Kayıp Rıhtım Arşiv Forum

Kurgu Güncesi => Kurgu İskelesi => Konuyu başlatan: Wanderer - 20 Aralık 2009, 11:52:59

Başlık: -Oluşum- Bölüm (-1-2-3-4-... )
Gönderen: Wanderer - 20 Aralık 2009, 11:52:59
Not : Biraz acemice olduğunun farkındayım.. sizlerin yorumlarını gerçekten çok merak ediyorum.

                                                     Oluşum Bölüm -1-   
 
                                                                                                               Alperen

    Karanlık bodrum katına giren tek ışık da yavaş yavaş kaybolurken artık elimdeki kâğıdın sözlerini ezberlemiştim. Sarışın çocuğu bul ve her şeyi ona anlat. Artık kum saatindeki her zerre önemli. Bu sefer zaman için, zamanla yarışmak zorundayız. Azla acele etme, ama yavaş da olma. O çocuk olmadan sen, ve sen olmadan o çocuk bir hiç. Bir süre o yeşil binanın gölgesi gibi ol. Çocuğun kim olduğunu anlayana kadar sabret ve bulunca, çocuğa her şeyi anlat. Muhtemelen inanmayacaktır ve kanıt isteyecektir. Ona istediği kanıtları sun. Kağıdı ezberleyince onu imha et.


      Son bir kez daha okuyup en güvendiğim yöntem ile papirüsü imha ettim. “Sirke!” Eğer papirüsü yakarsan sönebilir veya yırtarsan birleşebilir ama papirüsü sirkeye bulayıp cebine koyarsan yaklaşık 30 saniye sonra cebinde sadece sirke kokusu kalacaktır.


    Papirüsü özenle katlayıp yere koydum ve sirke her yerine bulaşana kadar sirke şişesini kağıdın üzerinde gezdirdim. Birkaç saniya sonra yerde kusmuğa benzeyen sarı bir balçıktan başka hiçbir şey kalmamıştı. Sarı balçığa arkamı döndüm ve pervasızca dışarı çıktım. Kaldığım bodrum katının bulunduğu ara sokaktan ana caddeye çıktım ve korna seslerinin fren seslerine, fren seslerinin korna seslerine karıştığı çılgın kalabalığın ortasına daldım. Yaşam, yine bana irili ufaklı çileden çıkartıcı sunumlar yapmaya başlamıştı

Normal bir insan içlin gürültü veya kalabalık olağan üstü olabilirdi. Ama ben, ortaçağ İstanbul’unu yaşamış ben 21.yy İstanbul’unu yaşamaya tahammül edemiyordum !

   Kalabalıkta yürüme işkencesinden bıkmıştım! Karşıya geçmek için kaldırımadn inip iki adım atmıştım ki “doood…” diye bir ses duydum ve arkasından da küfürler… Basit el kol işaretleriyle özür diledim ve artık çatısını gördüğüm ve kendisine ulaşmak için az daha olmayan canımdan olacağım okul binasına doğru daha hızlı adımlarla ilerlemeye devam ettim.

    Okul binasına ulaştığımda elimdeki bilgileri gözden geçirdim. Bir genci arıyordum, genç bu okuldaydı ve sarışındı. Okulda yaklaşık beş yüz kişi vardı ve ortalık sarışın kaynıyordu! Hiç olmazsa aradığım sarışının cinsiyetini bilseydim işim daha kolay olurdu.

    Tam da aklımdan bunu geçirirken sarışın ve çok da alımlı bir kız bana baktı ve gülümsedi. Aradığım sarışın bu olsa harika olurdu tabii… Ama bu kızda olağan dışı veya üstün bir şey yoktu. Gözleri hariç! Gözlerimi onun mavi gözlerinden ayırıp çapkınlığı da bir kenara koydum.

    Gençler kapının önüne dizildiler. Ardından birileri bir konuşma yaptı ve sonra da hepsi içeri girdi. Aradığım sarışının o kalabalıkta olmadığına emindim. Tekrar, oturduğum bankta düşüncelere daldım. Tüm  ihtimalleri düşünmeliydim. Acaba hasta mı olmuştu? Ya   da yolda gelirken başına bir şey  mi gelmişti..? Hayır hayır, bu ihtimaller bana çok zayıf gelmişti ki olması imkansız bir ihtimal daha geldi aklıma. “Geç mi kalmıştı?” Hayır… Zaman için savaşacak birisi geç kalmış olamazdı.

   Beklerken canım çok sıkıldı. Geç kalmak kadar nefret ettiğim bir şey daha varsa o da beklemekti. Beklerken etrafa bir göz attım. Okul 3 katlıydı ve her katta 12 pencere vardı… Her iki pencerede bir klima vardı. Yani her katta 6 sınıf var diyebilirdim.

   
   Bina yeşile boyanmıştı fakat yeşil rengi aşırı derecede solmuş ve kendini gri renge bırakmıştı. Okul merdivenlerinin ulaştığı kapının üstünde bir tabela vardı. T.C M.E.B Hasan Çapan Anadolu Lisesi. Tabelanın hemen yanında sprey boyayla “Hasan Çapan E tipi ceza evi “ yazıyordu. Hafifçe gülümsedim ve artık diğerlerinin okula girmesinin üzerinden 20dk geçmişti.

    Artık beklemeye tahammülüm kalmamıştı ki okul girişinde bir hareketlilik oldu. Güvenlik görevlisi sağ eliyle sol kolundaki saati gösterdi ve sonra kapıyı açtı… Giren çocuk sarışındı, artık beklediğim kişinin o olupğ olmadığını anlamak için sadece göz göze gelmem yetecekti. Uzun zamandır hayatımda olan heyecan ilk defa bu kadar çok etkiledi beni

  Sarışın çocuk, aceleyle okula doğru koşarken birden beana doğru döndü, göz göze geldik ve tam o an fark ettim. Mavi, dumanımsı, sis şeklinde bir enerji dalgası “S” harfi şeklinde onun kafasından güneşe doğru yükseldi


   Gözlerimi ondan ayırdım ve yüzümü güneşe doğru döndüm. Güneş ve ay ilk çağlardan beri zamanın sembolü olmuştur. İnsanlar güneşin konumuna bakarak yaşamlarını düzene bindirirlerdi. Yüzümü güneşe döndüğümde güneş ne doruktaydı ne de ufukta. Yani saat 09-10 sıralarıydı.


   Artık onu bulmuştum. Fakat konuşamazdık çünkü geç kalmıştı. Zaman için savaşmadan önce zamanla yarışmayı öğrenmeliydi. Kafamı son kez ona döndürdüm ve ardından hızla uzaklaştım.

   Arka bahçeye doğru koşarken onun arkamdan geldiğini fark ettim. Ardından saatimi çıkardım ve her şeyi “zamana” bıraktım.


Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm -1-
Gönderen: Elerki - 20 Aralık 2009, 12:25:55
aNTiSePTiK,

Acemice? Açıkçası kurgunuz ilgi çekici. Anlatım biçiminiz akıcı ve okuyucuyunun yazdığınızın sonuna gitmesini sağlıyor.

Konuyu beğendim. Güzel bir şeyler çıkmaya başlamış, devamını merakla beklemekteyim. :)
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm -1-
Gönderen: Wanderer - 20 Aralık 2009, 14:03:18
aNTiSePTiK,

Acemice? Açıkçası kurgunuz ilgi çekici. Anlatım biçiminiz akıcı ve okuyucuyunun yazdığınızın sonuna gitmesini sağlıyor.

Konuyu beğendim. Güzel bir şeyler çıkmaya başlamış, devamını merakla beklemekteyim. :)

Beğenmene çok sevindim. Kurgu fikri ilk başta diğer arkadaştan çıktı ve beraber geliştirdik. Sonra yazmaya başladık, kendisi de foruma üye olacak ama şu aralar kodlama filan bir sürü işi olduğunu söylüyor. İkinci bölümde de aynı olayları sarışın çocuğun gözünden anlatacak... Umarım devamını da beğenirsiniz.. Teşekkürler :)
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm -1-
Gönderen: Elerki - 20 Aralık 2009, 14:31:15
aNTiSePTiK,

Eminim ki güzel devam edecek. Tekrar tebrik ederim ikinizi de. :)
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm -1-
Gönderen: diana - 20 Aralık 2009, 14:35:09
Konu güzel.Daha ilk bölümlerde olduğu için okuyucu biraz sıkabilir.Ama eminimki devamı çok daha güzel olacak.Başarılar...
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm -1-
Gönderen: Wanderer - 20 Aralık 2009, 14:36:15
aNTiSePTiK,

Eminim ki güzel devam edecek. Tekrar tebrik ederim ikinizi de. :)

Konu güzel.Daha ilk bölümlerde olduğu için okuyucu biraz sıkabilir.Ama eminimki devamı çok daha güzel olacak.Başarılar...


