Kayıp Rıhtım Arşiv Forum
Oyun Masası => FRP Arşivleri => Dipsiz Konak => Unutulmuş Diyarlar - Kış => Konuyu başlatan: Baal Adramelech - 19 Mart 2010, 15:01:42
-
Bir başka gece, bir başka hırsızlık... Ve bir başka kaçış!
Waterdeep'te yaptığın son hırsızlıktan sonra bol bol altını atının çantasını doldurmuş, Kuzeye doğru giden yolda ilerliyordu Amras. Neverwinter yıkıntılarındaki hazineler için yola çıkmıştı ve bu sefer amacı büyüktü. Küçük soygunlar değildi, duyduğu kadarıyla büyük hazineler hala o şehrin derinliklerinde yatmaktaydı.
Kuzeyden bulutlar geliyordu ve bir kaç saate yağmur yağacak gibiydi.
Kılıç dağlarını geçmişti ve ormanın kenarına yaklaşmıştı ki, karşıdan gelen iki ayrı atlıyı fark etti. Gece olmasından ötürü olsa gerek, atlılar onu fark etmemiş gibiydi.
-
Amras, yaptığı bir kaç işin sonuçlarını da hesaba katarak saklanması gerektiğini düşündü. Atını ormanın yakınına ağaçların sıklaştığı bir bölgeye yavaşça sürdü.
-
Ormana girerken, adamların sözler söyleyip birbirlerine at üzerinde bir şeyler fırlattıklarını fark ettin. Bunlar büyücüydü ve bir büyü savaşının ortasında yakalamıştın onları.
Sonunda, kızıl cüppeli adam büyük bir çığlık atıp düştü ve diğer atın ayağına takıldı. At yere yığıldı ve üzerindeki, açık gri cüppesi olan -ki çamurlanmıştı bol bol- adamın yere düşmesine sebep oldu.
"Oghma adına lanet olsun!" diye bağırdı yaşlı bir ses, büyük ihtimalle gri cüppeli büyücü.
-
Amras gördükleri karşısında şaşırmıştı. Yine de bir büyücünün de cebinin dolu olabileceğini düşünüyordu. Kırmızı cübbeli adamın ölmüş olmasını umarak diğer adamın yapacaklarını beklemeye başladı. Bu arada daha iyi bir görüş açısı sağlaması için, atını bir ağaca bağlayıp ihtiyatlı adımlarla biraz daha yaklaşmayı denedi.
-
Gri cüppeli büyücü ayağa kalktı ve ayağa kalkıp ondan kurtulan, güneye doğru koşmaya başlayan atının arkasından lanetler yağdırdı. Diğer at yere düşmüştü, büyük ihtimalle ölüydü.
Gri cüppeli yere düşmüş diğer adamın yanına eğildi ve bir şeylere bakmaya başladı. Bir kaç dakika sonra kafasını kaldırıp Amras'ın olduğu yere doğru baktı. Amras onu görüp göremediğinden emin değildi.
-
Amras bir savaştan yeni çıkmış ve atı tarafından terkedilmiş bir büyücüyle muhatap olmaya pek hazır hissetmediği için bir an ürkmüştü. Önce saklanarak büyücünün gitmesini beklemeyi düşündü. Ama atı olmadığı için burada geceyi geçirme ihtimali vardı. Ayrıca kendisini görmüş de olabilirdi.
Sonra dikkatli adımlarla büyücünün işini bitirip ödülünü ikiye katlamak gibi uçuk ve güzel bir fikir geldi aklına. Ama bu zaten hemen vazgeçilecek bir fikirdi. Açıklıkta hiç şansı yoktu. Arkasına atına, eşyalarına baktı ve iç çekti. Sonra ellerini havaya kaldırarak ağacın arkasından çıkıp büyücüye doğru seslendi.
"Hey, yardım ister misin?"
-
Büyücünün de tam anlamıyla ona baktığını fark etti o an. "Beni mi izliyorsun genç gezgin, ha?" dedi hafif kaba bir şekilde yaşlı adam. Kafasındaki şapkanın komik bir şekilde sadece ucu çamurlanmıştı.
-
"Hayır, efendi, sadece kendi yoluma gidiyordum ve sizi görünce saklandım." Amras her şeyi açığa vurmadan önce adamın tepkisini ve tavrını merak ediyordu, şimdilik eşyalarını ve asıl amacını saklaması daha mantıklı görünmüştü. "Biliyorsun bu günlerde etraf tekin değil." Bunu söylerken başıyla yerdeki adamı işaret edip gülümsedi.
"Ölmüş mü?"
-
"Ölmek mi?" diye homurdandı. "Lanet herifi öldürebilsem rahatlardım. Resmen dalga geçiyor benimle."
