Kayıp Rıhtım Arşiv Forum

Kurgu Güncesi => Kurgu İskelesi => Konuyu başlatan: Fırtınakıran - 03 Şubat 2009, 22:15:37

Başlık: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar // 9.Bölüm
Gönderen: Fırtınakıran - 03 Şubat 2009, 22:15:37
Bir drow bebeği sakat doğarsa,o anda öldürülür bilindiği üzere.Sakatlık gibi kusurlar,drowlar arasında asla kabul ve hoş görü görmeyen bir unsur,dahası utanç kaynağıdır.Mükemmeliyete karşı saplantı besleyen bir halkta,birgün bir iblis kehaneti gerçek olsa ve bir drow bunu kendi çıkarları için kullansa...

Keraunzaa ailesi,Menzoberranzar'ın 23.ailesidir.Evin en büyük kızı Valerrny'e bir iblis tarafından bir kehanet fıısldanmıştır,karanlık ve dehşet dolu rüyalarından birinde.Annesinin hamile olduğu kardeşi,bir kız olacaktır.Kötü olan bu kız sakat doğacaktır.Onu öldürmemesini tavsiye eder Valerrny'e.Eğer annesini devirip matron olmak ve evini sefil bir 23 yerine ilk 10'da görmek istiyorsa doğacak sakatın yaşamını bağışlamalıdır.Kız kardeşinin bebek bedeninde taşıdığı muazzam gücü kendi lehine kullanmayı becerebilirse,kız büyüdüğünde Valerrny'in en büyük yardımcısı ve dahası en büyük hizmetkarı olacak sadakata da sahiptir.Kendinden sonra gelen,3 kızkardeşi daha olan Valerrny için matronluk bir aslanın ağzındadır.Bitmeyen aile içi matornluk kavgası içinde bu beklediği fırsat olabilir.Aradığı piyon,bir yeni doğacakta saklıymış demek...
Peki sakat bir bebek nasıl kabul görürü ki?

Valerrny'nin planı işe yarar mı?
Lloth,doğacak sakat drow kızını,rahibesi olarak kabul edecek mi?Peki ya Lloth etmezse,kim edecek?
Ya bu kardeş,bir piyon yerine matronun ta kendisiyse....
Ve en önemlisi,iblisin bu işten çıkarı ne...?


Menzoberranzar'ın sakat rahibesi...güçlü rahibesi...bir unutulanın seçilmişi...

Pek Yakında

(http://fc72.deviantart.com/fs27/f/2008/068/9/b/Drow_elf_fan_art_by_Tsabo6.jpg)
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe(Tanıtım)-Unutulmuş Diyarlar
Gönderen: Nihbrin - 03 Şubat 2009, 22:23:27
Resim... büyük  :blink...epey büyük, de neresi sakat bu saygıdeğer hanımefendinin?<resim büyülü şekilde sol yanağını gösterir.. çarpık bir gülümseme ile gözsüz yüz açığa çıkar>  :ohmy
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe(Tanıtım)-Unutulmuş Diyarlar
Gönderen: Fırtınakıran - 03 Şubat 2009, 22:25:02
Neresi sakat onu hikayede anlatıcam.resmi kaldırıyım o zaman.resimde bi sakatlık yok :D
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe(Tanıtım)-Unutulmuş Diyarlar
Gönderen: Nihbrin - 03 Şubat 2009, 22:26:06
Resim oldukça güzel bir drow resmi bence dokunma, sadece şaşırdım pat die ekranın yarısı drowlaşınca.
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe(Tanıtım)-Unutulmuş Diyarlar
Gönderen: Fırtınakıran - 03 Şubat 2009, 22:29:25
O kadar büyük durmuyodu nette :P.Burda niye böyle durdu anlamadım.tamam geri yükledim resmi.
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe(Tanıtım)-Unutulmuş Diyarlar
Gönderen: Nefertari - 03 Şubat 2009, 23:33:01
İlginçç :D Bende merak ettim sakatlığını..
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe(Tanıtım)-Unutulmuş Diyarlar
Gönderen: Fırtınakıran - 03 Şubat 2009, 23:34:08
Puhahaha.sakatlığı basit gelebilir bu kadar meraktan sonra,ama emin olun bir şeyi temsil edecek :D
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe(Tanıtım)-Unutulmuş Diyarlar
Gönderen: voyvoda - 03 Şubat 2009, 23:46:54
hmm konuyu çok beğendim..mümkün olduğunca okumaya çalışacam
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe(Tanıtım)-Unutulmuş Diyarlar
Gönderen: magicalbronze - 04 Şubat 2009, 08:49:45
Konu güzel, tanıtım iyi, başlık etkileyici. Heyecanla bekliyoruz efendim. :D

Not: 23. ailesi olması hakikatende ilk 10'a girmesini zorlaştırıyor, merak ettim şimdi.
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe(Tanıtım)-Unutulmuş Diyarlar
Gönderen: Amras Ringeril - 04 Şubat 2009, 11:50:21
FF leri pek sevmem ama konu UD, Em olunca FF den çok uzak duruyor bu hikayeler :D Güzel bir kurgu gerçekten merakla bekliyorum. Merak ettiğim bir şey var. Menzoberranzan'da asıl kurguda böyle bir ev var mı? Yoksa o da mı senin kurgun.
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe(Tanıtım)-Unutulmuş Diyarlar
Gönderen: Fırtınakıran - 04 Şubat 2009, 11:58:50
Bu 23.evin ismi de benim kurgum.Çok benzer bir isim yer alıyorsa bak işte onu bilemem  :D.Umarım yoktur bu isme yakın bir ev :)
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe(Tanıtım)-Unutulmuş Diyarlar
Gönderen: DarLy OpuS - 04 Şubat 2009, 13:43:15
Menzoberranza aile çekişmeleri nedeniyle Karaelf Üçlemesi favorim olmuştu. Bunun konusu da oldukça iyiye benziyor. Ben de düşünmüştüm Unutulmuş Diyarlar üzerine bir şeyler yazmayı, ancak seriyi iyi sindiremediğim için yedirememiştim kendime. Eminim sen çok daha başarılı bir şekilde yazacaksın. Şimdiden kolay gelsin.

Bu arada, noktalardan ve virgüllerden sonra boşluk bırakmayı düşünüyor musun? Öyle daha düzenli oluyor bence. :)
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe(Tanıtım)-Unutulmuş Diyarlar
Gönderen: Fırtınakıran - 04 Şubat 2009, 13:47:21
Menzoberranza aile çekişmeleri nedeniyle Karaelf Üçlemesi favorim olmuştu. Bunun konusu da oldukça iyiye benziyor. Ben de düşünmüştüm Unutulmuş Diyarlar üzerine bir şeyler yazmayı, ancak seriyi iyi sindiremediğim için yedirememiştim kendime. Eminim sen çok daha başarılı bir şekilde yazacaksın. Şimdiden kolay gelsin.

Bu arada, noktalardan ve virgüllerden sonra boşluk bırakmayı düşünüyor musun? Öyle daha düzenli oluyor bence. :)

xD Hakan'ın ahı tuttu bak.o da bana hep diyor, kusurabakma hep unutuyorum. ama doğru söylüyorsun, dikkat edeceğim.
ben de,ilk üçleme üzerine bir kısa hikaye(yani birkaç bölümlük)yazmak istedim aslında. benim için en güzeli o ilk üçlemeydi çünkü. ilk üçlemeyi okuyanlar için tanıdık gelecek çok şey olacaktır :D:
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe(Tanıtım)-Unutulmuş Diyarlar
Gönderen: DarLy OpuS - 04 Şubat 2009, 16:18:51
Oo fevkalade, tadından okunmaz artık. :D
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe//1.Bölüm-Unutulmuş Diyarlar
Gönderen: Fırtınakıran - 25 Şubat 2009, 15:55:23
                                   İblis Fısıltıları                         

Menzoberranzan'da yine karanlık bir gece hüküm sürüyordu. Bazı uykudaki drowlar suikastlere kurban gidiyor, kimileri ise onların celladı oluyordu. İhanet planları, yükselme hırsıyla kemirilen zihinler ve Lloth'a tapınan dişilerin duaları... Gecenin rutini kendini yineliyordu aslında. Ama Valerrny Keraunzaa için artık sıradanlık son bulmak üzereydi.
Zihninin derinliklerinde, en karanlık rüyalarında onu ziyarete gelen iblisle anlaşmasında artık son maç için ringdeydi.

"Kızı olduğu gibi kabul et!" diye hiddetli bir ses zihninde ona acı dolu dakikalar yaşattı.
Valerrny, doğacak kardeşi ne kadar güçlü olursa olsun, sakat bir kardeş istemiyordu.
"Hayır.."dedi acısını bastırmaya çalışarak. Dik durmaya çalışıyordu. Kendini olduğundan güçlü göstermek istiyordu. 23.ailenin kızı olarak, güce duyduğu ihtiras muazzam boyutlardaydı. Zayıflık ona yakışmazdı.

"Sen bilirsin."dedi ürkünç bir şekilde, aniden sakinleşen iblis.

"Sonuçta aile senin ailen. Ben kendime başkalarını da bulurum."gözlerini devirdi drowu takmayan bir edayla. Kapkaranlık rüyada, Valerrny'nin dışında önünde 2 devasa kırmızı göz vardı. İblisin neye benzediğini bilmiyordu, ama tek bildiği onu gerçekten görmek için fazla zayıftı. Bu düşünce zihninde gezinirken sinirlerini zor zapt ediyordu.

İblisin dev kırmızı gözleri alayla kısıldı.

"Madem o kadar güçsüzsün, neden güçten kaçıyorsun?"

Valrenny içinden iblise lanet etti. İşte yine olmuştu. Her düşündüğünü okumasından nefret ediyordu. Sonra neler düşündüğünün farkına vararak düşüncelerini kafasından uzaklaştırdı.
İblis bunları duymamış gibi yaptı. Aslında duyduğunu ikisi de iyi biliyordu, ama bazen bazı şeyleri görmemezlikten gelirdi.

"Bak ne diyeceğim sana, şimdi burada gideceğim ve kendime başka birini seçeceğim.Hmm harika bir adayım var! Neydi adı? İralde Keraunzaa mıydı?"dedi son cümleyi öldürücü bir şekilde bastırarak.

Valerrny delirmiş bir halde tepinmeye başladı.

"Hayır Hayııır! O olmaz! O kesinlikle olmaz! Onu seçemezsin! Hayırrr!".Drow kızı sinirden krize girmiş, saçlarını çekiştiriyor ve titriyordu. İblis, hoşnut bir şekilde sürünüşünü izledi. Kız kardeşini delice kıskanması ve onu alt etme isteği onu hep eğlendirmişti.

"O zaman bu fırsatı kız kardeşine kaptırma" dedi sesi yine umursamaz bir hal almıştı.

"Hatırlatırım ki o ailenin tek gerçek güç sahibi. Sizi sefil bir 25'ten 23'e getiren onun güçleriydi." Bunu her defasında hatırlatarak Valerrny'i avucunun içine alıyordu. Ne zaman ipler onun ellerinden kayar gibi olsa, İralde'yi ve başarılarını hatırlatıp Valerrny'i istediğini yaptırırdı. Kadın çok inatçıydı, onu kontrol etmek zordu. Yine de, iblisin de  ona ihtiyacı vardı.

"İstersen bir süre daha düşün. Ama kızın doğumu çok yakın."konuşan yine iblisti. Derin sessizliği bozan o olmuştu yine.

"Ne kadar yakın!"dedi ani bir merakla Valerrny.

"Sana ne! Aptal drow kızı! Kızın sadakatini kimde bulacaksın! Hangi kardeşinde! Hepsi matronluk için birbiriyle mücadele halindeyken, seni kurtaracak tek kişi var! Ve emin ol, herkes kimin başa geçeceğinden emin durumda. İsim vermeme gerek yok değil mi?"dedi hain bir kahkahayla.

Valerrny, o an kırbacının yanında olmasını diledi. İçinden bir yığın lanet ve küfür geçerken, iblisi deli gibi kırbaçlama isteği ona hoş anlar yaşattı. Bir an ciddileşti sonra. İblis kahretsin ki haklıydı. Eğer kızın doğumu çok yakınsa, kaybedecek bir dakikası bile yoktu. Durumu kabullenmek en iyisiydi.

Yüzünde memnun bir sırıtış oluştu.

"Madem bu kadar yakın, o zaman başka çarem yok. Matronun kim olacağını hepsine göstereceğim! En büyük kardeş benim ve bu hakta sadece bana ait!"dedi kötücül kahkahalarla. Kontrolünü geri kazanmıştı. Bir sakat bile olsa, kendi otoritesini ve matronluğunu sağlama almak için her şeye hazırdı.

"Kız doğduğu günden itibaren, onun öldürülmesini engelleyeceğim ve ne olursa olsun, onu koruyacağım. zamanı geldiğinde ise.."burda kahakahalrına hakim olamadı "güçlerini emeceğim!" ve ardından yeni bir kahkaha sardı dört bir yanı. Hırs ve nefret dolu, güce muhtaç bir kişiliğin sadist kahkahaları...

İblis memnundu.

"Bu senle son konuşmamız. Ama şimdilik. Kız belli bir yaşa geldiğinde yine görüşeceğiz."
Tam gidiyordu ki bir şey daha ekledi,
"Ve bu arada, beni şu kırbaçlama isteğin vardı ya, eğer çok istiyorsan o kırbacı eline vereyim ve dene bakalım neler yapabiliyorsun. Eminim ol, seni ve kırbacını(!) bekliyor olurum. Güzel çığlıklarınla debelenirken, kırbacın ne işe yarar Yüce rahibe?"dedi aşağılayan bir biçimde dedi ve gözler birer mum gibi söndü.

Valerrny kendine lanet etti. İblis bu düşüncesini çoktan okumuş ve laf sokmak için doğru anı kollamıştı.

Bundan dolayı bir ceza çeker mi diye düşünürken birden bire uyandı. Odasına giren bir hizmetkâr telaşla ona bakıyordu.

"Yüce rahibe Valerrny! Anneniz! Doğum yapıyor!"

 Valerrny'in delici bakışlarıyla yüzleşemeyen hizmetkâr, özür dileyip acilen odadan çıktı. Valerrny yatağında oturdu bir süre. Ardından kafasını geriye attı ve zafer kahkahaları odayı kapladı.

Uzanıp kırbacını beline bağladı. Tam kapıdan çıkarken İralde'yi gördü.
"Annem doğum yapıyor."dedi her zamanki sakin ve donuk tonda.İralde bu konuda çok başarılıydı.Valerrny gibi agresif değil, aksine kontrolünü çok iyi sağlayan bir kızdı. Bu bakımdan da mükemmel olması, Valerrny için başka bir kıskançlık nedeniydi.
"Biliyorum."dedi mutlu mutlu Valerrny. "Doğacak bir kız olursa, adını ben koyacağım."dedi İralde'ye bir göz kırpmayla.

Valerrny hiç acele etmeden annesini odasına doğru giderken, İralde ise yüzünden hiçbir değişim olmadan arkasından baktı.

"Büyük kardeş sen olabilirsin ablacım, ama matronluğu ellerinden söke söke alacağım!"dedi hırsla kısılan gözleriyle.

(http://img.photobucket.com/albums/v151/skrittiblak/Elysium/drow_eq.jpg)
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe(Tanıtım)-Unutulmuş Diyarlar
Gönderen: Nihbrin - 25 Şubat 2009, 16:41:40
Drowların dünyasını hiç bir zaman sevmedim, hiç iyiliğin olmadığı karanlık bir dehliz, her birey sadece kendisini ve kendisine yardımcı olabilecekleri düşünüyor. Çıkar ilişkileri ve entrikalar günlük sıradan bir olgu. Bu bana "karanlığın asla giremediği ve mutluluğun hüküm sürdüğü aydınlık bir ülke" nin olamayacağı fikri kadar uzak gelir hep. İkiside çok uç, ancak; bu kurguyu en mükemmel şekilde benim en rahatsız olduğum haliyle yansıtmayı başarmışsın. Bir hikayeyi güzel yapan kendisi değil nasıl anlatıldığıdır, devamını merak ile bekliyorum.
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe//1.Bölüm-Unutulmuş Diyarlar
Gönderen: Fırtınakıran - 25 Şubat 2009, 16:47:54
Doğru söylüyorsun. Drowların bu entrika ve arkadan vurmaya dayalı hayatı benim de sevdiğim bir olay değil. Peki neden yazıyorum o zaman? Bu karanlık dünyaya bir fiske tokat vurmak için...

Teşekkür ederim yorumun ve beğenilerin için. Bu kadar uzun bekletmeyeceğim bu defa :).
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe(Tanıtım)-Unutulmuş Diyarlar
Gönderen: magicalbronze - 25 Şubat 2009, 16:58:54
Benim en çok dikkatimi çeken nokta dişilerin o huysuzluğu ve hırslılığını çok iyi anlatmışsın. İyi bir gözlemcisin bu konuda tebrikler. Şu sakat rahibe doğan olacağı için aklıma birden Drizzt geldi, o da doğduğunda ağabeyi Nalfein yüzünden olmasa bile gözler bozuk mazeretiyle boyluyacatı neredeyse tahtalı köyü. :P
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe//1.Bölüm-Unutulmuş Diyarlar
Gönderen: Fırtınakıran - 25 Şubat 2009, 17:05:30
Benim en çok dikkatimi çeken nokta dişilerin o huysuzluğu ve hırslılığını çok iyi anlatmışsın. İyi bir gözlemcisin bu konuda tebrikler. Şu sakat rahibe doğan olacağı için aklıma birden Drizzt geldi, o da doğduğunda ağabeyi Nalfein yüzünden olmasa bile gözler bozuk mazeretiyle boyluyacatı neredeyse tahtalı köyü. :P

Dikkat ettiysen, tıpkı Drizzt'in doğumu gibi bir doğumla başlattım hikayeyi. Bunun da bir nedeni var elbet :).
Senin dediğin açıdan da benziyor ayrıca .Bunda bir anlam yok ama, sakatlık unsuru temel alınınca doğal süreçte oluşan bir şey bu :).

Beğenmene sevindim. Dişilerin o huysuzluğunu kendimde huysuz olduğum için mi iyi yansıttım acaba  :uhe? Şaka bir yana, böyle başarılı görülmek insanın gururunu okşuyor. Gözlem konusunda haklısın, çünkü etrafımıza dikkat edince birçok drow tiplemesi insan görüyoruz. Bu bakımdan, yazılara yasıtmak benim için zor olmadı.
Tekrar teşekkür ederim yorumun ve güzel düşüncelerin için :).
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe(Tanıtım)-Unutulmuş Diyarlar
Gönderen: DarLy OpuS - 26 Şubat 2009, 01:07:41
Çekişme kokusunu şimdiden alabiliyorum. Unutulmuş Diyarlar'da en çok ilgimi çeken unsurdu bu aileler ve aileler için çatışma. Tam ağzıma layık bir öykü beni bekliyor. Damak tadıma bu kadar iyi hitap edebildiğin için teşekkür ediyorum Fırtınakıran. :)

Umarım yeni bölümlerin için bizi fazla bekletmezsin(!). :P
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe(Tanıtım)-Unutulmuş Diyarlar
Gönderen: Amras Ringeril - 26 Şubat 2009, 02:56:21
Kitaplardakiyle aynı derecede bir anlatım, Salvatore'dan farkın da yok doğrusu. Biraz aceleye gelmiş gibi sadece bölüm, iblisle konuşma bölümü daha iyi aktarılabilirdi. Yani öyle bir anlatmışsın ki iblis gözümde Tyler Durden olarak canlandı :P

Hikaye güzel başladı, şu sakat rahibe iyilik meleği olarak gelişmezse iyi olur. Bakalım nasıl bağlanacak, devamını bekliyorum :)
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe//1.Bölüm-Unutulmuş Diyarlar
Gönderen: Fırtınakıran - 26 Şubat 2009, 12:38:49
İblisle olan konuşmaya fazla değinmek istemedim. Tanıtımda zaten o kısmın özetini verdiğim için, olayı sonucua bağlamış olarak girdim konuşmaya. Yoksa ikna etme kısmını tamamen aktarsam, bir drowu ikna edene kadar deveye hendek atlatırdım sanırım ;D.Uzun metrajlı hikayeye gidicek yoksa,kendimi tutamıycam biliyorum xD!

İyilik meleği kadar iyi olmayacak ondan şüphen olmasın.Bir drow için iyi denilebilecek standartlarda :P.Devam etmeyeyim spoilera girecek yoksa:).

Teşekkür ederim, yeni bölümleri yazdıkça başka yorumlarını görmekten mutluluk duyarım. :)
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe(Tanıtım)-Unutulmuş Diyarlar
Gönderen: voyvoda - 27 Şubat 2009, 19:58:37
kısa geldi ilk bölüm ya :P daha fazlasını öğrenmek istiyordum..çok güzel yazmışsın eline sağlık devamını bekliyorum :)

drowları çok iyi analiz etmişsin :)
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe//1.bölüm-Unutulmuş Diyarlar
Gönderen: Fırtınakıran - 28 Şubat 2009, 10:32:20
kısa geldi ilk bölüm ya :P daha fazlasını öğrenmek istiyordum..çok güzel yazmışsın eline sağlık devamını bekliyorum :)

drowları çok iyi analiz etmişsin :)

Az mı geldi??? Ben de çok uzattım Allah'ım kimse okumayacak diyordum xD! Bunu duymak beni hem sevndirdi hem de şaşırttı :D.
Devamını bekliyorsan ne mutlu bana :). Ziraa, bu hikayeyi yazmaya devam etmem için bir neden daha.
Teşekkür ederim yorumun ve iyi analiz ettiğimi düşüdüğün için :D
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe//2.Bölüm
Gönderen: Fırtınakıran - 14 Mart 2009, 17:06:38
Keruanzaa ailesinin yeni bir kızı olmuştu. Geceyi yararcasına ağlıyordu drow bebeği. İsyan ediyordu sanki ailesine ve Lloth’a… Onu asla kabul etmeyecek iki olguya!
Keraunzaa ailesinin kadınlarını bir sıkıntı almıştı. Kız sakat doğmuştu. Sol ayağı içeri doğru dönüktü ve biraz yokladıklarında düzelecek bir şey olmadığını anlamışlardı.

“Kız topal!” dedi İralde iğrenerek.

“Görüyorum…”dedi annesi duruma içinden lanet ederek.

“Ne duruyorsun Yüce Anne, Lloth bizi lanetlemeden onu kurban et.”dedi İralde sakinliğini bozmadan, saygılı bir biçimde.

“Bekle anne!” dedi birden Valerrny öfkeyle. “Kızın güçlerini ölçmeden onu öldürmeyelim! Eğer yeterince güçlüyse Lloth onu bize bağışlayacaktır.”

“Bu nasıl bir mantık!” İralde bir an için sakinliğini kaybetmiş ve oldukça şaşkın bir biçimde ablasına bakıyordu. “Lloth’un kanunları bize açıkça verilmiştir ablacım. Büyüğüm olarak bunu benden daha iyi bilirsin…” dedi üstü kapalı bir iğnelemeyle. Ardından her doğum masasının çekmecesinde mutlaka bulanan keskin bir bıçak aldı. Bıçağın sapında sivri dişli bir örümcek  figürü vardı ve ağlarını kabzaya dolamıştı.

“Al bunu Yüce Anne ve ailemiz lanetlenmeden adımızı kurtar!” dedi kendinden oldukça emin bir biçimde. Gözleri hainlikle parıldıyordu...

Yüce Anne sıkıntılı bir biçimde bıçağı aldı, kızı kurban etmek zorundaydı.

“O son umudumuz olabilir.” dedi Valerrny annesini elini yakalayarak.
İralde durumdan oldukça şüphelenmeye başlamıştı. Ablası ne zamandan beri bir bebeğe bu kadar merhamet gösteriri olmuştu? Bu işin altında mutlaka bir plan vardı, ama ne olduğunu kestirememek onu deli ediyordu.

“Başka kızlar da doğu..” bu sırada İralde araya girdi,

“Zaman geçiyor anne!” ve sert bir tokat ağzının ortasına iniverdi.

“Ne cüretle matronun lafını kesersin!” İralde, Valerrny’den yediği tokatla öfkeli ve öldürücü bir bakış atmaktan daha fazlasını yapamadı. Zafer kazanmış bir edayla çaktırmadan sırıtıyordu şimdi abla drow.

“Kızlar! Yeter! Bu çocuğu feda etmek zorundayız ve başka tartışma istemiyorum!” bu defa zafer kazanma sırası İralde’ye geçmişti.
Valerrny hırsla dişlerini sıktı, vakti azalıyordu. Lloth’un öfkesi baş göstermeye başlamış, masadaki eşyalar hafif hafif sarsılıyordu. Yapabileceği en iyi şeyi yaptı ve elini bebeğin göğsüne koydu:

“Bak anne…”

Yüce Anne ve İralde ,özellikle İralde, hayretler içinde bebekten yayılan auraya bakıyordu.  Yüca Anne’nin içini buruk bir sevinç ve gurur kaplamıştı. Daha önce hiçbir bebeği bu kadar güçle doğmamıştı. En büyük övüncü İralde’ydi ve kızı bunu yansıtmaktan hiç çekinmezdi. Ama bu durum… İralde’den de güzeldi!

Aynı durumu İralde de fark etmişti, ancak annesi gibi gurur duymak yerine kıskançlık dalgalarında boğulucak durumdaydı. Çocuk artık kesinlikle ölmeliydi. Ya şimdi ölecek ya da İralde onunu işini başka bir zamanda bitirecekti. Valerrny yetmezmiş gibi, onlardan daha güçlü bir kız dünyaya gelivermişti. Halbuki annesinin güvenini bu kadar kazanmış ve matornluğa bu kadar yaklaşmışken…

Derin bir sessizlik odayı kaplamışken büyük çaplı bir deprem oldu. Görünüşe göre Lloth yeterince beklemiş ve evi başlarına yıkmak için hazırdı. Herkes bir yere tutunmaya çalışıyordu. Bebek düşmesin diye Valerrny onu kucağına aldı.

“ Yaptığını beğendin mi aptal! Senin sayende bütün aile cehennemin dibine gidecek!” İralde’nin sayılı kendini kaybetmelerinden biri yaşanıyordu ve Valerrny Lloth’un öfkesinden en az onun kadar korkmasına rağmen bu durumla eğlenmekten kendini alamadı.

“Öldür onu!” diye emretti annesi sabrı taşar bir biçimde.
Valerrny itaat etti. Ayağa kalktı ve bıçağı sağ, bebeği sol elinde tutarak ikisini de havaya kaldırdı. Ve bütün aileyi şok edecek sözleri söyledi:

“Bu bebeği kabul et yüce Lloth! Ona Ellinnya adını veriyorum!” dedi ve bu sözlerle evin tuğlaları arasından kumlar dökülmeye başladı. Birkaç çatlak oluştu ve çatlaklar arasından örümceğimsi kollar odadakilere doğru uzandı. Bir tanesi tam Valerrny’yi belinde sarmıştı ki, delicesine açılan kapıdan bir erkek drow girdi.

“Yüce Anne kaçmalı..!” sözleri acıyla kesildi. Valerrny sağ elinde tuttuğu bıçağı erkek kardeşine fırlatmış ve onu oracıkta öldürmüştü. Birden deprem kesildi. Örümceğimsi kollar önce tereddüt etti, ama sonra bir emir bekler gibi oldukları yerde birkaç saniyeliğine durdular. Beledikleri emir biraz uzun sürmüştü. Biraz sonra kollar çıktıkları çatlaklardan geri girdiler ve odadaki kadınlaro rahat bıraktılar. Lloth o sakat bebekle ne yaparlarsa yapmalarını düşündü ve aldığı kurbanla yetindi. Sadece bir süre için, onlara göz dağı vererek kolları hemen geri çağırmamıştı. Aldığı erkek, her ne kadar bir erkek olsa da, ona bir süre yeterdi. Tabii şimdilik...

“Sen delisin…”dedi İralde kocaman açılmış kan kırmızı gözleriyle.

“Yoo hayır sevgili kardeşim, ben bu aileyi kurtaran kişiyim”dedi kardeşinin yüzüne bakmadan dağılan saçlarını düzelterek.

“Al onu anne. Al ve emzir. Artık Lloth da onu kabul etti.”

“Kapa çeneni!” dedi yüce anne belindeki kırbacı çekerek. Kızları üzerinde kırbacını şaklatmak konusunda her zaman isteksizdi, her anne gibi. Ama kızının deliliği onları ne hale sokmuştu. Tam kırbacı vuracakken bebek ağlamaya başladı ve havadaki kırbacı yılan başları birbirine düğümlendi.
Valerrny hırsla kısılan gözleri ve zafer kazanmış gülümsemesiyle annesine baktı.

“Ailemizin kurtuluşuna iyi bakmak zorundayız…!”
İstediğini almıştı drow kadını. Bebek daha şimdiden onun hayatını kurtarışının farkına varmış ve tepkisini gecikmeden vermişti. Vakti geldiğinde güçlerini emmek için hazır olacaktı ve İrma ona karşı koyamayacak kadar bağlanmış olacaktı…

Bebeği annesinin kucağına bıraktı ve yerde kanlar içinde yatan erkek kardeşinin üzerinden atladı.