Romanın arka kapağı için de bir şeyler karalamıştı arkadaşım, şimdi üye olup onları koyacak siteye umarım onlar da hoşunuza gider :)
Başlık: Oluşum - Arka Kapak
Gönderen: knsptk - 20 Aralık 2009, 14:50:59
Sonunda ben üye olacak vakti buldum.Alperen arkadaşımın dediği gibi çok yoğunum bu aralar.Hem derslerim hemde kişisel işlerim oldukça yordu beni.Alperen'in ilk bölümü yayımladığını duyunca benim yazmış olduğum ve arka kapak için düşündüğümüz yazıyı sizinle paylaşmak istedim.Hem romanın konusunu daha iyi anlamış olursunuz.

Oluşum – Arka Kapak
Zaman ve mekan bizim için insanların oluşturduğu basit bir kavramdı.Bu uzun arayışımızda önemli bir etmen olmasına rağmen, bizi ne zaman bulabildi, nede mekan avuçlarının içinde tutabildi… Bilmenizi isteriz ki, hiçbir şey küçümsenecek kadar değersiz değildi.Bu karmaşık ama öte yandan oldukça anlamlı olan yaşamımız da zamanın ve mekanın esiri olacağımız her an ölüme daha da yaklaşıyorduk.Bize zamanın ve mekanın dışında akıl almaz güçlerle birlikte ebediyen ölümsüzlüğü kazandıracak tek şey “oluşumdu!”... Oluşum ne tek bir kişi, nede bir nesne idi. Oluşum aslında kurulu bir düzenin, düzeni koruyan korkusuz yüreklerin oluşturduğu bir kavramdan daha öte bir şeydi.Biz oluşumun birer parçasıydık ve eğer oluşumun eşsiz düzeninin bozulmasına ve oluşumun yok olmasına izin verseydik, oluşumun her bir parçası ebedi tutsaklığı ve eşsiz acıları tadacaklardı.Her şeyin olduğu gibi zamandan ve mekandan kaçmanın da bir bedeli vardı.Oluşum için, bu bedeli ödemek için yemin eden bizler, soğuk ve cansız yüklerimiz, zifiri karanlığı temsil eden gözlerimiz ve acı çeken yüreklerimizle sonuna kadar savaştık.Sadece bizim olanı almak içindi yaptıklarımız…


Başlık: Ynt: Oluşum - Arka Kapak
Gönderen: Wanderer - 20 Aralık 2009, 14:54:04
Bu arada, imla hatalarına dikkat etmiyoruz ikimiz de umarım okuyanlar bu konuda bize kızmazlar... Saol Nihbrin
Başlık: Ynt: Oluşum - Arka Kapak
Gönderen: Elerki - 20 Aralık 2009, 15:08:55
knsptk,

Öncelikle, hoş geldiniz. Güzel bir arka kapak yazısı. Hikayenin devamını bekliyorum. :)


aNTiSePTiK,

İmla hatalarınız o kadar büyük bir sorun değil. Birkaç şey dışında -ki onlar da zaman zaman sadece, tekrarlamıyorsunuz onları devamlı- herhangi bir hata yok bence. :)


Son olarak, bu konuyu 'Oluşum' adı altında yazdığınız her şeyi bize sunabileceğiniz tek bir konu içinde toplarsanız daha güzel olacak gibi.

Tebrik ederim.
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm -1-
Gönderen: Amras Ringeril - 20 Aralık 2009, 16:48:10
İlginç bir konu ve akıcı bir yazı.

Ama okunulabilirlik için yapacağım öneri, şu yazı rengini düzeltmen olacaktır. Normal mesajların içinde geçerli bu. Görünce hemen sayfayı aşağıya çekiyorum. Göz yorucu ve rahatsız edici.
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm -1-
Gönderen: mit - 20 Aralık 2009, 17:11:26
Alıntı
Ama okunulabilirlik için yapacağım öneri, şu yazı rengini düzeltmen olacaktır. Normal mesajların içinde geçerli bu. Görünce hemen sayfayı aşağıya çekiyorum. Göz yorucu ve rahatsız edici.

Katılıyorum. Merak etmeme rağmen yazınızı okuyamadım. Normalde de gözlük kullanan birisiyim ve bu yazı rengi gözlerimi aşırı derecede ağrıttı. Okuyamadım, yarım bıraktım.
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm -1-
Gönderen: Wanderer - 20 Aralık 2009, 18:06:39
Yazı rengi düzeltilmiştir arkadaşlar...
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm -1-
Gönderen: Elerki - 20 Aralık 2009, 18:33:24
aNTiSePTiK,

Teşekkür ederiz. Çok daha iyi. :)
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm -1-
Gönderen: Berre - 20 Aralık 2009, 18:48:17
Konu itibariyle güzel bir yazı. Akıcı ve ilginç. Ama daha ilk bölümden sağlam bir yorum yazabileceğimi sanmıyorum. Bu yüzden tam yorumumu siz yeni bölümlerinizi koyunca yazacağım. Olayları ''Zamana bırakıyorum.''. :)
Başlık: Ynt: Oluşum - Arka Kapak
Gönderen: knsptk - 20 Aralık 2009, 19:03:14
Yakında ilk dört bölüm ve arka kapağı içeren bir ebook hazırlayacağız.O zaman genel bir başlık yapıp, bütün gelişmeleri oradan ileteceğiz.
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm -1-
Gönderen: Wanderer - 20 Aralık 2009, 20:46:24
Konu itibariyle güzel bir yazı. Akıcı ve ilginç. Ama daha ilk bölümden sağlam bir yorum yazabileceğimi sanmıyorum. Bu yüzden tam yorumumu siz yeni bölümlerinizi koyunca yazacağım. Olayları ''Zamana bırakıyorum.''. :)
:) Zaman her şeyin ilacı..
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-.... )
Gönderen: mit - 22 Aralık 2009, 14:06:45
Öncelikle yazı rengini değiştirdiğin için teşekkürler. Böyle çok daha iyi olmuş.

Hikayeye gelecek olursak gerçekten de sürükleyici ve merak uyandırıcı olduğunu söyleyebilirim. Sarışın çocuk kim? Ya da Orta çağ İstanbul'undan kopup gelen, az daha olmayacak olan canından bahseden bu gizemli adam? Bunlar gerçekten de okuyucunun merakını kamçılıyor ve bir çırpıda yazılanları okuyup bitiriveriyor.

Eleştirmem gerekirse, aradaki birkaç yazım hatasından şikayet edebilirim. Örneğin "O çocuk bi hiç" (bir hiç olmalı) ya da "30 sn sonra" (saniye yazılmalı. hikaye tarzı yazılarda böyle kısaltmaların yeri yoktur) gösterilebilir. Dilerim eleştirilerimi mazur görürsünüz.

Sonuç olarak güzel bir başlangıç. Devamını da görürüz umarım.
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-.... )
Gönderen: Wanderer - 22 Aralık 2009, 17:35:50
Öncelikle yazı rengini değiştirdiğin için teşekkürler. Böyle çok daha iyi olmuş.

Hikayeye gelecek olursak gerçekten de sürükleyici ve merak uyandırıcı olduğunu söyleyebilirim. Sarışın çocuk kim? Ya da Orta çağ İstanbul'undan kopup gelen, az daha olmayacak olan canından bahseden bu gizemli adam? Bunlar gerçekten de okuyucunun merakını kamçılıyor ve bir çırpıda yazılanları okuyup bitiriveriyor.

Eleştirmem gerekirse, aradaki birkaç yazım hatasından şikayet edebilirim. Örneğin "O çocuk bi hiç" (bir hiç olmalı) ya da "30 sn sonra" (saniye yazılmalı. hikaye tarzı yazılarda böyle kısaltmaların yeri yoktur) gösterilebilir. Dilerim eleştirilerimi mazur görürsünüz.

Sonuç olarak güzel bir başlangıç. Devamını da görürüz umarım.
Değerli eleştirileriniz için teşekkür ederim, gerçekten de amaçladığımız şey buydu, insanı sıkmayacak bir eserimiz olsun istiyorduk. 

