Kayıp Rıhtım Arşiv Forum

Kurgu Güncesi => Kurgu İskelesi => Konuyu başlatan: deanna - 29 Nisan 2010, 21:38:55

Başlık: Alec ile Levi
Gönderen: deanna - 29 Nisan 2010, 21:38:55

“ Hey! İttirmesene! “ diye fısıldadı çocuk, sesindeki heyecan durgun su kadar berraktı.

“ O zaman çabuk ol,” dedi diğer çocuk “orada ne var merak ediyorum!” Onu yanıtlayan bu çocuğun sesi de ilkinden farksız değildi.

Bu iki çocuk 5-6 yaşlarının vermiş olduğu merakla o her zaman hayran hayran baktıkları, dev diye nitelendirdikleri  - hâlbuki 2 ya da 3 metreyi geçmiyordu ağacın boyu -  bu ağaca tırmanıp, esrarengiz dalların içinde kaybolmuşlardı. Tırmandıkça tırmanıyorlardı. Sanki sonu gelmeyen bir tünel gibiydi. Dallar arasından da yeterince ışık girmiyordu. Dışarıdan bakılınca bu kadar tırmanmaları gerekmiyor gibi gelmişti Levi’ye. İlk konuşan ve ağaca ilk tırmanan çocuktu. Bundan biraz ürkmeye başlamıştı doğrusu. Zaten ağaca tırmanmadan önce Alec’e yani diğer çocuğa itiraz etmişti gitmemeleri için fakat Alec, hazır etrafta kimseler yokken bu ayaklarına gelen fırsatı değerlendirmek istiyordu.

Alec Levi’yi yatıştırmak ve kandırmak için abisinin ona yaptığı gibi elini Levi’nin omzuna yerleştirmiş, cesaret vermek için hafifçe sıkmış ve gözlerini Levi’nin gözlerine dikmişti.

“ Levi, korkmana gerek yok dostum. Arkanda ben olacağım,” demişti, ses tonunu da abisininkini taklit etmeye çalışarak. Levi ilk başta önden gideceğini duyunca daha çok telaşlansa da sonradan düşünüp arkada kalma fikrinin daha beter olduğunu fark etmişti ve çocuklara özgü ani duygu değişimiyle hemen Alec’e gülümseyip ağaca atlamıştı.

Alec ise abisinin de onu böyle kandırınca Levi gibi tepki verdiğini hatırlayamayacak kadar çocuktu daha.

İşte, böyle başladı onların kaderlerini değiştirecek yere ulaşma maceraları, tıpkı diğer onlarca çocuk gibi... Fakat bu iki çocuk farklıydı. Sonunda onları neyin beklediğini de bilmiyorlardı. Onlar çocuktu. Ağaç bu yüzden çocukları seçerdi. Önce ağaç onları o heybetli duruşuyla etkilerdi. Onlar da saf ve temiz merak duygularıyla ağaca yaklaşırlardı. Sonra hoop! Hepsi birer birer ağacın gizemini keşfetmek için ona tırmanırlardı.

Alec de dallar arasında gözden kaybolunca ağaç sanki hiç var olmamış gibi, arkasında hiçbir iz bırakmadan, Dünya’nın başka bir yerinde, başka çocukları etkilemek üzere ortadan kayboldu.

Levi uzun süre tırmanmaktan çok yorulmuştu. Ama mızmızlanıp Alec’in diline de düşmek istemiyordu. Derin bir nefes alıp loş olan dallar arasında ilerlemeye devam etti. Tam elini dallardan bir tanesini tutmak için atmıştı ki orada başka dalın olmadığını yavaşça boşluktan yuvarlanırken anladı. Kısa çığlığı bir an hava da asılı kaldıktan sonra yere sert bir şeyin – Levi’nin- çarptığını haber veren tok bir ses duyuldu. Alec şimdi Levi’nin düşmeden önce soluklandığı yerdeydi ve Levi’nin çığlığıyla bir an duraksadı ve Levi’ye seslendi.

“ Levi! “

“ Ben iyiyim! “ diye geri seslendi Levi. Sesi Alec’e uzaktan geliyordu ve heyecanla devam etmesine rağmen biraz geç kalmıştı.

“ Sakın bir adım da- “ Lafını Alec’in paldır küldür aşağıya, yanına düşmesi kesti.

