, ama hepsi, en önde atıyla ilerleyen Neinea’ya güveniyordu. Son savaşta nasıl öldürmüştü Sugg Vua klanının tamamını!

Tepenin üzerinden inen ordu, çok ilerideki Sugg Vua’ya yaklaştıkça titredikleri daha belli oluyordu. Güçsüz hissediyorlardı kendilerini. Güçlü ve kaslı, büyük kılıçlı ve zırh bile giymeyen Sugg Vua klanını gördükçe korkuyorlardı.

Bir süre sonra adımlar kesildi ve ordular durdu. Ne olursa olsun devam etmek istemiyorlardı. 6 şehrin 6 komutanı, hızla atlarını sürüp Neinea’nın yanına geldiler.

“Kraliçem, ordu yürümek istemiyor. Sugg Vua ordularından korkuyorlar.”

“Öyleyse onlara benim gücümü geliştirmenin zamanı geldi. Kraliçelerinin gücünü anlarlarsa, korkuları geçecektir.”

Komutanlar ona endişeli gibi baktılar. İnsan oldukları için Eun büyüsünden anlamazlar ve korkarlardı genellikle. Böylelikle, geliştirdiği gücüyle alakalı onlara göstereceği şeyi düşünmeye başladı. Kısa süre sonra, karlar altındaki bu diyara yapılabilecek en güzel şeyi buldu ve uygulamaya koydu.

Atından indi ve gözlerini kapadı. Açtığında, grileşmiş gözleri bembeyaz olmuştu. Ayakları yerden kesildi ve yükselmeye başladı.

“Ey Ordum! Eğer korkuyorsanız gücümü görün! Gücümü görün ki onlardan korkunuz kalmasın! Sizinle birlikte, yenemeyeceğim ordu yoktur!”

Yükseldikçe yükseldi ve ellerini iki yana açtı. Ayaklarını birleştirdi ve bir süre yerden 5-6 metre yükseklikte durdu. Şiddetli kar yağışı hala devam ederken, kraliçe, yavaş yavaş hareket etmeye başladı.

“A Des At’uner, Sei Deis Oes Mesan!”

Sonra hızlı bir şekilde ellerini çarptı önünde. Bir ses küre şeklinde ses dalgası yayıldı kraliçenin etrafında. Kraliçenin olduğu yerden başlayarak, yerdeki karlar erimeye başladı. Gökyüzündeki bulutlar açıldı ve güneş ışığı geldi.

“Ey tanrıça Des, Duy beni doğaya hükmetmemi sağla!”

Kar yağışı uzun bir mesafede durdu. Ufka kadar hiçbir yerde bulut kalmamıştı ve kar, eriyip, pek çok küçüklü büyüklü nehir oluşturmuştu tepeden aşağıya inen. Çimenler çıktı sonra, karların eridiği her toprak parçasından çimenler çıktı. Sonra yavaş yavaş filizler çıktı topraktan.

Hızlıca büyüyüp, ağaçlara dönüştüler. Yavaşça, orman oluştu ve ağaçlar belli aralıklı bir şekilde büyüdüler ve devasa bir orman haline geldi. Sonunda uzamaları durduğunda, güneş ışığının, ağaçların bu uzun haline rağmen yere ulaşabilmesi askerleri şaşırttı.

“Atu Deis, At nei Deis! Doğayı Öldüren, Doğada Ölür!”

Neinea alçaldı ve yere indi. Etrafındaki ormanı izledi bir süre, şu ana kadar denediği en güçlü büyüydü bu. En yüce olanıydı. İlk defa bir tanrının ismiyle büyü yapmıştı. Askerlere döndü ve daha demin korku ile titreyen askerlerinin şimdi umut ile bakmakta olduğunu gördü.

“Ordum! Dinleyin beni! Sizler, burada durun. Orman sizi koruyacaktır. Sugg Vua ordusu geldiğinde, savaş burada olacak ve onları yeneceğiz! Siz Dæró Sultanlığının torunlarısınız, hiçbir şeyden korkmanıza gerek yoktur. Sizler en güçlü olanlarsınız, öldüremeyeceğiniz şey yoktur! Bu gece burada kalın! Ve ağaçların tepelerine saklanın. Yaylarınızı hazır tutun. Onlar geldiğinde, gafil avlayacağız!”
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (6. Bölüm!)
Gönderen: vampireLLa - 24 Haziran 2008, 21:31:08
bide şu yazım hatalarını yapmasaaan :P [tamam tamam cok mükemmelliyetçi takılıyom anladık] hömm neinea yani hesna bana bak anladık ölcezde bari layığıyla öldürün be :P (siparişle ölüm aman ne güzel :P ) höm hesnaya niye diosam :P yiğit sana diyom bi lasombra'ya yakışır bişi yaz be :P neyse gene güzel ama böle daha hararetli hareketli aksiyonu bol, kanı bol şeyler istiyorum (A) KK) anladın sen beni :P
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (6. Bölüm!)
Gönderen: Baal Adramelech - 24 Haziran 2008, 21:39:52
Halledicem irem halledicem merak etme sen :P ;) ;D
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (6. Bölüm!)
Gönderen: vampireLLa - 24 Haziran 2008, 21:42:02
görcezzzz
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (6. Bölüm!)
Gönderen: Lucilla Clarté - 25 Haziran 2008, 11:39:32
Aman Tanrıım. =| Yiğit mükemmel bişe olmuş bu sonuncusu. =| Emre haklı çok çok geliştin yazarken ya.. Devam devam.

Bu arada İrem bişe bilmiyorum ki ben de ya, Yiğit bey söylemiyo. :P

P.s : Uzun bi ara olmaması dileğiyle.. :hemk
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (7. Bölüm!)
Gönderen: Baal Adramelech - 01 Temmuz 2008, 14:25:07
7. Bölüm – Kan Ormanı

Gece geldiğinde bile, açık hava sayesinde askerler gayet mutluydular. Ormanın tepesine, görülmeyecek şekilde tahta platformlar yapmışlar ve düşmanları bekliyorlardı. Sugg Vua Savaş klanının davullarını ve dehşet verici çığlıklarının bu kadar yaklaşmış olması ne kadar korkunç olsa da, Neinea, onlara gereken cesareti verebilmişti.

Komutanlardan biri Neinea’nın yanına geldi o gece usulca. Yaşça ondan daha büyük ve gayet güçlü bir komutandı.

“Kraliçem” dedi ve eğildi “Sizce, onları yenebilecek miyiz?”

Neinea hafifçe gülümsedi. Birkaç saniyelik sessizlikten sonra dilendirici sesiyle şöyle dedi;

“Kazanacağımızdan emin olmasam, bu kadar yolu getirmezdim size. Dehşet ve korku siz insanların kalbine hükmedebilir ama ben bir insan değilim ve dehşetle korku, hiçbir zaman beni kontrol edemeyecek. Duras, korkunu anlıyorum.”