Belirttiğiniz imla hatalarını da hemen düzeltiyorum, bilgisayarda yazdığım için elim öyle "bi" filan yazmaya alışmış... Çok Teşekkür ederim ve beğenmeniz beni çok sevindirdi... :)
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-.... )
Gönderen: knsptk - 24 Aralık 2009, 14:01:38
:@
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-.... )
Gönderen: Berre - 24 Aralık 2009, 18:29:10
Bende size bir dost tavsiyesi:
İki kişi yazmak göründüğü kadar kolay değildir (denedim) Bu yüzden yazarken beraber yazabileceğinizden emin olun. Yoksa bir zaman sonra bölünürsünüz. Bunu kendi tecrübelerimle sabitledim. Diana adlı arkadaşla beraber bir hikâye yazıyorduk. Sonra ayran gönüllü ben bırakmak zorunda kaldım. Bayağı zorluk çektik :)
(Hala yazıya devam etmedim)
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm -2-
Gönderen: Wanderer - 26 Aralık 2009, 23:03:48
                


                                       
Oluşum – Bölüm 2
   
                                                                                                                           Doğan...


    Sadece araştırma ödevimin olduğuna sevinmeli mi yoksa üzülmeli miyim bilmiyordum. Fizik ile ilgili konular her ne kadar ilgimi çekse de, üzerinde bu kadar kafa yormak beni hiç olmadığı kadar sıkıyordu.Hem bütün günün yorgunluğu, hem de yaptığım araştırmalar sonucu oluşan yorgunluk hissi beni iyice halsiz bırakmış olmalıydı ki, yatağıma bir aslanın avına sessiz ve hızlıca yaklaşması gibi sessiz ve hızlı yürüdüm.Gözlerim yorgunluğuma yenilip yavaşça kapanırken, tek algılayıp, hatırlayabildiğim şey saatin 00:30’u göstermesiydi.

    Gözlerimi açtığımda karşımda siyah, bulanık bir cisim duruyordu. Koyu renk mobilyaların, etrafa dağılmış siyah elbiselerimin ve solgun,beş rengi duvar boyasının bulunduğu odamda hemen ilgimi çekti.Gözlerimi hızlıca birkaç kez kırptım ve o bulanık cismin her uyanışımda karşımda beliren saatim olduğunu fark ettim.Halsiz  ve durgun vücudumun tüm enerjisini kollarıma vererek, ani bir hareketle sıçradım ve saatime hiç olmadığım kadar yaklaştım.Saatin 7:45’i gösterdiğini görünce, okkalı bir küfür savurdum.Şaşkınlığımın beynime yolladığı sert sinyaller beni ayıltmaya yetmişti.Acele ve endişe içinde dar,uzun koridorda ilerleyip elimi,yüzümü yıkadım.Son günlerde yaşadığım olaylar beni iyice düşündürmeye başlamıştı.On beş , yirmi dakika kestirmek için beş dakika önce gözlerimi kapadığıma yemin edebilirdim.Ama aradan saatler geçmişti.Bu nasıl olabilirdi ki?

    Ya yavaş yavaş deliriyordum, ya da beynim tahmin edemeyeceğim şekilde gelişen garip olaylar veya olmasını istemediğim şekilde bir dizi tesadüftü yaşadıklarımın hepsi…
Bunları düşünürken kaybettiğim on dakika ve araştırma ödevimin son kısmının hala bitmemiş olması yetmiyormuş gibi, birde okula geç kaldığımı düşünürsek fizik öğretmenimin bana karşı yönelteceği iltifatları tahmin bile edemiyordum.Üstümü giyinip, çantamı hazırlamam ilk defa bu kadar kısa sürmüştü.Okula geç kalmanın yarattığı endişe ve beraberinde biraz adrenalin hormonunun etkisi bile bu kadar çabuk hazırlanmama yardım edemezdi.Ya saatim benim inadıma bir ileri, bir geri gidiyor yada şu garip tesadüflerden birisi daha oluyordu…

    Servisle okula gitmek içimdeki asi ve özgür çocuğa uygun olmadığı için aileme okula servisle gitmek istemediğimi söyledim. Ama böyle bir zamanda hiçte fena olmazdı…
Liflerimdeki problemden dolayı bacaklarımı fazla zorlayamadığım için, iki dakika koşup, beş dakika yürüdüm. Bu arada canım bir hayli sıkkın olduğundan etrafı incelemek gibi anlamsız davranışlar sergiledim. Sokağın köşesinden döndüğüm de karşılaştığım eski, ahşap köşk, az ilerisinde onca yüksek binanın arasında göze batan bir gecekondu. En ilgi çekici olan ise okulun iki sokak aşağısındaki bir köşk! Bu köşkün yarısı tamamen yepyeni, bakımı yeni yapılmış gibi parlayan ahşap kaplamasıyla tüm güzelliğini korurken, diğer yarısı sanki yıllardır hiç bakım yapılmamış, kirli ve eski duruyordu. Beni en çok şaşırtan daha önce o köşkte kimseyi görmezken, şimdi bodrumunda bir karaltı olmasıydı…
Evin önünde ufak bir penceresi olan bu bodruma bir tek buradan ışık vuruyordu. Biraz duraksayıp içerde biri olup, olmadığını öğrenmek isterdim ama daha fazla geç kalamazdım. Yirmi dakika içinde okula vardım.Herkes çoktan içeri girmiş, ders başlamış ve hatta ilk ders bitmek üzereydi…

Güvenlik görevlisi hiç şaşırmamıştı. Her zamanki el ve mimik hareketleriyle “Nerede kaldın? Çabuk gir içeri!” cümlesini hiç zorlanmadan anlatabilmişti.Kapıyı açtı ve içeri girmem için elini okula doğru uzatıp “Hadi!” dedi.Kendimi tutamayıp güldüm.”İri yarı,şişman ve göbekli birine o kadar dar üniforma giydirilir mi?“ diye düşünmeden edemedim.Yavaşça içeri girdim.Karşımdaki soluk yeşil,üç katlı okulu süzdükten sonra beş-altı adım yürüdüm..Kafamı bahçeye doğru çevirince, banklardan birinde oturan birini gördüm.O anda okyanus mavisi kıyafetleri, ten renginin solgunluğu değil, buz gibi ve korkusuz bakan gözleri ilgimi çekmiş olmalı ki, kafamı çevirir çevirmez göz göze geldik.
Ne zamanın bir önemi kalmıştı o an, nede yaşadığım endişe duygusunun. Bir an olsun zamanın benim için hiçbir öneminin kalmaması öyle hoşuma gitmişti ki gözlerimi hiç kaçırmak istemiyordum. Nedenini bilmiyorum ama birden gözlerini gözlerimden çekti. Gökyüzüne baktı ve yüzünde hafif bir tebessüm oluştu. Son bir kez yüzüme bakıp aynı hızla arkasını dönüp, ağaçların arkasına doğru yürüdü. Biraz duraksadıktan sonra arkasından koştum ama bahçede kimse yoktu. Bunun üzerine de bir on dakika daha kafa yorarsam neler olur düşüncesiyle kendimi toparlayıp, hızlı adımlarla okula yürüdüm.
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-.... )
Gönderen: Wanderer - 27 Aralık 2009, 12:16:41
Şu aralar 3. bölümü yazıyorum... Ama hiç yorum gelmemiş :s yoksa hiç beğenilmedi mi?
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-.... )
Gönderen: mit - 27 Aralık 2009, 12:21:19
Yo, güzel olmuş. İlk bölüm kadar ilgi çekici değil ama güzel. Daha okumaya yeni fırsat bulabildim kusura bakma.
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-.... )
Gönderen: Wanderer - 27 Aralık 2009, 12:34:51
Yo, güzel olmuş. İlk bölüm kadar ilgi çekici değil ama güzel. Daha okumaya yeni fırsat bulabildim kusura bakma.

