Kayıp Rıhtım Arşiv Forum

Kurgu Güncesi => Kurgu İskelesi => Konuyu başlatan: Nihbrin - 23 Şubat 2009, 13:40:33

Başlık: Bitmeyen Öykü
Gönderen: Nihbrin - 23 Şubat 2009, 13:40:33
K U R A L L A R

I   - Bu başlığa yorum eklemek hikayenin okunuş düzeninde okuyucuya sorun çıkaracağı için istenmeyen bir durumdur.

II  - Bu başlığa herkes, her yanıtı için bir paragraf hikaye parçası ekleyebilir

III - Yazılanların editlenmesi yazım kurallarının düzenlenmesi haricinde istenmeyen bir durumdur çünki sonradan yazanların hikaye parçalarını anlamsız kılabilir.

IV - Amaç hikayenin mümkün olan en uzun ömre sahip olmasıdır, ana kahramanın sürekli olarak iş birlik yapmak istemeyen hikaye parçası yazarlarınca öldürülmesi eski tecrübelere dayanılarak bilinmelidir ki kesindir. Bu hikayenin ruhuna aykırı olduğu gibi hikaye içinde yeni başlangıçlara imkan sağlar ve hayal gücünüzü konuşturmanıza olanak verir. Lütfen sürekli öldürmeyiniz.( tam olarak bir kural değil daha çok rica )

V - Her yanıttan sonra yazarların en az 30dk beklemesi gerekir tekrar yanıt yazması için, bu hikayenin daha sağlıklı olmasına olanak verir( 2 paragraf yazmak gibi olur 2 yanıt eklemek )

VI - Hikaye gidişatına göre yeni kurallar/ricalar eklenebilir. İlk başlıkta yeni kurallar olup olmadığına düzenli olarak bir göz atmanız hikayenin canlı kaldığı süre içinde oldukça yararlı olur ve istenir  :hemk

VII - Amaç hikayenin devam ettirilmesidir ...

...ve başlıyorum bu kural listesini attıktan sonra, istenildiği gibi çarpıtılabilir ve yönü değiştirilebilir.
Başlık: Ynt: Bitmeyen Öykü
Gönderen: Nihbrin - 23 Şubat 2009, 13:49:32
O aramıza yeni katılmıştı, gerçi ben de daha sadece geçen ay bu gezilere katılmaya başlamıştım ama bu kadar eğlenceli olduğunu bilseydim okulun hayalet arama kulubune daha önce katılırdım. Lise hayatım boyunca gereksiz ve çılgınca hiç bir şey yapmadan oturmuş olma fikri mezun olduktan sonra pişman olacağımı düşündürmüştü bana. Oysa o öyle değildi, sadece bize göz kulak olmak istermiş gibiydi. Onun bir kere bile gülümsediğini görmedim ama çok isterdim. Eski ve yanmış, terkedilmiş bir fabrikanın en üst katındaydık, kulup başkanı bizi durdurup elindeki feneri yüzüne tutarak anlatmaya başldı, "Buraya banka hırsızları sığınmış geçtiğimiz yıl, polisler etraflarını kuşattıklarında öyle umutsuz bir hale gelmişler ki tüm fabrikayı içinde rehin aldıkları çalışanlar ile yakmışlar!" Tam o anda yere çok ağır bir metal boru düştü ve çıkan ses ile iki salak arkadaşım kendilerini kulup başkanın kollarına attı, oysa o kılını bile kıpırdatmamıştı. Sanırım bazen en güzel ve tatlı kızlar bile korkmaz.
Başlık: Ynt: Bitmeyen Öykü
Gönderen: Amras Ringeril - 23 Şubat 2009, 16:46:09
Not:
Spoiler: Göster
"Güzel bir fikir olmuş Nihbrin teşekkürler. Şöyle bir şey eklemek istiyorum. Paragrafı yazan alttakine kendi fikirlerini de ekleyerek kopukluk yaratmadan devam ettirebileceği bir ipucu vermeli ki farklı hikayelerin birleşimi gibi durmasın."