“Temizleyin şurayı!” diye meretti ona korkuyla bakan hizmetkarlara. Odasına doğru oldukça rahatlamış bir şekilde giderken, odasının kapısında onu bekleyen İralde’yi gördü. Görünüşe göre onla yüzleşmek için kardeşi oldukça hızlı davranmıştı.

“Yaptıklarında hiç mantık yok.” Dedi sakin bir şekilde. Yeniden kontrolünü kazandığı çok açıktı.

“Belki öyle belki de değil. Sana hesap vermek zorunda değilim.”

“Doğru… Bana hesap vermek zorunda değilsin peki ya Lloth? Bu kadarla yetineceğini mi sanıyorsun?”

“O da sakinleşecek. Sadece gelecek zaman içinde birkaç kurbana daha ihtiyacımız olacak o kadar.”

“Aile adımıza leke sürdün! Hem de ne için! Bir sakat için!”

“Kızın güçlerini sen de gördün!”dedi Valerrny ve kız kardeşini boğazından yakalayarak duvara mıhladı. “Sen onu çekemiyorsun, çünkü senden bile daha güçlü!”

İralde ablasının ellerinden kurtulamkta zorlanmadı. Üstünü düzeltmeye başladı ve.

“Öyle olsun bakalım, ama bir amacın olduğu çok belli. Sen hiç de merhametli biri olmadın”dedi.

"Belki de bu çocuğa birden kanım ısındı.” dedi pis bir sırıtışla Valerrny. “ Yorgunum! Şimdi dinlenmek istiyorum! Beni rahatsız etme!”ardından kapıyı kapadı.
Bir süre içeriyi dinledi İralde, şüpheli bir şeyler aradı. Sonra hiçbir şey olmadığını görünce, kapıdan uzaklaştı.

“Madem bu kızda özel olan bir şeyler var, sen ona sahip olmadan ben olurum!”

Bebek yatağında uyuyordu şimdi. Uykusunda gülümsüyordu. Bir kadın, bir drow kadını ona doğru eğilmiş ninniler söylüyordu. Upuzun beyaz saçları, tamamen çıplak olan vücudundaki mahrem yerleri örtüyordu.

"Uyu hadi sevgili seçilmişim. Uyu ki, çabuk büyü. Çabuk büyü ki, üzerindeki amaçları silerek kendi adını tarihe kazı..."

(http://images.elfwood.com/art/l/o/lolia/drow_twins_by_cyzra.jpg.rZd.188562.jpg)
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe(Tanıtım)-Unutulmuş Diyarlar
Gönderen: DarLy OpuS - 14 Mart 2009, 20:26:48
Bir de içine sinmediğini söylersin, çok güzel bir bölüm okudun yine. Lloth'un tereddüt etmesi çok hoşuma gitti. Bir an cidden indirecek evi sandım. :) Kardeşler arasındaki çekişme yine eşsiz derecede iyiydi. Belki karakterleri biraz daha tasvir edebilirdin, ama olsun böyle de güzel bir bölüm oldu bizim için.

Bir de bölümleri isimlendirirsen daha güzel olacağı kanısındayım. Yeni bölüm için bizi fazla bekletme! Ellerine sağlık. :)
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe(Tanıtım)-Unutulmuş Diyarlar
Gönderen: Arlinon - 14 Mart 2009, 20:28:37
Devam ettir bunu kesin, nerdeyse salvatore un ki kadar eğlenceli  ;D
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//2.Bölüm
Gönderen: Fırtınakıran - 14 Mart 2009, 20:32:53
Bir de içine sinmediğini söylersin, çok güzel bir bölüm okudun yine. Lloth'un tereddüt etmesi çok hoşuma gitti. Bir an cidden indirecek evi sandım. :) Kardeşler arasındaki çekişme yine eşsiz derecede iyiydi. Belki karakterleri biraz daha tasvir edebilirdin, ama olsun böyle de güzel bir bölüm oldu bizim için.

Bir de bölümleri isimlendirirsen daha güzel olacağı kanısındayım. Yeni bölüm için bizi fazla bekletme! Ellerine sağlık. :)

Bölümlere isim vermek şart oldu sorma :P. Doğru söylüyorsun onu da yapıcam hemen. Beğenmene çok sevindim :). İçim rahatladı, hakkaten içime sinmemişti. Karakterlerin detaylandırma kısmına da eğilicem. Şu kardeş doğsun diye biraz hızlı gittim xD. Teşekkürler tekrardan :)

Devam ettir bunu kesin, nerdeyse salvatore un ki kadar eğlenceli  ;D

Böyle okuyucum ve beğeniler olduktan sonra devam ettirim kim tutar beni ;D!
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//2.Bölüm
Gönderen: Nefertari - 16 Mart 2009, 09:43:25
Lezizdi. Çok beğendim. Lloth evi yıkayacak kız kaçacak bebekle falan diye düşünüyordum =) Çok güzel olmuş.
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//2.Bölüm
Gönderen: Fırtınakıran - 16 Mart 2009, 14:56:24
Teşekkür ederim ^^. Güzel bir okuma keyfi yaşattıysam ne mutlu bana. Bazıları daha Lloth evi yıkacak sanmış, sanırım o kısmı anlatmada amacıma ulaştım ;), mutluyum ;D.

Umarım ilerleyen bölümlerde de yorumlarını görürüm :D. Sağol tekrardan
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//2.Bölüm
Gönderen: magicalbronze - 17 Mart 2009, 11:52:16
İlkinden de etkileyici bir bölüm okuduğumu itiraf etmeliyim. Başlardaki senaryo bana benzer birşeyi hatırlatmasına rağmen sonlara doğru yediğim lafı yuttum ve dumura uğradım.. :D

Son noktayıda iyi koymuşsun ama. Ben bu kadar merhametli bir anne görmemiştim drowların içinde. Gelecekte onların kurtuluşu olacak bir çocuk olmasına rağmen... Ellerine sağlık, devam!
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//2.Bölüm
Gönderen: Fırtınakıran - 17 Mart 2009, 18:03:38
Ben bu kadar merhametli bir anne görmemiştim drowların içinde. Gelecekte onların kurtuluşu olacak bir çocuk olmasına rağmen...

Annesi değil o sandığın kişi. Sonda gelen kadını, resimlerde nasıl tasvir ediliyosa öyle aktardım. Annesi neden evde çırılçıplak gezsinki :D. Ayrıca annesinin seçilmişi olması da garip olurdu :). Anne sadece pasif bir matron ama merhametli değil.

Beğenmene sevindim. Umarım diğer yazılarımda da yorumlarını görürüm. Görürsem de mutlu olurum :P.

Not: Peki kim o kadın :P? Umarım anlatabilmişimdir. İpucu vereyim, bir tanrıçadır kendisi. Ama Lloth olmadığı her halinden belli :)
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//3.Bölüm
Gönderen: Fırtınakıran - 15 Nisan 2009, 16:51:42
(http://www.lynneyoshii.com/illustrations/drow-head-portrait.jpg)
Ayağını sürüyerek koridorlarda gezen bir drow kızının utancı kol geziyordu sokaklarda. Dedikodular Lloth'un ağları gibi her yerdeydi. İçeriden biri, bu utancı ve lekeyi dışarı sızdırmış olmalıydı. Keraunzaa ailesinin gergin günleri de böyle başlamıştı.
İralde her fırsatta kızı doğduğu gün öldürmeleri gerektiğini, ablasını ima ederek ortaya atıyordu. Bu durum, Valerrny'in aile içindeki otoritesine ve konumuna her gün bir darbe daha vuruyordu. Yüce Anne böyle giderse büyük kızını Lloth'a teslim edecekti. Ki, Lloth'a teslim edilen hatalı rahibeler, bir dridera çevrilmekten bile daha ağır cezalandırılırlardı.
Valerrny ise hainin peşindeydi. İçeriden bu bilgiyi sızdıran ve onu ailesi önünde küçük düşüren, büyük kardeş imajını sarsanı bir bulsa hiçbir tanrısal güç onu durduramazdı. Ama hain her kimse, sanki tuzla buz olmuştu. Bütün ev, baştan aşağı taranmış hizmetkarlar ve evi savunan askerler işkenceden geçirlimişti. Soınuç sıfırdı... Hatta, ailenin kadınları-yani yönetim kısmı- önlem için şüpheli gördükleri hizmetkarlarını dilsiz bırakmışlardı.
Valerrny ve İralde'nin tek ortak yönü vardı: bu utancı temizlemek. Bir sakat, her ailenin gözden düşmesi için kesin nedendi. Dahası, büyük bir cezayla da karşı karşıyaydılar. Ya bu kız ölecekti ya da aile ceza olarak tümüyle silinecekti. Bu işi yapanalrda 1.aile olan Baenreler'in olması da durumu iyice korkunç bir hale sokuyordu. Lloth her zaman onlarlaydı...
Bu iki kız kardeşlerin tek farkları ise, ikisinin utancı temizleme yöntemleri birbirinin tam tersiydi. Valerrny, Elinnya'nın İralde tarafından bir suikaste gideceğini adı gibi biliyordu. Kendi matronluğu ve kız kardeşinden alacağı güç için, onu korumayı amaç ednimişti geçen yıllarda. Ama, İralde karanlıklarda saklandı sadece. Bir açık yakalamak için, sinsi planlarıyla birlikte ve her zamanki Valerrny'i delirten,o sinir bozucu sabrı ve sankinliğiyle karanlıklarda bekledi...ve bekledi...
Şimdi ise, Baenre evine çağrılıyolardı. İlk 10daki tüm evler orda olacak ve Keraunzaa ailesi, yaptıkları için yargılanacaktı. Artık ya aile isimleriyle birlikte, Menzobarrenzan'ın örümcek ağlı tarhi sayfalrına gömülecekler ya da yine o sayfalara gömülüp, ibretlik bir halde sonsuzlukta işkence göreceklerdi.
Elinnya şimdi, topal ayağını ve ailesinin utancını sürüye sürüye koridorlarda gezerken bunları tartıyordu kafasında. Neden diğer drowlar onları rahat bırakmıyordu? Lloth'u bile bu durumu kabullenmesi için -kısa süreli de olsa-ikna yöntemleri vardı. Elinnya'dan sonra annesinin başka çocukları da olmuştu. Yüce Anne, çocuk doğurma konusunda çok verimliydi. Ama ne yazık ki hepsi de erkekti. Valerrny bu gerçeği önceden öğrendiği için çok rahattı ve bu nedenle her doğanın yüzüne bile doğru düzgün bakmadan, tepkisizce "Erkek..." diyerek tören bıçağını masum bedenlerine gömmüş ve Lloth'a kurban etmişti. İralde için ise durum çok farklıydı. Annesinin her hamile kalışında, aylarca Lloth'a yakarmış, ayinler ve kurbanlar sunmuştu. Tek istediği başka bir güçlü kız kardeşti.
Her doğumdan büyük bir umutla, sakat kardeşinden kurutlmak için beklemiş, ama her doğan erkekle de bir o kadar yıkılmıştı. Valerrny bıçağı umursamadan saplarken, o da içinden bunu yaptığı için öfke dolu bir minnet duyuyordu. Erkekler... Bu sakatı ellerinden alacak bir kız yerine Lloth onlara hep değersiz bir erkek vermişti?
Elinnya artık dolaşmaktan bıkmıştı. Bir kapıyı daha çaldı, bunun son olmasını dileyerek:
"Valerrny? Orda mısın?"
Hiçbir ses gelmedi önce. Ardından, kapı yavaşça açıldı.
"İçeri gel..." dedi nefret dolu bir sesle ablası.
Elinnya hiç üstüne alınmadı. Ablasının ona olan düşkünlüğünün farkındaydı. Daha küçük bir kızken ayağı takılıp düştü diye, bütün hizmetkarları kırbaçlamıştı. Elinnya bunları izlemekten zevk duyardı. Çünkü, birgün o da ablası gibi güçlü olacaktı. Ama, ne gariptir ki, Elinnya zaten güçlüydü. Hem de çok! İki ablasını ikiye katlayacak güce sahipti. Ama, sakatlığından dolayı hep hor görülmeyle bakmıştı ona evin diğer kadını: annesi ve İralde. O da kendini zayıf sanmaya başlamıştı böylece. Halbuki, gün geldiğinde... Ama bilmiyordu bunları henüz.
Elinnya, ne zaman ablası tarafından yılan başlı kırbaçlarla öldüresiye dövülen kendinibilmezleri görse(o öyle tanımlıyordu)böyle anlarda aldığı zevk ona çok pahalıya patlardı. Tam bir drow gibi davrandığı her an, topal sol ayağına dayanılmaz ağrılar girerdi. Acı içinde saatlerce can çekiştiği olurdu. Bilmediği bir güç onu yola getirmeye çalışırdı hep. Vicdan ve merhamet denilen ve bu topraklarda gün yüzü görmemiş iki erdem, sert bir tokat gibi inerdi yüzüne.
Ablasının yanında içeri geçtiğinde neden bu ses tonuyla konuştuğunu anlaması uzun sürmedi. Sağ kalan tek erkek kardeşleri, yerde kanlar içine yatıyordu. Elinnya ona tepkisizce baktı. Kim bilir Valerrny'e ne gibi bir saygısızlıkta bulunmuştu. Ama sonra, durumun böyle olmadığını düşünmeye başladı. Ortada garip bir hava vardı. Hem Valernny hem de yerde yatan kardeşinin gözleri onun üstündeydi.
"Yarın sen de bizimle geliyorsun." dedi tüm ciddiyetiyle Valerrny.
Elinnya o an ölmek istedi. Bütün o drow ailelerini temsil eden matronlar ve kızlarının önüne nasıl olurduda o ve topal ayağı çıkardı! Ablası ne zamandır beri ona karşı bu kadar zalimleşmişti!
"Ama..!" diye başlayacak oldu fakat, gözyaşları sözlerini boğdu. Valerrny hiç düşünmeden tokadı kız kardeşinin suratına indirdi.
"Ağlama! Ağlamak zayıflara mahsustur!O yüzey pisliği kuzenlerimiz gibi duygu gösterisi yapma bana!"
Elinnya ablalarına benzerdi, ama nedeni belirsiz duygusallıkları da vardı içinde. Çalkantılı analrda, duygu selleri dışarı taşar ve tıpkı yüzeydeki kuzenleri gibi gözyaşları yüzünden akardu. Geriye tuzlu bir tat ve ondan daha da tiksinen gözler kalırdı.
Yerde yatan ve ona pis pis sırıtan erkek kardeşinin yüzünü gördü bir an Elinnya. Ve işte o an,  içindeki bütün duygular eriyen mum gibi yoğun bir şekilde aktı ve yerini bir katran gibi nefretle intikam kapladı. Valerrny'in sorgulayan bakışlarını görünce durumu hemen toplardı. Erkek kardeşi ona kalmalıydı, sadece ona...
"Bu gerekli!" dedi hala daha kızkardeşine gösterdiği zayıflıktan ötürü iğrenerek bakarken. " Adımıza sürülen bu lekeyi temizlemini tek yolu var! O da seni dışarı çıkarmak..." sözlerini yarıda kesip, yerden kalkmak için yavaş yavaş doğrulan erkek kardeşine baktı. "...ve bize yardım edecek kişi de hazır." dedi dudağını kenarında oluşan hoşnutsuz bir sırıtışla.
"Anlat bana!" dedi Elinnya kendini tamamıyla toplayarak. Nasıl olsa hepsi yok olacaktı. Birkaç dalaverenin kime ne zararı olurdu bu saatten sonra? Hem, bunu her gün yapmıyorlar mıydı zaten?
"Arnkra bir büyü hazırlayacak ayağındaki sorunu gizlemek için." Elinnya içinde gülümsedi. Ablası böyleydi işte, ayağından sakatlık değil ufak bir sorunmuş gibi bahsederdi. Onu seviyor olmalıydı, evet... Ablası onu seviyordu.
"Ama, o bir erkek abla. Orda ilk 10 ailenin matronları ve kızları olacak. Onları basit bir büyüyle nasıl kandırırız? Hele ki, Lloth ve Baenreler de ordayken..."
Valerrny 1.ailenin adını duyunca ürperdi. Baenre evinin Yüca Annesi'nin yaşlı domuz suratı canlandı aklınad bir an. Onu sadece ama sadece bir kere görmüştü, ama yüz o bir kerede bile zihnine kazınmaya yetmişti.
"Başka şasımız var mı!" dedi sabırsızca büyük kız kardeş.
"Haklısın." dedi Elinnya dudak bükerek.
Bu sırada bir hizmetkar kapıyı tıklattı.
"Yüca Anne sizi çağırıyor efendim." dedi saygıyla eğilerek. Görünüşe göre dilsizleştirilemyen sayılı hizmetkarlardan biriydi bu gelen.
"Tamam geliyordum hemen." dedi Valerrny ve arkasını dönüp erke ve kız akrdeşine baktı.
"Onla ilgilen Arnkra. Bakalım neler yapabileceksin."
"Elbette Valerrny." dedi saygıyla Arnkra. Valerrny'e bir kere karşı gelmişti ve şu anda hala daha kan sızan kırbaç izleri ve parçalanmış gömleğindeki yaralar ona bu saygıyı zoraki kılıyordu.
Valerrny gittiğinde, Arnkra yüzünde alaycı bir srıtışla Elinnya'nın önüne oturdu.

"Bakalım neler yapabiliriz" dedi kızı topla ayağını kaldırmak için yere uzanırken. Ama Elinnya da bunu bekliyordu. Onu tıpkı diğerleri gibi aşağılmaya kalkışan ve bunu yıllardır yapan, evin büyücüsü abisinden intikamını işte tam bu anda aldı.

"Dur yakından bak. Sana yardım edeyim!" dedi ve yere eğilmiş abisinin suratının ortasına okkalı bir tekme geçirdi. Elinnya bir Lloth rahibesi değildi ve asla olamayacaktı. Şimdi karşısındaki erkeği yerden yere vururken aslında yılanbaşlı bir kırbaca ihtiyacı olmadığının hiç de farkıdna değildi.
***
"Yüce Anne Malice, yarın bir toplantıya mı gidiyoruz?"
"Evet, aynen öyle. Ve sen de benimle geleceksin."
"Elbette Yüca Anne. Duyduğuma göre sefil 23 Keraunzaalar evlerinde sakat bir kız saklıyormuş" dedi Briza alayla.
"Bakalım dertleri neymiş..." dedi Malice arkasını dönüp çıkmadan önce.
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//3.Bölüm
Gönderen: Arlinon - 15 Nisan 2009, 17:10:57
Bilgilendirici bir bölüm, özellikle de sonu ile ilerisini gör hele diyor. :D Anlatımda sanatlı ifadelere yer vermeye başlamışsın, yerine göre kullandınmı iyi gider, tebrik. :)
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//3.Bölüm
Gönderen: magicalbronze - 15 Nisan 2009, 17:13:20
Bu neydi yaa! :D Baenre ve Do'urden evleri de girmiş olaya süper yahu!!!! :D Çok beğendim bu kadarını beklemiyordum (Ana hikaye diye Hazal'a yan bakış attım anladı o. :P )

Devamını yarına koyarsın artık! :D
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//3.Bölüm
Gönderen: Fırtınakıran - 15 Nisan 2009, 17:17:15
Bilgilendirici bir bölüm, özellikle de sonu ile ilerisini gör hele diyor. :D Anlatımda sanatlı ifadelere yer vermeye başlamışsın, yerine göre kullandınmı iyi gider, tebrik. :)

Heh ilk okuyan sen oldun saol ^^. Sonu ile çok heveslendirmeyeyim onlar geçici. Asıl olay toplantıda olacak bekliyoruz merakla :P.

Bu neydi yaa! :D Baenre ve Do'urden evleri de girmiş olaya süper yahu!!!! :D Çok beğendim bu kadarını beklemiyordum (Ana hikaye diye Hazal'a yan bakış attım anladı o. :P )

Devamını yarına koyarsın artık! :D

İşte onlara çok güvenme bence. Do'urdenler geçici ben baştan söyleyeyim :). Bundan sonraki her bölümde olmayacaklar. Saol yorumun için, beğenmene sevindim^^.
Yarına devamını koyabilirim aslında orası hiç belli olmaz :D. Düşünmedi değil hani.
(Ana hikayeye laf yok :dl.Onu da yazıcam dur panik oluyorum xD)
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//3.Bölüm
Gönderen: Nefertari - 15 Nisan 2009, 18:27:52
Güzel bir bölümdü yine =) Do'urden'e şaşırdım.. Çünkü yoktular. (spoiler vermek istemediğimden kapalı bir anlatım oldu sanırım xD)
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//3.Bölüm
Gönderen: Fırtınakıran - 15 Nisan 2009, 19:40:04
Do'Urdenler geçici. onalra kalıcı gözüyle bakmayın :). Eğer kalıcı olurlarsa, hikaye onların üstüne dönmeye başlar diye düşünüyorum.

Teşekkür ederim yorumun ve beğenilerin için.   :hihi
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//3.Bölüm
Gönderen: DarLy OpuS - 18 Nisan 2009, 19:47:50
Nihayet okuyabildim ablacım. Hemen yorumuma geçeyim. :) Öncelikle birçok yazım yanlışı buldum:

Alıntı
Menzobarrenzan'ın örümcek ağlı tarhi

'tarihi'

Alıntı
sakat kardeşinden kurutlmak

'kurtulmak' olmalı.

Alıntı
"Bakalım neler yapabiliriz" dedi kızı topla

'topal'

Alıntı
ihtiyacı olmadığının hiç de farkıdna

'farkında'

ve hiç yakıştıramadım.  :-\ Biraz aceleye gelmiş gibi, bu hatalar dışında hiçbir sorun yok. Hikayenin akışı, imla hataları dışında hiç bozulmadı. Yani bu düzeltilebilir küçük bir sorun.

Bir büyüyle ilk 10 ailenin analarını nasıl kandıracak, çok merak ettim doğrusu. :) Ve ben de Do'Urden ailesinin olaya katılmasına çok sevindim. Tanıdık yüzler görmek bizi daha çok bu dünyada hissettirecek gibi.

Yeni bölümünü merakla bekliyorum! :D
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//3.Bölüm
Gönderen: Fırtınakıran - 18 Nisan 2009, 20:24:40
Şimdi şöyle, yazarken imlayı gözönüne almadan hızlı hızlı yazarım. Gazla yani ;D. Ama imla hatalarımı es geçmeni rica edeceğim :). Dedim ya o hızla yazarken oluyor bunlar. Bir daha dönüp bakmadım buna hiç Dİğer 2 bölümü word'de yazınca hemen çıkmıştı durum.


Saol yorumun için. Diğer bölüm için bu kadar ara vermeyeceğim. He bir de, bir büyüyle kandıracağını nerden biliyosun ;)? Belki başka şeyler olur...
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//3.Bölüm
Gönderen: DarLy OpuS - 18 Nisan 2009, 20:54:21
Alıntı
"Arnkra bir büyü hazırlayacak ayağındaki sorunu gizlemek için."

Bu satırdan çıkardım, buradan başka bir şey çıkar mı ki?  :=)

Ama bence yollamadan önce en azından bir defa okumalısın, ben takılırım böyle şeylere. :P
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//3.Bölüm
Gönderen: Fırtınakıran - 18 Nisan 2009, 21:16:17
Bu satırdan çıkardım, buradan başka bir şey çıkar mı ki?  :=)

Ama bence yollamadan önce en azından bir defa okumalısın, ben takılırım böyle şeylere. :P

puhahahahahaha xD! Yahu yazdım öyle evet, ama bu kadar basit bir şey bekleme benden :). O yüzden dedim nereden biliyorsun diye ^^.

Madem takılıyorsun, dikkat ederiz  :)
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//4.bölüm
Gönderen: Fırtınakıran - 13 Haziran 2009, 20:37:13
(http://4.bp.blogspot.com/_Ah2o_R2paTE/RkODwv-ErJI/AAAAAAAAAGw/BvpSqfXzxes/s400/underdark.jpg)

"Valerrny Keraunzaa..."
Bir ses uyuyan drow dişisini çağırıyordu. Ama ne için?

Valerrny huzursuzca uykusunda kıpırdandı. Ardından, uyuyan silüeti şiddetli bir kasılmayla iki büklüm oldu.

"Sen!" dedi rüyanın derinliklerine doğru, "Geri döndün!". Onu yeniden gördüğüne inanamıyordu.
Rüyanın karanlığında iki dev, kırmızı göz hain bir sırıtışla olduğu kadar tanıdık bir biçimde kısıldı. Hala daha bir ağız, burun ya da başka bir organ yüzde mevcut değildi. Sadece o kan kırmızı gözler...

"Sana yeniden görüşeceğimizi söylemiştim." dedi iblis rahat bir tavırla. Geçen yıllar içinde hiç değişmemişti anlaşılan.

"Kız güvende." dedi Valerrny ani bir panikle. Kız kardeşini bu denli isteyen iblise karşı, Baenrelerle olacak görüşmeyi ört pas etmeye çalışıyordu. Bu ani paniğinin büyük bir aptallık olduğunu biraz sonra anlayacaktı. İşte bu yüzden İralde ondan bir adım öndeydi hep. Planlı ve soğukkanlı kardeşi...

"Biliyorum, biliyorum." dedi umursamazca iblis,

"Ama yardımıma ihtiyacın olduğunu da biliyorum." dedi yeniden kısılan gözlerle. Anlaşılan yeniden gülüyordu.

"Hangi konuda..." Valerrny'in sesinde zoraki bir umursamazlık vardı.

"Benden saklayabileceğini mi sandın! Seni adi, küçük..!" sözleri birden kesildi. Bir süre sustu ve ardından sakinleşti.

"Bunu bir daha yaparsan seni öldürür, bedeninle senin hayatına ben devam ederim." dedi ani ve bir o kadar ürkütücü bir sakinlikle.

"Eğer başarısız olursan huzurlu bir ölüm bekleme benden. Bir drider kadar lanetli olursun tatlım." dedi.
Valerrny o an fark etmiyordu ama, ibls çok ani bir biçimde sakinleşmişti. Ayrıca, detaycı ve meraklı biri iyice dinelerse, her kelimesini özenle seçtiğini ve sesinde çok derinlerde yatan bir gerginlik olduğunu fark ederdi. İblis az önce birinden azar işitmişti: sakat Elinnya'yı yaratan güçten.
Valerrny bir süre sustu. Aklından ilk geçen, ona boyun eğmeyerek kafa tutmak ve kolay lokma olmadığını kantılamaktı; ardından boğazına kadar batmış olduğunu hatırladı ve bir Baenre'yi atlatmak için büyücüden fazlasına ihtiyacı vardı. İçinde yaşadığı ve belli etmekten kaçındığı korku da cabasıydı. Stratejik düşündü ve sakin, aynı zamanda itaatkar ses tonuyla konuşmaya başladı. İralde'den ilk defa kendi çıkarına yarayacak bir şey öğrendiğini fark etti konuşmaya başladığında.

"Senden saklamam çok büyük bir hataydı. Bu doğru. Ama şunu kabul etmelisin ki, bu durumu sana anlatmam için hiç bir yol yoktu. Bana hep sen ulaştın ben sana ulaşamadım..." sustu, iblisin tepkisini bekledi. İblis hiç ses çıkarmayınca doğru yolda olduğunu anladı ve devam etti.

"Baenreler dışında ilk 10 ev de orda olacak. Bu her şeyi daha da korkunç yapıyor. Nasıl oldu bilmiyorum ama kızın sakat olduğu ortaya çıktı. Kim ya da nasıl olduğuna dair hiçbir iz yok!" Bu noktada durup yumruklarını sıktı. "Bana yardım etmelisin! Sakat kardeşimi saklamak için bana bir yol göster!"
İblis bunları kafasında tarttı ve bir sonuca vardı:

"Ben buraya yardıma geldim. Bu çok açık. Bunu sen bile anlamalıydın! Yazık! Sonuca gelirsek, sana yardım edeceğim ama bunu senin için değil O'nun için yapıyorum! Bunu sakın unutma! Kızı bir avuç drow cadısına kaptıramam! Ne tür bir yardım yapacağımı yarın öğreneceksin. Şimdi gidiyorum ve sende uykuna geri dönüyorsun."
Her şey bu sözlerle sona erdi. Valerrny ter içinde uyanmıştı, ama kazandığı zaferin tadı ağzında nahoş bir tat bırakmış halde geziniyordu. Yüzüne yayılan gülümseme ve zaferin baş döndüren kokusuyla evin matronu olduğu günleri hayal ederek yeniden yatağa uzanırken bileğinde derin bir acıyla bağırmaya başladı. Bir şey sol bileğini deliyor, yakıyor ve parçalıyordu. Görünmeyen saldırganı elleriyle itmeye çalıştı. Lloth rahibelerinin dualarından birini okudu, ama sonuç bir hiçti. En sonunda acı çığlıkları saldırıyla birlikte kesildi. Acı içinde terden yapışmış saçları arasından bileğine baktı ve oraya dağlanmış bir sembol gördü. Bugüne kadar çok uğursuz sembol görmüştü ama bu hiçbirine benzemiyordu. Valerrny kimin olduğunu anlamak da geçikmedi. Ziraa biri karanlığın içinde kıs kıs gülüyordu.