Komutan, kafasını salladı ve arkasını dönüp gitmeye yeltendi. Ancak sanki bir tereddüdü vardı. Söylemek istediği söyleyemiyormuş gibiydi. Sonra cesaretini topladı ve onun önünde durdu. Gözlerinin içine baktı.

“Neinea, sen Suadre’ye geldiğinden beri sana aşığım.”

Bu sözünün idamını bile getirebileceğini biliyordu.

Neinea ile yavaşça yaklaştılar. Öyle    ki dudakları birbirine değinceye dek…

***

Tanrıların Doğuşu

Tek olan, ilk yaratılanı yaratıktan sonra ve ilk yaratılanın oğullarını ve kızını yarattıktan sonra, denen odur ki, yanmış ve külleri Dünyaya saçılmış. O gün, küllerinden beş tane tanrı doğmuş. Tanrıların her biri farklı konularda ustalaşmış. Sonunda her biri birer tane kıta yaratmışlar.

Uneleis, Batı Kıtası diye adlandırılacak olanı yarattı. Orası devasa bir çöl kıtasıydı. Sıcaklığın ve kumların tanrısı olarak bilinir Uneleis. Eun halkı hala ona taparlar ve hala ona hürmet ederler.

Des, Doğu Kıtasını yarattı. Orası verimli toprakların kıtasıydı. Tüm halklar ilk orada yaşadılar. Des, verimliğin ve doğanın tanrıçasıydı. Dehşet verici olabilecek kadar güzel olan her şeyi yaratandı o. Denir ki, Des ve Uneleis, bir gün karşılaşmışlar ve evlenmişler. Böylelikle büyük bir kutlamaya, iki kıta birbirine yaklaştırılmış.

Serus, gizlenmiş şeylerin tanrıçası, batı kıtasınında batısında kalan bir yere, gizli bir kıta inşa etmiş. Oraya Tanrılar meskeni adını vermiş ve zaman içinde Des ile Uneleis oraya yerleşmişler. Kıtanın etrafı bir sisle çevrilmiş ve hiçbir ölümlü oraya yaklaşamamış.

Deor, karşıtlığın tanrısı ise, kuzey kıtasını yaratmış. Buzulların ve karların hüküm sürdüğü kargaşa ortamını... Oraya hiçbir canlı yerleşememiş, hiçbir canlı orada yaşayamamış. Denir ki, ondan önce kıtalarda kış ve gece olmazmış, Ancak Deor, bütün bu kötülüğüyle doğanın karşıtını yaratmış: Kış!

Böylelikle Des ve Uneleis, Tanrılar meskeninden ayrılmışlar ve kendi kıtalarına geçip bir koruyucu kalkanla çevirmişler orayı. Bu kıtalara hiçbir güç giremezmiş. Böylelikle Aesten Çemberi denilen korkuma kalkanı yaratılmış ve Aesten Kıtaları ismini böylece almışlar.

Ancak dehşetle fark edilmiş ki, beşinci kardeşleri, bir ada yaratmış. Aune adını verdiği küçük bir adaymış bu. Denir ki, o, Tek olandan en yüksek gücü alanmış. Böylelikle diğerlerine kolayca hükmünü geçirebilirmiş.

Böylelikle büyü gücünü kullanmış ve diğer tüm tanrıları yok etmiş. Üç tanrının gücü ve yarattıkları, oldukları yerde kalmışlar ancak kış tanrısının gücü tüm dünyaya yayılmış. Böylelikle dünya, kışın gücüyle tanışmış.

Deor, ölmeden önce demiş ki ilk doğanlardan Faéra’ya, “Sen benim Kışımın kar tanesisin, kışımın gücü halkınla beraber olacak”

Des, ölmeden önce demiş ki ilk doğanlardan Denizciye, “Sen benim Doğamın ölümlüsüsün, dehşet seni ele geçirse de, ölümden sonra huzur bulacaksın.”

Uneleis, ölmeden önce demiş ki ilk doğanlardan Eun’a, “Sen benim Çölümün güneşisin, ölüm seni ele nadiren geçirecek, ama geçirdiğinde bile tekrar döneceksin bu dünyaya”

Böylelikle büyüler yapılmış ve yeminler edilmiş. Serus, hiçbir şey yapamadan ölen ilk tanrı olmuş.

Böylelikle hepsini yok eden, Şimdilerde Puslu Kıta olarak tanımlanan en batıdaki kıtadaki tahtına oturmuş. Ona her şeyi gören denir. Ki o her şeyi gördüğünü zanneder.

***

Sabah olduğunda Sugg Vua orduları ormana yeni girmişlerdi. Güneş ışığı onları dehşete düşürmüş olsa da Kraliçenin vermiş olduğu güçle yollarına devam ediyorlardı. Ormana girdiklerinde kılıçlarını çektiler ve yavaşladılar.

Onlar ormana girdiğinde, Neinea’nın ordusu, çoktan hazırlanmış ve Klan savaşçılarını pusuya düşürmek için yerlerine geçmişlerdi. Oklarını almış ve askerlerin etrafını çevirmişlerdi. Sonunda Neinea işareti verdi ve okçular ok yağmuru ile Klan askerlerinin bir kısmını delik deşik ettiler.

Kaçan çok az sayıda Klan askeri, saklandıktan sonra, Neinea ikinci işareti verdi ve kılıçlılar aşağıya atladılar. Neinea ve Duras da atladılar ve dövüşmeye başladılar. Büyük bir hızla ilk adama kılıcını sapladı Neinea ve hızla dövüşmeye devam etti.

Oklarla çoğu düşman öldürülmüş olsa da, devasa ordunun kayda değer bir kısmı hala ormandaydı. Zehirli kılıçlarını vurdukları herkes sanki alev topu çarpmış gibi yanıyorlardı. Korku ortamında, Neinea büyük bir askerle karşı karşıya geldi. Sugg Vua’nın kullandığı yaratıklardan biriydi bu.

Bir dev gibi uzundu. İki bacağı ve iki kolu vardı ancak kambur olduğundan üstüne bir sürücü biniyordu. Tıpkı binilen atlar gibi, bu yaratıklarda binici tarafından kontrol ediyordu. Sadece komutanlar kullanırdı bu yaratıkları. Onlara Sehudh derlerdi.

Neinea, kılıçlarını hızlıca savurdu ve arkasından ona vurmaya çalışan kılıcı durdurdu. Sonrasında zıplayıp birkaç söz mırıldandı.

“Saan kass!”