"Galiba bazılarımız buraya piknik yapmaya geldiğimiz sanıyor." Dedi ifadesini bozmaksızın. Beni güldürmeye yetmişti. Başkan durumu anlatırken etrafı kontrol etmek istedim, gerçekten de küller hala boğazları yakacak kadar yoğundu. Bizim ağırlığımıza dayanıp dayanamayacağı konusunda enişelenmeye başlamıştım. Her adımımızda etrafımızı saran gıcırtılar ve kokular daha çok endişeyi beraberinde getiriyordu. Kabul etmek gerek ki korkuyordum.
Başlık: Ynt: Bitmeyen Öykü
Gönderen: Arlinon - 23 Şubat 2009, 22:07:40
Sonra ileride, makinelerin arkasında bir ışık gördüm. Çürük metallerin arasından belli belirsiz görebiliyordum, hareket ediyordu. "Şuraya bakın!" Dedim. Bizimkiler yine kendilerini güzel başkanın kollarına atacaklardı ama o bu sefer geriye davrandı ve ikisi aptal bir ifadeyle çarpıştılar. Bu ilgiyi birazcık da olsa kıskanmıyor değildim...
Işık bu tarafa doğru geliyordu. Anlık karmaşa yüzünden hiçbirşey yapmamıştık ve ışık artık yüzümüze vuruyordu, gözümü dürtükleyen ışığın ardında bir insan silüeti seçebiliyordum.
"Kimsiiz ne edersiiz burda gençler nerden geldiiz siz."
Şimdi ışığın arkasındaki bıyıklı sima pek belirgindi.
"Eh, sadece merak ettik ve geziyorduk." Dedim, hayal kırıklığına uğramıştım.
"Hayalet arıyoruz amca ya." Dedi bizimkilerden biri.
"Ne hayaleti yeenim hayalet mayalet olur mu heç öle şey. Adi bahim eviize gidig."
Aslında ben güvenli bir mesafeden senin eve gitmeni beklemyi düşünüyorum! Bir bekçi aradığımız son şeydi...
Başlık: Ynt: Bitmeyen Öykü
Gönderen: Nihbrin - 23 Şubat 2009, 22:21:57
Geniş makine salonunun çıkışına doğru isteksizce dürtüklenirken herkes homurdanıyordu ancak başkandan ses çıkmıyordu, böyle yerler bulmak kolay değildi nede olsa ve kulup bu gün için özel olarak çalışmıştı. Yeni olmasına rağmen bilgisi ile herkesi etkileyen oydu ve mekanı da o seçmişti, sanki burada aradığı bir şey varmış gibi gelmişti ama ne yazık ki bıyıklı ve tuaf kokan bu adam bizi keyfimizden ve adrenalinimizden etmekte kararlıydı. "Hadin gaari acele idin" fenerinin ışığında gözüme yeşil bir kağıt takıldı ve ister istemez durup onu yerden aldım. "Bir banknot?" çıkıvermişi ağzımdan, herkes durup baktı. Kimse bekçiyi önemsemedi bir an için ama kafamı yangından is bile kaplamamış paradan ayırıp yine ona baktığımda oda bekçiye bakıyordu. Bakışlarım bu kez refleks olarak bekçiye kaydığında bir çığlık kurumuş boğazımdan sıyrıldı. "VİR ONU GERİYE! DOGUNMAYIN ONA GARİ!" ağzını kocaman açtı ve dev gibi dili ortaya çıktı bıyıkları da dili ile beraber uzuyordu, üç kollu bir canavar gibi üstümüze geliyordu.
Başlık: Ynt: Bitmeyen Öykü
Gönderen: Amras Ringeril - 23 Şubat 2009, 22:56:33
Adamın vahşileşmesi beni şaşkına çevirmişti. Altı üstü bir banknottu. Nelere kadir olabilirdi? Bunlara cevap verecek vaktim yoktu. Adam yiyecekmiş gibi üzerime geliyordu, o garip şivesiyle ağzından tükürükler saçarak tepeme binmek üzereyken kendimi kenara atmayı başardım. Adamın üzerime atlamasındna kurtulmuştum ama deliye dönmüş herif peşimi bırakmaya niyetli değildi. Dolma gibi kollarıyla bir hamle daha yaptı. Arkadaşlarım ilk şoku atlatıp adama saldırmaya başlamışlardı. Ancak iri adamı zar zor tutuyorlardı, nispeten tutamıyorlardı. Sonra ani bir tınlama duyuldu. Baktığımda adam yerdeydi. O, elinde bir demir çubukla adama iğrenerek bakıyordu.
Başlık: Ynt: Bitmeyen Öykü
Gönderen: magicalbronze - 24 Şubat 2009, 09:35:48
İyice şaşkına dönmüştüm. O iki salak arkadaştan birinin elinde; demir çubuk tutmuş sanki yaptığının yeni yeni farkına varıyor gibi surat ifadesi öfkeden, şaşkın bakışlara ve bariz şekilde korkuya dönüyordu. Başkan "Ne yaptın sen!" diye bağırdı. Koşup adamın nabzını tuttu. Bir kaç seniye etrafta hafif soluk seslerinden başka bir şey duyulmuyordu. Sonra kafasını yavaşça yukarı kaldırıp "Nabzı atmıyor. Ö-Ölmüş" dedi.
Başlık: Ynt: Bitmeyen Öykü
Gönderen: Nihbrin - 24 Şubat 2009, 13:29:21
Yerdeki çarpık bedene sessizce bakıyorduk, kaçmak sanırım hepimizin aklından geçen ilk şey oldu. Başkan dışında, "Burası zaten yanmış bir yer, tek yapmamız gereken adamı burası ile beraber tekrar yakmak." deyi verdi. Öylesine bir olaymış gibi söylemişti bunu, sadece atılacak bir çöp yada sinekliğe takılmış bir diğer sinekmiş gibi. Onu öldürmüş olmaktan sorumlu kalmak istemiyora benziyordu oysa elleri titreyen oğlan, gözlerini kocaman açmış adama bakarken ağzından fısıltı gibi bir ses çıktı, onu başta anlamadım ama bir diğer ses ne demek istediğini anlamama sebep oldu, "vi-Vir O-n-u GERİYEEE!" adam doğruluyordu. Ölü olması gerekirdi! Önce geriledik sonra da arkamıza bile bakmadna dört bir yana kaçmaya başladık, bir an için aklımı yitirdiğime yemin edebilirim. Arkamdan o dinginlik dolu sesin yankısı gelmeye başladığında dona kaldım ve hayatıma bile mal olsa görmem gerektiğini düşünerek geriye baktım, başkan iki elini bekçi doğrulmak üzereyken kafasının üstüne koymuş bir şeyler mırıldanıyordu ama tanrı biliyor ya, duyduğum en güzel şeydi bu. Oysa oğlan ne demişti dehşet dolu fısıltısında? "Kaçın"
Başlık: Ynt: Bitmeyen Öykü
Gönderen: Amras Ringeril - 26 Şubat 2009, 13:16:43
Bunun eğlenceli bir gezi olacağını düşünmüştüm, öyle de gidiyordu. Ancak karşınızda doğrulan bir ceset gördüğünüzde eğlencenin tanımını bir kez daha düşünmeniz gerekir. Başkanın uzun saçları ve yumuşak hatlı yüzünde ince bir çizgi halini alan ağzından, daha önce duymadığım güzellikte sesler çıkıyordu. Ölü, hiddetini yavaş yavaş yitirmeye başlamıştı artık. Başkanımız Buse tereddüt etmeden şarkısına devam ediyordu. Artık korkum biraz dinmişti ve küllerin arasından bulabildiğim en sert cisimle temkinli bir şekilde oraya doğru yaklaşmaya başladım, etrafıma baktığımda diğer arkadaşlarımın da benimle aynı fikirde olduğunu görmem uzun sürmedi elbette. Ancak buna gerek kalmadı ve bekçi az önce uyuşturucunun etksiine girmiş gibi, ne kadar ayık olduğunu bilemediğimiz bir halde yere yığıldı, yüzünde bir gülümseme vardı. Arkadan korkak bir erkek sesi duyuldu.