Üstünü silkeledi ve yerden sopasını aldı. Çantasın tuttu ve sana baktı. "Nereye gidiyorum demiştin?"
-
"Neverwinter taraflarında biraz işim var efendi." Amras adama iyice yaklaşıp süzdü, bir yandan da yerdeki adamın ne halde olduğunu görmeye çalıştı.
"Peki sen anlat bakalım. Kimsin, nereye gidiyorsun ve bu adamla derdiniz ne?"
-
"En son baktığımda, Neverwinter yıkılmıştı. Orada ne aradığını merak ediyorum."
Sana doğru bir kaç adım attı. "Luskan'dan geliyorum, aslında amacım bir yere gitmek değil, sadece kuzeyden uzaklaşmak."
-
Amras yüzüne şaşırmış ifadesi takındı ve Neverwinter meselesini unutmuş gibi yaparak konuyu büyücüye getirmeye çalıştı.
"Kuzeyde neler oluyor öyle?"
-
"Bunun seni ilgilendirdiğine pek emin değilim" dedi kaşlarını çatarak.
-
"Pekala büyücü sinirlenmene gerek yok. O halde herkes yoluna gitse iyi olur değil mi?" Amras tekrar ellerini havaya kaldırdı ve bir iki adım gerileyerek yüzüne bir gülümseme taktı.
-
"Beni Luskan'a götürmen için iyi miktarda para ödeyebilirim, atınla." dedi Büyücü, tekdüze bir ses tonuyla. Yağmur yağmaya başladı.
-
Amras zor bir durumda olduğunu hissediyordu. Bir yanda Neverwinter yıkıntılarındaki hazineler vardı ama diğer yanda da hayatı olabilirdi. Atını satmak da kendisini kurtarmazdı. Ellerini indirdi ve bir elini büyücüye uzattı.
"Anlaştık o zaman efendi. Ancak önce parayı görmem gerek."
-
Cebinden büyük bir kese çıkardı. "Tamı tamına üçyüz altın." dedi ve sana doğru fırlattı. "Artık yola çıksak?"
-
Amras keseyi hemen cebine indirdi. Alacağını almış gibi görünüyordu. Yolda bir çaresine bakardı.
"Tamam o zaman hadi gidelim." Dedi ve atın bulunduğu yere doğru eliyle işaret etti.
-
Büyücü sana doğru yaklaştı ve senin ata çıkmanı bekledi. Sen ata bindikten sonra oda atladı ve yola çıktınız.
Yarım gün sonra, şimşeklerin çaktığı, göğün korkunç tanrılarının gürlediği bir kaç saat boyunca at sürmüştün ve hala o yağmur ve fırtına devam ediyordu. Sonunda, Neverwinter'ın yıkıntılarına yaklaştınız. Şehrin etrafındaki surlar bile aşınmış ve dağılmıştı. Büyün tahta kapı, hemen önünüzde duruyordu.
"Ah, tam da beklediğim gibi." diye mırıldandı büyücü.
-
Tam da beklediğim gibi, diye düşündü Amras. Kapının önünde durdu ve atından indi. Biraz ilerleyip kapıya baktıktan sonra büyücüye döndü.
"Evet, burdan sonra ne yapmak istersin?"
-
"Görevin bittiği halde beni takip mi etmek istiyorsun?" dedi Büyücü hafif çatlak bir sesle. Cevabını beklemeden yürümeye başladı şehre doğru. "Geliyorsan atı şu sağdaki ahıra bağla istersen." dedi.
O tarafa bakmadan, sağda bir ahır olduğunu nereden bilmişti? Bu gerçekten şaşırtıcı ve huzursuz ediciydi. Yağmurun altında hızlıca soldaki sokağa döndü ve ilerlemeye başladı. Hemen kenardaki Kale girişinin orada durdu ve duvara kazınmış bazı yazıları okumaya koyuldu.
-
İstemsizce içinde oluşan korkuyu yenip biraz merak duygusunun esiri olarak atını ahıra bağladı Amras. Üzerindeki birkaç gerekli eşyayı alıp hızla büyücünün arkasından seyirtti. Şehre girmesi ve ödül için araması lazımdı. Bu arada da bu yıkıntılar arasından fırlayabilecek tehlikelere karşı korunmak için büyücü iyi bir fırsat olabilirdi.
"Sonuçta yolum o tarafa.. Nedir o?"
-
"Zindanın girişi ve giriş hakkında bir bilgi." hafifçe bakındı. "Evet sanırım büyük zindana buradan giriliyor dedi ve sağa doğru üç, aşağıya doğru bir taş sayıp ittirdi. Taşların bir kısmı, kapı gibi yana doğru savrularak açıldı.
Sana baktı büyücü. "Hadi gel!" ve içeriye doğru ilerledi.