"Benden bir şey saklamamayı öğrenmen için sana bir hediye bırakıyorum. Ve unutmadan, bana bir daha yalancı itaatkarlıklarda bulunmaya kalkma! Bunun için çok akıllıyım drow kızı. Çok!" dedi iblisin gülen sesi ve kayboldu. Valerrny ise, bileğine dağlanan sembolle odasında kaldı.

Ertesi gün, ev halkı ölüme yürüyormuş gibi bir havada uyandı. Evin nerdeyse tamamını kaplayan dilsiz hizmetkarlar evin hanımları için koşuşturdular. Dili olan az sayıdakiler ise onlara emirler verdi. Bu konuşma yeteneğinden yoksun bırakılanlar ve bırakılmayanlar arasında yeni bir efendilik yaratmıştı. Aralarında en üst düzey uşak ve hizmetçi olanlar şimdi en altlarının boyunduruğu altındaydı. Artık emir verecek bir dili yoktu hiçbirinin.
Evin zorunlu sessizliği ve ölüme yürüyen drow dişilerinin yas tutan izleriyle yıkandı koridorlar. Ev, onlar gidince artık onlarsız devam edecekleri birkaç saniyelik hayata hazırlamaya başladı kendini. Şurda, onların ölümünden birkaç saniye sonra o da gidecekti. Lloth'un hiddetinden asla kaçamazlardı sonuçta.
Elinnya, dün gece tekmeleyerek mahvettiği büyücü kardeşinin önündeydi şimdi. Evin halkı önden gitmiş, onu da sonra gelmesi için bırakmışlardı. Umutsuzca konuşarak halledebileceklerini düşünüyorlardı. Eğer gerekirse Elinnya çağrılacaktı. Bu basit düşünce karşısında hem Valerrny hem de İralde  küplere binmiş, ama annelerinin zayıflığına karşı gelememişlerdi. İki düşman kardeş, o an sayılı fikir birlikteliklerinden birini yaşıyordu.
Büyücü tüm gece boyunca çalıştığı büyüsünü tamamladığında, Elinnya'nın ayağında bir ilüzyon oluştu. O yürürken arada titreşiyordu ama, hiç yoktan iyiydi. Tek sorun, Elinnya yine de toplallıyordu. Ayağı sağlam görünse de, topallamasına bir türlü engel olamıyordu. Hayalkırıklığı gözlerine hücüm ederken o bir köşede oturdu ve onu hiçbir zaman kabul etmeyece Lloth'a dua etti. Elinnya başka bir tanrı bilmiyordu belki ama, başka bir tanrı onu biliyordu. Uzaktan kızı izliyordu o sırada, ama sadece izliyordu...

Gergin bekleyiş sürerken  Keraunzaa ailesinin 3 dişisi Baenrelerin malikanesine giriyordu. İhtişamıyla, kıskançlıkları had saffaya çıkan aile boyunları bükük yollarına devam etti. İralde'nin nefret ve lanetlemeyle parlayan gözlerini, Valerrny ufak söylenmelerle dile getirdi. Bugün çok uyumlulardı. Belkide kıyamet alameti dedikleri bu olmalıydı.
Hizmetkarlar onları toplantı salonuna buyur etti ve çift kanatlı dev kapılar açıldığında zifiri karanlıktaki odada 10 aileyle buldular kendilerini.
Drowlar için sorun yoktu, hepsi çok rahat görüyordu. Lloth'un iradesi de orda olduğu için iyice uğursuz bir hava yaratılmıştı. Keraunzaalar iliklerine kadar ürperdi. İralde kendini dizlerinin üstüne atıp Lloth'a yalvarmak ve suçu ailesine atarak kendini kurtarmamak için zor duruyordu. En ufak fırsatta ailesini satmayı kafasına koymuştu. Durmadan Valerrny'e, bu senin suçun, diyen bakışlar atıyordu.

"Keraunzaalar öne çıkın!" dedi yaşlı ve lanetli bir ses. Baenre matronu korkunç ihtişamıyla odada şimşek gibi çakmıştı. Onun sesiyle birlikte uğursuz yeşil alevler gerilerde parıldadı. Herkes birbirini ve bu lekeyi daha net görsün diye yakılmışlardı.
Keraunzaa kadınları öne çıktı. Valerrny umutsuzca yumruklarını sıkıyor, ama buna rağmen yanındaki aile üyeleri gibi metanetli bir biçimde kıpırtısız duruyordu. Bugün bütün Keraunzaa kadınları İralde'nin soğukkanlılığını bölüşüp gelmişlerdi sanki. İsteyince Valerrny bile böyle kalabilmişti. O sırada gözüne bir hareketlilik çarptı. Göz ucuyla soluna baktığında 9.ev olan Do'Urdenlerin en büyük kızını gördü. Daha doğrusu kemerini... Kemerinde asılı duran Lloth rahibesi kırbacının yılan başlı uçları durmadan hareket ediyor ve birbirlerine dolanıyordu. Arada bir öne uzanıp üzerlerinde şaklayacak ve ısıracak kurbanlar aranıyorlardı. Çok sık kullanıldıkları belliydi. Briza Do'Urdenle gözgöze gelen Valerrny bakışlarını kaçırdı. Bu iri ve kaslı kızla göz göze gelmekten dolayı oldukça rahatsız olmuştu.
Baenre matronu tekrar konuştuğunda Valerrny onun o uğursuz yüzüne tekrar bakmak zorunda kaldı ve sadece bir kere görmüş olmasına rağmen hiçbir detayını unutmamış olduğunu fark etti.

"Evinizde sakat bir kız bulunduğu söyleniyor! Böyle bir utancı nasıl taşırsınız!"

"Yalan söylüyorlar sayın Baenre ve sayın konsey matronları." diye başladı Keraunzaa matronu ve ellerini iki yana açarak devam etti.

"Bu sadece bir iftiradır. 25. ev Teran'kurların çirkin bir iftirası!" ardından nefret dolu gözlerle salonu taradı. Orda bir yerde Teran'kurları arıyordu gözleri.
Bu sözler üzerine aralarında fısıldaştı matronlar. Teran'kular Keraunzaalar tarafından alt edilip 25.ev olmaya gerilemiş ve 23. ev olma hakkı Keraunzaaların olmuştu. Ev tamamen yıkılmamışta olsa büyük kayıplar vermişlerdi. Onlardan intikam almak için böyle bir durum çok muhtemeldi. Ama matron Baenreden başka kimse ihbarı yapanın kim olduğunu bilmiyordu.

Uzun bir sessizlik oldu. Bu sırada herkes gizli gizli Keraunzaaların içini araştırmak için Lloth'un öğretilerini uyguladı. Dudaklar sessizce oynuyor ve sinsi girişimler üzerlerinde geziniyordu. Zihinsel olarak hepsini püskürtmek imkansızdı, ama her nasıldı oluyordu işte. Valerrny bunu iblise borçlu olduğunu, bileğindeki hediyesi(!) bir acı dalgasıyla onu sarstığında anladı. Asıl süprizin bu olmadığını umudediyordu. Kardeşinin topallayarak içeri giren görüntüsü aklından gitmiyordu.

"İhbarı yapanlar onlar değil". Bu söz üzerine gözler aynı anda Keraunzaalara döndü. Sıkıca kenetlenmiş dudaklar bir ismi bekledir.

"İhbarı yapanlar 15. ev, Harrdelinlerdir. Kızı dışarıda dolaşırken görmüşler. Gördüklerinde çok ısrarcıydılar. Sizden çok daha üstte olan bir evin sizi alt etmek için iftira atmayacağına göre..." herkes içinden kıs kıs güldü bu sözlerle. Aşağılama ve aptallıklarıyla alay eden bakışlar gezindi üzerlerinde. Valerrny, İralde'den gözlerini alamıyordu. Birazdan kendini çok güzel bir biçimde sıyıracaktı. Hep sıyrılan o olmuştu, ama bu defa zaferi o kucaklayacaktı. İnanıyordu...

"Sadece onlar değil." dedi birden bire Briza Do'Urden.

"Bu söylentilerin gezindiği zamanlarda, Lloth tarafından yollandığım bir görevde gördüm onu. Yüzeye, o hain kuzenlerimizle yüzleşmeye gidiyorduk. Dedikleri gibi kızı ben de gördüm! Topal ayağıyla pek de güzeldi..." bunu söylerken yüzünü ekşitti "bir fare gibi sürünüp duruyordu! Hem de bir drow kızı! Bu nasıl bir saygısızlıktır! Lloth bunu bağışlamaz!" bunun üzerine herkes onaylayan mırıldanmalarda bulundu. Malice Do'Urden ise yüzünde hoşnut bir gülümsemeyle kızıyla gurur duyan bir ifadeyle Keraunzaalar'a delici bakışlarla bakıyordu.
Seçkin bir drowun verdiği beyandan daha önemlisi olmazdı. Bu durumda kız sakat olmasa bile öyleymiş gibi bir sonuca varacaklardı.

"O zaman karar veril..." ama Baenrenin sözünü biri kesti.

"Bir dakika!" herkes Baenreler'in sözünü kesmeye cüret eden kıza, İralde'ye döndü hışımla.

"Sizlere gerçekleri anlatacağım!" Baenre matronu onu lanetlemek için elini kaldırmış, elinde giderek artan bir lanet birikintisi yükselirken, bu sözler üzerine onu yok etti. Elini öne doğru uzattı;

"Anlat o zaman. Ama çabuk olsun!"

"Elbette Matron Baenre,"dedi İralde herzamanki saygılı ve soğukkanlı haline bürünerek.

"Her şey kız kardeşim" bu lafı iğrenerek söylemişti,"Elinnya doğduğunda gerçekleşti. Evet! O bir sakat! Ama onu yaşatanlar kimler!" Birden elini yanında duran aile üyelerine çevirdi, "İşte bunlar! Sevgili annem ve ablam! Onlara yapmamaları gerektiğini tekrar tekrar anlattıysam da beni dinlemediler. Kızdaki güç aurasına kapılmış aptal ablam onu yaşattı ve dahası ona bir isim verecek kadar ileri gitti!" bu noktada herkes nefesini tutmuştu. Lloth'a bu derece itaatsizlik ederek her dişiye hakaret etmişti olan ablaya, yani Valerrny'e pörtlemiş kırmızı gözlerle yoğunlaştılar.

"Günler ve geceler boyu, bize başka bir kız vermesi için Lloth'a yakardım, ama bize sadece basit erkekler geldi." Bu noktadan Baenre matronu elini havaya kaldırdı ve İralde saygılı bir biçimde sustu. Baenrenin gözleri geriye doğru döndü ve kırmızı göleri korkunç bir biçim aldı. Kadın transa geçmişti. Anlaşılan tanrıçasıyla baş başaydı o an. Transatan çıkması uzun sürmedi. Geriye dönen kırmızı göleri eski haline döndü.

"Kız doğru söylüyor!" dedi hışımla. İralde zafer kazanmış bir edayla ablasına gözlerini dikti. Yüzünde sakin bir gülümseme, gözlerinde ise kin vardı. Valerrny kızkardeşini orda boğmamak için kendini zor tutuyordu.

"İşte hepsi bitti ablacım! Siz gidiyorsunuz, ama ben kalıyorum!" zafer kazanan kahkahası salon duvarlarında yankılandı.

Valerrny yumruklarını o kadar sıktı ki, bileğindeki yanık ona dayanılmaz acılar çektirdi. Bu acı onun aklını başına geitrmişti. Emin olmasa da iblise güvenmek zorunda olduğunu hatırladı.

"Kardeşimin buraya getirilmesini talep ediyorum!" dedi kendi aralarında konuşan matronların sesini bastırmak için. Herkesin suratından pis bir sırıtış oluştu.

"Gerçekler bu kadar açıkken o sakatı aramızamı sokmaya çalışıyorsun!" Baenre'nin hiddetli gözlerine çok fazla bakamadı Valerrny. Buna rağmen, içindeki öfkesi ölümcül boyutlardaydı. O an kalabalığın ve az sonra eviyle onların üzerine püskürecek Lloth'un laneti bile şu anlık bir hiçti. Tek isteği, İralde'nin siyah derilli, narin boynunu yakalamak ve her drowun ruhuna huzur veren o "çatırt!" sesiyle kırmaktı.
Matronlar fısıltıyla da olsa kendi aralarında konuşmaya dalmışken kafasını kaldırıp Briza Do'Urden denilen kıza baktı. Annesinin minyon tipi yanında dev gibiydi. Geniş  omuzları, uzun boyu ve kaslı kollarıyla annesnin özel koruması olmaya adaydı. Malice Do'urden'in yüzündeki hoşnut gülümseme giderek daha çok yayılırken, Valerrny kendi annesine lanet etti.

Valerrny son gücüyle haykırdı, "Yüce Lloth! Kardeşimin buraya getirilmesine izin ver!"
Ona sonsuz gibi gelen  o kısacık anda herkes sustu...Lloth gitmişti. Daha sonuç verilmeden iradesi onlarla ilgilenmeyi bırakmıştı. Her drow dişisi hayret nidalarında bulunurken, Keraunzaalar daha da zor bir durumda kaldı. Lloth'un İralde için olan emrini önceden almış olan Baenre, gerikalanlar ve ev için ne yapması gerektiğini bilemedi. Lloth'a durmadan seslendi. En sonunda 10 evinde matronların güçlerini birleştirip tanrıçalarına yakardı. Duyabildikleri tek şey, şimdilik kendi kararlarını vermeleri gerektiğine dair sıkı bir azar oldu. Tanrısal düzlemde her ne olduysa, Lloth öfkeden köpürüyordu. Lloth'un öfkesini iliklerine kadar hisseden drow dişileri sessizleşti. Hepsinin kafası karışmış olsa da, hiçbiri diğerine bunu yansıtmadı. Yüzlerindeki buz gibi maskeleri bir an bile kıpırdamadı.
Baenre kendini ilk toparlayanlardan oldu. O ilk evin efendisi ve Lloth'un gözbebeğiydi. Kendi başına daha öncede karar vermişti ve yine bunu yapmaktan korkmuyordu. Tam infaz emrini verecekken aklına bir fikir geldi, neden kızın oraya gelmesine izin vermeyecekti ki? Drowlar entrikacı bir ırktı, tıpkı kendisinin de olduğu gibi. Eğer ortada onun haberi olmadan bir şeyler dönüyorsa, bunu açığa çıkarmalıydı.

"Keraunzaa evine haber göderin! Elinnya Keranunzaa buraya gelsin!"
Nefesini tutan dorw kadınları, karara en ufak bir itirazda bulunmadı. Bunun tek nedeni ise, kızı kendilerinin de merak etmeleriydi. Sabırla beklenen birkaç bir sre içinde kız karşılarında olacaktı.
Keranunzaaa ailesanini kapısında bir haberci Elinnya'yı arıyordu. Kasları üzerindeki deri askıalrı yırtacak cinsten bir dişi savaşçı, Baenreler'den haber getirmişti. Elinnya'ya haber hızla iletildi ve vaktinin geldiğini anlayan sakat drow başı önünde eşlikçisinin yanında yürümek için aşağı indi.
Birkaç saat sonra, çift kanatlı kapılar açıldı ve içeriyumuşak yüzlü bir drow kızı girdi. Herkes hayretle ona bakıyordu. Ne Briza Do'Urden'in dediği gibi sürüngen gibi sürünen bir ayağı vardı, ne de ablası İralde'nin ifade ettiği gibi herhangi bir sakatlığı. Kusursuz bir şekilde salonda ilerledi kız ve saygıyla önce Lloth büstünün, sonra Baenre ve diğer evlerin önünde eğildi.

"Varlığınıza şahit olmak bir onur yücerahibeler!" dedi yüzü gibi yumuşak bir sesle.
Valerrny yeniden acıyan bileğine baktı. Bileğine dağlanan garip sembol yavaş yavaş yok oluyordu. Beyninde iblisin zafer kazanmış sesini duydu.

"İyi iş değil mi?"
Valerrny hoşnutça gülümsedi.

"İyi olduğu kadar temiz de bir iş."

"Elinnya Keraunzaa, hakkında sakat bir kız olduğuna dair söylentiler geziniyor. Bunu bize kanıtlamalısın. Eğer yapamazsan sen ve ailen Lloth'un hiddetiyle titreyecek." Baenre bu sözleri herzamanki buyurgan sözüyle söylemişti ama, kendisinin de kafası çok karışmıştı. Eğer bu bir ilüzyonsa hepsini birden nasıl kandırmayı başarmıştı?

Elinnya anladığını belirten bir şekilde kafasını salladı. Ardından belindeki kuşağı çekip saçlarını topladı ki boynu ve yüzü açıkça görülsün diye. Kuşağın çıkmasıyla serbest kalan ve dökümlü bir hala elbisesini çıkardı acele etmeden. Çırılçıplak kalana kadar soyundu ve drow dişilerinin gözleri önünde hiçbir sakatlığı omayan genç bir beden kaldı. Erkek kardeşinin büyüsü acizdi, bunun farkıdnaydı. Neden bilmiyordu ama, o an, onca düşman gözün önünde kendini güvende hissediyordu. İçinden bir şükranda bulunmak geldi ama bu kesinlikle Lloth'a değildi. Orda, çıplak bir beden içinde özügürce yükselen ruhu, Lloth'a kendini kabul ettirmek yerine o an başlayan bir nefretle haykırmak istiyordu. Artık Lloth yoktu. Hayır... Artık o bilmediği bir koruyucusunun hizmetkarı olacaktı.

Kafalar allak bullak olmuştu. Az önce kızıyla gurur duyan Malice Do'Urden, şimdi sinirden kızarmış, siyah bir deri üzerinde bordoya çalan bir biçimde, yüzle duruyordu. Artık karar ne olacaktı? Kızın hiçbir kusuru yoktu. Ama Lloth diğer şikayetçileri olmasa da İralde'yi onaylamıştı. Bir süre boyunca bunu tartıştılar ve Lloth'un geri dönmeyen iradesinden dolayı, karar ertelendi. Keraunzaalar yollandığında ise başbaşa kalan 10 ev, onları izlemeleri için birilerini seçmeye karar verdi. Artık Keraunzaalar gece gündüz izlenecekti. Madem Lloth kararı onlara bırakmıştı, onlarda değerlerini kanıtlamalıydı. Kanıt olamdan bir yıkım belki bir erkek için sorunsuzdu ama bir drow evi için bela getirebilirdi.

Valerrny zaferle yürürken, kusurusuz bir biçimde yürümeye devam eden kızkardeşini koltuğunu altına aldı ve onunla ne akdar gururu duyduğunu anlattı. Annesi ve hain kızkardeşini geride bırakarak evin yolunu tuttu. Elinny garip bir biçimde düzelmişliğinin kısalığının farkındaydı. Eve döndüklerinde her şey biticek ve o yeninden topallayan bir utanç olacaktı. Ama o kısa an için bile ablası tarafından övülmek her şeye değerdi.

"Anne, seninle biraz konuşabilir miyiz?" İralde'nin tek düze sesi matron Keraunzaa'yı durdurdu.

"Sen ailemiz için bir numaralı utançsın! Aileni nasıl ele verirsin! Dua et de Valerrny bizi her nasıl olduysa kurtardı! Yoksa hepimiz senin yüzünden yıkıma uğrayacaktık! Bundan sonra senin gibi kıızm yok benim!" dedi belindeki kırbacı düşünmeden çekekerken. İralde'nin yüzünde iğrenç bir gülümseme oluştu.

"Ben de bunu istiyorum zaten!" dedi, annesi kırbacını  ileri savururken uzun kollu tuniğinin altından kayarak çıkan bir hançeri annesinin kalbine saplarken. Yılanbaşlı kırbacın dişeri İralde'nin omzunu sıyırdıysa da acı duyucak halde değildi.

"Senin gibi zayıf bir kadın annem olduğu için utanıyorum!" dedi ve ardına bakamdan cesedi orda bırakarak gitti. Nasıl olsa birkaç hizmetkarı temizlemesi için yollayacaktı.

"Sıra sizde..." dedi hırsla kısılan sesiyle fısıldayarak. Keraunzaa evi için matronluk mücadelesi resmen başlamıştı.
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//4.Bölüm
Gönderen: DarLy OpuS - 13 Haziran 2009, 21:31:14
Keraunzaa evinde işler gittikçe karışıyor, bu mücadele eminim ki çok kanlı olacak. :D İlizyon büyüsünün mantığını da diğer bölümlerde görmeyi umut ediyorum. Toplantıyı oldukça iyi bir şekilde yansıtmışsın, karakterlerin bir drow oldukları fazlasıyla belli. Tabii bazı kalıpların dışına çıkılmış, ama özgürce incelendiğinde bence bu keyif veren bir etmen. Ayrıca Keraunzaa evindeki dilsizler ve dili olanlar şeklinde sıralanan hiyerarşik düzeni pek sevdim.

Ellerine sağlık ablam, güzel bir bölümdü. Umarım bir sonraki bölüm için ara bu kadar uzun olmaz.
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//4.Bölüm
Gönderen: Fırtınakıran - 13 Haziran 2009, 21:37:52
Öncelikle sıcağı sıcağına okuduğun için teşekkür ederim :). Haklısın araya çok zaman girdi :/. Ne desen doğru.

Eğer bu bölümde, heyecan ve belirsizlik katabildiysem, okuyanlara "acaba şimdi ne olacak" dedirtebildiysem ne mutlu bana. Sen de bu oluştu gibi geldi, mutluyum :).

Drowlar ve entriklarını iyi aktarabiliyorumdur umarım. Güzel yorumun için teşekkür ederim. Keraunzaa ailesinin karmaşasına tam gaz devam!
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//4.Bölüm
Gönderen: Arlinon - 14 Haziran 2009, 21:24:22
Güzelmiş,
Alıntı
"Lloth'a bu derece itaatsizlik ederek her dişiye hakaret etmişti olan ablaya, yani Valerrny'e pörtlemiş kırmızı gözlerle yoğunlaştılar."
Burada koptum favori cümlem. ;D

Bunlar zaten güçsüz bir ev fazla kaşınıyorlar gibi geldi bana, bu işin gidişi iyi değil acaba ne olacak. :P
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//4.Bölüm
Gönderen: Fırtınakıran - 14 Haziran 2009, 22:46:59
Doğru tespit, fazla kaşınıyolar :D. Özellikle aileyi satan biri kendini çok üstün görmeye başladı. Anneyide öldürdü meydan ona kaldı.

Bakalım :). Saol yorumun için. Heyecan kattıysam ne mutlu bana ;)
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//4.Bölüm
Gönderen: Nefertari - 15 Haziran 2009, 16:10:43
Toplantıyı çok sevdim :D Çok iyi yansıtmışsın. Hikayenin akıcılığıda mükemmel.. Bu bölümü çok bekledim :D Diğeride umarım bu kadar uzun sürmez.. Ellerine sağlık. Yalnız kolundaki o simgeyi ben anlatırsın diye bekledim ama anlatmamışsın.. Sanırım pek önemli bir şey değil =)
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//4.Bölüm
Gönderen: Fırtınakıran - 15 Haziran 2009, 18:18:07
Güzel yorumun için teşekkür edrim. Artık okul bitti ya rahatım. Bölümler daha seri gelicek. He eğer gelmezse istediğin an" hani yeni bölüm?" diye bana pm atarak başıma ekşi :). hiç rahatsız olmam.

O bileğindeki simgeye gelince, sakat kızımızı yaratan gücün simgesini tam göremedim internette. Aslında gördümde böyle pek sembolik bir şey değil. Bu nedenle detaya girmedim. Şöyle diyim, iblisin etkisini yaratabilmesi için bir sembol o. Detaya gerek avrsa onu da ilerki bölümde belirtirim :D. Bi flashback yaparız ;)
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//4.Bölüm
Gönderen: magicalbronze - 16 Haziran 2009, 12:08:18
Eğer bölümler arası hala uzun bir zaman alıyorsa anlayınki suç Hazal'da değil bende. :D Bu yaz çok işimiz var çook! :P

"Bir nefeste okudum." tabirini burada kullanabilirim sanırım. Oldukça sürükleyici bir bölüm olmuştu. Geçen bölümde Do'urden evine pek girmeyeceğinden bahsetmiş ve biz de bu kararından dolayı üzüntü duymuştuk ki sol gösterip sağ vurma yöntemin ile, hikaye akışında onlar ile tekrar karşılaşmamız sevindirici oldu.

Simge olayı benim de dikkatimi çekti, hani bir anda acısının dinmesi ile kayıp mı oldu yoksa ömür boyu taşıyacağı bir iz olarak mı kalacak?

Başka bir şey söylemeye gerek yok sanırım, herkes söylemiş söylenecekleri. :D

Drizzt ile karşılaşacak bu kız, tahmin ediyorum ben. :P
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//4.Bölüm
Gönderen: Fırtınakıran - 16 Haziran 2009, 12:48:11
Simge yok oldu. "Güle güle simge, yine gel ^^."
Do'Urden'lere olan ilgi artınca onları hikayeye sokmak kaçınılmaz oldu :). Ama hala daha ana konuya tam olarak almayı düşünmüyorum. Bu son görüşünüz olacak şu anlık. Kafamdaki konuda sıçramalar olmazsa tabii, ki bilirsin bendekiler hiç yerinde duyrmaz.

Drizzt ile karşılaşmıycak :). Çünkü Drizzt'İn doğmadığı zamanlarda geçiyo bu olanlar. He ama Drizzt'i de bir ara görebiliriz. Nasıl mı? Ona daha var :D. Ama Drizzt şu an protein xD. Malice ona hamile bile değilkenki zamanlarda yaşanıyor bunlar.
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//4.Bölüm
Gönderen: estarriol - 16 Haziran 2009, 20:09:13
etrafta drow gibi düşünen insanlar görmeye alıştım bu yazılarla. hatta tam nefret ve kıskançlık alışıldık hale gelmeye başlamıştı yazılarda ki aksiyonun dozu arttı. iyi zamanlama. ayrıca bu bölümü sanki 10 yıl yazı yazıp zaman yolcuğuyla geri gelmiş biri yazmış. gelişmeyi ağzım ayrık bir biçimde izliorum :D tebrik ederim.
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//4.Bölüm
Gönderen: Fırtınakıran - 16 Haziran 2009, 20:24:28
Yorum yazdığın için saol ;). Bir drowda başında olunca yazmamk elde değil tabii :D.
Demek kıskançlık ve nefret alışılmış hale gelmeye başladı? Hımm... Bunu söylediğin iyi oldu, aklıma not ettim. Ama kardeşelr arası nefrette oynama yapmak olmaz sanırım. Mücadele o sayede yürüyor.

Aksiyonu ayarlamışım buna çok sevindim xD. Bu bölüme dair olumsuz eleştirilere hazırlamıştım kendimi ama gayet güzel tepkiler aldım(seninkiyle birlikte).
Zaman yolculuğu olayı için ise hayli güldürdün beni :D. Yok ya kendimi bildim bileli burdayım. "Ordaydık ve şmdi buradayız!"olmadı böyle bir durum :)
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//4.Bölüm
Gönderen: DarLy OpuS - 16 Ağustos 2009, 18:48:50
Unutulduk mu şimdi? :(
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//4.Bölüm
Gönderen: Fırtınakıran - 16 Ağustos 2009, 18:57:10
Unutulmadık da benim kendime ayıracak vaktim yok şu ara :(. Özür diliyorum okuyqan herkesten çok uzun bir ara oldu. Bu hafta i.çinde yeni bir bölüm yazacağım
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//4.Bölüm
Gönderen: Nefertari - 17 Ağustos 2009, 10:41:08
Unutulmadık da benim kendime ayıracak vaktim yok şu ara :(. Özür diliyorum okuyqan herkesten çok uzun bir ara oldu. Bu hafta i.çinde yeni bir bölüm yazacağım

sabırsızlıkla bekliyoruz =)
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//5.Bölüm
Gönderen: Fırtınakıran - 22 Ağustos 2009, 14:06:59
(http://morcar.free.fr/images/pantheon/divinites/eilistraee.jpg)

Keraunzaalar’da işler çığırından çıkmıştı. Toplantıya giderken evin diğer üç kızından biri olan İralde, eve döndüğünde ise yeni matrondu. Annesini tam anlamıyla temizleyen drow kızının önünde artık tek engel iki kız kardeşiydi. Çok uzun zamandır onları ortadan kaldırmak ve özellikle Elinnya’nın ölümünü izlemek istiyorduysa da bunu yapmanın ne kadar büyük bir aptallık olduğunu fark etmişti. Evin matronu olarak o ikisini hemen oracıkta öldürebilirdi. Peki ya sonra? Evde ondan başka bir rahibe olmayacaktı. Henüz evlenmemiş ve ona destek olup ailesini ilerilere taşıyacak kızlarını doğurmamıştı. Bu durumları göz önüne aldığında, kendi hırsına yenik düşüp iki kız kardeşini öldürürse ne kadar büyük bir hata yapacağını anlamış oldu. İralde zeki bir rahibeydi. Ablasının aksine hatalarını gerçekleştirmeden önce fark eder ve buna göre hareket ederdi. Ailenin tek zeki dişisi olduğunu düşünmekle oldukça haklıydı. Ancak, sakat kardeşi Elinnya’nın birden nasıl olduğu anlaşılmaz bir biçimde ortaya çıkışı onu mahvetmişti.  Bir bakıma, planlarında değişikliğe gitmesine neden olan olayda buydu. Valerrny belki çabuk sinirlenen bir aptal olabilirdi, ancak o sakat fahişenin neden yaşamasına izin verdiğini yaşayarak anlamıştı. Aynı zamanda Valerrny’nin planını da kavramıştı, bu onun için çocuk oyuncağıydı. Eğer bu kız böyle güçlere sahipse, onun güvenini kazanarak matronluğa ulaşmak en kolayı olurdu. “Hah!” dedi içinden, “ Aptal ablamdan da ancak bu kadar basit bir plan beklenirdi!”.