"Nesin sen?"
Başlık: Ynt: Bitmeyen Öykü
Gönderen: Nihbrin - 27 Şubat 2009, 17:53:42
Hep göründüğünden farklı bir ifade vardı yüzünde o konuşurken, sanki buraya ait değilmiş gibi, uzaklardan gelmiş ve gidecekmiş gibi. "O pişmanlıklarıyla dünyaya kendisini bağlamış bir ruhtu sadece, onun bağlarını koparmak için yaşayanların gücüne ihtiyacım var" duraksadı, sanki bir sonraki söyleyeceğini demeden önce tartıyordu, gülümsediğinde 1 aydır onlar ile olan kulup başkanlarına bakıyormuş gibi hissetti. Son kez. Konuşurken ceplerinden ince uzun kağıtlar çıkarıyordu, üzerilerinde karmakarışık ve birbirine benzeyen harfler ile örgü gibi yazılar saklıyordu bu rulolar. "Eren çakmağını verir misin? Biliyorum sigara kullanıyorsun" Erenin yüzünde alık bir ifade vardı, hiç önümüzde sigara içerken görmemiştik onu, çekingen bir şekilde halen elleri titrerken saydam mavi cismi ona uzattı, hepimiz o her konuştuğunda sanki daha çok sakinleşiyorduk. Sutra demişti kağıtlar için, ne olduklarını o an bilmiyordum ama gelecekte onlar ile oldukça haşır neşir olacağımı nereden bilebilir ve tüm bu olaylardan kaçınabilirdim ki. Sutralardan 3ünü yerdeki artık huzurlu görünen ve ellerinde buruşmuş banknotlar ile yatan bedenin etrafına sardı, sanki bir ayin gibi usulca ve saygıyla yapıyordu tüm haraketlerini. Sonra, onu yaktı. Hepimize bir bir baktı ve beden yokluğa karışırken sanki oda saydamlaşıyordu, "Bir gün tekrar görüşür müyüz bilmiyorum, ancak benim dünyaya bağlanış sebebim artık son buldu. 108. ölüyü dünyadan ayırdım ve anlaşmam burada son buldu, hepinize teşekkür ederim, tüm pişmanlıklarınızı geride bırakın ve ölümden korkmayın." Onu anlamamıştım, onu anlayacaktım. Küllerden ve başkansız bir hayalet arama kulubu ıssız bir binada yapayanlız kaldığımızda hiç bir şey olamamış gibi evlerimize dağılmaya ve bu geceden bir daha konuşmamaya karar verdik, gece rüyamda Buse'yi gördüm, uzaklardan beni çağırıyormuş gibi geldi. Ertesi sabah uyandığımda yeni günün bana neler getireceğini bilmeden okula yola çıktım...
Başlık: Ynt: Bitmeyen Öykü
Gönderen: Arlinon - 08 Mart 2009, 23:27:56
Herzamanki yoldan okula doğru gidiyordum. Kaldırım her sabahki gibi sakindi ve sadece tek tük geçen arabaların gürültüsü vardı. Her adımda okula yaklaşıyor ve biraz daha sıkılıyordum. Yürüdüm yürüdüm, ama nedense fazla yürümüştüm, çoktan okulda olmam gerekirdi. Yarı uykulu halimle nereden yürüdüğüme hiç dikkat etmezdim, hep aynı yoldu. Kafamı kaldırıp etrafıma dikkat ettim, keşke etmeseymişim de öylece yürüye dursaymışım! Ne kadar yürürsem yürüyeyim, aynı yerlerden tekrar tekrar geçiyormuşum. Durdum ve ters yöne gittim. Sonuç aynıydı. Bu sefer olduğum yerde bekledim ve arabaları izledim. Hep aynı birkaç araba geçiyordu! Ne yapacağımı bilmiyordum ve sinirlerim bozuluyordu, koşmaya başladım. Şimdide hava kararıyordu, ben koştukça karardı ve karardı. Artık etrafımı zar zor görüyordum. Sonra karanlıktan kızıl parıltılar gördüm; bana doğru gelen birşey vardı. Yaklaştığı zaman kara cüppeli birşey olduğunu gördüm onun, ayaklarından ve ellerinden, yüzünden dökülüyordu bu kırmızılıklar. Karanlığı kesen bıçak gibi, gürültülü bir fısıltıyla birşeyler diyordu: " Senin sıran geldi çocuk..."
Başlık: Ynt: Bitmeyen Öykü
Gönderen: Nihbrin - 13 Mart 2009, 11:44:59
Genç kadın zarif çay fincanından küçük bir yudum aldı ve derin bir soluk çekti, "İşte onunla orada tanıştım." ,Gözlerini koltukta yanında oturmakta olan adama kaydırdı, "O gün beni kurtarmasaydı dünyada başı boş gezinen bir ölü olabilir ve sonsuz acıyı tadabilirdim. Saatlerdir konuşuyorum ve biraz boğazım kurudu, devamını yarın anlatmamı ister misin Buse? Saat biraz geç oldu" Kızımın gülümsemesi paha biçilmezdi, benim gibi biri ve sıradan bir insanın, sıradan olması için dua ettiğim çocuğu, o gün beni kurtarmak için orada olmasaydı yaşamamın bir anlamı olmayacağı adamın evladı. Ancak o kabus gibi günde bir kez öldüm. Şimdi ise 12 yıl geçti ve halen 108 ölülük borcumu ödememe çok zaman var, hepsinden önce onu bulmalıyım. Beni öldüren ve az kalsın kaybolmuşluğun dehlizlerinde yok olmaya bırakılmama sebep olacak o ölüm kokan ağzı ile benim bedenimi yutup ruhumu tüküren habis ruhu bulmalıyım. Onun aksine umut ve yaşam kokan kızımı yatak odasına götürürken aklımdan bunlar geçiyordu ve sanırım onun elini fazla sıkınca irkildi, "Anne!?". "Özür dilerim hayatım, sana o kötü şeyi hiç anlatmamalıydım..." , "hmm ama Buse denen kız çok güzelmiş" diye kıkırdadı, koridorun diğer ucunda onları dinlerken paketindeki son sigarayı yakan baba ve 12 yıl öncenin kurtarıcısı ise iç geçirdi, "Keşke Buse seni hiç seçmeseydi.." sözleri bir fısıltıydı ancak genç kadın onu duymuştu ve kızını huzursuz ama mutlu uykusuna bırakırken ağlayabilseydi ağlayacağını bilerek en yakın sandalyeye oturdu...
Başlık: Ynt: Bitmeyen Öykü
Gönderen: Elenor - 11 Temmuz 2009, 12:07:19
Vücudum kaskatı kesilmiş, üzerime gelen şeyi korkuyla izliyordum. İşaret parmağıyla beni gösterir halde yavaşça üzerime doğru geliyordu. Hareketlerini tam olarak seçemiyordum ama üzerinden akan parıltılar az da olsa anlamama yardımcı oluyordu. Delicesine bir korku kaplamıştı üzerimi. Kaçmak istiyordum ama ayaklarımı oynatamıyordum. Çığlık atmaya çalıştım ama sadece kendimi yorduğumu farkettim. Hiçbirşey yapamaz halde ölümün bana yaklaştığını anlayabiliyordum. Anlayamadığım fısıltılar geliyordu kulağıma. Yapmak istediğim daha çok şey vardı böylece gidemezdim. Bütün dünya durmuş gibiydi. Kalbim yerinden fırlayacakmış gibi atıyordu. Yüzüm gözyaşlarımla ıslanmış halde orada öylece duruyordum. Sonra onu hissettim. Buz gibi eliyle kolumu kavramıştı. Hiç beklenmeyecek kadar yumuşak ama bir o kadar da soğuk. Yüzümden birkaç santim ötede durduğunu hissedebiliyordum. Artık hiçbirşeyin beni kurtaramayacağını biliyordum ve kendimi ona bıraktım. Bedenim boş bir çuval gibi yere devrildi. Hiçbirşey hissetmiyor ya da hissedemiyordum. Beni tutup kaldırdı ve tüm inancımı, sevgimi, korkularımı herşeyimi benden almaya başladı. Gözlerim neredeyse kapanacaktı. Tam ölümle kucaklaşacağım anda aniden yere düştüm ve onu gördüm. Yaratıkla mücadele eden bir kadın. Yere düştüğüm andan sonra etraf yavaş yavaş aydınlanmaya başlamıştı bu yüzden kurtarıcımın yüzünü seçebiliyordum. Simsiyah, parlak dalgalı saçları omuzlarına düşüyordu. Yüzünde tiksinen bir ifadeyle yaratığa bakıyordu ve tıpkı Buse'nin fabrikadaki adama yaptığı gibi, anlaşılmaz şeyler söylüyordu. Ona daha fazla bakamayarak gözlerimi kapadım.
Başlık: Ynt: Bitmeyen Öykü
Gönderen: Asfaloth - 03 Ağustos 2009, 17:07:57
Ruzgar siddetlendi ve ben gozlerimi dahada yumdum.Birkac metre ilerde o sessiz savasin surmekte oldugunun kismen farkindaydim.Ancak gozlerimi acip bakicak kadar cesaretimi  topliyamamistim.Damarlarimda korku ve merak birbirine karismaktaydi ve birseyin farkindaydim ki mucadele uzadikca dahada kendimden geciyordum.Sanki mistik bir kuvvet ruhuma sarilmis beni benden zorla sokup almaya calisiyordu.Dakikalar ilerledikce icimdeki umut , inanc ve sevginin söküldügünü hissetmeye basladim.Agirca gozlerimi actim ancak karanliktan baskasini goremiyordum, ilerde ulasamiyacagim kadar uzak bir noktada bir ses halsizce bana fisildiyordu.Dinledim...Bu unuttugum , beni geri kazanmak icin cirpinan sesi anlayabilmek icin calistim.Ilk basta bir mirilti sonra ise anlasilmaz bir sarkinin bilinmiyen sozleri gibi geldi kulagima.Zihnim dahada bulanmaya basladi, ses titredi ve solarak uzaklasti.Gozlerim kapaniyor kendimden geciyordum.Yuzumde ise anlamsiz bir tebessum vardi.
Başlık: Ynt: Bitmeyen Öykü
Gönderen: Berre - 23 Ağustos 2009, 18:11:21
Hani derler ya son anda hayatım film şeridi gibi gözlerimin önünden akar diye...Bu sözün doğruluğunu şaştım.Her şey sanki o an olmuş gibi beni sonsuzluğa uğurluyordu.Teker teker her anı yeniden yaşadım...Kah güldüm kah ağladım kah şaştım...Saliseler ilerledi ben beni izledim.Biran fabrikaya döndüm Buse'nin yanına...Sesini duyabiliyordum...Hayal olduğunu bildiğim halde gerçekliğinde kaybolmuştum...Kendimi ona dokunabilecek kadar gerçek hissediyordum.Gözlerimi açmam gerektiğini söyledi ve bende yavaşça açtım...
Başlık: Ynt: Bitmeyen Öykü
Gönderen: Berre - 17 Ekim 2009, 14:26:58
Spoiler: Göster
Hadi ama ne oldu kimse yazmıyor.
Başlık: Ynt: Bitmeyen Öykü
Gönderen: Nihbrin - 12 Kasım 2009, 18:59:25
Spoiler: Göster
Berre istersen yeni bir öykü başlat. İlk başlatan kişi olarak kesme arzusu güdüyorum bir süredir. Bunu yapmak için tek yapman gereken mevcut öyküyü öldürmek  ;D herkesi bir sonuca bağla, ne kadar kötü-alakasız-absurd-kopuk-saçma olursa olsun bir sonuca bağla; "beyaz çitli, yeşil panjurlu dubleks evde sonsuza kadar değilse bile uzunca süre mutlu yaşadılar" bile olabilir. Elbette güzel ve hoş da yapabilirsin sana kalmış.