Sehudh sanki ayağı kaymış gibi düştü ve üzerinde ki komutan yere yığıldı. Neinea hızlıca komutanın üzerine atladı ve kafasını kesti. Sehudh sert bir hareketle kalkmaya çalışırken, Neinea hızlıca boğazını kesiti canavarın ve etrafına baktı.

Ormandaki savaş göz alabildiğince devam ediyordu. Fark etti ki, kazanmaktaydı savaşı. Canavarın üzerinden atladı yere. O anda yer delindi ve Neinea bir boşluğa düştü.

***

Uyandığında, derin bir çukurdaydı. Önünde bir mağara, sonsuzluğa doğru uzanıyordu. Neinea, yavaşça kalktı ve ilerlemeye başladı. Mağara, garip bir şekilde tavandaki deliklerden ışık alıyor ve asla tam bir karanlık olmuyordu.

Sonunda koridorun sonuna ulaştığında şok oldu. Önünde bir heykel vardı. Çok eski olduğu belli olan bu heykel, tepeden vuran bir ışıkla aydınlanıyordu. Heykelin altında, şöyle yazıyordu:

“Des At’uner, eni meus, kass mei nedh”

Neinea yavaşça okudu.

“Tanrıça Des, Toprakta olan, Zamanı büküp hükmeden”

Anlaşılan ondan çok önceleri de birileri buraya gelmişti. Odada ki kemiklerden, çok eskiden buralarda birilerinin yaşadığını anladı. Tavan baktığında, bir duvarın çıkıntılı olarak yukarı uzandığını ve bir deliğe kadar uzandığını fark etti. Delikten, Heykeli aydınlatan ışığın girdiği delikti aynı zamanda.

Neinea, hızla çıkıntıları tutunup tırmanmaya başladı. Buradaki her şeyi arkasında bırakarak, savaş alanına çıktı…
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (7. Bölüm!)
Gönderen: Michael Evans - 01 Temmuz 2008, 15:22:29
Uzun ve masal gibi bir bölüm olmuş. Hoşuma gitti. Hikayeye biraz açıklık geldi. Devam et =)
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (7. Bölüm!)
Gönderen: Lucilla Clarté - 01 Temmuz 2008, 16:09:35
Oh bee diyorum sadece, upuzun çok güzel bi bölüm olmuş. :P Neinea da super bi varlık hani. :P Neyse devam Yiğitcim, çok güzel gidiyo. =)
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (8. Bölüm!)
Gönderen: Baal Adramelech - 02 Temmuz 2008, 12:44:14
Bölüm 8 – Yürüyüş ve Savaş

Neinea, yukarı tırmandığında savaşın çoktan bitmiş olduğunu gördü. Sugg Vua ordusu dağıtılmış, Neinea’nın ordusu kazanmıştı. Cesetlerin yanından geçip komutanlarının yanına doğru ilerledi. Onlar, bir ağacın kenarında, ne yapacaklarını tartışıyorlardı.

“Duras? Orada mısın?” dedi Neinea.

Duras ağacın diğer tarafından geçti ve Neinea’nın yanına geldi.

“Buradayım Kraliçem.” Yüzünde hafif bir utanma ifadesi vardı. Anlaşılan geçen geceyi hatırlamıştı.

Neinea boynundan annesinin verdi kolyeyi çıkardı ve Duras’a uzattı.

“Bundan sonra, Duras benim Kralım ve eşimdir.” Bunu söylerken beyaz yüzünde bir gülümseme yayıldı. Komutanlar şaşkın şaşkın neler olduğuna bakıyorlardı. Sonunda yaşlı bir komutan Neinea’ya doğru ilerledi ve sert bir şekilde öksürdü.

“Efendim, bunu dönüşte yapsanız daha iyi olurdu. Çünkü savaş arifesindeyiz.”

Neinea sert bir şekilde komutana döndü ve kılıcını çekti.

“Sen benim ne yapacağıma karışamazsın. Ben ne güçlere sahibim, senin gibi bir pisliğin söylediklerini dinlemek zorunda değilim.”

***

Ormanın dört bir yanında bağırtılar duyuldu.

“ORDULAAAR! HAZIRLANIIN!”

Neinea’nın ordusu hızla ilerliyordu. Artık sadece bir sonuç adına ilerliyorlardı. Sugg Vua başkenti yok olacak ve Sugg Vuaların hepsi kılıcın soğuk tadını tadacaklardı. Artık, bu savaşa bir son verilmeliydi ve sonsuz buzlar diyarındaki bir savaşla, bu son verilecekti.

Neinea, hızla atına bindi ve ordunun başına geçti her zaman olduğu gibi. Kahverengi atına, siyah bir at eşlik ediyordu. Atın üzerinde, tacıyla etrafa ışıl ışıl bakan Kral Duras vardı.

“Neinea, neler tasarlıyorsun bakalım?”

Neinea atından inmeden hızlıca konuşmaya başladı. Ordu onların arkasında dizilene kadar sözlerini bitirmek gibi bir telaşı vardı.

“Kış diyarına yazı getireceğim Duras. Sugg Vualar bu haftadan sonra artık yaşamayacaklar. Uzun süredir bir saldırıda aldığımız ilk başarı bu. Bu bize cesareti verecek. Cesaretten büyük bir büyü yoktur dünyada.” Sonra yüzü biraz kızardı ve “Aşk hariç…” dedi.

***

10 yıl önce, Seukha

Çamurlu sokakta bir çocuk, elindeki tahta kılıçla, yanındaki arkadaşlarına karşı oyun oynuyordu. Birkaç arkadaşıyla beraber askerlerin yaptıklarını hayal edip gelecekte yapacakları savaşlara karşı kılıçta geliştirmeye çalışıyorlardı kendilerini.

Onlar kararlarını vermişlerdi. Savaşçı olacaklar ve komutan olup Seukha’yı koruyacaklardı. Büyük savaşların olduğu o dönemde, çamurun içinde bu tahta kılıcını sallayan çocuğun babası geri dönmemişti.

Evden bir ses geldi.

“Duras! Yemek hazır!”

Duras büyük bir hızla kılıcı yere bıraktı ve eve doğru koştu. Gücünü biliyordu ve bu güç onu, en yukarıya taşıyacaktı…

***

Neinea hızlıca atını sürdü ve orduyu gezdi. Sesi, ince ve zarif olmasına rağmen gür ve koskoca ormanın her yerinden duyulacak gibi çıkıyordu.

“Ordular! Artık bir son vermenin zamanı geldi! Sonsuz kış diyarına gidiyoruz ve başkentlerini kuşatacağız onların! Bu gece, yıllardır süren Sugg Vua Klanının baskılarını yok edeceğiz ve artık onlar sadece bir hayalden ibaret olacaklar! ONLAR ARTIK KÜL OLACAKLAR!”