İralde yeni durumdan oldukça rahatsız ancak yapacak hiçbir şeyi yoktu. Artık Valerrny gibi İralde de Elinnya’nın gücüne muhtaçtı. Valerrny’nin sağladığı gibi onu kendi köpeği yapamazdı ancak onların güvencesini temin ederek uslu durmalarını sağlayabilirdi. Tabii bunların hepsi kendi kızları doğup, birer rahibe oluncaya kadardı. Sonra teyzelere elveda demek oldukça büyük bir zevk olacaktı.
 İşte yolda giderken bunları kurdu kafasında ve artık bir matron olarak kendine bir eş bulması gerektiğini de kafasına not etti. Ayrıca, evleri uzun zamandır bir savaşçıdan yoksundu. Arnkra bir büyücüydü ve evde bulunması gereken savaşçı öleli çok olmuştu. İralde’nin babası olan savaşçı öldüğünden beri de yerine birini getirememişlerdi. Eh, o sıra Elinnya’nın doğumu gerçekleşmiş ve ev uzun süre karmaşada kalmıştı.
Eve vardığında hisleri onu uyardı, izleniyordu. Ancak kılını bile kıpırdatmadı. Onun için gelmediklerini biliyordu. Elinnya’yı izlemeye alacaklarını tahmin etmişti ve bu tahmininin gerçekleşmesine sevinmesi uzun sürmedi. Kıza ihtiyacı vardı artık. Yine de onu korumak için fazla bir şey yapmaya gerek yoktu. Nasıl olsa Valerrny kendini öne atardı.

Eve girdiğinde haber çoktan duyulmuştu. Annesini cesedini oradan alması için birkaç hizmetçi yolladı ve artık ona ait olan matron tahtına doğru yol aldı. O, kasıla kasıla yürürken Valerrny sinir krizleri geçiriyordu. Ancak Elinnya akıllılık edip onu ayakaltından çıkarmıştı. Haberin eve ulaşması oldukça kolay olmuştu. Evden bir kişi bile buna şaşırmamış, aksine sevinmişlerdi. Ev halkının İralde’ye inancı tamdı. Artık yükselmek için doğru an gelmişti. Valerrny bile kız kardeşini başarılı olacağından adı gibi emindi. Onun çekemediği ise o tahta oturan kişi olamamasıydı. Elinnya onu odasına götürmüşken sakat kız kardeşini azarlayarak odadan kovdu. Eğer bu kız onu en tepeye çıkaramadıysa ne işe yaracaktı ki? İralde güçlenmeden onu alaşağı etme vakti beklediğinden erken gelmişti. Ama bunu bir önemi yoktu, madem o matron olmuştu, o ünvanı elinden almak yerine ayaklarının altından çekecekti. Bunları kafasında kurarken hizmetkârlardan biri odaya girdi.

“Ne var! Rahatsız edilmek istemediğimi söylemiştim hepinize! Defol!”

“Efendim, Matron İralde sizi çağırıyor.”

İralde’ye matron diye hitap edilmesiyle kan beynine sıçrayan Valerrny yine de kendini tuttu. Yüce Anne’ye bağlılık yemini etme vakti gelmişti ve o bunu yapmalıydı. Yoksa her şeyini kaybedecekti.
Aşağıya inerken Elinnya yanına geldi. Doğuştan içer dönük ayağıyla Valerrny’e yetişmekte çok zorlansa da acınacak bir çabası vardı. Ablası ona tiksinerek baktı fakat kız bunu umursamadı. Nasıl ki İralde o toplantıdan sonra hayatından yeni bir başlangıç yaptıysa aynı şey Elinnya’ya da olmuştu. Kendine bir özgüven gelmiş, attığı her zoraki adımda sarsılmaz gibi duruyordu. Valerrny duruma lanet etti. Bu işten herkes karlı çıkmıştı, o hariç. Elinnya’nın şu an onu satacağını düşünüyordu ve kız kardeşinin o sıradaki konuşmalarına en ufak bir cevap vermiyordu.
Duruma daha fazla dayanamayan Elinnya Valerrny’i kolundan yakaladı ve sıktı.

“Eğer artık matron oysa her şeyi kazanmak daha kolay!”

“Ne saçmalıyorsun!”

“Ne anlatıyorsun demeliydin!” Elinnya’nın ona ilk bağırışı o an gerçekleşmişti.
Valerrny ksıa süreli bir şok yaşadı. Bu kıza neler olmuştu böyle? İpleri elinden düşürme korkusu sardı içini. Stratejik davranmalıydı.

“Ne anlatıyorsun o zaman?”

“İralde ikimizin baş düşmanı olabilir ancak bize ihtiyacı var!”

“Ona bağlılık yemini ettikten sonra ikimizi uykumuza öldürtecek salak!”

“Diyelim ki bunu yaptı, o zaman evi tek rahibe olarak mı yönetecek? Bu biçimde nasıl yükselecek?”
Valerrny bunu bir an düşündü. Kardeşi haklıydı. Evin artık 3 dişisi kalmıştı ve ikisi giderse…geriye kalırdı 1. Tek başına hiçbir şey yapamazdı. En azından kendi ailesini kurana kadar onlara ve tecrübelerine muhtaçtı. Ancak birden bir gerçekle yüz yüze geldi.

“Bu o kadar da basit değil! Sen henüz bir rahibe bile değilsin!”
Bu soru üzerine Elinnya afallamalıydı ama bunu yerine en ufak bir duygu kırıntısı bile oluşmadı yüzünde.

“Evet.”kısa ve dümdüz bir evetti bu.

“O zaman onun ihtiyacı olan tek şey benim, sen değil. İralde’nin de beni ne kadar sevdiğini herkes bilir.” Dedi çarpık bir gülümsemeyle. “Eee, bu durumu nasıl açıklayacaksın?”

“Eminim ki kardeşimiz bunu da göz önünde bulundurmuştur. Sana yardım eden yaratığa neden hiç güvenmiyorsun?”

Kısa bir sessizlik ve ardından Elinnya’nın tereddütsüz bir biçimde odaya girişi… Valerrny afallamıştı. Sakat kızın bunu nereden bildiğini bilmiyordu ancak soracak zamanı da yoktu. Aceleyle salona girdi. Tabii kafası karma karışık bir biçimde.

Büyük salonun, loş ışıkları altında gölgeler birer canavar gibiydi. Belli ki, az da olsa odayı aydınlatan ışık, odadaki drowların gerçeklerini yansıtıyordu. Işık sayesinde uzayan gölgeler duvarlara boylu boyunca uzanıyor, parmaklar ve kollar uzamış şekilleriyle duvarda korkunç görüntüler oluşturuyordu. Tıpkı avına uzanan eller ve pençeler gibi. Zaten birazdan İralde de ilk avlarını onlara açıklayacaktı.

Odaya son giren Valerrny olmuştu ve buna kimse şaşırmamıştı.

“Geç kaldın.” Dedi yeni matron hesap soran bir biçimde. Valerrny sadece sustu.
Salona ilk giren ve tahtın hemen altında bekleyen ilk kişi Arnkra olmuştu. Evin yeni düzeninden oldukça memnun bir biçimde kız kardeşlerini bekliyordu. Artık başsız bir koyun gibi oradan oraya savrulmak yerine gücü tadacaklarına inancı tamdı.
Ardından odaya sakat ayağını sürüye sürüye, ancak her nasıl olduysa kendinden emin adımlarla Elinnya girmişti. Ve en son da Valerrny.

“Artık herkes buradaysa yemin töreni başlasın.” Dedi Yüce Anne İralde.
Herkesi şaşırtan bir biçimde Elinnya öne çıktı. Boyunun 3 katı yukarısında bulunan tahta baktı. İralde sanki tanrılaşmıştı. Hiçbir duygu taşımadan kız kardeşinin önünde eğildi ve onun emri altında bulunacağına yemin ederek, bir yemin sembolü yaptı parmaklarıyla. Bu anın provasını yapmış gibiydi ama İralde sadece iki saatliğine yanlarında değilken nasıl bu kadar değişmiş ve güvenle hareket eder olmuştu?
Ardından Valerrny geldi. Ona kalsa Arnkra’yı tekmeleyerek öne atar, sırasını savardı ancak kural kuraldı. Aynı Elinnya’nın yaptığı hareketleri yaparak eğildi ve sözleri söyledi.

“Varlığım ve Lloth’un adıyla, evimiz ve ailemiz için senin emrin altında bulunacağıma yemin ederim… Yü…yüce… An-ne!” Son sözler boğazına takılmış ve boğulur gibi zorla ve boğuk bir şekilde çıkmıştı.
Valerrny’in her kelimesinden oldukça memnun olan ve yüzünde giderek yayılan hoşnut bir gülümsemeyle onu izledi İralde. Oturduğu yerde bacak bacak üstüne atmıştı ve yaşadığı andan oldukça büyük bir zevk alıyordu.
Son olarak, evin tek erkeği Arnkra yeminin etti ve böylece ev halkı tarafından yeni matron kabullenilmiş oldu, en azından bir süreliğine. İralde arkasından dönecek dolapların çok iyi farkındaydı ama yine de Elinnya’nın öne çıkıp ilk olarak yemin etmesi de onu oldukça mutlu etmişti. Yeni hâkimiyet alanından ve emellerine ulaşmaktan duyduğu hazzı, yeni zaferiyle süslemek istiyordu ve bu konuya ailesine de açtı.

“Artık her şey hallolduğuna göre, evimizin mutlak yükselişi için zaman harcamamalıyız. “
Bu kadar yeniyken her şey, bir anda böyle bir planla karşılarına çıkması onları şaşırttıysa da kimse hiçbir şey demedi. Sonra Valerrny işini ciddiye alan bir edayla kurbanlarını sordu.

“Peki kime saldıracağız?”

“Cevap sizi oldukça şaşırtacak ama” bu sözleri söylerken Elinnya ve Valerrny’e iğneleyen bir bakış atmıştı, “Benim aklımdaki ev Harrdelinler!” dedi zaferle.

“Harrdelinler mi! Bizi şikâyet eden hainler mi Yüce Anne!” Elinnya şaşırmış bir biçimde matrona baktı. Bu sırada “yüce anne” demeye ne de çabuk alıştığını düşünerek, Valerrny hain ilan ettiği kardeşini kısılmış gözlerle süzdü.

“Evet, o hainler! Evimizin adını iki paralık ettiler! Ancak, onarla direk saldırmayacağız. İlk saldırımızın onlara olması bütün şüpheleri üstümüze çeker. Bu da başımızı daha çok belaya sokar. Onlar bizim ana hedefimiz ancak, öncelikle 18.evi yıkmalıyız. Böylece başarımız takdir toplarken Harrdelinleri yıkıp intikamımızı almamız o kadar da göze batmayacaktır.”

Aslında Elinnya bir nebze olsun şaşırmamıştı. İralde’den bu planı bekliyordu. Onların güvenini kazanmak ve kendi zaferini yaymak için hızlı davranacağından adı gibi emindi. Ne de olsa bilgi sağlam yerden gelmişti, yine de kimseye bir şey belli etmeyerek rolünü güzel oynamıştı.

Kendisinden beklenmeyecek kadar sakin ve mantıklı bir biçimde lafa Valerrny girdi bu arada.
“Peki neden onlar? Bizi daha birkaç saat önce o aileyle iş birliği yapıp yüzüstü bırakan bir matron neden onları seçer ki?”. Bu sorunun ondan geleceğini beklemeyen İralde yüzünü ekşitti. Görünüşe göre ablasını fazla hafife almıştı. Oysa o, bu haberle bütün evin coşkuyla plana uyup ona güvenmesini beklemişti. Demek ki hızlı davranmıştı. Bir şeyler söyleyemedi bir an ve dudağını ısırdı. Sonra aklına gelen fikirlerle durumu toplardı.

“Artık evin Yüce Annesi ve matronu olarak bazı şeyleri kenara bırakıp, evin salt başarısı için birlikte çalışmalıyız. Doğru, eğer annemiz burada olsaydı Harrdelinler’e dokunmayı önermezdim bile ancak işler değişti. Biz bir aileyiz ve bu ailenin kızları olarak evimizin geleceği bizlere bağlı.”

Valerrny cevap olarak hiçbir şey söylemedi. Belki de onun cevap vermemesi şu an İralde’yi bu kadar rahatsız ediyordu. Ablası sadece anlaşılmaz gözlerle ona bir süre baktı, o kadar.

“Planım için başka fikirleriniz var mı evin rahibeleri?”

“Hangi rahibeler? Elinnya henüz Lloth tarafından kabul görmedi, göremeyecekte.” Valerrny bunu tükürürcesine söylemişti ancak yine şüpheli bir biçimde sinirlerine hâkim oluyordu.

“Doğru, ama ayağını bu biçimde gizlediğine göre onu bizimle paylabileceği bir sırrı vardır belki.” Dedi bakışlarını tatlı tatlı Elinnya’ya çevirerek. Ama Elinnya sade sustu.

“Tamam öyleyse, ısrarcı olmak benim huyum değildir.” Dedi omuz silkerek. Bu lafıyla bile Valerrny’e laf sokuyordu. “Ben onun gücüne inanıyorum.”

“Bu yaptığımızın sonucu olarak Lloth bizi cezalandırabilir.”

“Bu kızın yaşamasına izin vermemizle bile cezalandırabilirdi ama imkânsızlar yaşayan bir aileyiz biz.”

“Lloth beni kabul edecektir, en azından bir süreliğine.” Konuşan Elinnya olmuştu. Bu sözler üzerine salonda bulunan iç kişi de bakışlarını kuşkucu bir biçimde ona çevirdi.

“Bu nasıl olabilir?” dedi Arnkra. Onun bu sorusunu sıkı bir azarla susturabilirlerdi ancak kimse itiraz etmedi.

“Benim yüzümden evimizin erkekleri öldü. Bu artık önemli değil, bu eksikler kapanacak ve başka erkek feda edilmeyecek. Lloth böyle dedi.”
Şok üstüne şok yaşayan Keraunzaalar ağızları bir karış açık sakat kıza baktılar.

“Bundan nasıl olabiliyorsun!” İralde’nin bağırışı duvarları titretti. Tanrıçasına bir hakaret olarak kabul ettiği sözler karşısında kız kardeşini cezalandırmamak için çok az bir zaman vardı.

“Bu kadar sinirlenme Yüce Anne İralde. Lloth’un seni sevdiğini bugün gördük. Senin tarafında yer aldı değil mi? O zaman senin yükselişine de izin verecektir, ben sonumu biliyorum.” dedi itaatkâr bir biçimde başını eğerek. İralde buna tam olarak inanmasa da bir inandırıcılık payı bulduğunu inkar edemiyordu. Valerrny ve Arnkra onu kuşkuyla süzemeye devam ettiyse de sessiz kaldılar.

“Eksiklerimizi en kısa zamanda kapatıp saldırıya konsantre olmanızı istiyorum sizlerden. Artık ailemizin adını daha yukarılara çıkarma vakti bizim için geldi!” Bu sözleri duymak hepsini mutlu etmişti. Yüzlerde hoşnut gülümsemeler oluştu. Ve salondan ayrıldılar…

“Arnkra, sen kal.” dedi yüce anne.
Herkes gittikten sonra Arnkra konuştu, “Ne istemiştin Yüce Anne?”

“Biliyorsun ki evimizin bir savaşçısı yok. Elinnya yüzünden bütün erkeklerimizi kurban ettik. Senden, ailemize iyi bir savaşçı ve bana iyi bir eş olabilecek güçlü bir erkek bulmanı istiyorum.”
Arnkra bu emre memnuniyetle uydu. Yüzünde giderek yayınlan bir sırıtmayla,” Bu emri yerine getirmekten büyük mutluluk duyacağım.” dedi.

***

Bu sırada, koridorda:

“Elinnya! Sen nasıl olup da bu kadar şey biliyorsun!”

“Abla, artık gerçeği kabul etmeliyiz. O iblis bana da geldi ve her şeyi anlattı. Seni ne kadar sevdiğimi biliyorsun. Bugün o ettiğim yeminin hiçbir önemi yok! Benim sadakatim tamamen sana. Ama şu da bir gerçek ki, Lloth İralde’den şu anlık çok memnun. Yaşamama izin verecek ve İralde bir gün kendi kızlarını doğurduğunda işimi bitirecek… Ama o zamana kadar sen matron olamazsan tabii. Böyle bir şey asla olmayacak. Çünkü sen, benim yardımımla en tepeye çıkacaksın!”
Valerrny değişmiş kız kardeşini baştan aşağıya süzdü. Bu gün bütün gün bunu yapmıştı zaten.

“Sana güvenmiyorum Elinnya. Sen de değişik bir şeyler var. Örümcek Kraliçe’nin hiç merhameti yoktur, gözdeleri için bile. Bu söylediklerin akla yatkın değil.

“O zaman izle ve güvenine yeniden layık olayım abla. Eğer Örümcek Kraliçe beni yok edecekse, en azından senin güvenliğini sağlayabilirim.” İşte bu sözlere inandı Valerrny, Yine de Lloth’un Elinnya’ya zarar vermeyeceğine hiç inanmıyordu.

Ondan izin isteyip ayrılan Elinnya’yı izledi bakışlarıyla. Koridorda, önünde yürüyen drow dişisi kesinlikle bir Lloth rahibesi değildi. Valerrny bilmiyordu ama kardeşi o an çoktan bir Eilistraee rahibesi olmuştu.

İralde’nin evi gelişi sırasında geçen o iki saatte, Elinnya tam 1 hafta geçirmişti.

İralde eve gelirken ve Valerrny Elinnya tarafından bin bir türlü dil dökülerek odasına götürülmüşken:

“Elinnya! Bana gel!”
Yatağında uzanmış ve uykuya dalmış Elinnya, karşısında gördüğü kadınla şoka uğramış ve ne yağacağını bilemenden olduğu yerde kalmıştı. Karşısında duran, tıpkı kendisi gibi bir drow dişisi olan kadının üzerine hiçbir şey yoktu. Bileklerine kadar uzun, beyaz saçları savrularak mahrem yerlerini örtüyordu. Saçları durmadan dans ediyor, kadının elinde bulunan tek silah olan, uzun kılıçta bu dansa eşlik ediyordu.
Elinnya’nın içinde büyüyen korku aynı zamanda dayanılmaz bir tapınma gücüyle çakışıyordu. En sonunda buna karşı duramayıp kendini dizlerinin üstünde buldu. “Tanrıçam!”
Neden böyle demişti?
 
Bu tanrısal varlık nasıl olup da onun tanrıçası oluyordu?
“Bir tanem, beni unutmamışsın demek”. Kadının yüzünden tatlı bir gülümseme oluştu.

“Seni en son daha yeni doğmuş bir bebekken ziyaret etmiştim. Ama hiç şüphen olmasın, seni her zaman uzaktan gözledim ve korudum. Hatta bu koruyuculuğu ablan Valerrny’e verdim, o bunu bilmese de.” Dedi gözlerini devirerek.

“Tabii o seni kendi çıkarları için kullanmak istiyor ama artık gerçeklerle yüzleşmelisin.”
Bu sözlerle kafası zaten karışmış olan Elinnya’nın kalbine iğneler battı. Ablası onu hiç sevmemiş, sadece kendi amaçları için kullanmak istemişti. Ağladı, hıçkıra hıçkıra ağladı. Kendini o an ne kadar güvende ve rahat hissetse de kırılan duygularına hakim olamıyordu.

“Ağlama drow kızı.” dedi derinlerden bir erkeğin sesini andıran başka bir ses.
Kız kafasını kaldırdığında, görüntüsü oldukça korkunç ve karanlıkta alev alev yanan kırmızı gözleriyle bir iblis buldu karşısında. Kısa bir çığlık attı ancak hiçbir şey olmadı. İblis, Tanrıça’nın ayakları dibinde durmaya devam etti.

“Korkma Elinnya, o senin gerçek koruyucun. Ablasını bunu yapmaya ikna eden kişi. Görünüşünün altında gerçekten iyi bir kalbi vardı. Sadece drowlarla biraz problemleri var.”dedi aynı tatlı kıkırdamayla.

“Tanrıçam! Beni yaratan güç sizsiniz! Nasıl bilmiyorum ama bu gerçeği şu an varlığımın her damlasında hissediyorum. Benden ne istiyorsunuz! Neden benim gibi bir sakatı seçtiniz!”dedi hıçkırıkları boğazından düğümlenerek.

“Evet, seni ben yarattım! Ama güçlü, başın dik dursun diye! Sen sakat bir drow kızı olabilirsin Elinnya Keraunzaa, ama şunu da bil ki o evin matronluğu senin kaderinde var. Bırak kardeşlerin seni kullanmaya çalışsın.”dedi ve İralde’nin geri döndüğünde evin matronu olacağını ve aklında planların hepsini anlattı.

“Sakatsın, çünkü o sol ayağın sana bir hatırlatma. İçindeki kötülüğü yen ve benim rahibem, aynı zamanda seçilmişim olarak yüksel! Annem Lloth’ karşı olan savaşımda yanımda yer al bir tanem!”

“Ama nasıl?”

“Seni böylece onların önüne atacak değilim. Şimdi gel. Eğitimin başlıyor. Çok acılar ve zorluklar çekeceksin. Ama her şey bittiğinde Eilistraee rahibesi olarak yerini alacak ve gücünle evini yukarılara taşıyacaksın.

İşte bu sözlerle başka bir boyutta bir hafta geçirdi Elinnya ve geri geldiğinde sadece iki saat geçmişti. Ablalarının her şeylerine hazırdı ve yüreğine batan iğneleri de bu bir hafta içinde sindirmişti. Güçlüydü, belki sakattı ama yine de seçilen o olmuştu. Saklayamadığı bir gururu vardı içinde. İşte bu şekilde ailenin en tepesindeki yerini almak için hazırlanmıştı. Ve sırası gelince Lloth’a karşı duracaktı.

Bugün söylediği çoğu şey yalandı. Çok güzel planlar yamıştı. Valerrny bu gün bütün aileyi şaşırtan kişi olsa da onun da güvenini kazanacağını biliyordu. Ne de olsa o sadakatiyla aciz, sakatlığıyla bir pislikti. Kendi kendine güldü ve odasına girdi.

***
“Keraunzaalar’ın yeni matronu bir eş arıyormuş.” Dedi evi gözetlemekle görevli olan drow dişisi savaşçılarının lideri. Şimdi raporlarını iletiyordu.

“Hımm bu oldukça ilgi çekici. Onları dışarıdan izleyerek elde edeceğimiz bilgiyi, evin içine bir casus yollayarak daha rahat elde edebiliriz.”dedi biri.

“O zaman, yeni matrone eşi biz bulalım.”dedi öteki.

“İçeriden bir casus, kesinlikle en mantıklı olanı.” dedi bir başkası.
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//5.Bölüm
Gönderen: Arlinon - 22 Ağustos 2009, 19:36:39
Heyecanlı gidiyor, merak ettim kim izleyenler. Devam! :D
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//5.Bölüm
Gönderen: Fırtınakıran - 22 Ağustos 2009, 19:40:35
Zaten devam etmezsem saldırıya uğrayacağım :D. Haklılar ama çooook uzun bir ara oldu bu defaki :(

Teşekkür ederim yorumun için ^^
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//5.Bölüm
Gönderen: mit - 31 Ağustos 2009, 11:51:07
Yok canım saldırmayız. Yılan başlı kamçılarımızı kullanırız sadece :)
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//5.Bölüm
Gönderen: magicalbronze - 02 Eylül 2009, 08:44:53
Yine oldukça merak uyandırıcı ve ilginç bir bölüm ile gelmişsin karşımıza! :D Her bölüm bir öncekinden daha heyecanlı ve sürükleyici oluyor, tebrik ederim.

Irdale'nin matronluğu alması, Valerrny'nin kıskançlık dolu halleri ve tabii en bombası olan Elinnya'nın yeni hali ile hikayemize yeni bir soluk getiren Lloth'un kızı Eilistraee ile bomba bir bölümdü!

Hikayeyi bu bölümle birlikte çok çabuk bitirmeyeceğini de anlamış olduk aslına bakarsan bir bakıma. Yeni eşin tanıdık bir isim olmasını bekliyordum fakat sanırım bölümün sonunda bulunan diyalogdan bu tahminimin gerçekleşmesi oldukça güç gözüküyor. Fakat büyük ihtimal gelecek yeni eşin Elinnya'nın çıkarlarına uyabileceği kanaatindeyim.

Son olarak Elinnya tam bir dişi drow olmuş, sakat makat ama içindeki çakallık duygusu Lloth olmasa bile kızı tarafından dışarı çıkarıldı! :P

Ellerine sağlık bize bahşettiğin bu keyifli bölüm için..
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//5.Bölüm
Gönderen: Fırtınakıran - 02 Eylül 2009, 17:14:24
Elinnya yeterince pasif kaldı diye düşündüm. Seçilmişse seçilmişliğini bilip öne çıkma vakti gelmiştir :D.

Hikaye giderek uzuyor, evet tahminimden biraz daha uzun sürecek gibi. Ama tadında bırakıp sıkmamayı planlıyorum. Sonuçta uzadıkça tehlike de artıyor. Okuyucular bir yerden sonra elbet sıkılacaklardır.

İralde'ye matronluk yakıştı. Evi yükseklere taşıyacağına inanıyorum. Hele ki şu anki stratejisi çok iyi. Tabii Elinnya mı daha başarılı olacak İralde mi göreceğiz. Bu sırada kendi içine kapanan Valerrny'e de dikkat derim.

Güzel yorumun için çok teşekkür ederim. Beni mutlu ettin :).


Not: bu bölümü bekleyenlerden yorum gelmedi hala :P
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//5.Bölüm
Gönderen: Nefertari - 05 Eylül 2009, 15:53:58
Not: bu bölümü bekleyenlerden yorum gelmedi hala :P

Kaçamak girdim bu hikayeyi okumak için :D Şimdi sonu yine merakla bitmiş. Ben çatlarım artık :D Güzeldi ya :D Stratejiyi de beğendim.

Magicalbronze'ye;

Elinnya'nın çakallık duygusu drow kadınından gelmesin :P

Eline, aklına sağlık. Güzel bir bölümdü.



Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//5.Bölüm
Gönderen: Fırtınakıran - 17 Aralık 2009, 19:50:58
Çok şükür yeni bölüme başladım. Evet evet haklısınız bölümler arasına malesef çok uzun aralar giriyor :üü.

En azından bu defa yeni bölümün 4 sayfasının bittiğini haber vereyim de belki aradan sıyrılırım  :klp. Üzerine ekleme yapmaya devam ediyorum :)
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//5.Bölüm
Gönderen: Elerki - 18 Aralık 2009, 00:09:10
Fırtınakıran,

Öncelikle tebrik ederim. Çok sürükleyici olmuş. Bana 'Örümcek Kraliçe'nin Savaşı' serisindeki havayı verdi. Konunun asla alakası yok, oldukça orijinal düşünmüşsünüz. Yalnızca, Menzoberranzan'daki o kaotik ve yararcı düzenin havası... :)

Bununla birlikte, yarattığınız isimler gerçekten çok uygun olmuş kanımca. Tanıdık Ev'lerin ve karakterlerin de işin içine girmesi de apayrı bir tat katmış. Çok başarılı bence.

Yazdıklarımın yanısıra, birkaç önerim olacak izninizle.

"Zihninin derinliklerinde, en karanlık rüyalarında onu ziyarete gelen iblisle anlaşmasında artık son maç için ringdeydi."

