Kayıp Rıhtım Arşiv Forum

Kurgu Güncesi => Kurgu İskelesi => Konuyu başlatan: Loren_Summers - 21 Temmuz 2008, 16:39:19

Başlık: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 11- 2/2 | Seçimler ve Bedelleri | Final
Gönderen: Loren_Summers - 21 Temmuz 2008, 16:39:19
Birazdan okuyacağınız hikaye en yeni hikayem olmakla beraber bölüm sayısı belli değildir. İyi okumalar. =)

Bölüm 1
Altın Elmas
Ağustosun o sıcak gününde yüzlerce insan hiç sıkılmadan veya şikayet etmeden ellerinde kitaplarıyla kitapçının önündeydiler. Kimse klimanın yetersizliğinden, havanın sıcaklığından veya dükkanın ne kadar küçük olduğundan şikayet etmiyor, hatta hiç konuşmadan sessizce bekliyordu. O gün önemli bir gündü onlar için. Çıktığı günden bu yana – yaklaşık bir ay gibi kısa bir süredir – inanılmaz bir şekilde satan o kitabın yazarıyla karşılaşıp kitaplarını imzalatacak hatta eğer şanslılarsa belki bir fotoğraf bile çekileceklerdi. Uzun bir kuyruk oluşturmuş o kalabalık heyecanlı bir şekilde etrafına bakınıyor bir yandan da sabırsızca ellerimdeki kitabı karıştırıyordu. Kitabın üzerinde büyük bir odada duran makul ölçülerde bir sehpa – çok şıktı ve küçük oymalarına kadar çizilmişti – ve sehpanın üzerinde kocaman bir elmas vardı. Arka planda duran oda çok ihtişamlı bir yerdi, bir saray ya da bir şatoyu getiriyordu akıllara. Elmasın bulunduğu sehpanın gerisindeki duvarda çok büyük, uzun ve boyalı bir cam vardı. Camda simsiyah cüppe giymiş biri resmedilmişti ve gelen gün ışığı tam onun gözlerinden çıkıyor – en azından öyle düşünüyorlardı çünkü yüzü gözükmüyordu – ve elmasa ulaşıyor, onu altın rengine boyuyordu.  Onun dışında odaya ışık girmiyordu ama yine de pek karanlık sayılmazdı. Camdaki resmin biraz üzerine de kitabın ismi yazılmıştı (tabii ki altın sarısıyla);
“Altın Elmas”

İçeri yavaşça yaşlı bir adam girdi, tüm kalabalık bir anda gözlerini ona çevirmişti, insanlar yazarı görmeyi ummuşlardı aslında ama karşılarında kitapçının sahibini görünce düş kırıklığına uğradılar. Adam yaşlı elini havaya kaldırdı ve yavaşça, bileğinden aşağı yukarı salladı, bir yandan da konuşuyor insanlara bekledikleri haberi veriyordu;
“Yazarımız birazdan geliyor, eğer daha düzgün sıra olursak sevinirim. Dükkanımda kargaşa istemiyorum”
Adam yine ağır adımlarla içeri girdi ve meşhur kitabın meşhur yazarına;
“Haydi kızım” dedi “Seni bekliyorlar”
Kız ona sıcacık bir gülümsemeyle yanıt verdi ve içeri doğru yürümeye başladı. Yaşlı kitapçıyla aralarındaki bu samimiyet yeni doğan bir şey değildi aslında. Kız yıllardır onun yanında çalışıyordu ve şimdi şu hale bakın, bir yazar olmuştu. Onu bu yaşlı adam büyüttü denebilirdi aslında ki zaten kız içeri giderken de adamın gözleri dolmuştu. Gururla kıza bakıyordu.

Yazar yavaşça içeri girdi ve kalabalık heyecanla fısıldanmaya başladı. Yazar en fazla yirmilerini süren genç bir kadındı. Omuzlarına dökülen dalgalı, kahverengi saçları ışıkla parlıyordu, etrafına dişlerini göstermeden, nazikçe gülüyordu. Uzun, askılı, siyah bir elbise giymişti, teninin beyaz olması bu sebeple biraz dikkat çekiyordu. Heyecanla etrafındaki kalabalığa baktı. Bu kitabı yazarken bu kadar beğenileceğini hiç ama hiç düşünmemişti. Ona ayrılan yere oturdu ve ilk kişi geldi;
“Ah, merhaba. Ben Elena Sagor, sizinle tanışmak büyük bir şeref” Ufak tefek, hızlı hızlı konuşan bir kızdı. Gözleri pırıl pırıldı ve elleri titriyordu. Bu kadar iyi miydi gerçekten kitabı? Kızın kitabını onun titreyen ellerinden yavaşça aldı. Önce içine ne yazacağını bilemedi, daha sonra kendini klasik cümlelere bıraktı.

“Elena’ya sevgilerle
                            Loren Summers”
Kız sevinçle bir çığlık attı ve hızla kitabı alıp inanamaz gözlerle imzaya baktı. Loren şaşkınlıkla onu izliyordu ve kızın kitaba sıkı sıkı sarıldığını görünce ister istemez yüzünde bir tebessüm oluştu. Koşa koşa – tabii o kalabalık içinde ne kadar koşabildiyse- dışarı çıktı ve gözden kayboldu. Sonraki iki saat Loren için hemen hemen aynı geçti, pek çok farklı insanla karşılaştı. Kimisi çok heyecanlıydı, kimisi çok mutlu. Bazıları yaşını başını almış olgun insanlarken bazıları daha çocuk denecek yaştaydı. İki saatin sonunda dükkan sahibi hala kapıda bekleyen küçük kalabalığa kötü duyurusunu yaptı;
“Evet millet! Üzgünüm fakat imza günümüz burada bitiyor, bu kızcağız biraz daha imza atarsa ömrünün sonuna kadar yazı yazamayacak. Bu sebeple dağılmanızı istemek durumundayım”
Kalabalıktan mutsuz ve reddeden bir “Aaaa” sesi yükseldi, insanlar belki fikrini değiştirir diye yaşlı kitapçıya baktı ama adam beyazlamış kaşlarını çatmış kafasını sağa sola sallıyor, iki kolunu açmış kalabalığa doğru yürüyordu. İnsanlar, biraz zor da olsa, dışarı kovaladıktan sonra Loren’in yanına gelip oturdu;
“Ne kalabalıktı ama!”
“Sen bir de bunu elime sor”
İkisi de keyifli keyifli güldü, bir süre dinlendirici bir sessizlik olduktan sonra yaşlı adam konuştu;
“Söylesene kızım nedir kitabının sırrı? Nedir bu Altın Elmas?”
Loren sevecen bir kızgınlıkla bağırdı;
“Edward! Üşenmeyip kitabımı okusaydın Altın Elmas’ın ne olduğunu bilirdin. Kitabımın sırrıysa aslında basit ama bunu sana söyleyemem, rakip istemiyorum” neşeli bir kahkaha attı ve kitabını eline alıp karıştırdı;
“İşte! Dinle bakalım;
    … ve Adam Altın Elmas’a dokunmak üzereyken, evrenin tüm sırlarını keşfetmeye bir adım kalmışken, o geldi. Elmasın karanlık muhafızı! Elmasın üzerine yayılan güneş ışığı bir anda soldu ve camda resmedilmiş siyah cüppeli muhafız hareket etti. Yavaşça camdaki yerini terk ederek elmasın yanına geldi. Donup kalmış olan Adam ne yapacağını şaşırmış, hareket dahi edemezken muhafız cüppesinden uzun bir kılıç çıkardı…”
Yaşlı adam dikkatle dinleyen gözlerini kısmıştı;
“Ve?!”
“Ve kitabımı oku Edward!” Loren bir kahkaha daha patlattı Edward homurdanarak – ve yaşlı dizlerini tutarak- ayağa kalktı;
“Gözlerim görüyor da sanki! Hem o kadar vaktim bile yok, ne olur özetlesen?”
“Edward!”
“Tamam tamam. Ben en iyisi sana biraz çay ve kurabiye getireyim”
Yaşlı adam küçük adımlarla ilerlerken Loren gülümseyerek ona seslendi;
“Beni kurabiyelerinle kandıramazsın Edward”

Adam yavaşça arka odaya geçerken kitapçının kapısı yavaşça açıldı ve içeri açık kumral saçlı, gözlüklü bir adam girdi. Loren kuşku dolu bakışlarla ayağa kalktı ve henüz içeri girmiş olan adama doğru yürüyerek konuşmaya başladı;
“Merhaba, eğer imza günü için gel—“ ama sözünü tamamlayamadan adam elini havaya kaldırdı ve onu susturdu. Giderek Loren’e yaklaşıyordu, kız korkuyla bir adım geriledi ve adam konuşmaya başladı;
“Hayır ben imzanızla ilgilenmiyorum” insanı etkileyen güzel bir sesi vardı “Benim ilgilendiğim şey bizzat sizsiniz”
Loren bir an ne diyeceğini bilemeden adama şaşkın gözlerle baktı. Onu tanıyıp tanımadığını düşündü (aslında birine benzetiyordu) ama bir cevap bulamadı. Bu yabancı her kimse, sesi ne kadar hoş olursa olsun, hiç de hoş bir başlangıç yapmamıştı.
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 1 | Altın Elmas
Gönderen: pleasant^^ - 21 Temmuz 2008, 16:53:31
Yabancının ne istediğini merak ettim.Bence hikayeyle alakalı bir şey olabilir.Güzel bir başlangıç yapmışsın hatta ilk cümleler bana HP çıkar çıkmaz kitapçıların önüne yığılan hayranları anımsattı.:D
Bu arada kızın "ve kitabımı oku Edward." demesi de kopardı. :P Çok güzel bir hikaye başlıyor sanırım.Ellerine sağlık.
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 1 | Altın Elmas
Gönderen: Loren_Summers - 21 Temmuz 2008, 16:56:05
Haha teşekkür ederim. :D Evet orayı yazarken ben de çok eğlenmiştim ve zaten Loren ve Edward'ın konuşmaları bana çok eğlenceli geliyor çünkü Edward biraz yaşlı ve huysuzlanmaya çok yatkın biri. :D Bakalım ikinci bölümü çok yakında yayınlayacağım umarım aradığınız cevapları bulursunuz ama yeni sorular oluşacağı kesin. :D
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 1 | Altın Elmas
Gönderen: Baal Adramelech - 21 Temmuz 2008, 17:56:44
hmmm güzelmiş :D beğendim yeni bölümüde bekliyorum bak =)
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 1 | Altın Elmas
Gönderen: Loren_Summers - 21 Temmuz 2008, 21:47:10
hmmm güzelmiş :D beğendim yeni bölümüde bekliyorum bak =)

Taman yakında yayında, hazır zaten ikinci bölüm biraz nabız yokluyorum şimdi. =)
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 1 | Altın Elmas
Gönderen: Jejune - 21 Temmuz 2008, 22:08:01
ben de çok beğendim :D 2. bölümü de bi an önce okumak isterim. :P Ellerine sağlık ;)
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 1 | Altın Elmas
Gönderen: Loren_Summers - 21 Temmuz 2008, 23:27:47
ben de çok beğendim :D 2. bölümü de bi an önce okumak isterim. :P Ellerine sağlık ;)

İkinci bölümü bilgisayara geçtim, yakında sizlerle. =)
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 2 | Uyarı
Gönderen: Loren_Summers - 22 Temmuz 2008, 18:02:12
Bölüm 2
Uyarı
Loren uzunca bir süre adamı inceledi. Yuvarlak, yüzüne uyan gözlükleri vardı. Gözlükleri sanki o etkileyici bakışlarını gizlemek için bir kılıftı fakat hiç başarılı değildi ya da gerçekten gözleri bozuktu da o yüzden takıyordu, ki muhtemelen böyleydi ama öbür türlü düşünmek daha etkileyiciydi. Yeni kesildiği her halinden belli olan açık kumral saçları vardı. Takım elbise giymişti, oldukça şık ve ciddi görünüyordu ama Loren elinde bir çanta veya bunun gibi bir şey göremedi. Adamı anlamaya çalışan bakışlarla süzmeye devam ederken adamın yavaşça boğazını temizlemesiyle irkildi ve bu işi abarttığını fark etti;
“Ah! Affedersiniz ama sizi anlayabildiğimi söyleyemem”
Loren bunları söylerken adam da özür dilercesine güldü ve Loren o anda ne kadar güzel bir gülüşü olduğunu fark etti, ister istemez o da sırıttı.
“Haklısınız kabalık benim yaptığım” dedi ve sonra sırıtışını hiç bozmadan biraz kaşlarını çattı ve ekledi;
“Halinizden anladığım kadarıyla biraz da ürkütücü sanırım”
Adam yavaşça elini uzattı ve kendini tanıttı;
“Ben Bill, Bill Ruxlow”
Loren şaşkınlıkla adama baktı. “Ruxlow” diye düşündü, bu adı bir yerlerden duymuştu sanki ama bu aralar o kadar yoğun o kadar meşguldü ki kendi adını hatırlamakta bile zorluk çekiyordu. O da elini uzattı ve dalgın dalgın adamın elini sıkarken birden bire fark etti;
“Tarım! Doktor Ruxlow’la bir akrabalığınız olamaz öyle değil mi?”
Seni o kadar tiz çıkmıştı ki adamı biraz rahatsız ettiğini düşündü ama Bill yine sırıttı;
“Oğluyum desem?”
Loren’in gözleri büyüdü bir anda, damağının kuruduğunu hissetti. İnanamaz gözlerle karşısındaki gence baktı. Bu gerçek olabilir miydi? Hayatı boyunca tanışmak istediği adamın oğlu karşısında duruyor olabilir miydi? Loren birden Ruxlow’un bir oğlu olduğunu bilmediğini fark etti, yoksa biliyor muydu? Sanki bir yerlerde okumuştu ama… Ah! Evet kesinlikle okumuştu ama küçük bir çocuk olduğunu sanıyordu, halbuki karşısındaki genç adam… Bill bu sessizliği değerlendirerek, biraz da kendini açıklama ihtiyacıyla;
“Şey… Evet, babam sizinle tanışmak ve görüşmek istiyor. İsterseniz şimdi bir yere gidebiliriz ve ben size daha detaylı bir açıklama yaparım ne dersiniz?”
Loren elinin ayağına dolaştığını hissetti. Çok heyecanlanmıştı ve bu onun için hiç ama hiç iyi bir şey değildi. Ne zaman heyecanlansa saçmalar ya da bir sakarlık yapardı.
“Ah! Tamam, hemen çantamı alayım” dedi, hızlı adımlarla çantasına ilerlerken elini raftaki kitaplara çarptı ve kitaplardan üçünü devirdi. İçinden kendi kendine sövüp dururken çabucak kitapları kaldırdı. Arkasını dönüp bakmaya korkuyordu, çünkü bu genç adamın onun sakarlıklarını görsün istemezdi (gerçi bunun için çok geçti ya…). Hızla masaya ulaştı ve çantasını aldı, o sırada elinde kurabiyelerle Edward yavaşça içeri girdi;
“İşte gel—Nereye?!” Adam şaşkınlıkla kıza bakarak kurabiyeleri masaya koydu.
“Tamam biraz geciktim ama şu senin işe aldığın yeni kız her şeyin yerini değiştirip durmuş gene!”
Loren sevinç dolu bir kahkaha attı, Edward’ın bu kızgın hallerini seviyordu, son zamanlarda tam bir huysuz olup çıkmıştı.
“Şimdi olmaz Edward, gelince anlatırım” Muzur bakışlar attıktan sonra Bill’e doğru ilerledi;
“Evet çıkalım” Genç kız ve Edward’ın tanımadığı şu genç adam yavaşça dışarı çıktı.

Edward kurabiye tabağına uzanarak kendine bir kurabiye aldı, ki gelirken yolda üç tane yemişti zaten, başını hafifçe sağa sola sallayarak bir ısırık aldı ve ağzından kurabiyeler saçarak homurdandı;
“İki dakika! Onu sadece iki dakika yalnız bıraktım!”
Yavaş yavaş kapıya yürüdü ve cebinden küçük, gümüş bir anahtar çıkartarak kapıyı kilitledi. Yine hiç acele etmeden ve bol bol homurdanarak masasına yürüdü, rahat koltuğuna ulaştığındaysa yavaşça oturdu. Bu koltuğun kaç yıllık olduğunu merak ediyordu doğrusu, kendini bildi bileli vardı. Bir kurabiye daha aldı ve koltuğun rahatlığıyla kurabiyelerin güzel tadı arasında bir seçim yapıp yapamayacağını düşünmeye başladı. On dakika sonra da elinde bir parça kurabiye ile kendini koltuğun rahatlığına bırakarak uykuya daldı. Hep böyle olurdu zaten, kazanan hep rahat koltuk olurdu. Uyur uyumaz, yaklaşık bir iki dakika sonra da, rüya görmeye başlardı (en azından o böyle diyordu, hiç şaşmazmış en fazla iki dakikaymış). Ama bu sefer her zamanki o lezzetli kurabiyelerle ilgili bir rüya görmedi - rüyalarında hep kurabiyeler kazanıyordu, o aptal koltuğu kim ne yapsındı? – bu sefer rüyasında Loren’in kitap kapağında resmedilmiş camı gördü. Üzerindeki cüppeli kişi, her kimse, Edward’ın biraz ilerisinde duran kıza sesleniyor gibiydi, fakat Edward kızın onu duyabildiğini hiç sanmıyordu. O şu anda dikkatini saçlarına vermiş, büyülenmişçesine onlarla oynuyordu. Edward kızı tanıyordu, buna emindi ama kim olduğunu söylemek onun için biraz güçtü. Ne kadar yaşlı olduğunu fark etti, şu kızı tanıyordu kesinlikle ama kahrolası hafızası! Kıza seslenmek istedi çünkü resmin giderek kızdığını hissedebiliyordu, bir ses duymuyordu ama ihtiyacı yoktu. Resmin kızgınlığı sanki kalbinin içinde gibiydi. Muhafız şu an kıza ulaşamama sıkıntısında gibiydi. Edward onun patlayacağını düşündü, nitekim öyle de oldu;
“Gitme!” dedi ses, Edward’ın yaşlı kulaklarını sağır edecek kadar güçlü bir haykırıştı bu. Cam birden tuzla buz oldu ve Edward sıçrayarak uyandı. Elindeki kurabiyesi yere düşmüştü ve masadaki tabak, her nasıl olduysa, tuzla buz olmuştu. Yaşlı adam bu karmaşayı toplama telaşıyla rüyasının yavaş yavaş zihninden silindiğini hissetmedi, onu hatırladığı zaman her şey için çok geç olacağını ise fark etmemişti bile…
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 2 | Uyarı
Gönderen: pleasant^^ - 22 Temmuz 2008, 18:07:49
Edward..Edward.. :P Çok seviyorum ya onu. :D Bill iyi biri gibi geldi,ama kötü birşey de olabilir. :P Rüyayı nasıl yorumlayayım bilemedim. :P Rüyalardan pek anlamam. :D
Bu işin içinde başka bir iş ama var ama.Konuşmak için erken biraz.3. bölümü bekleyeyim.Hayaller ve Kabus'lar ismi şimdi oturdu işte. :D Güzel bir bölüm,tebrik ederim yine. :P
Daimi okuyucun oldum ya. :D Yeni mesaj görünce şıp diye atlıyorum. :D
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 2 | Uyarı
Gönderen: Jejune - 22 Temmuz 2008, 18:10:30
Soru işaretleri yavaş yavaş beliriyo kafamızda :D Doktor Ruxlow kim ya da Edward'ın gördüğü rüyanın olaylarla ne gibi bi bağlantısı var, bill iyi mi kötü müü ( ki betül gibi bana da iyiymiş gibi geldi  :=) ) falan :D ellerine sağlık 1.si gibi güzel bi bölümdü ;)

Daimi okuyucun oldum ya. :D Yeni mesaj görünce şıp diye atlıyorum. :D

ahah ben de öyle oldum ya :D
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 2 | Uyarı
Gönderen: Loren_Summers - 22 Temmuz 2008, 21:03:08
Çok teşekkürler arkadaşlar yorumlarınız beni çok mutlu etti. =) Şu daimi okuyucu kısmıda çok hoşuma gitti doğrusu bu kadar beğeninizi kazandığımı bilmek gerçekten güzel. =)

Şimdi hikayeye gelelim ikinci bölüm benim ara bölüm dediğim tarzda bir bölümde yani soruları pek cevaplamayan daha çok soru işareti oluşturan ama gelecek bölümlerle ilgili küçük ipuçları taşıyan bir bölüm. =) Üçüncü bölümde bir kaç soru işareti biraz olsun giderilecek merak etmeyin, Ruxlow kimdir necidir ne alakdır falan filan bu tarz sorularınız cevaplanacak. =) Şimdilik bu kadar benden, diğer sorulara cevap vermeye çekiniyorum çünkü sürprizi kaçar diye korkuyorum. Bu sebeple sizi biraz bekleteceğim. :D
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 2 | Uyarı
Gönderen: Loren_Summers - 22 Temmuz 2008, 22:19:06
Hikayenin çok beğenilmesi sebebiyle üçüncü bölümden, başından sonundan ya da ortasından olabilir, belki sizi daha çok merakta bırakacak olan iki üç cümle yazmak istiyorum. :D Fragman mı dersiniz Teaser mı dersiniz bilmem. :D Unutmadan aşağıdaki cümleler şu an için size bir anlam ifade etmeyecek olabilir ama fikir türetmek isterseniz hayır demem. :D

"Evet" dedi Loren, hatırlıyordu. Çok eski değildi, Bill şimdi birden ciddileşmişti.
"Doğru mu?"
Loren birden anladı, beyninde bir ışık çakmıştı...

Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 2 | Uyarı
Gönderen: Jejune - 22 Temmuz 2008, 23:04:19
Biz az önce Betül ilen msnde fikir yürüttük biraz azıcık :P ama bi sonuca varamadık :P 3. bölümü beklemekteyiz. :P
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 2 | Uyarı
Gönderen: pleasant^^ - 22 Temmuz 2008, 23:44:41
Biz az önce Betül ilen msnde fikir yürüttük biraz azıcık :P ama bi sonuca varamadık :P 3. bölümü beklemekteyiz. :P
Onu yazıcaktım be. :P Dur görmemiş olayım bi.
Biz eşekimle kaç dakika Msn'de tartıştık o fragmanı,ne yapmışsın sen ya. :P Böyle mıncıklanan yumaklar oluyor bi türlü çözülemez,öyle bi fragman olmuş bu. :P Ama geçir 3. bölümü en fazla yarına kadar.Kalıcı hasarlar bırakıyo beklemek bizim üzerimizde.Siz hiç 7/24 bilgisayar başında aynı sayfada F5'e basıp duran bi öküz gördünüz mü?Öyle yani. :P
@:Teaser o. :P Hikayeden bir parça ya.Kopuk olsaymış fragman olurmuş.Neremden sallamış fragman diye be. :P
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 2 | Uyarı
Gönderen: Loren_Summers - 22 Temmuz 2008, 23:49:01
Hahaha tamam geçirmeye çalışacağım bu arada beşinci bölümü de yazıp bitirdim, hikaye yavaş yavaş şekillenmeye başlıyor. :D Eğer bunu beğendiyseniz her bölüm öncesi böyle ilginç bir iki cümle tırtıklayıp koyabilirim. :D
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 2 | Uyarı
Gönderen: Elizabeth~ - 23 Temmuz 2008, 00:25:30
Ben biraz geç kalmışım ama konuşmak için asla geç değildir dimi ;D Okurken profesyonel bir yazarın kitabını okuyor gibi hissettim.Edward'a bayıldım,öyle birini tanımayı çok isterim huysuz ve tatlı ;D
Yabancının ne istediğini merak ettim.Bence hikayeyle alakalı bir şey olabilir.Güzel bir başlangıç yapmışsın hatta ilk cümleler bana HP çıkar çıkmaz kitapçıların önüne yığılan hayranları anımsattı.:D
Bu arada kızın "ve kitabımı oku Edward." demesi de kopardı. :P Çok güzel bir hikaye başlıyor sanırım.Ellerine sağlık.
Benimde aklıma direk Hp ve JKR geldi nedense :D Diyologların da gayet güzel ;) Eğer daimi okuyular bölümünde yer varsa bende geliyorum aranıza. ;D 3.bölümü çabuk yolla ama ;D
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 2 | Uyarı
Gönderen: Loren_Summers - 23 Temmuz 2008, 00:30:49
Tabii herkese yer var =) İsteyen herkese tabii :D

Şu kitapçı olayına gelince, hımm aslında onları düşünerek yazmamıştım. :D İlerde öyle bir yazar olmayı, kitabımın o kadar sevilmesini istediğim için hayalimdekini yazmıştım. :D Ama düşününce akla ilk JKR'nin gelmesi çok normal :D
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 2 | Uyarı
Gönderen: DarLy OpuS - 23 Temmuz 2008, 11:26:21
Gene mi sen?! :P İlk bölüm hakkındaki yorumumu biliyorsun, 2'den başlıyorum ben. :)

Hala uzun olmayan ve sıkmayan havası devam ediyor. Ama artık aç gözlerimi bu kadar kısa bölümlerle doyuramazsın. :P Çok oturmuş bir kurguyla başladın, her 2 bölümde de. Edward'da cüce kanı mı var acaba?! :P Rüyada çok gizemliydi açıkçası. Ben gene çok beğendim yani.. :D

Ama sanki paragrafları biraz daha kısa tutsan, daha kolay okunacak gibi? Onun dışında rahatsız eden hiç birşey yok. Ellerine sağlık Ninsucum. :)
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 2 | Uyarı
Gönderen: Loren_Summers - 23 Temmuz 2008, 11:37:41
Teşekkürler Onurcum ama bölümlerimiz böyle :D Bakalım ilerde uzayabilir ama bu aslında tam olarak benim elimde olan bir şey değil. :D Ve hayır cüce kanı yok, Edward sadece huysuz bir ihtiyar. :D

Düzenleme: Üçüncü bölümü bilgisayara geçirdim, yakında burada olacak. Umarım bazı sorularınızı yanıtlayabilirim. =)
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 3 | Doktor Ruxlow
Gönderen: Loren_Summers - 24 Temmuz 2008, 21:13:00
İşte üçüncü bölüm arkadaşlar, umarım bazı sorular yanıtlanır. =)

Bölüm 3
Doktor Ruxlow

Hava kararmaya başlamış, rüzgar esintileriyle insanları kandırıyordu. Gerçi çok sıcak bir günün ardından kimsenin bu hoş oyuna hayır diyecek hali kalmamıştı. Loren de onlardandı. Havanın esintisine kendisini bırakmıştı, saçları – çok olmasa da- uçuşarak rüzgarın anlık esintilerini yalnız bırakmıyordu. Loren kaçamak bakışlarla Bill’i süzüyor, Doktor Ruxlow’un neden onunla görüşmek istediğini bir an önce anlamak istiyordu. Ama kabul etmeliydi ki Bill bir şeyleri belli etmeme konusunda çok başarılı biriydi. Ara sıra ona bakan bakışları yakalıyor, gülümsüyor ve suskunluğunu, kesinlikle, bozmuyordu. Loren, Bill onu her yakalayışında utanıyordu ve hemen başını öne eğerek sırıtıyordu (Tanrım! Küçük yaramaz çocuklar gibi!) .

Teni müsait olsa emindi ki böyle bir anda tepeden tırnağa kıpkırmızı kesilirdi ama asla öyle bir tene sahip olmadı. Bir kere olsun kızardığını hatırlamıyordu, o hep solgun görünürdü. Biraz daha yürüdükten sonra, hava artık son ışık zerrelerini de yitirmişti, Bill birden durdu. Loren önce nedenini anlayamadı fakat soluna baktığında Edward’ın dükkanına gidip gelirken belki de önünden yüzlerce kez geçip de asla fark etmediği küçük kahveciyi fark etti. Dışarıdan biraz harap olmuş bir görüntüsü vardı. Loren – biraz utanmış – Bill’e dönerek;
“Ben buranın kapalı olduğunu sanıyordum” dedi.
Genç adam bir kez daha güldü
“Hımm evet kabul ediyorum öyle bir görüntüsü var, ama kapalı değil. Hem bu civarda içebileceğin en iyi kahve burada inan”

Loren bu adamdan gittikçe etkilenmeye başladığını hissediyordu ama düşüncelerini kovaladı. Şimdi hiç sırası değildi. Ama o ve Ruxlow’un oğlu… Hayır! Aceleci bir tavırla konuştu;
“E, hadi madem girelim”

İkisi içeri girdiğinde Loren burayı fark etmeyerek büyük bir hata yaptığını fark etti. Dış görünüşünün aksine içerisi oldukça güzeldi. Çok büyük bir yer değildi ama önemli değildi. Ahşap sandalyeler ve yine çok güzel, oyma ahşap, yuvarlak masalar koymuşlardı her yere. En önemlisi ise içeri girildiğinde sizi karşılayan o tarih edilemez kahve kokusuydu. Loren yine de bir eksiklik olduğunu düşünüyordu ki bulması uzun sürmedi, müşteriler… İçeride neredeyse hiç kimse yoktu ve herkesin başta onun gibi düşündüğüne emindi. Yavaş yavaş ilerlerken Bill bir yer seçti, bulabilecekleri en sakin köşeydi -  ki her yerin sakin olduğunu düşünecek olursak… - burası. Yavaşça genç kızın sandalyesini çekti ve oturmasına yardımcı oldu. Bu arada yanlarına gelen çocuğa da iki kahve istediklerini söyledi. Loren otururken adamın ellerinde keskin bir tütün kokusu aldı.
“İçmemelisin”
“Efendim?” Bill de sandalyesine oturmuştu şimdi, şaşkın şaşkın bakıyordu.
“Sigara diyorum, içmemelisin”
Önce ne diyeceğini bilemedim, ağzını açtı ama o sırada kahveler geldi. Üzerindeki buhar yavaş yavaş havaya yükseliyor, dans edermiş gibi süzülüyordu. Loren bir yudum aldı ve hayatında hiç bu kadar güzel bir kahve içmediğini fark etti. Bill yüksek sesle güldü;
“Söylemiştim”
Ve ceketinin iç cebinden özenle kesilmiş bir gazete parçası çıkartıp Loren’e uzattı, “Oku” dercesine de kafasını salladı. Kıza şaşkınlıkla gazete parçasını aldı ve sessizce okudu;

“ - Peki bu kadar ünlü olan bu hikayeyi nasıl yazdınız? İlhamınız neydi?
- Ah! Aslında belki çoğu kimseye garip gelecektir ama rüyamda gördüm. (Gülüyor)
- Nasıl yani?
- Yani gördüğüm bir seri rüya sonucu yazdım”


Loren okuduktan sonra gazete parçasını yavaşça Bill’e uzattı ve genç adam onu katlayıp tekrar ceketinin iç cebine yerleştirdi;
“Senin röportajın”
“Evet” dedi Loren, hatırlıyordu. Çok eski değildi zaten. Bill yavaşça oturduğu sandalyede dikleşti, yüzü ciddi bir ifade almıştı;
“Doğru mu?”
Loren birden anladı, beyninde bir ışık çakmıştı;
“Evet, tabii ki!”

Bill rahatlamış bir tavırla gülümsedi;
“Babam, Doktor Ruxlow, bir rüya okuyucusu – kaydedicisidir. Eminim biliyorsundur”
Loren giderek heyecanlandığını hissetti
“Evet Doktor Ruxlow’un çalışmalarını hep duymuşumdur. Pek çok ağır fobi hastasına yardım ettiğini okumuştum. Rüyaları kaydediyormuş ve bunları izleyerek bilinç altındaki sorunu ortaya çıkartıp belirli terapilerle çözüyormuş. Hatta kendisinin böyle bir icatla imkansınız başardığı söyleniyor”
Bill biraz kızardı, mahcup bir gülümseyişle;
“Evet” dedi “Ve şimdi de senin rüyalarını kaydetmek istiyor”
Loren birden ciddileşmişti “Ama” dedi “Benim bir sorunum yok ki?”
Bill bir anda telaşa kapıldı
“Hayır hayır! Yanlış anladın. Ah Tanrım! Bu tıpkı tanışmamızdaki gibi kötü bir yanlış anlama”
Loren açıkla dercesine Bill’e bakıyordu şimdi
“Babam… Söylemesi biraz zor… Babam senin boyutsal bir kapıyı kırdığını düşünüyor ve rüyalarını araştırmaları için incelemek istiyor. Tabii senin de karın olacak bu işten”
Loren anlamamıştı;
“Nereden nasıl böyle bir sonuca varmış? Hem benim karım ne olacakmış?”
“Babam şu yazdığın kitabı okumuş, gerçi okumayan var mı?”
Bill bunları söyleyince Loren kitapçıya döndüğünde Edward’ı öldürmeyi planlıyordu.
“Her neyse, anlattıkların ve şu röportajından sonra böyle bir düşüncesi oluştu. Bazı, çok nadir hastalarında görmüş böyle bir şey fakat seninkinin çok güçlü olduğunu düşünüyor. Senin karına gelince, rüyaların kaydedilecek ve sana da izleme şansı verilecek. Bu durumda yeni bir kitap yazabilirsin?”
Bill tekrar elini ceketinin iç cebine götürdü ve bir kart çıkartıp Loren’e uzattı. Kız biraz ürkek, biraz meraklı, kartı aldı ve yavaşça ayağa kalktı.
“Bunu düşünmeliyim”
Bill anlayışla başını salladı ve Loren çantasını da alıp masadan ayrıldı. Arkasını dönüp Bill’e baktığında onun bakışlarıyla karşılaştı. Gülümsedi ve yavaşça kapıdan çıktı. Dışarıda hafif hafif yağmur başlamıştı. Loren şimdi elindeki karta bakıyor ve ne yapacağına karar vermeye çalışıyordu. Bildiği tek bir şey vardı o da yarının herkes için farklı bir gün olacağıydı.
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 3 | Doktor Ruxlow
Gönderen: Jejune - 24 Temmuz 2008, 21:22:32
Heeh en azından bi soruma yanıt buldum :D güzel bölümdü yine, ellerine sağlık. =P ama kızın bu teklifi kabul edeceği zaten tahmin edilebilir bişey bence :D

" -Babam şu yazdığın kitabı okumuş, gerçi okumayan var mı?”
Bill bunları söyleyince Loren kitapçıya döndüğünde Edward’ı öldürmeyi planlıyordu. "


Burası çok hoştu ;D neyse yine bekleme moduna geçiyorum ben. =P
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 3 | Doktor Ruxlow
Gönderen: Loren_Summers - 24 Temmuz 2008, 21:25:43
Yani çok zor olmasa gerek. Sonuçta hikaye devam etmeli. :D Ama asıl soru bence kabul ederse neler olacağı? =)
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 3 | Doktor Ruxlow
Gönderen: Jejune - 24 Temmuz 2008, 21:32:12
Yani çok zor olmasa gerek. Sonuçta hikaye devam etmeli. :D Ama asıl soru bence kabul ederse neler olacağı? =)

e tabiki de :D niye bilmiyorum ama sanki o rüyalar daha çok kabus niteliğinde olucakmıs gibi geldi bana ya da Loren'i yakındann ilgilendiren bişeylermiş gibi neyse görücez bakalım neler olacağını  :)
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 3 | Doktor Ruxlow
Gönderen: Loren_Summers - 24 Temmuz 2008, 21:33:59
Hımm bunun cevabı için seni biraz bekletmek zorunda kalacağım çünkü bu düşüncelerinin cevabı bir kaç bölüm sonra =)
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 3 | Doktor Ruxlow
Gönderen: Jejune - 24 Temmuz 2008, 21:34:52
Merakla bekliyorum o zaman :D
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 3 | Doktor Ruxlow
Gönderen: Elizabeth~ - 24 Temmuz 2008, 22:36:09
Gerçekten çok iyi yazıyosun,tebrikler,devamını bekliyorum çok kısa olmuş bu 3.bölüm ;)
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 3 | Doktor Ruxlow
Gönderen: Lucilla Clarté - 24 Temmuz 2008, 23:27:28
Eveeet, sonunda yetiştim. Taze taze 3. bölümle beraber hepsini okudum. Gayet gizemli bir hikaye bu ama, yani tahmin yürütmek de mümkün gibi durmuyo. He bi de söylemek isterim ki anlatımın akıcıymış gerçekten, yorumları felam okuyodum da şimdi katıldım onlara. :P Höm höm neyse bakalım bu rüyaları kaydetme işi gerçekten yararına mı olcak Loren'in.
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 3 | Doktor Ruxlow
Gönderen: Loren_Summers - 24 Temmuz 2008, 23:30:58
Bakalım... :D Of çok heyecanlıyım ben de aslında, aklımda pek çok fikir var, biran önce kağıda dökmek istiyorum ve tabii paylaşmak. =) İşin en güzel yanıda bu zaten, paylaşmak. =)
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 3 | Doktor Ruxlow
Gönderen: magicalbronze - 25 Temmuz 2008, 10:07:40
Uvv. Bukadar iddialı bir yazı beklemiyordum açıkçası. İlk yazından sonra bu daha da bir müthiş gözüktü gözüme. Ellerine sağlık.. :)

Karakter seçimlerin, betimlemelerin, anlatırken bir konuda fazla kalmaman yani betimlemelere pek takılmaman bunun sonucunda sıkılma gibi bir duygu görüsünü ortadan kaldırman çok güzel. Ha tabi bunu bilerek mi yapıyorsun yoksa o kadar yazıdan sonra gelen bir tecrübe midir bu bilmem.

Sonlarıda sevdiğim bir kaç hikayenin yazarı gibi çok iyi bir şekilde bitiriyorsun. Kısaca önceki bölümden bir iki sorunun cevabını verip gelecek bölüme daha fazla soru işareti bırakıyorsun, güzel çok güzel... :D

Üçüncü bölümü merakla bekliyorum ve Betül'ün dediği gibi; daimi okurun oldum.. :D

Bu arada üçüncü bölümü daha okumadım, onunda yorumu yarına inş.. :D
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 3 | Doktor Ruxlow
Gönderen: Loren_Summers - 25 Temmuz 2008, 11:11:43
Uvv. Bukadar iddialı bir yazı beklemiyordum açıkçası. İlk yazından sonra bu daha da bir müthiş gözüktü gözüme. Ellerine sağlık.. :)

Karakter seçimlerin, betimlemelerin, anlatırken bir konuda fazla kalmaman yani betimlemelere pek takılmaman bunun sonucunda sıkılma gibi bir duygu görüsünü ortadan kaldırman çok güzel. Ha tabi bunu bilerek mi yapıyorsun yoksa o kadar yazıdan sonra gelen bir tecrübe midir bu bilmem.

Sonlarıda sevdiğim bir kaç hikayenin yazarı gibi çok iyi bir şekilde bitiriyorsun. Kısaca önceki bölümden bir iki sorunun cevabını verip gelecek bölüme daha fazla soru işareti bırakıyorsun, güzel çok güzel... :D

Üçüncü bölümü merakla bekliyorum ve Betül'ün dediği gibi; daimi okurun oldum.. :D

Bu arada üçüncü bölümü daha okumadım, onunda yorumu yarına inş.. :D

Teşekkürler, yeni yorumlarını bekliyorum. :D :D
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 3 | Doktor Ruxlow
Gönderen: DarLy OpuS - 25 Temmuz 2008, 15:59:39
"rüya okuyucusu – kaydedicisi" çok yaratıcıydı bu. :D Gene beğenerek okudum bölümünü, ellerine sağlık. :)
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 3 | Doktor Ruxlow
Gönderen: Loren_Summers - 28 Temmuz 2008, 01:31:45
Çok saol Onur. =)

Dördüncü bölüm gelmeden önce yine küçük bir şey. =) Ne diyorduk? Teaserdı sanırım. =)

Ya Bill’i görürsen? Oğlu biliyorsun değil mi?
“Kahretsin beni rahat bırakamaz mısın?”
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 4 | Karar
Gönderen: pleasant^^ - 28 Temmuz 2008, 16:52:46
Edward sanırım teaserde konuşan.Diğer bölümü de ancak bitirdim,süperdi.Edward'ımı kimse öldüremeaağz.. :hemk
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 4 | Karar
Gönderen: Loren_Summers - 28 Temmuz 2008, 16:54:25
Bölüm 4
Karar

Loren elindeki karta şöyle bir baktı. Bütün gece bakmıştı aslında bu karta, hiç ama hiç uyuyamamıştı. Saat altıyı gösterip onu uyandırmak için bir çabayla çaldığındaysa ilk kez bir şey ifade etmemişti. Kafasındaki düşüncelerle öyle yoğundu ki zaten çaldığını bile duymadı bir süre. En sonunda, artık sinir bozucu olmaya başlamıştı, saatinin çaldığını fark etti ve kapattı. Kartı elinde çevirmeye devam ediyordu, bir süre sonra, nedensizce kartı burnuna götürdü ve yavaşça kokladı. Tıpkı düşündüğü gibi… Bir nefes daha aldı ve tütün kokusuyla doldurdu bedenini, o kadar çok içiyordu ki karta dahi sinmişti. İster istemez güldü;
“İçmemelisin”
Her halükarda Bill’i arayacaktı bunu biliyordu. Sonuçta nezaket gereği reddetse bile araması gerekirdi öyle değil mi? Hayır bunun için arıyor olmayacağına bahse varım. Dedi bir ses, ondan hoşlandığın o kadar belli ki çocuk sana beş metre uzakta olsa bile bunu anlardı.
“Tanrım! Defolur musun?”
Sinir bozucu ses yine konuştu, kafasının içindeydi sanki, hıh! Gerçekleri söylediğim için mi bu kadar tepki? Loren bir şey söylemedi, düşünceleri kovalamak ne kadar da zordu! Sinirle kafasını iki yana salladı ve telefonuna uzandı, aynı anda elektrik çarpmışçasına elini geri çekti. Saat daha altıydı, bu saatte aramak saçma ve kabalık olurdu. Nasıl bekleyeceğini düşündü ama bir yanıt bulamadı. Peki ne diyecekti? Yine sessizlik.
“İşim düştüğünde asla orada olmuyorsun değil mi!”
Yavaşça yataktan kalktı ve uyuşuk bir şekilde giyindi. Açtı ama şimdi yemese de olurdu, Edward  ona yiyecek bir şeyler ayarlardı mutlaka. O yaşlı adamın hakkını nasıl ödeyeceğini düşündü ama buna da bir yanıt bulamadı. Tanrım! Bugün çok boş bir insandı.

Hazırlandı, çantasını aldı ve dışarı çıktı. Kitapçıya giderken dün Bill’le oturdukları yerin önünden geçerken çocuğun gülümseyen yüzü canlandı zihninde. Hah! Hiç çıkmış mıydı oradan? Sırıttı ve hızlı adımlarla ilerlemeye devam etti. Kitapçıya geldiğinde kapı kilitliydi, Edward yine uyuyakalmış, diye düşündü ve ön camdan içeriye baktı. Gerçekten de Edward elinde bir bezle koltukta uyuyordu, bu görüntü çok tanıdıktı aslında ama bir gariplik vardı. Elinde bez değil kurabiye olmalıydı. Loren sırıtarak camı tıklattı, yaşlı adamın uyanmasını bekledi ama uyanmadı. Yaşı ilerledikçe daha derin uyur olmuştu ve Loren bir daha uyanamayacağından korkuyordu. Sabırla cama bir kez daha, daha güçlü bir şekilde vurdu. Adam yine uyanmayınca bu sefer Loren’in etrafını bir panik dalgası sardı. Hızla çantasını taradı, nefes alıyor muydu?, anahtar buralarda olmalıydı ama çantası hep gereğinden fazla dolu olurdu. Tanrım ölmüş olmasın!. Neredeydi şu kahrolası anahtar! En sonunda anahtarı bulduğunda kalbi çok hızlı atıyordu. Loren bir an kalbinin çıkacağını düşündü ve anahtarı kilide sokmaya çalışırken yere düşürdü. Sinirle anahtarı yerden aldı ve kapıyı üçüncü deneyişinde açtı. İçeri girer girmez çantasını bir kenara atarak Edward’a koştu. Artık düşünceleri sesli bir şekilde dudaklarından dökülüyordu;
“N’olur bir şey olmasın, lütfen!”

Yaşlı adamın yanına geldiğinde bir an durdu. Adamın göğsü inip kalkıyordu, belki biraz yavaştı ama o da yaşlı bir adamdı, bu normal olmalıydı. Derin bir nefes aldı, çok korkmuştu. Ellerini yavaşça beline koydu (böyle tıpkı bir cadaloz gibiydi) ve bağırdı
“Edward!”
Edward birden koltuğunda sıçradı, beklemediği bir anda vurmuştu kız onu. Korku dolu yaşlı gözleri hızla etrafını taradı. Loren onun bu boş anını kaçırmadı ve söylenmeye başladı;
“Tanrım! Korkudan ölüyordum! Öldün sandım!”
Yaşlı adam hala şaşkınlıkla bakıyordu ama şoku atlatmıştı;
“Ve nefes aldığımı görünce beni korkutarak öldürmeye karar verdin?”
İkisi arasında bir anlık sessizlik oldu ve sonra ikisi de gülmeye başladı. Edward daha sonra bir şey hatırlamışçasına;
“Ah!” dedi “Dün gece neler oldu bile—“ ama birden sustu. Kızın yüzünde bir şey vardı, gözleri bir başka parlıyordu ve garip sırıtışı tüm yüzünü kaplamıştı. Üzerinde bir şey var sandı ve
“Ne?!” dedi, hızla üstünü taradı “Ne gördün?”
Loren heyecanla derin bir nefes aldı ve hızlı hızlı konuşmaya başladı
“Dün buraya gelen adam! Bill Ruxlowmuş! Bilirsin Doktor Ruxlow’un oğlu”
Ama bu isim Edward’a bir şey ifade etmemişti, şöyle bir düşündü, hayır kesinlikle bilmiyordu. Soru soran yaşlı gözleri kıza baktı, Loren de bu bakışlara inanamaz bakışlarla cevap verdi. Hayal kırıklığına uğramıştı.

“Beni hiç dinlemiyorsun değil mi? En az yüz kez anlattım sana. Doktor Ruxlow!”
“İnan bana yüksek sesle söyleyince de değişen hiçbir şey olmuyor”
Loren pes etti
“Rüya okuma - kaydetme uzmanı”
Edward hatırlıyor gibi olmuştu;
“Haa! Şu kaçık heriften bahsediyorsun”
“Edward!”
Yaşlı adam sırıttı, ön dişlerinden ikisi düşmüştü ve Loren arkada da pek çok çürük olduğuna emindi. Tanrım Edward tam bir kurabiye canavarıydı buna şaşmamak gerekirdi. Adam sırıtışını hiç bozmadan konuştu;
“Şu (sesini incelterek Loren’i taklit etti) “Beni hiç dinlemiyorsun yüz kere anlattım!” meselesine gelince” hafifçe omuzlarını silkti “Ben kurabiye yerken anlatmış olmalısın. Bilirsin dikkatimi pek yoğunlaştıramam o sıralarda”
Loren sırıtarak başını salladı;
“Sanki yemediğin bir zaman varmış gibi konuşma Edward. Çünkü yok!”
Bunları söyledikten sonra fark etti, Edward ona bir şey söyleyecekti ki konu birden değişmişti.
“Bir şey söyleyecektin Edward?”
“Hı?”
Edward çoktan unutmuştu bile, çok önemli olmasa gerekti. Bir rüya anlatacaktı ama… Pek hatırlayamıyordu. Kurabiyelerle ilgiliydi sanki ama emin olamadı. Omuz silkti ve;
“Hımm bilmem” dedi sonra Loren’in henüz fark etmediği cam kırıklarını gösterdi “Dün gece uyurken tabak birden kırıldı belki de bunu söyleyecektim”
Kız birden masaya döndü ve tuzla buz olmuş bir tabakla karşılaştı. Bu bezi de açıklıyordu.
“Sanırım temizleyecekken uyuya kalmışım” diye tamamladı cümlesini.
Yine biran bir duraksama oldu, Edward sanki bir şey hatırlamaya çalışıyormuş gibi kaşlarını çatmıştı
“Söyle bakalım… Dur neydi? Hımm Doktor Rukslaw—“
“Doktor Ruxlow!”
“Evet evet her neyse. Eee ne istiyormuş şu Doktor Ruxlow?”
Aslında bunu alaycı bir tavırla sormuştu ama Loren fark edemeyecek kadar heyecanlıydı
“Bana yardım etmek istiyormuş, merke—“
Sözünü tamamlayamadan  Edward araya girdi;
“Dur bakalım! Sen de bir sorun yok ki?”
Loren güldü;
“Ben de başta böyle sanmıştım ama aslında yardımdan kastettikleri o tarz bir yardım değil. Kitabım için” kafasını hafifçe yana çevirdi ve çok çok alçak bir mırıltıyla ekledi
“Ve onun bilimsel çalışması için”
Başarılı olmuştu çünkü Edward onu duymamıştı;
“Senin zaten bir kitabın var?”
Bunu Loren de biliyordu
“Devamı için.. Yani neden devamı olmasın ki? Ucunu açık bırakmıştım” Sonra sinsice ekledi
“Aaa ama bilmemen doğal çünkü sen okumadın”
Edward duymazlığa gelerek konuyu değiştirdi;
“Bilemiyorum… Bütün özelini bir doktora açmış olacaksın. Rüyalardan pek anlamam ama bilinç altımızın yansıması olduğunu bilecek kadar okudum”
Loren bir süre düşündü, haklı olabilirdi. Ya görmesini istemediği rüyalar görürse? Ya Bill’i görürsen? Oğlu biliyorsun değil mi?
“Kahretsin beni rahat bırakamaz mısın?”