Alec’in Levi’ye öldürücü bir bakış atması onun kahkahalarının boğazına tıkanmasına neden oldu ve ürkek tavşan bakışlarıyla Alec’e baktı. Çünkü biliyordu tek bir kıkırdama sesi bile tekmeyi yemesine neden olabilirdi.

Ama neyse ki Alec’in dikkati dağılıp, merakı başka bir yere çekilmişti. Gözlerini etraftan ayırmadan yerden yavaşça kalkıp üzerindeki ve ellerindeki toprakları silkeledi. Sonra Levi’yi de dürtüp onu da etrafa bakmaya zorladı.

“ Levi! Etrafa bir bak!”

Bu iki küçük çocuğun dikkatini çeken şey; ormandı. Yeşilin bin bir tonundaki yapraklı dalları birbirine geçmiş sık ağaçlardan oluşan bir ormandı bu. Hatta yapraklar birbirine o kadar yakındı ki aşağıya zar zor güneş ışığı düşüyordu. Çocuklar şaşkınlıktan büyümüş gözlerle bu ağaçlara, üzerlerinde hiç görmedikleri kuş türlerine, sincaplara, böceklere baktılar bir süre. Fakat bu hayvanların pek onlardan etkilendikleri söylenemezdi. Onları hiç görmemiş gibi yapıp kendi işlerine devam ediyorlardı. Ve ormanda sadece doğal sesler vardı. O çocukların alıştığı televizyonun, arabaların sesi yoktu burada. Hatta insanların konuştuğunu bile duymuyorlardı. Sadece ormanın sesleri vardı ve bir de bu iki çocuğun heyecanlı nefes alış verişleri.

Alec ve Levi ormana o kadar çok dalmışlardı, onun güzelliğiyle öylesine büyülenmişlerdi ki onlara yaklaşan yabancıyı ancak o konuşunca fark edebildiler.

“ Hoş geldiniz Adem oğulları!” dedi yabancı. Onları görmekten dolayı mutluluktan ölüyormuş gibi heyecanlı bir ses tonu kullanmıştı konuşurken.

Alec ve Levi hiç beklemedikleri bu sesi duyunca yerlerinden sıçradılar ve ufak çığlıklarının çıkmasına engel olamadılar. Sesin geldiği yöne biraz korkarak dönmüş olsalar da yabancıyı gördükleri an, ormanı gördükleri an gibi büyülenip kaldılar.

Yabancı bir orman elfiydi ve dolayısıyla Adem oğullarının yani insanların görüp görebileceği en mükemmel güzellikteki varlıktı. Bu elfin beline kadar uzanan, dalgalı, ormanın toprağı gibi tatlı kahverengi saçları vardı. Başının üzerine beyaz çiçeklerden yapılma bir taç kondurmuştu. Dudakları, burnu, gözleri, kaşları yüzüne özenilerek yerleştirilmiş gibiydi. Ormandaki ağaçların yaprakları gibi yemyeşil gözleri vardı. Bu gözler çocuklara şefkatle parlayarak bakıyordu. Her ne kadar çocuklar fark edemese de şefkatin altında büyük bir ızdırap, öfke ve nefret yatıyordu. Fakat bunu bu küçük zararsız yaratıklara göstermeyecek kadar da merhametliydi bu elf. Çocukların fark edemeyeceği başka bir şey daha vardı. Elfin vücut hatları, kusursuzca ve özenle oyulmuş bir heykeli andırıyordu. Onu saran incecik tülden bir elbise vardı üzerinde. En ufak hareketinde dalgalanıp, elfin zarafetine zarafet katıyordu.

Levi gözlerini bir iki kere kırpıştırıp, kimseye çaktırmadan elinin üzerini çimdikleyip acıdığını fark ettikten sonra ancak bu gördüklerinin hayal olmadığına inandı ve yüzüne gamzelerini ortaya çıkartacak kadar geniş bir gülümseme oturttu.

“ Sen... Melek misin?” dedi Levi usulca sanki yabancının kızmasından korkarmış gibi fakat elfin hiçte korkunç bir yanı yoktu. Levi büyüyünce bu sorusunu gülümseyerek hatırlayacaktı.

Elf Levi’ye sadece gülümseyerek yanıt verdi çünkü melek kelimesinin ne demek olduğunu bilmiyordu. Daha sonra da ikisinin ortasına geçip yumuşacık ellerinden tuttu. Birlikte yavaş adımlarla ormanın içine doğru yürümeye başladılar.

