Kayıp Rıhtım Arşiv Forum

Liman Kenti => Düşler Limanı => Konuyu başlatan: Loren_Summers - 10 Aralık 2008, 17:45:48

Başlık: Seri Katiller | Bölüm 4 | Ölümün Dört Hali
Gönderen: Loren_Summers - 10 Aralık 2008, 17:45:48
Seri Katiller

Tarih boyunca insanlar her şeye uygun bir kılıf uydurduğunu düşünmştü. Karanlık sokaklardaki esrarengiz ölümlerle ilgili çok mantıklı (!) fikirleri vardı. Nazik ve hafif ölümler için vampirleri uygun görmüşlerdi. Biraz daha vahşileri için kurtadamlar idealdi ve artık iğrenç denebilecek kötülükteki ölümler içinse canavarlar çok uygundu. Ama o muhteşem zekaları çok yanılıyordu. Bu cinayetlerle ilgili gerçek olan tek bir şey vardı, önlenmesi çok zor olan bir şey;
Seri Katiller.


Çok Yakında...
Başlık: Ynt: Seri Katiller
Gönderen: magicalbronze - 10 Aralık 2008, 17:58:17
Güzel olacak eminim. Sabırsızlıkla bekliyoruz... :)
Başlık: Ynt: Seri Katiller
Gönderen: Loren_Summers - 10 Aralık 2008, 18:05:30
Teşekkürler Hakan desteğin için. =) Bakalım neler olacak.
Başlık: Ynt: Seri Katiller
Gönderen: Lucilla Clarté - 11 Aralık 2008, 10:23:11
Yine güzel bi hikaye olacağa benziyor, bekliyoruz.. =)
Başlık: Ynt: Seri Katiller
Gönderen: Nefertari - 11 Aralık 2008, 15:59:59
Yazı şahane olmuş meraklandım (= sabırsızlıkla bekliyoruz
Başlık: Ynt: Seri Katiller
Gönderen: Loren_Summers - 15 Aralık 2008, 21:52:42
Bölüm 1
Ruh Avcısı

Kasım tüm soğukluğu ve sıkıcılığıyla kentin insanlarını yutmaya başlamıştı. İnsanlar titrek, zayıf bedenleriyle kasımla boğuşurken bir yandan da korkuyorlardı. Ama bu korkularının kasımın yavaş yavaş onları yutacak olmasıyla yakından uzaktan alakası yoktu. Korkularının sebebi kasımdan daha güçlü, ezici ve kin dolu olan ölümdü. Bu korkuyla savaşıp onu yenmeye çalışan tek şey de sarışın, ufak tefek bir kadın olan Molly Walker ve onun profesyonellerden oluşmuş ekibiydi.

“… Üç ay önce hastaneden kaçan dört seri katil aradan geçek bu süre zarfında hala bulunabilmiş değil ve elimize gelen son bilgiler ışığında cinayet masasının herhangi birini bulmaya yaklaşmak şöyle dursun bir ipucunu bile zar zor bulduğunu ve bu ipuçlarının da her hangi birini yakalamakta yetersiz olduğunu gösteriyor. Seri katiller hızlı bir şekilde ölümlere devam ederken halkı saran korku giderek büyüyor. Polisin bulabildiği ipuçlarından biride hastaneden kaçan dört kişiye bir kişinin daha eklendiği yönünde ama beşinci kişinin kimliği bilinmiyor. İnanın bu bizi rahatlat…”

Hışımla ayağa kalkan Molly Walker sinirle televizyonu kapattı. Sivri dilli, sinir bozucu spikeri daha fazla dinlemeye ne gücü ne de sabrı vardı.
“Kahretsin!” dedi “Kahretsin! İtibarımız her geçen gün daha çok sarsılıyor. Elimizdeki tek ipucu hastaneden kaçarken yaraladıkları doktorun ifadesi ve hiçbir işe yaramıyor! Bir halt yapamayacaksanız neden buradasınız?!”

Odadaki herkes sessizce kadını dinliyordu. Kimse bir şey demeye cesaret etmek şöyle duysun kadının yüzüne dahi bakamıyordu. Herkes kafasını öne eğmiş, büyülenmişçesine yeri seyrediyordu. Molly onları böyle sessiz yakalamışken hız kesmeden sözlerine devam etti;
“Unutmadan, bir de başımıza şu beşinci çıktı. Eğer yakında onları yakalayamazsak bizi ne bekliyor biliyor musunuz? Koca bir kaos!! Onları koruyamadığımızı düşünen insanlar günler geçtikçe paranoyaklaşıyor ve eğer böyle devam ederse birbirlerini öldürmeye başlamaları an meselesi!”
Soluğu kesilen geç kadın bir süre durdu, derin derin nefes aldı ve ekibine baktı. Daha sonra yavaşça ipuçlarını yapıştırdıkları tahtaya yöneldi. Tahtada pek çok yazı ve dört tane fotoğraf vardı. En sağdakiyle başladı;

“Bob Kierman, 48 yaşında, beş kişi öldürdü ve son üç ayda gerçekleşen on ölümden ikisinde baş şüpheli. Sadece evli kadınları öldürüyor…”
Bir sonraki fotoğrafa geçti;
“Mark William, 42 yaşında, dört kişi öldürdü ve son üç ayda gerçekleşen on cinayetten üçünde baş şüpheli, özel bir kurban seçimi yok fakat öldürdüğü kişilerin tüm organlarını çıkartıyor…”
Bir diğerine yöneldi;
“Yuki Su, 38 yaşında, altı kişi öldürdü ve son üç ayda gerçekleşen on cinayetten ikisinde baş şüpheli, sadece sarhoş erkekleri öldürüyor…”
Yavaşça son fotoğrafa yaklaştı;
“Karl Phaxler, 43 yaşında, beş kişi öldürdü ve son üç ayda gerçekleşen on cinayetten birinde baş şüpheli, çocukları öldürüyor”
Bir süre sustu, sözlerini yavaşça kafasında toparladı;
“Ve hakkında hemen hemen hiçbir şey bilmediğimiz beşinci kişi. Son üç ayda gerçekleşen on cinayetten ikisinde şüpheli. Basın ona Ruh Avcısı diyor çünkü kurbanların cesetleri bulunduğunda hepsinin yüzünde bir şok ifadesi var ve hepsinin gözleri açık. Özel bir tercihi yok gibi. Şimdi kulaklarınızı iyi açın ve beni dinleyin. Beşincisi hariç diğer dördü hakkında yeterince bilgimiz var. Elimizde DNA’ları ve parmak izleri var. Ne kadar zeki oldukları ya da ne kadar titiz çalıştıkları umurumda değil! Sıradaki siz olabilirsiniz. Arkanızı kollasanız iyi olur!”

Askılığa yönelip paltosunu aldı ve hızla odayı terk etti. Kalanlar büyük bir sessizlik içinde birbirlerine baktılar. Elleri, kolları bağlanmıştı ve bunu Molly’nin de bildiğinden eminlerdi. Cinayetleri kimlerin işlediğini biliyor olmaları onları yakalayabilecekleri anlamına gelmiyordu ne yazık ki. Aralarından biri rahatsız sessizliği bozarak yavaşça ayağa kalktı ve konuşmaya başladı;
“Bugünlük bu kadar yeter sanırım arkadaşlar. Hepimizin sinirleri gergin ve sanırım sınır noktasına ulaşmış bulunmaktayız. Herkes ilgili dosyaları alıp evine gitsin. Tekrar, baştan inceleyelim ve olay zıvanadan çıkmadan şu işi bitirelim. İyi akşamlar herkese”
Odada ince bir uğultu oldu ekip yavaş yavaş ayağa kalkıp dağılmaya başladı. Hepsi tedirgin ve mutsuzdu, çünkü Molly Walker haklıydı. Sıradaki onlardan biri olabilirdi, bunun garantisi yoktu.


