Kayıp Rıhtım Arşiv Forum

Kurgu Güncesi => Kurgu İskelesi => Konuyu başlatan: brisingr - 25 Şubat 2010, 16:02:25

Başlık: ESARET BEKÇİSİ
Gönderen: brisingr - 25 Şubat 2010, 16:02:25
Arkadaşlar bu benim ilk denemem, bir arkadaşımla birlikte yazıyorum umarım beğenirsiniz;

    BÖLÜM BİR

   Karanlığın içinde süzülüyordum. Uyuyor muyum yoksa öldüm mü? Karanlıktan çıkmaya uğraşıyorum uğraşıyorum ama bir türlü çıkamıyorum. Karanlıktan çıkamamamın bir sebebi vardı anlaşılan… Derken karanlık birden ışıkla doldu ama bu sefer de gözlerimi açamadım. Derken beyazlığın ortasında siyah bir karaltı görür gibi oldum ve ardından boğuk bir ses duydum. “ Sınava hazırlan seni alacağım.” diyordu ses anlaşılan bir kabustu. Aniden bütün ışık kayboldu ve tekrar karanlığa gömüldüm. Bu seferki denememde gözlerimi açmayı başardım. Tek odadan oluşan evimizde yer yatağımda yatmaktaydım. Babam ve annem de diğer köşede uyumaktaydı.

Babam kahverengi saçlı ve mavi gözlü birisiydi, annemse siyah saçlı kahverengi gözlüydü. Annemin üvey annem mi yoksa gerçek annem mi olduğunu 14 yaşımda olduğuma rağmen anlayamadım. Hiçbir anne evladını döver mi? Babam söylemeye çalıştığım anda ise bana öyle bir bakış atıyor ki ağzımdan bir kelime çıktığında bir akbaba gibi beni kapmaya hazırlanıyor sanıyordum. Bense babamın da annemin de fiziksel özelliklerinden almamışım sarı saçlı ve kahverengi gözlerim var – kahverengi gözler sanırım annemden dolayı - . Keşke babama benzeseydim.

Evimizin dibinde bir okul var ama babam ancak ayda 400 lira kazanabildiği için okula gidemiyorum. Bir demircinin yanında çalışıyorum. Saate baktım saat yine gitme vaktine gelmiş,  yani saat 7 olmuş. Hadi Emre kalk ve ustanın yanına git de bir de ondan fırça yeme dedim ve kıyafetlerimi bir çırpıda üzerime geçirip kapıdan dışarı çıktım.

Demirciye geldim ve 5 dakika geç kaldığım için okkalı bir tokat yedim. Ceza olarak da bana şehrin ta öteki ucunda olan bara yolladı tabii yürüyerek. Şehrin en köhne, en varoş yerinde olduğumuz için hiçbir araba yok etrafımızda, zaten belediye de buradan bıkmış ve kendi haline bırakmış. Okula baksan zaten gitmediğime seviniyorum. Çünkü okul bir kişi içinde yürüse yıkılacakmış gibi duruyor.

Ara sokaklardan geçerken rüyamda gördüğüm siyah karaltıyı tekrar görür gibi oldum ve yine aynı sesleri duydum “ Sınava hazırlan seni alacağım.”. Sınav da neyin nesiydi diye düşünürken kulaklarımı patlatacak kadar tiz olan bir ses duydum ve kulaklarımı ve gözlerimi kapadım. Gözlerimi açtığımda karaltı yoktu.

Bara vardığımda yolda yaşadıklarımı düşünmekteydim. Kapıyı açtım ve bar sahibini bir yabancıyla konuşurken gördüm. Yabancı siyah bir cüppe giymişti. Ben içeri girince hemen ayağa kalktı ve yanımdan geçip çıkmaya yeltendi, çıkarken bana “Hazırlan çok yakında…” dedi. Ben şaşırarak adama döndüm ama adam gözlerimin önünde ortadan kayboldu. Bar sahibine sorduğumda ise hiçbir şey görmediğini söyledi. Halüsinasyon mu görüyorum? Sanırsam bunlar bir çıldırma belirtisi…

Bar sahibine demirci ustamın iletmemi istediği mesajı söyledim “ Çocuk artık sizinkilere emanet.” bu sözler bana bir şey ifade etmedi. Ama bar sahibi memnun bir ifadeyle sırıtınca umursamayıp çıktım. Kapıdan çıktım dümdüz ilerlerken gözlerim karardı ve kendimi yerde buldum. Yine sabahki karanlıkta süzülüyordum.