Ardından orijinal paragraf aç yeni öykü için (bunu iki post atarak yap ki karışmasın) Ben yapardım yukarıdaki bahsettiğim işi ancak ... ne desem... hmm... canım istemiyor  :hemk

Edit: bunu okuyan ve başkalarının gönüllerince uzatmasından mest olacak herhangi x üyesi... sana sesleniyorum... İster Berre isterse başkası! Yazın ve yenileyin başlığı... bu kadar uzun süre devam etmesi rahatsız edici. Bu saate kadar herkes ölmeliydi  :P


Başlık: Ynt: Bitmeyen Öykü
Gönderen: Canina - 12 Kasım 2009, 19:36:43
Spoiler: Göster
"Bitmeyen öykü" bitmiş gibi duruyor.
Başlık: Ynt: Bitmeyen Öykü
Gönderen: Berre - 13 Kasım 2009, 19:19:20
Gözlerimi açtığımda sadece karanlık gördüm.Ama basit bir gece karanlığı gibi değildi bu.İçindeki her şeyi yutan bir siyahtı çevremdeki.Hiçbir canlı yoktu görünürde aslına bakılırsa yaşanabilecek bir ortam bile değildi bulunduğum yer.
Neden burada olduğumu anlayamadım.Bir çıkış yolu bulabilmek için çevreme bakındım.Ama hiçlikten başka bir şey göremedim.Üzerime doğru gelen klostrofobiyi hissediyordum. Nefesim daralmaya başladı. Çığlık atmak istedim ama ağzımı açtığımda hiçbir ses çıkmadı.Korku içerisinde ellerimi ağzıma doğru götürdüm...Aman Allah'ım!Ellerim yoktu.Bu ilk defa aklıma geliyordu.Hemen başımı eğip vücuduma baktım.Yoktu...Karanlık beni de emmişti.Kim bilir etrafta kaç kişi vardı benim gibi olan.Ama sonsuzlukta tek başımaydım.
Korkuyordum.Nerede olduğumu dahi bilmiyordum.Olmayan gözlerimi yumdum (yada yumduğumu düşündüm).Bir süre bu şekilde kaldım.Bir ses duyduğumda hemen gözlerimi açtım.Sanki bir fısıltıydı ama etraf o kadar sessizdi ki bir çığlık kadar kuvvetli geliyordu kulağıma.Dikkatle dinledim.Bana sesleniyordu.
''Sende arada kalanlardansın.''dedi ses.''Sonsuzlukta sıkıştın.DÜNYA HAYATIN BİTTİ.Ama diğer hayatına geçemeyeceksin.Ta ki tıpkı senin gibi olan bir ruh gelip seni öldürene kadar.Ya da seçilmişlerden olup kurtarılana dek.''
Başlık: Ynt: Bitmeyen Öykü
Gönderen: Berre - 13 Kasım 2009, 19:50:46
 Ümitsizdim...Bu cehennemden kurtulamayacaktım ve krizin eşiğindeydim.Tüm yakınlarım ve anılarım benden çok uzak olsa da tek bir yüz ve bir çift anıyı hatırlayabiliyordum.Evet biri fabrikada olduğumuz andı birisi de son anım; ölümüm... Hatırladığım tek yüz ise ne hikmetse Buse'ye aitti.Başka hiçbir şeyim yoktu.Gözlerimi tekrar yumdum ve ölmeyi diledim...