Alec ve Levi hiç tereddüt etmeden onun yanında yürüyorlardı ve hiç konuşmuyorlardı. Sessiz ve sakindiler. Nereye gittiklerinden haberleri yoktu, hayatlarının geri kalan kısmını bu ıssız orman da geçirmek zorunda olduklarının farkında bile değillerdi. Nerden bilebilirlerdi ki? Hem ormanın hem elfin güzelliğiyle büyülenmişlerdi hem de onlar daha 5 yaşında birer çocuktu. Kim 5 yaşındayken olacaklar üzerine saatlerce düşünürdü ki?

“ Melek nedir? ” diye sordu elf az önce ona tatlı tatlı gülümseyen çocuğa, kötü düşünceleri uzaklaştırmak istiyordu.

Levi ona meleğin ne demek olduğunu bilmediği için bir an şaşkınlıkla baktı ama açıklama yapmaya hazırlanırken yüz ifadesini birine benzetmeye çalıştığı belliydi.

“ Melek...” dedi Levi “ annem onların en güzel varlık olduklarını ve onların bizi koruduklarını söyler.”

Elf anlamış gibi başını sallayınca Levi de birine bir şey öğrettiği için memnun olup konuşmasına devam etti. “ Ve sen bir meleksin. Hem çok güzelsin... Hem de bizi bu ıssız yerden götürmeye geldin. “

Elf ona gülümsedi fakat bu gülümseme elfin kalbini öyle fena acıttı ki bir an her şeyi, evi olan bu yeri, canı pahasına yaptığı görevi bırakıp kaçmak istedi. Ama yapamazdı. Ormanda kaçıp saklanılacak bir yer yoktu. Bu yere tek bir giriş vardı fakat çıkış yoktu. Belki vardı ama bunu bilge elfler bile bilmiyordu. Henüz...

Yolun sonuna gelmişlerdi. Elf altın parmaklıklı kapıyı ve onu sarıp içerisinin gözükmesini engelleyen sisi görünce boğazı düğümlendi, gözyaşlarının akmasını zor engelledi.

Biraz daha yaklaştıklarında artık altın parmaklıklı kapının ardından neşeli çocuk sesleri gelmeye başladı. Ellerini tuttuğu çocuklar sesleri işittikçe yanında heyecanla ve merakla kıpırdanıyorlardı.

Sonunda kapının önüne gelip durdular. Elf, Alec ve Levi’yi yan yana getirip, önlerinde diz çöktü. Şimdi aynı boya gelmişlerdi ve elf yemyeşil gözlerini bu hem ürkek hem de heyecanlı gözlere dikti. İkisinin ağaçtan düşerken berelenmiş, pamuk gibi yumuşacık yanaklarını okşadı.

“ Adem oğulları,” dedi, sesi boğuk ama güçlü çıkıyordu. “ Size iki seçenek sunacağım ve istediğinizi seçmekte özgür olacaksınız. Fakat lütfen bana yüreğinizden gelen şeyi söyleyin, olur mu?”

İki çocuk onu başıyla onaylasa da, o biliyordu neyi seçeceklerini. Diğer onlarca çocuk gibi...

“ Bu kapıdan girebilirsiniz ve o çocuklara katılabilirsiniz,” daha ikinci seçeneği duymadan çocukların oraya gitmek için can attıkları bariz ortadaydı. Elf konuşmadan önce boğazındaki yumruyu gidermesi umuduyla yutkundu ama nafile, hala orda duruyor ve ona yaptığı bu kötülüğü hatırlatıyordu. “ Ya da sizi tekrar ağacın yanına götürür ve evlerinize dönmenize izin veririm.”

Alec ve Levi elf konuşmasını bitirince aynı anda başlarını arkaya çevirip merakla kapıya baktılar ve döndüklerinde sabırsızlandıkları yüz ifadelerinden belli oluyordu.

Alec, ikisi adına konuşarak oraya gitmek istediklerini söyledi. Levi de onu başıyla onayladı.

Elfin onlar kararlarını verdikten sonra hiçbir müdahalede bulunma hakkı yoktu. İkisinin de yanaklarına tüy kadar hafif birer öpücük kondurduktan sonra ayağa kalktı ve altın kapı açılırken o da elbisesini havalandırarak geldikleri yöne doğru yürümeye başladı.