Tüm ordu silahlarını büyük bir neşeyle ve coşkuyla kaldırdılar ve naralar atmaya başladılar. Artık herkes, sonun geldiğine ve huzur bulabileceklerine emindiler. Sonrasında Neinea atını ileri sürdü ve Kral Duralsa beraber ilerlemeye başladılar. Bütün ordu, onlarla beraber ilerliyordu.

Ayak sesleri, tüm göğü inletiyordu…

Tam 6 saat sonra yüksek bir tepeye tırmandılar ve ilerideki Sugg Vua Başkentini, Ghread’ı gördüler. Büyük kara kulelerin yanı sıra, devasa çukurlar kazılmıştı. Her ne kadar koruma için yüksek kuleler gerekse de, Sugg Vua Klanları daima yeraltında yaşarlardı.

Şehrin ortasında, büyük bir çukur vardı. Belliydi ki, o çukur, Kraliçe Faéra’ya aitti. Büyüklük tutkusu yüzünden en büyük olanı o almıştı.

Kar yağışı şiddetlendi giderek. Neinea, ordusuna demişti ki, gücünü çok gerekli olmadıkça kullanmayacaktı.

Tam bir gün sonra, inanılmaz karanlığın altında, başkente saldırı başladı…

***

Kuşatma tamamlanmış, duvarsız kent ele geçiriliyordu. Neinea’nın kontrolündeki bu devasa ordu, artık yenilmesi imkânsız bir şekilde tüm şehri alıyordu. Savaşın bir kısmında Neinea ve Duras ayrılmışlardı. Duras, Batıdan saldıracak ordunun başına geçmiş, Neinea ise doğuya gitmişti.

Böylelikle Neinea, saraya hızlıca girdi.

Hızlıca, merdivenlerden inip, sarayın karanlığına bıraktı kendini. Az ilerledikten sonra elini kaldırdı ve fısıldadı.

“Anuu Kesha Deus Sethu”

Elin üstünde bir alev topu oluştu. Sonra bu alev topu üçe ayrılıp etrafında üç ayrı yerde durdu ve bir üçgen oluşturdu. Bu sayede etrafını tam aydınlatan üç tane ışık kaynağına sahip oldu. Merdivenlerden inmesi bitince, önündeki kapıdan devam etti.

Kapıdan az ilerledikten sonra karşısında, karanlıkta sessizce oturan kadını gördü. Neinea’nın o an içinden kılıcını bırakıp ona tapmak geldi. O kadar güzeldi ki! Kimse onun bir Sugg Vua olduğuna inanmazdı.

“Nihayet geldin, kardeşimin torunlarından, Kraliçe Neinea!”

“Kardeşinin torunlarından mı?”

“Elbette Neinea, elbette. Bizler ilk çocuklarız. Babamızın üç evladı... Denizci diye bildiğiniz Adém,  Gizli kalmış olan Eon ve şimdilerde Faéra denilen ama asıl adı Sugvua olan ben.” Yüzümde bir gülümseme yayıldı. “Bizler, ilk olanlarız Neinea, hepinizin anneleri ve babaları. İster inanın ister inanmayın. Bizler ölümsüz olanlarız. Aesten’in ilk gününü görmüş olanlarız biz.”

Neinea ne diyeceğini bilmeden bir şok geçirdi. Gerçektende Alev Mızrağı efsanesindeki ilk çocuklardan biri miydi bu? Ölümsüzlüğünü başka bir şey açıklayamazdı sanırım. Evet, bu oydu!

“Sen, bir başka ölümsüz tarafından öldürülemeyecek olansın. Ölümün benim elimden olacak!”

Hızla kılıcını savurdu ama Faéra kaçtı. Tahtının arkasındaki mağaraya girdi ve karanlıkta kayboldu. Ağlarla kaplı bu mağaraya, Neinea’da hızlıca girdi.

Önünde pek çok yol vardı ve o, nereden gideceğini bilmeden mağarayı dolaştı.

“Neredesin Faéra! Ölüm Günün geldi!” diye bağarmaktan başka bir şey yapamıyordu bu karanlıkta. Cevap ise yankılanıp geldiği için, onu bulamıyordu.

“Buradayım, beni istiyorsan gel ve al!”

Ancak Neinea onu hiç bulamadı. Kısa bir süre daha aradıktan sonra, artık sıkıldı ve onunla alay eden Faéra’yı bırakıp, buruk bir şekilde dışarı çıktı. Nasıl olsa, askerleriyle beraber geri dönecek ve intikamı alacaktı.

Ancak dışarı çıktığında…
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (8. Bölüm!)
Gönderen: vampireLLa - 02 Temmuz 2008, 13:09:57
ooo cok güzel olmuş yaa .. ölümüm yaklaşıo ya neyse :hemk ;D .. uzun uzun yazdıkça cok daha güzel oluyo yiğit verceklerin yazının tadı daha bi belirgin oluyo ben böle uzunkene daha bi cok seviyorum..şimdi kalan 5 bölüm sanırım Faéra ve Neineâ'nın dövüşleri geçmişleri Kör Hikayeci falan onlardan oluşacak... ikisinin düellolarında savasında birebir savasında olayı hemen bitirme uzat dur :D ikiside güçlü ikisinide yapamayacağı şey yok ilk doğanlardan onlar güçlüler betimlemelere falan baya bi yer ver bunlar kavga ederken önemli bi yerde mllet -yada sadece ben- ne olup bittiğini film izler gibi tad almak isterken sen kesersen ııh olmaz :P   neyse son 5 bölüm sanırım hadi bakalım neler olacak..
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (9. Bölüm!)
Gönderen: Baal Adramelech - 02 Temmuz 2008, 17:23:39
Bölüm 9 – Rehin

Ancak dışarı çıktığında, hiç beklemediği bir manzarayla karşılaştı. Neinea, tüm ordusunun yok olduğunu gördü. Artık savaş bitmişti, Sugg Vualar bile çukurlarına çekilmiş, taze insan etinin tadını çıkarıyorlardı.

Ne olursa olsun o kaçmalıydı! O bir Kraliçeydi ve ülkesini korumalıydı!

Şehirden hızlıca çıktı ve Ormana doğru ilerledi. Karlarla kaplı bir ormandı bu. Şehrin çok ilerisinde değildi. Ormana yaklaştığında, Bir adamın sesini duydu.

“Neinea!”

Ormanda, bir çalının arkasında duran Duras’ı fark etti Neinea. Onun yanına geldi ve savaşı anlatmasını istedi.

“Sen gidene kadar her şey iyiydi. Ama sen gidince sanki askerlerimiz güçsüzleşti. Neinea, bak, bu ormanda birkaç yüz adamımız var hala. İstersen tekrar saldırı yapabiliriz.”

“Saçmalama. Birkaç yüz adam yetmez.”