Molly üşümüş ellerini paltosunun sıcacık ceplerine soktu ve hızla evine yürümeye başladı. Bu işin ne kadar uzadığını düşünüyor ve bu onun sinirlerini bozuyordu. Halk artık polise güvenmiyordu ve en ufak hataları geri dönüşü olmayan bir kaos başlatmaya yeterdi. Çözüm önünde, katiller önünde (en azından dördü) her şey önünde duruyordu ama bir türlü yakalayamıyordu onları. Beşinci kişi ile ilgiliyse kafasındaki yap-boz bir türlü tamamlanamıyordu. Neyi kaçırdığını düşünüyor ama cevap bulamıyordu. Bu düşüncelere ve soğuğa boğulmuşken hızlanan adımlarını fark edemeyip bir anda evin önünde buldu kendini. Paltosunun cebinden anahtarlarını çıkarttı ve yavaşça kapıyı açıp karanlık hole girdi. Kapıyı usulca arkasından kapattı ve paltosunu seri hareketlerle çıkarıp askıya asarken bir anda kafasında ani ve acı dolu bir baskı hissetti. Arkasını dönüp neler olduğunu anlamak, kimin kafasına vurduğunu görmek istedi ama sanki etraf yeterince karanlık değilmiş gibi bir anda her şey yok oldu.


Evdeki yabancı Molly’i dikkatli bir şekilde sürükleyerek salona götürdü. Onu bir sandalyeye sıkıca bağladıktan sonra yüzünü daha iyi görebilmek için ışıkları yaktı ve daha sonra dokunduğu yerlerdeki izleri özenle temizledi. Salon ve yemek odası birleşikti. Yemek masasının üzerinde bir çift siyah eldiven vardı. Yabancı yavaşça eldivenlere doğru ilerledi ve dikkatli bir şekilde onları masanın üzerinden alıp giyinmeye başladı. Sağ eli giymişti ki dedektif yavaşça uyandı. Zaten yabancı da çok sert vurmamıştı, ona zaman kazandıracak kadar uyusa yeterdi. Molly yavaşça gözlerini açtı ve önce odanın saf beyaz ışığından rahatsız olarak hızlı bir şekilde kapadı. Tekrar açtığında artık gözleri bu yeni duruma alışmıştı. Biraz ilerde ona arkası dönük yabancı ilişti gözüne. Sırtına kadar uzanan, dalgalı, koyu kumral saçları, düzgün bir fiziği vardı. Önce ürkerek onun Yuki Su olduğunu sanki ama Su’dan en az bir karış uzundu ve saçları Su’nun ölüm siyahı düz saçlarının yanında çok renkli ve hareketliydi. Molly yine de bu kadını bir yerlerden tanıdığını düşündü. Yorgun zihnini taradı, mutlaka buralarda bir yerde olmalıydı. Karşısındaki Kadın yavaş yavaş ona döndüğündeyse Dedektif Walker onu saran şok dalgasıyla sarsılıp derin bir nefes aldı;

“Sen!”

Dedektif’in oturduğu sandalyede tüyleri diken diken olmuştu. Hassas dedektif burdu ölüm kokusu alıyordu.
Başlık: Ynt: Seri Katiller | Bölüm 1 | Ruh Avcısı
Gönderen: Nihbrin - 16 Aralık 2008, 02:01:45
Hikayenin potansiyeli büyük, kafama katillerin yakalanamaması ile ilgili birşeyler takıldı ama önemsemeyeceğim onları. Yuki hoşuma gitti direk zaten, koreli gerilim filmleri esansı var. Merak ederim ben bunun devamını şimdi...
Başlık: Ynt: Seri Katiller | Bölüm 1 | Ruh Avcısı
Gönderen: magicalbronze - 16 Aralık 2008, 08:43:35
Bak demiştim sana Yuki hakkındaki fikirlerin nasıl olacağını Ninsu :P Gerçekten de çok iyi bir başlangıç, devamını özellikle bekliyorum... :)
Başlık: Ynt: Seri Katiller | Bölüm 1 | Ruh Avcısı
Gönderen: Loren_Summers - 16 Aralık 2008, 17:26:43
Ehehe teşekkürler =) Bu arada Yuki'nin isim babası Hakan'dır :D Bana yardımın için teşekkürler. =)

Bu arada hikaye için küçük bir detay benden size :D Daha çok "film" tadında olsun istedim, sanırım ne demek istediğimi ileriki bölümlerde anlayacaksınız. Bu hikaye "gözlerinizi kapatarak" okuyacağınız türden bir şey olsun istedim. =)
Başlık: Ynt: Seri Katiller | Bölüm 1 | Ruh Avcısı
Gönderen: Elizabeth~ - 16 Aralık 2008, 18:02:51
Yeni hikaye... (= Başlangıcından çok hoşlandım yazının,devamıda ilginç olacağa benziyo.Enteresan bi konu zaten,seri katiller.Devamını bekliyorum ;)
Başlık: Ynt: Seri Katiller | Bölüm 1 | Ruh Avcısı
Gönderen: Nefertari - 16 Aralık 2008, 18:19:17
Devamı ne zaman gelir meraklandım ben ama..Başlangıç güzel olmuş, devamını istiyorum, istiyoruz :)
Başlık: Ynt: Seri Katiller | Bölüm 1 | Ruh Avcısı
Gönderen: darkguardian - 16 Aralık 2008, 18:39:10
okuduktan sonra aklıma gelen ilkşey seni seviyorumdu.Savaş sanatı'ndan sonra merak ettiğim ilk yazı diye bilirim.
Başlık: Ynt: Seri Katiller | Bölüm 1 | Ruh Avcısı
Gönderen: - 16 Aralık 2008, 20:00:41
Loren(ya da Ninsu mu diyeyim bilemiyorum ya :D) Çok güzel yazıyorsun gerçekten. Bu hikayen de mükemmel. Anlatımın falan harika. Eline sağlık, yeni bölümü bekliyorum
Başlık: Ynt: Seri Katiller | Bölüm 1 | Ruh Avcısı
Gönderen: Loren_Summers - 16 Aralık 2008, 20:11:14
Teşekkürler arkadaşlar  :-[ =) Yeni bölüm yakında gelecek ama hemen gelmeyecek ne yazık ki =)

Düzeltme:
@ Boleyn Kızı;

Nasıl rahat ediyorsan =) İster Ninsu de ister Loren de benim için fark etmez. =)
Başlık: Ynt: Seri Katiller | Bölüm 1 | Ruh Avcısı
Gönderen: Lucilla Clarté - 16 Aralık 2008, 21:58:15
Oh be sonunda okudum. Benim gözümde amacına ulaşmışsın emin ol, film izler gibi oldum okurken. Molly, Yuki, Molly'nin iş arkadaşlarının suratlarındaki ifadeler.. Hepsi canlandı gözümde.