Ne kusuru estağfurullah... Bu arada diğer arkadaşım bundan sonra yazamayacağını söyledi ve romana tek başıma devam ediyorum... Duyurmak istedim yani ikinci bölüm arkadaşımın yazdığı son bölüm olarak kalabilir... :) 

Yorumlarınız için teşekkürler...
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-.... )
Gönderen: diana - 27 Aralık 2009, 15:18:34
İlk bölüm kadar iyi olmasada yinede güzel.Ben haladır hikayenin ilerleyen bölümlerde çok daha güzel olacağını düşünüyorum.Ayrıca devamınıda bekliyorum...
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-.... )
Gönderen: Castiello - 27 Aralık 2009, 15:29:50
Güzel ben sevdim. Evet ilk böölüm gerçekten güzel ama bölümler kısa. Diğer bölümleri uzun yazarsın sanırım.
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-.... )
Gönderen: Angels.Of.Darkness - 02 Ocak 2010, 22:22:10
Oldukça güzel, akıcı ve etkileyici. Gerçekten beğendim. :)
İlk bir-iki bölümde içeriği çok olan bir yorum yapılması zor gibi. O yüzden evet, en iyisi gerçektende zamana bırakmak. :D
Fakat merak uyandırıcı. İleride daha da heyecanlı olacağını düşünüyorum? :)
3.Bölümü bekliyorum. :)
İleri ki bölümlerde de biraz daha uzun yazmanı diliyorum. :)
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-.... )
Gönderen: Elerki - 02 Ocak 2010, 22:29:20
aNTiSePTiK,

Kısa bir geçiş bölümü olmuş. Daha önce yaptığım yorumu yineleyerek ilgi çekici gittiğini söylemek isterim fakat aksiyonu az olan bu tarz bölümler kısa tutulup bir de 'diyaloglar' gibi, genelde daha sevilerek okunan kısımların olmaması da -öyle gerekse bile- doğal olarak bir 'yavaşlama' hissi veriyor.

Bu bir hata değil. Olması gereken bu. Geçiş bölümleri böyle işte... Olmazsa olmuyor.

Aklıma -alakasız olacak ama- Zaman Çarkı'nda Egwene'in olduğu kısımları okurken Mat'in bölümünün gelmesini sabırsızlıkla beklediğim geldi. :)

Devamını bekliyorum kısacası. :)
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-.... )
Gönderen: diana - 04 Ocak 2010, 22:22:33
Şimdi nerede bunun devamı demek geldi içimden.Hayır zaten içimden gelmesede diyecektim. ;D

Ne zamandır foruma her girişimde bakmama ramen bir türlü yeni bölüm gelmiyor.Yeni bölümünü istiyorum ben bunun. ;D
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-.... )
Gönderen: Wanderer - 05 Ocak 2010, 12:37:18
diana, çok uğraşıyorum 3. bölüm için şu anda yarım yamalak bir şey var... İstersen bu akşam bitirip koymayı denerim...:)
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-.... )
Gönderen: diana - 05 Ocak 2010, 18:28:06
diana, çok uğraşıyorum 3. bölüm için şu anda yarım yamalak bir şey var... İstersen bu akşam bitirip koymayı denerim...:)
Dene dene.Bekliyorum. ;)
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-.... )
Gönderen: Berre - 05 Ocak 2010, 18:36:23
Bende bekliyorum haberin olsun :)
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-.... )
Gönderen: Wanderer - 05 Ocak 2010, 18:50:12
Tamam... Birazdan koyucam yazıyorum...Ha uzun süre geçti diye mükemmel bir şey beklemeyin onu da söylim..
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-.... )
Gönderen: Berre - 05 Ocak 2010, 18:57:22
Tamam... Birazdan koyucam yazıyorum...Ha uzun süre geçti diye mükemmel bir şey beklemeyin onu da söylim..
Yapabildiğinizin en iyisi olacağına eminim :)
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm -3-
Gönderen: Wanderer - 05 Ocak 2010, 19:33:03
Not : Yoğun istek üzerine  :clap


                         
                                         
Alperen

       Siyah, deri kaplamalı saatimin gümüş akrep ve yelkovanı hızla saat yönün tersine doğru birbirilerini kovalıyorlardı.  Benim saatim geriye sararken, bütün dünya değil, aksine sadece ben geçmişe gidiyordum. Ben geçmişe giderken gelecekteki “ben” de benimle birlikte geliyordu. Yani “normal” insanların filmlerde çizgi romanlarda gördüğü gibi buradan geleceğe gidince gelecekteki “ben”i görmüyorum, ama geçmişe gittiğimde kendimi izleme şansım oluyor.


     Zaman geriye akarken güneş batıdan doğuyor, sular tersine akıyor ve bulutlar anlamsızca kaçışıyorlardı. Zamanın geriye akışı yavaşladıkça güneşin gidip gelişi de, suların tersine akışı da, bulutların kaçışması da yavaşladı, yavaşladı, yavaşladı ve nihayet durduktan sonra güneşe baktım. Sirkeyle uğraşmadan hemen öncesiydi fakat sarı balçık yerde duruyordu. Bir, “zaman paradoksu” yaşamıştım.


     Bazen böyle olur, sen gelirsin, eşyalar gelir ama eşyaları değiştirdiysen geri getiremezsin… Zaman yolcuları asla yaşanmamış olan geleceğe gitmezler, yasaktır… Çünkü eğer bir şey yaşanmışsa, o şey artık “geçmiş” olur… Ve ne yaparsan yap… Geçmişi değiştiremezsin.


      Düşünüyordum, ne yapacağımı nasıl yapacağımı ve ne zaman yapacağımı… Bildiğim hiçbir şey yoktu. Gözlerimi kapattım ve gördüğüm çocuğu bana tanıtan sözleri söyledim “sarışın çocuk” . Gözlerim kapalıyken gördüklerim, normal insanların gözleri açıkken gördüklerinden çok daha önemli şeylerdi.

      Sarı renk dikdörtgen parlayan bir tabanın üzerini örten kesik kesik siyah renkler gördüm. Yani bu “sarışın çocuk” diye tanımladığım kişinin karakteri; heyecanlı, hevesli ve bilgiye aç birinin karakteriydi. Bunları bilmem benimi için çok önemliydi.

      Yine karanlık bodrum katındaydım. Odaya giren tek ışık ufak bir delikten içeriye usulca sızan güneş ışığıydı. Güneş birazdan batacaktı bunu biliyordum. Ayağa kalktım, turkuvaz giysilerimden kurtuldum ve tamamen siyaha büründüm. Üzerime de siyah seyahat pelerinini çekerek çıktım o sokaktan.

      Saatime baktım, siyah, deri kordonun altından bir kâğıt çıktı, “Bir kişiyi seviyorsan ona balık tutma, ona balık tutmayı öğret.” 2. Adam’ın bu özdeyişlerine ilk rastladığımda komik bir tip olduğunu düşünmüştüm. “Zaman” geçtikçe fark ettim ki aslında bu özdeyişleri dikkate alırsam gerçekten hayati şeyler başarabilirdim.

      Düşündüm, aklımdan hemen beş dakika önce geçen şeylere bakacak olursak sarışın çocuğun geç kalmasını önlemek için ne yapabileceğimi düşünüyordum. Yani onu bir şekilde erken kaldırabileceğimi veya nasıl okula gelişini hızlandırabileceğimi düşünüyordum. II. Adam saolsun… Aklımdaki planları alt üst etme konusunda onun üstüne kimse yok! Olsun, bunu kullanabilirim.

      Öyleyse yapmam gereken şey çok açık ve net. Bu gün zaten elimden kaçtı, yapmam gereken şey bu gün okul çıkışında onun yanına gidip olanları anlatmaktı galiba…

       Düşündüğüm gibi yaptım. Okul çıkışına kadar okul yakınlarında bekledim ve geçen seferki kâğıttan aklıma bir söz geldi “yeşil binanın gölgesi gibi ol…” iyice gizlenmiştim. Sonra, okuldan çıktı. Gevezeliği üstündeydi ama belirli bir kişinin yanında kalmıyordu, gerçekten güvenebileceği bir dostu yoktu fakat herkesle aynı mesafedeydi.

    Yanına yaklaşmadım, okuldan çıktı ve onu takip etmeye devam ettim, evinin yakınlarına geldik, bahçeli 5 katlı bir apartmanda oturuyordu. İkinci katlardan birinin demirleri diğerlerinden yüksekti. Petek Evler isimli bir sitenin 7 numaralı apartmanının önüne geldi. İçeriye girmek için demir bahçe kapısını açmak üzereydi ki gayet kararlı bir ses tonuyla seslendim. “Hey, sarışın çocuk… “ İsmini bilmediğim için böyle söylemiştim.

     Arkasını döndü ve yüzüme baktı, mavi gözleri parıldıyordu. “Ha, hmm, ben mi? “ dedi tedirgin bir ses tonuyla. “Evet, sen.”dedim. Pısırık biri gibi durmuyordu ama kararlı olmadığı da kesindi. “Efendim ? “ dedi. Sesi hala tedirgindi.