Levi tam arkasını dönmüş kapıdan girecekken elfin onlarla gelmediğini fark ederek korkuya kapıldı ve var gücüyle elfe seslendi.

“ Melek!”

Elf Levi’nin sesini duyunca donup kaldı. Fikirlerini değiştirdiklerine dair küçük umut kırıntılarıyla içini bir sıcaklık kapladı ve yavaşça arkasını dönüp çocuğa baktı.

Levi neredeyse ağlayacak gibiydi. Büktüğü dudağıyla, dolu dolu gözleriyle kapının önünde durmuş elfe bakıyordu.

“ Melek sen bizimle gelmiyor musun?”

Elf yanağından tek bir damla gözyaşı süzülürken başını “hayır” manasında sağa sola salladı. Levi bunu görünce kapıdan geçip geçmemekte kararsız kaldıysa da Alec’in onu kolundan çekiştirmesiyle ikisi de kapıdan geçmiş oldular.

Altın parmaklıklı kapı arkalarından kapandı ve elf de zor tuttuğu gözyaşları yanaklarından sel gibi akarken ormanın gölgelerinde kayboldu.
Başlık: Ynt: Alec ile Levi
Gönderen: Laughing Madcap - 29 Nisan 2010, 21:59:20
Çocukların hareketleri ve onları betimleyişin çok iyiydi. Alec ve Levi'nin karakterlerinin farklılıklarını biraz daha gösterebilirdin belki, ev yerine "çocuk bahçesi"ni seçmeleri sırasında bir tereddüt, bir gelgit bekledim ben ama...

Hoş, bunlar çocuk. Dediğin gibi, hareketlerini pek düşünmüyorlar.

Güzeldi. Coraline'ı andırdı biraz.
Başlık: Ynt: Alec ile Levi
Gönderen: deanna - 29 Nisan 2010, 22:05:18
Biraz hızlı geçtiğim doğru başlarını, pek oyalanmak istemedim nedense oralarda. Sanırım ormana gelmeleri için biraz fazla acele ettim.

Teşekkür ettim okuyup yorumlağın için.
Başlık: Ynt: Alec ile Levi
Gönderen: Baal Adramelech - 26 Mayıs 2010, 02:34:40
Yaratıcı.

Ne yazsam bilemedim, yazıp yazıp sildim. Duygu doluydu ve boğazımda bir düğüm oluştu resmen..

Devamını getirmeyi düşünmüyorsun gibi, gelirmemelisin zaten. Bu haliyle 'Mükemmel'..
Başlık: Ynt: Alec ile Levi
Gönderen: deanna - 27 Mayıs 2010, 16:39:03
Başladığım anda da düşünmedim şimdi de düşünmüyorum getirmeyi.
Çok teşekkür ettim..
Başlık: Ynt: Alec ile Levi
Gönderen: Marius - 13 Haziran 2010, 16:46:54
Çocukları çok sevmezken onları bu kadar harika betimlemen beni şaşırttı, doğrusu çok etkilendim. Bazı yerleri o kadar güzeldiki kendimi o çocukların yerinde buldum.
Bana göre başı değilde sonu biraz aceleye gelmiş gibiydi. Seçim meselesi üzerinde durup uzatmanı isterdim. Ama bu haliylede etkileyici bir yazı olmuş...
Tebrik ederim deanna.
Başlık: Ynt: Alec ile Levi
Gönderen: deanna - 13 Haziran 2010, 17:04:41
İçimden o anda nasıl geliyorsa öyle başlayıp, öyle bitirdim. Sonuç; bu.
Çok, çok teşekkür ettim.
Başlık: Ynt: Alec ile Levi
Gönderen: Malkavian - 13 Haziran 2010, 18:16:11
Çok güzel bir yazı olmuş ellerine sağlık. Konuyu özellikle sevdim. Duyguları güzel anlatmışsın devamını bekliyoruz efendim.
Başlık: Ynt: Alec ile Levi
Gönderen: deanna - 13 Haziran 2010, 18:30:18
Devam? Üzgünüm ama devamını getirmeyi hiç düşünmedim. :)
Okuyup, yorumladığın için teşekkür ettim.
Başlık: Ynt: Alec ile Levi
Gönderen: magicalbronze - 14 Haziran 2010, 19:33:29
Böyle sonu hüzünlü biten hikayelere karşı acayip zaafım var, bunu anladım!