Yine yeniden hikayeni okuyabilmek, bölümlerin bi an önce gelmesini beklemek güzel. =P Tebrikler kocaman. =)
Başlık: Ynt: Seri Katiller | Bölüm 1 | Ruh Avcısı
Gönderen: Loren_Summers - 16 Aralık 2008, 22:33:14
Çok teşekkür ederim. =) Aslında hikayenin diğer bölümleri hazır (son bölüm hariç) Ama bir anda vererek hepsi tamamen tüketilsin istemiyorum. Biraz daha zamana yayarak olsun istedim. Hikaye zaten çok uzun olmayacak ama daha sonrası için ufak bir sürprizim var diyebilirim.
Başlık: Ynt: Seri Katiller | Bölüm 1 | Ruh Avcısı
Gönderen: darkguardian - 16 Aralık 2008, 22:58:37
işte bu açgözlü okura daha çok kana sussatma tatiği. senin fanını kurmak lazım :D
Başlık: Ynt: Seri Katiller | Bölüm 1 | Ruh Avcısı
Gönderen: - 16 Aralık 2008, 23:02:13

Düzeltme:
@ Boleyn Kızı;

Nasıl rahat ediyorsan =) İster Ninsu de ister Loren de benim için fark etmez. =)

ehuhe ben özge bu arada :P
Başlık: Ynt: Seri Katiller | Bölüm 1 | Ruh Avcısı
Gönderen: Loren_Summers - 16 Aralık 2008, 23:17:03
Biliyorum Özgecim =)


Haha kana susatma falan yok :D ileriki bölümlerde panik yapmayın diye yapıyorum bunları, son bölüm gelince söyleyeceğim zaten sürprizimi. :D
Başlık: Ynt: Seri Katiller | Bölüm 2 | Zamanda Yolculuk
Gönderen: Loren_Summers - 18 Aralık 2008, 23:12:04
Bölüm 2
Zamanda Yolculuk

Molly Walker her zaman işleriyle büyük övgüler almış, görülmeyeni görmüş, çözülemeyeni çözmüş biri olarak tanınırdı. Bu nedenle onu bu dava için görevlendirmişlerdi ama o şu anda gördüğü şey karşısında kendi kendini hayal kırıklığına uğratmıştı. Atladığı küçük bir detay pek çok insanın canına mal olmuştu ve belki de olmaya devam ediyordu. Sandalyede ellerini sıkarak yumruk yaptı, sarı saçları yüzünün önüne gelmiş, kısmen, kızgın bakışlarını örtüyordu;
“Sen!”
Karşısındaki kadın zarif bir gülümsemeyle cevap verdi.
“Evet ben, beşinci suçlu, Ruh Avcısı, ya da sizin tanıdığınız şekilde Doktor Mary Ann Coleman”
Dedektif Walker başını hafifçe geri itti ve saçlarının yüzünden çekilmesini sağladı;
“Nasıl, nasıl anlayamadım… O sulu gözlü salak numarası yapan doktor, “Kimin yaraladığını görmedim, arkadan gizlice yaklaşıp kafama vurdular” diye ağlayan doktor meğersem bir katil olmuş!”
Molly karşısındaki kadının gerildiğini ama bir yandan da bu konuşmadan eğlendiğini hissetti;
“Yerinde olsam sözlerime dikkat ederdim Walker” dedi gülümseyerek “Bunu anlayamamış olman benim hatam değil biliyorsun. Hem sana üç ay süre tanımama rağmen birimizi bile yakalayamadın, sen ve ahmak çalışanların hiçbir şey bulamadılar”
Molly şimdi sinirlendiğini hissediyordu;
“Bana verdiğin süre mi?” dedi ve zoraki bir şekilde güldü “Ne süresinden bahsediyorsun?”
Ruh Avcısı Molly’i şöyle bir süzdü;
“Ah hayır! Yok, yok olamaz… Koskoca Dedektif Walker bunu anlamamış olamaz…”
Ruh Avcısı’nın alaycı ses tonu Molly’i sinirlendiriyordu, kontrolünü kaybetmek üzereydi, kafasını bir kez daha geri itti;
“Sen neden bahsediyorsun?!”
Ruh Avcısı güldü, şimdi işler istediği gibi gidiyordu.
“Hadi ama Molly! Sence bir planımız yok mu? Öylesine mi öldürüyoruz? Boşuna mı kurdum bu ekibi?”
Molly’nin gözleri dehşetle açıldı, Ruh Avcısı ekibe sonradan katılmış bir acemi değildi. Ekip kendisiydi ve anlaşıldığı üzere her şey istedikleri gibi gidiyordu. Molly’nin kulaklarında ofisteki sözleri çınladı;
“Eğer onları yakalayamazsak bizi ne bekliyor biliyor musunuz? Koca bir kaos!!”
Bakışlarını Ruh Avcısına çevirdi ve sanki kendi kendine konuşuyormuş gibi kısık bir sesle “Kaos” dedi.
Ruh Avcısı kadına taktir dolu bir bakışla baktı;
“Biraz geç oldu ama tam üstüne bastın güzelim”
“Ama neden?!”
Ruh Avcısı bir sandalye çekti ve tam Molly’nin karşısına oturdu. Cebinden bir sigara ve çakmak çıkardı. Sigarayı yavaşça dudaklarına yerleştirdi ve yakarken cevap verdi;
“Bu sorunu cevaplamak için sanırım hikayenin en başına girmemiz gerek, benden başlayalım. Sırayla sana her şeyi anlatayım, ne dersin?”
Sigarasını yaktı ve derin bir nefes çekti. Molly cevap vermedi, her şeyi bilmek işine gelirdi, ayrıca ona düşünmek için de zaman kalırdı. Ruh Avcısı arkasına yaslandı ve bacak bacak üstüne attı.
“Bir zaman yolculuğu yapalım mı? Mesela 21 yıl öncesine gidelim. 17 yaşıma ve ilk cinayetime?”
Sigarasından derin bir nefes çekti ve anlatmaya başladı.
“Kızgın bir gençlik dönemi geçirdiğimi söyleyebilirim. Çeşitli nedenlerden ötürü ailemden uzakta, büyükannemle yaşıyordum. Başlarda her şey iyiydi aslında ama sonradan bir şey fark ettim. İnsanlar beni rahatsız ediyordu. Her hareketleri, her sözleri, hepsi yanlıştı ve sonra neyi fark ettim biliyor musun? İnsanlar yaşamayı hak etmiyordu Molly. Bu dünya onlara fazlaydı. Bu düşünceyle beraber içimde insanlara karşı bitmek tükenmek bilmeyen bir öfke büyümeye başladı ve ben bunu durduramıyordum. Aslında durdurmakta istemiyordum, bunu söylemek korkutucu ama bu hoşuma gidiyordu. Zavallı büyükannem içimde merhamet oluşsun diye gönüllü hemşirelik yapmamı istediğinde içimdeki bu öfkenin büyüklüğünün farkında değildi. Önce karşıma çıkan bu fırsatı fark edemedim ama çok geçmeden anlayacaktım”

21 yıl önce

Kingdom Hastanesi her zamanki gibi yoğun günlerinden birini yaşıyordu. Mevcut çalışanı yavaş yavaş az gelen hastane yeni bir uygulama başlatmaya karar vermişti. Hızlı kurslarla gönüllü hemşireler yetiştireceklerdi. Hızla kentin her yanına küçük el ilanları asıp gönüllü hemşirelerini aramaya başladılar. Başvurularla ilgilenme görevini Başhekim Deke bizzat üstlendi.