“Direk sarayı hedef alırız?”

“Olmaz. Sen ve adamların, İmparatorluğuma dönüyorsunuz ve oraları koruyacaksınız. İmparatorluğumun başına geçeceksin, ben dönene kadar. Benim Kraliçeyle bir hesabım var.”

Duras onu durdurmadı ve emirlerini yerine getirmek üzere ilerledi.

Neinea ise hızlıca ormandan çıktı ve ilerleyip, karların arasından kara şehre doğru ilerlemeye başladı. Ancak kısa süre sonra, kafasında büyük bir acı hissetti ve bu büyük acıyla bayıldı.

Gözlerini açtığı sırada, bir tahta parçasına bağlanmış, birkaç Sugg Vualı tarafından şehre götürülüyordu. Az önce bayıldığı ormandan pekte uzakta değillerdi. Anlaşılan Eun olması, bayılmasının kısa olmasını sağlamıştı.

Ancak birkaç saniye sonra, Adamlar tahtayı sertçe yere bıraktılar.

“Ne istiyorsun yabancı?” diye sert bir ses duydular.

“O kadını bırakın”

“Hahahahah!” diye bir ağızdan güldüler. Kısa birkaç gürültü bağırış ve kan sıçramasından sonra, Neinea, onu tahtaya bağlayan içlerin çözüldüğünü fark etti. Ayağa kalktığında, o karşısında duruyordu.

Kör Hikâyeci, İlk insan ve Denizci…

Yüzündeki gülümseme dışında birkaç kandamlası da vardı bu sefer. Fısıltıyla söze başladı.

“Evet, kraliçe, artık beni kim olduğumu bildiğine göre, bana sormak istediğin bir şey var mı?” dedi ve yere, karların üzerine çömeldi.

Kraliçede tahta parçasından kurtuldu ve adamın önüne çömeldi.

“Bana anlatacağın bir hikâye var mı?”

“Evet evet, bu sefer sana bir hikaye anlatacağım Neinea. Bu hikâye biz ölümsüzler hakkında. İyice dinle, çünkü yazgındaki şeyi bulacaksın. Bu efsane alev mızrağı efsanesine bağlıdır. Onu bildiğini biliyorum.

Hikâye İlk zamanlarda başlar. Tanrılar yaratıldıktan sonra ve üç ölümsüz çocuk, üç farklı kıtaya yerleştikten sonra, pek çok çocukları oldu ve kendi ırklarını kurdular. Eon, benim abim, Büyük bir Çöl adamıydı. Eun Kıtası ismini o verdi ve Eun ırkı onun çocuklarıdır. Ben denize açıldığımda, o batıdaki puslu kıtaya kaçmıştı ve orada Tanrı Avcısı denilen mızrağı aramıştı. Bu Mızrak esasında bir efsanedir. Alev mızrağından kat kat daha güçlü bir mızrağın efsanesi. Tabi kardeşim bunu yanlış yerde aradı ve sonuç olarak hiçbir yerde bulamadı onu. Sonunda Puslu Kıtaya yerleşti ve orada, son yaşayan tanrıya karşı savaştı. Şimdilerde nerede olduğunu bilemem. Çünkü bin senedir onunla görüşmüyoruz.

Sugvua, veya Faéra, doğu kıtasını seçti ve ilk yerleşimi kurdu. O en güçlü olandı ve en güzelimizdi. Üçkardeş arasındaki tek kadın olmasıyla da alakası vardı tabi. Ancak o kana düşkündü ve çocukları da onlar gibi oldular. Dehşetle savaştılar ve Tanrıtanımaz Eun ırkına karşı, Kışın Tanrısına, Deor’a tapmışlardı. Eun ırkı her ne kadar Uneleis tarafından ödüllendirilmiş olsa da, ona hiçbir zaman tam olarak tapmadılar.

Ben ise, kendi imparatorluğumu kurmuştum. Limanlar imparatorluğuydu. Ak Yelkenleri hala hatırlarım. Alev mızrağı benim elime değdi. Faéra tarafından kesilende bendim. Ancak ölmedim. Beni ve onu öldürebilecek bir tek şey var kızım. Alev Mızrağını bulmalısın.”

Neinea şaşırdı. Ne yani onu da mı öldürecekti?

“Seni de mi öldürmem lazım?”

“Evet, beni, Faéra’yı ve saklanan kardeşimiz olan Eon’u. Ancak böyle rahata erebilirsiniz ve büyük savaşlar biter. Huzur dönemi ancak böyle başlayabilir.” Sonra ufuğa doğru baktı, ona hiç görünmeyen güneşi ararcasına “Belki o zaman bile başlamaz. Ancak en azından bir umut var. Kuzeye git, daha kuzeye. Oradaki dağların altında, aradığın şeyi bulabilirsin belki.”

Neinea sessizce bir süre oturdu. Gözünü kapayıp açtığında, Kör hikâyeci, orada değildi…
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (9. Bölüm!)
Gönderen: vampireLLa - 02 Temmuz 2008, 17:34:34
hömm yani bişi diyemiyorum son bölümlere doğru açık getirilen getirilene :D ben hala düelloyu ve sonucu bekliyorum
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (9. Bölüm!)
Gönderen: Michael Evans - 02 Temmuz 2008, 20:34:43
Eninde sonunda benim karakterim yani Kör Hikayeci de ölecek demek. Tüh :P Neyse umarım huzur içinde yatarım :P

Gerçekten son üç bölüm mükemmelleşti hikaye. Artık bir roman tarzına girdi. İlk bölümlerde sadece olayın heyecanı vardı ama şimdi okuduğun şeyden tat alıyorsun. Bu çok güzel.

Bölüme gelince, Faéra ve Denizci/Kör Hikayeci arasında bir aşk vardı hani, önceki bölümlerde bahsetmiştin. Şimdi kardeş çıktılar. Denizci yalan mı söylüyor? Acaba sırf ölmek istediği için mi, Neinea'ya ilk insan olduğunu söyledi. Ya kafam karıştı :D

Neyse güzel işte, devam et =)
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (9. Bölüm!)
Gönderen: vampireLLa - 02 Temmuz 2008, 20:35:49
eveet emre doğru diyo :D kardeşmiyiz aşık mı :D karar ver :P yoksa akraba ilişkisi gibi bişi mi :P
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (9. Bölüm!)
Gönderen: Baal Adramelech - 02 Temmuz 2008, 20:36:50
nihhahaha :D bi dahaki bölümde açıklıycam, zate bu soruyu soracağınızı bildiğimden yazdığım ilk şey o oldu xD
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (9. Bölüm!)
Gönderen: Lucilla Clarté - 03 Temmuz 2008, 02:03:06
Babamdan azar yedim şu hikayeyi okuyabilmek için <.< Ama neyse değdi problem yok. Senin neler tasarladığını cidden merak ediyorum artık. Neinea'ma bişe olcaksa da gururlu bi şekilde olsun yeter. Hadi 1o. bölüm.
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (9. Bölüm!)
Gönderen: veritaserum - 03 Temmuz 2008, 10:31:11
ofofofofof süpeeerr bayılıyorum bu hikayeye :D ;D

eveet yeni bölüm :P :P
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (10. Bölüm!)
Gönderen: Baal Adramelech - 03 Temmuz 2008, 12:56:49
Bölüm 10 – Mızrak Arayışı