 Aman Allah'ım bir an tüm ışıklar geri geldi ve ben daha ne olduğu anlamadan kendimi tekrar kaldırımda buldum!Nasıl  oldu veya neden oldu hiç bir şey bilmememe rağmen mutluydum.Kurtulmuştum.Bir öksürme sesiyle bu mutluluk balonundan çıkıp etrafıma baktım.Bir adam vardı yanımda.Uzun boylu,beyaz tenli, okyanus gibi yeşil ve derin gözleri olan bir adam. Yumuşak sesi beni kendime getirdi.''Özür dilerim.''dediğini duydum.''Senin seçileceğini hiç tahmin etmezdim.Tüm olanlar ve maalesef ki olacak olanlar için üzgünüm.''.''Ne oldu, neydi tüm bu olanlar?''dedim.Anlattı...Ben o fısıltının da dediği gibi sonsuzlukta takılmıştım.Kendimi ruhumu kurtarabilmek için başka takılmış ruhları bulmalıydım.Tam 108 ruhtu kotam.Ama en önemlisi beni neredeyse sonsuzluğa kitleyecek olan o aşağılık canavarı bulmalıydım.Ancak bu şekilde insan olabilirdim.Ve sonra sustu.Ben de sustum.Artık her şey suskundu benim için...Ne yapabilirdim ki.Karşımda ki o güzel insan bana ölüden daha beter olduğumu söylemişti.Ne diyebilirdim?Ne yapabilirdim?108 ruhu bulabilene dek normal bir insan olamayacaktım.Ağlayamazdım, uyuyamazdım...Sonun başlangıcındaydım...
Başlık: Ynt: Bitmeyen Öykü
Gönderen: Berre - 13 Kasım 2009, 20:26:03
 Aradan geçen 18 yılı düşündüm.Ben hâlâ yaşlanmamıştım.Ama kızım gözlerimin önümde büyümüş ve genç bir kadın oluvermişti.Nasıl farklı bir duyguydu bu böyle.Artık yanımda kızım olarak değil (bana olan benzerliğinden dolayı) kardeşim olarak geziyordu.Ama her şey bitmek üzereydi.Yakında insan olabilecektim.Son bir ruh lazımdı bana...Onun ruhu. Bir bakıma en sevdiğim insanın...İlk gerçek arkadaşımın;beni öldürmeye çalışan...Ruhuma çalmak isteyen dostumun izindeydim.Buse'nin...
 Yıllar sonra İzmir de yine onu bekliyordum.Dünyalar güzeli kızım yanımdaydı...Bana fiziksel olarak değilse de ruhen yardımcı olacaktı.Buse'nin ruhunu almam kolay olmayacaktı.O yılların savaşçısıydı.Ama son şansım buydu; başarmalıydım.
 Ve onu gördüm.Hızlı ve sert adımlarla ahşap binadan çıkıp deniz kenarına doğru yürümeye başladı.Acelesi var gibi görünüyordu ama ben onu bu zahmetten kurtaracaktım. Onu gördüğüm andan itibaren tüm vücudum titremeye başlamıştı.Kızım kolumu tutup söylemem gereken sözlerin bir kısmını mırıldandı.Bir anda sakinleştim ve Buse'ye yetişmek için koşmaya başladım.Yakınına geldiğimde onu durdurmak için bağırdım.Bana döndü.Yüzünde zerre kadar şaşırmışlık izi yoktu.Belli ki zaten beni bekliyordu.''Neden geldiğimi biliyorsun.''dedim.''Biliyorum.''diyerek cevap verdi.''Ama amacına ulaşamayacaksın.Çünkü ondan önce ben senin ruhunu alacağım.''diye de devam etti.
 Cevap vermedim ve hemen üzerine atıldım.Çevik bir şekilde kenara çekildi.Yavaş adımlarla çevremde dolanmaya başladı.Etrafa bir sis çökmüştü ve hava (diğer insanlara göre) gereksiz yere kararmıştı.Ben bunları düşünürken Buse üzerime atıldı ve ellerimi tuttu.Aslında kaçabilirdim ama bana söyleyecekleri olduğunu bildiğim için kalmayı tercih ettim.''Özür dilerim.''dedi.''Biliyorum senin ruhunu almak istemem çok aşağılık bir davranıştı ama sende beni anlamlısın;senin ruhun özeldi.Eğer seninkini elde edebilirsem diğerlerini almak zorunda kalmayacaktım.Bu yüzde yaptım bunu.Yapmamalıydım...''.Hiç bir yanıt vermedim ve sadece başımı sallamakla yetindim.Ve ellerimi onun avuçlarından çektim.Boynunu yakaladığımda dahi hiçbir tepki vermedi.Ama ona acımayacaktım.Dikkatlice sözleri mırıldanmaya başladım.Yavaş yavaş küle dönüyordu...Son anda başını kaldırarak yüzüme baktı...Gözlerinden ölüm akıyordu...Ve yok oldu.
 Bitmişti.Ruhumun sonsuzluk hapishanesinden kurtulduğunu anlayabiliyordum.Bitmişti.Gözlerimden yaşalar akarken kızıma sarıldım...
                                                       -BİTTİ-
 
Başlık: Ynt: Bitmeyen Öykü
Gönderen: Berre - 13 Kasım 2009, 20:28:06
Spoiler: Göster
Ben hikâyenin sonunu getirdim. Artık bir Allah'ın kulu da başka bir hikâye başlatır...
Başlık: Ynt: Bitmeyen Öykü
Gönderen: deanna - 25 Aralık 2009, 15:16:56
Spoiler: Göster
Gördüm ki kimse bir hikâye başlatmamış bari ben bir şeyler karalıyım dedim. Umarım kuralları ihlal etmemişimdir. :)


John, yavaş yavaş kendine geliyordu. Birkaç kere yattığı yerde kıpırdandı. Gözlerini açmakta güçlük çekiyordu. Gözleri kapalı olsa da tepesinde yanan lambanın ışığı onu gereğinden fazla rahatsız etmişti. Ayrıca çıkardığı cızırtıya benzer seste beynini oyuyordu.  Ellerini gözlerinin önüne siper edip açmayı denedi ama ne yazık ki ilk denemesinde gözleri feci şekilde yanıp sulanmıştı. Neler oluyor bana?  diye geçirdi içinden. Eskiden ışığın onu bu kadar rahatsız ettiğini hatırlamıyordu.  Belki de çok uyumaktan... Bunu düşündükten sonra bir iki saniye duraklamak zorunda kaldı. Uyumak mı? En son işten dönüşte ıssız bir sokakta yürüyordum. Nasıl buraya geldim? Son yaşadığı şeyler gözlerinin önünde film şeridi gibi akıp geçti. Yolda tek başına yürüyordu... Sonra arkasında ona yaklaşan ayak sesleri duymaya başladı... Daha arkasını dönüp kim olduğuna bakamadan ensesinde sıcacık bir nefes hissetti... Daha sonra boynunda ani bir acı.
Başlık: Ynt: Bitmeyen Öykü
Gönderen: Slevin - 02 Ocak 2010, 22:24:45
Testere vakası mı acaba? diye düşündü John. Odanın tepesinde tek bir lamba vardı. Lambanın ışığına gözleri alıştığında beyaz, lekeli duvarları gördü. Duvarın bir tanesinde bir güvercin resmi asılıydı. Bu duvar tam karşısına denk geliyordu. Onun solundaki duvarda bir kapı vardı ve kapının üzerinde ufak bir pencere vardı. Bir kolun girebileceği kadar. Arkasındaki duvarın tepesinde lambanın tam karşısındaysa demir parmaklıklarla süslenmiş bir pencere durmaktaydı. Bu sürünerek çıkabileceği büyüklükte bir pencereydi. Ancak o an fark ettiği şey, sağındaki duvarda yani boş olan duvarda, çarmıha gerilmiş, üzerinde üniforma olan bir kızın vücuduydu. Her yerinden kan akmaktaydı. Dizüstü eteği kandan kıpkırmızı olmuş, göğsünü yaran kazığın kenarları morarmaya başlamıştı. Siyah saçlarıysa hüzünlü yüzünü hafifçe örtüyordu.