Fantastik bir diyarda boks maçı üzerinden benzetme yapmak bana çok uygun gelmedi. Bunun dışında, 'ring'in başka bir kullanımı varsa ayrı bir konu. Ben -kişisel görüşüm- bu tarz benzetmelerden ve kullanılan coğrafyanın, dönemin içinde yer almayacağını tahmin edebileceğimiz kelimelerin ve benzetmelerin kullanımından kaçınılması taraftarıyım. Bunu daha önce kendim de yapmıştım ve sonradan pek hoş durmadığı kanaatini getirdim. 'Lanse etmek' fiilini kullanmıştım örneğin bir keresinde. :D


Bunun dışında, yine kişisel görüşüm olarak, konuşma diline özgü kelimeler yerine -diyaloglarda elbette kullanılabilir karakterin kişiliğine göre- daha resmi, usule uygun kelimeler seçilmesi sanki daha uygun olacak gibi geliyor hep.   

"gözlerini devirdi drowu takmayan bir edayla."

Örneğin, burada 'takmayan' yerine 'umursamayan' kelimesi daha uygun olacak gibi geldi bana.

 

Yeni bölümlerinizi merakla bekleyeceğim. :)

 
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//5.Bölüm
Gönderen: Elerki - 18 Aralık 2009, 00:22:20
Güzelmiş,
Alıntı
"Lloth'a bu derece itaatsizlik ederek her dişiye hakaret etmişti olan ablaya, yani Valerrny'e pörtlemiş kırmızı gözlerle yoğunlaştılar."
Burada koptum favori cümlem. ;D

Bunlar zaten güçsüz bir ev fazla kaşınıyorlar gibi geldi bana, bu işin gidişi iyi değil acaba ne olacak. :P

Arlinon'a katılmamak elde değil. :D Gerçekten fazla kaşınıyorlar!
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//5.Bölüm
Gönderen: Nihbrin - 18 Aralık 2009, 00:33:18
Bence "Takmak" kullanıldığında o cümlede, bu hem karakterin "umursamak" yerine "takmak" olarak düşündüğünü bize anlatıyor hemde durumu izah ediyor. Karakterin düşüncelerini birinci tekilden bize anlatmak yerine 2. bir kamera düzenini seçmiş olması onu resmi konuşmaya itmemeli kanısındayım.
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//5.Bölüm
Gönderen: Elerki - 18 Aralık 2009, 01:03:43
Nihbrin,

Yine de bana öyle geliyor. :) Dediğim gibi, sadece bir öneri. 'Bu budur' diyebilecek konumda değilim tabi ki. Kaldı ki bu örnekler dışında verebileceğim bir şey de yok başka. Oldukça akıcı, hatta diyaloglardaki akıcılık sayesinde ne zaman okudum, ne zaman bitirdim bilemedim. :D

Fırtınakıran,

Tekrar tebrik ederim. :) 
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//5.Bölüm
Gönderen: Fırtınakıran - 18 Aralık 2009, 20:26:55
Elerki,

Öncelikle okuduğum sonra da yorumladığın için teşekkür ederim. Eleştirilerin için de ayrı bir teşekkür yolluyorum sana :). Dikkate alacağım emin ol.
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//5.Bölüm
Gönderen: Elerki - 18 Aralık 2009, 20:30:23
Fırtınakıran,

Tekrar tebrikler. Son bölümü tekrar okudum. :) Gördüğüm kadarıyla arkadaşlar da hemfikir. Yeni bölüm istiyoruz. :)
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//5.Bölüm
Gönderen: deanna - 30 Aralık 2009, 22:39:29
Ne zamandır kendime "oku şunları" dediysemde gözümde acayip büyümüştü bölümler ama sonunda okumayı başardım! Korkutuğum gibi sıkılmadım ( 5 bölüm ve hepside uzun uzun olunca korkuyor insan :D ) aksine bir çırpıda okudum hepsini. Tebrik ediyorum çok güzel bir kurgu olmuş ve akıcı gidiyor. Bence bunu okuyan okuyucular sıkılmaz sen devam et ;)

Tekrar tebrikler yeni bölümü heyecanla bekliyorum :D
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//5.Bölüm
Gönderen: Elerki - 31 Aralık 2009, 23:25:56
Fırtınakıran,

Benim 'uzun soluklu' diye adlandırabileceğim hikayelerimden biri için bu kadar 'devam' isteği gelse ben çoktan yazmıştım. Ooohoo. :) Devamını istiyoruz!
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//5.Bölüm
Gönderen: Fırtınakıran - 01 Ocak 2010, 01:15:34
Fırtınakıran,

Benim 'uzun soluklu' diye adlandırabileceğim hikayelerimden biri için bu kadar 'devam' isteği gelse ben çoktan yazmıştım. Ooohoo. :) Devamını istiyoruz!

Finaller kapıma dayanınca yarım kaldı :(.

Şu anlık 4 word dosyasında 4 sayfa olan bir kısmını yazdım. Eğer istek varsa o halini yayınlarım hemen. 6.bölümü 2'ye bölmüş olurum. Bana uyar :)
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//5.Bölüm
Gönderen: Nihbrin - 01 Ocak 2010, 01:25:14
Deli ve Ejderha'ya devam etsen yılın ilk "en iyi hikayesi" ne imza atmış olursun. Ama buda güzel <nihbrin fırtına'nın kulağına karanlık kelimeler fısıldar, bir gün yaptığı lanetin sonucu ortaya çıkacaktır>

Mo shall rise again!
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//5.Bölüm
Gönderen: Elerki - 01 Ocak 2010, 01:27:14
Fırtınakıran,

Siz nasıl istiyorsanız. :) Benimkisi sadece bir 'dütükleme'ydi. Aynı durum sanırsam hepimiz için geçerli. Bu dönem buraları sessizleşecek gibi. :/
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//5.Bölüm
Gönderen: Fırtınakıran - 01 Ocak 2010, 01:29:00
Deli ve Ejderha'ya devam etsen yılın ilk "en iyi hikayesi" ne imza atmış olursun. Ama buda güzel <nihbrin fırtına'nın kulağına karanlık kelimeler fısıldar, bir gün yaptığı lanetin sonucu ortaya çıkacaktır>

Mo shall rise again!

Mo bir gün yükselecek. Kafamda bunla ilgili planlar var. Mesela Mo'nun kaybettiği benliği olan Morllan'la bir yüzleşme fikri var kafamda. Bu yüzleşmenin elbet bir nedeni ve sonucu var.

Deli ve Ejderha benim saklı hazinem oldu. Mo bir gün sağlam bir hikayeyle dönmeli. Ama işte önemli olan Deli ve Ejderha'nın adına leke sürmemeli.
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//5.Bölüm
Gönderen: Fırtınakıran - 01 Ocak 2010, 01:30:23
Fırtınakıran,

Siz nasıl istiyorsanız. :) Benimkisi sadece bir 'dütükleme'ydi. Aynı durum sanırsam hepimiz için geçerli. Bu dönem buraları sessizleşecek gibi. :/

Bu gidişle ben yazdığım kadarını yayınlayacağım :D. Bir bölümde diğerlerine göre daha kısa olsun canım :)
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//6.Bölüm(yeni)
Gönderen: Fırtınakıran - 01 Ocak 2010, 19:23:12
(http://fc09.deviantart.net/fs13/f/2007/010/e/0/drow_by_CG_Warrior.jpg)

Evin yeni ve tarihindeki en güçlü matronu İralde Keraunzaa, karanlık tahtında kurulmuş yeni damadın gelişini bekliyordu düşünceler içinde. Bir yandan da Valerrny ile zorunlu bir düşünce birliğindeydi.

“Bu kadar saçmalayacağını tahmin etmezdim Yüce Anne!” diye sitem etti Valerrny. Yüce anne, derken sesinde hem kıskançlık hem de alay vardı. O makama yakışmıyorsun, imasını her lafına iliştirmekten çekinmiyordu.

“Lloth aşkına! Bana birazcık olsun güvensen emin ol daha mutlu bir kardeşlik yaşayacağız.”dedi yeni matron, yüksek tahtın merdivenlerinin dibinde duran ablasına göz kırparak. Sesinden ve hareketlerinden bariz bir yapmacıklık akıyordu.

“Gelen erkek bir Harrdelin! Bizi ele veren evin bir oğlu! Her şey bu kadar açıkken nasıl oluyor da sen bu kadar rahat oluyorsun! Onu evimizi kabul etmemeliydin İralde! Bu yaptığın en büyük aptallıktı.”

İralde, Valerrny’in sözlerine kulak asmadı, hatta onu aşağılama çabasına bile. Düzgün, siyah derili bacaklarının üst üste atmış, tek elini de yumruk yaparak çenesini altına koymuş dalgın dalgın ilerilere bakıyordu.

“Onu araştırdım. Ern’dal Harrdelin, kurallara oldukça bağlı bir erkek. Evin gözde erkeklerinden. Ailesine karşı en ufak bir hatası bile olmamış. Birkaç kez yüzeye gönderilme yeterliğine erişmiş ama bu işleri bilirsin işte, sonra başkasını seçmişler. “ İralde’nin ima ettiği elbette ayağının kaydırılmasıydı. Ama yüzeye çıkacak zekâya sahip olmasa da o yeterliliği göstermesi bile onun için yeterliydi. Hele o bağlılığı… İralde geçen gece Örümcek Kraliçe’nin de yardımıyla yeni kocasıyla ilgili oldukça büyük bir bilgiye sahip olmuştu. Ve şundan emindi, şartlar her ne olursa olsun yeni ailesi Keraunzaalar olacağı için onların yanında yer alacaktı. Şartlar ne olursa olsun…

“Ne?”

İralde farkında olmadan son cümleyi sesli söylemişti.

“Hımm? Yok bir şey, düşünceler dalmışım. Neyse gelelim sevgili gözdemize! Ah çok özür dilerim, senin sakat oyuncağına mı demeliydim?” yüzünde alaylı bir gülümseme oluştu.

“Kızın sakat olduğunu görecek mi dersin?”

“Onu görmek için geliyor değil mi ablacım?”

“Ve içimizden birileri onu yatağına alacak.” dedi en büyük kız kardeş sanki bir lanet okuyormuşçasına.

“Ona ihtiyacımız var.”

“Elinnya’ya mı? Bunu anlamana sevindim taze matron.”

“Hayır, hayır ona değil, Ern’dal Harrdelin’e. Elinnya’ya gelince, koskoca konseyi nasıl aldattıysa bunu çok kolay atlatacaktır.”

“Bir B planımız olmalı derim. Kızın güçleri son zamanlarda çok dengesiz.”

“Dengesiz ve büyük…” dedi aniden İralde şüpheye düşerek. “Onu boş zamanlarında çalıştırıyor olma ihtimalin nedir Valerrny?”

“Evin iyiliği için bazı şeyler yapılmalı.”diye kestirip attı Valerrny ve İralde de daha fazla sorgulamadı. Hâlbuki Valerrny bariz bir biçimde yalan söylemişti. Kızın bu kadar güçlenmesinin nedenini o da bilmiyordu ve her şeyi üstüne alarak kardeşini kurtarmak en mantıklısıydı. Ne de olsa, Elinnya bir gün o anlamsız sadakati ve Valerrny’e olan düşkünlüğüyle onun yükselişinin bir numaralı etmeni olacak hatta ve hatta, onu en tepeye kendi elleriyle çıkartacaktı. Bu düşüncelerle durumun ciddiyetini daha iyi kavradı. İralde durumu elbette önemsemeyecek ya da daha da kötüsü sadece öyle görünecekti. Yine de bu Ern’dal isimli evin yeni erkeğinin kızı burada görmesi de İralde’yi konseydeki kadar rahat kurtulma şansı yaratmazdı. Hayır, bu defa evin matronu olarak tüm sorumluluk onun omuzlarına binerdi.

Derin sessizlik sanki saatlerdir sürüyor gibiydi. Odanın loş ortamı, iki kız kardeşin etrafında dönen karanlık auralar ve onları dışarıdan izleyen 7 çift göz… kızıl ve kararlı gözler…

“Planımı açıklamanın vakti geldi.” Sessizliği İralde bozmuştu.

“Seni dinliyorum.”dedi Valerrny büyük bir ciddiyetle. Kollarını göğsünün üzerinde kavuşturdu ve bekledi.

“Benimle misin Valerrny?” dedi aniden Yüce Anne. Yüzünde aşılmaz bir kararlılık ve durumun önemini yansıtan kızıl hareler vardı sanki.

“Seninleyim.”dedi ablası bir an bile tereddüt etmeden. Belki birbirlerinin düşmanıydılar ama söz konusu evin geleceği ve yükselişi olunca ihanet kabul edilemezdi.

“Harrdelinlerin sadık oğlu avuçlarımıza düştüğünde artık tamamen bizim olacak. Yeni evine ve ailesine itaatte kusur tanımayacağını garanti ederim. Ama o burnu büyük Harrdelin ve peşimizdeki cadıların asla tahmin edemeyeceği bir şeyi yapacağız.”

“Nedir o?” Valerrny oldukça heyecanlanmıştı. Kavuşturduğu kollarını daha da sıkmıştı. Ardından ne geleceğini tahmin edebiliyordu ve bu onu korkuttuğu kadar umutlandırıyordu da.

“18.ev yıkılmalı!”

Ve bu sözler, amacına ulaşmak için önüne gelen her şeyi delip geçen ateş uçlu bir ok gibi tüm karanlığı deldi geçti.
***
Ern’dal Harrdelin görevini iyice anlamıştı. Her ne kadar 23.eve gidip oranın bir parçası olmak gururunu kırsa da, Harrdelin matronunun da vaat ettiği gibi bu işten karlı çıkan onlar olacaktı. Belki her şey çok ortadaydı ve bu durum Keraunzaalar’ın karşı planlar geliştirmelerine olanak veriyordu ancak konseyin kararına da hayır diyemezlerdi. Piyon olduklarını evin her üyesi biliyor olsa da, bu kedi fare oyununda kedi olarak avı yutacaklarından emindiler. Kızın foyasını meydana çıkartacak, onu rezil bir hayvanmış gibi zincirlerle Menzoberranzar sokaklarında dolaştıracak ve ardından Keraunzaalar’ı yıkan kuvvetler arasında yerlerini alacaklardı.

Ern’dal gibi örnek bir erkeği kaçırmak istemeyeceklerinden emindi Yüce Anne Fellice. Bu nedenle dün gece İralde’nin oğlu üzerinde araştırma yapmasına hiçbir engel koymamış, aksine bu gidişatı dikkatle takip etmişti. Oğluna da güveniyordu üstelik. Ern’dal’ın birinci önceliği her zaman ailesi olmuştu ve olacaktı da. Düşüncelerinden ani bir kapı çalınmasıyla sıyrıldı. İrkilmişti fakat bunu görecek kimse yoktu.

“İçeri gir.”

“Yüce Anne, beni emretmişsiniz.” dedi oyunun en büyük piyonu Ern’dal, tek dizi üzerine çökerek.

“Bugün büyük bir gün oğlum.”

“Evet Yüce Anne.”

“Bizi utandırmayacağını umuyorum.” Bakışlarını aşağısında duran erkek drowu delip geçti. Hiçbir şey söylemesine gerek yoktu, başarısızlığı karşısında evin yeni drider’ı olacağı çok açıktı.

Ern’dal da bunu hemen anlamış olacak ki rahatsızca kıpırdandı. Belli etmese de iliklerine kadar titremişti. Bir an sanki belinden aşağısı örümcek bedeniymiş de, o korkunç ve tüylü kara benden sekiz tane uzun bacak fırlamış gibi geldi ona. Kendini çok çaresiz ve aptal hissetti. Evin rahibelerinin kontrolünde beyinsiz bir yarı-adam…

“Ern’dal! Beni dinliyor musun!” Fellice’in sesi evin içinde korkunç bir ahenkle çınladı. Onun bağırış ve fısıltılarını yıllar içinde özümsemiş kara duvarlar bu sözleri de önce yansıtıp sonra dokusuna ekledi.

“Elbette! Sizin ve emirleriniz karşısında aciz kulunuzum.” Drow kendini çabuk toparlamış ve her zamanki sadakat gösterisiyle göz boyamayı da başarmış gibiydi. Fellice bir süre oğlunu süzdü, bu sürede drow erkeği başını hiç kaldırmadan, ensesinden akan soğuk terlerle omzuna inecek bir kırbaç bekledi. Ancak Fellice ikna olmuştu.

“Güzel. Sana güvendiğimizi unutma Ern’dal Harrdelin! Sen bu evin yükselişinin en büyük ve ilk adımısın. Kendini ve aileni yukarılara taşı oğlum. Şimdi git.” dedi ve tahtın arkasındaki gölgelere çekildi. Odadan hızlı adımlarla çıkan Ern’dal Harrdelin omuzlarındaki yükün ağırlıyla eziliyor gibiydi.

Harrdelinlerin oğlu, asla saçları açık gezmezdi. Sıkı bir disiplinle yetiştirilmişliğini hayatının her alanına yansıtırdı. Uzun beyaz saçları her sabah sıkı bir atkuyruğu olarak arkasında toplanır ve güne öyle başlardı. Melee-maghtere’de aldığı eğitimlerde, kendisinin bir uzvu konumuna geçen uzun bir zincir ucuna bağlı iki ucunda kanca bulunan bir silah seçmişti. Bazen bu her yere uzanan iki uçlu zincirden dolayı kollarını birer örümceğe ait gibi hissederdi ve bu onu oldukça korkuturdu. Yine de, kesik içindeki elleri ve zincirlerin saldırı sırasında sürtünüp vurduğu yaralı kolları bunu inkâr edercesine saldırırdı düşmanına.
Ayrıca ailesinin yer aldığı her türlü entrikada vazgeçilmez olmuştu. Bu onu, önce ölecekler listesinde üst sıralara çıkarsa da hala yaşıyordu, öyle değil mi?
Uzun boylu, çekik kırmızı gözlü, sivri bir çenesi ve bir savaşçı için fazla biçimli elleri vardı. Tabii bu avuç içlerini görmeyen gözler içindi. Oradaki savaş yaralarını görenler için, bir de omzunda asit dökülmüş büyük bir bölge vardı.

Olanları düşünüyordu erkek drow. Başarısız olursa kendi ailesi onu drider yaparak evin beyinsiz bir kuklası yapacaktı. Fakat onu düşündüren bir şey daha vardı, her şeyin meydana çıktığı bir anda pek ala Keraunzaa kadınları da onu Lloth’un izniyle parçalayabilirdi. Kafasını iki yana salladı. Odaklanamıyordu. Bir yerlerde bir hata vardı sanki. Yüce Anne Fellice yeni matronu çok hafife alıyordu anlaşılan. Ama Ern’dal boş durmamıştı. Her türlü yaltaklanma ve kaçak hizmetler(ailesinden habersiz başkalarının işlerine yardım etmesi) sonucunda bazı bilgiler edinmişti. Ne para ne de güç, o sadece İralde Keraunzaa’yı araştırmıştı. Annesi yanılıyordu, karşısındaki genç bir kadındı ama tecrübesiz değil. Fellice Harrdelin’in uğursuz ve buruşuk yüzünü getirdi gözünün önüne. O yaşlı örümcek yüzyıllardır evin üzerindeki tek güçtü. Sonra İralde’yi hayal etmeye çalıştı. Genç, güçlü ve kurnaz… Hiç görmediği yeni efendisinin yüzünü düşünmek ona her ne kadar saçma gelse de bunu yapmaktan kendini alamadı. Bu eve yeterince sadakat göstermişti. Artık daha yüksek potansiyeli olanlara yönlenme vaktiydi.

İralde, kara camdan yapılma örümcek bacakları üzerine oturtulmuş, is kaplı küreden geriye çekildi. Yüzünde zafer kazanmış bir gülümseme vardı ki odanın loş meşale ışıkları altında, uzayan gölgelerin yol açtığı bir korkunçluğa sahipti. Rahatça arkasına yaslandı. Biraz yorulmuştu, ama çok değil. Fellice Harrdelin nihai sandığı zaferinin hülyalarına dalmışken, o gidip biricik oğlunun düşüncelerinde gezinmiş ve dahası kendini ona merak ettirmişti. Günlerdir ektiği tohumlar bugün meyvesini vermiş ve İralde sadece ona varlığını hatırlatarak, başka hiçbir şey yapmadan Ern’dal’ı kendi düşünceleriyle baş başa bırakmıştı. Varsın Fellice Harrdelin geçen geceki olay için kontrolün onda olduğunu sansın. Sanki İralde Ern’dal’ı araştırmış da o da buna göz yummuş gibi… O yaşlı bunak, kartlaşmış ve buruşuk poposu tahtına yapışmış cadaloz tam da İralde’nin istediği konumdaydı. İralde ipleri onun eline vermiş ve gizliden gizleye ördüğü ağlarla ana oğlu tam merkeze çekmişti. Vakti geldiğinde Valerrny’in rahibe güçleri ona yardım edecekti. Ancak tek sorun Elinnya’ydı. Eğer bu işte yer alacaksa bunu evin yeni matronu için yapmayacağı açıktı. Ve yeni gelen damat kızın sakatlığını görürse her şey daha başlamadan biterdi.

Yavaş yavaş yataklarına ve sıcak yataklarındaki ölüme çekilen drowlardan hiçbiri, Lloth’un yeni bir gözdesinin oluştuğunu ve aynı evden başka birinin de onu durdurmak için geliştiğini bilmedi. Ya da en azından şimdilik…

Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//6.Bölüm
Gönderen: Elerki - 01 Ocak 2010, 23:20:08
Fırtınakıran,

Tam da düşük sıralardaki bir Ev'in matronundan nasıl 'o kadar' çok korkulmayacaksa kendi kardeşlerince, burada, Iralde de benzer bir durumla karşı karşıya. Drowları çok güzel anlatyorsunuz. Gerçekten güzel gidiyor. Çok güzel gidiyor. =)

Bir öneri:

'Bir B planımız olmalı derim,' yerine 'İkinci bir planımız olmalı derim,' gibi bir kullanım daha uygun olacak gibi. 'B Planı' gibi şeyler hep günümüzün ve bizim dünyamızın tabirleri gibi geliyor bana... 'Söyledi' demek yerine 'lanse etti' demek gibi...

Tebrik ederim, diğer kısmını da bekliyoruz bölümün. =)
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//6.Bölüm
Gönderen: Fırtınakıran - 01 Ocak 2010, 23:31:15
Erkekleri çok kenara attım artık işin içine onları da dahil etmeye çalışıyorum :D. Bunlar büyüyen bir ev olacaklarsa erkekleriyle büyümeliler :).

Drowları iyi anlatabiliyorsam ne mutlu bana. Sürekli aynı duygular içinde sürüklenmemelerine uğraşıyorum bu ara. Bakalım daha iyi oturtabilecek miyim bunu.Teşekkür ederim ^^.

B planı benim gözümü pek tırmalamadı açıkça ama dikkat ederim ;).

Okuduğun ve yorumun için teşekkür ederim. Yeni bölüme ilk yorum da senden gelmiş oldu böylece :D

Not: bölümün devamında artık matron olan İralde'nin Elinnya'yı sahiplendiğini görmek mümkün. Matronluk evde çok şey değiştirecek :P. Düşmanlıklar değişmese de...
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//6.Bölüm
Gönderen: Elerki - 01 Ocak 2010, 23:34:01
Fırtınakıran,

Buradan trailer'ımsı şeyler yazana kadar yaz da okuyalım aaa! =PpP
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//6.Bölüm
Gönderen: Fırtınakıran - 01 Ocak 2010, 23:41:43
Fırtınakıran,

Buradan trailer'ımsı şeyler yazana kadar yaz da okuyalım aaa! =PpP

Zuhahahaha!  Ama ama :(, finallere çalışıyorum bir yandan ühü :(. Abartmıyorum, bir yandan önümde bir dersimin notları açık ona bakıyorum ;D.

Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//6.Bölüm
Gönderen: Elerki - 01 Ocak 2010, 23:48:17
Fırtınakıran,

Peki, finallerden sonra bir buçuk bölüm bekliyoruz bu durumda. =P
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//6.Bölüm
Gönderen: mit - 02 Ocak 2010, 13:00:54
Yine güzel bir bölüm. Ellinya'yı bu bölümde göremedik ama Drowların çarpık ilişkileri, kurulan tuzaklar vb öyle güzel işlenmiş ve anlatılmış ki yokluğunu da hissetmedik.

Artık söylemekten yoruldum ama anlaşılan yine aynı kelimeleri söyleyeceğim; çok beğendim, tebrikler :)
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//6.Bölüm
Gönderen: Fırtınakıran - 03 Ocak 2010, 16:24:21
Yine güzel bir bölüm. Ellinya'yı bu bölümde göremedik ama Drowların çarpık ilişkileri, kurulan tuzaklar vb öyle güzel işlenmiş ve anlatılmış ki yokluğunu da hissetmedik.

Artık söylemekten yoruldum ama anlaşılan yine aynı kelimeleri söyleyeceğim; çok beğendim, tebrikler :)

Çok teşekkür ederim :D.

Biraz Elinnya'dan uzaklaşıp diğer karakterlerinde özeline girelim dedim. Elbet Elinnya'ya döneceğiz ama o ana kadar yenilikler yapayım dedim.

Okuduğunuz için ayrıca teşekkürler :)
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//6.Bölüm
Gönderen: Malkavian - 29 Mayıs 2010, 18:37:47
Sonunda bitirdim. Oh be ! demek istiyorum. 6 ay önce okumaya başlayıp yeni bitirdim. Teknik şartlar uygun değildi ne yapalım. Ellerine sağlık.

Anlatım tarzının öncelikle biraz kaotik olduğunu düşünüyorum ki bu durum bu hikaye dizisi için biçilmiş kaftan. İkincisi anlatım ve benzetmeler yerine diyaloglar ve kişilerin kendi düşünceleri ile olayı bağlamayı iyi beceriyorsun. Oturup bilmemkaç tane karakterin ağzından diyalog yazmak zor zanaattır her zaman. Tek eksik gibi eksik diyebileceğim ana karakterlerin %90 ının bayan olması.. Bu damat gelmeseydi feminizmin doruklarına ulaşacaktı hikayen :)

Gelen erkek bir Harrdelin!

Ve benden önce davranmışsın ama sözüm var en kısa zamanda gelecek...

DipNot: O kadar saçma drow erkeği resminden sonunda süper birşeyler çıkmış süper olmuş resim.
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//6.Bölüm
Gönderen: Fırtınakıran - 30 Temmuz 2010, 15:34:27
Sorumsuz yazarınızdan merhabalar,

Valla benim bu uzun zamadır yeni bölüm yazmamam yüzünden okuyucularım da uçu gitmiştir ;D. Ama gerek formspring'den gelen bir mesaj ve gerek Marius'un blogumda yaptığı yorumlarla aslında halen daha Keraunzaaların akıbetinin ne olacağı- ve tabii Elinnya'nın- merak edildiğini görme şansım oldu :).

Formspring'e verdiğim cevapta "hemen!" desem de araya giren 2 forum projesi yeni bölüme başlamamı geçikirdi. Bu kadar uzun süredir yeni bölüm yazmadığım için özür dilerim sizlerden :(.
Bu mesajı tatilden yazıyorum işin kötüsü(ayın 28inde tatile çıktık). Burada yazacağım bir bölümün siz okuyucularıma yeterli tadı vermeyeceğine inanıyorum. Ziraa etrafta çok ses var (7/24), bu da herzaman yazarken hikayenin içine giren beniyazma onstanrasyonunu çok engelliyor :(.
Sizi bu kadar beklettikten sonra öyle yazmış olmak için yazılmış bir bölüm sunmak istemediğimiçin sizden 1 hafta rica ediyorum.
Tekrar kusura bakmayın :).