Adam şaşkınca ona baktı.
“Ne ben mi?”
Loren bu karışıklığı düzeltirken kapı açıldı ve içeri telaşlı bir kadın girdi;
“Geç kalmadım değil mi?”
Kadının kıvırcık saçları dağılmıştı ve çok terlemişti. Loren koştuğunu düşündü ama sonra vazgeçti. Biraz irice biriydi, kiloları yüzünden terlediğine karar verdi;
“Hayır Rebecca tam vakti!”
Bu kadın şu “yeni” olandı. Edward’a yardın etmesi için buradaydı, özellikle Loren yokken. Gerçi Edward bundan pek memnun değildi. Kadının sürekli bir şeylerin yerini değiştirdiğini söyleyip duruyordu. Loren ve Rebecca içinse bu “yer değiştirme”nin adı “etrafı toparlamak”tı. Loren Güldü ve Rebeccaya göz kırparak;
“Bugün yine bir şeylerin yerini değiştirmen gerekebilir Rebecca” dedi.
Edward’ın gözleri bir anda büyüdü;
“Beni kendimle baş başa bırakın!”
Ve kurabiyelerinle diye düşündü Loren.
“Benim şimdi gitmem gerek, bir röportajım var. Söylediklerini düşüneceğim Edward” dedi. Yaşlı adam onu dinlemiyor söylenip duruyordu.
“Sen kadın! Sakın ama sakın hiçbir şeye dokunma!”
Zaten Loren de yalan söylüyordu. Şu anda farkında değildi ama yakında anlayacaktı. Çantasını alarak kitapçıdan çıktı.
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 4 | Karar
Gönderen: pleasant^^ - 28 Temmuz 2008, 17:02:05
Kopar bizi Edward. :P Çok komik diyalogları ya mükemmel yazmışsın.Loren doğru kararı verebilecek mi bilmiyorum,gerçi doğru kararın hangisi olduğunu da bilmiyorum,ama umarım onu verir. :P Bana pek güvenilir gelmedi şu rüya okuma - kaydetme meselesi. :hemk Ama kabul edecek sanırım,Bill'den hoşlandı.. :P Yeni bölümü bekliyorum. :D
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 4 | Karar
Gönderen: Loren_Summers - 28 Temmuz 2008, 17:03:35
Hahah :P Bakalım... :D Ayrıca bir sonraki bölümde size bir sürpriz yapıp iki bölüm birden yayınlayabilirim. :D Ya da birer gün arayla yayınlayabilirim. =)
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 4 | Karar
Gönderen: Jejune - 28 Temmuz 2008, 18:07:19
ahah evet benimde gülerek okuduğum bi bölümdü. =) Şu tabak olayını merak ettım nasıl kırılmıs, Edward'ın rüyası neydi falan =P ayrıca Loren'in iç sesi falan çok hoş olmuş :P neyse yine güzel bi bölümdü, ellerine sağlık. =)
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 4 | Karar
Gönderen: Loren_Summers - 28 Temmuz 2008, 18:10:57
Teşekkürler =)

Edward'ın rüyasını bölüm ikide yazmıştım. :D
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 4 | Karar
Gönderen: Jejune - 28 Temmuz 2008, 18:13:43
He o rüya :D Ben başka bi rüya olduğunu düşündüğümden sormuştum =) Neysem şimdi de tabak kırılma olayına kafa yoralım o zaman biraz. =P bekliyorum diğer bölümü merak ilen.  :P

Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 4 | Karar
Gönderen: Loren_Summers - 28 Temmuz 2008, 18:16:28
He o rüya :D Ben başka bi rüya olduğunu düşündüğümden sormuştum =) Neysem şimdi de tabak kırılma olayına kafa yoralım o zaman biraz. =P bekliyorum diğer bölümü merak ilen.  :P

Anladım =) tabii iki farklı zaman olduğu için karışmış olabilir biraz. :D Bakalım size küçük bir spoiler verebilirim aslında.... Hımmm bu rüyayı unutmayın diyeyim şimdilik. =)
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 4 | Karar
Gönderen: Elizabeth~ - 28 Temmuz 2008, 18:36:31
Kızımız yavaş  yavaş aşık mı oluyo ne :D Edward ile Loren'in diyaloglarını çok iyi yazmışsın gerçekten.

“Sen kadın! Sakın ama sakın hiçbir şeye dokunma!” ;D ;D
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 4 | Karar
Gönderen: Arlinon - 28 Temmuz 2008, 19:17:53
Şu aralar okuduğum en güzel amatör hikaye, gerçekten güzel. Devam et, bravo! helalll!
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 4 | Karar
Gönderen: Loren_Summers - 28 Temmuz 2008, 19:20:57
Çok teşekkürler arkadaşlar, yakında -çok yakında- beşinci bölüm burada olacak. =) :D
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 4 | Karar
Gönderen: Elizabeth~ - 28 Temmuz 2008, 23:04:53
Şu aralar okuduğum en güzel amatör hikaye, gerçekten güzel. Devam et, bravo! helalll!
Benim bu zamana kadar okuduğum en güzel amatör hikaye bile diyebilirim,çok iyi gidiyosun  ;)
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 4 | Karar
Gönderen: Loren_Summers - 28 Temmuz 2008, 23:07:43
Benim bu zamana kadar okuduğum en güzel amatör hikaye bile diyebilirim,çok iyi gidiyosun  ;)

Ehehe çok teşekkürler arkadaşlar, utandırıyorsunuz. =) :D Daha güzel bölümlerle devam edeceğini umuyorum. =)
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 4 | Karar
Gönderen: Lucilla Clarté - 29 Temmuz 2008, 00:11:01
Ehehe çok teşekkürler arkadaşlar, utandırıyorsunuz. =) :D Daha güzel bölümlerle devam edeceğini umuyorum. =)

Utanmaa, gerçek bunlar ki. :P Bi Onur bi sen bu aralar zevkle istekle okuduklarım. Ah hikayeye dönersek bu kız çabuk aşık oldu, bi de kabul etmiyor. Bill'in de zaaf haline dönüştüğünü göz önüne alırsak, bu rüya okuma işine gircek kızımız. Hadi hayırlısı diyorum. :P
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 4 | Karar
Gönderen: magicalbronze - 31 Temmuz 2008, 18:28:17
Yok yok, bir karar aldım. Bundan sonra 5-6 bölüm biriktirip okuyacağım çünkü şu hikayede bölüm sonuna takılıp devamını göremediğim zaman delirecek hale geliyorum.. :D Edward her zamanki gibi muhteşem ve Loren ne yapacağını bilemez durumda kalmış gibi.. :D

Hikayenin en güzel yanı okuyucularını şaşırtıyon olman. Örneğin dördüncü bölümü yayınlamadan önce koyduğun teaserde herkes o lafın Edward tarafından söylendiğini zannetti (ki bende öyle zannettim) lakin okuyucaları yanıltmakta gecikmedin.

Lütfen başka bir işle uğraşma ve bir an önce yeni bölümü ekle, şöyle 3-4 bölüm birden olsun.. :D
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 4 | Karar
Gönderen: Loren_Summers - 01 Ağustos 2008, 22:01:07
Çok saolun gerçekten, evet arkadaşlar işte yeni bölüm. Eğer çok isterseniz altıncı bölümü de bu gece yollayabilirim ama tabii sizin isteğiniz çok önemli. =)

Bölüm 5
Rüya Okuma Merkezi

Loren röportaja gittiğinde hayal aleminde gibiydi.Röportajı yapacak olan adam sakin bir yer seçmişti ve bu yer aynı zaman da onun düşünebilmesi için idealdi.  Loren röportajı yapacak kişiyi beklerken kendine bir kahve söylemişti, kahvesinin gelmesiyle adamın içeri girmesi bir oldu. Aslında Loren’in onun fark etmesi çok güç olmuştu. Dikkatini toplayabilecek durumda değildi ama adamı masaya gelmeden fark etmeyi başardı ve şöyle bir inceledi. Adamın kocaman siyah çerçeveli gözlükleri, sürekli kayıyorlar ve adamda onu düzeltmek zorunda kalıyordu, dağınık saçları ve meraklı hastalıklı denebilecek kadar zayıf bir yüzü vardı. Aslında kendini telefonda nazik bir şekilde tanıtmıştı ama Loren adamın adını hatırlamakta zorlandı. Hafifçe gözlerini kıstı, neydi sahi? Jack? Joe? Hayır hayır belki de bambaşka bir şeydi. Önemi de yoktu gerçi. Adam –Joey miydi yoksa?- masaya ulaştığında hızlıca Loren’in elini sıktı ve ses kayıt cihazını çıkartarak kendini makineya tanıttı;
“Ben Joe Kimbell…”
Joe! Biliyordu işte, diğerleri de nereden çıkmıştı?
“…gazetesi Loren Summers röportajı….”
Loren yavaşça saatine baktı, dokuzu çeyrek geçiyordu, onlar dokuz diye anlaşmışlardı. Adam - Joe - geç kalmıştı. Loren tekrar saatine baktı, saat birini aramak için uygun muydu? Uygun olmalıydı, bu saatte insanlar uyanık olurdu. Olur muydu?
“Bayan Summers?”
“Hı?!”
Loren irkilerek kendine geldi, Joe Kimbell yine, istikrarlı bir şekilde, gözlüklerini düzeltiyordu. Zayıf ince suratında şimdi tek kaşı kalmış Loren’e bakıyordu.
“Efendim?”
Loren adamın bu bakışına boş gözlerle cevap verdi.
“Cevap (tekrar gözlüğünü düzeltti) vermediniz de”
Loren adamı yarı duyuyor yarı duymuyordu, birden adama dönünde Joe irkildi. Loren derin bir nefes aldı;
“Bakın ne diyeceğim, bu röportajı başka bir güne erteleyelim ne dersiniz?”
Joe ama diyecek gibi oldu ama Loren onu susturarak devam etti
“Telefonunuz bende var zaten. İnanın daha uygun olduğum bir zaman sizi arayacağım ama şuan kafam gerçekten çok dağınık ve faydalı bir görüşme olacağını sanmıyorum”
Joe onaylarcasına başını salladı ve gözlüğü yine düşme tehlikesi geçirdi ama ustaca bir hareketle bunu engelledi. Kayıt cihazını kapattı ve çantasına koydu.
“Vakit ayırdığınız için teşekkürler, telefonunuzu bekliyor olacağım”
Loren nazikçe gülümsedi;
“Merak etmeyin, arayacağım”
Adam yavaşça çıkarken gözlüğünü bir kez daha düzeltmeyi ihmal etmedi (Kahrolası gözlükler!!!)
Loren yaptığı şeyin hiç hoş olmadığının farkındaydı ama yapabileceği başka bir şey de yoktu. Aklı hiç de başında değildi. Çantasında aceleyle kartı aradı. Kaybetmedim değil mi?!  Kaybetmemişti, uzun uğraşlar sonucunda çantadan kartı çıkartabildi. Tam arayacaktı ama bir an durdu. Ne demeliydi?
Ah Bill! Ben Loren, diyorum ki bir gel de görüşelim ne dersin?
Hayır bu çok aptalca olurdu sanırım. Aramadan önce sakinleşmeye karar verdi, hayır panik kesinlikle ona göre değildi. Derin bir nefes aldı ve sakince kahvesinden bir yudum içti. Kahvesi hala sıcaktı, yüzünde hafif bir gülümseme oluştu (gerçekten kahve yüzünden mi oluştu bu şimdi?) ve numarayı çevirdi. Telefonla birini ararken çıkan şu sinyal sesi onu deli ediyordu. İlk sinyal sesinden sonra telefonun açılmasını bekledi ama olmadı. İkinci sinyal sesi geldi, şimdi biraz heyecanlanmıştı işte. Hayır açan yoktu. Üçüncü sinyal sesi geldi, tanrım biri şu kahrolası telefona baksın!.  En sonunda dördüncü sinyal sesinden sonra telefonu kuşkulu bir erkek sesi açtı;
“Alo?”
Loren birden donup kaldı, kalbi deli gibi atıyordu ve bir soğukluk baştan aşağı tüm bedenini kaplamıştı. Elleri ise bu duruma isyan edercesine deli gibi terliyordu, bir an telefonun elinden düşüreceğini sandı ama bu olmadı. Telefondaki erkek sesi şimdi kuşkucu tondan kurtulmuş, sabırsız bir tona geçiş yapmıştı;
“Alo?!”
Loren yavaşça dudaklarını araladı ve daha ne olduğunu anlayamadan konuşmaya başladı;
“İyi günler, Bill Ruxlow’la mı görüşüyorum? Ben Loren Summers”
Karşıdaki erkek sesinde tekrar bir değişim oldu, şimdi tanıdık birinin sesini duymanın verdiği rahatlıkla çıkıyordu;
“Ah! Evet Loren. Konuşmayınca--- Neyse sanırım bir karar verdin?”
Loren kafasını evet dercesine aşağı yukarı salladı, sonra telefonda olduğunu fark edip irkildi;
“E—Evet. Ben Doktor Ruxlowla görüşmek istiyorum”
Bill sevinçle;
“Harika!” dedi “Neredesin, hemen gelip alayım seni?”
Loren ona bulunduğu yeri tarif etti ve beklemeye başladı. Bill söylediği gibi hemen geldi. Loren kahvesinin son yudumunu da hızlıca içti ve Bill’in arabasına bindiler. Kız biraz uzaklaştıktan sonra Edward’a haber vermediğini fark etti, çantasından telefonunu çıkarttı fakat çekmiyordu. Kahrol!
“Daha çok var mı?” diye sordu “Telefon açmam gerekiyor da”
Bill anlaşışla gülümsedi “Ne yazık ki biraz daha yolumuz var, merkez biraz şehrin dışında”
Loren saatine baktı, on biri yirmi geçiyordu, sıkıntıyla derin bir nefes alıp verdi. Bunu yapan tek kişi değildi üstelik…

Edward koltuğuna oturmuş bir yandan sinirle kurabiyelerini yiyor (ki bu çok komik bir görüntüydü, bir ısırışta kurabiyelerin yarısı yere dökülüyordu) bir yandan da elinde telefon homurdanıyordu.
“Bir haber, küçük bir şey! “Ben şuraya gidiyorum Edward” gibi! Ama yok! Yaşlı kalbim bu kadar heyecana, endişeye dayanır falan sanıyor? Nasıl öğreneceğim aramazsan nerede olduğunu ha?! Üstelik telefonun da kapalı! Bu yap—“
Rebecca dayanamayarak sözünü kesti
“Edward yaklaşık bir yarım saattir telefona bakarak kendi kendine konuşuyorsun” ya da telefonla konuşuyorsun diye düşündü “Biraz dinlen ve ortalığı kirletmeye son ver olur mu?”
Adam sinirle elini havaya kaldırdı
“Sen ne anlarsın! O kızın benden başka kimsesi yok ve tüm sorumluluğu bana ait! Karışma bana, sen git biraz eşyaların yerini değiştir!”
Kadın sıkıntıyla ayağa kalktı ve yavaş yavaş kapıya yöneldi.
“İçecek bir şeyler almaya gidiyorum Edward, sen de biraz sakinleş ve telefondan uzaklaş, mutlaka arayacaktır”
Adam homurtuyla bir kurabiye daha aldı ve onu da etrafa saça saça yedi.

Araba yavaşlayıp virajı döndükten sonra biraz daha ilerlediler, sonra Bill toprak bir patikaya saptı. Sinirle ellerini ovuşturan Loren’e baktı ve gülümsedi;
“Yaklaştık”
Loren rahat bir nefes aldı, Edward delirmiş olmalıydı. Araba biraz daha ilerledikten sonra karşılarına bir ev çıktı. Kocaman bir bahçenin tam ortasındaydı, girişinin biraz ilerisinde çok güzel bir süs havuzu vardı, Loren arkasında da bir bahçe olduğuna emindi ama arka taraf gözükmüyordu. Bill kumandayla bahçe kapısını açtı ve içeri girdiler. Araba ustaca park edildikten sonra Loren yavaşça arabadan indi, büyülenmiş gibi etrafına bakıyordu;
“Tanrım! Burası mı? Çok güzelmiş… Aslında ben iki katlı diye hayal etmiştim”
Bill yüzünde kurnaz bir ifadeyle Loren’e baktı
“Zaten iki katlı”
Kız anlamaz gözlerle ona baktı fakat Bill daha sonra açıklayacağını söyledi ve kapıya doğru yöneldiler. Bill kapıyı açtı ve geri çekilerek Loren’e girmesi için yol açtı. Kız içeri girerken yavaşça kulağına eğildi ve fısıldadı;
“Rüya Okuma Merkezi’ne hoş geldin”
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 5 | Rüya Okuma Merkezi
Gönderen: darkkb - 01 Ağustos 2008, 22:09:35
hıkayen ılgı cekıcı betımlemelerın harıka ama neden turkce ısımler ve turkce karekterler kullanmadın merak edıyorum dogrusu
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 5 | Rüya Okuma Merkezi
Gönderen: Loren_Summers - 01 Ağustos 2008, 22:19:21
Öncelikle teşekkürler.

Bunun birden fazla sebebi var.
Birincisi ana karakterim Loren Summers benim uzun yıllardır kullandığım bir karakter, vazgeçmek istemediğim biri.
İkincisi Türkçe isimle aynı etkiyi bırakamama endişesi
Üçüncüsü yabancı biri olsaydım yabancı isimler kullanacaktım o zaman yadırgamayacaktınız (bkz: stephen king neden yabancı isim kullanıyor çevirmenler o isimleri de Türkçe yapsın demiyor kimse)
Dördüncüsü ve en önemlisi belkide ben genelde yabancı yazarların kitaplarını okurum ve yabancı isimlere alışığım (ki ailemde de yabancılar var ve yabancı isme sahip pek çok kuzenim var) sonuç olarak yazarken böyle rahat ediyorum yani ben yazımı Ahmetin başına gelenler şeklinde yazarsam rahat olamazdım rahat olamazsam da düzgün bir kurgulama olmazdı o zamanda düzgün bir hikaye ortaya çıkmazdı. =)

Ama yok ben ben çok rahatsız oluyorum diyorsan yabancı birinin hikayesini Türkçeye çevirmişler de sen de öyle okuyormuşsun gibi okuyabilirsin. Ama yok ben çok gıcık oldum diyorsan zorlama yok bende =).
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 5 | Rüya Okuma Merkezi
Gönderen: DarLy OpuS - 01 Ağustos 2008, 22:21:32
4. bölümü yeni okuyabildim, kusura bakma. :)

İç ses olayını gerçekten iyi bir açıdan yakalamışsın.. İşi düştüğünde tabii ki orada olmayacak! :P  Edward’ı gerçekten çok şirin anlatmışsın ya.. Emekliliğimde öyle olmak istiyorum gerçekten! :P  Azıcık uzunda olsa, genel olarak gene kısa bir bölümdü, ne iş? :P Ellerine sağlık, çok beğendim. :)

Not: Şu isim konusunda seni gönülden destekliyorum Ninsu, çok haklısın! :D
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 5 | Rüya Okuma Merkezi
Gönderen: darkkb - 01 Ağustos 2008, 22:26:21
yanlıs anlama hıkayeni gercekten begendım ama stephan kıng (yada her neyse) adamın karekterı bellıdır dıyelım karekterın adı cornelıa dır onu ayşe dıye cevıremezsın ama yabancı yazarlar ulkelerının kımlıklerını gayet ıyı koruyorlar hıkayendekı karekterlerın ısmı turk olsaydı ve hıkayene bıaz turk motıflerı koysaydın daha ılgı cekıcı olurdu yazılarını okudugum kadarıyla acemı bır yazar deılsın bunları bılmen gerekıyor bence  yazdıklarını yıne tebrık edıyorum  :clap :clap :clap :clap :clap
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 5 | Rüya Okuma Merkezi
Gönderen: DarLy OpuS - 01 Ağustos 2008, 22:30:10
Elim değmişken 5. bölümü de okuyayım bari dedim. :P

Joe’ye çok ayıp oldu, duygularıyla oynadın resmen! :P Loren, Bill’i seviyoooor! :P “yada telefonla konuşuyorsun” ah bu gerçekten harikaydı! =)  Edward’ı okudukça canım kurabiye çekiyor yahu, gidip alacağım yarın bir paket hıh! =)

Tekrar ellerine sağlık Ninsu, valla hayranın oldum. :P
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 5 | Rüya Okuma Merkezi
Gönderen: Loren_Summers - 01 Ağustos 2008, 22:32:51
Anlıyorum, yok yanlış anlamadım =) Ama sadece demek istediğim şimdi bir düşün bu fantastik bir hikaye olucak ben Pelin, Berk, işte atıyorum Aslı gibi isimler kullanacağım ve biraz da motifleyeceğim. İnsanlar direk Selena gözüyle bakacaklar olaya... Ayrıca dediğim gibi ben zaten rahat hissedemediğim için, alıştığımın dışında bir şey yaptığım için de içime sinmeyecek beğenmeyeceğim. =) Onu demek istiyorum yani insanların zaten fantastik edebiyata bakışları biraz kıt ben de olabildiğince iyi yazmaya çalışıyorum ki bu anlayış oluşmasın. İyi yazabilmek için de rahat olmam lazım, rahatlıkta buradan geliyor. =)


Saol Onurcum =) Edward ne kadar sevildi ya kıskanıyorum :P :D
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 5 | Rüya Okuma Merkezi
Gönderen: darkkb - 01 Ağustos 2008, 22:38:23
bak hılal dıkmen dıye genc bır yazar var onun kıtap hayallerı gercege donustu hemde dogan egmont gıbı buyuk bıt yayın evınden tasların secımı adlı fantastık romanını okudum cok ılgı cekıcı ve guzel buldum butun karekterlerıde turk kızla gurur duydum helal olsun yaww dedım onunkıne kıyaslarsak senın yazıların daha bı+18 tarzı yanı buyuk ısı turk ısımler olursa daha mutlu olur ınsanlar dıye dusundum hılal dıkmen 5. baskısını yaptı 2, kıtabını yazıyor bu romanı cok sevıyorsun karekterlerı degıstırmen olanaksız cunku bende bı ara yazıyordum roman ama benımkı sadece ılerıkı yazıların ıcın onerı ok karekterlerı degıstıremezsın ama turk motıflerı koyabılırsın
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 5 | Rüya Okuma Merkezi
Gönderen: Elizabeth~ - 01 Ağustos 2008, 23:01:37
Bence burda bi karşıtlık yok,eğer yazan kişi isimler konusunda kendini serbest hissetmelidir bence.Eğer hikaye başka bir ülke çevresinde daha iyi anlatılacaksa okuyucuya,o şekilde yazılmalı.Yazar Türk diye bi şekilde kendini zorunlu hissetmemeli :) Neyse Su'cummm  :D Edward'ın diyaloglara bayıldım yine,Loren'in Joe'yu o şekilde bırakması da çok komik oldu,oh olsun  ;D (sinir oldum nedense adama) Daha uzun olsa bölümler ne güzel olur,okuyorum okuyorum birden bitiyo ;D Bakalım 'Rüya Okuma Merkezi'nde ' neler olacak,yeni bölümü bekliyorum,çok iyi gidiyosun ;)
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 5 | Rüya Okuma Merkezi
Gönderen: Loren_Summers - 01 Ağustos 2008, 23:03:53
Saol canım =) beğenmene sevindim. Sanırım 6. bölüm hepinizi tatmin edecek uzunlukta oldu ve eğer isterseniz onu bu gece yayınlayabilirim. =)
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 6 | Düşünce Odası
Gönderen: Loren_Summers - 02 Ağustos 2008, 00:27:09
Bölüm 6
Düşünce Odası