Başvuruların biteceği son gün Baş Hekim Deke masasında oturmuş sıkıntıyla kalemiyle oyamaya başlamıştı. Gözleri ara ara saatine gidiyordu. Bugün sabahtan beri kimse gelmemişti. Sıkıntıyla ayağa kalktı ve bir mola vermeye karar verdi. Tam odadan çıkmaya hazırlanmıştı ki kapı çaldı. Yavaşça yerine oturdu ve
“Girin” dedi.
Kapı açılmak istemiyormuş gibi kendini zorladı ama kapının arkasındaki kişi sabırla ve biraz daha fazla güç kullanarak kapıyı açtı ve içeri yaşlı bir hanımla genç bir kız girdi. İkisi de doktorun masasına yaklaşıp masanın önündeki koltuklara oturdular. Yaşlı hanım oturur oturmaz konuşmaya başladı;
“İyi günler doktor bey, biz gönüllü hemşirelik için gelmiştik”
Doktor Deke şüpheyle yaşlı hanımı süzdü ve
“İkinizde mi?” dedi.
Yaşlı kadın güldü, kuru ve neşesiz bir gülüşü vardı;
“Ah hayır! Kendime yardım etmekte zorlanırken başkalarına yardım etmek? Biraz zor gibi. Ben torunum için geldim. Onun gönüllü hemşire olmasını ve yaşamla ölüm arasındaki çizgiyi daha iyi kavramasını istiyorum”
Doktor Deke yavaşça başını kıza çevirdi. Kahverengi dalgalı saçları ve koyu yeşil gözleriyle oldukça güzel bir kızdı ama bakışlarında bir terslik vardı. Doktor ürperdiğini hissetti.
“Adın ne küçük kız?”
“Mary Ann Coleman efendim”

“Doktor bana şöyle bir baktı. Kurslara alıp almama konusunda kararsızdı. Gözlerimde bir istek görememişti ama onun yerine ismini koyamadığı bir şeyler hissetti benimle ilgili. Ne diyebilirim ki? Onu bunun için suçlayamam değil mi?” Kısa bir kahkaha attı ve devam etti; “Daha sonra bu önyargısından sıyrılarak beni kabul etti. İşte bu doktorun hayatının hatası olmuştu ama o bunun farkında değildi ve asla da farkında olamayacaktı. Bir hafta sonra kurslar başladı. Çok temel şeyleri öğrettikleri kurslarda ilk yardım dersleri aldım, iğne nasıl vurulur onu öğrendim, ilaçlarla ilgili bilgiler edindim. Kendimi herkese sevdirmeye çalışıp insanların güvenini kazandım. Bir buçuk ayın sonunda o kadar çok çalışmıştım ki beni erken mezun edip hemen hastanede çalışmaya başlamamı istediler. Severek kabul ettim ve herkesin sevdiği, işini severek yapan bir gönüllü hemşire olarak işe başladım”

“Mary buraya gelebilir misin?”
Doktor Deke Mary ilk hastasına gitmeden onunla konuşmak istiyordu, bu sebeple onu yanına çağırdı. Genç kız ürkek bakışlarla doktorun yanına gitti. Adamın yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.
“Biliyor musun Mary, ilk gün buraya geldiğinde seni programa dahil edip etmemeyi çok düşündüm ama sen tüm ön yargımı yıktın ve beni iyi, yardım sever biri olduğuna ikna ettin”
Mary Ann ister istemez güldü ama bu sözler onu etkilediği için değil, onları komik bulduğu için güldü. Aynı anda bu kadar insanın böyle şapşal oluşuna inanamıyordu ama mütevazi duruşundan taviz vermeyerek yüzüne utangaç bir bakış yerleştirdi ve teşekkür ederek oradan uzaklaştı. Gün geçtikçe içinde artan öfke devam ediyordu. Bitmek tükenmek bilmeyen nefreti onu tüketmeye başlamıştı. Bir şeyler yapmalıydı artık yoksa asla rahatlayamayacaktı. O da yapabileceği en iyi şeyi yaptı, küçük bir plan.

Ruh Avcısı sigarasından derin bir nefes daha çekti. Rahat bir şekilde anlatmaya devam ediyordu.
“Neden olmasın dedim Molly, anlıyor musun? Elimde insanlardan kurtulmak için bir fırsat vardı, başından beri bunu düşünüyordum zaten neden olmasındı ki? Ve ben de ilk kurbanımı seçtim. Bir hafta önce hastaneye yatan kimsesiz bir adam. Düşünsene kimsenin ona ihtiyacı yoktu, dünyanında ona ihtiyacı yoktu. Hem zaten ben kararımı çoktan vermiştim”


Mary Ann kafasında küçük bir plan yaptı, hastane odalarında kamera yoktu ve adama düzenli olarak her gün ilaç vuruyordu. Her zamanki ilacı vurmak yerine ona kalbinin hızını olağan hızının üç-dört katına çıkartacak olan bir ilaç enjekte etmeye karar verdi. Bir anda kalp krizi geçirecekti ve hiçbir yakını olmadığı için kimse sorgulamayacaktı. Mary Ann enjektöre ilacı dikkatli bir şekilde doldurdu ve her gün yaptığı gibi neşeli bir tavırla adamın odasına girdi. Adam kurumuş boğazıyla, her zamanki hoşnutsuz ses tonuyla konuşmaya başladı;
“Yine mi sen! Bıktım senden! Şu kahrolası ilaçları vermekten ne zaman vazgeçeceksiniz?! O aptal doktor sürekli iyileştiğimi söylüyor ama ilaç vurmaya devam ediyorsunuz. Resmen benden para sızdırıyorsunuz!!!”
Mary Ann nefret dolu bakışlarını gizleyerek gülümsedi;
“Merak etmeyin Bay Roper yakında bu ilaçlardan sonsuza dek kurtulacaksınız”
Ellerinin titrediğini hissetti, bakışlarıyla odayı bir kez daha taradı ve kameraların olmadığından kesinlikle emin olunca adama yaklaştı. Sıkıca tutup iğneyi adama vurdu. İlk başta ne olduğunu anlamayan adamın bir anda gözleri büyüdü, sanki yuvalarından fırlayacaklardı. İstemsiz olarak sarsılmaya ve titremeye başladı. Mary Ann koşarak odadan çıktı ve doktorları çağırdı. Hastanın doktoru ve genç asistanı koşarak odaya geldi ama artık çok geçti. Doktor ölüm saatini ve nedenini söyledi;
“Ölüm saati 18:37, ölüm nedeni kalp krizi”
Bir süre sustu ve ekledi;
“İşte bunu beklemiyordum”

“Odadan koşarak uzaklaştım ve boş bir odaya girdim. Bedenim deli gibi titriyordu. Bir anlık bir duraksamadan sonra gülmeye başladım. Tanrım sanki çatlayıncaya kadar gülecektim. Bu kadar kolay olacağını düşünmemiştim ama her şey planladığım gibi olmuştu. Hastanın bir yakını olmadığı için olay neredeyse hiç kurcalanmadı, çabucak kapandı. Araya ufak haftalar sokarak aynı olaya, farklı, anlaşılmayacak ilaçlarla devam ettim. Artık öldürmek benim için bağımlılık olmuştu. Bilirsin dedektif, bir kez öldürmeye başladın mı, gücün tadına bir kez baktın mı bırakmak kolay olmuyor. Ama bir gün oradan ayrılmam gerektiğini biliyordum. Biri mutlaka fark edecekti ki öylede oldu”

Uzun aralıklarla öldürdüğü beş kişiden sonra Mary Ann kendine yeni bir kurban seçmişti. 30’lu yaşlarda bir kadın trafik kazası sebebiyle 10 gündür hastanedeydi ve hafızasını kaybetmişti. Bu süre zarfında hiçbir arayanı olmamıştı. Uygun aday gibi görünüyordu. Mary Ann kadını kontrol için odaya girdi;
“İyi günler, bugün nasılsınız?”
Kadın gülümsedi;
“Daha iyiyim canım. Yaralarım neredeyse iyileşti”
Mary Ann gülümsedi;
“Ah çok sevindim! Doktor Deke size bir ilaç gönderdi bugün. Sanırım sırt ağrısı çekiyormuşsunuz?”
“Ah evet!” dedi kadın “Çok önemli değildi aslında ama…”
“Olsun, lütfen alın”
Mary Ann tam kadına yönelmişti ki içeriye asistanlardan biri girdi. Yüzünde zafer dolu bir ifade vardı.
“Benimle gelir misiniz küçük hanım. İlacı daha sonra verirsiniz”
Mary Ann bir an bir buz kütlesinin tüm bedenini kapladığını hissetti. Yüzüne zoraki bir gülümseme yerleştirerek;
“Tabii Max” dedi
İki genç yavaşça odadan çıktılar. Genç adam kızın kolundan tutarak hızlı adımlarla onu boş bir odaya soktu. Yüzündeki gülümseme sürekli büyüyordu sanki. Kızı biraz süzdükten sonra konuştu;
“Ne yaptığını biliyorum seni küçük ölüm meleği”