   “Ben Alperen.” dedim ve elimi uzattım. O da elini uzattı ve “Ben de Doğan.” dedi. Klasik bir memnun oldum muhabbetinin ardından direk konuya girdim. “Ben “zamandan” geldim.” Diyerek başladım söze. Gülümseyecek gibi bir hali vardı ve bu hali hemen bozuldu. Yüzümde ciddi ve samimi ifadelerin birbiriyle olan ilginç karışımından etkilenmiş olmalıydı.

     “Doğan, uzun zamandır zaman ile ilgili sorunlar yaşadığını biliyorum. Bunun tek sebebi -benim gibi- zamanın kölefi olman. Kölefler, zamanın kölesi olmayı kabul etmedikçe zamana hükmedemezler. “ dedim. Ardından da sustum. Yüzündeki “O da neyin nesi ?” ifadesinin birkaç saniye boyunca bozulmamasını ve bu anın tadını çıkarmasını seyrettikten sonra devam ettim. “Kölefler her zaman zamanla ilgili problem çekerek hissederler belirtileri. İnsanlar kölef kelimesinin anlamını bile bilmezler, bu yüzden gerçek bir kölef asla kendi başına bir kölef olduğunu anlayamaz. “


      Gözlerine baktım, mavi gözlerinin içindeki gözbebeği bir küçülüp bir büyüyordu. O an anladım ki bu kadar bilgi onun için yeterli. Ben bunun farkına vardığım sırada ağzını hayretle açtı ve “Dur bir dakika ! Seni tanıdım sabah geç kaldığımda gördüğüm turkuaz renk giyinen kişisin sen. Beni görünce neden öyle kaçtın neden yüzüme bakarak gülümsedin neden sonra arkanı dönüp hızla koştun? Peşinden geldim ama sen yoktun senin yerine mavi renk toz, sis gibi bir şey vardı… “ diye soru yağmuruna tuttu beni. Ardından kendisi de bu kadar fazla sorunun gerçekten “fazla” olduğunu fark etmiş olacak ki sustu.

    “Hepsinin bir cevabı var Doğan, sadece beklemelisin. Kölef olmak istiyorsan yapman gereken tek şey sabretmek ve işleri “zamana” bırakmak….”

   
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-.... )
Gönderen: Berre - 05 Ocak 2010, 19:46:12
''Zamana bırakmak'' seviyorum bu sözü ya :)
Güzel bir bölüm cevap vermekten çok soru oluşturuyor insanda (bu sözü bir yerde duydum ama nerede?) Bu yüzden devamını bekliyorum :D
(Evet düşündüğün kadar uzun ve eleştirel bir yorum olmadı ama bu tür yorumumu diğer bölümlere saklamayı uygun gördüm)
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-3... )
Gönderen: Wanderer - 05 Ocak 2010, 19:49:38
''Zamana bırakmak'' seviyorum bu sözü ya :)
Güzel bir bölüm cevap vermekten çok soru oluşturuyor insanda (bu sözü bir yerde duydum ama nerede?) Bu yüzden devamını bekliyorum :D
(Evet düşündüğün kadar uzun ve eleştirel bir yorum olmadı ama bu tür yorumumu diğer bölümlere saklamayı uygun gördüm)

Evet gerçekten de uzun bir yorum mu kısa bir yorum mu ben de okuduktan sonra tereddüt ettim. Birazdan Doğan eve gidecek ve kaldığı yerden devam edecek... Kafamda bir şeyler var gece yazmayı düşünüyorum. Ama 4. bölümde bazı şeyler netleşecek. Mesela 3. bölümde "sarışın çocuk" artık "Doğan" oldu fark etiniz mi? =) Saolun zaman ayırıp okuduğunuz için..
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-3... )
Gönderen: Elerki - 05 Ocak 2010, 23:33:37
aNTiSePTiK,

Benim aklıma bir şeyler geliyor ilerisi hakkında ama bakalım doğru tahmin edebilecek miyim. ;D

Güzel bir bölüm, eline sağlık. Ben de sonraki bölümü bekliyorum asıl yorum için. ;)
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-3... )
Gönderen: Wanderer - 06 Ocak 2010, 12:38:39
Elerki,

Okuyup yorum yaptığın için teşekkür ederim, 4. bölümden sonrasını yayınlamamaya karar verdim... 4. bölümden sonra bir pdf tanıtım hazırlayıp gerisini gizli tutmaya başlıyorum. Umarım 4. bölümü beğenirsiniz...
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-3... )
Gönderen: mit - 06 Ocak 2010, 13:47:23
Güzel olmuş. Biraz rötuş ve cila istiyor gerçi fakat enteresanlığını koruyor. Bu da okuyucuyu devam etmeye teşvik ediyor. Kölef; köle-efendi karışımı bir cümle sanırım. Yanılıyor muyum?
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-3... )
Gönderen: Wanderer - 06 Ocak 2010, 18:06:31
Güzel olmuş. Biraz rötuş ve cila istiyor gerçi fakat enteresanlığını koruyor. Bu da okuyucuyu devam etmeye teşvik ediyor. Kölef; köle-efendi karışımı bir cümle sanırım. Yanılıyor muyum?

Evet... Aslında Kölefe mi yapsam diye düşündm de.. O zaman söylerken istediğim izlenimi vermiyordu :D 4. bölümde bazı şeyleri biraz daha netleştirdikten sonra gerisini kimseye okutmuyorum malesef :)

Okuyup yorum yaptığın için teşekkür ederim...
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-3... )
Gönderen: diana - 06 Ocak 2010, 19:35:03
Şimdi senin istediğin gibi uzun ve eleştirel bir yorum yapamayacağım.Çünkü oldukça güzel olmuş.

Sevdimde ben bu hikayeyi.Bence bu bölüm diğer bölümlere kıyasla daha iyi.Özelliklede bu bölüm insanın kafasında çok fazla soru işareti bırakıyor.Vede devamı hakkında düşüncelere sevk ediyor.

Gelecek bölümünü merakala bekliyorum...
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-3... )
Gönderen: Angels.Of.Darkness - 06 Ocak 2010, 22:25:20
Kölefeler... Hmm... Hayır pek hoş olmazdı :D Kölef çok daha iyi :D
Konusu ve enteresanlığı insanı okumaya teşvik ediyor. Oldukça ilgi çekici.
Zamana bırakmak sözü artık bendede alışkanlık oldu yahu :D
Bu bölüm oldukça merak uyandırıcıydı. Bir sonraki bölümü daha da çok merak ediyor insan.
Geçmiş, gelecek... Zaman kavramı... Seviyorum ya. :D
Oldukça başarılı, tebrik ederim.
Devamını bekliyorum merakla. :)
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-3... )
Gönderen: Wanderer - 06 Ocak 2010, 22:29:05
Kölefeler... Hmm... Hayır pek hoş olmazdı :D Kölef çok daha iyi :D
Konusu ve enteresanlığı insanı okumaya teşvik ediyor. Oldukça ilgi çekici.
Zamana bırakmak sözü artık bendede alışkanlık oldu yahu :D
Bu bölüm oldukça merak uyandırıcıydı. Bir sonraki bölümü daha da çok merak ediyor insan.
Geçmiş, gelecek... Zaman kavramı... Seviyorum ya. :D
Oldukça başarılı, tebrik ederim.
Devamını bekliyorum merakla. :)

Okuyup "zaman" ayırdığın için teşşekür ederim :)

Eğlendiysen ne mutlu :)
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-3... )
Gönderen: Castiello - 06 Ocak 2010, 22:45:46
Geçmiş,gelecek ve zaman Lost'tan hayranı olduğumuz bir kavram bu :) Flashbackler olsun Flashforwardlar olsun Zamanda Yolculuklar olsun Lost sayesinde alıştık buna :)

Zaman kavramının yeri ayrı zaten işin bilinmezliğini oluşturuyor. Hikayenin yeni bölümüde güzel olmuş bu arada kaynadı o bak :) Ellerine Sağlık yeni bölümleri bekliyoruz.
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-3... )
Gönderen: Wanderer - 08 Ocak 2010, 23:51:18
Geçmiş,gelecek ve zaman Lost'tan hayranı olduğumuz bir kavram bu :) Flashbackler olsun Flashforwardlar olsun Zamanda Yolculuklar olsun Lost sayesinde alıştık buna :)

Zaman kavramının yeri ayrı zaten işin bilinmezliğini oluşturuyor. Hikayenin yeni bölümüde güzel olmuş bu arada kaynadı o bak :) Ellerine Sağlık yeni bölümleri bekliyoruz.