Sonunda özgürdü. Yıllardır istediği şeyin özgürlük olduğunu anlaması uzun sürmemişti. Kendisini anlaması için gereken şeyin bir yolculuk olduğunu, yeni öğrenmişti. Şu anda istediğini yapabilirdi. Batıya gidip, kardeşinin hükümdarlığında yaşayabilirdi veya kendi imparatorluğuna gidip yeni bir savaşa kadar bekleyebilirdi.

Ancak o zor olanı seçmişti. Diğer seçenekleri bekleyecekti, ancak ondan önce zor olanı yapacak ve kuzeye çıkıp Alev Mızrağını bulacaktı. Dehşete son vermek için elinden geleni yapmalıydı ve yapacaktıda. Artık, bu dehşete bir son verecekti. Artık huzuru ilk defa hissedebilecek ve hissettirebilecekti.

Kısa süre sonra ayağa kalktı ve kuzeye doğru yürümeye başladı. Sugg Vua askerlerinin aldığı kılıçlarını aldı, Artık Yolculuğa çıkmaya hazırdı!

***

Birkaç günlük yorucu yolculuktan sonra, bu lanet olasıca buzul ve kış diyarının en kuzeyindeki buzul dağlarının patikalarına tırmanmaya başladı. Buzlar, dağın üstüne kadar çıkıyor olsa da, dağın pek çok yerindeki mağaralar açıkça görülebiliyordu.

Neinea, en yakındaki mağaraya doğru ilerliyordu ki, buzulların üzerindeki bir taşı fark etti. Taş, saydam olan buzun hemen altındaydı. Hızlıca bir göz gezdirdi. Annesini küçükken öğrettiği Eun Alfabesinde yazılardı bunlar. Ne zaman yazıldıklarını anlayamadı ama okumaya başladı yavaşça.

“Des eni sel,
Ye nu yehl,
Kumeral.
Sum tuhl!”

Bu yazı şu anlama geliyordu: “Des Buradaydı, O Burayı Gizledi, Kutsadı. Açıl Kapı!”. Neina bunun hüküm sözcükleri olduğunu anladı. Tanrıça Des veya onun müritlerinden biri tarafından yapılmış olmalıydı. Sesli bir şekilde yazılanları tekrarladı.

Son kelimenin de söylediği anda, dağlar titremeye başladı ve bir yarık açıldı buzda. Önünde uzun bir mağara, sonsuza kadar uzanıyordu.

Mağarada tanımlanamaz bir süre ilerledikten sonra kendini bir yerde buldu. Burası öyle bir yerdi ki, tüm yıldızlar, onun etrafında dönüyordu. Uzayın derinliklerindeydi. Her istediğini görebiliyordu. O, evrenlerin kesiştiği yerdeydi. O karanlıkta bir kadının siluetini gördü. Bir ışık yayıyordu o kadın. Sanki buraları o yönetiyormuşçasına ışık, yıldızların içine işliyor ve onu bırakmamacasına onun etrafında dönüyorlardı. Kadın, Neinea’ya baktı ve gülümsedi. Zarif ve sakin sesiyle “Uyan” dedi.

***

Uyandığında, devasa bir salondaydı. Dehşetli fresklerin bulunduğu bir salondu burası. Çeşitli renklerde boyanmış, eski savaşları anlatan resimlerle doldurulmuştu. Resimlerden pek çok şey anlaşılabilirdi ki, Neinea’nın yaptığı ilk şey ona bakmak oldu.

Resimlerin hikâyesi ilk günden başlıyordu. Üç kardeş vardı. İkisi erkek, diğeri kız. Anlaşıldığı üzere, bunlar bir seçim yapılmak üzere dünyanın üzerine, evrenlerin kesiştiği yere konmuşlardı. Bu sayede, En Çelimsiz olan en batıdakini seçmişti. Beyaz gözlere sahip gururlu savaşçı, çölü seçmişti. Ve Güçlü Kadın, doğuya gitmeyi seçmişti.

Böylelikle kardeşler ayrı düşmüş ve uzun süre birbirlerini görmemişlerdi. Batıdaki, torunlarını yetiştirdikten sonra, tüm limanları kurdu ve geliştirmişti. Böylelikle büyük bir imparatorluğa sahip olmuştu. En doğuya gittiğinde, aslında kardeşi olan Faéra ile karşılaşmıştı. Ancak onu tanımadı ve onunla birlikte oldu.Ancak, Faéra ise onu öldürmeye çalışmıştı. Sonucunda, İlk insan, alev mızrağını almış ve öldürmeye çalışmıştı onu. Ancak başarılı olamayınca, Mızrağı buraya saklamıştı.

Neden başarılı olamadığını bilmiyordu. Orada tamda kesin değildi zaten. Sanki bir güç engellemişti onu.

Neinea, bu yerinde biraz daha gezindi. Merak ettiği şeyler vardı ve bunları birine sormalıydı. Ancak soracak kimse yoktu. Büyük bir çığlık attı.

“Aestera Sepra! Göster kendini Mızrak!”

Böylelikle, salonun ortasında bir heykel belirdi aniden. O, kör hikâyeciye çok benzeyen bir heykeldi. Mızrağı elinde tutuyordu. Büyük salon birden bire titremeye başladı.

Neinea hızlıca atıldı ve mızrağı kaptı. Arkasını dönüp kapıdan geçmek isterken, önünde kör hikâyeci belirdi.

“Zamanı şimdi kızım. Şimdi sapla bana.”

Neinea yapması gereken şeyi yapıp yapmamak arasında kaldı. Ancak yıkılmaya başlamak üzere olan mağaradan bir an önce kaçmalıydı ve hızlı davranmalıydı. Mızrağı iyice kavradı.

“Bunu yapamam!”

Mızrağı beline bağlayıp hızlıca ilerledi ve mağaradan çıkmaya çalıştı. Hızla ilerledi ve sonra mağaradan çıktı. Mağara yıkıldı onun arkasından ve bütün Kış Düzlüğü titredi. Biraz önünde, birkaç tane Sugg Vua askeri duruyordu. Hızlıca mızrağını çıkardı ve en yakındakine sapladı. Sonra etrafında dönüp eğildi ve yerde yuvarlanıp önündeki askere sapladı.