Mary Ann tüm soğukkanlılığını bir an için kaybetti. Yolun sonuna gelmişti. Bataklığa saplanmıştı ve hızla batıyordu. Yumruklarını sıktı, beyni deli gibi çalışıyordu. Bu kahrolası bataklıktan kurtulmanın bir yolu olmalıydı.
Başlık: Ynt: Seri Katiller | Bölüm 2 | Zamanda Yolculuk
Gönderen: Nihbrin - 18 Aralık 2008, 23:51:48
Katil hikayelerinde sığlığı ve insanların en temel güdülerinin su yüzüne şairane çıkışını severim ben. Kendini psikoloğa döker gibi geçmişini anlatması hoşuma gitmedi, geçmişe keşke daha farklı değinseydin ama sanırım komiser ile ilgili planların vardı. Bunun dışında bence güzel gidiyor. Max'ın tavrı bana bir başka ölüm meleği gibi geldi  :melk
Başlık: Ynt: Seri Katiller | Bölüm 2 | Zamanda Yolculuk
Gönderen: Loren_Summers - 18 Aralık 2008, 23:56:34
Yorumun için teşekkür ederim. =) Evet bu sorunun cevabını daha sonra verirsem daha iyi olacak sanırım :D "planım" var çünkü dediğin gibi =). Ben de geçmişe nasıl dönmem gerektiği konusunda çok düşündüm ama sonra bunda karar kıldım. Bir kaç bölüm sonra zaten nedeni anlaşılacak. =) Umarım o neden yeterince tatmin edici olur. =)
Başlık: Ynt: Seri Katiller | Bölüm 2 | Zamanda Yolculuk
Gönderen: darkguardian - 19 Aralık 2008, 12:56:59
yoruma gerek yok yorumumu biliyosundur zaten :D direk soruma geçeyim bidahaki nezamana :D
Başlık: Ynt: Seri Katiller | Bölüm 2 | Zamanda Yolculuk
Gönderen: Lucilla Clarté - 19 Aralık 2008, 20:02:40
Nihbrin'e katılıyorum; o genç adamcağızda bişe var sanki, hayırlısı artık. =P

'Bekliyoruz Ninsu merakla, bırakma bizi böyle merakta.' diye kendiliğinden oluşmuş kafiyeli bi sözle konuşmamı da bitiriyorum. =P
Başlık: Ynt: Seri Katiller | Bölüm 2 | Zamanda Yolculuk
Gönderen: Loren_Summers - 19 Aralık 2008, 20:10:39
Haha teşekkürler =) Bakalım yeni bölüm için illa kesin bir tarih istiyorsanız, hımmm pazar günü koyabilirim. =)
Başlık: Ynt: Seri Katiller | Bölüm 3 | Ölüm Meleği
Gönderen: Loren_Summers - 22 Aralık 2008, 23:24:32
Bölüm 3
Ölüm Meleği

Ruh Avcısı bitirdiği sigarasını parlak parke zeminin üzerine attı ve siyah ayakkabısıyla zarif bir hareketle söndürdü. Gözlerini yeniden dedektife çevirdi, kadın soluğu kesilmiş bir şekilde onu dinliyordu. Ruh Avcısı bu ilgiden memnun bir şekilde arkasına yaslandı.
“Daha yirmilerime gelmemiştim ve soğukkanlı bir şekilde beş kişi öldürmüştüm. Sanırım normal bir insanı etkilerdi bu olay, beni de etkiledi ama herkesi etkilediği şekilde değil. İçimi saf bir heyecan kaplamıştı, iyi bir şey yaptığımı hissediyordum. İnsanlar nankördü, hak etmedikleri bir hayatı sürmelerine izin veremezdim. Ama ne diyebilirim ki gençtim ve açık vermiştim. O aptal asistan küçücük beyniyle ne yaptığımı fark etmişti”


Mary Ann bir anda donup kalmıştı, hızla çalıştırdığı beyni yolun sonuna geldiğine dair sinir bozucu sinyaller veriyordu. Bir anda durdu ve küçük bir kahkaha patlattı;
“Neden bahsettiğini anlamıyorum Max”
Max hızla kızın çenesini tutarak onu duvara yapıştırdı.
“Kimse anlamaz sandın değil mi? İki yılda gerçekleşen ani beş ölümünde sorumlusun sensin, bunu anlamayacağımı mı sandın!”
Kıza biraz daha yaklaştı, şimdi çenesini daha sıkı tutuyordu;
“Daha ilk seferinde anlamıştım. Kalp krizi geçiren adam, hatırladın mı? Odadan çıkarken yeşil gözlerin pırıl pırıldı”
Mary Ann korkuyla açılmış yeşil gözlerini genç adamınkinden ayıramıyordu;
“Saçmalıklarını dinlemek zorunda değilim, bırak beni kahrola—“
Max kızın kafasını sert bir şekilde duvara vurdu. Mary Ann bir anda gözlerinin yandığını hissetti.
“Ah hayır dinleyeceksin seni küçük!!”
Bir süre sustu ve devam etti;
“Eğer susmamı istiyorsan tamam susarım, ama bir bedeli olur”
Mary Ann nefret dolu gözleriyle Max’in aç gözlerine baktı. Genç adamın yüzüne pis bir sırıtış yerleşmişti;
“Ne demek istediğimi anladın sanırım?”
Bir eliyle nazik bir şekilde kızın dudaklarına dokundu. Mary Ann olabildiğince sakin hareketlerle elini önlüğünün cebine götürdü, asla boş gezmezdi. Max’in sıktığı çenesinin elverdiği ölçüde gülümseyerek cevap verdi;
“Tabii ki anladım Max. Hem de çok iyi anladım”
Hızlı bir hareketle çıkardığı bıçağı Max’in boynuna sert bir şekilde sapladı. Her yer bir anda kana boğuldu. Max yaşadığı şokla bir anda donuk gözleriyle kıza baktı ve yere yığıldı. Mary Ann şimdi daha hızlı düşünüyordu bir anda dışarı çıkamazdı, insanları susturmak hiç kolay olmazdı. Ayrıca şu anki durumuna bir kılıf bulmalıydı. Hızla bıçağındaki kanı sildi ve kollarında yaralar açmaya başladı. Biraz sonra yüzüne de birkaç çizik kondurdu ve Doktor Deke’in çağrı cihazına hemen oraya gelmesi için bir çağrı bıraktı. Aynada kendine şöyle bir baktı ve gülümsedi. Sonra bir anda ağlamaya başladı, Doktor Deke geldiğinde her şey hazır olmalıydı. Etrafı saran kan gölünün tam ortasına oturdu, biraz ilerisinde Max’in açık, donuk bakışlı gözleri onun üzerindeydi. Bir anda kapı hızla açıldı ve Doktor Deke’in sesi duyuldu;
“Aman Tanrım! Burada ne oldu?”
Kanlar içinde ağlayan kızı gören Doktor Deke gözlerine inanamıyordu. Kızı kolundan tutarak kaldırdı ve önlüğünü ona verdi. Odadan çıkarak kapıyı kilitledi ve kimse görmeden kızı odasına götürdü. Kızı yavaşça koltuğa oturttu ve hemen karşısına da kendisi oturdu. Ne söyleyeceğini bilmez gibiydi ama sonra kelimeler ağzından dökül verdi;
“Ne oldu?”