Loren içeri girdiğinde derin bir nefes aldı. Kapı çok büyük bir girişe açılıyordu. Oval bir girişti burası ve üç farklı kapı barındırıyordu (giriş kapısı hariç). Biri tam sağlarında, biri tam sollarında diğeri ise karşılarındaydı. Tam karşılarındaki kapınında iki yanında aşağı doğru inen merdivenler vardı. Loren kaşlarını çatarak Bill’e döndü;
“İki katlıdan kastın buysa, bodrum sayılmaz”
Bill kocaman bir gülümsemeyle ona baktı, aslında bu durum bir süre sonra sinir bozucu oluyordu. Oluyor muydu?
“Hayır, orası bodrum değil ve burası da evin üst katı aslında”
Loren bu durumu anlamakta oldukça güçlük çekiyordu. Genç adam konuşmasını sürdürdü;
“Babam ilk katı yerin altına inşa ettirdi” Loren tam konuşacaktı ki Bill bu fırsatı ona vermedi;
“Dur, hemen itiraz etme, daha oraya inmedin”
Loren yine de itiraz etmeye hazırlanıyordu ki, neşeli (aynı zamanda ürkütücü) bir ses bunu engelledi;
“Sonunda onu buraya getirebildin oğlum!”
Loren tartışmak üzere açtığı ağzını kapatmayarak sesin geldiği yöne döndü ve merdivenlerden çıkmakta olan orta yaşlarının sonunda, kır saçlı bir adamla göz göze geldi. Yavaşça ağzını kapadı ve görünmez bir heyecan dalgasının ona çarpıp tüm bedenini sarmasına izin verdi. Adam giderek yaklaştı ve aynı neşeli tavırla konuştu,
“Demek şu muhteşem kitabın güzel yazarı sizsiniz”
Loren utandığını hissetti, yüzünde tek bir kızarma belirtisi bile yoktu tabii, mahcup bir tavırla gülümsedi. Adam elini uzattı ve kendini tanıttı;
“Ben Doktor Ruxlow” sonra fısıltıyla “Ama sen ban Richard diyebilirsin” dedi ve göz kırptı. Loren yavaşça adamın elini sıktı;
“Memnun oldum Dok—“ adamın sağa sola sallanan kafasını görünce hemen düzeltti
“Richard”
Adam yine neşeli bir tavırla, bu sefer daha yüksek sesle
“Böylesi çok daha iyi!” dedi.
Loren adamı biraz garip bulmuştu, sanki çok fazla neşeliydi fakat aldırmadı. Richard yine gayet neşeli bir tavırla konuşmaya başladı;
“Eminim aklınızda çok fazla soru vardır, benim de anlatmak istediğim şeyler var. Neden içeri girip karşılıklı bir şeyler içerken bunları konuşmuyoruz?”
Loren hemen;
“Tabii!” dedi ama tam karşılarında duran kapıya yöneldikleri sırada birden bire durdu. Richard yine neşeli ama sorgular gözlerle kıza bakıyordu. Loren rahatsız bir ses tonuyla;
“Şey…” dedi “Eğer sorun olmazsa…Yani telefonum buralarda çekmiyor ve aramam gereken biri var…”
“Ah aptal kız! Hadi ara. Bill genç konuğumuzu telefona götürür müsün?”
Bill nazikçe Loren’e onu takip etmesini işaret etti ve soldaki kapıdan içeri girdiler. Burası dar, uzun bir koridora açılıyordu ve sağlı sollu pek çok kapı bulunduruyordu. Loren çok etkilenmişti, büyülenmişçesine
“Çok garip bir mimarisi var buranın” dedi Bill ise sıkıntılı bir sesle cevapladı;
“Bir de bana sor”

Koridorda ilerlerken Loren odaların içinde ne olduğunu çok merak etti ama sonra neler görebileceğini düşünüp bundan vazgeçti. Koridorun sonuna geldik onları küçük bir sehpa ve üzerinde bir telefon karşıladı. Telefonun biraz üzerinde duvara monteli bir lamba vardı çünkü bu koridor oldukça karanlıktı (aslında loş demek daha doğru).
“Edward’ı mı arayacaksın?” dedi Bill
Loren yavaşça başını salladı ve ahizeyi kaldırıp numarayı çevirdi.

“Görüyorsun değil mi!” diye bağırıyordu Edward. Şimdi ağzından kurabiye parçacıklarının yanı sıra tükürükler de savruluyordu.
“Tanrım! Yaşlı biriyim ben. Ölsem haberi olmaz!”
Elini tekrar kurabiye tabağına uzattı ve hiç kurabiye kalmadığını görünce daha da sinirlendi. Tam yerinden kalkacakken telefon çaldı. Edward kimin aradığını çok iyi biliyordu. Önce Açma diye düşündü. Açma da meraktan kudursun! Bir süre telefona baktı, dayanamayacaktı, aceleyle ahizeyi kaldırdı ve tüküre tüküre;
“Alo!” dedi karşısında korkak bir ses hemen cevap verdi
“Edward ben Loren. Şu an—“ ama sözlerini bitiremeden Edward (bir eli havada yumruk yapmış ve sadece işaret parmağı dışarıda sanki kız görebilirmiş gibi sallıyordu) kükremeye başladı;
“Sen!...Nasıl?... Ne zaman arama—Neden arama---“ ama o kadar sinirliydi ki doğru düzgün bir cümle kuramıyordu. Loren de zaten ahizeyi kulağından uzaklaştırmış özür dilercesine Bill’e bakıyordu.
“Edward” dedi kız ama Edward onu duymuyor gibiydi, anlamsız sözcük dizisini ardı ardına sıralamaya devam ediyordu. En sonunda Loren bağırmak zorunda kaldı;
“Edward!”
“Ne?!”
Loren sırıttı, ne olursa olsun bu huysuz ihtiyarı seviyordu, derin bir nefes aldı ve;
“Tanrı aşkına biraz sakinleşip tek, düzgün ve anlayabileceğim bir cümle kurar mısın?”
Yaşlı adamın yüzü kızardı, patlayacak bir balon gibiydi (aslında çok komik görünüyordu) ama kendini durdurdu ve hastalık derecesinde sakin bir sesle;
“Neredesin?” dedi
“İşte şimdi beni korkutmaya başlıyorsun Edward. Bak özür dilerim arayamadım ama her şey çok ani oldu. Ben Doktor Ruxlow’un evindeyim ya da ev de değil tam Rüya Okuma Merkezi sanırım. Bir süre burada kalmak zorunda kalabilirim ve seni arayama—“
“Ne demek?!...Neden?!” yaşlı adam yine eski haline dönmüştü.
“Edward beni dinle” bu onu bu kez sakinleştirmişti.
“Bir süre seni arayamayabilirim. Bu kitabım için tamam mı?”
Edward tam itiraz etmek için ağzını açmıştı ki vazgeçti.
“Tamam. Fırsat buldukça bana ulaşmaya çalış, seni merak ederim biliyorsun”
Bilmez miyim?
“Merak etme Edward, gelince her şeyi anlatacağım”
Loren yavaşça ahizeyi yerine oturttu
“Kızgın ha?”
“Köpürüyor”
İkisi de gülüştüler ve Richard’ın olduğu yere doğru gitmeye başladılar.

Richard onları elinde bir fincan çayla salonda bekliyordu. İçeri girdiklerinde neşeyle ayağa fırladı;
“Sonunda!” Bill’in omzuna küçük bir yumruk atarak ekledi;
“Bu güzel bayanı kaçırdığını düşünmeye başlamıştım”
Loren istemsiz olarak sırıttı, Bill ise kızarmaya başlamıştı.  Richard oturmalarını işaret etti ve herkes oturduktan sonra rahatsızca kıpırdandı ve sabırsız bir çocuğun edasıyla konuşmaya başladı;
“Bak kızım, öyle lafı dolandırmayı seven biri değilim. Bill de sana niyetimden bahsetmiş olmalı, öyle değil mi genç adam?”
Bill hiç konuşmadı, yalnızca başını sallamakla yetindi;
“Bu sebeple sana açıklamam gereken bazı şeyler var. Öncelikle çok özel biri olduğun kanısındayım”
Loren cevap vermedi, sadece gülümsedi
“İkinci ve asıl açıklamam gereken şey ise rüyalar”
Adam birden ciddileşmişti, Loren bu adamdan korkmaya başladığını hissetti.

“Ben” sesi şimdi daha kalın çıkıyordu sanki “Rüyaları ikiye ayırırım: Hayaller ve kabuslar. İkisi de bilinç altımızın bir yansımasıdır fakat incelediğim pek çok rüyada gördüm ki hayallerimizde çok daha kontrollüyüz. Kabuslarımızda genelde çıkacak kapıları bulmakta zorlanıyoruz. İşte ben de rüyalarını bu şekilde kategorize ederek izleyeceğim”
Loren yarı anlar bakışlarla adama bakıyordu, adam duraksamadan devam etti;
“Bir de, eminim başına gelmiştir, “gerçek” diye isimlendirdiğim rüyalar vardır. Bunlar kabuslarımızda da hayallerimizde de olabilirler. Bu tip rüyalarda her şeyi hissedebilirsin. Acıyı, kızgınlığı, üzüntüyü… ve yine bunlarda, tıpkı kabuslar gibi, kontrol edilemez”
Loren bölmek için ağzını açacak oldu ama adam izin vermedi;
“İşte kızım ben senin bu gerçek rüyalarda boyutlar arası geçiş yapabildiğini düşünüyorum. Bu yüzden buradasın”
Loren yine konuşmaya yeltendi ama Richard hiç duraksamıyordu;
“Şimdi birinci kata inelim” dedi ve hızla odadan çıktı.
Loren şoka uğramış bir şekilde Bill’e döndü ama genç adam benim babam böyledir işte dercesine omuz silkti ve ayağa kalktı. Loren de onu takip etti.

Alt katta kare bir giriş onları karşıladı. Nasıl bir yer burası böyle??? Burada dört kapı ve sekiz pencere vardı. Pencereler ikişer halde kapıların yanındaydı ve çok güzel yemyeşil, çiçeklerle dolu bir bahçeye bakıyordu. Loren bu bahçe karşısında büyülenmişti ama bir yanlışlık olduğunu düşündü. Birden gözleri büyüdü ve korkuyla Bill’e döndü;
“Birinci kat yerin altında dememiş miydin?”
Bill sırıttı
“Sanal dünya” dedi. “Babam yaptı. Gerçeğinden farksız değil mi? Hatta çok daha iyi. Camı açtığında seni hoş bir rüzgar bile karşılıyor”
Loren böyle bir deha karşısında söyleyecek bir şey bulamadı ve sağdaki ilk kapıdan içeri girdiler.

Bembeyaz, büyük (devasa) bir oda onları karşıladı. Oda bir aynayla ikiye ayrılmıştı (dıştan içeriyi gösteren ama içerden dışarıyı göstermeyen aynalardandı) ve yarım taraflardan biri de iki kara oda olacak şekilde tekrar ikiye bölünmüştü. Dikdörtgen olan tarafta bir bilgisayar, bir yazı makinesi (en azından Loren böyle düşünüyordu), bir kayıt cihazı ve bir de dişçi koltuğu benzeri bir koltuk vardı. Kare odalardan biri boştu, diğerinde ise yine karmaşık makineler ve bir dişçi koltuğu daha vardı. Richard yine neşeli bir tavırla ona bakıyordu.
“Buraya düşünce odası diyorum kızım” dedi babacan bir tavırla.
“Seni şu küçük odaya alacağım ve makinelere bağlayacağım. Rüya görmeye başladığın an arkamda gördüğün (kablolarla boğuşan o cihazları gösteriyordu) şu küçük dahiler kaydetmeye ve (Loren’in yazı makinesi olarak düşündüğü şeyi gösteriyordu şimdi) her şeyi yazacak”
Loren biraz heyecanlı, biraz meraklı etrafını incelemeye devam ederken diğer odanın neden boş olduğunu merak ediyor ama sormaya çekiniyordu çünkü ağzını ne zaman açmaya kalksa Richard onu susturuyordu.
“Ve şu da---“
Adamın sözlerini biraz daha dinledikten sonra dayanamayarak sordu;
“Peki ya şurası. O oda neden boş?”
Richard sözü kesildiği için şaşkın bakışlarla bir an dona kalmışken Bill açıklamak için bir adım öne çıktı, Loren bunu sorduğu için mutlu görünüyordu. Ya da babasının sözünü şak diye kestiğin için mutludur ne dersin?
“Burası rüyanı üç boyutlu yansıtacak olan oda” Loren’in bakışlarını görünce ekledi;
“Biraz küçük biliyorum ama zaten şu gözlükleri takman gerek (havada birkaç komik gözlük tutup sallıyordu), çıplak gözle göremezsin”
“Anlıyorum” dedi Loren gülümseyerek “Peki ne zaman başlıyoruz”
Richard boğazını temizledi ve hafifçe parmak uçlarında yükselip alçaldı;
“Hımmm… Aslında, yani tabii sana uygunsa, şimdi başlamayı düşünüyordum”

Loren bir an ne diyeceğini bilmedi. Her şey çok çabuk oluyordu ve bu hız onun hoşuna gidiyordu ki zaten asıl korktuğu da buydu. Bir an önce başlamak ve rüyalarının tamamını görebilmek istiyordu çünkü çoğu zaman hatırlayamazdı ve bu onun için bir sıkıntıydı.
“Aslında biraz ani oldu ama…” biraz duraksadı sonra Bill’le göz göze geldi, genç adam onun kadar heyecanlı gibiydi;
“Tamam başlayalım”

Richard sevinçle el çırptı. Loren şaşkınlıkla ona bakıyordu. Adamın gözlerinde hoş olmayan bir parıltı görmüştü. Deli bir insanda görülebilecek tarzda parıltılardı bunlar.
“Bill! Genç bayana yardım et!”
Bill Loren’i küçük kare odaya götürdü. Kapıyı kapattığında her taraf bembeyaz oldu, şimdi kapı bile gözükmüyordu. Bill onun koltuğa uzanmasına yardım etti ve kızın elleriyle ayaklarını koltuğa bağlamaya başladı;
“Bunlar şiddetli bir kabus görürsen düşmemen için” dedi ve sonra kodluğun yakınındaki makineye gitti ve alnına makineye bağlı olan iki tane yuvarlak bandaj yapıştırdı;
“Bunlar düzenli olarak beynine sinyal gönderecek ve gelen cevapları alıp rüyalarını görmemizi sağlayacak”

Richard yavaşça içeri girdi, elinde bir enjektör ve bir de ilaç vardı. İlacı yatmakta olan kıza gösterdi:
“Bunun ne olduğunu biliyor musun?”
Loren yavaşça başını salladı;
“Hastalarını bununla uyutuyorsun, belli bir süre uyanmamaları için”
Adam mutlu bir şekilde ve yayarak;
“Eveeet!” dedi. İğneyi ilacın kapağına batırdı ve içindeki sıvıyı çekti.
“Şimdi hiç korkma, ilaç vücuduna girdikten sonra ona kadar saymanı istiyorum” dedi “Yüksek sesle lütfen” ve dikkatli bir şekilde kızın koluna ilacı enjekte etti. Loren sıvının damarlarına girip kanına karıştığını ve hızla kendine yer aradığını hissetti.
“Bir”
Oda çok beyazdı, bu çok sinirini bozuyordu aslında.
“İki”
Belki ışıkları biraz kapatsalar?
“Üç”
Yavaş yavaş vücudunun teslim olduğunu hissediyordu.
“Dört”
Şimdi beyazlık bulanıklaşmıştı
“Be—“
Gözlerini kapatıp kendini ilaca teslim etti.
“İyi geceler kızım, tatlı rüyalar”

Richard ve Bill odadan çıktılar. Bill imdi dikkatle makineleri inceleyen babasına bakıyordu;
“Neden söylemedin?”
Neyi?”
Bill sinirle içeride yatan kıza baktı
“Ona rüyalarına girip müdahale edeceğini neden söylemedin? Boyut kapısı açılırsa oraya gireceğini neden söylemedin?! Tanrım amacın bir araştırmadan fazlası değil mi? Şu kahrolası elması istiyorsun değil mi?!”
“Kes!”
Bill birden sustu. Richard’ın gözleri şimdi iyiden iyiye o deli bakışlara bürünmüştü.
“Hayır hayır en başından beri niyetimin bu olduğunu söyleyemem aslında ama kız o kadar güçlü ki… Hissedemiyor musun? Elması ele geçirmek demek her şeye sahip olmak demek, hatta belki her şeyi kontrol edebilmek! Ve ben—“
Ama sözlerini tamamlayamadan makineler çalışmaya başladı.
“Ona zarar verebileceğin hiç aklına geldi mi?!”
Ama adam onu dinlemiyordu. Yazıcı yazmaya başlamıştı bile.
Rüya – Kabus
İki adam da hızla gözlükleri taktılar. Loren rüyasında elmasın bulunduğu odayı görüyordu.
“Hadi baba! Gitsene? O mükemmel elmasa koşsana?!”
Bill’in alaycı kızgınlığının farkında bile olmayan Richard yavaşça başını iki yana salladı:
“Tanrım bu kız gerçekten çok güçlü ama şimdi girmem olanaksız. Gerçek bir rüya görmüyor baksana”
Görüntü gidip gidip geliyordu bu sanki bozuk bir televizyonu izlemek gibiydi ama yine de kendini izletiyordu.
“Sen kafayı yemişsin! Elması ele geçiremeyeceksin!”
“Çeneni kapat ve izle!”

Loren yavaşça uyandı, elmasın olduğu odadaydı. Yavaşça ayağa kalktı ve elmasın olduğu yöne döndüğünde Edward’ı gördü. Sırtı ona dönüktü ve biraz ileride yerde oturan bir kıza bakıyordu. Loren bu kızı tanıyordu, hem de çok iyi tanıyordu.
“Tanrım bu benim” diye fısıldadı ve bir anda ne olduğunu anlayamadan elmasın gerisindeki boyalı cam patlayıp tuzla buz oldu. Loren korkuyla bir çığlık attı ve Edward’ın yanına koştu. Diğer Loren hala yerde oturuyordu ama şimdi elleri de yere değiyordu, sanki bir şey olmuştu.
“Edward!” diye bağırdı Loren. Yaşlı adam boş gözlerle dönüp ona baktı, bir şok geçiriyor olmalıydı:
“Neler oluyor Edward?!”
Adam yine o boş, ölü bakışları hiç bozmadan, korkutucu bir sakinlikle konuşmaya başladı;
“Muhafız” dedi “Muhafız yerini terk etti. Artık her şey için çok geç”
Loren korkuyla geri çekildi, elleri titriyordu. Yavaşça yere düştü, bu kötü bir haberdi hem de çok kötüydü. Loren titreyen elleriyle ağzını kapatırken etraf yavaş yavaş karardı ve hiçbir şey görünmez oldu…
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 6 | Düşünce Odası
Gönderen: Lucilla Clarté - 02 Ağustos 2008, 00:46:51
Tam eveeet bu gece okumak istiyorum yazıyodum ki geldi yeni bölüm. Bill de az değil, Loren'i koruyor baksana sen. =P Neyse bu bölüm tam istediğim uzunluktaydı, ard arda iki bölüm okuyunca böyle elimde roman varmış da onu okuyomuşum gibi oldum zaten. Fanın olmak istiyorum izin var mı. =P
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 6 | Düşünce Odası
Gönderen: Elizabeth~ - 02 Ağustos 2008, 00:56:12
Tam eveeet bu gece okumak istiyorum yazıyodum ki geldi yeni bölüm. Bill de az değil, Loren'i koruyor baksana sen. =P Neyse bu bölüm tam istediğim uzunluktaydı, ard arda iki bölüm okuyunca böyle elimde roman varmış da onu okuyomuşum gibi oldum zaten. Fanın olmak istiyorum izin var mı. =P
Tam aynısını Su'ya söylüyodum şimdi ;D Okurken kitap okuyormuş gibi hissettim,forumda olduğunu farkedince irkildim biraz  :D Bill,Loren' değer veriyo,babası pahasına korucak onu,prensim benim  :D Her bölüm böyle uzun olsun,kaçıncıya söylüyorum bilmiyorum ama süper gidiyosun ;) :D
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 6 | Düşünce Odası
Gönderen: Loren_Summers - 02 Ağustos 2008, 00:58:55
Hahaha Çok teşekkür ederim arkadaşlar. Her bölümün uzun olmasını ben de isterim ama bazen hikaye kendi gidişatını kendi ayarlıyor ne yazık ki :D Bu arada rüyayı hatırladınız değil mi? İkinci bölümde Edward'ın gördüğü rüyanın devamı. =)
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 6 | Düşünce Odası
Gönderen: Jejune - 02 Ağustos 2008, 02:05:28
Fanın olmak istiyorum izin var mı. =P
Aha ben de istiyorum bunu. =P
Gerçekten çok sürükleyici, keşke hiç bitmese diyo insan okurken. =P Bill'i sevdim ben, Loren'ı koruyo falan. =P Edward zaten harika. Huysuz ihtiyar. :D ve evet keşke her bölüm böyle uzun olsa. :P süpersin. =)
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 6 | Düşünce Odası
Gönderen: pleasant^^ - 02 Ağustos 2008, 14:26:20
Vay,canına.O ne anlatımdır. :P Bayıldım,bayıldım.Çok güzel olmuş.Bill'den de hoşlandık tabi. :P Ama babası,korkunç. :hemk
Loren uyansana,elmasını çalıyorlar. :P Çok güzel,süper.Öyleler işte. :P
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 6 | Düşünce Odası
Gönderen: Loren_Summers - 03 Ağustos 2008, 15:43:57
Ahaha çok teşekkürler bu arada şu fan olayına gelince izin ne demek siz beğeniyorsanız zaten ben çok mutlu oluyorum. =) 7. bölüme bu akşam başlamayı düşünüyorum uygun bir ortam oluşursa tabii =)
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 6 | Düşünce Odası
Gönderen: DarLy OpuS - 03 Ağustos 2008, 16:59:27
Bu Loren ne şaşkın bir kız yau?! :P

Richard’da çatlak gibi geldi bana hafiften.. :P

İşte bu ya.. İkiye ayırırmış bak, “Hayaller ve Kabuslar”. Olay yeni başlıyor! =)

Şu parantez içleri, akıcılığı kesmiş gibi geldi bana. Ama iyi noktalara parmak basıyorlar, orası bir gerçek.

Sanal kat da çok hoşuma gitti açıkçası.. =)

Loren çok sorumsuz ya, verdiler ilacı uyuttular kızı. Ah ya yanlış kişilerin eline düşse?!