John korkudan bembeyaz kesilip bir çığlık attıktan sonra hızla geriye kaçtı.
Başlık: Ynt: Bitmeyen Öykü
Gönderen: - 02 Ocak 2010, 22:50:53
     Ne yapacağını şaşırmıştı. Koşup kapıyı açmaya çalıştı. Fakat kilitliydi. Demir parmaklıklı pencereye baktı. Eğer parmaklıklar olmasaydı oradan çıkabilirdi. Parmaklıklara yaklaşıp onları sökmeye çalıştı. İşe yaramadı. Zaten bu kadar şanslı olabileceğini düşünmek aptallık olurdu. "Kimse yok mu?" diye bağırdı. Cevap veren olmadı. Cesede bakmamaya çalışıyordu. Fakat yine de onu ilk fark edince yaşadığı dehşet aklından çıkmıyordu. Kalbi hala hızla atıyordu. Bilinmezliğin verdiği korku onu iliklerine kadar sarmıştı. Buradan kurtulmak zorundaydı. Bayılmadan önce yaşadıklarını tekrar düşündü. Biri onu bayıltmıştı. Kimseye kötülük ettiğini hatırlamıyordu. Ona bu dehşeti yaşatmak isteyen kim olabilirdi ki? Ne kadar iğrense de cesede yeniden baktı. İpucu olabilecek her şeyi incelemek zorundaydı. Tam bu sırada kızın ellerinden birinde kanlarında arasındaki dövmeyi fark etti. Bir melek dövmesiydi. İşte o an cesedin kime ait olduğunu anladı: Eski sevgilisi Audrey.
Başlık: Ynt: Bitmeyen Öykü
Gönderen: Amras Ringeril - 02 Ocak 2010, 22:58:04
John ikinci darbeyi hissetmişti. Audrey onu hiç gerekçe yokken terk etmişti. Ancak hala içinde ona karşı hisler olduğunu biliyordu. Geceleri olur olamdık yerlerde aklına geliyor, rüyalarında görüyor, dışarıda rastladığında kalbi heyecanla atıyordu. Şimdi onu karşısında mahkumların idam şekliyle öldürülmüş bir halde görünce içindeki endişe ve korku ikiye katlanmıştı. Korkusuna karşı gelip, yavaşça kıza doğru yaklaştı. Parmağının ucuyla saçını tutup kenara çekti ve yüzüne baktı. BU kesinlikle oydu. Alnına bir yazı yazılmıştı. Adam gözlerini kısarak yazıyı okumaya çalıştı.

"Adalet barışı sağlar."

John kızın koluna baktığında bir yazı daha gördü.

"Barış korkuların anahtarıdır."
Başlık: Ynt: Bitmeyen Öykü
Gönderen: deanna - 03 Ocak 2010, 14:42:01
Bu da neydi nesiydi böyle? Audrey'in alnında ve kolunda yazan yazıları en az beş defa okudu ama bir anlam çıkartamadı. Bir kere daha okumak istedi ama cesetten yayılan kötü koyuya daha fazla tahamül edemiyordu. Kusma isteğini geri çevirip biraz önce uyandığı yatağa oturdu.

"Lanet olsun... Hangi cehennemdeyim ben?" diye bağırdı John. Sesi uzun süre konuşmamaktan çatallaşmıştı. Başını ellerinin arasına gömerek o iki cümleyi düşünmeye başladı. Belki de buradan çıkmasına yardım edecek iki şey şu an da eski kız arkadaşının vücudunda yazılıydı..
Başlık: Ynt: Bitmeyen Öykü
Gönderen: Slevin - 03 Ocak 2010, 14:49:20
John tekrar etrafına baktı. Etrafındaki ipuçlarını inceledi. Beyaz lekeli duvarlar. Kapı. Cam, parmaklıklar. Resim. Ceset. Resim. Evet resim. İşte bulmuştu. Karşısında bir güvercin resmi duruyordu. Güvercin barışın simgesidir diye düşündü. Güvercinin arkasında korkularımın anahtarı var, yani buradan kurtulmanın bir yolu John her şeyi nihayete erdirebileceği umudyla hızla yerinden kalktı ve resmi duvardan çıkardı. Tam beklediği gibi karşısında bir anahtar vardı. Hemen anahtarı aldı ve kapıya doğru koştu. Her şeyin bu kadar kolay olması onu da şaşırtmıştı. Ama sonuç olarak buradan kurtuluyordu. Kapıyı açtı.

İki ucundan hafif ışıkların geldiği karanlık bir koridor. Ve bir ses kulaklarında yankılandı.

"Tebrikler John. İlk bilmeceyi çözüp çözemeyeceğini merak etmiştim sadece. Yoksa oradan kurtulamayacak olsaydın, seni zaten buraya almazdım. Yeni başlıyoruz. Audrey için üzgünüm. zzzt"
Başlık: Ynt: Bitmeyen Öykü
Gönderen: - 03 Ocak 2010, 21:50:06
     "Sen de nesin böyle?" diye bağırdı John. Onun 'kim' olduğundan ziyade 'ne' olduğunu merak ediyordu. Audrey'e böyle korkunç bir şeyi yapan ancak bir yaratık olabilirdi. Tam bu sırada koridorda:
     "Ah! Onu ben öldürmedim." diye bir ses duyuldu onun düşüncelerini okurmuşçasına. Ses sakindi.  John yürümeye devam ederken onun bu sakinliğinden rahatsızlık duydu.
     "Bir de buna inanmamı mı bekliyorsun?" diye sordu öfkeyle. Ses bir kahkaha attı ama cevap vermedi. "Niye burdayım?" diye bağırdı ses cevap vermeyince. Fakat yine cevap yoktu. Güçlü bir nefes aldı. Burnuna hala cesedin kokusu geliyordu. Geriye dönüp bakmaya korkuyordu. Bu sırada koridorun duvarlarında fotoğraflar asılı olduğunu fark etti. Bugüne kadar ki hayatının bir özeti gibiydi. Çocukken babasıyla beyzbol oynarken, köpeğine yakalaması için frizbi atarken, ilk okul günü, lisede çıktığı ilk kız... Her şey oradaydı. Bu ne çeşit bir sapıklıktı böyle?
Başlık: Ynt: Bitmeyen Öykü
Gönderen: deanna - 06 Ocak 2010, 21:45:21
Bir an sesi takip etmesi gerektiğini unutup şok olmuş ve derin düşüncelere dalmış bir şekil de yerinde durunca koridorun ucundaki ses “ Eğer buradan çıkmak istiyorsan beni takip etmek zorundasın! “ dedi sakin hatta rahatsız edecek derecede sakin bir sesle ve ardından ekledi “ Resimlerin sırrını buradan çıkınca – tabi çıkabilirsen - öğreneceksin.” 
John ürperdiğini hissetti ama bu adama karşı beslediği nefret duygusu hırslanmasına neden olmuştu. Yumruklarını sıkıp loş koridorda yürümeye devam etti. 
Başlık: Ynt: Bitmeyen Öykü
Gönderen: - 10 Mart 2010, 10:36:04




Dehşet miydi hissettiği? Yavaş adımlarla koridorda yürürken aniden durdu. “Lanet olasıca kadın, sensin değil mi? Bunu biliyordum…”  Kahkahası öyle şiddetliydi ki duvarlar titremeye başladı.  Neler oluyordu?  "Beni buldun değil mi? Ya da bulduğunu düşündün, ama yanıldın dostum beni burada hapsedemeyeceksin, çünki sen ilk yaratılana karşı acizsin ve bu kabuğumdan kurtulduğumda…”  sözlerine devam etmedi, bakışları kısılmış gözleri korkunun ve vahşetin çağrısı olduğunun resmiydi. Gözleri yerinden oynarcasına kaydı, beyaz fer kararmış insan olan yaratık kabuğunu terk etmeye karar vermişti.  Yaratık kabuğu terk ededurdun arkalarda, aciz bedenin akıl denen dokunulmaz benliğinde bir savaş yaşanıyordu.