Ruh Avcısı küçük bir kahkaha attı.
“İnanır mısın olaylar bundan sonra o kadar rahat ve kolay geçti ki anlatamam. Bir anda kafamda yazdıklarımı anlatmaya başladım. Tabii asıl hikayeye de biraz olsun sadık kaldım”


“Haftalardır beni takip ettiğini, çok beğendiğini söyledi. Ne yapacağımı bilemedim. Karşı çıkmaya çalışırken kafamdan tutup duvara vurdu ve böyle davranmaya devam edersem beni öldüreceğini söyledi. Yüzümde ve kolumda kesikler açtı. Sonra bir anlık boşluğundan faydalanıp ona vurdum, bıçağı düşürdü ve ben… ben…”
Bir anda gözyaşlarına boğuldu, histerik bir şekilde titriyor ve korkuyordu. Doktor eğer ona inanmazsa neler olabileceğini düşünemiyordu bile. Adamın yüzüne bakamıyordu ama uzayan sessizlik onu rahatsız etmeye başlamıştı. Doktor Deke bir anda sessizliği bozdu;
“Kahrolası namussuz herif! Biliyordum! Bir süredir gözleri hep senin üzerindeydi! Bu olayı örtbas etmeliyiz Mary hem senin geleceğin hem de hastanenin itibarı için. Max’in bildiğim kadarıyla yaşlı bir halasından başka yakını yok ve halasının da akıl sağlığı pek yerinde değil. Max’in hastanedeki yokluğunu bir şekilde açıklarım, halasını da sustururum ama artık burada çalışamazsın kızım. Bu çok tehlikeli olur”

Ruh Avcısı şimdi daha yüksek bir sesle gülüyordu;
“Şansıma inanabiliyor musun? Bir halası varmış o da kaçığın tekiymiş!” gözündeki yaşı silerek devam etti;
“Sanki bir güç devam etmemi istiyor gibiydi. Orada artık çalışamayacağımı ben de biliyordum. Gençliğimin verdiği hataya düşmüş az kalsın yakalanıyordum. Oradan ayrılırken iki yılda altı kişi öldürmüştüm. Bu yaşadığım yakalanma korkusundan sonra bir dinlenme sürecine girdim. On yıl, tam on yıl boyunca, kimseyi öldürmedim.  Aslında bu benim için oldukça zor olmuştu çünkü öldürmek artık bir tutkuya dönüşmüştü, bambaşka bir şeydi artık ama daha iyi planlara ihtiyacım vardı. Ben de yavaş yavaş kafamda planlarımı oturtup on yılın sonunda başarılı bir psikolog oldum ve artık tekrar öldürmeye başlayabileceğimi hissediyordum”


Doktor Mary Ann Coleman iki buçuk randevusu için odasında bekliyordu. Üçüncü seanslarını yapacakları hasta Kelly Sheppard gelecekti. Saat tam iki buçuğu gösterdiğinde kapısı yavaşça çalınıp açıldı. Asistanı Roger ona randevusunun geldiğini söylüyordu. Mary başıyla onayladı ve içeri uzun boylu, yirmilerinde bir kadın girdi. Gözlerinin altı mosmor olmuştu, büyük ihtimalle günlerdir doğru düzgün uyumuyordu. Siyah, düz saçlarını sıkıca toplamıştı bu da onun yüzünü daha çok ortaya çıkarmıştı. Mary gülümseyerek ayağa kalktı ve tokalaştılar. Kadın Mary Ann’in oturduğu koltuğun karşısındaki koltuğa oturdu ve rahatsız bir şekilde kıpırdanmaya başladı. Marry Ann’in yüzünde zarif bir gülümseme oluşmuştu, kadın belli ki daha önce konuştukları konuda kararını vermişti;
“Bugün nasılsınız Bayan Sheppard?”
Kadın bir şeyler söylemek istiyordu ama sanki bir şeyler buna engel oluyordu;
“Daha iyi gibiyim. En azından bir karar verdim”
Mary Ann gülümsedi, kadının daha iyi olmadığını biliyordu. Sakinleştirici bir sesle konuşmaya başladı;
“Tabii sizi için ne kadar zor olduğunu biliyorum. Sonuçta annenizi o şekilde görmek…” (Tavanda asılı sağa sola sallanırken diye düşündü içinden)
Kasın bir anda gözyaşlarına boğuldu.
“Haklısınız Doktor Coleman, söylediklerinizi çok düşündüm, saha iyi bir yerde olduğunu ve hayatımın bir sonraki adımında ne yapmam gerektiğine karar vermem konusunda…”
Mary Ann’in yeşil gözleri parladı bir anda;
“… Eğer onsuz yapamıyorsam… Daha iyi bir yerde diyorsunuz hem…”
“Tabii ki daha iyi bir yerde ve eminim sizi görmekten mutlu olurdu”
“Yani diyorsunuz ki…”
“Ben bir şey demiyorum Bayan Sheppard siz söylüyorsunuz tüm bunları”
Kadın bir anda ayağa kalktı bu hareketi Mary’i korkutmuştu. Tek düze, kararlı bir sesle konuştu;
“Teşekkürler Doktor Coleman, her şey için”
Hızla odayı terk etti, Mary Ann’in gözleri sanki şimdi daha da parlak bir yeşil olmuştu, sanki mümkün olabilirmiş gibi…

“İnanabiliyor musun Molly? İnsanları telkinlerle intihara sürüklemek öyle kolay ki! Bir intihar mektubu yazmış, artık dayanamıyormuş, en iyisi buymuş, ölümünde kimseyi sorumlu tutmuyormuş falan filan”
Bir kahkaha patlattı
“Kendini bir inşaatın tepesinden atıvermiş. Akşam haberlerde izledim. Ah son halini görmeliydin, dağılmıştı resmen! Bu olaydan sonra geçen beş yılda bu şekilde iki kişi daha öldürdüm. Araya uzun aralıklar koyuyordum, kimse şüphelenmiyordu. Böyle olaylar öyle çok ki inanamazsın! Beş yılın sonunda artık bunun bana yetmediğine karar verdim. Max’in söylediği gibi ben bir Ölüm Meleğiydim. Daha çok kişi ölmeliydi. Zaman kaybediyordum ve tek başıma her şeye yetişemezdim. Sonra aklıma inanılmaz bir fikir geldi Molly, “Neden bir katil psikologu olmayayım ki?” dedim kendi kendime. Ne diyebilirim ki asıl hikaye burada başladı”
Ruh Avcısı ayağa kalkarak salonda küçük bir tur attı, daha sonra gözleri saatine ilişti;
“Zamanımız daralıyor Molly, daha mı hızlı anlatsam? Ne dersin?”
Bir kahkaha daha attı. Molly şimdi bir çıkışının olmadığını düşünüyordu. Bu kadın sandığından daha tehlikeliydi ve zaman gerçekten de azalıyordu. Ölüm Meleği siyah kanatlarını çıkarmış son için sabırsızlanıyordu.
Başlık: Ynt: Seri Katiller | Bölüm 3 | Ölüm Meleği
Gönderen: magicalbronze - 23 Aralık 2008, 15:51:42
Son bölümü okuyamadım ama ikinci bölüm ilkinden daha iyi olmuş. Merak uyandırıcı bir sonla bitirmişsin. Tebrikler. Devamını sabırsızlıkla bekliyorum. (Mary Ann karakterine bayıldım, Yuki Su ile yarışır... :D )
Başlık: Ynt: Seri Katiller | Bölüm 3 | Ölüm Meleği
Gönderen: Loren_Summers - 23 Aralık 2008, 18:23:42
Son bölümü okuyamadım ama ikinci bölüm ilkinden daha iyi olmuş. Merak uyandırıcı bir sonla bitirmişsin. Tebrikler. Devamını sabırsızlıkla bekliyorum. (Mary Ann karakterine bayıldım, Yuki Su ile yarışır... :D )
Ahaha sorma :D teşekkürler hakancım umarım sonuna kadar merakını yitirmeden okursun. =)
Başlık: Ynt: Seri Katiller | Bölüm 3 | Ölüm Meleği
Gönderen: Loren_Summers - 25 Aralık 2008, 17:07:34
Bölüm 4 - Ölümün Dört Hali