Ama son kısma bayıldım ya.. Kesinlikle çok ilgi çekici gidiyorsun Ninsu, bayıldım. =),

Eline sağlık. o/
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 6 | Düşünce Odası
Gönderen: Loren_Summers - 03 Ağustos 2008, 17:07:41
Hımm aslında parantez içleri çoğu zaman virgülle ekleme yapamadığımda devreye giriyor çok - - ayracı kullanmak istemiyorum, bir de bazen düşünceler de oluyor parantezler ondan. :D

Çok teşekkürler bakalım hikaye bir şekilde gidiyor ama bana güvenmemek lazım, görüneni göründüğü gibi anlatmayabiliyorum bazen. :D Hikayenin gelecek akışı kafamda, sonunu biliyorum ve bu beni daha da heyecanlandırıyor çünkü hikaye geliştikçe siz de yorumluyorsunuz, tahminlerde bulunuyorsunuz, kimisi doğru kimisi yanlış oluyor ve ben bir an önce yeni bölümü koyup size akışı göstermek istiyorum. :D Ama en özlemle beklediğim şey hikayenin sonu :D kafamda iki taslak var şu anda, hemen hemen birbirinin benzeri (gerçi ben çoktan birini seçtim ama...) bir an önce bitirip yayınlamak istiyorum, sabırsızlanıyorum. Bakalım yeni bölümlerde ne olacak :D :D
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 7 | Boyut Kapısı
Gönderen: Loren_Summers - 03 Ağustos 2008, 22:12:50
Bölüm 7
Boyut Kapısı

Edward kitapçıda koltuğuna sığamamış, ayakta volta atıyordu. Dükkana girenler ona garip garip bakıyor ama adamın o delici, öldürebilecek kapasitedeki bakışlarından ürküp işlerini hemen halledip çıkıyorlardı. Rebecca onun için çok endişeleniyordu. Yaşlı adam hiç konuşmuyor ve yeni getirdiği kurabiyelere bir kez olsun bile dokunmuyordu. Rebecca şansını yeniden denemeye karar verdi. Biraz ürkek, biraz da ısrarcı bir şekilde;
“Edward” dedi “Neden şunların tadına bakmıyorsun? İnan çok seveceksin, içlerinde çikolata parçacıkları var”
Adamın sırtı ona dönüktü ve “istemez” dercesine elini kaldırdığında bir an kalbinin sıkıştığını hissetti. Ağzını açtı ama vücudunu kullanamadığını fark etti, çünkü hiç ses çıkmıyordu. Oysa o şu an bağırıyor olmalıydı ama ağzı, dili, ses telleri ona itaat etmiyordu. Yaşlı adam dükkanın birden yok olduğunu hissetti, şimdi geçenlerde gördüğü rüyası canlanmıştı gözünde. Camın patlamasını yeniden gördü ve irkildi, bunu hafızasından sildiğini sanıyordu ama yanılmıştı. Cam paramparça olduktan sonra görüntü yeniden değişti ve şimdi kitapçıda Loren’in ona Ruxlow’un niyetini anlattığı zamana geri döndü. Kızın sesi kulağında öyle netti ki;
“Ben de başta öyle sanmıştım ama aslında yardımdan kastettikleri o tarz bir yardım değil. Kitabım için—“ Kızın kafasını hafifçe yana çevirip bir şey daha söylediğini gördü:
“Ve onun bilimsel çalışması için”
Gözleri büyüdü, bunu şimdi fark etmişti. Nasıl atlayabilirdi böyle bir detayı? Görüntü yine kayboldu ve elmasın olduğu odaya geri döndü. Şimdi Loren yanına gelmişti, oldukça korkmuş görünüyordu;
“Neler oluyor Edward?”
Edward yavaşça kıza döndü ve;
“Muhafız yerini terk etti” dedi ve yine görüntünün kaybolduğunu gördü. Kızın endişeli bakışları siliniyor yerine kitapçının ahşap tavanı geliyordu. Edward yerde yatıyordu şimdi, başında Rebecca ve tanımadığı bir iki kişi daha –muhtemelen müşteriydiler- duruyordu. Rebecca bağırıp ağlıyordu ama Edward onu duymuyordu. Anlaşılan bedeni hala ona itaat etmiyordu. İstemsizce dudaklarını açtı ve;
“Artık her şey için çok geç” dedi. Yorgun gözleri yavaşça kapandı, kenetlenmiş elleri gevşedi ve kendini karanlığın, huzurlu ve rahat kollarına bıraktı…

Loren’in gördüğü rüya yavaş yavaş kaybolurken Richard ve Bill ağızları açık, şimdi boş olan odaya bakıyorlardı. Bir süre öylece kaldılar, daha sonra Bill yavaşça gözlüğünü çıkarttı ve konutlu;
“Bu da neydi böyle?”
Richard hala gözlükleri takıyor, kör bakışlarla odaya bakıyordu;
“Bilmiyorum”
İkisi de çok etkilenmiş gibiydi. Özellikle Bill, Edward’ın o bakışlarını unutamıyordu.
“Şu muhafız, camdaki, gerçek olamaz değil mi?”
Richar yavaşça gözlüğünü çıkarttı ve oğluna döndü. Yüzünde endişesini bastırmaya çalışan bir gülümseme yerleştirdi.
“Hayır, hayır. Sanıyorum ki bu kızın hayal gücünden kaynaklanan bir durum”
“Ama baba—“
“Sus! Şimdi izin verirsen çalışmak istiyorum”
Bill ağzını açacak oldu ama vazgeçti. Babasının dinlemeye niyeti yoktu. Öbür odaya, Loren’e kaydı bakışları. Tatlı bir uykuda, hiçbir şeyden habersiz ve öyle savunmasızdı ki… Yoksa değil miydi? Şu muhafız da kimdi? Bill kaçamak bakışlarla babasını süzdü. Adam tüm neşesini kaybetmiş, bir deftere hızlı hızlı bir şeyler yazıyordu. Tekrar kıza döndü, muhafızın babasının niyetini anladığını düşünüyordu ve her nasılsa bunun Lorenle bir ilgisi vardı. Muhafızla bir bağ vardı belki de aralarında? Bir tılsım? Bill’in kafası çok karışıktı ama bildiği tek bir şey vardı o da bu muhafız eğer gerçekse o değerli elması korumak için her şeyi yapardı. Sıkıntıyla iç çekti;
“Ben biraz uzakla—“
Ama sözünü tamamlayamadan makineler yine kıpırdamaya başladı;
“Rüya – Hayal”
Makine bir an durdu ve tekrar yazdı;
“Gerçek”
Richard heyecanla zıpladı;
“Hiçbir yere gitmiyorsun genç adam. Beklediğimiz fırsat gelmiş olabilir”
Bill yutkundu, bunu yapmak istediğinden emin değildi.

“Çabuk!” dedi Richard “Beni şu kahrolası makineye bağla” ve hemen koltuğa uzandı.
“Bak baba ben bunun iyi bir fikir ol—“
“Senin fikrini sorduğumu hatırlamıyorum? Şimdi dediğimi yap!”
Bill denileni yaptı ve onu koltuğa bağladı, her şeyi hazırladı ve koşup ilacı aldı. Hızla içindeki sıvıyı çekti ve adama enjekte etti. İlaç yavaş yavaş etkisini gösterirken Bill makineyi çalıştırdı ve az önce babasının oturduğu tek kişilik koltuğa oturdu. Birkaç derin nefes aldıktan sonra gözlüklerden birini aldı ve yavaşça taktı. Görüntü onu şok etti, inanılmaz derecede netti ve çok güzel bir görüntüydü. Bill şimdi bir ay çiçeği tarlasına bakıyordu, elini uzatsa o sarı çiçeklere değebileceğini düşünürken babasını gördü. Tarlanın tam ortasında yavaşça ayağa kalkıyordu.

Richard hiç acele etmeden gözlerini açtı. Masmavi bir gökyüzü ve çevresini sarmalamış sapsarı ay çiçekleri karşıladı onu. Yavaşça ayağa kalktı, ayçiçeklerinin hepsi yüzünü güneşe dönmüş sanki onun anlattığı bir şeyi dinliyormuşçasına ona bakıyorlardı. Belki de hayranlıklarındandı bu, öyle mest olmuşlardı ki yanlarındaki yabancıya hiç dikkat etmediler bile. Adamda zaten bu görüntü karşısında büyülenmişti. Bu nasıl bir rüyaydı? Belki de boyut kapısından geçmişti. Böyle güzel bir yer dünyanın hiç bir yerinde yoktu buna emindi. O tam ömrünün sonuna kadar burada kalabileceğini düşünürken karanlık gelip güneşi götürdü. Ayçiçekleri hayat ışıkları çalındığı için birden boyunlarını büktüler. Richard neler olduğunu anlamak için arkasını döndüğünde irkildi, neredeyse çığlık atıyordu. Elmasın muhafızı biraz ilerisinde, tam karşısında duruyordu. Ayçiçekleri yavaş yavaş kafalarını kaldırıp muhafıza döndüler sanki kaybettikleri ışığı o taşıyordu.
“Dünyama hoş geldin doktor”

Richard’ın nutku tutulmuştu. Muhafızı yüzünü görmeye çalıştı ama beceremedi, yüzünü cüppesiyle gizlemişti. Richard titrediğini hissetti, ağzını açtı bir süre bekledi ama sonra kapattı.
“Sanırım benim konuşmamı istiyordu, konuşamayacak kadar korkmuş gibisin de”
Ses o kadar güçlü geliyordu ki Richard’ın kıpırdamaya bile cesareti yoktu. Kalbi ise deli gibi atıyordu, bu hiç iyi değildi, ani şoklarda birden uyanma riski vardı ve bu her şeyi berbat edebilirdi. Bir daha Kapıdan bu kadar rahat geçemeyebilirdi.
“Geliş sebebine baktım da, tabii zihninden biliyorsundur belki, bir araştırma yapıyorsun sanırım. Boyutsal Kapının gerçekten var olup olmadığını merak ediyormuşsun. Buraya gelme sebebin bu değil mi? Başka bir şey yok?”
Richard yutkundu, hafifçe başını aşağı yukarı salladı. Muhafız birden kollarını yana doğru açtı ve bağırdı:
“Bana yalan söyleme! Seni aşağılık ölümlü!”
Birden kargalar tarlanın derinliklerinden çıkarak havalandılar. Sesleri karanlığı yırtıp geçiyordu. Muhafız kollarını indirdi ve Richard’a yaklaşmaya başladı. Ona yol açmak isteyen ayçiçekleri hayatlarına son veriyor ve zarifçe toprağa düşüyordu. Muhafız Richard’a iyice yaklaştı, şimdi neredeyse burun buruna duruyorlardı, tabii muhafızın yüzü hala saklıydı;
“Eğer aklındakini gerçekleştirmeye kalkarsan pişman olursun Richard” dedi Muhafız, Richard şimdi onun nefesini yüzünde hissedebiliyordu. Bir umutla muhafızın yüzünü görebilmek için eğildiğinde muhafız onun yakasından tuttu;
“Merak ediyorsun değil mi? Pekala sana yüzümü göstereceğim”
Richard’ın yakasını bir anda bıraktı, adam tökezleyip tere düştü. Nefesini tutmuş, düşmanının yüzünü görmek için sabırsızlanıyordu. Muhafız yavaşça ellerini cüppesine götürdü ve yüzünü örten kısmı arkaya doğru itti. Richard derin bir nefes aldı, kırmızı gözler olaycı bir bakışla ona bakıyordu;
“Beni tanıdın mı Richard?”
Adam tekrar nefes almayı denedi ama başaramadı. Bu şok ona fazlaydı. Tarla yavaş yavaş silinmeye başladı. Şimdi sadece o ve muhafız kalmıştı;
“Yeniden gelirsen” dedi “Bu kadar nazik olmayacağım doktor”
Ve o da kayboldu. Bembeyaz bir ışık Richard’ı vurdu ve gözlerini örttü. Şimdi boyut kapısından, muhafızdan ve elmastan çok uzaktaydı…
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 7 | Boyut Kapısı
Gönderen: DarLy OpuS - 04 Ağustos 2008, 14:53:30
Kim len o muhafız. :P Çok çok yaratıcı gidiyorsun Ninsu ve ileriki bölümlerde ne olabileceği hakkında en ufak bir fikrim bile yok. Harikasın! :D

Eline sağlık. o/
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 7 | Boyut Kapısı
Gönderen: Elizabeth~ - 04 Ağustos 2008, 15:25:24
Muhafızın Edward olması gibi bir ihtimal yok dimi,okuyunca birden öyle bi şey uyandı beynimde de ???
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 7 | Boyut Kapısı
Gönderen: Loren_Summers - 04 Ağustos 2008, 17:16:22
8. bölümde muhafızın kim olduğunu öğreneceksiniz arkadaşlar :D
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 7 | Boyut Kapısı
Gönderen: Lucilla Clarté - 04 Ağustos 2008, 18:41:02
Ouuf gerildim, Richard'ı öldürmek istiyorum şu an. :P O muhafız kim olabilir de bu kadar şaşırtabilir Richard'ı bilmiyorum, ama çok merak ettim.

Lütfeen yeni bölüm çabuk gelsin, yalvarıyorum bak. :P
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 7 | Boyut Kapısı
Gönderen: magicalbronze - 05 Ağustos 2008, 09:31:23
Şöyle üç bölüm birden ard arda okuyunca kendime geldim yahu. Olay akışı ve sonunda başlığın anlamını şu anda açıklaman, olayların örgüsünü nasıl bağladığının kanıtıdır. Bide sonunda hikayenin asıl fantastik denilebilecek kısmına geldik. Zevk alarak okuduğum bölümler oldu.. : )

Bu arada eğer isimler Türkçe olsaydı emin ol Prenses Perfinya çakması bir şey olurdu. (şimdi aklımda canlandırdımda.. :P )
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 7 | Boyut Kapısı
Gönderen: Loren_Summers - 05 Ağustos 2008, 18:44:34
Ehehe teşekkürler şu an biraz yoğunum ama ilk fırsatta 8. bölüm gelecek.

Şöyle üç bölüm birden ard arda okuyunca kendime geldim yahu. Olay akışı ve sonunda başlığın anlamını şu anda açıklaman, olayların örgüsünü nasıl bağladığının kanıtıdır. Bide sonunda hikayenin asıl fantastik denilebilecek kısmına geldik. Zevk alarak okuduğum bölümler oldu.. : )

Bu arada eğer isimler Türkçe olsaydı emin ol Prenses Perfinya çakması bir şey olurdu. (şimdi aklımda canlandırdımda.. :P )

Valla ben de o örneği verecektim, aklıma Selena falan geliyor benim ama bunu bize böyle alıştıranda kabahat. Doğru düzgün bir fantastik kurgu yaratsalardı böyle yadırgamazdık isimleri bence =). Bir de alışmışlık tabii daha önce de dediğim gibi.
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 7 | Boyut Kapısı
Gönderen: Loren_Summers - 06 Ağustos 2008, 00:48:43
8. bölüm tamamlandı arkadaşlar ama bölüm gelmeden önce teaser tadında bir iki cümle ;

"Gördüğüm şeyi gördün değil mi?"
Bill suskunluğunu korudu, sadece başını sallamakla yetindi.
"Tanrım gerçek olabilir mi?!"
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 7 | Boyut Kapısı
Gönderen: Weliaht - 06 Ağustos 2008, 04:01:47
Su'nun hikayelerini ilk dinleyen kişi olarak konuşuyorum ki, bir süredir gerekli özeni göstermedim. Sanırım beni, 6. ve 7. bölümü bana okumadan koyarak cezalandırdı. Sabahın bu saatinde tüm pişmanlığımla, Hayaller ve Kabusların tadına vardıgımı belirtiyor, 8. bölümü Extra bir açlıkla beklediğimi belirterek, son kontorumu feda etmekten kaçınmayacağımıda ekliyorum.


Son bir şey, bir öneri :

Bence herkes nasıl "Edward..!" dediğini duymalı. Ses klibi kaydedip ayarlayabilirim, hayranların için =P 

Kardeşimsn =)
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 8 | Oyun
Gönderen: Loren_Summers - 06 Ağustos 2008, 20:18:37
Ehehe olabilir Weli neden olmasın? Ve beklenen an;

Bölüm 8
Oyun

Beyaz, yıkıcı, kör eden bir ışık tüm odayı kaplamıştı. Kısa, düzenli şekilde öten makine sesleri odayı dolduruyordu. Uzanmakta olan adam gözlerini açmaya çalıştı ama beceremedi. Felç geçirebileceği ihtimalini aklından geçirerek parmaklarını oynatmaya çalıştı, parmakları oynuyordu. Büyük bir sabırla tekrar gözlerini açmayı denedi, etrafı mutlaka görmeliydi ve yavaşça göz kapakları aralandı. Gözlerini açmasıyla kapaması bir oldu, karanlığa alışmış olan gözler camdan giren gün ışığını görünce irkildiler, göz bebekleri bir anda küçüldü ve adam hızla kolunu kaldırıp yüzüne gölge yaptı:
“Hay lanet!”
Rebecca uyukladığı koltukta birden sıçradı;
“Edward! Şükürler olsun!”
Edward hala koluyla gözüne gölge düşürüyor ve nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu. Mavi çarşaflı ve mavi pikeli Tanrım ne uyum! bir yatakta uzanmıştı. Altında hastaların giydiği beyaz pantolonlardan vardı, üstü ise çıplaktı. Göğsüne bir iki bandaj takıp, onu sürekli öten kahrolası bir makineye bağlamışlardı. Oda oldukça küçüktü. Sadece o vardı ve yatağı hemen camın karşısındaydı. Camın biraz sağında duvara televizyon asmışlardı, yatağın solunda çift kişilik mavi bir koltuk vardı ve sağ tarafta da bir hol, sonunda da bir kapı vardı. Holün sağında veya solunda bir tuvalet olduğuna da emindi. Edward homurdandı;
“Bu kadar da yaşlanmış olamam”
Rebecca kalkıp adamın yanına geldi.
“Ne oldu sana Edward? Birden düştün ve boş bakışlarla bakmaya başladın. Ölüyorsun sandım! Doktor küçük bir kriz geçirdiğini söyledi ve…”
Yaşlı adam tek kaşını kaldırmış dinliyordu;
“Ve?”
Rebecca sesini alçalttı, sanki Edward duysun istemiyor gibiydi, biraz da korkuyordu sanki. Giderek alçalan, neredeyse yok olan bir sesle konuştu;
“Doktor dedi ki, perhize başlamalıymışsın”
Kadın Edward’ın kızaran suratını görünce bir adım geriledi. Alnı endişeyle kırışmıştı ve gözlerini kısmıştı.
“Sen ne dediğini sanıyorsun kadın! Doktorun canı cehenneme!”
“Edward onlar senin iyiliği—“
“İyilikmiş peh! Bence doktor kendine bir iyilik yapsın ve bu konuyu bana hiç açmasın! Hatta dur, sen şimdi git ve o doktora de ki—“
“Edward, sakin ol lütfen”
Edward denileni yaptı ve derin bir nefes aldı, başının altındaki yastığı hafifçe düzeltip gayet sakin bir ses tonuyla konuştu;
“Senden bir şey isteyeceğim”
Rebecca ilgiyle Edward’a baktı
“Beni bir süre yalnız bırak olur mu?”
Kadın itiraz edecek oldu ama adamın üzgün ve kararlı bakışlarını görünce vazgeçti. Başını öne eğerek odadan çıktı.

Edward şimdi yola bakan pencereden dışarıya bakıyor fakat görmüyordu. Düşündüğü tek şey Loren’di. Acaba bu halde olduğundan haberi var mıydı? Elbette yok seni bunak! Telefonu çekmiyor hatırladın mı? Edward başını iki yana salladı, aslında kendisinden çok kız için endişeliydi. Onun durumunun kendisinden kötü olduğu gibi bir hisse kapılmıştı.
“Ah kızım” dedi “Sen ne yaptın?”
Yaşlı bedeni kendini yorgun hissediyordu şimdi, Edward ağırlaşan göz kapaklarının yükünü daha fazla kaldıramayacağına karar verip onları yavaşça kapadı.


Richard sıçrayarak ve soluk soluğa uyandı. Bill elindeki gözlüğü düşürmüş, ağzı hafif aralık boş odaya bakıyordu. Richard nefes alışlarını düzeltmeye çalışırken bir yandan da acele acele konuştu;
“Çöz beni”
Bill hiçbir tepki vermedi, hatta oturuşunu bile bozmadı;
“Sana çöz beni dedim lanet olası!”
Birden irkildi ve zombi edasıyla babasını çözdü. Adam hızla koltuktan indi ve makinenin başına geçti:
“Gördüğüm şeyi gördün değil mi?”
Bill suskunluğunu korudu ve sadece başını sallamakla yetindi
“Tanrım gerçek olabilir mi?”
Bill hiçbir şey söylemedi, babası kayıt cihazındaki görüntüleri geri sardı ve muhafızın yüzünün göründüğü yere geldi. Kaydı oynatmak için aceleyle tuşuna bastı ve tekrar izlemeye başladılar.


Muhafız yavaşça cüppesini arkaya itti ve kırmızı gözleri ortaya çıktı. Kahverengi dalgalı saçları omuzlarına dökülüyor, masum gülümsemesi gözleriyle tezatlık oluşturuyordu.
“Beni tanıdın mı Richard?”
Richard kaydı durdurdu ve karşı odada yatan Loren’e baktı;
“Evet” dedi “Evet Loren, seni tanıdım”
Bill hızla babasına baktı
“Bu nasıl olabilir? Hem boyutta hem burada nasıl olabilir?!”
Richard kafasını iki yana salladı
“Bilmiyorum ama öğrendiğimde çok ünlü olacağım”
Bill gözlerini devirdi, babasının sonunun sandığından yakın olduğunu düşünüyordu. Richard şimdi yüzüne anlamsız bir sırıtış yerleştirmişti.
“Bu kız gerçekten çok iyi” ve bir kahkaha patlattı. Bill şaşkın bakışlarla adama bakarken Richard inanılmaz bir çeviklikle ayağa kalktı ve oğlunun omuzlarından tuttu.
“Şimdi beni tüm dikkatinle dinlemeni istiyorum evlat”
Bill giderek büyüyen bir endişeyle babasına bakıyordu
“Bu odaya şu lanet koltuklardan bir tane daha getirmeni istiyorum”
“Ama ne—“
“Soru yok! Soru yok! Hemen getir hadi!”
Bill koşarak odadan çıktı ve koltuklardan birini almaya gitti. Richard şimdi Loren’e bakıyordu.
“Demek muhafız sendin. Eminim dünyadaki Loren bunun farkında bile değildir. Bu nasıl bir şey bilmiyorum ama öğreneceğim!”
Richard bilgisayarın başına döndü, kayıt cihazını düzeltti ve kaydetmeye devam etti. Sonra yavaşça ilaçlara yönelip iki enjektör ve iki ilacı bir kenara koydu. Bill kapıyı açıp ağır ağır koltuğu çekerek içeri soktu.
“Hiç gelmeseydin?”
“Ne kadar ağır olduğunun farkında değilsin sanırım? Ya da oğlunu bir süper kahraman sanıyor da olabilirsin tabii”
“Seninle tartışmayacağım evlat, eminim çok isterdin ama bu olmayacak, benimkinin yanına koy koltuğu lütfen
Bill denileni yaptı ve sorgular bakışlarla babasına döndü. Adam yüksek sesle boğazını temizledi ve konuşmaya başladı.
“Oraya tekrar gideceğim fakat gördüğün gibi orası oldukça tehlikeli. Eğer tehlikede olduğumu görürsen ya da yanıma gelme ihtiyacı hissedersen diye bunu buraya getirdik, her şey hazır ne yapacağını biliyorsun zaten”
Bill bu fikirden hiç hoşlanmamıştı. Babası zaten anca ihtiyacı olursa onu çağırırdı ama Bill’in oraya gitmeye niyeti yoktu;
“Peki ya birimizin uyanması gerekirse? Nasıl yapacağız?”
Adam sırıttı
“Merak etme uyanmanı gerektirecek bir olay olursa zaten uyanırsın”
Bill inanamaz bakışlarla babasına baktı ve sinirle odadan çıkarak bahçeye yöneldi. Dışarı çıktığında temiz havayı soluyarak iyice içine çekti, sonra bir sigara çıkarttı ve yaktı. Tam sigarayı dudaklarına götürmüş derin bir nefes alacakken bir ses onu engelledi;
“İçme”
Bu Loren’in sesiydi. Genç adam irkilerek arkasına, sesin geldiği yöne döndü ama kimse yoktu. Kızın oracıkta duruyor ve ona hafif kızgın hafif mutlu bir ifadeyle bakıp Sana içme diye kaç kez demem gerek? demesini çok isterdi ama yoktu işte;
“Lanet olsun!”
Sigarayı fırlatıp söndürdü ve içeri girdi.