:) Teşekkürler... Hakketen kaynatmışsın bir yerde x)

Zaman ayırıp okuduğun ve yorum yaptığın için teşekkür ederim :)
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm 4
Gönderen: knsptk - 23 Ocak 2010, 22:12:53
Oluşum - Bölüm 4

Doğan...

Eve gittim, teyzemin “ Nerede kaldın yine? “ sözlerine aldırış etmeden odama gittim ve kapıyı çarparak kapattım. Sonra birden durdum. Çantam elimden sarkmış, kravatım gevşemiş, gömleğimin uçları pantolonumun ucundan çıkık –her zamanki gibi- bir şekilde duruyordum.

Sinirli miydim?

Hayır!

Peki, heyecanlı mıydım?

Evet! Hem de fazlasıyla..!

Çantamı bir kenara fırlatıp, yüzümü gölgeleyen bakır rengi saçlarımı kafamın çevik bir hareketiyle arkaya doğru attım. Okul formasını çıkarmadım –yine her zamanki gibi- yatağa uzandım. Yorgundum ve haklı olarak merak etmiştim her şeyi. “Zamandan geliyorum…” demesini hala duyar gibiydim. İnsanlar zamandan gelebilir miydi? Zaman soyut bir kavram değil miydi ha? Hadi “Geçmişten geliyorum.” diyen film kahramanları görmüştüm. Gelecekten gelenler de olmuştu tabii ama zamandan gelmek biraz abartılı değil miydi?

  Bu bir şaka olmalıydı. Okulda zaten herkes dalga geçerdi benimle ! Niye yine o berbat şakalardan biri olmasın ki? Evet, evet bu bir şakaydı bunu biliyordum. Soruları sormaya ne gerek vardı ki? Soru sordukça kafam karışıyordu. Yapmam gereken tek şey bunun bir şaka olduğunu anlamak ve kabul etmekti.

  Yorgunluktan bayılmak üzereydim. Gözlerimi kapattım ama gözlerimi kapattığım anda eflatun ile çevreli koyu, mor renk bir enerji dalgası sanki flaş patlamış gibi çaktı gözümde. Çakmasıyla birlikte gözlerimi açtım. O da neydi?

  Uykusuzluktan ölmek üzereydim, itiraf etmeliyim ki merakım, gözlerimi yeniden kapatmam için daha büyük önem taşıyordu. Gözlerimi yavaşça yeniden kapattım ve mor-eflatun enerji yeniden patladı gözlerimde. Gözlerimi açmadım, dayandım çünkü merak denen şey insanı deli eder !

   Birden mor ışığa doğru çekildiğimi sandım ve gözlerim kapalıyken görüyordum sanki. Sonra, bir titreşim hissetmeye başladım, yanlış anlamayın titremiyordum, titreşen bir şeyin içine giriyordum ve ortam da sıcaklaşıyordu. Mor-eflatun enerjiye yaklaştıkça yaklaştım.  Birkaç saniye sonra, artık enerjiye yaklaşmak veya uzaklaşmak diye bir şey yoktu. Artık, ben, o mor-eflatun ışıktım, o mor-eflatun ışık da bendim. Sonra geri dönmek istediğimi fark ettim. Sıcak ve titreşime alışık değildim üstelik görüşüm de bulanıktı. Arkamı dönmeye çalıştım fakat çalışmaktan başka bir şey yapamadım. İçimden Arkamı dönmeliyim diye geçirdim ve arkamı döndüm.

  Gördüğüm şey karşısında şok oldum ! Bedenim, sanki cansızmışcasına yatakta uzanıyordu,  Oradaki bedenimse ben nasıl buradaydım? Bu her neyse bunun bir açıklaması olmalıydı.Sakinliğimi korumalı ve sakin düşünmeliydim.Ama nasıl? Yoksa öldüm mü? O anda aklıma gelen en iyi fikir teyzemden yardım istemekti. Nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde teyzemi düşündüğüm an, yanında bitiverdim. Yaşadığım ikinci şok bile beni kendime getirmeye yetmedi. Teyzem salonda televizyon izliyordu…

  Peki ben neydim? Bedenim var mıydı? Diye düşünürken gözlerim ellerimi aradı.Ama hiçbir şey göremedim.Yine ne olduğunu anlamadan huzur dolu bir çekilme hissine kapıldım.O aşık olunacak renk,  mor-eflatun renk etrafımı sardı.Ölmek böyle bir şey olmalıydı yada yeniden doğmak.Yaşadığım şey hakkında en ufak bir bilgim yoktu.Şuan yaşıyor muydum? onu da bilmiyordum…

  Adeta bir sis gibi etrafımı saran bu renklerin ardından biri belirdi.Vücudum var mıydı bilmiyordum ama hareket edemediğim kesindi.Yapabildiğim tek şey, onun gelmesini sabırsızlıkla beklemekti.Biraz sonra, iyice yaklaştığında, karşımdakinin mavi gözleri, inanılmaz gülümsemesiyle ortaya çıkan gamzeleri ve tüm çekiciliğiyle bir kız olduğunu anlamıştım…

  Daha gözlerimi ondan yeni alabilmişken, boynundaki kolye beni adeta büyüledi. Muhteşem parıltısıyla, onu öyle güzel taşıyordu ki, ayrılmaz bir bütün gibiydiler.İlk defa bu kadar karanlık ve öte yandan aydınlık bir yerdeydim.Burası bir mekan mıydı? Onu da bilmiyordum. Bu sırada hoş ses tonuyla ve nazik sesiyle bir şeyler söylemeye başladı.
“Buna, buradakilere ve burada olacaklara alışmalısın.Aksi taktirde ne zamanı yakalayabilirsin yakasından, nede mekansızlıkta yol alabilirsin zamanı umursamadan…” Söylediklerinden tek bir şey anlamamıştım.Bir şey hariç! Bu yaşadığım bir son değil, sadece başlangıçtı…

  Bir süre sustuktan sonra yeniden konuşmaya başladı, “Nizipli Doğan!.Ben zamanın ve mekanın dışından geliyorum.Senin gitmen gereken yerden geliyorum.Senin de tahmin yaşadığın olayların bir nedeni ve açıklaması var…” Tam bu sırada aramıza giren siyah bir duman ve ardından bir sarsıntı geldi. Kızın kolyesi bir anda hiç olmadığı kadar parlamaya başladı ve ellerini kaldırıp bir şeyler yaptı.Aramızdaki şey, her neyse buna dayanamayıp gitti…

  Cesaret edip, “Oda ne?” diyebildim.

“Nomalar! Onların ele geçirdiği her şey, zamanın ve mekanın esiri olmaya mahkum olur. Onların bir sıfatı ve kişiliği de yoktur. Sadece istediklerini veren kişiye itaat ederler…” dedi. Artık yorulduğumu belirterek, gitmek istediğimi söyledim.Bir yanım burada kalmak istiyordu ancak gerçekten yorulmuştum ve kafam çok karışmıştı. “Peki genç XX, gitmek için bedenini düşünmelisin.Sert bir çekilme hissi ile kendine geleceksin…”.

  Tam bedenimi düşünmek üzereydim ki tekrar eğildi ve bir kağıt uzattı –parşömen parçası demek daha doğru olur- parşömeni alırken elim bir an eline değdi ve işte o an karşı konulamaz bir biçimde ona âşık oldum. Sanki beni duyuyormuş gibi gözlerimin içine bakıyordu. Onlardan ayrılmak o kadar imkansızdı ki ! Parşömeni aldım ve geriye doğru çekilmeye başlamıştım. Çekilirken son anda seslendim. “Peki ya senin adın nedir güzelim?”

Bana baktı ve fısıldarcasına konuştu… “Adım Esra, Doğan, umarım tekrar görüşürüz…” Hala çekiliyordum ve son bir gayretle bağırmayı başardım  “UMARIM !”

Odama tekrar gelirken sanki yataktan 2 metre yukarıdan aşağıya doğru serbest bırakılmışım da düşmüşüm gibi bir şeyler yaşadım. Bedenime gelince irkilerek doğruldum. Aklım hâla Esra’daydı ama söylediklerini de çözmeye çalışıyordum. Esra ile o kadar çok fazla ilgilenmiştim ki söylenenlerden hiçbir şey anlamamış gibiydim! Nedense birden sağ elimin yumruk halinde olduğunu ve içinde bir parşömen parçasının saklı olduğunu fark ettim. Ahmak herif! Tabi aklını kızdan alamazsan böyle olur diye iç geçirirken bir yandan da kâğıdı açtım.