İki askerde yanmaya başladı ve küle döndüler birkaç dakika sonra. Küller rüzgârda uçup gitti.

“Artık, benim önümde durabilecek olan bir kişi daha yoktur!” dedi ve Sugg Vua askerlerinin zırhlarını giyinmeye başladı.


Not: Artık bir Eun Lisanı sözlüğü yarattım. Nihayet =) Artık komposizyon bile yazabilirim Eunca :P ;)
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (10. Bölüm!)
Gönderen: veritaserum - 03 Temmuz 2008, 13:12:38
ahaa bu bölüme bitiyoruummmmmm  :hihi :hihi :hihi (anladın sen onu ;D)  :ole
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (10. Bölüm!)
Gönderen: Michael Evans - 03 Temmuz 2008, 14:16:10
Ben de diyorum, Kör Hikayecinin şimdi ölmemesi gerek diye :P

Güzel bir bölüm elbette, sezon finali öncesi iyi bir geçiş bölümü. Finale hazırlık var ve bazı soruların cevabı veriliyor, aynı zamanda da uzun. Tadından yenmiyor yani :P
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (10. Bölüm!)
Gönderen: vampireLLa - 03 Temmuz 2008, 17:58:07
ııh hömm şey beğenmedim :P ilk defa böle oldu sanırım..yani bn baska bekliyordum yiğit.. tamam kör hikayeciyle olan bağı anladık ama daha net değişik bişi bekliodum ben..gerçi sende demişsin..orasını net değil falan die...neyse ben düelloyu bekliyorum yani 11 ve 12yi....
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (10. Bölüm!)
Gönderen: Lucilla Clarté - 03 Temmuz 2008, 19:45:03
Neineaa :klp Ah benim canım karakterim, aldı sonunda mızrağını da nolcak bakalım. :P

Yiğit bi de şey son bölüm mü olcak 11. bölüm, yoksa 12 de var mı ?
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (10. Bölüm!)
Gönderen: Baal Adramelech - 03 Temmuz 2008, 19:51:30
Orası belli olmaz ama ben 11  bölüm artı bi ara bölüm daha şeklinde düşünüyorum.
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (Bitti!)
Gönderen: Baal Adramelech - 04 Temmuz 2008, 21:54:45
Bölüm 11 – Kül & Alev

Kendi asıl zırhlarının üzerinde giydiği Sugg Vua zırhlarıyla aynı bir Sugg Vua askeri gibi duruyordu. Korkusu büyük olmasına rağmen, yapması gereken şeyden emindi. Sonunda merdivenleri buldu ve ilerledi. Daha önce girdiği hatırladığı merdivenlerden indi ve önünde, yine o tahtta oturan Ulu Kraliçeyi gördü.

Kraliçe buna bir süre baktı ve kim olduğunu hemen anladı.

“Kardeşimin torunlarından Neinea, niye geldin ki buraya tekrar? Beni yenemeyeceğini öğretmedim mi sana?”

Neinea üzerindeki Sugg Vua zırhını çıkardı ve kendi zırhıyla kaldı. Mızrağı hızlı bir şekilde eline alıp birkaç kere tam tur çevirdi eline ve sonra sertçe arkasını yere vurdu. Bir adım attı tehditkârca ve sonra Faéra’nın gözlerine baktı.

“Sen, artık sonun geldi. Artık buradan sağ çıkamayacaksın.”

“Sen mi öldüreceksin beni, küçüğüm?”

“Evet!”

“O zaman gel ve al beni!”

Hızlıca atıldı ve kılıcını çekip Neinea’ya doğru savurdu. Neinea hızlı bir şekilde mızrağı kaldırdı ve blokladı. Ancak o kadar sert vurulmuştu ki, hemen sonrasında bir kaç adım geriye sendeledi ama hemen toparlanıp mızrağının arkasıyla bacağına vurmak istedi.

Faéra ise hızlıca kılıcı ile mızrağa vurdu ve mızrak elinden fırlayıp bir kaç metre geriye düştü. Hızlıca bir kez daha savurdu ve Neinea ondan kaçmaya çalıştı. Ancak Kılıç Neinea’nın kolunu sıyırdı ve birkaç damla kan döküldü. Neinea tüm gücüyle şu sözleri haykırdı sonunda.

“İmonia Desubénâd”

Yer sarsılmaya başladı ve giriş kapısı ile Mağaranın kapısı yıkıldı. Karanlık odada yalnızdılar. Neinea hızlıca hislerine güvendi ve mızrağı buldu. Eun gözleri karanlıkta daha iyi görmesini sağlıyordu. Sugg Vua ise oradan oraya kılıcını savuruyordu sadece, hiçbir şey göremediği için bir tek bunu yapabiliyordu.

“Neredesin pislik Eun?!”

Neinea hızlı bir şekilde mızrağını savurdu ve zıpladı, havada birkaç metre gittikten sonra Faéra’nın tam omuzlarına çıktı ve mızrağı iler kolunu kesti. Sonra geriye atladı ve yere indiğinde şöyle dedi.
 
“Buradayım!”

Faéra’nın kolu yanmaya başladı ilk önce, sonra alev büyün vücuduna yayıldı. Çığlıkları mağarayı titretiyordu. Dehşet tohumları sadece bu kadar değildi. Sonunda yanması tamamlanıp sadece küle dönüştü. Kül tabakası, yerde duruyordu. Tabaka hareketlenmeye başladı. Son bir çığlık daha koptu o an.

“AAAAAAAAAAAAAARRGGHHHHHHHWWAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA…”

Sanki hiç susmayacakçasına devam etti. Değişik frekanslardan devam etti ve en sonunda bir bomba gibi patladı. O an, şok dalgasıyla, Neinea bayıldı.

***

Uyandığında, Sugg Vua kraliçesinin sarayının girişindeki merdivenlerin hemen önündeydi. Ne kadar uzun süredir baygın olduğunu bilmiyordu ancak kafası yüzyılların bilgisiyle dolmuştu. Artık ne olduğunun farkında bile değildi.

Ayağa kalktığında her şeyin çok değişim olduğunu fark etti. Yavaş yavaş yarı-yıkılmış yarı-höyükleşmiş merdivenlerden çıktı ve etrafına baktı. O anda nefesi kesildi. Binlerce yıldır karın hiç kalkmadığı diyar, çimenle dolu huzurlu bir yer olmuştu!

Neinea birkaç adım ilerledi ve etrafına baktı. Her şey eskiden gördüğünden çok farklıydı. Her şey çok değişmişti. O gece orada yemek bulup bir şeyler yedi. Ülkesine dönmeye can atıyordu. Sabah olduğunda yolculuğa çıktı.