Edward ağırlığına dayanamadığı gözlerini kapatmasıyla rüya görmeye başladı. Hastane odasındaydı ve Loren elinden tutmuş onunla konuşuyordu.
“Edward, çok üzgünüm. Merak etme ama yakında iyileşeceksin ve perhiz yapmana da gerek yok”
Kız yavaşça güldü, sonra ciddileşti;
“Edward yakında sana ihtiyacım olacak ve senden şimdi bir şey isteyeceğim. Ne olursa olsun bana güven olur mu?”
Edward şaşkın bakışlarla kıza baktı ve başını aşağı yukarı salladı. Kız yavaş yavaş silikleşmeye başladı ve yok oldu. Edward soğuk odada yine yalnız kalmıştı…


Muhafız elmasın yanında ayakta duruyor ve elmasa bakıyordu. Birden yanına uzun siyah saçlı, en fazla 17 yaşında olan bir kız geldi. Onunda üzerinde tıpkı Loren’de olduğu gibi siyah bir cüppe vardı ve bir süredir Loren’i izliyordu.
“Efendim” dedi kız “Bunu nasıl yapıyorsunuz? Önce yaşlı adamın rüyası ve şimdi de Bill’e seslenmeniz…”
Loren güldü;
“Ida, beni daha hiç tanıyamadın değil mi? Gerçi beni güçlerimi kullanırken hiç görmemiştin. Bak Ida, ben elmasın muhafızı, aynı zamanda sahibiyim. Ben en bilge, en güçlüyüm. Kısacası ben her şeyi yapabilirim. Neden burada bu elmasın başındayım sanıyorsun?”
Kız utanarak başını eğdi, yanakları kızarmıştı. Sonra birden saçlarını geriye atarak Loren’e baktı, onun gözüne girmek istiyordu. Kendinden emin bir ifadeyle konuştu;
“O yine gelecek efendim”
Loren güldü;
“Evet Ida yine gelecek. Ona gelmemesini söyledim ama o ve onun ölümlü hisleri…”
“Peki gelmesini neden durdurmuyorsunuz efendim?”
“Ben ona bir seçenek sundum Ida, onu uyardım. O şimdi seçimini yapacak ve ben de ona engel olmayacağım”
“Buraya geldiğinde ne olacak peki?”
Loren’in kırmızı gözleri parladı;
“Küçük bir oyun oynayacağız Ida, oyunu başlatan da doktorumuz olacak”
Ida şimdi saçları kadar siyah olan gözlerini kocaman açmış Loren’e bakıyordu
“Sonunun nasıl biteceğini biliyorsunuz değil mi efendim? Yani neler olacağını?”
Loren sessiz kaldı, biliyordu.
“Lütfen, lütfen bana neler olacağını söyleyin efendim. O kadar merak ediyorum ki!”
Loren bir kahkaha patlattı;
“Evet Ida hikayenin sonunu biliyorum ama sana söyleyemem, kendin görmelisin sonra bir zevki kalmaz. Ama ufak bir tüyo verebilirim, yakında sana ihtiyacım olacak”
Ida heyecandan neredeyse bayılacağını hissetti, Loren ona bir konuda güveniyordu, ne büyük onurdu!
“Tabii! Tabii ne isterseniz!”
“Sakin ol Ida” dedi Loren gülerek “Şimdi istersen boyut kapısını açalım ve oyun başlasın” 
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 8 | Oyun
Gönderen: Weliaht - 06 Ağustos 2008, 20:26:44
Yok yok..

Kesinlikle bulmalısın o müziğii =P Çok pis, çok çok kötü takmış durumdayım..

Hikaye yorumuna gerek var mı ?

Muhafız elmasın yanında ayakta duruyor ve elmasa bakıyordu.

Ahaha hoş mu bu yaptıkların ? Önerileri dikkate aldığın ve eleştirilere göre hikayene yön verdiğin için ayrıca teşekkürler.
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 8 | Oyun
Gönderen: Loren_Summers - 06 Ağustos 2008, 20:34:50
Ne demek efendim? Yakında bastırıp satıcam zaten 8) (ciddiyim)
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 8 | Oyun
Gönderen: Elizabeth~ - 07 Ağustos 2008, 00:54:23
Ne demek efendim? Yakında bastırıp satıcam zaten 8) (ciddiyim)
Sonra da bizim okula imza gününe gelicek :P ;D



Bence herkes nasıl "Edward..!" dediğini duymalı. Ses klibi kaydedip ayarlayabilirim, hayranların için =P 

Kardeşimsn =)

Duymak istiyorummm!!! :D

Yine iyi gidiyosun,devamını merakla bekliyorum!
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 8 | Oyun
Gönderen: Lucilla Clarté - 08 Ağustos 2008, 03:18:26
8. bölümü koyalı oldu biraz ama daha yeni vakit bulabildim okumaya. Ayrıca aklımın ucundan dahi geçmezdi o muhafızın Loren olduğu, hanfendi en bilge en güçlüymüş meğer. :P

Ne demek efendim? Yakında bastırıp satıcam zaten 8) (ciddiyim)

Bu konuda da lütfen ciddi ol evet, böyle bir hikaye basılmaz da kalırsa yazık olur. Kocaman tebrikler yine sana. :D

Bi de Weli bizi düşünüyosan yap o olayı, çok minnettar oluruz. :P
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 8 | Oyun
Gönderen: Loren_Summers - 08 Ağustos 2008, 18:37:40
Ehehe aslında hikaye bittiğinde kendim için bir baskı yapacağım =) Bastırınca scanleyip gösteririm, eğer beğenirseniz sizin için de yaptırabilirim =) Yani... =) Sonuçta her halükarda kendime bir adet yaptıracağım. :D Hatta Weli de istiyordu sanırım bir adet de ona yaptırığ imzalayıp vereceğim. :D

Bu arada ses kaydı olayı yine aynı ruhu yakalayıp söylersem Weli kaydetsin koysun. =)
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 9 | Kıyametin Bekçisi
Gönderen: Loren_Summers - 10 Ağustos 2008, 19:58:55
Bölüm 9
Kıyametin Bekçisi

Edward yataktan kalkmış, üstünü giyinmiş, bir an önce odadan çıkıp hastaneyi terk etmek için Rebecca’ya baskı yapıyordu.
“Hadi, hadi!”
“Edward bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum, doktorlar seni bir iki gün daha burada tutmak istiyorlardı”
Edward elini kaldırıp havada görünmez bir sineği kovaladı.
“Canları cehenneme! Loren’in yardımıma ihtiyacı var ve ben onu beklemek için kitapçıda olacağım”
Rebecca bir an suskun kaldıktan sonra daha önce hiç yapmadığı bir şey yaptı, bağırmaya başladı;
“Tanrı aşkına ne dediğinin farkında mısın? O kız seni bırakıp ne kadar süreceği belli olmayan, tanımadığı bir insanın, doktorun, ne haltsa, evine gitti ve sen hala onu düşünüyorsun öyle mi?!”
Edward kadının bu tepkisi karşında dona kalmıştı, Rebecca’yı daha önce hiç bu kadar sinirli görmemişti, kadının gözlerinde şimşekler çakıyordu ve yanakları da sinirden al al olmuştu, dokunsalar ağlayacak gibiydi. Edward ağır adımlarla onun yanına yürüdü ve onu koltuğa oturtup yanına oturdu;

“Bak kızım bunu anlamanı beklemiyorum ama yine de anlatacağım. Loren’i bulduğumda beş yaşındaydı ve adından başka hiçbir şey bilmiyordu. Öyle savunmasız, öyle çaresiz ve öyle güzel bir kız çocuğuydu ki ona çok acıdım ve onu yanıma aldım. Uzun yıllardır beraberiz ve o benim için öz kızım gibi. Onunla aramızda koparılamaz bir bağ oluştu ve ben onun saçının teli için bile kendimi ateşe atmaya hazırım. Şimdi beni anladın mı?”
Rebecca bir süre daha kızgın gözlerle yaşlı adama baktı ve hızla ayağa kalkıp kapıya doğru yürümeye başladı. Edward şaşkınlıkla onu izliyordu;
“Nereye?!”
Rebecca yavaşça arkasını döndü ve gülümsedi;
“Kitapçıya. Sen de acele etsen iyi olur ihtiyar, Loren şu anda seni arıyor  olabilir”
Edward küçük bir çocuğun neşesi ve heyecanıyla yerinden fırladı. Soğuk hastane odasını arkalarında bırakıp hastaneden çıktılar.


Richard yavaşça Loren’in uyuduğu odaya girdi, elinde içi dolu bir enjektör vardı. Yavaşça kızın koluna eğildi ve iğneyi batırarak sıvıyı kızın damarlarına boşalttı.
“Ne yapıyorsun?!”
Tam iğneyi çekmişti ki duyduğu sesle irkildi ve iğne elinden kayarak yere düştü.
“Seni kahrolası!”
Bill bir hışımla babasının kolundan tutarak onu duvara dayadı
“Ne verdin ona?”
Richard’ın yüzü acıyla kırıştı.
“Ahh! Günlük alması gereken protein ve vitaminler seni geri zekalı!”
Bill babasının kolunu bıraktı ama hala büyük bir şüpheyle onu süzüyordu. Neden bilmiyordu ama ona güvenemiyordu.
“Şimdi sayın kahraman, izin verirsen çalışmama dönmek istiyorum”
Richard odadan çıktı ve bilgisayarın başına geçti. Bill ağır adımlarla Loren’in yanına yaklaştı ve yüzüne baktı. Burada uyurken ne kadar da masumdu. Onu uyandırmak istedi bir an, kollarından tutup sarsmak Kaç, lütfen kaç ve beni seni buraya getirdiğim için affet! Demek istedi ama bunu yapacak cesareti yoktu. Tam elini kaldırmış saçlarını okşayacaktı ki içeriden makinelerin heyecanlı seslerini duydu, koşarak odadan çıktı. İstesin ya da istemesin, o da bu işin bir parçası olmuştu artık.


Loren ve Ida elmasın yanında karşılıklı duruyorlardı şimdi. Loren cüppesinden iki tane kart çıkarttı ve Ida’ya uzattı. Kartlardan birisi beyaz, diğeri ise kırmızıydı.
“Al bunları” dedi “Birazdan burada olacaklar ve senin görevin Ida, bu beyaz karttaki yere gidip onlara diğer kartı vermek”
Ida yavaşça karta baktı ve gözleri korkuyla açıldı;
“Ama…Ama efendim…. Bu karttaki yer…” sesi giderek kısılıyordu “Boyutun öteki tarafında”
Loren anlamaz gözlerle Ida’ya baktı
“Evet Ida, bunu biliyorum”
Ida şimdi titremeye başlamıştı;
“Efendim boyutun öteki tarafında, yani, sizden başka…. Bilirsiniz….”
“Lafı geveleme Ida, söyle!”
“Burada var olan kimse orada yaşayamaz efendim”
Loren derin bir nefes aldı ve korkmuş küçük kıza baktı;
“Evet, bunu da biliyorum Ida. Senin yapabileceğini düşünmüştüm ama…”
Ida şimdi kendi içinde büyük bir savaş veriyordu. Efendisine saygısızlık etmek istemiyor ama ölmekten de korkuyordu.
“Evet Ida? Gidecek misin?”
Ida yavaşça başını öne eğdi, gözleriyle yeri seyrederken neredeyse duyulamaz bir sesle konuştu;
“Evet efendim”
“Güzel” dedi Loren gülümseyerek. Ida yavaşça başını kaldırdı ve tekrar korkuyla konuştu;
“Peki ya başaramazsam efendim, ya oraya varamadan ölürsem?”
“Merak etme Ida, yeterli zamanın olacak”
Ida tekrar başını öne eğdi, kaçış yoktu. Sonra son bir umut sordu;
“Peki ne zaman gideceğim?”
“Son yaklaştığında Ida” Kızın itiraz eden gözlerini görünce hemen ekledi “Merak etme o zaman anlayacaksın, şimdi çekilebilirsin”
Kız bir şey daha diyecek oldu ama onu süzen kırmızı gözleri görünce vazgeçti ve hızlı adımlarla oradan uzaklaştı.


Richard şimdi dişleri arasına sıkıştırdığı enjektörü düşürmeden kendini koltuğa bağlamaya çalışıyordu. Bill hızla odadan çıktı ve debelenen babasının yanına geldi. Adam sinirle ona baktı ve ağzındaki enjektörü düşürmeden konuşmaya çalıştı;
“Yağğdımm eğtsene!”
“Hı?”
Richard sol eliyle enjektörü aldı ve tekrar söyledi;
“Dedim ki yardım et!”
Bill soğuk bir tavırla adamı yine makinelere ve koltuğa bağladı. Enjektörü tam batıracaktı ki babası konuştu;
“Unutma Bill, gerekli olduğunu düşündüğün an gelmeni istiyorum”
Bill belli belirsiz başını salladı ve iğneyi adamın koluna batırdı.


Richard yavaş yavaş göz kapaklarını araladığında tam önünde elinde tepsi ve iki fincan çayla bir kız duruyordu. Kızı görünce birden irkildi ve oturduğu koltukta geriledi.
“Çay?”
“Sen?! Tanrım ben neredeyim?”
Loren Richard’a bir fincan çay bıraktı ve karşı taraftaki tek kişilik koltuğa oturdu ve kendi çayını da yanında duran zigonun üzerine bıraktı.
“Bilmem, sen söyle. Beni buraya sen getirdin”
Loren adama gülümsüyordu. Richard hızla etrafına baktı, burası küçük, şirin bir salondu. Burayı hatırlıyordu. Yıllar önce, her şeyden önce, o bu evde, bu salonda mutlu bir hayat yaşıyordu.
“Sanırım bana sormak istediğin o soru için güvenilir bir yer arıyordun?”
Richard korkuyla gerildi, Loren her şeyi biliyordu. Belki de zihin okuyabiliyordu? Sonra bakışlarını kendi güzel evine çevirdi, tek katlı küçük şirin bir evdi ve her şey tıpkı Richard’ın hatırladığı gibiydi. Loren’in sesi bir anda zihninde tekrar canlandı;
Beni buraya sen getirdin Richard.
Bu onun hayali olmalıydı. Kız bir şekilde bilinç altına girmişti ya da Richard onu oraya çekmişti. Oturduğu koltukta rahatsızca kıpırdandı ve bakışlarını Loren’e çevirdi;
“Evet bunu yapmış olabi—“
Loren heyecanla onun sözünü kesti;
“Ah! Evet bunu yaptın Richard. Kafandaki soruyu öylesine merak ediyordun ki beni kendini en çok güvende hissettiğin yere çektin”
Adam tek kaşını kaldırmış Loren’e bakıyordu şimdi;
“Yani bu sorumu yanıtlayacağın anlamına mı geliyor?”
Loren kayıtsızca omuzlarını silkti;
“Bilmem, sanırım önce sorunu sormalısın”
Richard yavaş yavaş sinirlendiğini fark etti, kız resmen onunla dalga geçiyordu. İçinde ona duyduğu kinin büyüdüğünü hissetti ne ironik ki hayranlığı da aynı oranda artıyordu.
“Ben—“ dedi “Ben merak ediyordum. Yani sen hem burada hem de dışarıda… Nasıl?”
Loren’in yüzü bir anda ciddileşti, dudaklarını hafifçe büktü.
“Hımm bunu sana anlatmalı mıyım emin değilim”
Dikkatli ve gizli bir alayla adamı süzüyordu.
“Ama sanırım bir anlaşma yapabiliriz”
Adam kaşlarını çatıp hafifçe gözlerini kıstı;
“Ne tarz bir anlaşma?”
Loren’in yüzünü bir gülümseme kaplamıştı şimdi;
“Şöyle bir anlaşma, ben soruna cevap vereceğim ama cevabını aldıktan sonra sıra bana geçecek. Yani ben de sana bir soru sorabilmeliyim ki adil olsun değil mi?”
Richard şöyle bir düşündü, işin içinde kötü şeyler seziyordu ama öğrenme arzusu onu bastırıyordu.
Merak diye düşündü Loren Ne kadar zayıf düşürücü bir olgu
“Tamam, ama önce sen cevap vereceksin”
Loren gülümsedi;
“Tabii ki. Şimdi dikkatli izle Richard, zamanda ufak bir gezinti yapacağız”
Richard heyecanla ayağa kalktı, titriyordu.


Loren yavaşça gözlerini kapattı ve birkaç kelime fısıldadı. Mekan yavaş yavaş değişti. Richard şimdi yine elmasın olduğu odadaydı. Muhafız biraz ilerisinde elması avucunun içine almıştı ve gözlerini kapatmıştı. Richard hiç sesini çıkartmadan izliyordu. Loren birden elması tuttuğu elini yumruk yaptı ve yavaşça havaya üfledi. Ağzından çıkan nefes sis gibiydi ve havada asılı kaldı. Loren Yavaşça gözlerini açtı ve konuşmaya başladı.
“Sen, ruhumun ve bedenimin parçası, elmasında gücüyle seni insan olarak dünyaya gönderiyorum. Sen dünyadaki her şey kontrolden çıkana kadar orada kalacak ve benim ellerim ve gözlerim olacaksın. İnsanoğlu her şeyin sonuna geldiğinde, geri dönülemez yola girildiğinde ise onların acısına son vermek için dünyaya senin yanına geleceğim.”
Loren biraz duraksadı ve tekrar konuştu;
“Sen ve ben, dünyanın sonu olacağız…”
Her yer yavaş yavaş karardı ve Richard’ın salonuna geri döndüler, adam tam konuşacaktı ki Loren sözünü kesti;
“Sus! Daha bitirmedim” dedi “Loren’i dikkat çekmemesi için beş yaşında bir çocuk olarak yolladım çünkü bir süre sonra büyümesi duracaktı ve hiç yaşlanmayacaktı. Edward’ın onu bulmasını sağladım ve yaşlanmasının da 25 yaşına kadar olmasını ayarladım. Bu süre içinde rüyalar aracılığıyla bana bilgi aktaracaktı. Bu yolu seçtim çünkü en az yorucu olanı buydu”
Loren bir an sustu ve adama baktı, Richard hafifçe dudaklarını araladı;
“Sen, elmasın sahibi, o kadar güçlüysen neden buradan kontrol edemiyorsun her şeyi?”
Loren gülümsedi;
“Evet böyle de yapabilirdim, ki uzun yıllar böyle yaptım ama çok yorucu oluyor ve gücümü tüketiyordu, bir çözüm bulmalıydım ve ben de bunu seçtim”
Richard şimdi korkmuş gözlerle onu süzmeye devam ediyordu;
“Yani şimdi sen kıyametin bekçisisin öyle mi?”
Loren yine gülümsedi;
“Evet insanların sonla ilgili böyle inanışları var, kıyamet. Ben öyle demezdim ama eğer öyle rahat edeceksen öyle de Richard”
“Peki her şeyi bilen sen nasıl dünyanın sonunu göremiyorsun?”
Loren’in yüzünde gölgeler oluştu;
“Evet ne kadar ironik değil mi, her şeyi biliyorum ama sonun zamanını bilmiyorum”
Richard büyülenmiş, korkmuş bakışlarla ve saygıyla Loren’e bakıyordu. Tekrar bir şey söylemek için ağzını açtı ama Loren onu susturdu.
“Hayır Richard, zaten anlaşmamızı yeterince aştın. Şimdi sıra bende” dedi gülümseyerek. Richard hafifçe yutkundu, onu bekleyen sorunun ne olacağını bilmiyordu ve bu bilinmezlik onu iliklerine kadar korkutmaya yetmişti…
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 9 | Kıyametin Bekçisi
Gönderen: Elizabeth~ - 10 Ağustos 2008, 20:12:08
İlk yorum benden,Bill Loren' e bu kadar değer veriyosa onu neden böyle bişeye attı,gerçi pişman oldu evet ama bilmiyorum :D O ev sanırım Bill'in ailesiyle yani annesi ve babasıyla yaşadığı ev,o evin Rİchard için önemini anlayabiliyorum çünkü karısı yanındaydı.Sanırım bir sonraki bölümde bunun hakkında daha çok öğrenicez.Benim fikrime göre eşini Richard istemeden kendisi öldürdü-eğer kadın öldüyse.Bir deneyde kullanmış ve eşinin sonunu getirmiş olabilir.Loren'in soracağı soruyu merak ediyorum.Hikayeye yön vericek sorulardan biri olacak sanırım ;)
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 9 | Kıyametin Bekçisi
Gönderen: Loren_Summers - 10 Ağustos 2008, 20:14:50
Ehehe ilk soruya cevap vereyim, Bill onu ilk getirdiğinde babasının bu kadar hırslı olacağını bilmiyordu, sadece bir araştırma sanıyordu. Ama getirdikten sonra anladı tabii olanları. Şimdide karşı çıkmaya cesareti yok çünkü babasından korkuyor. Dengesiz bir insan görüldüğü gibi. =)
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 9 | Kıyametin Bekçisi
Gönderen: magicalbronze - 11 Ağustos 2008, 09:51:15
Heyecan verici bir iki bölüm daha ha! Betimlemeler süper, o kadarki gözümde canlandırmak için kendimden bir şeyler katmam gerekmiyor. Burada merak ettiğim Edward''ın ne gibi bir rol üstleneceği. Bill pişman oldu evet ama bakalım şu sorun çıkarsa (çıkacak gibi görünüyor..) babasının yardımına koşacak mı bilemiyorum. İyi gidiyor iyi. Hayal Cini olarak çıkacak kitabına destek veriyoruz :D
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 9 | Kıyametin Bekçisi
Gönderen: DarLy OpuS - 11 Ağustos 2008, 12:38:01
8 ve 9'u bir arada okudum Ninsucum. Kesinlikle çok çok başarılı gidiyorsun, yüksek dozda keyif aldım okurken. Kıyametin bekçisi, oldukça yaratıcıydı. Sona da bu kadar çabuk yaklaşmasaydık keşke. :)

Eline sağlık. o/
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 9 | Kıyametin Bekçisi
Gönderen: Loren_Summers - 11 Ağustos 2008, 13:58:21
Eeheheh saolun arkadaşlar. İpucu yok, bekleyin! :P :D Öyle gerekti Darly'cim ya hikaye sonuçta tadını kaçırmamak lazım. =) En yüksek doza geldiğimi düşünüyorum şu an tepede bırakmak en iyisi. =)
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 9 | Kıyametin Bekçisi
Gönderen: Lucilla Clarté - 11 Ağustos 2008, 17:04:45
Bu hikayenin istesen de tadı kaçmaz. :P Yine çok güzel bi bölüm daha.. ne ara başlıyorum ne ara bitiyorum şaşırıyorum yau. :hemk İçimden sen neymişsin Loren diye sayıklıyorum bi de o soruya odaklanmış bekliyorum, tebrikler. :P
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 9 | Kıyametin Bekçisi
Gönderen: Loren_Summers - 16 Ağustos 2008, 22:13:58
Ehehe çok teşekkürler arkadaşlar. 10. bölüm gelmeden küçük bir teaser daha. :D

Derin bir nefes aldı ve karanlığa fısıldadı
"Yine de..." biraz bekledi "Bu hikayenin sonu her zamankinden de yakın gözüküyor"
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 9 | Kıyametin Bekçisi
Gönderen: Elizabeth~ - 16 Ağustos 2008, 22:36:32
Hadi ama artık koy 10.bölümü,merak ediyorum :D
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 9 | Kıyametin Bekçisi
Gönderen: Loren_Summers - 16 Ağustos 2008, 22:37:14
Bilgisayara geçiyorum. :D Gecikme için kusura bakmayın dershanem başladı ve deli gibi çalıştırıyorlar bu da etkiliyor tabii. =)
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 10 | Korku
Gönderen: Loren_Summers - 17 Ağustos 2008, 16:10:45
Bölüm 10
Korku

Sessizlik pek çok zaman kurtarıcı görevi görmüştü kitapçıda. Bazen insanlar biraz dinlenmek için kendilerini bu kitapçıya atar bir süre kitapları incelerlerdi, kimileriyse düşünmek için gelirdi kitapların arasına. Şöyle bir bakar ama görmezlerdi. Kimisi ise uzaklaşmak için gelirdi kitapçıya, biraz kafa dağıtmak, bir iki kitap almak belki de… Ama bugün sessizlik kitapçıyı huzura değil gerginliğe sürüklüyordu.

Edward kitapçıya döndüklerinden beri işte bu sessizlikle baş başaydı. Sinir bozucu, rahatsız edici sessizlikle… geldiğinden beri koltuğundan hiç kalkmamış, gözünü de telefondan ayırmamıştı. Loren’e güveniyordu ve kızın ona ne kadar ihtiyacı olabileceğini de hissediyordu. Rebecca uzaktan adamı izliyor, bir şeyler söyleyecek gibi oluyor ama sonra o da sessizliğe gömülüyordu. Ne yazık ki o, Loren’e Edward kadar güvenmiyordu. Ama Edward çok emindi, o telefon kısa bir süre içinde mutlaka çalacaktı.