   “Her yer çam ağacı, Kozalak ile doludur etrafı, Çok yakın teyzenin evine, Sıkıldığın zaman gittiğin yolu bir düşünsene ...—“ Telefonun titreşimiyle kafamı kaldırmak zorunda kaldım. Bari şimdi rahat bırakın da bir şey okuyalım!diye iç geçirdim. Telefonu elime aldım. Yeni Mesaj simgesine tıklayıp mesajı okudum. Yazan, telefondaki yazısını bile kargacık burgacık yapmayı becermiş arkadaşım Gülşen’di. Nbr Knk İi Akşmlr çK cNm SkıLıYo YhaAa Yazan mesajı çözmem birkaç saniyemi aldı. “Ne haber kanka iyi akşamlar çok canım sıkılıyor ya” yazmak istemiş olmalıydı. Alelacele cevap yazdım. “Kanka, neler yaşadığımı bilemezsin, sonra görüşelim…”

Mesajın gönderildiğini belli eden “biip…”  Sesinden sonra parşömene geri döndüm. “Her yer çam ağacı, Kozalak ile doludur etrafı, Çok yakın teyzenin evine. Sıkıldığın zaman gittiğin yolu bir düşünsene! Bir tane meşe ağacı var o yol üzerinde. Açılır altından o mutlu yol herkese, Çam ağaçlarından, meşeye gözlerini çevirebilenlere….” Yazı burada bitiyordu. Fakat ben de bitiyordum ! Olanlardan Gülşen’e bahsetmeliydim. O, hep iyi olurdu… Beni anlayan sayılı insanlardan biriydi belki de… Sımsıcak gülümsemesiyle gülümser ve bir çare bulurdu bana. Dostlar böyle günler için değil miydi zaten? Uzun kıvırcık saçlarının altından gülümseyişini gerçekten özlemiştim. Dışardan bakan birine pasaklı gözükebilirdi ama saçlarını yatıştıramaması onun suçu değildi tabi ki !

Telefonu elime aldım ve seri bir şekilde mesaj yazdım. Çamlığın oradaki bankta buluşalım, anlatmam gereken önemli şeyler var. Mesajı yolladığım anda üzerimi giyinmeye başladım. Üzerime aldığım siyah montu giyerken, uzun dar koridorda zorla ilerledim ve hızla ayakkabılarımı alıp, kendimi evin dışına attım.Hiç bu kadar hızlı yürüdüğüm ve öte yandan çok uzun süren bir yürüyüşüm olmamıştı.Oraya vardığımda – her zaman ki gibi – benden önce gelmiş, beni bekliyordu. Kahverengi gözlerinin içi gülüyordu. Yanına gittiğim de, bana sıkıca sarıldı. Ben yaşadıklarımın şaşkınlığıyla sarılmayı unutmuşken, o sevdiğim kahkaha sesi beni kendime getirdi…

Sıkıca sarıldım, onu çok özlediğim söyledim. Elimden tutup, beni kendine çekti.Hadi oturalım da, hemen anlatmaya başla.Gülşen’in en sevdiğim yanlarından biri de, sabırsızlanırken çocuksu yanının ortaya çıkmasıydı.”Şey! hımm…” Diyebildim sadece.”Eee hadi anlat!” demesiyle başlamaya ikna oldum.
“Gülşen, çok garip şeyler oluyor.Haftalardır bir sürü garip olay yaşıyorum.Bugün ise olay patlak verdi.Yatağımda uzanıyordum ki, ne olduğunu anlamadan kendimi bedenimi seyrederken buldum ve ondan sonra olanları tahmin bile edemezsin… Anlamam gereken bazı şeyler var. Bana yardım eder misin?” Bunları dedikten sonra, bana doğru dönüp, ellerimi tuttu.”Sonuna kadar yanındayım. Ama nasıl yardım edebilirim?”

Bir an elleri ellerimdeyken tereddüt ettim. O, bana aşık mıydı? Ya da ben ona..? Milisaniye geçmemişti ki tereddütler kafamdan silindi. Hayır, bu kesinlikle en içten dostluktan daha öte bir şey değildi…  Tereddütlerden kurtulan kafamı Gülşen’e çevirdim ve o matrak yüzüne bakarken gülmemek için kendimi tutarak olanları anlatmaya başladım…
 
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-3... )
Gönderen: knsptk - 23 Ocak 2010, 22:13:29
Alperenle beraber yazmaya devam ediyorum.
Bilmenizi istedik...

Uzun sürdü ama sonunda bitti.
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-3... )
Gönderen: Elerki - 23 Ocak 2010, 23:01:20
knsptk ve aNTiSePTiK,

Arkadaşlar, öncelikle iki kişi olarak bir hikaye için uğraşmanın zorluğunu ancak tahmin edebiliyorum diyeyim. :) Emeğinize sağlık.

Hikayeyi basit anlatıyorsunuz ve bence hikayeyi anlatan karakterin yaşıyla bağlantı kurulabilmesini sağlıyorsunuz kullandığınız üslupla. :) Gülşen ile mesajlaşma kısmı da bu açıdan bir renk olmuş ayrıca. ;D

Alıntı
“Buna, buradakilere ve burada olacaklara alışmalısın. Aksi takdirde ne zamanı yakalayabilirsin yakasından, ne de mekansızlıkta yol alabilirsin zamanı umursamadan…” 

Bu hoş olmuş, çok beğendim cidden! :)

Konu olarak astral seyahati alacağınızı önceki bölümlerden biraz çıtlatmıştınız. Şimdi tam da olan bu.

Yazım hatalarına dikkat ederseniz -ki gerekli düzenlemeleri yapacağınızı biliyorum, titizleniyorsunuz- sizin için ve okuyucular için daha güzel olacaktır diye düşünüyorum.

Güzel bir bölüm daha okumuş oldum. Elinize sağlık. :) Yeni bölümleri bekliyoruz...
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-3... )
Gönderen: Wanderer - 24 Ocak 2010, 15:10:49
knsptk ve aNTiSePTiK,

Arkadaşlar, öncelikle iki kişi olarak bir hikaye için uğraşmanın zorluğunu ancak tahmin edebiliyorum diyeyim. :) Emeğinize sağlık.

Hikayeyi basit anlatıyorsunuz ve bence hikayeyi anlatan karakterin yaşıyla bağlantı kurulabilmesini sağlıyorsunuz kullandığınız üslupla. :) Gülşen ile mesajlaşma kısmı da bu açıdan bir renk olmuş ayrıca. ;D

Bu hoş olmuş, çok beğendim cidden! :)

Konu olarak astral seyahati alacağınızı önceki bölümlerden biraz çıtlatmıştınız. Şimdi tam da olan bu.

Yazım hatalarına dikkat ederseniz -ki gerekli düzenlemeleri yapacağınızı biliyorum, titizleniyorsunuz- sizin için ve okuyucular için daha güzel olacaktır diye düşünüyorum.

Güzel bir bölüm daha okumuş oldum. Elinize sağlık. :) Yeni bölümleri bekliyoruz...

Elerki,
Gerçekten çok titizleniyoruz ve bir bölüm yazana kadar ölüyoruz. Hikayeyi basit anlatmak filan, bunlara dikkat etmiyoruz kendiliğinden gelişen şeyler :) Gülşen'in hikayeye girme sebebini ise şöyle düşündük ; Hikaye, sadece ana kurgudan meydana gelmemeli, yan kurgular da olmalı. Gülşen, yan kurgulardan biri olarak devam edicek ve ilerleyen bölümlerde onunla da  ilgili az da olsa yazılarımız olucak :)

Ayrıca, bir kaç karakter daha girecek oyuna, Doğan, şifreyi çözmeye çalışacak filan....

Astral seyahat, gerçekten çok güzel uydu ve ileride de kullanmayı düşünüyoruz.

Yazım hatalarına da elden geldiğince dikkat etmeye çalışıyoruz.

Beğendiyseniz ne mutlu ! :)

Zamanınızı ayırıp okuduğunuz için ve yorum yaptığınız için teşekkürler...