Gelecek bölüm ipuçları:

Ern'dal Harrdelin'in Keraunzaalar gelmesinin altında yatan planları hatırlıyorsanız bundan İralde'nin de ne kadar haberdar olduğunu anısayacaksınız. Ern'dal'ın bir seçimi olacak bu bölümde.Ya ikili oynayacak ya da doğduğu ailesiyle katıldığı ailesinden birini seçecek. Dahası artık bir matron olarak gücünü kanıtlamak isteyen İralde'nin Harrdelinlere saldırması da kaçınılmaz. Bu durum aile içinde bir çatışmaya yol açmayacak aksine 3 kızkardeşin ilk defa güçlerini birleştirdiğini göreceğiz. Ama şöyle bir durum var ki Lloth'un gücünü çağıran Valerrny ve İralde'nin aksine Elinnya için işler oldukça karışacak. Bir yanda güçlerini kullanmak için çağırdığı kendi tanrıçası diğer yanda onun varlığını ilk defa büyük bir tehdit olarak algılayacak olan Llothla yüzleşmesi olacak.
Kısaca, karmaşık ağların ve çatışmanın ortasında verilecek kararlar ve yıkılacak evler var :)
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//6.Bölüm
Gönderen: Berre - 30 Temmuz 2010, 15:49:18
Sonunda!  :D Uzun zaman önce okudum yazınızı ama yorumumu yeni eklenen bölümden sonra yazarım dedim. Eee siz yeni bölüm koymayınca unuttum ben de. Neyse tekrardan eklenecek yeni bölümü bekliyorum :) İşler de karışacakmış zaten  >:D
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//6.Bölüm
Gönderen: mit - 30 Temmuz 2010, 17:11:58
Bu bir hafta geçmez :)
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//6.Bölüm
Gönderen: Malkavian - 30 Temmuz 2010, 17:32:01
Sonunda baskılara dayanamayıp başlamışsın güzel de olmuş. Geç bile kaldın bence :)
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar // 7.Bölüm ve 8.Bölüm || Yeni!!!
Gönderen: Fırtınakıran - 24 Ağustos 2010, 19:26:19
2 bölüm birden kuşağına hoşgeldiniz ;D. Daha da bitmedi ama baktım benim yazmam bitmiyor yazdığım kadarını yayınlayayım dedim ve görüldüğü gibi 2'ye böldüm :). Buyrun ^^

7.Bölüm

Spoiler: Göster
(http://images.community.wizards.com/community.wizards.com/user/fearthekirk/c97094362eece4c196ae3bc48098cedb.jpg?v=105300)
İralde yüksek merdivenli tahtından inmiş, kardeşleriyle birlikte planlarına yoğunlaşmıştı. Hiç nefes almadan her türlü olasılığı değerlendiriyordu. Elinnya yüzünde büyük bir ciddiyetle İralde’yi dinliyor, Arknar planları gözden geçirirken sıkıntılı bir biçimde başını sallıyor, Valerrny ise elini çenesine dayamış, gözleri İralde’de dalıp gitmişti.
Ern’dal Harrdelin durumu onu kesinlikle rahatlatmıyordu. Ona güvenmiyor ve onlar Harrdelin evine saldırırken mutlaka onları yüz üstü bırakacağını düşünüyordu. İralde nasıl olurdu da bu kadar kör olabilirdi? Valerrny elbette en büyük rakibinden nefret ederdi, ama söz konusu evin çıkarları olduğunda onun bir hata yapmasına izin veremezdi. Bu yüzden Ern’dal’ın onları satması durumunda İralde’nin yaşayacağı bozgunu ve yüzünün alacağı hali sadece zihninde yaşayarak keyifleniyordu. Ama bu olayın gerçekleşmesi en büyük kâbusu olurdu.
Bir de evin matronu Fellice Harrdelin vardı tabii. Düşük mevkideki birçok aile gibi o da onun adını iyi bilirdi. Aslında İralde ile ne kadar da benzer yanları vardı. Fellice’in onlarla bu kadar “yakından” ilgilenmesinin nedenini düşünürken birden İralde’nin kendinde buldu cevabı. Bundan başka bir neden olamazdı.

İralde, ablasının ona doğru bakarak dalmış gözlerinin farkında değildi. Her şeyin mükemmel olması için o kadar konsantre olmuştu ki kardeşlerinin onu dinleyip dinlememesine bile dikkat etmiyordu. Kendinde olan tek kişi ise şüphesiz Elinnya’ydı. İralde’nin ağzından çıkan her kelimeyi büyük bir dikkatle dinlemesinin yanı sıra Valerrny’in dalmış gözlerinin de farkındaydı. Silkinerek daldığı düşüncelerden sıyrılan Valerrny ansızın Elinnya’nın anlaşılmaz bakışlarıyla göz göze geldi. Bundan dolayı irkilmişti. Bunca zaman koruyup kolladığı ezik kardeşi yerine ona o garip, anlaşılmaz gözlerle bakan başka birini görmüştü sanki. Elinnya sorguluyordu, bakışlarında olan bu olmalıydı. Ne cüretle? Ama neyi sorguladığına bir anlam veremedi. Ancak ansızın İralde kafasını kaldırdı ve Elinnya’ya baktı.

“Söyle bakalım küçük hanım, koca bir konseyi kandırdığın gibi ailemizin yeni üyesini de kandırabilecek misin?” sözlerinde en ufak bir iğneleme olmamasına rağmen açıkça hesap soruyordu. Başarısızlığı sonucunda onları nasıl bir felakete sürükleyeceklerini kelimelerle ifade etmesine gerek yoktu. Kısılmış kızıl gözleri ve gerilmiş elleriyle her şeyi rahatlıkla anlatıyordu.

“Evet…elbette.” dedi Elinnya, tereddüt ederek. Tam derin bir nefes alıyordu ki İralde dışında Valerrny’in de ve hatta Arnkra’nın bile şüpheci bir tavırla ona baktığını fark etti. Üçü de ikna olmamıştı. Bunda şaşırılacak ne vardı ki? Elinnya bile söylerken emin değildi. Bir kere paçayı kurtarmıştı ama ikincisi olacak mıydı? Bu defa yalnızdı, bildiği tek şey buydu. İralde ikna olmuş gibi yapmakla yetindi, ama yüzünde Ern’dal’dan çok Elinnya tarafından yüzüstü bırakılacağına dair bir iz vardı. En azından Elinnya böyle algılamıştı. İralde bakışlarını çevirdiğinde Valerrny ile göz göze geldi. Şimdi sorgulanma sırası ondaydı. Valerrny’in ne anlattığı çok açıktı, en ufak hatada onu nasıl utandıracağını anlatıyordu yüz ifadesi. Ve o an Elinnya, aslında yeni tanrıçasından çok Valerrny’i utandırmaktan korktuğunu fark etti. Çünkü ne olursa olsun, onu bunca yıldır koruyan bir kişi vardı. Elinnya itaatkâr bir biçimde bakışlarını önüne çevirdi. Gergin havayı dağıtmak için Arnkra sözü aldı,

“Düşünüyordum da, sayıca az olmamızı illüzyon askerlerle telafi etsek? Hiç değilse bir gözdağı vermiş oluruz, ne dersiniz?” Söylediği şeyin oldukça akıllıca olduğunun farkındaydı ama tek kelime bile etmeden, yüzünde en ufak bir değişiklik bile olmadan evin matronu tarafından takdir edilmeyi bekledi. İstediğine kavuştu da.

“Arnkra, sen bu evin sahip olduğu iyi bir üyesisin.”dedi İralde iğneleyici bir biçimde. Arnkra memnun bir biçimde gülümserken, yan gözle Elinnya ve Valerrny’e bakıyordu. Valerrny çileden çıkmış bir biçimde, tıslayarak Arnkra’ya bazı kötü sözler fısıldadıysa da Arnkra istifini hiç bozmadı.

Keraunzaalar’da bunlar olurken, Fellice Harrdelin düşünceler içerisindeydi. İralde’yi düşünüyordu. Valerrny’in fark ettiği benzerliklerini kurcalıyordu. Düşük seviyeli ailelerin ilahıydı o. Evi bir hiçken alıp 18.sıraya kadar getirmişti. Harrdelinler umut vaat eden bir aileydi ve en son ataklarıyla, yani Elinnya Keraunzaa olayı ile, dikkatleri üzerlerine toparlamayı başarmışlardı. İralde için de bu böyle değil miydi? Keraunzaalaar değersiz birer böcekken aileye İralde adında yeni bir üye katılmıştı. Rahibelik okulundan çıktıktan sonra ailesinin yükselmesi için her şeyi yapmıştı. Ne ablası ne de annesi bir o etmiyordu ve o da potansiyelinin farkındaydı. Şimdi tıpkı bir zamanlar Fellice’in yaptığı gibi başa geçmiş ve matronluk ünvanına layık olmuştu. Ama sorunda buydu ya, İralde’nin toplam başarısı Fellice’in bir ömrüne bedeldi. Harrdelinler umut vaat ediyordu, bu kesindi, ama bu yolda bazı kendini bilmezler onu yakın zamanda tehdit edebilirdi. Mesela, o genç sürtük İralde gibi. Bugüne kadar kartlarını akıllıca oynamış olan Fellice bu defa da doğru hamleleri yaptığını biliyordu. Açıkçası Keraunzaalar’ın onlara saldırabileceğini düşünmüş olsa da sayıca üstün olan tarafın onlar olması bu durumu çok da ciddiye almamasına yol açıyordu. İralde ona benziyordu değil mi? O olsa işin içinden kurnazlıkla çıkardı, saldırmakla çok büyük bir risk almış olurdu.
                                                               ***
Düğün günü gelip çatmış ve artık Ern’dal Harrdelin’in bir Keraunzaa olarak yerini almasının vakti gelmişti. Keraunzaalar’ın büyük salonuna adımını attığında onu bekleyen dört yerine üç kişi buldu. Sakat kız yoktu. Ama hiçbir şey belli etmedi ve emin adımlarla ilerledi. Ern’dal her zamanki gibi uzun, beyaz saçlarını sıkı bir biçimde toplamıştı. Yürürken dimdik duruyor ve doğruca karşıya bakıyordu. Beyaz, fırfırlı bir gömleği vardı ve onun üzerinde, önü V şeklinde gelerek gömleğin fırfırlarını dışarıda bırakan siyah bir ceket vardı. Ceketin kolları, modeline uygun olarak dirseğe kadar kıvrılmıştı. Bu nedenle kolundaki yara izleri tüm çıplaklığıyla ortaya çıkmıştı. Ceketinin yakalarında bazı işlemeler vardı. Bu ona ayrı bir hava katmıştı. Pantolonu ise ceketine nazaran daha koyu renk bir siyahtı. Sanki karanlığın kalbine bakar gibi oluyordu insan o renge baktığında. Yürüyüşünde en ufak bir tereddüt yoktu. Çekik, kırmızı gözleri kararlılıkla ilerleyen bir avcının gözleriydi. Ama avı henüz görüş açısına girmemiş bir avcı… Birkaç kez kırıldığı belli olmasına rağmen hala biçimli sayılabilecek burnu ve kenetlenmiş ince dudakları ile damat adayı Keraunzaaların tam karşısında duruyordu.
 Ern’dal aile üyelerine şöyle bir göz gezdirdi ve selam verdi. Ortada duran İralde’ydi hiç şüphesiz. Onu merak ettiği günlerden sonra şimdi tam karşısında duruyordu. Kaslı kolları olmasına rağmen omuzları pek geniş değildi. Drow standartlarına göre ince yapılıydı. Üzerinde simsiyah bir elbise vardı ve iki yanında, kalçasına kadar çıkan yırtmaçlar yer alıyordu. Derin bir göğüs dekoltesinin yanı sıra, dekoltenin bittiği yerde bir Lloth arması yer alıyordu. Bunun dışında hiçbir süse sahip olmayan elbise İralde’nin vücuduna tam oturuyordu. Omuzlarına dökülen saçları Ern’dal’ınkilerden daha kısaydı. Çıkık elmacık kemikli yanakları ve siyah derisi gergindi. Gözlerinde beklenti içinde olan birinin bakışları vardı. Ama bu beklentinin sadece kendisiyle ilgili olmadığını o an bilmiyordu erkek drow. İralde’nin gözlerinde aynı zamanda bir de kan beklentisi vardı. Güzel bir kadındı ve Ern’dal’ın hayal ettiklerinden de oldukça uzaktı. Tabii bu, beklentisinin daha üzerinde biriyle karşılaştığına işaretti. Gözü Valerrny’e kaydı bu sırada. İralde’nin sağında duruyor ve kollarını kavuşturmuş bir biçimde onu izliyordu. Kısık gözlerine ve her an bir şey söyleyecekmiş gibi duran ince dudaklarına bakılırsa Ern’dal’a zerre kadar güvenmiyordu. İralde’ye göre biraz daha uzundu ve kardeşine oranla daha kalıplıydı. Tıpkı Ern’dal gibi sıkıca toplanmış saçları vardı, ancak o topuz yapmayı tercih etmişti. Topuz biçiminde toplana saçı nedeniyle yüzü daha bir ortaya çıkmış ve bu da onu iyice sinirli göstermişti.
Son aile üyesi de Arnkra’ydı, Ern’dal dışında ailenin tek erkeği. İki kız kardeşinden daha uzun ve ince bir vücudu vardı. Keraunzaa ailesinin üyeleri anlaşılan fazla uzun boylu değildi. Kısa kesilmiş beyaz saçları sol tarafından yana doğru ayrılmıştı. Düzgünce taranmış saçları ve çekik gözleri bir uyum içerisindeydi. İralde gibi çıkık elmacık kemikleri vardı. Yüzünde hoşnut bir gülümseme ile bakıyordu Ern’dal’a. Ama onun yüzünde de bir beklenti vardı. Ern’dal buna bir anlam veremedi.

“Hepinizi selamlıyorum Keraunzaa ailesi ve Yüce Anne İralde” dedi ciddi bir tonda.

“Biz de seni selamlıyoruz Ern’dal Harrdelin.”dedi evin matronu ve devam etti
“Bugün bir Harrdelin olarak son günün ve bir Keraunzaa olarak yeniden doğumun.” Bu sözler üzerine Ern’dal doğrularcasına başını salladı.
İralde oldukça rahatsız bir biçimde Valerrny’e döndü ve o her zamanki kontrollü hareketiyle, sinirini büyük bir başarıyla dizginleyerek sordu:

“Eğer Elinnya hazırsa buraya gelmesini söyle. Herkes buradayken onun burada olmaması yeterince büyük bir zaman kaybı oldu zaten. Bir de onu daha fazla beklemekle vakit kaybetmeyelim.”
Valerrny “tamam” dercesine başını salladı ve gitti.

Elinnya yalnız başına odasında oturmuş, düşünceler içerisindeydi. Tüm gün tanrıçasına yakarmasına rağmen en ufak bir cevap dahi gelmemişti. Her şeyi eline yüzüne bulaştırmamak için onun gücünden yardım almak istediyse de cevap bir hiç olmuştu. Omuzları düşmüş, elleri kucağında düşünüyordu. Ern’dal geldiğinde diğerlerinin yanına gidememe nedeni de hiç şüphesiz sakatlığının tüm çıplaklığıyla gözler önüne serilmesi olacaktı. Sinirden elleri titriyor, ağlamamak için dudaklarını ısırıyordu. Yapamayacaktı. O drowun karşısına tıpkı evde olduğu gibi sakat bir zavallı olarak çıkacak ve her şey mahvolacaktı. Sürünen bir utaç, ailesinin çöküşü… Ern’dal’ın İralde ve Valerrny sayesinde bastırılacağını düşünse bile tüm gün ona cevap vermeyen tanrıçasının yardımı olmadan nasıl olurdu da Harrdelinlere yapılacak saldırıda yardımı dokunabilirdi? Ern’dal’dan kurtulsa bu defa daha büyük bir sorunla baş başa kalıyordu. Bu büyük ikilemin içinde, köşeye sıkışmış topal bir fare olarak korkak gözlerle sonunu beklerken olabilecek en kötü şey oldu: Valerrny içeri girdi.
Hiçbir şey söylemedi, sadece yatağa oturdu ve gözünü kardeşine dikti. Uzun süren sessizlikten sonra kardeşini çenesinden kavrayarak kendisine bakmaya zorladı.

“Bunca yıldır beslediğim, büyüttüğüm ve koruduğum kardeşime bir bakın hele… Sümükleri akmış bir biçimde zayıflığıyla baş başa! Ben seni bunun için mi bu günlere getirdim!” dedi ve ardından kızın yanaklarını tek eliyle öyle bir sıktı ki Elinnya yüzünde tek bir kasını bile oynatamadı.

“İralde aşağıda seni bekliyor. Eh tabii diğerleri de. Diğerlerinden kastım kim sen çok iyi biliyorsun. Başarısızlığa tahammülümüz yok Elinnya! Artık gerçeği gör! Zaten başarısız olduğumuz için bu haldeyiz ve şimdi sen de bizim en büyük yenilgimiz olmak için buradasın. Şimdi odadan çıkıp gideceğim…” Elinnya tam bir şey söylüyordu ki Valerrny elini yukarı kaldırarak kesin bir biçimde onun lafını kesti.

“Sakın bana tek kelime etme! Kelimelerini aşağıdakilere sakla. Ben şimdi gidiyorum ve sende hemen arkamdan aşağıya geliyorsun tamam mı?” bu sözleri söyledikten sonra tek bir cevap bile beklemeden kapıya doğru yürüdü. Bu esnada nedendir bilinmez, sanki bir güç onu Elinnya’ya bakmaya zorluyormuş gibi durup kardeşine bakmak için arkasını döndü. Ve o an, uzun zamandır görmediği ve çok yakından tanıdığı birinin gözleriyle karşılaştı.

“Tamam ablam…” dedi kısık bir ses. Elinnya’nın kararlı duruşunun arkasındaki kör karanlıkta birden iki dev gibi kırmızı göz açılıverdi. Valerrny ister istemez titredi. O, oradaydı…

Elinnya koridorda yürüdü. Hala daha başarısız olma olasılığı onu yiyip bitirirken o kendine karşı bir savaş veriyordu. Ellerini göğsü hizasına kaldırdı ve yürümesini kesmeden yeni güçlerine başvurdu:

“İyi drowların tanrıçası yüce Eilistraee! Beni karanlığın gözlerinden sakla ve kötü olanın şerrinden koru.” diye fısıldadı ve ellerini belinden, bacağına oradan da topla ayağına doğru kaydırarak ayağına dokundu. Ayağında bir sıcaklık hisseti, ama ne olduğuna dair hiçbir fikri yoktu.

Sonra cesaret bulup devam etti.

“Irkımın ve ailemin utancını, benim ise varlığımın sembolü olan bu kusurumu örtmemde bana yardımcı ol. İzin ver de bu kusuru kötü amaçlar için kullanacak ve senin kutsal emellerine zarar verecek olanların gözleri görmesin.”

 Bir süre öylece kaldı. Ellerini çekip sonucu görmekten oldukça korkuyordu. Gözlerini kapayıp ellerini çektiğinde ise ayağının şeklinin düzelmiş olduğunu gördü. Sevinçle öne doğru, yeni doğmuş bir ceylan gibi atılırken bir terslik oldu. Yürüyüşü tam anlamıyla düzelmemişti. Eskisi kadar olmasa da aksayarak yürüyordu. Korku içinde olduğu yerde kaldı. Ne yapacaktı? Hala daha topallıyordu. Yarı başarı, yarı yenilginin karmaşık hisleriyle düğünün yapıldığı büyük salona girdi.

Elinnya kapıda göründü. İçeri girip girmeme konusunda tereddütlü gibiydi. Onu İlk gören İralde oldu.

“Ve işte bu da en küçük kardeşimiz Elinnya. Ama sen onu zaten tanıyorsun.” dedi İralde ciddi ama açık bir biçimde iğneleyerek kardeşini yen koca adayına tanıttı.  Ern’dal hiçbir şey demedi, sadece eğilerek selam verdi. Elinnya’da hafifi bir baş hareketiyle bu selama karşılık verdi. Artık büyük an gelmişti. Valerrny, İralde ve Arnkra nefesini tutmuş Elinnya’yı izliyordu. Tereddütlü ama sağlam bir adım attı Elinnya. Bu andan itibaren Keraunzaalar’ın heyecanı doruk noktasına çıkmıştı. Sıra sakat ayaktaydı. Ve Elinnnya diğer adımını da attı. Ayağı içeri doğru dönük değildi, bunu herkes tüm çıplaklığıyla görmüştü. Ama ortada bir sorun vardı ki, Elinnya sakat olan ayağını attığında basışında bir problem var gibi duruyordu.

Ern’dal gayet sakin bir biçimde kızı izliyordu. Ayaklarına bakmıyor gibi yapsa da, o da en az Keraunzaalar kadar heyecanlıydı. Söylenenlerin aksine kızın ayağı içeri dönük falan değildi. Gayet sağlam görünüyordu. Ama bir problem olduğu kesindi. Birden ister istemez yüzünde bir sırıtış oluştu. Onları suçüstü yakalamıştı. Sonra kız adımlarını hızlandırdığında sırıtışı gitti. Doğuştan bir sakatlıktan çok ayağını burkan biri gibi yürüyordu. Kafası iyice karışmıştı.

“Beklettiğim için özür dilerim Yüce Anne ve siz Harrdelin oğlu Ern’dal. Koridorda ufak bir kaza geçirdim. Kendini bilmez bir hizmetçimin yere düşürdüğü Lloth figürlü büyük vazoya takıldım ve düştüm. O yüzden ayağım bana sorun çıkarsa da şu an gayet iyiyiyim. Aaa, bakışlarınıza bakılırsa siz de benim bir sakat olduğumu düşünüyordunuz değil mi?” başını geriye doğru atıp güldü. “Çok üzgünüm maalesef böyle bir gösteri yapamayacağım size. Keraunzaa ailesinde mükemmelik esastır!” dedi son sözlerini çatık kaşlar ve meydan okuyan tipik bir drow dişisi gibi vurgulayarak. Bu sözler üzerine İralde Ve Valerrny’in göğsü kabarmış ve ikisi de Elinnya’ya takdir eden bakışlarla bakıyordu. Ama İralde daha çok “iyi kıvırdın” der gibiydi. Elinnya bunun üzerinde fazla durmadı. Bu küçük oyundan bir hayli hoşlanan Arnkra hemen Elinnya’nın yanına koştu ve ona kolunu uzattı.

“Benden destek alabilirsin Elinnya.”dedi. Elinnya’da bu teklifi geri çevirmedi ve kardeşinin koluna girerek onun yanındaki yerini aldı.

Ern’dal, Elinnya’nın iğnelemesine kayıtsız kalmıştı. Yerini bilen biri olduğu açıktı ama İralde onda bir şeyler seziyordu ki bu çok hoşuna gidiyordu. Müstakbel kocası, o suskun tavırlarının altında her daim tıkır tıkır işleyen bir zihne sahipti. Her hareketini planlıyor, attığı her adımı tartıyordu. Bu yüzden hata yapma oranı giderek düşüyordu. Elinnya’ya cevap vermemesi kafası içindeki tilkileri de dizginlediği anlamanı gelmiyordu elbette. İralde kendinden geçerek erkek drowun zihninde dolaşırken onun her bir düşüncesi, her bir duygusu onu daha fazla mutlu ediyordu. Bu gösteri ona yetmemişti anlaşılan. Daha fazlasını öğrenmek için pusuya yatmış bir yılandı o.

“Daha fazla vakti kaybetmeden düğün törenine geçelim.”dedi Valerrny sert bir tonda.

İralde ve Ern’dal ortada, geri kalanlar ise etraflarındaydı; şimdi sembole göre yerleşme vaktiydi. Oda tamamen karanlıktı ve yerde bir Lloth işareti vardı. Sembolün tam ortasına İralde geçti ve karşısındaki en uzak uca da Ern’dal geçti. Merkezdeki kırmızıya boyanmış nokta evin matronu olan İralde’nin hakkıydı hiç şüphesiz ve evin diğer dişileri de kan kırmızı merkezin etrafındaki diğer uzantılara yerleşti. Valerrny solunda, Elinnya ise sağındaydı. İralde’nin arkasında kalan en uzak uçta Arnkra vardı. Böylece herkes hazırdı. Tek eksik, Lloth’un takdisiydi.

İralde kafasını arkaya doğru attı ve haykırdı:

“Örümcek Kraliçem! Varoluşumuzun, damarlarımızda akan gücün, evlerimizi koruyan tılsımların sahibi! Bu gün bu adamla olan birlikteliğimi kutsa ve izin ver de sana yeni kullar ve rahibeler, evime yeni bireyler kazandırayım!”

Önce hiçbir şey olmadı. Valerrny ve İralde’nin mırıltılı ayin duaları dışında duyulan bir şey yoktu. Arnkra ve Ern’dal’da kendilerine düşen kısımları sessizce söylüyorlardı. Elinnya’nın ise hiçbir işlevi yoktu burada. İstese de olamazdı. Ama hiçbir şey olmaması onu rahatsız etmişti. Sonra aniden sakat ayağının yer aldığı sol bacağı karıncalanmaya başladı. Etraf karanlıktı karanlık olmasına ama o bir drow olarak her şeyi rahatlıkla görüyordu. Bir şeyler ters gidiyordu. Karıncalanma şiddetini arttırdı ve o artık sol bacağını hissedemez hale geldi. Bu ayin ona göre bir şey değildi. O buraya ait değildi. Tanrıçası onu muhakkak Lloth’un gözlerinden saklıyordu ama karanlık güçler kendilerinden olmayana tepki gösteriyordu. Artık Elinnya sakat bir ayaktan çok bacaksız bir drow gibiydi. Sanki sol bacağı artık yoktu. Karıncalanma yerini büyük bir sızıya bıraktı. “Burada olmamalıyım!” diyordu durmadan ama gitmesi de imkânsızdı. O kendine yoğunlaşmış olduğu için olanların farkına varamamıştı. Yere çizilmiş kırmızı nokta şimdi kan kırmızı parıldıyordu. Sanki camdan bir küre yerleştirilmiş gibiydi ve İralde’de onun tam ortasında duruyordu.

“Bana gel kocam.”dedi yüzünde çılgın bir gülümsemeyle. Şimdi tek tek, Valerrny, Arnkra, Elinnya ve Ern’dal olduğu yerler de parıldıyordu. Ern’dal yavaş adımlarla İralde’ye yaklaştı ve önünde diz çökerek bundan sonra ruhunun ve bedeninin karşısındaki dişiye ait olduğunu beyan etti. Ern’dal ve İralde’nin etrafını yerden çıkan örümcek bacakları sardı ve İralde’nin alnına dokundular. Tam bu anda Elinnya’nın dudaklarından az daha bir çığlık kopuyordu. Yüzü fena halde acı çeken birine aitti ve tam karşısında duran Valerrny şok içerisinde onu izliyordu. Kardeşinin bu halde olmasına hiçbir anlam veremiyor ve açıkça kıza bir şey olmasından endişeleniyordu. O onun tek şansıydı. Ama şu an daha çok neler olduğunu anlamakla meşguldü. Birden beyninde bir şimşek çaktı “Lloth onu asla kabul etmez!” diye haykırmıştı bir ara, dev kırmızı gözlere doğru. Durumu şimdi anlıyordu. Lloth’un güçleri onun varlığına karşı bir tepki yaratıyordu. Bu durum onu korkuttu. Her an evleri başlarına yıkılacakmış gibi paniğe kapıldı ve şu düğünün bir an önce bitmesi için dişlerini birbirine geçirdi.
Bu esnada İralde’nin alına dokunan örümcek bacakları yavaş yavaş geldikleri yere döndüler ve yeniden karanlıkta kaldılar.

“Kalk Ern’dal. Ama bu defa bir Keraunzaa olarak kalk.”dedi İralde büyük bir mutlulukla. Tepkilerini kontrol etmekte çok başarılı olan İralde o an sevincini dizginlemekte bir sakınca görmemişti demek. Bu durum Valerrny’in midesini bulandırdı. Nefretle kardeşini süzüyordu. Matronluğa yakışmadığı konusunda kesinlikle haklı olduğunu düşünüyordu. Sonra gözleri Elinnya’ya kaydı. Nefes nefeseydi. Hafifçe öne doğru eğilmiş ve göğsünü tutuyordu. Hırıltılı sesler çıkarıyordu ve bu durum Arnkra’nın gözünden kaçmadı. Soran gözlerle Valerrny’e döndüyse de hiçbir cevap alamadı. Bir baş hareketiyle Elinnya’nın yanına gitmesini işaret etti ve Arnkra da denileni yaptı. Elinnya yanına gelen erkek kardeşine şöyle bir baktı zorlukla nefes almaya devam ederek. Arnkra ise ne yapacağını bilemeden sadece sormakla yetindi

“ İyi misin Elinnya?”

“İyiyim.”dedi sıktığı dişlerinin arasından drow kızı. Arnkra, Elinnya odaya ilk girdiğindeki gibi koluna girmesini önermedi. Kızdan şüphelenmişti. Onda her zaman rahatsız edici bir şeyler vardı ama şu an her şey daha da sinir bozucu bir hal almıştı. Onun kendisine dokunması o an en on isteyeceği şeydi. Kız farklıydı, ama bir gün rahibesi olacağı Örümcek Kraliçe önünde bu duruma düşmesi onun çok başka anlamlarda farklı yapıyordu. Gözlerini Elinnya’ya dikmekten kendini alamıyordu.
Bu esnada İralde ve Ern’dal olanların farkında değildi. Lloth onların zihninde konuşuyordu o sırada-tabii İralde neler söylendiğini anlarken Ern’dal dayanılmaz bir uğultu duyuyordu- ve bu Elinnya ile Valerrny için büyük şanstı. Kutsal sözler sivri kulaklara fısıldandı ve tören bitti.

Keraunzaalar yeniden sessizliğe bürünmüştü. Herkes İralde’ye dönmüş, saldırı emrinin verilmesini bekliyordu. Pek tabii Ern’dal’ın tepkisi de merakla bekleniyordu. Elinnya’nın uyuşmuş bacağı kendine gelmeye başlamıştı. Yeniden bacağını hissedebiliyordu ve rahat nefes almaya başlamıştı. Kendi kendine İralde’nin bir dahaki düğününde orada olmayacağına dair yeminler ediyor ve tüm ailesini sövüyordu. Saçları ter ve sinirden dolayı önüne düşmüştü. Tek eliyle düşen saç tellerini geriye attı. Çok siniri bozulmuştu. Arnkra’nın dik dik bakan, şüpheci bakışlarının farkındaydı ama ona verecek bir cevabı olmadığı için fark etmemiş gibi yapıyordu. Kardeşi bakışlarını başka tarafa çevirdiğinde Elinnya’nın gerilmiş boyun kasları gevşedi. Rahatlamıştı ama hala daha Arnkra’ya bir cevap verememiş olmanın sıkıntısı vardı üzerinde.