Loren şimdi Richard’ın evinde, eski evinde, onun koltuğuna, eski koltuğuna, oturmuş çayını içiyordu. Richard korku dolu gözlerle onu izliyor, Loren’in sorusunu merak ediyordu ama belli ki Loren’in pek acelesi yoktu. Sanki bu anın tadını çıkarmaya çalışıyordu. Çiçek desenli fincandaki çaydan son yudumunu da aldıktan sonra fincanı yerine koydu ve yavaşça ayağa kalktı. Yüzünde bir gülümseme vardı.
“Evet Richard” dedi “Beklediğin an geldi, şimdi sıra bende”
Richard dikkatle onu süzerken birden kızın siyah cüppesi kızarmaya ve şekil değiştirmeye başladı. Omuzları açıldı ve kırmızı askılar omuzlarını sardı. Cüppesinin siyah geniş etekleri daraldı ve uzun, şık, kan kırmızısı bir elbiseye dönüştü. Kırmızı gözleriyle Richard’ın anlamaz suratına baktı ve kısa bir açıklama yaptı;
“Ah bu an için daha şık olmak istedim” dedi
Richard giderek sabırsızlanıyordu. Avuçları terlemişti ve artık soruyu duymak istiyordu. Loren’in gülümsemesi yavaşça yüzüne yayıldı;
“Seninle ilgili neyi merak ediyorum biliyor musun doktor?”
Richard şimdi koltukta oturuşunu düzeltti ve tüm dikkatini Loren’e verdi;
“İnsanlara korkuları konusunda yardım eden ünlü bir doktorun ne gibi bir şeyden, ne sebeple korkabileceğini merak ediyorum”
Richard bir süre anlamadı ve öylece Loren’e baktı, daha sonra yüzü bir rahatlama ifadesine büründü ve güldü;
“İşte bu çok komik küçük hanım” dedi gülüşünü hiç bozmadan “Çünkü ben hiçbir şeyden korkmam. Yani hastalarım gibi… Anlık korkuları saymıyorum elbette”
Loren yavaşça yüzünü astı ve kollarını karnının biraz üzerinde birbirine doladı;
“Bu çok yazık” dedi “Anlaşmamızda yalan söylemek yoktu Richard”
Adam itiraz etmek için ayağa kalktı ama Loren elini kaldırarak onu susturdu;
“Bak aklıma ne geldi” dedi, yüzü yeniden gülmeye başlamıştı “Seninle bir tahmin oyunu oynayalım. Ben senin korkunu tahmin etmeye çalışayım ne dersin?”
Richard hiçbir şey demedi, onun bir korkusu yoktu. Loren’in yüzü heyecanla ışıl ışıl parlamaya başlamıştı;
“Eveeet, bakalım… Ne olabilir acaba?”
Benimle küçük bir kedi yavrusuymuşum gibi oynuyor diye düşündü Richard.
“Biraz düşünelim… Ya da dur dur, klasik şeylerle başlayalım. Mesela böceklerden korkuyor olabilir misin acaba?”
Adam kaşlarını çatıp Loren’e baktı ama sonra bakışları yere çevrildi çünkü küçük çıtırtılar duymuştu. Yere bakınca binlerce böceğin ayaklarının altında, paçasına tırmanmaya çalıştıklarını gördü. Richard tiksintiyle onlardan kurtulmaya çalıştı.
“Ah hayır! Onlardan korkmuyorsun ama tiksindiğin su götürmen bir gerçek”
Loren’in bunları söylemesiyle böcekler bir anda yok oldu ama adam o hissi unutamıyordu. Yavaşça kollarını kaşıdı, Loren devam etti;
“Belki de karanlıktan korkuyorsundur?”
Oda birden bire karardı. Şimdi göz gözü görmüyordu ve karanlığın içinden garip sesler geliyordu. Richard kollarını birbirine doladı ve konuştu;
“Sanırım bunlar beni korkutmak için fazla çocuksu”
Ortam birden aydınlandı ve tekrar salona geri döndüler. Loren gülümseyerek adama bakıyordu;
“Peki ya ölüm Richard? O seni korkutuyor mu?”
Oda hıza soğumaya başladı, biraz sonra her yer buz kesmişti, tıpkı ölümün soğuk nefesi gibiydi… Richard yine dimdik duruyor ve korkmadığını göstermeye çalışıyor fakat soğuktan da biraz titriyordu. Ölümün o ince çizgisinin şu anda kendisine ne kadar yakın olduğunu biliyordu ama hayır, ondan korkmuyordu. Loren etkilenmiş bakışlarla adama baktı.
“Hayır bu da değil, değil mi? Ama yaklaştım sanki?”
Oda tekrar eski sıcaklığına döndü. Richard tepkisiz kalmayı sürdürüyordu ama odanın ısınmasıyla biraz olsun rahatlamıştı.
“Sen ölü insanlardan korkuyorsun Richard ya da dirilip sana hesap sorabileceklerden mi demeliyim?”
Richard gerildiğini hissetti, kaşlarını çatıp Loren’in ne demek istediğini anlamaya çalışıyordu ki içeriden kapının açıldığını duydu. Dönüp bakmak için inanılmaz bir istek duyuyor ama göreceği şeyin ne olduğunu bilmediğinden kendini durduruyordu. Loren heyecanla kafasını yana yatırıp gelen kişiye baktı, heyecandan nefesi kesilecek gibiydi. Salona yaklaşan ayak sesleri giderek yükseliyordu. Richard tam dönüp bakacaktı ki ayak sesleri birden kesildi. Gelen kişi tam Richard’ın arkasında durmuştu, elini yavaşça ve zarafetle kaldırıp Richard’ın omzuna koydu. Richard başını hafifçe çevirip omzundaki ele baktığında bir anda tüm vücudu buz kesti. Yüzü bembeyaz olmuştu ve şimdi yine titriyordu ama bu sefer sebep soğuk değil korkuydu.

Omzunda duran el sadece kemikten oluşmuştu. Richard bir an kendisini öldüreceğini düşündü ama sonra elin değişmeye başladığını fark etti. Üzerinde yavaş yavaş damarlar, kaslar oluşuyordu ve en sonunda da bir deri hepsini örtmeye başlamıştı. İşlem tamamlandığında Richard omzunda güzel bir kadın eli olduğunu anladı.
“Sevgilim” dedi kadın, güzel ama bir o kadar da korkutucu, soğuk bir sesle “Beni neden durdurmadın?”


Bill heyecanla kemiğin ete ve ardından da sarışın, uzun saçlı, uzun boylu çok güzel bir kadına dönüşmesini seyretti. Değişim tamamlandığında dünya durmuştu sanki. Bill gözlerinin dolduğunu hissetti, genzi yanıyordu ve yutkunamıyordu. Olduğu yerde çakılı kalmıştı. Elini hafifçe kadına doğru uzattı ve boş odaya fısıldadı;
“Anne?”
Sonra birden elini indirdi ve gözündeki gözlükleri bir kenara fırlattı. Hızla ayağa kalktı ve babasının yanına doğru yürüdü.


Richard’ın yüzü korkuyla gerilmişti şimdi, bembeyaz ve ne diyeceğini bilemez bir suratla bakıyordu sadece;
“Alice?”
Kadın yavaşça kocasından ayrılıp biraz önce Loren’in oturduğu koltuğa oturdu.
“Neler olduğunu hatırlıyor musun Richard?” dedi Loren. Adam cevap veremeyecek haldeydi ama hatırlıyordu. Gözleri dolmuştu, karısını çok seviyordu ve çok özlemişti ama olanlar…
“Pekala ben konuşayım o zaman. Bill doğduktan iki yıl sonraydı, karın yeniden hamile kalmıştı. İkiniz de çok heyecanlıydınız ama üç aylıkken çocuğu düşürdü, bunlar doğru değil mi Richard?”
Adam biraz olsun kendini toparlamaya çalışıyordu;
“Kes şunu”
“Ama onunla hiç ilgilenmiyordun değil mi? Yani tabii heyecanlıydın ama işlerin vardı. Başarılı bir doktordun ama bu sana yetmiyordu. Daha fazlasını istedin ve tüm vaktini şu rüya zımbırtısı için harcadın. Karının ne kadar kötü bir durumda olduğunu fark etmedin bile değil mi? O mükemmel doktor karısının akıl sağlığının yavaş yavaş bozulduğunu ve kendini derin bir psikolojik rahatsızlığa ittiğini anlayamadı değil mi?”
“Sana kes dedim!”
“Tam buradaydı değil mi Richard, tam burada”
Loren susup Alice’e döndü, kadının elinde küçük bir silah vardı. Alice silahı yavaşça ağzına götürdü;
“Onu durdurmadın değil mi Richard?”
Adam donup kalmıştı, sonra bir anda hızla bir rüyadan uyanır gibi irkildi ve Alice’e doğru koşmaya başladı;
“Yap—“
“Görüşürüz sevgilim”
Richard yetişemeden Alice tetiği çekti, bir anda her yer kan oldu, Richard sıkıca karısına sarıldı ve aynı şeyi iki kez yaşamanın verdiği şok ve üzüntüyle dizlerinin üzerine çöktü.
“Baba?”
Adam kafasını kaldırdı, karısının cesedi çoktan gitmişti ve etrafta tek damla kan yoktu. Salonun girişinde ise Bill duruyordu;
“Neymiş şu annemden korkmanın sebebi?”
Loren gülümsedi;
“Çok şanslısın Richard, ona daha önce anlatmamıştın bu sefer de kaçırdı”
Richard dönüp Loren’e bakınca elbisesinin değişip beyaz olduğunu gördü, sanki karısının döktüğü tüm kan o elbisede toplanmıştı da, o gidince elbise de asıl rengine, beyaza bürünmüştü.

Bill sabırsızlıkla kapının önünde duruyor neler olduğunu anlamak istiyordu. Kaşlarını çatmış babasından bir açıklama bekliyordu.
“Bak ne diyeceğim Richard. Eğer elmastan vazgeçip, Bill’i alıp bu evden çıkarsan dünyaya döneceksin ve ben de Bill’in soru sormasını engelleyeceğim”
Richard ellerini yumruk yapmış, başını da yine öne eğmişti. Bir süre hiçbir şey söylemedi ama sonra başını kaldırdığında Loren adamda o deli bakışları gördü. Aynı zamanda gözleri kin ve nefret doluydu;
“Sen!” dedi “Bunları elmastan vazgeçmem için sen yaptın! O da gerçek değil, değil mi?” şimdi Bill’i işaret ediyordu. Bill bir şey söyleyecek oldu ama adam daha sözünü bitirmemişti;
“Elmastan vazgeçeyim, bırakıp gideyim diye yapıyorsun ama o elmas oyunun sonunda benim olacak! Asla asla pes etmeyeceğim! Ve sen! Sen pişman olacaksın!”
Bill babasının bu hırsı karşısında şok olmuş, ağzını dahi açamıyordu. Lorense kollarını yine birbirine dolamıştı;
“Sana bir şeyler anlatmaya çalıştım, tamam biraz ağır bir yolla ama ancak bu şekilde anlayabileceğini düşünmüştüm. Hırsının seni daha önce ne duruma getirdiğini gösterdim sana ama sen bunu anlayamayacak, göremeyecek kadar kör ve kalın kafalının tekisin Richard! Beni buna sen zorladın. Sana kaçıp gitmen ve bir daha da dönmemen için son bir teklif sunacağım ama eğer yanlış seçim yaparsan bunun geri dönüşü olmayacak Richard, buna emin ol”
Richard ayakta, ellerini yumruk yapmış Loren’e bakıyordu. Bill donup kalmış, kafası karmakarışık halde onları izliyordu. Babasının kolundan tutup çekmek ve götürmek istiyordu ama adamın ona karşı koymasından hatta belki de kendi oğlunu öldürecek duruma getirmesinden korkuyordu, onu sadece Loren’in ikna edebileceğini düşündü. Gergin bir sessizlik odayı kapladı. İki adam da tüm dikkatleriyle Loren’e bakıyor ve teklifi, son teklifi, merakla bekliyordu.


Ida tüm bu olanları uzaktan, çok uzaktan, izlerken artık doğru anın geldiğine karar verdi. Dünyaya gitme zamanı gelmişti. Yüzü korkuyla kararmış, endişeyle kırışmıştı. Hem kendi, hem de Richard için… Hikaye onun için burada sonlanacaktı ve asıl sonu göremeyecekti. Derin bir nefes aldı ve karanlığa fısıldadı;
“Yine de…” biraz bekledi “Bu hikayenin sonu her zamankinden de yakın gözüküyor”
Yavaşça arkasını döndü ve karanlıkta kayboldu.
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 10 | Korku
Gönderen: DarLy OpuS - 17 Ağustos 2008, 16:29:16
Alıntı
“Peki ya ölüm Richard? O seni korkutuyor mu?”

Dostum, çok vurucu bir bölümdü. Kesinlikle gerçek bir kitap okuyormuş gibi hissettim ve hatta belki Stephen King'den bir hikaye...

Umarım yayın aralığın bu kadar uzun olmaya devam etmez, eline sağlık. o/
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 10 | Korku
Gönderen: Loren_Summers - 17 Ağustos 2008, 16:44:35
Teşekkür ederim giderek daha iyi oldu hikaye sanki. =) Bu kadar uzun olmasının sebebi dershanemdi. =) Başladı ve hafta içi hergün 9 dan 4.30'a kadar doğal olarak tüm yaratıcılığı öldürüyor. :D :P
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 10 | Korku
Gönderen: Lucilla Clarté - 17 Ağustos 2008, 16:48:16
Teşekkür ederim giderek daha iyi oldu hikaye sanki. =) Bu kadar uzun olmasının sebebi dershanemdi. =) Başladı ve hafta içi hergün 9 dan 4.30'a kadar doğal olarak tüm yaratıcılığı öldürüyor. :D :P

Eah yorar tabi. :P Ama hikayenin akıcılığından hiç bişe alamamış emin ol. Gerçekten çok iyi gidiyosun ya, ilk bölümü hatırlıyorum da nerden nereye geldik.. Devam Loren (;
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 10 | Korku
Gönderen: Loren_Summers - 17 Ağustos 2008, 16:50:35
Evet hikaye oldukça ilerledi. =) Ya aslında daha hikayenin başından bunların hepsini planlamıştım ama yazdıkça tabii aradaki boşluklar da doldu. Yani hikayenin en başta konu olarak buraya geleceği belliydi ama anlatım giderek gelişti. =) Yani ben öyle düşünüyorum en azından. =)
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 10 | Korku
Gönderen: Elizabeth~ - 19 Ağustos 2008, 18:21:53
Yorumu geç yazdığım için üzgünüm öncelikle (= Tahminimin tutmasına sevindim ne yalan söliyim ;D Richard'ımız hırsları uğruna eşini kaybetmiş , bu şekilde giderse maddi olarak olmasada Bill'i de kaybedebilir bence. Yeni bölümde Bill-Loren arasındaki olaylar daha ilerlesin,more romantizmm! ;D Son bölümü -bölümleri de merakla bekliyorum.Arayı çok uzatma nolur :D
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 10 | Korku
Gönderen: Loren_Summers - 19 Ağustos 2008, 18:28:51
Ehehe teşekkürler, gelecek cumartesi koymayı düşünüyorum, belki pazar. Hımm evet öyle tahminler geldi, mesela Weli tahminler yaptı. Dedi ki Bill ve Loren sonunda evlenirler dedi, tehlike kalktığı için Muhafız Loren'in yaşlanmasını normal hale getirir dedi (demiştin değil mi? :D ) ve daha bir sürü şey söyledi. :D Evet bir romantizm isteği var gerçekten okuyucuda :D bakalım Weliye ipucu vermedim ne olacağı konusunda, sonunu biliyorum neler olacağını da ama sürpriz olsun sadece yapılan tahminleri yazmak istedim. Bu arada 11. bölüm ya son bölüm olacak ya da sondan bir önceki bölüm. Eğer son bölüm olursa kısa kısa iki parça halinde yayınlayacağım. Bölüm 11 1/2, Bölüm 11 2/2 şeklinde olacak (Tabii bendeki orjinalinde ve kendim için yaptıracağım baskıda tek bölüm olacak). Bunu yapmamın sebebi tadının daha bi' damağınızda kalması. =)
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 11- 1/2 | Seçimler ve Bedelleri
Gönderen: Loren_Summers - 24 Ağustos 2008, 19:11:59
Daha önce de söylediğim gibi 11. bölümü iki bölüm halinde yollayacağım ve 11. bölüm son bölüm olacak. İşte ilk kısmı;

Bölüm 11
Seçimler ve Bedelleri
Richard bu küçük evi severek almıştı. Daha dün gibi hatırlıyordu. Alice ile yeni evlenmişlerdi ve Richard güzel karısına hoş bir sürpriz yapmak istemişti. Evi önceden almış ve eşyaları yerleştirmişti, evlendikleri gece Alice’in gözlerini bağlayıp evin küçük bahçesine getirmişti ve ufak sürprizini yapmıştı. Alice eve ilk görüşte tutulmuştu resmen ve ilk günden beri de en çok evin şirin salonunu sevmişti. Ona huzur ve mutluluk getirdiğini söylerdi hep. Kendini öldürmek için de yine burayı seçmişti, huzura ve mutluluğa kavuşmak adına, onun için, buradan daha iyi bir yer olabilir miydi? O günden sonra Richard her şeyi toplayıp, bir daha dönmemek üzere, evi terk etti. Bugünse yine eski evinde, o huzur dolu salonunda, zihninin son aklı başında hücrelerini kaybetmiş bir halde bekliyordu. Zaten artık salona huzur değil gerginlik hakimdi. Richard deli bakışlarla Loren’i süzüyor Bill ise biraz korkmuş, biraz çaresiz bekliyordu. Sessizliği bozan Loren oldu;
“Sanırım artık buraya ihtiyacımız kalmadı”
Etraf yavaş yavaş değişti. Richard’ın beğenip aldığı, kendi elleriyle yerleştirdiği eşyalar hızla eskimeye ve kırılmaya başladı, en sonunda da yok oldular. Duvarları kaplayan boya yavaş yavaş kabarıp dökülmeye başladı ve en sonunda ev bir döküntü haline gelince yok oldu. Richard, Bill ve Loren şimdi yine tanıdık bir yerdeydiler, elmasın bulunduğu odada birbirlerine bakıyorlardı. Richard’ın biraz uzağında Bill duruyordu, tam karşısında Loren vardı ve Loren’in gerisinde de ışıl ışıl parıldayan elmas… Richard şimdi saplantı bir halde titriyordu. Oldukça korkutucu bir o kadar da zayıf görünüyordu.
“Sana yapacağım tekliften korkmuyor musun Richard?”
Adam korkunç bir kahkaha attı, bir gözü seğirmeye başlamıştı;
“Korkmak? Asla! Özellikle de evrenin tüm sırlarına kavuşmak üzereyken?”
Loren inanamaz bakışlarla Richard’a bakıyordu;
“Sen gerçekten de bu kadar bilgiyi o zayıf insan bedeninle kaldırabileceğine inanıyor musun? Bir insan için bunların çok fazla olduğu aklına gelmiyor mu?”
Richard sinsi bakışlarla Loren’i süzüyordu;
“Beni kandıramazsın, teklifini yap ve oyun burada bitsin!”
Loren hüzünle başını iki yana salladı. Mantıklı düşünmekten çok uzak bir insan olmuştu Richard;
“Pekala Richard ama iyi düşünmeni istiyordum. Şimdi kulaklarını aç ve beni dinle”

Edward hala yerinden biraz olsun kıpırdamamış, müthiş bir kararlılıkla telefona bakmayı sürdürüyordu. Her an çalabilirdi buna emindi. Rebecca üzgün ve kaçamak bakışlarla adamı süzerken kapıya ilerledi ve açık yazısını tersine çevirdi. Sonra tekrar Edward’ın yanına döndü ve kısık sesle;
“İçeriyi düzenliyor olacağım, bir haber gelirse bana da seslen olur mu?”
Adam belli belirsiz başını salladı. Yorgun gözleri kapanmak istiyor ama Edward buna engel oluyordu. Rebecca ona artık kahrolası telefonun başından kalkıp evine gitmesini ve zıbarıp yatmasını söylemek için ağzını açtı ama sonra vazgeçip sinirle içeri geçti. O çıkarken Edward yaşlı elleriyle yorgun gözlerini ovuşturuyordu. Rebecca içeri geçtikten bir ya da iki dakika sonra kitapçının kapısı açıldı ve içeri biri girdi. Edward başını kaldırmaya zahmet bile etmeyerek yabancıya seslendi;
“Kapalıyız”
Yabancı hiç istifini bozmadan cevapladı;
“Biliyorum”

Richard şimdi tüm ilgisini, toplayabildiği tüm ilgisini, Loren’e vermişti. Gözleri heyecanla parlıyordu, sürekli terliyordu ve kaçamak bakışlarla elması süzüyordu.
“Sana yapacağım teklif oldukça tehlikeli ve sonuçlarını düşünerek hareket etmeli—“
Richard sanırsızlıkla onun sözünü kesti;
“Kes! Teklifin nedir?”
Loren gözlerini kızgınlıkla kıstı, sanki şimdi daha kırmızıydılar.
“Elması alabilirsin Richard ama elbet bir bedeli olacaktır.” Biraz bekledi sözleri etkili olsun istiyordu;
“Elmasa karşı oğlunun ruhunu isterim Richard ve onun ruhunu ölüm nehrine yollayarak sonsuza kadar acı çekmesini sağlarım. Şimdi tüm bilgeliğin somut hali olan elmas mı yoksa hayatta kalan son yakının, öz oğlun mu?”
Bill vücudunun buz kestiğini fark etti. Konuşmak, itiraz etmek hatta biraz önce uyanıp kaçmak istedi ama öylece kalmıştı orada. Babasının delice bakışları ona döndü, adam sırıtıyordu. Bill korkunun tüm vücudunu kapladığını düşündü. Onu seçmeyecekti, kendi öz babası onu seçmeyecekti.