Öldürmeden önce yarattığı ormanın içinden geçerken bir at buldu kendine ve büyüyle evcilleştirip onu Başkent Seukha’ya doğru sürdü. Birkaç gün sonra, doğada yaşadıktan sonra şehre vardı. Kapıdan girdiğinde kim olduğunu herkes anladı.

“Kraliçe Neinea, Onca yıl sonra geri döndünüz!” Diyordu herkes. Neinea ise hızlıca saraya girdi. Tahtta çok aşlı ve uzun beyaz sakallı bir adam duruyordu. Bu adam Duras’dı!

“Duras?”

“Neinea? Tanrıça Des Aşkına bu sensin! Onca yıl sonra!”

“Herkes bunu söylüyor. Gideli yıllar olmuş olamaz. Sadece birkaç gün geçti senden ayrılalı!”

“Hayır, hesabıma göre doksan ve yedi sene oldu sen kaybolalı. O sene Sugg Vua o topraklardan ayrıldılar. Biz senin başarılı olduğunu ama öldürüldüğünü sandık.”

Neinea şaşkın şaşkın baktı sadece. Ne olduğu anlamamıştı. Yüz sene süren bir transa mı girmişti? Onu öldürdükten sonra olan şey bu muydu yani? Tanrılar onunlaydılar demek ki, çünkü doğada yüz sene zarar görmemesi bir mucizeydi.

Kör Hikâyeci girdi sarayın kapısından bu sırada. Neinea’ya kötü bir şekilde bakıyordu.

“Sen beni öldürmeliydin!”

“O an yapamazdım. Bana hiçbir zararın dokunmadığı için sana zarar veremezdim.”

“Ne olursa olsun öldürmelisin. Ben sadece bir zararım bu evrene!”

“Hayır! Ölümün elimden olmayacak!”

Sert bir şekilde baktı Neinea’ya. Sonunda derin bir nefes aldı.

“Pekâlâ, o zaman en batıdaki puslu kıtaya gidip Kardeşim Eon’u öldür. Ancak ondan önce, Kendi kardeşini bul Neinea, onu Eun Kıtasında bulacaksın. Benim ona verdiğim direktiflere uyuyor şu anda.”

Neinea, kafasını salladı ve hızla saraydan çıktı…

Eun Kıtasına, Kardeşini bulmaya gidiyordu!

***

Faéra’nın Ölümünden Sonra Olanlar & Sugg Vua Akınlarına Dair

Faéra’nın çığlığı, tüm Sugg Vua ırkını uyandırdı ve onlar çökmüş kapıya baktıklarında anladılar ki, Kraliçeleri ölmüştü. Yıllardır Sugg Vua Klanını düzende tutan kişi ölümce, pek çok iç savaş başladı ve kısa süre içinde çözülmedi. Bir savaşında sonunda, Sugg Vua Kavimlerinden birkaç tanesi batıya doğru göçe başladılar.

Bu göçler sonunda Eski Eun Hükümdarlığı yıkıldı. Ancak onun yenisi kuruldu. Şimdi ise, yeni Eun imparatorluğunu yıkabilecek olan yeni bir Sugg Vua Klanı, hızla batıya yürüyorlar…

_____________________

Nihayet, ikinci sezonda bitti. Artık bi süre dinnencem. Sonra 3. sezonu yazacağım umarım =)
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (11. Bölüm!)
Gönderen: vampireLLa - 04 Temmuz 2008, 22:01:41
heyytttt :D süperdi yahu :P msne direkt saldırıp o niye böle bu niye böle dedim ama neyse gene düşündüğümden güzel olmuş bide korkuyodun :P dinlenmek hakkın 3. sezonu merakla bekliyorum :D tebrik ederiiim ;D

hem 97 yıl ha obaa Faéra'ya bak ne bağırmış :P gerçi o bağırıştanmıdır o bayılış bilemem yazarımız sensin
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (11. Bölüm!)
Gönderen: Baal Adramelech - 04 Temmuz 2008, 22:02:51
oeh :D rahatladım =) az daha küfrettin diye korkuyodum valla :P Saol vampir ablacım =)
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (11. Bölüm!)
Gönderen: vampireLLa - 04 Temmuz 2008, 22:08:43
yok etmiycem :P 3. sezonu bekliyorum şahsen :zuha ... nedemek canıım ;)
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (11. Bölüm!)
Gönderen: Michael Evans - 04 Temmuz 2008, 22:20:40
Bu dinlenme döneminde neyle ilgilenmen gerektiğini biliyorsun tabi =)

Güzel bir sezon finaliydi. Yine de ben daha uzun bir bölüm beklerdim. Sonuçta sezon finali =) Ama iyi bağlamışsın hele şu 97 yıl olayı -gerçi msnde söylediklerim hala geçerli.

Neyse bence 1. sezondan kat kat daha iyi bir sezondu. Bir çok şey yerine oturdu. Ama elbette yepyeni sorular da oluştu. Umarım 3. sezon hepsini toparlar -aslında ummuyorum eminim =)

Tebrikler... Bekliyoruz devamını işte =P
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (11. Bölüm!)
Gönderen: Baal Adramelech - 04 Temmuz 2008, 22:29:05
Gelicek gelicek =) Teşekkürler yorumlar için =)
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (11. Bölüm!)
Gönderen: Lucilla Clarté - 04 Temmuz 2008, 22:29:23
Bitti mi yani. =/ Ama böö, dayanamam ki. :P Neyse kuzu güzel bi final olmuş, 3. sezonu bekliyoruz merakla. ( :
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (11. Bölüm!)
Gönderen: Baal Adramelech - 04 Temmuz 2008, 22:35:26
Dayanırsın dayanırsın =) 3. sezon için çok bekletmeyeceğim, yani sanırım, umarım =)
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (11. Bölüm!)
Gönderen: veritaserum - 05 Temmuz 2008, 11:51:22
Dayanırsın dayanırsın =) 3. sezon için çok bekletmeyeceğim, yani sanırım, umarım =)
Öhöm, ehüm :P Konuşmıyım şimdi nese hadi :P

Her ne kadar forumdan okumak nasip olmasa da, çok güzel bir finaldi, bittim bayıldım öldüümm çok güzeldi.. git gide aşıyorsun kendini, bundan çok daha iyilerini de yapacaksın eminim =)
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (11. Bölüm!)
Gönderen: Baal Adramelech - 05 Temmuz 2008, 13:17:41
Çok teşekkürler =)  ne dicektin ki sustun :P
Başlık: Ynt: Aesten Efsaneleri 2 - Alev Mızrağı (11. Bölüm!)
Gönderen: veritaserum - 05 Temmuz 2008, 13:24:23
spolier olmasın diye sustum :P anladın sen onu :P