Yalnız bir çok soru muallakta kalmış. Hani öyle geldi ki sanki yazmış olduğun büyük bir evrenin içerisinden seçilmiş küçük bir hikayeydi bu. Ormana neden geliyor çocuklar, elf onlara neden gerçeği söylemiyor ya da o soruyu sorarken neden bazı gerçekleri açığa kavuşturmuyor?

Her şeyden öte kanun denilen o yargılar kimler tarafından koyuluyor ya da tam olarak orası neresi? Altın parmaklıklı kapının ardında neler oluyor?

O çocuklar hep çocuk olarak mı kalıyor yoksa büyüyorlar mı?

Bununla beraber hayatları nasıl devam ediyorlar?

Çocuklar aslında reel dünyada ağaçtan düşüp ölümle burun buruna geliyorlar ve orada elfin sorduğu soru ile ölümü mü seçiyorlar?

Altın parmaklıklı kapı dediğimiz yer aslında cennet mi?

Ayrıca elfler denildiğine göre orada çok dahası var. Hayır cennet diyeceğim ama elflerin melek kavramından haberi yok?

En önemlisi, o çocukların annesi babası nerde?!!!

Neyse, hikayeyi çok beğendim. Devamının olmamasını anlayabilirimde, en azından bu tür soruları açıklayıcı bir ara bölüm ya da önceki bölümler gibi kurgular yazılabilir. Ben okurum hem de seve seve. Ellerine sağlık...
Başlık: Ynt: Alec ile Levi
Gönderen: deanna - 14 Haziran 2010, 20:00:17
Oy oy oy bir an yorumu görünce şoka uğradım. (:

Bir kaç soru kalsaydı akıllarda olabilirmişti de bu kadar çok soru olunca ben de ne yapıcağımı şaşırdım şimdi.
O zaman en azından bu soruları giderici bir şeyler yapmam şart oldu. Tavsiyene uyup, deneyeceğim.

Çok, çok teşekkür ettim.
Başlık: Ynt: Alec ile Levi
Gönderen: Baal Adramelech - 14 Haziran 2010, 23:05:24
Bana kalırsa cevaplama.

Magical'a şu açıdan katılmıyorum, bazen bazı sorular hiç dile getirilmemeli ve cevaplanmamalıdır. Bazen, bazı şeyler gizemleriyle güzeldir.
Başlık: Ynt: Alec ile Levi
Gönderen: magicalbronze - 15 Haziran 2010, 11:49:45
Elbette bazı şeyler gizemleriyle kalmalıdır, benim buna herhangi bir itirazım yok. Lakin bazen öyle gelir ki, o sorulardan bazılarının cevaplanmaması hikayeyi yüzeysel olarak -hakedeceği değerin kat be kat altına indirebilir.

Eğer öyküyü okuduğunuzda, hikayenin bir yanı eksik gibi kalıyorsa ya da oradaki bazı durumları düzgün ve anlamlı bir şekilde yerine oturtamıyorsanız ne tadı çıkar ki? Hele de sevdiğiniz ve beğenerek okuduğunuz bir öyküde...

Her şeyin cevaplanması demek okuyucuların hayal gücüne herhangi bir hareketlilik getirmemek demektir buda kesinlikle istemiyeceğim bir şey. Amma ve lakin o hayalgücünün sınırlarını da yazarın çizip, okuyucuların yanlış anlamasını ya da hiç anlamamasını önlemesi gerek.

Nihayetinde kural ve şart konulamaz, son konuşacak yine yazar olur. O yüzden fazla da kurcalamıyorum. Kendi bildiği ve hislerinin yönlendirdiği şekilde doğru olduğuna inanıyorsa sorun yoktur.
Başlık: Ynt: Alec ile Levi
Gönderen: Malkavian - 15 Haziran 2010, 12:12:34
Devam? Üzgünüm ama devamını getirmeyi hiç düşünmedim. :)
Okuyup, yorumladığın için teşekkür ettim.

Devamını getirmeyi hiç düşünmemen yazık çünkü her hali ile magicalbronze un da değindiği soruları da eklersek yarım kalmış bir tat bırakıyor :)  (Teşvik böyle edilir arkadaş)
Başlık: Ynt: Alec ile Levi
Gönderen: deanna - 15 Haziran 2010, 12:47:41
Gizemleriyle kalmasından yanayım aslında ben de.
Fakat madem bu kadar boşluk kaldı, doldurmayı deneyeceğim.