Richard önce Bill’e sonra da ışıl ışıl parlayan elmasa baktı. Elmas büyüleyici bir cazibeyle onu kendine çekiyordu. Richard delice bir gülümsemeyle Loren’e döndü;
“Elması seçiyorum”
Loren önce Bill’e sonra Richard’a baktı.
“Madem öyle… Bunu sen istedin Richard, sakın unutma”
Sağ elini Bill’e doğru uzattı ve havada bir şey tutmuş gibi tutup çekti. Bill büyük bir acının tüm bedenini yakıp kavurduğunu hissetti. Kulakları delen bir çığlıkla bağırmaya başladı. Yaşadığı acı ve hayal kırıklığının etkisiyle yanaklarından yaşlar süzülüyordu. Bunun bir an önce olup bitmesini diledi, babasından çok uzakta olmayı diledi, ne kadar acı çekeceği umurunda değildi ve babasını asla affetmeyecekti. Ruhu yavaşça bedeninden ayrıldı ve onu terk etti, havada bir an asılı kaldıktan sonra da yok oldu. Bill’in bedeni boş bir çuval gibi yere düştü. Loren bir süre sessiz kaldıktan sonra Richard’a döndü, teslim olmuş ama kendinden emin bir sesle konuştu;
“Elmas senin Richard”
Loren’in yüzü oldukça asıktı, adam hızla onu geçti ve elmasa yöneldi. Baştan aşağı terliyordu, elmas onundu, tüm bilgelik onundu. Artık eşsiz ve mükemmel bir insan olacaktı. Tanrım! Ne kadar güzel parlıyordu. İşte sonunda her şeyin sonu gelmişti. Oyun bitmişti ve kazanan Richard olmuştu…
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 11- 1/2 | Seçimler ve Bedelleri
Gönderen: Lucilla Clarté - 24 Ağustos 2008, 22:13:13
Bu ne elmas hırsıdır ki oğlunun ruhuna eşit olmuş <.< Loren şimdi napıcak çok merak ediyorum. =/ Neyse bakalım inşallah ikinci kısım da hemen gelir. :üü
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 11- 1/2 | Seçimler ve Bedelleri
Gönderen: Elizabeth~ - 24 Ağustos 2008, 22:14:31
Richard'ın bir planı olmalı,mesela öyle birşey yapmalı ki elmas yok olmalı,Loren' de o da elması elde edememeli.Elmas için oğlunun acı çekmesine izin verebileceğine inanmıyorum ya da inanmak istemiyorum :) Ya da kendini de elmasla birlikte yok etsin,Bill geri dönsün. Hikayenin sonunda da bizim Loren'imiz uyansın,Bill'e bişey olmamış olsun tabi,Bill geri dönsün.Loren uyansın,çevresine mahmur gözlerle baksın,Bill'i görsün,ona sarılsın falan.Bu hikaye böyle mutlu sonla bitsin(=
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 11- 1/2 | Seçimler ve Bedelleri
Gönderen: Loren_Summers - 24 Ağustos 2008, 22:21:24
Ehehe valla ikinci kısmıda birinciyi yazarken yazdım, çoktan bitti bilgisayara geçildi falan. :D Yani son belli, aslında en başından belliydi ama yeni yazdım diyelim. =)

Richard olayına gelince, sık sık belirttim yazıda aslında ama bir kez de buradan söyleyeyim Richard artık akıl sağlığı düzgün bir insan değil, bir deli ve olay elmas hırsı değil, bilgelik ve güç hırsı. Amacı tüm sırlara erişip dünyaya hükmetmek bile olabilir. Ayrıca daha önce karısının ölümüne göz yummuş biri için çok da zor bir karar olmadı bence. :D Bir de aslında tahminlere pek cevap vermiyorum o yüzden şu elmasın yok edilmesi teorisi bir kenarda dursun hikaye tamamen bitince onunla ilgili bir açıklama yapayım. =) Ama hatırlatın. :D
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 11- 2/2 | Seçimler ve Bedelleri
Gönderen: Loren_Summers - 29 Ağustos 2008, 15:38:27
Bölüm 11
Seçimler ve Bedelleri
İkinci Kısım

Edward bir anda donup kaldı, içeri giren yabancının sesi donuktu ve ölümcül bir soğukluğa sahipti. Yabancı içeri girer girmez ölümün keskin kokusu tüm kitapçıyı sarıp sarmaladı. Edward korkuyla kafasını yabancıya doğru kaldırdı ve göz bebekleri bir anda büyüdü. Siyah cüppeli, aksayarak yürüyen ve siyah uzun saçları, görünmeyen yüzüyle ona yaklaşan kişinin ölümün kendisinden başkası olamayacağını düşündü. Demek buraya kadardı, her şey bitmişti. Aksak adımlarla ona yaklaşan yabancı masanın yanına geldiğinde bir elini Edward’a doğru uzattı. Edward gözlerini kapatmış kısık sesle sayıklıyordu;
“Şimdi olmaz, şimdi olmaz, lütfen”
Hiçbir şey olmayınca yavaşça gözlerini açtı ve uzatılan elin etten ve deriden yoksun olduğunu gördü. İşaret ve orta parmağı arasına kırmızı bir kart sıkıştırmış Edward’a uzatıyordu. Edward şaşkınlıkla karşısındaki yabancıya bakıyordu. Ölüm ona bir kart mı uzatıyordu?
“Ne bu? Öbür tarafa tek yönlü bilet mi? Gidişim olsun dönüşüm olmasın diye mi?”
Yabancı diğer eliyle yüzünü örten cüppesini geri itti ve altından yüzünün sadece yarısı duran gerisi kemik olan bir kız çıktı. Edward derin bir nefes aldı, ölümle dalga geçmemeliydi ama hayatının son anlarını yaşıyordu değil mi?
“Ölümün bir kadın olduğu aklıma gelmişti!”
Yabancı yüzünü, yüzünden kalanları, sabırsızlıkla buruşturdu;
“Canını almaya gelmedim geri zekâlı, istesem şimdiye kadar çoktan yapmıştım. Şimdi al şunu!”
Kızın yüzünde kalan et parçaları hızla ayrışmaya ve kopup düşmeye başlamıştı. Düşen parçalar ince kum tanelerine ayrılıyordu, Edward kızın fazla zamanı olmadığını düşündü ve hemen kartı aldı. Üzerinde siyah harflerle Lorenden yazıyordu. Kartın arkasını çevirdi ama boştu. Kafasını tekrar kıza çevirdiğinde artık yüzünde bir iki kas parçası kalmıştı. Kızın boş göz çukurlarına baktı ve;
“Ama bu boş” dedi. Kız korkutucu ve içten gelen bir sesle;
“Bekle” dedi. Edward tekrar ilgisini karta çevirdi. Bu çok zor olmuştu çünkü kız son kas parçalarını da kaybetmişti. Kartın üzerindeki yazı yavaş yavaş silindi ve yine siyah harflerle yeni bir yazı oluştu;
Bana güven.
Edward derin bir nefes aldı, neler oluyordu? Yazı tekrar silindi ve siyah harfler bir adres yazmaya başladı. Yabancı son bir güçle;
“Git” dedi ve tamamen parçalanarak kum yığınına dönüştü. Edward elinde kartla büyülenmişçesine ayağa kalkarken Rebecca içeri girdi. Önce Edward’a sonra da kum yığınına baktı şaşkınlıkla;
“Ne oldu burada?!” dedi
Edward yavaşça kapıya yaklaşırken donuk bir sesle konuştu;
“Sen burayı temizle, benim biraz işim var” dedi ve kadının bir şey söylemesine fırsat vermeden dışarı çıktı.


Richard elmasın yanındaydı şimdi. Elini uzatsa ona dokunabilirdi. Öyle saf öyle güzeldi ki! Saniyeler sonra bu güzellik, evrenin tüm sırlarını onunla paylaşacaktı. Richard tam elini kaldıracakken Loren konuştu;
“Kitabımı okumuş muydun Richard?”
Adam gözlerini bir saniye olsun elmastan ayırmadan cevapladı;
“Evet, neden?”
Loren’in beyaz elbisesi hızla karardı ve siyah cüppeye geri döndü. Loren yavaşça cüppenin kukuletasıyla yüzünü örttü. Elmasın karanlık muhafızı cüppesinden uzun bir kılıç çıkarttı ve Richard’ın sırtından sapladığı kılıcı göğsünden çıkana kadar itti. Richard’ın göz bebekleri korkuyla büyüdü, bir anlık yanma hissi tüm bedenini kapladı ve sonra acı yok oldu. Loren kılıç görevini tamamladığında onu nazik bir hakaretle geri çekti ve Richard’ın düşen bedeninin yanına bıraktı.
“Hiç” dedi kayıtsızca “Ama bence daha dikkatli okumalıydın”
Richard gözlerini Loren’e çevirirken öksürdü ve ağzından çıkan kan zaten oldukça kirlenmiş olan kılıcı biraz daha kırmızıya boyadı. İki siyah cüppeli şimdi onların yanına yaklaşıyordu. Loren sağ elini Richard’a uzattı ve ruhunun bedenini terk etmesini sağladı. Gelen iki kişi görünmez zincirlerle Richard’ın ruhunu yakaladı ve Loren’e döndüler;
“Onu ölüm nehrine götürün” dedi Loren “Her gün karısının intiharını ve oğlunun ölümünü tekrar tekrar yaşasın ve her günün sonunla inanılmaz acılar çekmesini sağlayın” biraz duraksadı ve ekledi “Sonsuza kadar”
Siyah cüppeliler Richard’ı alıp gözden kayboldular. Loren ağır adımlarla Bill’in yanına gitti ve genç adamın ölü bedeninin üzerine eğildi. Bill gözleri kapalı öylece yatıyordu. Loren yavaşça onun kulağına fısıldadı;
“Böyle olsun istemezdim…” ve Bill’in dudaklarına bir öpücük kondurdu.


Loren soluk soluğa gözlerini açtı ve beyaz ışığın gözlerinden beynine kadar ulaşmasının verdiği acıyla tekrar kapattı. Kalbi deli gibi çarpıyor ve öten makineler de bunu onaylıyordu. Önce nerede olduğunu anlayamadı, tekrar gözlerini açtı ve odanın delici beyazlığına biraz olsun alışan gözleri ona Richard’ın onu uyuttu odada olduğunu hatırlattı. Loren ayağa kalkmaya çabalarken onu bağlı tutan her şey yavaşça çözüldü. Yatakta doğruldu ve yavaşça zemine indi. Zemine inmesiyle yere düşmesi bir oldu. Ne kadardır uyuyordu bilmiyordu ama ayaklarının ona itaat etmemesine neden olacak kadar çok uyuduğu kesindi. Ne yapacağını bilemez halde çıkışa doğru sürünmeye başladı, bir yandan da ayaklarını hareket ettirmeye çalışıyordu ve bu çok acı veriyordu. Başı çok ağrıyordu ve oldukça sersemlemişti. Yavaşça odadan çıktı ve Richard’la Bill’in olduğu bölüme girdi. Richard’dan sızan kanlar kırmızı bir halı gibi yeri kaplamıştı. Loren tekrar ayağa kalkmaya çalıştı ama beceremedi. Kanların içinde sürünerek bilgisayarların olduğu masaya ulaştı ve masanın yardımıyla ayağa kalktı. Dehşet içinde Richard’la Bill’e baktı. İkisi de ölmüştü, Loren neler olduğunu hatırlamaya çalıştı, bazı görüntüler vardı ama her şey çok karışıktı. Hemen buradan çıkıp gitmek istiyordu. Tam çıkacakken neden sonra bilgisayarlara yöneldi ve kayıtlı her şeyi aldı. Masaya tutuna tutuna ilerledi ve masayı bırakıp bir iki adım attığında yeniden yere düştü. Tekrar kendini toparladı ve aksak adımlarla odayı terk etti. Yukarı çıktığında üzeri kanla kaplanmıştı ve üzerinden damlayan kanlarla arkasında izler bırakarak dışarı çıktı. Başı dönüyor ve yürümekte zorlanıyordu. Etraf karamıştı, bahçenin çıkışına geldiğinde kapıyı nasıl açacağını düşünüyordu, bu karanlıkta her hangi bir düğme görmek zordu. Tam pes edecekken kapı kendiliğinden açıldı ve Loren evi terk etti. Tam o anda gözlerini yakan bir ışık Loren’in yüzüne vurdu. Eski püskü bir araba uzunlarını yakmış hızla ona yaklaşıyordu. Araba fren yaparak durdu ve içinden yaşlı, telaşlı bir adam indi. Loren dizlerinin üzerine çökerken yaşlı adamın konuştuğunu, belli belirsiz, duydu;
“Ah kızım, sen ne yaptın?”
Güçsüz bir halde fısıldadı
“Edward?” ve her şey bir anda karardı.


Yaklaşık bir hafta sonra Loren kendini toparlamış ve Ruxlow ailesi ile ilgili tek bir haber bile çıkmamıştı. Edward ona hiçbir soru sormadı, bilmek isteyip istemediğinden de emin değildi zaten. Eve döndükten sonra Loren kayıtları izlemek istemişti ama hepsi kanla öyle kirlenmişlerdi ki, işe yaramazlardı. Loren zorlu geçen bir haftadan sonra sorgulamamaya karar verdi. Yavaş yavaş kendini toparladı ve daha önce verdiği sözü yerine getirmek için gazeteyi arayıp röportaj günü için seçim yaptı. Röportajın yapılacağı yere gittiğinde Joe Kimbell onu, sinir bozucu gözlükleri ve hastalıklı zayıf yüzüyle bekliyordu. Yaklaşık bir saatlik röportajdan ve bol bol gözlük düzeltmeden sonra Joe başından beri sormak istediği soruyu sordu;
“Peki Altın Elmas’ın devamı olacak mı?”
Loren gülümsedi;
“Neden olmasın?” dedi “Anlatacak çok şeyim var”
O bunları sözlerken karanlık bir köşede tanıdık bir yüz onu izliyor, merak ve hayranlıkla kızın yüzüne bakıyordu. Acaba yanına gitme cesaretini kendinde ne zaman bulacaktı…


2 Yıl Sonra

Loren kitapçıdan çıkarken seslendi;
“Pastayı ve mumları alıp geliyorum Edward”
Doğum gününü kutlamak için en uygun yerin kitapçı olduğuna karar vermişti ve çıkıp pasta alacaktı.
“Geç kalma! Ve Çikolatalı olsun!”
Loren gülümsedi ve kitapçıdan çıktı. Hızlı adımlarla ilerlerken çiçek dağıtımında görevli çocuklardan biri onu durdurdu.
“Affedersiniz. Siz Loren Summers’sınız değil mi?”
Loren şaşkın bir şekilde cevap verdi;
“Evet benim”
Çocuk ona kırmızı bir gül uzattı;
“Bu sizin efendim, şurayı imzalar mısınız?”
Loren dalgın dalgın çocuğun uzattığı kâğıdı imzalarken gülün kimden geldiğini merak etti. Büyük ihtimalle bir hayranının ona doğum günü hediyesiydi.
“Bunu kim yolladı öğrenebilir miyim?”
Çocuk sırıttı
“Üzgünüm efendim açıklanmamasını özellikle tembihledi ama bir kart yolladı, buyurun”
Çocuk kartı Loren’e uzattı ve hızlı adımlarla uzaklaştı. Loren yavaşça kartın üzerindeki yazıyı okudu;
Hayaller ve Kâbuslar
Bir heyecan dalgası tüm bedenini sardı, kalbi deli gibi çapıyordu. Kafasını kaldırıp hızla etrafına baktı ama kimseyi göremedi. Neden sonra üzerindeki yazıyı tekrar okudu
Hayaller ve Kâbuslar
Yavaşça kartın arkasını çevirdi ve orada da bir yazı olduğunu gördü
Sence bu kez hangisi?
Loren gülümsedi, içinde bir mutluluk katlanarak büyümüştü. Bill’in buralarda bir yerde onu izliyor olduğundan emindi, sorgulamadı. “Bilmem” dercesine omuz silkti ve gülü koklayarak ilerlemeye devam etti.

Çok uzaklardan bunları izleyen elmasın muhafızı ise üzgün bir şekilde başını iki yana salladı. Kız asla bir insan olamayacaktı ama insani zayıflıklara ve duygulara sahipti. Buna karşın insanlığın sonu giderek yaklaşıyordu, tam zamanını bilemiyordu ama tahmin ettiğinden çok daha yakın bir zamanda son gelecekti ve o zaman kız insani duygularıyla savaşmak zorunda kalacaktı. Son her zamankinden daha yakın ve daha yıkıcı gözüküyordu şimdi.


Ninsu Kahraman
24.08.08

Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 11- 2/2 | Seçimler ve Bedelleri | Final
Gönderen: DarLy OpuS - 02 Eylül 2008, 18:35:16
Tatilde olmam nedeniyle biraz geç okudum Ninsucum, kusura bakma. :) Hep derim, gene diyorum. Miss King'sin sen. :P Başlamak bir cesarettir, bitirebilmekse daha büyük bir cesarettir. Ve sen bunu en kusursuz şekilde yapmışsın. Zevkle okudum, açık ucu sana 2. bir hikaye için çok çeşitli fırsatlar sağlıyor. Bunları kullanman en büyük temennim, eline sağlık. :)
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 11- 2/2 | Seçimler ve Bedelleri | Final
Gönderen: Loren_Summers - 02 Eylül 2008, 18:37:58
Saol Onur'cum =) sonuna kadar okuduğun için de teşekkür ederim. =) Ama bu hikayenin ucunu özellikle açık bıraktım okuyucu tamamlasın diye yoksa her şey yine kafamda ikinci sonu da biliyorum yani :D
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 11- 2/2 | Seçimler ve Bedelleri | Final
Gönderen: Elizabeth~ - 02 Eylül 2008, 18:57:18
Su'cum,ne düşündüğümü,okuduktan hemen sonra sana söylemiştim.Harika yazdığını düşündüğümü de biliyosun zaten.Gerçi ben Bill ve Loren açısından daha büyük bi gelişme beklemiştim ama :P Yeni yazılarını bekliyoruz en kısa zamanda ;)
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 11- 2/2 | Seçimler ve Bedelleri | Final
Gönderen: Loren_Summers - 03 Eylül 2008, 19:15:52
Teşekkürler canım. =) Kafamda yeni bir proje var hala üstünde çalışıyorum. Birinci bölümünü iki kez yazdım ama içime sinmedi baştan bir kez daha yazacağım sanırım. =)
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 11- 2/2 | Seçimler ve Bedelleri | Final
Gönderen: Loren_Summers - 21 Ekim 2008, 20:11:11
Geç Kalmış Bir Teşekkür Yazısı


Gerek sınavlarım, gerek yoğun oluşum sebebiyle bir türlü yazamadığım ama hep aklımda olan yazıyı bir anda içimden gelen bir dürtüyle yazıyorum. Öncelikle size hikayemin bendeki öneminden bahsetmek ve aslında sadece bir hikaye olmayabileceği detayını söylemek istiyorum. Belki bazılarınız anladı belki de anlamadı. Her bölümün altında bir sonraki ve bir önceki bölüme ait küçük sırlar verdim. Kendi hayatımdan bir şeyler kattım, en sevdiğimi en nefret ettiğimi, en hayran olduğumu ve en ulaşılmazımı ekledim. Ama ellbette bunları tamamen anlamanızı beklemiyorum çünkü çoğunuz beni tanımıyorsunuz ve siz "bir hikaye" diye okuyorsunuz ve inanın bu beni çok mutlu ediyor çünkü siz bilseniz de bilmeseniz de ben sizinle bir şeyleri paylaşıyorum, bir şeyleri anlatıyorum. Gelelim hikayenin ana fikrinin nasıl ortaya çıktığına, nasıl yazmaya başladım?

Aslında belki bunu hiç merak etmiyorsunuz ama yazmak istiyorum. Hayatımda hiç yapmadığım bir şey yaptım bu hikayede, önce ismini ortaya çıkardım. Aslında ismi oldukça sevdiğim bir televizyon programının bir bölümünden çeviriydi (Nightmares and Daydreams). O kadar hoşuma gitmişti ki bir köşeye yazdım bunu kullanırım diye. Bir kaç gün, bir kaç hafta sonra ufak ufak şekillendi hikaye ve yazmaya başladım. Başlarda hikayeyi oluşturuyorum sanıyordum ama hikaye kafamda çoktan oluşmuştu ve bitmişti. Hızla ayrıntıları yazdım sadece ben. Aslında hikaye kendi kendini de yazdı diyebiliriz. Bölüm sayılarını, bölüm uzunluklarını asla ayarlayan ben olmadım, hikaye yaptı bunu benim yerime. O seçti sonu, o seçti başlangıcı. Ama finali ben seçtim =) Nasıl bitmesi gerektiği konusunda çok düşündüm, ne derler dedim yapmalı mıyım dedim... Pek çok şey daha söyledim ama sonra bunları düşünmenin bir faydası olmayacağına istediğimi yapacağıma karar verdim. Sonu olmayan bir son yazdım. Okuyucunun hayal gücüne bıraktım her şeyi. Varsın onlar nasıl düşünüyorsa öyle olsundu. Peki gerçek son bu muydu? Bir bakıma evet ama eksik bir son diyebiliriz. Hikayenin asıl sonunu ben ve bir kaç kişi biliyor. =)

Bu yazdığım ilk çok bölümlü hikayeydi diyemem ama ilk çok bölümlü uzun hikayemdi ve inanılmaz olumlu eleştiriler aldım gerek buradan gerek okuldaki öğretmenlerimden. Bu gerçekten çok önemliydi benim için çünkü bu hikaye çok önemli benim için. Hala ne zaman bahsetsem gözlerim ışıl ışıl oluyor ve içimi bir heyecan kaplıyor. Ve aslında açıklamak istediğim bir şey daha var. Hikayelerimi takip edenler daha önceki bir kaç hikayemde de Loren Summers karakterini kullandığımı bilirler. Okuyucuya en uygun hikayede kalsın istemiştim Loren ama bu hikayeyi yazdıktan sonra anladım ki Loren'in gerçek hikayesi buymuş. Daha sonraki hiçbir hikayemde Loren'i bir daha kullanmayı düşünmüyorum. Bilmiyorum buna üzülür müsünüz ya da sevinir misiniz... Ben üzüldüm çünkü Loren benim yarattığım bir karakter. Ben kendi duygularımla besledim onu, kendi benliğimi kattım içine, kahverengi saçlarını benden aldı, ufak tefek sakarlıklarını benden aldı, o soluk benizli halini ve pek çok şeyi benden aldı. Tek farkımız onun o büyüleyici kırmızı gözleri sanırım. =) Onu bırakmak çok güç ama bir yandan da gerçek hikayesini bulduğum için mutluyum. O artık ait olduğu yerde sanırım. =) Teşekkür faslına geçmeden önce söylemek istediğim son bir şey daha, hani hep söylüyordum ya hikayeyi küçük bir defter şeklinde bastıracağım diye, bastırdım. Çok mutluyum. :D

Ve sanırım teşekkür kısmına geldik. Aslında yazı bir teşekkür yazısı ama açıklamak istediğim şeyler vardı va yazmak zorundaydım. Beni, bu yazıyı, sıkılmadan, bıkmadan takip eden, yorumlayan herkese teşekkür ederim. Darly ve Weli ikinizde çok destek oldunuz size ayrıca teşekkür ederim. =)
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 11- 2/2 | Seçimler ve Bedelleri | Final
Gönderen: magicalbronze - 11 Kasım 2008, 18:00:50
Geç kalmış bir "tebrikler, mükemmel bir son" yazısı. (acaba son mu?)

Ninsu özellikle senden özür dilerim, ne bahane edersem edeyim yine de okumamamın bir mazereti olamaz. Lahon'un Kan Günlükleri hikayesinde de bu hatam var. Lakin sonuçta okudum diyerekten bu olaysan sıyrılma yoluna kaçıyorum, sizde bu "küçük" hatamı afeddin, görmezlikten gelin artık. :P

Hikayeyi uzun süre okumadığımdan önceki bir iki bölüme daha baktım. Bazı olayları anlayamamış durumdayım. Devamı gelmeyecek demiştin ama ucu çok açık. Gelmemesi ihtimalini bile göze alamıyorum. Richard'ın evlerinden aldığı kayıtların kana bulanmış olması ve çalışmaması bir nebze olsun beni üzdü. Olayları hatırlamadığından görsün isterdim. Herşeye rağmen Bill'in hayatta ve oralarda bir yerde olması güzel. Ellerine sağlık, tebrik ediyorum. Beğenmeme gibi bir durum olamaz zaten. Devamı gelsin diye mızmızlanmıyacağım burada lakin düşüncelerimi biliyorsun hem bu hemde diğer hikayedeki konuda. =)
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 11- 2/2 | Seçimler ve Bedelleri | Final
Gönderen: Loren_Summers - 26 Kasım 2008, 19:31:29
Teşekkür ederim öncelikle kusura bakma sınavdı oydu buydu biraz geç bir yazı yazıyorum ama. :D Beğenmene sevindim ama ne yazık ki bu hikayenin devamı söz konusu değil. Evet kayıtlar çalışmıyor bunda birazda muhafızın parmağı var çünkü Loren henüz bu kadar hazır değil geleceğine ve zaten yeterince şok geçirdi bence =) hikayenin devamını ben biliyorum eğer çok öğrenmek istersen sana anlatabilirim ayrıca ama yazmayacağım okuyucuya bıraktım ama kafamda tabii ki kesin ve net bir son var ama işte sevmiyorum keskin sonları ben. :D

Diğer hikayeye gelince gerçekten onu devam ettirmek istiyorum ama şuan imkansız gibi bir şey. Bir iki proje daha var kafamda ama zamanım yok yazmaya :( o yüzden yaza kadar beni beklerseniz sizi pişman etmeyeceğimi düşünüyorum. =)
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 11- 2/2 | Seçimler ve Bedelleri | Final
Gönderen: brisingr - 23 Mayıs 2010, 10:00:07
Hikayeni soluksuz okudum. Kesinlikle harika bir kurgu olmuş. Bilim-kurgu filmlerinin konularına taş çıkartacak cinsten. Hikayeni aralıksız okuduğum için şu an gözlerim patlayacak duruma geldi. Başlangıcı, olayların gelişimi, sonu harika. Tadı damağımda kaldı. Darly Opus'un da dediği gibi Miss King denebilir sana.
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 11- 2/2 | Seçimler ve Bedelleri | Final
Gönderen: Loren_Summers - 21 Temmuz 2010, 22:40:00
Teşekkür ederim güzel yorumunuz için. =)) İlk uzun soluklu hikayem kendisi.
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 11- 2/2 | Seçimler ve Bedelleri | Final
Gönderen: magicalbronze - 22 Temmuz 2010, 22:34:27
Teşekkür ederim güzel yorumunuz için. =)) İlk uzun soluklu hikayem kendisi.

Daha çok görmek isteriz efendim, sizin kaleminizden. :)
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 11- 2/2 | Seçimler ve Bedelleri | Final
Gönderen: kahlan amnell - 27 Şubat 2011, 22:09:51
Gerçekten çok güzel bir kurgu olmuş, ellerinize sağlık.
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 11- 2/2 | Seçimler ve Bedelleri | Final
Gönderen: Will* - 02 Şubat 2013, 18:43:25
Bu bir son mu ? Sanırım bu cümleyi hatırlar gibiyim ^^ Belki de bu kısa hikayeler bir kitap olur ... Olmazsa çok üzüleceğim sanırım :)  huh tabi destek vermemiz gerekli birde :D
Başlık: Ynt: Hayaller ve Kabuslar | Bölüm 11- 2/2 | Seçimler ve Bedelleri | Final
Gönderen: Loren_Summers - 04 Şubat 2013, 00:16:48
Umarım bir gün olur. Desteğe ihtiyacım var tabii ki. Teşekkür ederim. ^^*