“Valerrny ve Elinnya, yukarı çıkın. Arnkra, aşağıya gidip adamlarımızı kontrol et.” Herkes itaatkâr bir biçimde denileni yaptı. Ya da en azından herkes. Valerrny İralde’nin bu emreder tarzı karşısında yüzünü ekşitip kardeşine tehditkâr bir bakış atmaktan kendini alamadı. Anlaşılan İralde, kocasıyla özel olarak konuşmak istiyordu. Tüm ailenin beklentili bakışları ona bakarken belki de adamın gerileceğini düşünmüştü.
Aile üyeleri hızla odadan çıkarlarken, İralde yüksek merdivenli tahtına çıktı. Yapacağı konuşma çok ciddiydi ve iki tarafında kaderini değiştirecekti. Ayrıca artık evin matronu olarak kocasına yerini öğretmesi de gerekirdi.


8.Bölüm
Spoiler: Göster
(http://images.elfwood.com/art/k/e/keelerleah/black_warrior_elf.jpg)
“Ern’dal, bugün burada Keraunzaalar adına yemin ettin. Artık sen de bu ailenin üyesisin. Ailen için her şeyi yapar mısın?”

“Her şeyi yaparım Yüce Anne. Ailenin çıkarları benim için en önce gelir.”

“Tekrar ediyorum her şeyi mi?” dedi İralde oldukça sert bir tonda. Odada hiçbir şey kıpırdamıyordu. Sadece birbirine dikilmiş kırmızı gözler, İralde’nin Ern’dal’dan çok daha yüksekte olan tahtındaki duruşu, ona tepeden bakan ve gücün ona ne kadar yakıştığını gösteren tutumu vardı.

“Her şeyi.” dedi Ern’dal bir an bile tereddüt etmeden. İralde arkasına yaslandı ve Ellerini birbirine yasladı.

“O zaman bugün evini onurlandırmak için büyük bir şans veriyorum sana. Git ve Harrdelinleri yok et.” İralde bu sözleri, evin herhangi bir üyesine söylüyor gibi söylemişti. Arnkra da olsa bu tonda söylerdi. Karşısındaki aile üyesine güvenen ama hatayı kabul etmeyeceğini belli eden o matron tonunda söylemişti. Yani, yeni ailesine itaat edip etmeyeceği koca bir muamma olan biriyle konuşulacak tonda değil.
Ern’dla söyleyecek bir şey bulamadı bir an. Şaşırmıştı. Daha bu aile girerli dakikalar geçmişken şimdi de eski ailesini yok etmesi isteniyordu.

“Neden susuyorsun? Hani her şeyi yapardın?” dedi İralde gözlerini öfkeyle kısarak. Bu yapmacık bir öfkeydi. Ern’dal’ın böyle şaşıracağını o da bal gibi biliyordu. Ern’dal ise dili tutulmuş gibi sadece hayretle kadına bakmakla yetiniyordu. İralde bu durumdan oldukça eğlenerek gülümsedi.

“Ern’dal, yoksa azıyla yetinmeyecek kadar açgözlü müsün? Açgözlü olmak ailenin çıkarlarına terstir bunu iyi bildiğini düşünüyorum. Demek sadece savaşa gitmek istemiyorsun ama matrona karşı gelemediğin için de bunu dile getiremiyorsun öyle mi? Bugün iyi günümdeyim ve sana bir teklifim var.”dedi bacak bacak üstüne atarak ve devam etti:

“Aile askerlerinin kumandasını sana veriyorum. Evet sen daha yenisin ve bu görev Arnkra’nın olacaktı fakat ben böyle istedikten sonra o da seve seve razı olacaktır. Senin isteklerin büyük çapta çıkınca ben de görevi sana devretmeye karar verdim.”dedi karşısındakiyle gurur duyan bir gülümsemeyle. Ern’dal da İralde de Arnkra’nın çileden çıkacağını biliyordu. Aile ordusunun yönetimi bu savaşta onun olacaktı, Ern’dal’ın değil. Ama İralde anlaşılan tüm planlarını ailesiyle paylaşmamıştı. Elbette Ern’dal’ın bu konuda bir isteği yoktu. O, korkuyla yeni tanışmış bir çocuk gibi donup kalmıştı. İralde’de onun bu halinden yararlanıp olaya böyle bir kılıf uydurarak ona bu sorumluluğu yüklemişti. Artık daha çok baskı altında kalan kocası ise kabul etmekten başka çare bulamadı.

“Bu teklifinizle onurlandım Yüce Anne İralde. Sizi utandırmayacağım.”dedi, her ne kadar kafası oldukça karışmış bir biçimde konuşsa da.

“Ern’dal, ben senin annen değilim, benimle bu kadar mesafeli konuşman saçmalık.”dedi elini bir sinek kovuyor gibi sallayarak.

“Sen benim kocamsın, bu evin yeni erkeğisin ve tek kılıç ustasısın. Bazı ayrıcalıkların olacak elbette. O yüzden bir hizmetçi gibi değil bir eş gibi konuş benimle. Bu sizli-bizli ifadelerin beni çok sıktı. Belki Fellice’in böyle istekleri vardı ama diyorum ya, ben annen değilim.” Son sözlerini tahtından öne doğru eğilerek söylemişti. Ern’dal da onun annesi olmadığının farkındaydı. O çok başkaydı. Ayrıca Keraunzaalar arasında Harrdelinler de yakalayamadığı şansa sahipti. Eski evinde başka erkek kardeşleri de vardı, bu nedenle kendi önemi buradakine kıyasla çok silikti. Fellice’in her daim en çok güvendiği oğlu olsa da bir türlü en çok yetki verdiği oğlu olamamıştı. Ama neden? Ailesi için katıldığı onca savaştan ve aldığı onca candan sonra neden?

Ern’dal bu düşünceler içerisindeyken yine İralde’nin onun zihninde gezindiğini fark edemedi. Ern’dal’ın zihninde Fellice’in ailesine bağlılığını tetikleyecek bazı tılsımlar buldu ve onarla hiç dokunmadı. O, Fellice gibi onu kontrol altında tutmaya çalışmıyordu. Sadece zihnine girip bazı anıları uyandırıyor ve geri çekilip izliyordu. Yine de asla kontrolü tam olarak elden bırakmıyordu.

İralde daha gelir gelmez ona kendi evinin ordusunun komutasını vermişti. Ern’dal bu yüzden çok müteşekkirdi.

“Dediğin gibi olsun İralde.”dedi kararlı bir biçimde.

Ansızın İralde’nin yüzünde yaramaz bir ifade oluştu,

“Belki Lloth’un önünde kocam oldun ama karı-koca olmanın da kendi içinde bazı kuralları vardır değil mi? Bana gel Ern’dal. Zafere koşmadan önce yanıma gel.”dedi. Ern’dal onun ne kast ettiğini çok iyi anlamıştı. İralde’nin dediğini yaparak yanına gitt ve bir an bile tereddüt etmeden dudaklarını onunkilere bastırdı.

Onlar bu konuşmayı yaparken Elinnya ve Valerrny İralde’nin dediği gibi yapıp yukarı çıkmamışlardı. Elinnya’nın sorusunu cevaplamak için aşağı, evin en ücra köşesine iniyorlardı. Taş merdivenleri en önde hızlı hızlı ilen ablasının arkasından nefes nefese bir halde geliyordu sakat kız. Ayağı halen daha kendi gücünün etkisi altında olmasına rağmen yürümek hiç de kolay değildi.

“Ne olur biraz yavaş ol.”dedi sıktığı dişlerinin arasından acıyla.

“Fazla vaktimiz yok, arkada sallanıp durma. Her daim böyle arkada mı kalacaksın?”dedi ablası iğneli bir biçimde. Elinnya’nın yürümek de neden zorlandığını bal gibi de iyi biliyordu fakat onun kendisini zorlamasını istiyordu.

Merdivenler hiç bitmeyecek gibi döne döne inmeye devam etti ve onlar bir meşale bile almadan karanlıkta aşağı indiler. Yere yaklaştıkça bir ses yükselmeye başladı. Derinlerden, acı çeken, haykıran, öfkeli, saldırgan bir ses geliyordu. Ayrı ayrı bir duyguyu belli ettiği söylenemezdi ama aynı anda hepsini kapsıyordu.
“Bu da ne?”dedi Elinnya dikilen kulaklarıyla. Valerrny hiçbir şey demedi. Önden yürümeye devam etti. Artık daha fazla yürüyemeyeceğini düşündüğü bir anda Valerrny ansızın durdu ve ona doğru döndü. Ablasının arkasında bir kapı vardı. Yüzeyi buz gibi, metal bir kapı. Sürgülü bir penceresi vardı. Evin en dibinde, en uğursuz köşesinde bir hapishane gibiydi.

“Bana neden evimizin bu kadar az erkeği olduğunu sormuştun. Başka evlerdeki erkeklerin sadece erkek kardeşler değil aynı zamanda matronların eşleri de olduğunu söylemiştin. İşte, içerideki de bizim babamız.”

Elinnya bu sözlere inanmak istemedi. Nasıl bir babaları vardı ve nasıl olup da böyle bir yaratıktan kısmen de olsa sağlam bir drow olarak çıkmıştı. Hayretle Valerrny’e baktı; yoksa onlar iblis tohumları mıydı? Valerrny hiçbir şey demeden sürgülü pencereyi açtı ve o küçük dikdörtgenden içeri bakması için kardeşine işaret etti. Elinnya denileni yaptı ve içeri baktı. Attığı ilk bakışta durumu kavradı. İçeride, belden aşağısı dev bir örümceğin bedeni olan bir drow vardı: bir drider. Drider onu görür görmez 8 bacağıyla, dişlerini göstererek ona doğru koşmaya başladı. Bir yandan da o garip, tiz sesiyle bağırıyordu.

“Geri dur ucube!”diye haykırdı o anda Valerrny ve Elinnya’yı kenara çekip kilidi tek hamlede açtı. Ardından buna cüret ettiği için bir an bile düşünmeden belindeki yılanbaşlı kırbacı çıkartıp driderın üzerinde defalarca şaklattı. Yılanbaşlı kırbaç acımasızca dans ederken, driderın üzerinde şaklayan başlar bir yandan da kurbanını ısırarak dehşetli güzellikleriyle güçlerini sergiliyorlardı. Elinnya bir kenarda bu manzarayı izlerken düşünceler içerisindeydi. İçinde bir acıma oluşmuştu. İlk defa gördüğü babasının hazin sonuna üzülüyordu; bir yandan da ona acımayan ablasının eline yapışarak bu cezaya bir son vermek istiyordu. Bunu yapmaması gerektiğini bilse de daha fazla dayanamadı.

“Yeter!”dedi farkında olmadan bağırarak.

“Ne?” Valerrny öfkeyle ona doğru döndü. Elinnya geri adım atamazdı, bu yüzden ciddi bir biçimde devam etti.

“Yeter dedim. Onu yeterince cezalandırdın. Bundan sonra bana da itaat etmeyi öğrenecektir.”

“Bana karışacak kadar cesaretin var demek. Senin gibi sakat bir kız bana ne yapacağımı söyleyemez.”dedi Valerrny yılanbaşlı kırbacının sapını var gücüyle sıkarak.

“Ama ben söylerim…”dedi alaycı bir ses. Tıpkı bugün kızın odasında gördüğü gözler yine kızın arkasında parıldıyordu. Gözlerinin hain kısılışına bakılırsa gülüyordu. Elinnya’nın arkası kör karanlıktı ve o karanlıkta Valerrny’in çok iyi tanıdığı biri onu uyarmaya gelmişti.

“Sen…”dedi drow dehşet içinde. Kaçacak yer aradı ama bulamadı. Arkasındaki drider bile tek ses çıkarmıyordu.

“Ne o? Yoksa beni gördüğüne sevinmedin mi? Ben seni gördüğüme çok sevindim drow kızı.”dedi bir kahkaha eşliğinde. Valerrny’in nefesi daralıyordu. Boğazına usul usul bir el yapışıyordu sanki Yavaş yavaş, fark ettirmeden sıkıyordu.

“Neden geldin…”dedi drow zorla nefes alarak, fısıldayan bir sesle.

“Çünkü çağrıldım. Kim mi? Tabii ki de sana karışamayacağını söylediğin sakat kız çağırdı beni. Yoo, bana o irileşmiş gözlerle bakma onun güçlerini hafife alma demiştim sana. Bak sen onu dinlemeyince neler yapabiliyor.” Valerrny bu sözler üzerine önünde duran Elinnya’ya ilk defa baktı. Elinnya bir trans halindeydi. Gözleri dev gibi açılmış ama boş boş bakıyordu. Ağzı da hafifçe aralanmış sanki bir şey söyleyecekken sözü yarıda kalmış gibiydi. Sonra tekrar iblisin kırmızı gözlerine çevirdi bakışlarını.

“Seni nasıl çağırabiliyor?”dedi. Etkilenmişti ve derinlerde bir yerde gururlanmıştı da. Yine de bu gücü ona karşı kullanması onu oldukça korkutmuştu.

“Bunu yaptığının farkında değil ki. Güçleri çok dengesiz. Muhtemelen ben gittiğimde olanların hiçbirini hatırlamayacak. Her neyse. Eğer bir daha kıza zarar verme girişimin olursa bu defa bu ufak konuşmayla kalmayız.”dedi ciddiyetini göstermek için Valerrny’i bir anda nefessiz bırakarak. Drow kızı yerde sürünüyordu. Arkasındaki drider dehşet içinde duvarları tırmalıyor, kaçmanın yolunu arıyordu.

“Kıza bir şey yapmayacaktım…”dedi neredeyse hiç duyulmayan bir sesle.

“Anlaşılan o öyle düşünmemiş.”dedi iblis umursamaz bir tonda gözlerini devirerek.

Valerrny tekrar nefes alabildiğinde, zorlukla ayağa kalktı. Karşısında Elinnya hayretle ona bakıyordu. Valerrny tam bir şey söyleyecek gibi oldu sonra vazgeçti.

“Göreceğini gördün, işte hepimizin babası bu adam. Ya da en azından bir zamanlar öyleydi.”dedi ve boğazının ovuşturarak yukarı çıkmaya başladı.

Elinnya olanlardan bir şey anlamamıştı. Valerrny birden bire yürüyüp gitmişti. Olanlara bir anlam veremediği için hiçbir şey demedi ve o da onun arkasından yukarı çıkmaya başladı. Babasını düşünüyordu. Acaba ne yapmıştı da bir dridera dönüştürülmüştü?

İralde, Valerrny ve Elinnya artık savaşa hazırdılar. Matronun kabul salonunun yukarısında, hemen hemen kabul salonu büyüklüğünde bir salondaydılar. Elinnya ve Valerrny oraya dışarıdan girmiş ama matron olarak İralde, kendi kabul salonundan üst kata bağlanan bir merdivenle gelmişti. Tavanda büyük bir avize vardı. Dallanmış bir ağaç gibiydi ve her dalında bir mum parıldıyordu. Duvarlarda Lloth sembolleri ve Lloth rahibelerine özel koruma rünleri vardı. İralde, kardeşlerini odanın merkezinde bulunan savaş rününün etrafına topladı. Bu rün, rahibelerin saldırı gücünü artırması için kullanılıyordu. Onlar artık konsantrasyonlarını sağlamaya hazırlanırlarken kapı birden açıldı ve içeri Arnkra girdi. Yüzünde saklayamadığı bir öfke ve hayal kırıklığı vardı.

“Yüce Anne İralde, bunu bana neden yaptın!”dedi yumruklarını sıkarak.

“Ne diyorsun Arnkra? Bizi rahatsız etmek de neyin nesi! Çık dışarı!”diye bağırdı İralde ve yılanbaşlı kırbacının üzerine koydu elini.

Arnkra bu hareketi görmüştü ama geri durmadı.

“Evin askerlerini ben yönetecektim hani? Neden o Harrdelin alçağını benim yerime koydun?” İkinci plana atılmanın dayanılmaz acısıyla kıvranıyordu. Kız kardeşine bakan gözlerinde nefret vardı.
“Sen bir büyücü olarak ön saflarda savaşamazsın. O ise bir savaşçı, bir kılıç ustası. Askerleri önde durarak yönlendirecektir. Sen sadece planımızı uygula gerisine karışma.”dedi İralde sakin bir tavırla.

Arnkra ikna olmamıştı:

“Ama demiştin ki..!” diye söz başlayacak olduğu sırada Elinnya onu omzundan yakaladı.

“Cevap verildi Arnkra, daha fazla uzatmadan görevine dön. Saldırı başladığında üzerine düşeni yapmazsan dönecek bir evin ya da ukalaca azarlayabileceğin bir matronun olmayacak.”dedi. Arnkra’nın omzunu öyle bir sıkıyordu ki erkek kardeşi acıyla yana doğru bükülmek zorunda kaldı. Hiçbir şey demeden, omzunu tutarak odadan çıktı gitti.
İralde bu durum karşısında hoşnut kalmıştı. Sakat kardeşine gözlerinde bir takdirle bakıyordu. Ona doğru bakarak hafifçe gülümsedi.

“En küçük kardeşimiz ne çabuk da büyüyor.”dedi sahte bir sevimlilikle.

Drow kadınları yeninden konsantrasyonları sağlamak için savaş rününün etrafında toplandılar.  Valerrny Arnkra ile telepati kurdu, İralde ise Ern’dal ile. İralde’nin Ern’dal’a gönderdiği bir komutla evin az sayıdaki askerleri yerlerinden çıktı ve Harrdelinler’e doğru yürüyüşe geçtiler. En önde Ern’dal ve hemen yanı başında cübbesinin başlığını kafasına geçirmiş, başlığın karanlığında yüzü kaybolmuş Arnkra vardı. Ern’dal’a bakmaya tahammül edemiyor ve savaşta onun ayağını kaydıracak bir şey bulmak için dua ediyordu.  Ern’dal eve yaklaştıklarını haber verince Arnkra başını hafifçe salladı ve illüzyon büyüsünü yapmaya başladı. Bir anda evin askerlerinin sayısı 2 katına çıkmış gibiydi. Her birinin bir kopyası yeni bir ordu oluşturmuştu. Askerler ve evin erkekleri Harrdelin evinin önüne geldiğinde karşılarında evin askerlerini gördüler. Anlaşılan rahibeler çatışmaya çoktan başlamış ve saldırı haberini alan Fellice kendilerini korumak için erken davranmıştı. Arnkra’nın büyüsü işe yaramış, illüzyonları gerçekleriyle ayrıt edemeyen düşmanları rakip evin asker gücü karşısında hayrete düşmüştü. Harrdelin evinin askerlerinin başında Ern’dal abisini gördü. Eski evinin en büyük çocuğu ve ne yaparsa yapsın asla ona verilmeyen mevkiinin yıllar yılı tek sahibi.
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//7.Bölüm ve 8.Bölüm || Yeni!!!
Gönderen: mit - 25 Ağustos 2010, 13:11:01
Bu şimdi iki bölüm müydü? Ben tek bir oturuşta ve soluksuz okudum da... :) İlk başlarda kim kimdi, nerede kalmıştık tarzı ufak bir bocalama yaşasam da eski bölümlere hızlıca atılan bir bakışın ardından taşlar yerine oturdu. Ondan sonrası ise muazzam bir olay örgüsü ve çok keyifli bir hikaye... Sakat Rahibe raflarda bir yer hakkediyor kendine :)
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//7.Bölüm ve 8.Bölüm || Yeni!!!
Gönderen: Berre - 25 Ağustos 2010, 15:49:06
Uzun bir aradan sonra bu iki bölümün peş peşe yayınlanması çok güzel oldu doğrusu :) Ama Fırtınakıran abla, öyle bir yerde bırakmışsınız ki bu iki bölüm bile kâfi gelmiyor.

Son derece güzel kurgulanmış öyküsü ve akıcı anlatımınız, bizlere nefesimizi tutarak yeni bölümü beklemekten başka bir şans vermiyor.

Kaleminize sağlık...
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//7.Bölüm ve 8.Bölüm || Yeni!!!
Gönderen: Malkavian - 26 Ağustos 2010, 11:19:44
Yine karmaşık ağlarla örülü bir hikaye olmuş. Karakterlerin davranışları ve yapılarını bu kadar güzel birbirinden ayırman güzel. Hikayenin içine çok karakter, çok isim girince kontrol elden kaybolur ama bu sende olmamış gibi.  Pis pis bakışlar, iğnelemeler ve alttan çevirilen olaylarla dolu tam bir Karanlıkaltı hikayesi olmuş. İkinci bölümün sonu da oldukça heyecanlı bir yerde bırakılmış. Mutlaka devam etmelisin.

Bu arada ikinci drow bölümdeki drow bayanın resmine de bayıldım.
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//7.Bölüm ve 8.Bölüm || Yeni!!!
Gönderen: Black Helen - 26 Ağustos 2010, 23:05:57
Hikayenizi aslında bir iki hafta önce okumuştum ancak yorum yapamamıştım.Yorum yapmak şu son iki bölümden sonra nasip oldu.Unutulmuş Diyarlar okumamış olmama rağmen zevkle bitirdim bu hikayeyi. Kardeşler arasındaki kapışmalar, matronluk kavgaları, evler arası yarış, feminist dünya... Her şeyiyle muhteşem bir kurgu.Devamını merakla bekliyor olacağım.Ellerinize sağlık :)
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//7.Bölüm ve 8.Bölüm || Yeni!!!
Gönderen: Fırtınakıran - 27 Ağustos 2010, 21:09:22
Okuduğunuz ve daha da önemlisi yorumladığınız için hepinize teşekkür ederim ^^. Umarım bu kadar zaman ara verdiğim için affedilmişimdir. Bir kısmet olmadı ki şu evleri bir kapıştıramadım :P. Heyecanlı bir yerde bırakma nedenim aslında pek de kasti değildi(tamam, aslında biraz. Azıcık. Peki peki azıcıktan biraz daha fazla). O kısma geldiğimde "yahu artık yayınlayayım yazdıkça yazıyorum bu gidişle hiç bitmeyecek" demiştim.

@mit;
Raflara uzanacak kadar iyi olduğumu düşünmüyorum hiç :). Ama beni oralara layık görmeniz orada olmak kadar güzel... Kim kimdir unutulması da benim hatam :/.

@berre;
Yorumunu görmek çok güzel :). Ayrıca bir okuyucu kazanmak da harika bir his ^^. Evet öyle kötü bir yerde bıraktım :P. Hep kadınların kıskançlık ve entrikalarını izledik. Biraz da erkekler birbirleriyle çekişsin dedim :). Çok teşekkür ederim beğenilerin için :)

@Malkavian;
İsimlerle olan karışıklığa yol açmadığıma çok sevindim. Bunu engellemek için yazdığım bazı yerleri 3 kere falan yazdığım oldu. Yine vardır da azalttığımı umuyorum :). O ikinci bölümdeki resim için bir vakit harcadım açıkçası. Drow yazınca abuk subuk resimler çıkıyor. Her sayfayı dolaşınca böyle güzelleri de bulunabiliyor. Benim de oldukça beğendiğim bir resim oldu doğrusu :).

@black_helen;
İşte kazandığım bir okuyucu daha :). Hem okuduğun hem de yorumladığın için teşekkür ederim ^^. Unutulmuş Diyarlar'ın 1.kitabı olan Anayurt'u tavsiye ederim sana. O kitap sırf burada anlattıklarım üzerine çünkü :). Eh, ben serinin orjinal yazarı gibi olamıyorum doğal olarak, bir de onun ağzından dinle istersen bu ve buna benzer olayları. Umarım diğer bölümleri de aynı zevkle okursun ^^. -Not: imzan süper :D
 
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//7.Bölüm ve 8.Bölüm || Yeni!!!
Gönderen: Marius - 28 Ağustos 2010, 15:37:56
Çok güzel olmuş yahu yeni bölümü göreceğime bu kadar sevineceğimi bilmiyordum. Karanlıkaltı aklımda pek kalmamış nedense. Yinede Bu hikayenin her bölümünden ayrı bir zevk aldım. Herkes birbirinin ayağına çelme takmaya çalışıyor. :P Böyle büyük olayları kontrol etmek bence harika bir şey. Kurguyu ustalıkla kullanman bu hikayeye bağladı beni. Hikayenin içine daha çok erkek girmesi de çok güzel oldu tabi :P. Çok heyecanlı yerlerde kesmene lanet etsem bile bir sonraki bölümü bekledim hep. İlk bölümden beri hikayeni elimde bir roman tutuyormuşçasına zevkle okudum ve anlıyorumki bu zevk hiç bitmeyecek :).

Uzun bir aradan sonra yine harika 2 bölüm koyman beni çok mutlu etti. Umarım artık çok fazla bekletmeden yeni bölüm yazarsın! Bir de erkekleri de bu entrikalara daha fazla katmanı isterim :P.
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//7.Bölüm ve 8.Bölüm || Yeni!!!
Gönderen: Fırtınakıran - 28 Ağustos 2010, 15:44:07
Bi roman havası verebilmdiysem ne mutlu bana :). Bu gerçekten beni çok mutlu etti. Lanet he? Bende diyorum nedne işlerim hep ters gidiyor; meğer böyle heyecanlı yerlerde kesmemden dolayı epey bir lanet ediliyor bana ;D. Şu bunu anladım ki, bence sadeec sen değilsin ;D.

Hikayeye daha fazla erkek girmesi konusunda haklısın. Çok fazla kadın karakterlerle sürdürmem hem mantıksız hem de sıkıcı olur. Bu nedenle artık erkekleri de ön plana çıkarmaya başlıyorum. Ern'dal ve abisiyle başlangıcı yapıyoruz ^^. Erkekler konusundaki isteğin gerçekleşecek başka bir deyişle :).

Bu kadar büyük bir sevinçle okumandan dolayı ben de pek bir heyecanlandım ^^. Okuyanların beğeneceği şeyler yazmak gerçekten apayrı bir duyguymuş.

Bu güzel yorumun ve beğenilerin için çok teşekkür ederim :)

Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//7.Bölüm ve 8.Bölüm || Yeni!!!
Gönderen: Berre - 26 Şubat 2011, 21:15:40
Sevgili Rıhtım ahalisi;

Severek okuduğumuz bu hikayenin yeni bölümlerini okumayalı çok zaman geçti ama bu ayrılığın artık sonuna gelmiş bulunmaktayız!!!

Bu güzide hikayenin sevgili yazarı Hazal abla yani namı diğer Fırtınakıran geçtiğimiz aylarda Paladine adına bir söz verdi. Bu söz hikayesini devam ettireceğiyle alakalıydı. Ve şanlı matron kendisine yakışanı yaparak sözünde durdu:

Hazır olun Rıhtım halkı! Dünyalar var olduğu müddetçe macera asla sona ermeyecek. Ve unutmayın entrika canlı yaşamının vazgeçilmez bir parçasıdır.

Sakat Rahibe'nin yeni bölümü yakında sizlerle!!!
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar//7.Bölüm ve 8.Bölüm || Yeni!!!
Gönderen: Wanderer - 26 Şubat 2011, 23:39:46
Unutulmuş Diyarlar'ın sadece ilk kitabını okumuş biri olarak okudum öykünü.

İlk bölümden itibaren o kadar fantastik ve harika bir hava veriyorsun ki 'hele bir bakayım neymiş...' diye giren ben, 'vay anasını...' diye diye okuyorum her bölümü :)

Kesinlikle bir roman havası, bir roman olabilecek kadar sağlam bir kurgusu var. Yalnız anlatımda yer yer ufak tefek rahatsızlıklar oluyor onlar da Tolkien kızında bile olacak cinsten ufacık. :)

Ellerine sağlık Hazal abla, sevgili matron, Saygıdeğer Ana... Devamını heyecanla bekleyenlerden ve sana her daim 'yeni bölüm nerde kaldı' baskısı yapacak olanlardan biriyim :)

Tekrar tekrar eline koluna kalemine klavyene aklına sağlık... :)
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar // 9.Bölüm || Yeni!!!
Gönderen: Malkavian - 10 Mart 2011, 12:41:50
Fırtınakıran - Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar // 9.Bölüm || Yeni!!! konusuna mesaj gönderiyor.

gönder artık şu yeni bölümü de okuyalım :)
Başlık: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar // 9.Bölüm || Yeni!!!
Gönderen: Fırtınakıran - 10 Mart 2011, 12:43:29
10.bölüm de yakında sizlerle. Yine sizi bu kadar beklettiğim için hepinizden özür dilerim u_u. Resim için Malkavian'a teşekkürler!
(http://img88.imageshack.us/img88/9484/underdarkbyanezerynlis.jpg)

Menzoberranzan’ın sonsuz karanlığında yıkımın fısıltıları kol geziyordu. Sokaklarda iki düşük mertebeli evin çatışmasının sesleri uğursuz söylentiler gibi yayılıyordu. Herkes sonucu biliyordu. Kimin kazandığı önemli değildi. Yıkım, kaçınılmaz olandı.