Çok yakında...
Başlık: Ynt: Seri Katiller | Bölüm 3 | Ölüm Meleği
Gönderen: darkguardian - 25 Aralık 2008, 18:13:28
tarih ver tarih sabırsızlıkla bekliyorum. belki inanmıyıcaksın ama 3. bölümü okurken diş ağrımı unuttum 30 dk sonra tekrar başladı ama :D
Başlık: Ynt: Seri Katiller | Bölüm 4 | Ölümün Dört Hali
Gönderen: Loren_Summers - 28 Aralık 2008, 22:53:44
Bölüm 4
Ölümün Dört Hali

Uzun süredir sessizce dinleyen Molly kendini bekleyen sonun farkındaydı. Kurtarmaya çalıştığı bilekleri morarmaya başlamıştı ve acıyordu. Hayatında kendini hiç bu kadar güçsüz ve çaresiz hissetmemişti. Başarısız olmuştu ve bunu kabullenmeye de başlamıştı. Ruh Avcısının salonda küçük bir tur atmasını izlerken onu kendisini öldürmemesi için nasıl ikna edebileceğini düşünüyordu. Kadın gözlerini saatine çevirdiğinde Molly iyice panik olmuştu. Ruh Avcısı tekrar ona dönerek konuştu;
“Zamanımız daralıyor Molly, daha mı hızlı anlatsam? Ne dersin?”
Sözlerini attığı kahkahayla pekiştiren Ruh Avcısı Molly’nin yavaş yavaş terlediğini fark etmişti. Molly titreyen sesiyle çaresizce konuştu;
“Neden? Neden anlatıyorsun bunlar?! Sus artık yeter!”
Ruh Avcısı kadının bu çıkışına şaşırmıştı, gülümsedi;
“Bazı şeyleri bilmeyi hak ediyorsun Molly, sonuçta çok çalıştın değil mi?” Sonra bir an duraksadı ve devam etti;
“Ayrıca daha önce birine anlatma fırsatım hiç olmamıştı. Sen iyi bir dinleyicisin Molly ve inanıyorum ki içerde bir yerde beni anlıyorsun”
Molly çattık kaşları ve kızgın ses tonuyla cevap verdi;
“Seni anlamak mı?! Evet anlıyorum. Hasta ruhlu pisliğin tekisin sen!”
Ruh Avcısı bu sefer duyduklarından hoşlanmamıştı, sinirle kadına yaklaşıp yüzüne sert bir tokat attı;
“Sözlerine dikkat et Walker”
Arkasını döndü ve tekrar sandalyeye oturdu, panik içindeki Molly tekrar konuşmaya başladı;
“Bak beni öldüremezsin, ben güçlü biriyim, hemen yakalarlar seni. Hiç korkmuyor musun? Sonun zehirli iğne olur!”
Ruh Avcısı güldü;
“Bakıyorum da dedektifimiz ölümüne yaklaşırken ölümün dört halini yaşamaya başlamış. Önce inkar gelir, inanmazsın. Sonra pazarlık evresi gelir, kaçabileceğini sanırsın. Sonra yalvarmalar gelir ki genelde işe yaramaz ve son olarak da kabullenirsin. İlk evreye geçtin demek ki. Bu iyi bir şey”
Molly çaresiz bakışlarla Ruh Avcısına baktı, kadın hayat dolu bakışlarıyla karşılık verdi;
“Devam edelim istersen”


Mary Ann temkinli bir şekilde kullandığı arabasını kentin en önemli ve büyük akıl hastanesinin önünde durdurdu. Kapıdaki görevli koşarak yanına geldi, genç bir çocuktu, görünüşüne göre kalın olan ses tonuyla sordu;
“Kimliğinizi görebilir miyim?”
Mary Ann yan koltukta duran çantasına uzandı ve içinden kimliğini çıkarıp genç görevliye verdi. Genç adam kimliği görünce birden kızardı;
“Affedersiniz Doktor Coleman, buyurun”
Mary Ann kimliğini aldı ve çocuğa zarif bir gülümsemeyle karşılık verdi. Açılan kapıdan içeri girdi ve binanın otoparkına yöneldi. Arabasını park edip arabadan aşağı indiğinde bir anda yanında ufak tefek bir kız belirdi;
“İyi günler Doktor Coleman. Ben Allison Peck, Doktor Kim’in asistanıyım. Sizi burada görmek büyük bir onur”
Mary Ann kızın nazik övgüsüne küçük bir gülümsemeyle cevap verdi;
“Lütfen beni takip edin, Doktor Kim sizi bekliyor”

Ruh Avcısı oturduğu sandalyeden tekrar kalkmış odanın içinde turluyordu. Sabırsızlanmaya başladığı her halinde belliydi.
“Beni Doktor Kim’in yanına götürdü. Oldukça yaşlı bir adamdı açıkçası hala yaşıyor olmasına şaşırmıştım. Hastane yönetimi kendisindeymiş, beni görünce çok sevindi. Ah Molly! Öyle eğleniyordum ki! Hemen işe başlayabileceğimi söyledi ve bana ilk işimi verdi. On kişi, on katilin, psikologu olacaktım. Hepsiyle ayrı ayrı koruma gözetiminde görüşecektim. Aralarından çoğu şizofrendi ve insan içine çıkmaları yasaktı ama bazıları için bu geçerli değildi. “iyi hal” izni olanlar vardı. Ben de bu “iyi hal” izninden yararlanmaya karar verip aralarından dört tanesini seçip toplu seanslar yapmak istediğimi söyledim. Bunları söylerken Doktor Kim’i görmeliydin! Kalp krizi geçirecek sandım! Yüzü bir anda yeşile ardından da sarıya dönüşmüştü. Ama ona ne yaptığımı bildiğimi bana güvenmesi gerektiğini söyledim. Ne kadar ikna edici olduğumu bilirsin”
Sözlerini küçük bir kahkahayla böldü ve devam etti;
“İşte o gün Bob, Mark, Yuki ve Karl’la tanıştım, ilk seansımızı yaptık. Ses geçirmez cam odalarda yapıyorduk seansları ve dışarıda bir koruma bekliyordu biz konuşurken. Açıkçası ilk birkaç seans hiç de istediğim gibi gitmedi. Güvenlerini kazanmam hiç kolay olmadı, başta bana bir düşman gözüyle bakıyorlardı ama sonra özgürlük fikri, yeniden öldürebilme isteği onları ikna etti”