-
Amras'ın içinde hafif bir korku vardı ama hançerlerinden birisini çekip elinde tutarak büyücünün arkasından içeriye girdi.
"Niye yıkık bir şehrin zindanlarına giriyoruz?" diye fısıldadı, etrafına bakarak.
-
Kapı arkalarından gürültü çıkararak kapandı. Büyücünün karanlıktaki ayak seslerinden başka hiç bir şeyi görünmüyor ve duyulmuyordu.
"Çünkü bu şehrin altında bir Goblin kampı var ve o kapın ötesinde bir kütüphane var. İnan bana oradaki kitaplar senin ve benim hayatımdan daha değerli -en azından ben okuyana dek."
-
Amras arkasından kapanan kapıya baktı ve içini bir endişe kapladı. "Goblin kampı ha. Güzel. O da güzel."
Hançerini daha sıkı kavradı ve etrafı kolaçan etmeye başladı. Büyücüye yakın durarak etrafta korkması veya sevinmesini gerektirecek bir şey olup olmadığını algılamaya çalıştı.
*perception*
-
Bir süre sonra büyücünün ayak sesleri kayboldu. Tek fark ettiği buydu ve biraz ileride, tünelin sonundaki ışık.
-
Amras korkuyla etrafına bakınarak tünelin sonundaki ışığa doğru yavaş ve dikkatli adımlarla ilerledi. Büyücünün ortadan kaybolmasından dolayı ufak bir endişe duyuyordu ve sinirlenmişti.
"Hey neredesin ihtiyar?" diye fısıldayarak seslendi. Dikkatli olmaya çalışarak tünelin sonundaki ışığa doğru yürüdü.
-
Büyücüden ses gelmedi.
Tünelin sonuna ulaştığında, büyük, daire şeklinde bir oda vardı karşında. Ortasında sanki havuzmuş biri bir boşluk vardı ve odanın tam karşı tarafında tahta, biraz çürümüş bir kapı mevcuttu. Solda ise iki goblin oturmuş konuşuyorlardı. Havuzun dört köşesinde birer geniş sütun mevcuttu.
-
Amras gidecek başka yol olmadığını düşünüyordu. Karşısındaki kapıdan geçmesi gerekiyordu ancak iki goblinle çarpışıp ortalığı ayağa kaldırmak iyi bir fikir gibi görünmüyordu. Evlere, kamplara gizlice girip kasaları açmak onun işiydi. Şimdi yavaşça sütunların arkasından sürünerek karşıya geçmesi gerekiyordu.
Dikkatli adımlarla ilk sütunun arkasına doğru ilerledi.
*stealth*
-
Amras başarıyla, fark edilmeden ilk sütunun arkasına geçti. Bu sırada goblinlerden birinin ayağa kalktığını duydu. Gitmeye çalıştığı kapıya doğru ilerliyordu goblin.
-
Amras kafasını hafifçe uzatıp Goblin'in ne yaptığına baktı ve gitmesi için bekledi.
-
Yaratık kapıyı açtı ve açık bırakıp içeriye girdi. Diğeri ise yere yatıp elindeki şişi yere bıraktı. Bir kaç dakika sonra horul horul uyuyordu.
-
Amras eline geçebilecek en iyi fırsat olduğunu düşündü ve hızla açık kapıya gidip etrafı kontrol ederek içeriye baktı.
-
Elinde ölü bir sıçan ile geri dönmeye çalışan Goblin, ona şaşkın bir şekilde bakıyordu. Ardından sıçanı yere bıraktı ve kılıcını çekip savunmaya geçti.
-
Amras karşısında goblini görünce korkmuştu. Goblinin de şaşırması aslında onun için belki de bir şanstı. Elindeki hançeri eğilerek hızla goblinin midesine doğru savurdu.
-
Goblin geriye doğru çekildi ve hançerin önünden geçti. Goblin hızlıca tünelden geriye doğru koşmaya başladı. Büyük ihtimalle arkadaşlarına haber vermeye gidiyordu.
-
Amras endişeyle etrafına bakındı ve aklına son bir hamle geldi. Hançerizi hızla arkasından goblinin boynuna doğru fırlattı.
-
Hançer tam goblinin kafasına sağlandı ve o an yere düştü. Kafasından kanlar akan yaratığın hayatta olma ihtimali yoktu.
Karşındaki koridor, sağa ve sola olmak üzere ikiye ayrılıyordu. İleride meşale yoktu, ışık yoktu ancak daha demin girdiğin kapının yanında iki tane meşale olduğunu hatırladın.
-
Dönüp meşalelerden birini aldı ve goblin mahzenlerinde arkasında iz bırakmaması gerektiğini düşündüğü için goblinin kafasına saplanan hançerini geri aldı. Sonra goblinin tam ters yönüne doğru hızlı ama dikkatli adımlarla ilerlemeye başladı Amras.