“Ben insanım,  ben değilim” köşeye sinmiş benlik ağlıyordu. Görünmez gözyaşları vicdanını asit misali eritirken sarf ettiği her sözcük ona katlanılmaz anılar olarak geri dönüyordu.

“Kabullen ve itaat et. Sen sadece yaratılmış küçük bir varlıksın.”  Aklın derinlikteki sözcükler nasıl bu kadar acı verebilirdi? Sözcüklerin arkasından anılar zinciri birer birer yaratılmış küçük varlığın bilincine saldırdı.

“Yapma Jhon. Lütfen…” sessizlik.
Jhon kısılmış gözlerle kızın yüzündeki kara saçları yana çekti. “Şiştt…”   Tırnaklarına şöyle bir bakarak serçe parmağını kalem misali uzaktan süzdü ve başladı. “Hayırrrrr!!!”   Zavallı kızın çığlıkları Jhon’un kulaklarına ulaşmıyor, bir sanatçı edası ile canlı heykeline mührünü işliyordu. Kanlar tırnakları arasından süzülürken o pür dikkat yaptığı işi gözden geçiriyordu. Kız acıdan ve kendinden geçtiğinde görünmez bir güç dalgası ile yeniden …görüntü silikleşti. Aklın köşesinde sinmiş küçük yaratık kız arkadaşına yaptıklarını izlerken devamını gelmemesi için feryat ediyordu.

“Ben değildim ben değildim…”  Güçlü olan sığındığı kabuktan kopmaya çalışıyor ama bir türlü başarılı olamıyordu. Yaptığı ayinde hatalı olan bir şey vardı, ama ne?

“Kes zırlamayı, bunu kız arkadaşına sen yaptın, şimdi direnme ve itaat et”  Endişe. Hissedilebilen ama tanımlanamayan korku. Kabuktan kopamıyordu… Yoksa bu kabukta kısılı mı kalmıştı?

Kabuğun içinde iki varlık, biri efendi diğeri ise köle.  Ve onları hapsetmiş farklı bir yaratık. Kadın mı? Ses erkek ama bu gerçek mi? Peki ya gerçek denen şey ne?
 


Başlık: Ynt: Bitmeyen Öykü
Gönderen: zenix - 29 Ocak 2012, 06:16:32
Başlangıç.
06:11 AM

Sabah ayazında her zamanki gibi annemin nefis poğaçasının kokusuyla uyandım. Saat henüz 06:12 AM ama annem bizi sofraya gür bir sesle hastalığına meydan okurcasına dinç karşılıyordu. Kız kardeşim Judy uyanmamak için dirensede bugün bizim için çok özel birgündü.

Yataktan kalkıp kahvaltımı yapıp evden çıkmam 20 dakika'yı buldu. Bugün yapacak çok şey olduğunu bildiğim halde biraz daha uyumak için can atıyordum. Ama annem herşeyden önemliydi. Doktorların biçtiği ömür 1 aydı fakat hiç bizi bırakacak gibi durmuyordu, ya da ben buna inanmak istemiyordum. Kafamı kurcalayan düşüncelerle birlikte soğuk bir okadarda sakin olan sokakta tek başıma yürüyordum..

İş yerine adımımı atar atmaz Charlie söylenmeye başlamıştı bile, yüksek ses tonuyla " Dün çıkarken masaları sil demedim mi sana ?" dediğini duyar gibi oldum ama ne bu b*ktan işi nede Charlie'yi düşünecek durumda değildim. Artık birşeyler yapmam gerektiği hissi günler geçtikçe içimi kemirmeye başlamıştı.  O'nu böyle kaybedemem, bunu istemiyorum diye kendi kendime konuşmaya başladığımı farkettiğim anda Charliyle göz göze geldik durumu mu anlamış olacak ki ses dahi çıkarmadan tuvalete doğru ilerledi. Sabah yediğim poğaçayı annemin kokusunu düşünürken aklıma gelenlere kahkaha atmaya başladım, iki gece önce can dostum zane ile çalıştığım yere 50 m mesafede ki bardan zil zurna sarhoş vaziyette çıkmıştık. Zane orta boylu, siyah saçlı, esmer ve oldukça çirkin bir surat yapısına sahipti. Gecenin karanlığında sarhoşluğunda etkisiyle olsa gerek zane'in dişlerinin beyazlığını düşünüyordum. Nasıl bu kadar beyazlardı? Bu düşünceleri aklımdan uzaklaştırmaya çalışırken zane bunu o dakikada başarmıştı.

(Gülerek) -John bunu görmelisin.
Yanına yaklaştığımda gördüklerim karşısında gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Kel 70 yaşlarında, hindistanlı olduğunu düşündüğüm yaşlı bir adamın sokağın ortasında kendince figürler sergileyerek anlamlandıramadığım ama çok güldüğüm dansıyla herkesi etrafına toplamıştı. Daha yakından görmek için yanına iliştiğimiz anda annemi hatırladım onun hastalığı bizi terkedecek olması hiç mi umurumda değildi? Şimdi içmenin eğlenmenin yaşlı bir amcaya gülmenin sırasımıydı. Onunla daha çok vakit geçirmek varken neden buradaydım? Kızgınlıktan dişlerimi sıkarak tam evin yolunu tutacakken yaşlı amcanın beni izlediğini farkettim.

- "Adalet barışı sağlar." Dedi gözlerime bakarak.
- "Barışı düşünen kim" diye tersledim ihtiyarı.
- "Barış korkuların anahtarıdır." Diye tekrar etti adeta bu sözleri defalarca, yankılanır oldu kulaklarımda.. Arkamı dönüp eve gittim zane'in seslendiğini duysamda durmak, oraya dönmek istemedim.

Sabahın erken saatinde aklıma gelip tekrar güldüğüm için bu ihtiyara teşekkür etmem gerekiyordur belki, nede olsa bunu bu zamanlarda kimse başaramıyor.. Charlie'nin tuvaletten döndüğünü gördüm eli başının üstünde sarı saçlarını kavramış düzeltmeye çalışmasını izlerken, ihtiyarın sözleri aklıma takıldı. Acaba neden bahsediyordu? Böyle sorular akşama kadar devam etti iş çıkışında önce eve gitmek yerine ihtiyarın yanına gitmeye karar verdim. Oraya gittiğimde onu orada bulmayı umuyordum yoksa ne evini nede adını biliyordum. Kafamı kemiren bu sorulardan uzaklaşmamın tek sebebi onunla konuşmamdı.

Mahalleye adım attığım anda içimde bir ürperti hissettim. Ellerim birden üşümeye başlamıştı, havanın tahminen 12 derece olduğunu düşündüm, neden bu kadar üşümüştüm ? Bunu düşünürken kafamı sağa doğru çevirdiğimde karşımda ihtiyarın oturduğunu farkettim. Elinde sarı gitarla daha önce duymadığım melodiler çalıyordu. Yanına yaklaştım ve " Geçen gün kabalık ettim üzgünüm" dedim, kısık ve utangaç bir ses tonuyla. Gitar çalmaya devam eden ihtiyarın bana kırıldığını, benimle konuşmak istemediğini düşündüm ve alkollu olduğumu açıklamayı planlarken " Biliyorum John" dedi. Bir kaç saniye içinde ismimi nerden biliyor diye düşündüm, ben söylememiştim? Hemen ardından benim konuşmama zaman tanımadan " Söylediklerimi anladın mı?" diyerek konuşmasını sürdürdü. İrkilmiş bir halde " Hayır" dedim. İlk duyduğumda bende anlamamıştım merak etme bu konuda yalnız değilsin deyip sararmış dişlerini göstererek gülmeye başladı. O an orayı terketmek istedim bunak bir ihtiyarın eğlencesi olmuş gibiydim. Sonrasında anlattıklarını duyunca şok olmuş gibiydim korktuğumu ellerimin titremesinden anlamış olsa gerek ki " Korkma john, bu tüm güzelliklerin baslangıcı" dedi. Bu son cümlesiyle sakinleşmem mi gerekiyordu bilmiyorum fakat arkama bile bakmadan gecenin karanlığında eve doğru yürümeye başladım.