“Evet bugün beşinci seansımızı yapacağız. Hala bir şeyler paylaşmak isteyen yok mu aranızda?”
Kimseden ses çıkmıyordu. Mary Ann artık duruma müdahale etmesi gerektiğine karar verdi. Hızla başını solunda oturan Karl Phaxler’a çevirdi;
“Mesela sen Karl? Bizimle neden çocukları öldürdüğünü paylaşmak ister misin?”
Karl başını Mary Ann’e çevirip dişlerini sıkarak cevapladı;
“Bu Tanrıyla benim aramda”
Kısa bir sessizlik oldu, Mary Ann kontrolü iyice eline alarak devam etti;
“Tanrı seninle konuşuyor mu Karl?”
Adam bir süre cevap vermedi, kararsız zihni onu yoruyordu. Beş haftadır dinlediği bu kadına güvenip güvenemeyeceğine karar veremiyordu. Biraz daha düşündükten sonra kaybedeceği bir şey olmadığına karar verdi ve
“Evet” dedi.
Odadaki herkes bakışlarını Karl’a çevirmiş ilgiyle onu dinliyordu;
“Peki sana neler söylüyor Karl?”
Adam yine bir süre daha bekledi ve cevapladı;
“Onları öldürmemi söylüyor. Bu dünyanın daha fazla yeni insanı kaldıramayacağını söylüyor. İnsanların artık yaşamaması gerektiğini söylüyor ve çocuklardan başlayarak herkesi öldürmemizi istiyor. Diyor ki son yaklaşıyormuş, yakında herkes ölecekmiş ve o bunları yaparken ona yardım edenleri ödüllendirecekmiş”
Karl sözlerini bitirdiğinde odada bir sessizlik oldu. Duyduklarını kafasında tartan Mary Ann artık küçük planını yavaş yavaş uygulamaya sokmaya karar vermişti.

“Karl konuşunca diğerleri de konuştu. Hepsinin kendine göre oldukça mantıklı sebepleri vardı. Hepsini tek tek dinledim ve ortak bir nokta yakaladım. O da insanların artık yaşamayı hak etmeyişleriydi. İnsanlar lekeli kağıt parçaları gibidir Molly. İlk başta hiçbir leke yok sanırsın ama sonra yaklaştıkça bazı lekeler görürsün. Daha sonra iyice yaklaşırsın ve aslında kağıdın işe yaramaz olduğunu fark edersin çünkü tamamen lekelenmiştir. Yapabileceğin en iyi şey onu çöpe atmaktır. İşte bu konuda o odadaki herkes benimle hemfikirdi. Haftalar yavaş yavaş ilerlerken onların güvenini kazandım. Artık haftada iki seans yapıyorduk ve Doktor Kim hepsinin giderek daha iyi olduğunu söylüyordu. Artık her şeyin istediğim gibi olduğuna karar verdiğimde onlara başından beri aklımda olan planı anlattım. Hepsinin gözleri ışıl ışıl parladı, yılbaşını bekleyen küçük çocuklar gibiydiler. Onlara binadan çıkmak için bir plan yapmamız gerektiğini söylediğimde bir planları olduğunu söylediler. Açıkçası bunu beklemiyordum, anlatmalarını istedim ama anlatmadılar. Onlara güvenimi tekrar ölçtüm kafamda ama sonra bu riski alabileceğime karar verdim ve beni yanıltmadılar. Belirlediğimiz günde binadan temiz bir şekilde kaçtılar, tabii beni yaralamalarını saymıyorum. Ondan da haberim yoktu! Mark “daha gerçekçi” olsun diye kafama vurup beni bayılttı. Ayıldığımda kandırıldığımı düşünüyordum fakat şu ana kadar hepsi planıma uydu ve biz de yavaş yavaş son adıma geldik Molly”
Ruh Avcısı cebinden küçük bir bıçak çıkardı;
“Buraya kadar bir sorunuz var mı Dedektif Walker?”
Molly son çırpınışlarını gerçekleştiriyordu;
“Aslında var” dedi “Söylesene Coleman, insanların yaşamayı hak etmediklerini düşünürken bir şeyi gözden kaçırmıyor musun?” bir süre duraksadı ve devam etti “Yoksa tüm bu plan karmaşasında kendinin de bir insan olduğunu unuttun mu?”
Molly şimdi kendinden daha emindi. Ruh Avcısına son kartını oynamıştı. Ruh Avcısı durup tekleyecekti ve başından beri kusursuz planındaki koca hatayı fark edecekti. Ama böyle olmadı. Ruh avcısı gülümsedi, yüzünde oluşan şeytani ifade Molly’i korkutarak bir anlığına kazandığı güven duygusunu silip attı;
“Kendim için çok özel, başka bir planım var Molly. Sıra bana da gelecek, sakın üzülme”
Böyle bir cevabı beklemeyen Molly’nin kanı dondu. Mary Ann şeytanın tarafındaydı ve kendisine bile acıması yoktu.
“Bak eğer beni öldürmezsen…”
“Şşşş dedektif pazarlık yok!”
Molly şimdi ağlamaya başlamıştı;
“Lütfen, lütfen bırak beni! Kaçmana yardım ederim, çok uzağa gidersin, konu kapanır bir daha kimse seni rahatsız etmez!”
Ruh Avcısı güldü;
“Olmaz dedektif sen planımın bir parçasısın ve ben planlarına sadık bir insanım”
Ruh Avcısı küçük bıçağıyla Molly’ye yaklaşmaya başladığında genç kadın artık ruhunun bedeninden çalınacağı gerçeğini kabul etmişti.

Başlık: Ynt: Seri Katiller | Bölüm 4 | Ölümün Dört Hali
Gönderen: Nihbrin - 29 Aralık 2008, 09:27:54
Etkileyici, aklıma katilin her dört kurbanından birini öldürmeyip ama başkalarına ne gördüğünü anlatamasın diye dilini ve tüm uzuvlarını kestiği alt çenesini kırdığı ve gözlerini oyduğu ama yaşamasına izin verdiği bir hikaye geldi. Bir an Molly'nin başına bu tarz bir olay gelmesini bekledim yada ölümden daha farklı bir son ama sanırm halen Molly için umut var  :)

İnsanlar gerçekden yaşamayı hakediyor mu? İnsanlar kendi yaşamlarını yaşamaya ihtiyaçları var mı düşünüp, kendileri karar vermeli sanırım buna. Görülecek çok yer tadılacak çok yemek tanışılacak çok insan ve soğuk ama mutlu olması muhtemel bir ölüme gidene kadar göreceğim her şeyi hak ediyorum(dur) herhalde  :D Gerçek bir katil bence sadece öldürmeyi ister, Bkz Dexter.
Başlık: Ynt: Seri Katiller | Bölüm 4 | Ölümün Dört Hali
Gönderen: Loren_Summers - 29 Aralık 2008, 17:50:40
Güzel bir yorum olmuş. =) Bence de insanların yaşamayı hak edip hak etmediklerine karar verebilecek biri değil Mary Ann ya da diğer katiller ama ne diyebilirim ki? Mary Ann'in de diğerlerinin de, gerçeklerin de kurgu olanlarında akıl sağlıkları ne durumda bilinmez. =)

Molly için Mary Ann'in planladığı kesin bir son var ve bu son onun "büyük" planının da bir parçası bunu yayınladığım bölümlerde gördük. Ama Molly için umut var mı ya da yok mu bunun cevabını ben beşinci bölümü yayınlayana kadar okurlar verecek sanırım =)

Eğer hikayeden buraya kadar zevk aldıysanız inanın çok mutlu oldum çünkü bu ne zamandır yazmayı düşündüğüm ama yazmaya korktuğum bir hikayeydi. Eğer okuyucu mutluysa ben de mutluyum. =)
Başlık: Ynt: Seri Katiller | Bölüm 4 | Ölümün Dört Hali
Gönderen: edi - 13 Temmuz 2010, 18:29:16
çok güzel olmuş