Ve, eklemeyi unuttuğumuz bir şey var. 4. Bölümden sonrasını yayınlamamaya karar verdik. Kendi aramızda yazıp bitirene kadar devam edicez. Bir e-book hazırlıycaz ilk 4 bölümü içeren ve ön söz, teşekkür filan gibi bölümler içeren... Pdf Formatında olacak, bu başlık altından paylaşmayı düşünüyoruz...

Teşekkürler... :)
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-3... )
Gönderen: mit - 24 Ocak 2010, 15:21:01
"Ne zamanı yakalayabilirsin yakasından, ne de mekansızlıkta yol alabilirsin umursamadan..."

Burası harika olmuş. Onun dışında Elerki'ye katılıyorum. İki kişi yazdığınız için ana karakterin kişiliğinde ve davranışlarında bariz farklılıklar oluşmuş. Bir de çocuğun bedeninden ayrıldığı kısmın arka arkaya iki paragrafta tekrar edilmesi pek hoş olmamış. Onun dışında güzel gidiyor. Konu hala merak uyandırıcı. Yeni bölümlerde görüşmek üzere...

Şu PDF olarak yayınlanma işine gelirsek, bu aralar çok yaygınlaştı. Ama bence o kadar da "iyi" bir seçim değil bu. PDF formatında yayınlamak, eser bittikten sonra yapılmalı bence.  O da okuyup beğenen ve saklamak isteyen okurlara bir teşekkür babında olmalı... Yoksa "Hikayeyi artık buradan yayınlamayacağız, PDF olarak okuyun" demek sadık okuyucuyu küstürür. Bence...
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-3-4-... )
Gönderen: Wanderer - 24 Ocak 2010, 15:29:00
mit,
Ana karakterin kişiliği... Hmm... Doğru olabilir gerçekten buraya katılıyorum bazen farklılıklar olabiliyor. Bizim istediğimiz karakter, asi, dünyadan bıkmış ve karaktersiz bir karakterdi :D Bilmem anlatabildim mi bilmiyorum...

 Şu pdf işine gelirsek, biz sadece ilk dört bölümü kapsayan bir pdf yayınlamayı düşünüyoruz. Sonrasını hiç bir yerde yayınlamadan sürdürmeyi ve eser bitince yayın evlerinin beğenisine sunmayı planlıyoruz. Okuyucunun küsme ihtimali de var tabii ama daha fazla okuyucuya ulaşma ihtimali de var...

Zaman ayırdığınız ve yorum yaptığınız için teşekkürler :)
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-3-4-... )
Gönderen: Angels.Of.Darkness - 24 Ocak 2010, 17:45:17
“Buna, buradakilere ve burada olacaklara alışmalısın. Aksi takdirde ne zamanı yakalayabilirsin yakasından, ne de mekansızlıkta yol alabilirsin zamanı umursamadan…” 

Buraya ba-yıl-dım! :D

Gerçekten ama gerçekten, harika olmuş. Anlatım karışık ve anlaşılması zor değil, oldukça akıcı.

Hikaye hâla merak uyandırıcı. Oldukça hoş. Beğendim. :D

İki kişi yazmak da ayrı bir başarı, bu konuda da tebrik ediyorum sizi. :)

Yenilerini merakla ve 'zamanla' bekliyoruz diyelim. :)

Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-3-4-... )
Gönderen: Wanderer - 24 Ocak 2010, 19:22:18
Hmm.. Biraz fazla "zaman" geçicek yenileri için... Çünkü artık kitap basılınca -ki basılırsa- alırsınız artık :) Devamını rıhtımda yayınlamamaya karar verdik. Umarım kızmazsınız :)

Beğenmenize gerçekten sevindim okuduğunuz ve yorum yazdığınız için teşekkür ederim. :)
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-3-4-... )
Gönderen: knsptk - 24 Ocak 2010, 20:34:36
Kusura bakmayın pek aktif olamıyorum.Yorumlarınız için teşekkürler...
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-3-4-... )
Gönderen: Wanderer - 29 Ocak 2010, 02:33:21
E-book bitmek üzere arkadaşlar yakında paylaşıyoruz.
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-3-4-... )
Gönderen: Berre - 26 Şubat 2010, 18:50:17
Evet Antiseptik; yazıyı okudum, biraz gecikti ama okudum :)
''Zaman'' kelimesine yaptığınız vurgu güzel oluyor. İnsan okurken konunun ne ile ilgili olduğunu unutmuyor (biraz saçma bir düşünce oldu ama :)). Ki sadece ''zaman'' kelimesine değil önemsediğiniz her kelimeyi vurgulamayı unutmuyorsunuz.
Konu gayet güzel ve akıcı ilerlemekte bu da okumayı kolaylaştırıyor; umarım ileriki bölümlerde bunu kaybetmezsiniz.
Bunların yanı sıra bir bölümden diğer bölüme geçişler biraz yavan olmuş sanki. Yani aralarındaki kopukluk kendini hissettiriyor. Bu biraz da kafa karışıklığına neden oluyor. Ama eminim ki bunu düzeltebilirsiniz.
Güzel bir hikâye ve güzel bir bölüm. Devamını bekliyorum efendim :)
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-3-4-... )
Gönderen: Wanderer - 26 Şubat 2010, 19:33:34
Evet Antiseptik; yazıyı okudum, biraz gecikti ama okudum :)
''Zaman'' kelimesine yaptığınız vurgu güzel oluyor. İnsan okurken konunun ne ile ilgili olduğunu unutmuyor (biraz saçma bir düşünce oldu ama :)). Ki sadece ''zaman'' kelimesine değil önemsediğiniz her kelimeyi vurgulamayı unutmuyorsunuz.
Konu gayet güzel ve akıcı ilerlemekte bu da okumayı kolaylaştırıyor; umarım ileriki bölümlerde bunu kaybetmezsiniz.
Bunların yanı sıra bir bölümden diğer bölüme geçişler biraz yavan olmuş sanki. Yani aralarındaki kopukluk kendini hissettiriyor. Bu biraz da kafa karışıklığına neden oluyor. Ama eminim ki bunu düzeltebilirsiniz.
Güzel bir hikâye ve güzel bir bölüm. Devamını bekliyorum efendim :)

berre ;

  Öncelikle teşekkür ederim okuduğun için. "Zaman" kelimesine özellikle basstıra basstıra vurgu yapıyoruz ki roman tamamen "zaman" üzerine kurulu. Kölefler, nomalar filan derken olay karışıp da bir orta çağ savaşını anımsatsın istemiyoruz.

  Bittikten sonra bi kendim de okuyayım dedim de... Peyami Safa bu bölümü yazsa aynen böyle yazardı her halde :) Çok benzemiş 9. Hariciye Koğuşu isimli romanındaki üslubuna...

 Kopukluğa gelince. Alperen karakteri ara ara esas olaydan kopacak ilk kitapta. Kurguya ufak ufak girecek ve okuyuculara evrenimizi tanıtmaya yardımcı olacak. Ayrıca 2. kitapta da tamamen Alperen üzerine bir kurgu olacak şimdiden söyleyeyim :) Yani kopukluk bilerek ve isteyerek yapılıyor romandaki esas karakterimiz Doğan :)

Tekrar ve tekrar okuyup yorumladığınız için teşekkür ederim :)
Başlık: Ynt: -Oluşum- Bölüm (-1-2-3-4-... )
Gönderen: Angels.Of.Darkness - 07 Mart 2010, 22:11:18
Konunuzu bu yüzden seviyorum. Zaman kavramı mükemmel karmaşık ve ilginç bir şey. Üstünde yüzlerce farklı konu yazılabilir.
Güzel bir bölüm olmuş.
Yazı dili sade ve anlaşılır, -ki, böyleleri kesinlikle daha akıcı ve sürükleyici oluyor bana göre.-
Şu sıralar pek giremiyorum sitey, mazur görünüz... :)
Yeni bölümü bekliyorum ;)
Başlık: Bölüm 5
Gönderen: Wanderer - 09 Mart 2010, 20:00:40
Konunuzu bu yüzden seviyorum. Zaman kavramı mükemmel karmaşık ve ilginç bir şey. Üstünde yüzlerce farklı konu yazılabilir.
Güzel bir bölüm olmuş.
Yazı dili sade ve anlaşılır, -ki, böyleleri kesinlikle daha akıcı ve sürükleyici oluyor bana göre.-
Şu sıralar pek giremiyorum sitey, mazur görünüz... :)
Yeni bölümü bekliyorum ;)


Saolun okuduğunuz için :) Geç olsun güç olmasın bence :) Tekrar tekrar teşekkürler yorumlarınız için... :)