Baenrelerin yüksek balkonunda, kollarını korkuluklara dayamış bir drow kızı dışarıdaki çatışmayı eğlenerek seyrediyor, gecesini renklendiriyordu.

“O ses de ne?” dedi, balkona aniden gelen kız kardeşi.

Korkuluklara dayanmış duran drow kızı ise kardeşinin yüzüne bakmadan cevap verdi.

“Hiç. Sadece sinekler vızıldıyor.”
***

“Ern’dal!”

Sesin sahibinin yüzünde bariz bir alay vardı. Ama her zamanki ciddiyetinden de ödün vermemişti. Bakışları küçümseyici olsa da iğnelemesini ufak bir gülümseme ile sınırlı tutmuştu Harrdelin evinin silah ustası Jerran Harrdelin. Ern’dal, önünde duran abisine cevabını, silahını çekerek verdi.

“Demek beceriksizliğini herkesin içinde göstermekte kararlısın.” dedi Jerran ve o da kendi silahını çekti.

Ern’dal’ın uzun zinciri hızla ellerinden kaydı ve uçlarındaki kancalar ortaya çıktı. Zincir, o tiz sesi ile ölümcül bir şekilde şıngırdarken, kancalar ise karanlık gülümseyişleri ile az sonra yaşanacaklardan bir hayli memnundular. İki kardeş de hiç vakit kaybetmedi ve uzun zamandır beklenen karşılaşma, etraflarındaki savaşın tüm şiddetini hiçe sayarak başladı.

Zincir, Ern’dal’ın ellerinden fırlayıp ileriye doğru atıldı. Rakibinin üzerine atlayan bir yılanmış gibi atağa geçen silah, aniden sahibinin çekişi ile sağ doğru savruldu. Bu hamleyi zaten beklemekte olan Jerran ise belindeki hançerleri çekip üzerine atılan zincirin ucundaki kancaya vurarak yere düşmesine neden oldu. Ern’dal zinciri geri çekmek zorunda kaldı ve Jerran bundan yararlanıp, o daha zinciri çekişinin tamamlayamadan üzerine atıldı. Ern’dal ise gerileyerek zincirin diğer ucundaki kancayı eline alarak kendini savundu. Abisinin hareketleri seriydi. Ern’dal, elinde orağa benzeyen kanca ile üzerine inen hançerleri savuşturmaya uğraşıyordu.

“Beni bu kadar mı hafife alıyorsun? Sence o hançerlerle beni öldürebilir misin?” saldırıları savuşturmaktan yorulan sesi ile nefret kustu Ern’dal.

“Öldürmekten bahseden kim?” dedi abisi nefes nefese. “Ben sadece eğleniyorum.”

Abisinin ardı kesilmeyen darbeleri yüzünden gerilerken, zincirin diğer ucu da onla beraber sürükleniyordu. Ern'dal'ın kurtarmaya çalıştığı kuyruğu gibiydi zincir. Çaresizce bağlı olduğu bedeni takip ediyordu. Sanki yerde sürünürken, saldırmak için yalvarıyordu.

Jerran Harrdelin’in hançerlerinin biri karın boşluğuna hamle yaptığı anda Ern’dal kancayla bunu engelledi, ama Jerran’ın diğer elinde haince sırıtan hançer tam boynuna doğru inmeye başlamıştı bile. Ern’dal geriye doğru sıçradı ve hançerin ucu boynunu hafifçe sıyırdı. Ufak kesikten biraz kan sızdı. Ama Ern’dal savaşın ısısı ve intikam duyguları ile bunu fark etmedi bile. Kozlarını paylaşan iki drowun mücadelesi, belki de etraflarında süre gelen çatışmadan daha hararetli bir hale doğru gidiyordu.

Kendisini geriye atmasının sonucunda tökezledi ve bu esnada zinciri de kendine doğru çekme fırsatı buldu. Abisi havaya sıçrayarak hançerlerden birini üzerine fırlattı, ama yeniden saldırgan yılan biçimine geçen ucu kancalı zincir ileri atılarak düşmanını savaşın derinliklerine doğru fırlattı. Jerran hırsla diğer hançeri fırlattığı anda zincirin hazırda bekleyen diğer ucu da öne atıldı ve hançer Ern’dal’ı ıskalarken aç yılan keyifle hedefini buldu. Ern’dal’ın çevik çekişi sayesinde yön değiştirmiş olan kanca, Jerran’ın kolundan bir ısırık aldı. Jerran öfkeyle yaralanan kolunu tutarken kardeşine nefretle baktı.

“Beni hafife almamalıydın.”dedi Ern’dal tüm sakinliğiyle.

“Belki öyle. Belki de…” Jerran’ın sözlerini takip eden bir şeyler Ern’dal’ı hazırlıksız yakaladı. Jerran'ın vücudundan fırlayan şeyler her ne ise Ern'dal'ın anlayacak zamanı bile olmamıştı. İşte bunu kesinlikle beklemiyordu. Son anda karanlıkta parıldayan sivri uçlar görmüştü, o kadar. Onun üzerine atılanlar minik oklardı. Keraunzaaların yeni üyesi bunu çok geç anladı, ama daha da geç anladığı, parlayan uçlarında şeytanca ona bakan bir sıvı vardı. Zehir saçan oklar, etrafa yeşil damlalar sıçratarak üzerine doğru gelmişti. Ern’dal ise yapabileceği tek şeyi yapmıştı: kaçtı. Kendini sağına doğru fırlatırken yeterince çevik davranamamıştı. Oklardan biri sol omzuna büyük bir zevkle saplanmıştı ve şimdi zehrini onun damarlarına doğru kusuyordu. Jerran, yüzünde keyifli bir sırıtış ile ona baktı.

“Seni hala hafife aldığımı düşünmüyorsundur umarım.”

Ern’dal sol omzundan vücuduna doğru yayılan zehri an ve an hissediyordu. İçinde kusma isteği uyandıran, üzerine sıcak bir demir basılmış gibi yanan ve bir rahibenin kırbacı kadar sancılı bir etki bırakan zehir giderek tüm bedenine yayılıyordu. Ve biliyordu ki, savaş anındaki adrenalin zehrin daha hızlı yayılmasına neden olacaktı. Bu işi elinden geldiğince hızlı bitirmeliydi. Amacına odaklanmalıydı. Onun olana sahip olmalıydı. Ne Keraunzaalar ne de Harrdelinler umurundaydı o an. Jerran’ın ölüsünü ayaklarının dibine sermekten başka hiçbir amacı yoktu.

Sol omzunu tutarak ayağa kalktı. Koyu renk, dar zırhının üzerine zehirle kirlenmiş kanı akıyordu. Jerran tekrar güldü:

“Yavaş yavaş öldürmek bir sanattır Ern’dal. Hızlı ve acısız bir ölümün kime, ne faydası vardır ki?”

Ern’dal hiçbir şey söylemedi. Söyleyecek ne enerjisi vardı, ne de konuşsa düzgün cümleler kurabilecek bir dili. Ağzının içindeki dilin giderek uyuştuğunu hissediyordu. Bir adım atacakken sendeledi ve durdu. Ama tüm bunlar boyunca gözlerini Jerran’ın gözlerinden hiç çekmemişti.

Onu yenebileceğini biliyorum Ern’dal. Ölmeyeceksin! Orada öylece ölmene izin verecek değilim!

Ansızın Ern’dal’ın zihninde yankılanan ihtiras dolu sözlerin sahibi İralde’den başkası olamazdı. Ern’dal sesin sahibini pek seçememişti ama kelimelerin her birine yapılan düzgün vurgular ve cümlenin tamamını bile kontrolünde tutan o güç dolu ses tonu başkasına ait olamazdı. Yüzünde halinden memnun bir gülümseme oluştu. Tek eliyle her daim topladığı saçlarından, terli alnına düşen saç tellerini geriye doğru itti. Bu arada Jerran duracak gibi de değildi. İzlemekten sıkılmış ve kollarını havaya kaldırmıştı. Anlaşılan ceketinin altında bir düzenek vardı, çünkü ceketi okların fırlayışından sonra yer yer delik deşik olmuştu. Ern’dal bir an için bunu kavradı ve bu defa geç kalmaya niyeti yoktu. Jerran yumruklarını sıktığında düzenek ateşlendi ve ceketinin altından yeniden zehirli oklar rakiplerini öldürmek için fırladı. Sıradan bir oka göre daha küçük olan bu oklar, havayı delip geçerken yine etrafa minik, zehirli damlacıklar saçmayı da ihmal etmiyordu. Ern’dal kıpırdamadı. Bekledi ve bekledi… Oklar aç bir biçimde zehirlerini kusacakları yeni etli bölgeler ararken bir zincir şıkırtısı duyuldu ve Ern’dal’ın ellerinden kayan silahı sağ elinden sola doğru sıçradı. Ardından, sol eliyle yukarıya doğru fırlatılan ucu tutan drow erkeği, sol elini sağa doğru savurarak kancalı zinciri sağa doğru döndürmüş oldu. Böylece, hala daha bir ucu sağ elinde duran kancalı zincir tam tur bir dönüş yaparak pervane misali döndü. Her minik, zehirli ok, boynu bükük bir biçimde ve çaresizce yere düştü. Yerde acı dolu sessizlikleri içinde yatarlarken Ern’dal’ın öfkeli ayakları onları ezdi.
Drowun koşuyordu ve koşuşu körlemesine bir saldırıydı. Zira giderek görüntü bulanıklaşıyordu. Önünde bulanık olarak duran şeklin Jerran olduğuna emindi, ama şu da bir gerçekti ki, hata yapmayı da umursamıyordu o anda. Bu esnada, acele bir biçimde belinden yeni bir hançer çeken Jerran’ın onu fırlatmaya vakti olmamıştı. Ern’dal’ın ileri doğru savurduğu ve iki elinden de serbest bıraktığı kancalı zinciri Jerran’ın vücuduna acı verecek bir biçimde yapıştı ve çarpmanın etkisiyle kancalı uçlar zincirin dönmesine yol açtı. Bir anda kendini yerde, bir zincir tarafından sıkı sıkıya bağlı bulan Jerran, tepesinde dikilen Ern’dal’a bir küfür savurdu. Aklına gelen her türlü küfür sayıyordu, ama ona giderek daha da kayıtsız bakan Ern’dal söylediklerini anlamıyordu bile. Kulakları uğulduyordu. Birileri bir şey diyordu ama o kelimeleri seçemiyordu. Sonra ansızın ses kesildi. Etraftaki rutin savaş çığlıkları dışında hiçbir şey duyulmuyordu. Ern’dal Jerran’ın ansızın neden sakinleştiği üzerinde düşünmemişti. Ve bu onun en büyük hatası olmudu. Zehrin etkisiyle bulanmış beyni, Jerran’dan kusar gibi gelen sesi de algılamasına engel olmuştu. Dahası, midesinden ağzına bir şey çıkardığının da farkına varamamıştı.

Ayak bileğinden çektiği küçük bir bıçakla kardeşinin işini bitirecekken, birden bir şeylerin ters gittiğini hissine kapıldı. Jerran'a bakmaya çalıştı, zira görüntü hala bulanıktı. Tek seçebildiği yerde öylece yattığıydı. Sanki fazla sakindi.
Jerran’ın ağzında bir şey vardı. Jerran, aynı Ern’dal’ın ki kadar kayıtsız gözlerle ona baktı ama bir farkla, Ern'dal gibi zehirin etkisi ile karmaşıklaşmış algılarla değil az sonra yapacağı şeyin düşüncesi ile her şey anlamsızlaşmıştı. Sadece yüzünde giderek yayılan bir sırıtış vardı şidmi. Gülümsemesi o kadar genişti ki, dişleri olduğu gibi görünüyordu. Ama göstermek istediği alay dolu bir gülüşten daha fazlasıydı.
Dişlerinin arasında küçük bir top tutuyordu. Koyu gri renkteki, yer yer şeffaf topu gören Ern’dal umutsuzluk içinde kaçmaya çalıştı. Geriye doğru koşacak enerjisi bile yoktu. Yaptığı son hareketler yüzünden zehir yeterince hızlı davranmıştı. Onu tüketmiş ve kurutmuştu. Jerran hırıltılı ve histerik bir kahkaha ile güldükten sonra tam var gücüyle topu ısıracak ve kendileri ile savaş alanının bir kısmını havaya uçuracakken derin bir iç çekti, gözleri bir noktada sabitleşti ve top ağzından salyasına karışmış kan ile beraber dışarı çıktı. Ern’dal, bulanık gözlerle önce Jerran'a sonra da etrafına baktı.

"Jerran?"

Ses yoktu. Bir şeyler ters gidiyordu. Gardını indirmeden tek dizinin üzerine çöktü. Ona temkinli bir biçimde iyice yüzünü yaklaştırdı ve o zaman görüntü netleşti. Kasılmış bir beden, hareketsiz ve tek bir noktaya sabitlenmiş, irileşmiş gözler ve açık ağızdan süzülen kan... görüntü bundan ibaretti. Ern'dal daha dikkatli bakınca Jerran'ın açık ağzının hemen yakınında gri bir top gördü. Durumu o an anladı. Biri, Jerran'ı ondan önce haklamıştı.
Tekrar etrafına göz gezdirdi. Giderek ağırlaşan göz kapaklarının ardından etrafı görmek neredeyse imkânsızdı.

“Göster kendini!” diye haykırdı nerde olduğunu anlamadığı destekçisine ya da olası rakibine. Biri yerde yatan Jerran’ı arkasından vurmuştu. O her kimse,şu an onun sözlerine uymuş ve Ern’dal’a doğru yaklaşıyordu.

“Sanırım zehir düşündüğümüzden daha hızlı yayılıyor. Sesimi duyabiliyor musun Ern’dal?” dedi oldukça tanıdık bir erkek sesi.

“Evet.”dedi Ern’dal. Hafifçe kamburunu çıkarmış ve yavaş yavaş kafasını çevirerek sağa, sola bakınıyordu. Karşısındakini seçemediği çok açıktı. Tek elini sol omzunun üzerine bastırmıştı. Eli, zehirle kirlenmiş kanının isimsiz rengiyle kirlenmişti. Ern’dal olduğu yerde sendeledi. Ayakta durmak giderek zorlaşıyordu.

“Sen kimsin?” dedi zayıflığı göze alarak. Konuşanın sözlerine ve tanıdık ses tonuna bakılırsa aileden biriydi.

“Merak etme, ben Arnkra. Sana yardım etmeye geldim. Kız kardeşlerim beni yardım etmem için senin yanına yolladı.”

Ern’dal hiçbir şey demedi. Yardım almak gururunu kırmıştı ve içinden rahibelere sayıp sövüyordu. Rahibeler duyduysa bile duymazlıktan geldi. Ne de olsa o anda yapacak daha önemli işleri vardı: Harrdelin rahibelerini alaşağı etmek gibi.

Arnkra dostça kolunu Ern’dal’a sardı ve ağırlığını ona doğru vermesini söyledi.

“Yaşamak zorundasın Ern’dal. Ailenin çıkarları ve senin iyiliğin için şimdi ölemezsin.” diyordu oldukça eğlenerek. Başına örttüğü kapüşonunun altında ışıldayan bir gülümseme vardı. Ern’dal’a yardım etmesi, onu destekleyeceği anlamına gelmiyordu.

“Ah, sana hatırlatmama izin ver. Eğer şimdi burada ölecek olursan ve biz nihai amacımıza ulaşamazsak, İralde senin ruhunu geri çağırır ve günler ile geceler boyunca tekrar tekrar sana işkence eder. Kulağa pek hoş gelmiyor, öyle değil mi?” dedi aynı eğlenen gülümsemesi ile.

“Öyle bir şey olmayacak!”dedi Ern’dal sıktığı dişlerinin arasından. Dili iyice dolanmıştı ve söylediği kelimeleri kendi bile anlayamamıştı. Ama büyücü Arnkra anlamıştı.

“İyi. Aksi takdirde söylediklerimi düşün derim.”dedi.

Yürüyorlardı. Savaş alanının çığırından çıkmış çatışmasının içinde, güvenle süzülüyorlardı. Ern’dal, bulanık siluetlere baktıysa da onları net olarak seçemedi. Arnkra’nın desteği ile eski evine doğru yürüyordu. Etraflarında dev bir koruma kalkanı vardı. Bazen üzerlerine oklar ve mızraklar yağıyordu ama kalkan bir an olsun sarsılmıyordu bile. Ern’dal bir an için durup Arnkra’nın yüzüne baktı. Kapüşonun derinliklerinde güçlü bir yüzün çizgilerini seçebildi sadece. O büyüden anlamazdı ama Ankra’nın güçlendiğini fark etmemesi için bulanık bir görüş açısından daha fazlasına ihtiyacı vardı: düpedüz kör olmalıydı.  Bu konu hakkında hiçbir şey demedi. Çok büyük ihtimalle Harrdelin evinin büyücüsünü alaşağı etmiş ve güçlerini son damlasına kadar emmişti. Bir an yerde yatan Felice Harrdelin’in kocasının görüntüsü geldi aklına. Şimdi muhtemelen bir deri bir kemikti. Yanakları içeri çökmüş, göz çukurları olduğu gibi ortada kara deri geçirilmiş bir iskeletti. Zihnindeki bu görüntü ona hiçbir şey hissettirmedi.
Dahası, onları koruyan güç kalkanı Arnkra’nın ayaklarının altında her sakin adım ile oynaşan cübbe etekleri gibi telaşsız ve sağlamdı.

Yürümeye devam ettiler ve en sonunda Harrdelin malikanesinin kapısına sağ salim geldiler. Bu süre boyunca Arnkra halinden memnun bir biçimde Ern’dal’a destek olmuştu. Ona yaptığı son yardım ise, zehrin yayılmasını yavaşlatacak ufak bir şişeyi sunması olmuştu.

“Al.” Dedi şişeyi ellerine fırlatırken. “Bunu iç. Zehrin hızını yavaşlatacaktır. Yüce Anne’den bir armağana.”dedi ciddi bir tonda. İralde’nin ona böyle ilgi göstermesi belli ki onu çileden çıkartıyordu.
“Onca rahibenin arasında pek şansın olmadığı açık.” Dedi eğlenen bir gülümseme ile. Kapüşonun derinliklerinden inci gibi beyaz dişler parıldadı. “Yine de, merak etme cesedini alması için birini yollarım.” dedi ve arkasını dönüp ağır adımlarla yürümeye başladı.
Ern’dal hiçbir şey demedi. Hata söyledikleri tam anlamıyla duyamamıştı bile. Halen zehrin etkisinden dolayı kulakları uğulduyordu. Elini duvara dayayarak merdivenleri ağır ağır çıkmaya başladı. Her adımda vücudu uğursuz bir his ile titriyor, kolları ve bacakları çarpılıyor gibi hissediyordu. Bu zehir değildi, hayır, bu yukarıda sanatlarını ircaa eden eski ailesinin dişilerinin gücüydü.

Arnkra arkasını dönmüşken bir an durup geriye döndü ve Ern’dal’ın kendini nasıl da acınası bir halde zorlayarak merdivenleri çıkmaya çalıştığını izledi. Bir süre onu iğrenerek izledikten sonra Ern’dal’ın onu fark etmediğine emin oldu. Ardından kapüşonun hırsla geriye doğru attı ve nefretle çarpılmış yüz hatları ortaya çıktı.

“Bu evin sadece bir erkeği var!” diye fısıldadı sıktığı dişlerinin arasından ve sol elini havaya kaldırarak bir büyü okumaya başladı.
Ern’dal ise az sonra arkasından vurulacağından habersiz, acı içinde merdivenlere odaklanmıştı.


Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar // 9.Bölüm || Yeni!!!
Gönderen: Wanderer - 10 Mart 2011, 13:05:27
A-ama olmaz ki böyle! En heyecanlı yerinde kesmek ayıptır canım...

Neyse, efem dövüş sahneleri çok harikaydı bir yerde, 'geriye doğru atılması geriye sendelemesine...' gibi bir şey akışı bozdu sadece, onun haricinde yine harikaydı. Ellerine sağlık :)
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar // 9.Bölüm || Yeni!!!
Gönderen: Malkavian - 10 Mart 2011, 13:40:26
Yazıya gereğinden uzun bir müddet ara verdiğin ve baskılara dayanamayıp yazdığın belli oluyor. Birkaç yerde eklerin eksikliği birkaç yerde de fazlalığı söz konusu. Akıcı savaş sahnesini biraz hızlı anlatmaya çalışmışsın sanırım. Bunun dışında bir de drowların arasında birbirini kurtarma ve sevme gibi duygulara hala alışık değilim :) Çıkarları var biliyorum ama yine de garip işte. Bir de İralde'nin zihnindeki sesi italik yazılabilir ya da tırnak içine alınabilirmiş. Orası biraz okurken takılmamı sağladı.

Bu ufak tefek ayrıntıların dışında olayın kurgusu güzel bir şekilde devam ediyor.  Arnkra'nın bu hareketinin ardında yatan duygu yükünü de okumak isterdim. Belki diğer bölümde gelir. Duello sahnesi oldukça ilgi çekiciydi. Özellikle kullandıkları değişik tarzda silahlardan dolayı. Drowların sinsiliğini savaş alanında tam olarak yansıttığını düşünüyorum. :)
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar // 9.Bölüm || Yeni!!!
Gönderen: mit - 10 Mart 2011, 13:44:43
Bense tam aksine dövüş sahneleri dışında gayet iyi olduğunu söyleyeceğim. Bunları yazmak hiç hoşuma gitmiyor ama zincir, kanca ve ok kelimelerini arka arkaya o kadar çok kullanmışsın ki bir an için yanlışlıkla aynı satırı ikinci kez okuyup okumadığımı merak ettim. Sonra Jerran'ın aniden sessizleşmesine iki kez şahit oluyoruz. Bir de yerde yatan Jerran'ın "arkadan" vurulma hadisesi var. Kısacası savaş bölümünü elden geçirmen gerekiyor.

Savaş sonrasındaki sahneler ise çok daha doyurucu ve güzel. Büyücünün oluşturduğu kalkan, yüzündeki çizgiler ve ikili arasında geçen diyalog gözümde rahatça canlandı. Sonu da tam beklediğim gibi çarpıcı ve merak uyandırıcı olmuş. Arnkra böyle bir harekette bulunmasaydı hayal kırıklığına uğrardım :)

Başlangıçtaki "Sinekler vızıldıyor" kısmı ise muhteşemdi!

Ellerine sağlık. Sakın şevkin kırılmasın, uzun zamandır yazmamanın verdiği ufak tefek teklemeler bunlar. Kısa sürede eski formuna kavuşacaksın, yeter ki her konuda gösterdiğin o azmini burada da devam ettir.
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar // 9.Bölüm || Yeni!!!
Gönderen: Fırtınakıran - 10 Mart 2011, 17:29:34
@Malkavian;

Word dosyasında o italic yazılmalı dediğin yerler falan hep öyleydi. Ama foruma koyunca ve ben koyar koymaz evden çıkmak zorunda kalınca bu hale geldi -_-'. Forumda düzeltecek fazla vaktim olmadı. Word belgeme bakarak ayarlayacağım onları şimdi.

Doğru, savaş sahnesini çabuk geçmek istiyordum yazarken :D. Çünkü yazarken çok sıkıldım ve anlatmak istediğim başka şeyler var. O eklerin eksikliğini de elden geçireceğim. Baskılar artınca aceleye geldi ;D.

Teşekkür ederim eleştirilerin ve yorumun için. Eleştirisiz yazım olmaz :).

@mit;

İhsan abi şevkim hiç kırılmadı, aksine eleştirilmek çok hoşuma gitti. Bunlar oldukça lazım şeyler. Dövüş sahnelerini yazarken ben de sıkıldığım için böyle bir hal aldı. O konuda ben de seninle hemfikirim. İçime sinmedi pek. O tekrarlanan yerleri hemen elden geçireceğim Malkavian'a dediğim gibi.

Yine Malkavian'a da dediğim bir şeyi sana da söyleyeyim, anlatmak istediğim başka şeyler olduğundan bu bölüm yavan kalıyor. Hani bir geçiş bölümü gibi. Ama bu biraz mazeret değil şu an elden geçiriyorum ^^.

Yorum ve eleştirilerin için teşeşkkür ederim :).

Ekleme: evet hepsi düzeltildi, dahası yeni cümleler eklenerek hikayede genişletmeye gidildi.
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar // 9.Bölüm || Yeni!!!
Gönderen: Black Helen - 10 Mart 2011, 20:50:35
Bunca uzun bir ayrılıktan sonra yeniden bu hikayeyi devam ediyor bulmak sevindirici. Baştan başlarsam yeni ve düzenlenmiş savaş bölümünün son derece doyurucu olduğunu ve heyecanla okuduğumu söyleyebilirim. İki kardeşin birbirlerine taşıdıkları kini, öldürme zevklerini ve savaşma stillerini zaten hayranlıkla okudum. Diyalogların oturmuşluğu ve karakterlerin hayatta kalmasının sadece ailenin menfaatleri doğrultusunda olması hikayenin kendisine yakışır bir biçimde devam ettiğinin göstergesi. Kısacası ellerinize sağlık, öncekinden daha kısa bir zaman devamını da görmek isterim. :)
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar // 9.Bölüm || Yeni!!!
Gönderen: Fırtınakıran - 10 Mart 2011, 21:10:40
@Black Helen;
Değerli yorumun için çok teşekkür ederim :). Savaş sahnelerini doyurucu bulduysan ne mutlu bana :). Çünkü daha önce dediğim gibi ben yazarken pek bir sıkılmıştım doğrusunu istersen. Jerran ile Ern'dal'ın aralarındaki kin dolu kardeşliği bahsettiğin gibi yansıtabildiysem de gerçekten çok mutlu oldum. Söz konusu drowlar olunca en önemli yerler ve belki de yazması en zorlu kısımlar oralar oluyor. Açıkçası en çok o kısımlarda yetersiz kalmaktan korkuyorum.

Bugüne kadar yazdığım en uzun bölüm olduğu için okuyucuları bol bol sıkacağımı düşünmüştüm açıkçası :). Yorumundan anlıyorum ki, düşüncemde yanılmışım. İyi ki de öyle olmuş. Ve hikayenin bazı yerlerini elden geçirmemin de bir artısı oldu bu sanırım.

Tekrardan teşekkür ederim yorumların ve güzel düşüncelerin için. Yeni bölümü de yazıyorum zaten. Aslında iki bölüm birden yayınlayacaktım ama çok beklettim diye bitirdiğim kısmı yayınladım. Devamı çok yakında olacak :). Dahası, aile menfaatleri için olan entrikalarda hız kesmeyeceğiz :D.
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar // 9.Bölüm
Gönderen: Ejderfelaketi - 11 Eylül 2012, 10:28:49
Bitti mi :( saatlerdir okuyordum ve bu başlığı dürbündeki bir yolcudan gördüm ve iyi ki de görmüşüm. böylesi bir hikayi okuduğum için çok mutlu oldum. Bu kadar güzel  uzun soluklu bir haikaye buralarda az bulunur. Unutulmuş Diyarlarda geçmesi beni çok mutlu etse de bu kurgun yazılmış gerçeklerle uyuşmadığından hayran hikayesi statüsü kazanamaması çok üzücü. Çok beğendiğimi tekrar söylüyorum hatta bu kurgu iskelesinde-şimdiye kadar- okuduğum en sürükleyici uzun soluklu hikayeydi diyebilirim. Aradan seneler geçmiş belli ki artık unutulmuş ben de "devamını beklerim" şeklinde ne yazık ki bir yorumla bitiremeyeceğim.
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar // 9.Bölüm
Gönderen: Fırtınakıran - 11 Eylül 2012, 13:10:20
Aaa, bu hikayeye yorum gelmiş o.O?! Vallahi bir gün birinin buralara yorum yazacağı aklımın ucundan geçmezdi.

Bir hayran hikayesi olmasından çok kendi yorumumla yazdığım bir kurguydu. Biraz kasti olarak öyle yapmıştım aslında. Ama tabii bunlar önemsiz detaylar. Ben yorumunuz ve beğeniniz için çok teşekkür ederim. Gerçekten hala daha şaşkınım :).

Aslında sonuna kadar tasarlanmış bir uzun soluklu kurguydu. Fakat çeşitli nedenlerden devamını getiremedim. En büyük nedenlerinden biri de vakitsizlikti. Öyle böyle derken yıllar geçti, ben de hepten vazgeçtim. Şimdi devam edeceğim desem yalan olur. Yine de böyle eski bir kurguya yorum yaptığınız için tekrar teşekkür ederim :).
Başlık: Ynt: Sakat Rahibe-Unutulmuş Diyarlar // 9.Bölüm
Gönderen: Wanderer - 15 Eylül 2012, 03:39:52
Bazılarımız da son yazan Fırtınakıran olunca, yeni bölüm mü geldi dedik, fakir ama gururlu bir bölüm vardı o mu uğradı dedik... Ama nerde?