Sonra sakin bir sokakta yürürken arkamdan yaklaşan ayak sesleriyle ensemde sıcacık bir nefes hissettim. Aldığım darbeyle bayılıp olduğum yere yığıldım, uyandığımda çoğu şeyi hatırlamıyordum. Tüm bunları anlamam zaman alacak olsada ben kabuğun içinde iki varlık, biri efendi diğeri ise köle.  Ve onları hapsetmiş farklı bir yaratığım. Peki gerçek denen şey ne? Ona nasıl ulaşırım ? Bunları anlamamın tek yolu tam olarak hatırlayamadığım geçmişi mi keşfetmemde..
Başlık: Ynt: Bitmeyen Öykü
Gönderen: - 27 Mayıs 2012, 12:43:35
Bütün bunları kafamdan attım.Şuanda zaten yeterince korkuyordum.Ama..ama olmuyordu.Bu soruların cevaplarını bulmadan rahat yüzü görmeyeceğim kesindi.Ne yapmalıydım?Tamam.Kararımı vermiştim.Bunları sonra düşünürdüm.Ama şu anda kafamı kurcalayan sorular başkaydı.Neredeydim?Bana vuran şey neydi?Neden buradayım?Boşuna, düşünmek beni yeterince yoruyordu ve hiçbir şey elde edememiştim.Şu anda sadece üstüme gelen karanlığı bekliyordum.
Başlık: Ynt: Bitmeyen Öykü
Gönderen: BsBROWN - 06 Şubat 2013, 20:25:54
Etrafım karanlık gri duvarlarla çevriliydi. Hemen arkamda koyu mavi parmaklıklı bir pencere vardı. Koyu mavi parmaklıkların üzerinde garip bir şekilde "ölümsüz" yazısı okunuyordu. Bu da ne demekti, ölümsüz diye bir parmaklık markası olamazdı. Bu konu üzerimde en saçma olanları da dahil olmak üzere onlarca fikir içinde kaldım. Bu fikirlerin arasından bir tanesi bile mantıklı değildi. Öyle olacak ki, boynuma vurup beni bayıltan alçaklar beni buraya hapsederek psikolojik bir travma geçirmemi istiyorlardı. Ama onların istedikleri olmayacaktı. Çünkü ben çok güçlü bir kişiliğe sahiptim ve bunu ömrümün her anında kanıtlamıştım.

Bir kapı sesi duymamla, kapıdan eli silahlı, koyu kahverengi şapkalı bir adamın içeriye girmesi bir oldu. Oldukça şaşırmış ve bir o kadarda muzip duruyordum. Eli silahlı adam gülerek hangi dilde olduğunu bilmediğim birkaç kelime fısıldadı. Bu çok sinirimi bozmuştu. İnsanların benim yanımdayken, benim hakkımda olduğunu bildiğim şeyler söylemesi ve benim ne söylediğini bilememem !

Eli silahlı adam tam bir şeyler diyecekti ki, telefonu çaldı. O sırada bende dikkat kesilmiştim. Acaba bu tanımadığım eli silahlı adamı, kim, ne sebeple arıyordu ? Telefondan tok bir erkek sesi işitiyordum.
"Adamı getirdiniz mi ?"
"Getirdik efendim, ölümsüz hücresinde tutuyoruz. Ne yapmamızı istersiniz ?"
"Ben gelene kadar bekletin. Hafiften okşayın da aklı biraz başına gelsin."
"Peki efendim. Adamlara söyleyeyim mi sizi karşılasınlar ?"
"Gerek yok ben kendim gelirim."
Bu konuşmalar üzerine önce sıkı bir dayak yiyeceğimi, sonrada beni buraya hapseden alçakla karşılaşacağımı anlamıştım. Gıkımı bile çıkarmadan öylece sustum. Birkaç dakika sonra bu durumdan sinirlenen eli silahlı adam bana ters ters bakmaya başladı. Bu gerçekten çok sinirimi bozuyordu ama elimden bir şey gelmezdi. O sırada odanın dışından birkaç ses duydum.
"Hoş geldiniz efendim. Buyurun ölümsüz hücresi bu tarafta."
"Hoş geldiniz efendim, bir emriniz var mıydı ?"
"Buyurunuz efendim, adamı ölümsüz hücresinde tutuyoruz.
Duyduğum üç farklı ses o alçağın yanında üç farklı yalaka olduğunu anlamama yetmişti. O sırada kapı sesi duyuldu. İçeri önce o üç yalaka girdi ve tam o alçak girecekti ki eli silahlı adam o alçağı toplantı odasına çağırdı. Eli silahlı adam ve o alçak toplantı odası olarak kullandıkları yere giderken diğer üç yalaka benimle birlikte başımda dikiliyorlardı.
Başlık: Ynt: Bitmeyen Öykü
Gönderen: - 15 Ağustos 2014, 00:27:34
İçinde bulunduğum hücreye şöyle bir göz gezdirdim. Sağ tarafımdaki taş duvarda bazı yazılar vardı. Pek okunmuyorlardı fakat daha dikkatli incelemeye başlayınca bazıları anlam kazandı. Birileri uzun süre önce bu yazıları duvara tırnaklarıyla kazımış olmalıydı. Duvara yaklaşık on beş dakika boyunca göz gezdirdim, tüm duvara onlarca kez ölümsüz yazılmıştı.

Birisi benimle dalga geçiyor olmalıydı. Zaten benim burada ne işim vardı ki benim hasta annemin yanında olmam gerekirdi. Sonra gözüme duvardaki başka bir yazı takıldı. Onlarca ölümsüz yazısının arasına sıkıştırılmış bir yazı. "Tam karşında" yazıyordu. Ben bunu bir fısıltı halinde okumuştum. Sonra yazı değişti. Sanırım kafama aldığım darbeden dolayı hayal görüyordum. Gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım, biraz rahatladığımı hissedince de yazıyı tekrar okudum.

Gözlerime inanamıyordum yazı gerçekten de değişmişti. Bu hiç mantıklı değildi sanırım başka bir yazıyı okuyorum öncekinin yerini karıştırdım diye düşündüm. Duvarı didik didik aradım fakat önceki yazı yoktu kaybolmuştu. Artık onun önceden olduğu yerde "yazsana" yazıyordu. Yine sessiz bir fısıltıyla dile getirmiştim. Yazının tekrar değişmesini izledim. Yazı "neyi bekliyorsun" şeklinde değişince de elimde olmadan sinirlenip duvara bir yumruk attım. Bunu dışarıda ki yalakalar da duymuştu ve gözlerini üzerime dikmişlerdi.