       Yorumlarınızı bekliyorum, eğer yazım yanlışı-noktalama yanlışı varsa özür dilerim beğenilirse devamını da yayınlayacağım.
Başlık: Ynt: ESARET BEKÇİSİ
Gönderen: Roselyn - 25 Şubat 2010, 16:18:06
yazım olarak -di li geçmiş zaman ile şimdiki zaman arasındaki geçişler fazla keskin olmuş bence, okuma hızımı yavaşlattığını söyleyebilirim, ancak her yazarın bir yazım şekli vardır, benimki böyle diyorsan ona diyebileceğim bir şey yok =)

Olay birinci kişiden anlatılıyor; belki de olayları bu kadar çabuk ilerletmektense sanki biraz daha betimlemelere ve karakterin kendi görüşlerine önem vermek, bizim karakteri daha rahat anlamamızı sağlayabilir diye düşünüyorum. İnsanların karakteristik özellikleri sadece saç ve göz renkleri değil, belki biraz daha detaylandırsan daha tatlı olabilirmiş =)

Bir de, hikayenin geçtiği dünyayı anlayamadım, ama sanırım ilerleyen bölümlerde anlayabileceğiz.

Klavyene sağlık =) devamını yayınlarsan okumak isteriz.
Başlık: Ynt: ESARET BEKÇİSİ
Gönderen: brisingr - 25 Şubat 2010, 16:43:37
Fiziksel özellikleri fazla ön planda tutmak istemedim ama ileriki bölümlerde daha derin şekilde açıklıycam onları da -di li zamanla şimdiki zamanın karışmış olması da ilk kez yazmış olmamdan kaynaklanabilir. İleride bunlara dikkat edeceğim.
Başlık: Ynt: ESARET BEKÇİSİ
Gönderen: brisingr - 25 Şubat 2010, 16:48:08
Hikayenin geçtiği zaman ve yer olarak da gerçekte olmayan bir şehir var bu şehir çağın gerisinde kalmış ama dış dünyada günümüzde olan her şey var ve bu şehirde dış dünyayı biliyolar ama diğer şehirler onları dışladığı için kendi halinde bırakılmış bir yerde geçiyor.
Başlık: Ynt: ESARET BEKÇİSİ
Gönderen: brisingr - 25 Şubat 2010, 17:24:42
Konuyla ilgili ipuçları içeren bir bölüm devamı gelecek:

BÖLÜM 2

   Uyandığımda kendimi yerleri ıslak olan bir salonda buldum. Saçlarım ıslak yerde yattığımdan dolayı ıslanmıştı. Cılız vücudum da soğuk sudan dolayı kaskatı kesilmişti. Bu yüzden tüm eklemlerimi çatırdatarak ayağa kalktım. Tam doğrulduğum sırada birdenbire karşımda barda yok olan adam belirdi. Adamın yüzüne baktığımda karanlıktan başka bir şey göremedim. Adam konuşmaya başladı;

- Sen seçildin Emre, artık yeni esaret bekçisi sensin, sınanacaksın ve eğer sınavı geçemezsen sevdiklerini kaybedeceksin ve ömrünün sonuna dek benimle birlikte yeni esaret bekçilerini arayacaksın. Demirci ve bar sahibi de senin gibi bir zamanlar esaret bekçileriydi ve onlar sınavı geçemediler. Şimdi benim köleliğimi yapıyorlar. Fakat sınavı geçersen normal hayatına geri döneceksin. Ancak gene de bir şeyler kaybedeceksin bu hep olmalı. Toplam beş oyun oynayacağız seninle her oyunun sonunda sana iki tanıdığın ve çok sevdiğin kişileri göstereceğim, sen onlardan birini seçeceksin ve onunla diğer oyunları geçmeye çalışacaksın, seçmediğin ise ebediyen hayatını kaybedecek. Şimdi oyunlara başla ilk oyun şu kapının ardında.” dedi ve beş kapıdan ilkini gösterdi.

   Ben daha ne olduğunu anlayamadan ayaklarım benim kontrolümden çıktı ve kapıya doğru ilerlemeye başladı. Kapı açıldı ve ben kapıdan içeri girince kapı arkamdan kapandı ve ayaklarımı hareket ettiren güç kesildi. Etrafıma baktığımda kırmızılıktan başka bir şey seçemedim.
Başlık: Ynt: ESARET BEKÇİSİ
Gönderen: Berre - 25 Şubat 2010, 17:27:41
Olaylar hızlı ilerlemiş yani giriş bölümünü çok kısa tutmuşsun. Bu yüzden insan okurken pek tat alamıyor. Betimlemeler ise sanki biraz yetersiz olmuş. Ama bunların yanı sıra hikâyenin ismini çok beğendim ''Esaret Bekçisi''.
Eğer dediklerimi dikkate alırsan yazın çok daha başarılı olacaktır (benim açımdan). Ellerine sağlık...
Başlık: Ynt: ESARET BEKÇİSİ
Gönderen: brisingr - 25 Şubat 2010, 17:32:24
Teşekkürler oyunları uzun tutmayı düşünüyorum. Bi de betimlemeleri arttırırım inşallah devamını beğenirsiniz. Ama ancak hafta sonuna yayınlayabilirim.

 Edit: Yayınlayamıyorum, çünkü bu aralar SBS kampına girdiğim için, inşallah boş bir zamanımda yazıya devam edeceğim...