Başlık: Ynt: Alec ile Levi
Gönderen: Amras Ringeril - 15 Haziran 2010, 15:24:53
Magical'ın söylediği kadar muallakta kaldığını düşünmüyorum ben. Tek eksiklik elfin neden bu kadar üzüldüğü. Anladığım çocukların öldüğüydü ve bunun doğru olduğunu düşünüyorum, eğer öyleyse ölümün her zaman için kötü olduğu gibi bir sonuca ulaşırız. Kapının arkasında çocukları kötü şeylerin beklediğine. Ama gerçek dünyada yaşamayan elfin çocukları ordan alıp diğer tarafa götürmesinde bu kadar üzücü bir yan bulamıyorum.

Bu noktanın dışında dikkat çekici bir eksikliği olmayan, huzur dolu bir hikaye olmuş. Beklediğimden kat kat iyi. Ben de Adra gibi devamının gelmemesi taraftarıyım. Aynı duyguyu yakalayamayabilirsin, ama eleştirilere dikkat et :)
Başlık: Ynt: Alec ile Levi
Gönderen: Baal Adramelech - 15 Haziran 2010, 15:43:30
Benim anladığım çocukların daima orada hapis kalacağı ve geri dönemeyeceğiydi.

Tam aksine, hüzünlü bir hikayeydi bence, huzurlu değil.
Başlık: Ynt: Alec ile Levi
Gönderen: deanna - 15 Haziran 2010, 18:36:29
Aynı duyguyu yakalayamayabilirsin, ama eleştirilere dikkat et :)
Korktuğum şey bu. İlkinin tadını hiç bir zaman yakalayamayacak ek yazacağım şeyler. Çünkü bu içimden gelendi, onlar zorunlu olarak yazdıklarım olacak. Yazacağım yerine deneyeceğim dememin nedeni de bu. Ben kararsız bir insanım ve de bir yazdığım bir yazdığıma uymaz. Pek içimden gelmeyerek sırf boşluklar dolsun diye bir şeyler yazabilirdim. Yoksa bunu yazarken devam etmeyi falan düşünmüyordum.

Kapının ardında çocukları kötü bir şey bekliyorsa, elfin onları oraya götürmesi sence kötü değil mi?

Benim anladığım çocukların daima orada hapis kalacağı ve geri dönemeyeceğiydi.
Evet, eğer devam tarzı bir şeyler yazacak olsaydım, çocuklar hep orada kalacak belki kötü bir cadı tarafın yenmek için bekleyeceklerdi :D
Başlık: Ynt: Alec ile Levi
Gönderen: Malkavian - 23 Haziran 2010, 10:52:15
Yazar hilesine başvur sende.. Bundan sonra olacak olayları anlatmak yerine bundan öncesinde olanları anlat :)
Başlık: Ynt: Alec ile Levi
Gönderen: deanna - 25 Haziran 2010, 11:47:38
Tavsiye için teşekkür ederim :)
Başlık: Ynt: Alec ile Levi
Gönderen: johnconstantine - 01 Temmuz 2010, 11:28:52
Şahane!
   Sorular kısmında Magicalbronze'a katılıyorum bir yandan, diğer yandan devam etme zorunluluğu gibi bir duygu hissetmen bunun üzerine ve bahsettiğin gibi ilki kadar güzel olmayacak bir şeyler yazman.

   Bence bu kadar ön yargılı olmamak gerekiyor. Yani, aynı tadı elbette yakalayabilirsin. Ne bana ait olan bir hikâye, ne Baal'a, Amras'a, Malkavian'a, Magical'a... Genel olarak yazarlardaki bu korkuyu anlamıyorum, kendimden de çözmüş değilim. Bu duyguyu kırmak gerekiyor sanırım...

   Neyse, gerçekten beğendiğim bir hikâye oldu. Çocukların masumluğu, ağacı anlatım tarzı. Hakikaten diğer arkadaşların bahsettiği gibi duygu yüklüydü. Ama sonunda o çocuk seslerinin olduğu yer neresi ? O ormandan neden çıkış yok ? Ve o cümlenin sonunda niçin ''Henüz...' yazıyor ? Ormanlar güzel yerlerdir ama hikâyedeki ormanın çıkışı yok, ardından elf sanki kötü bir şey yapıyormuş gibi duygular içerisinde, orman güzel bir yerse ki çocukların gittiği yer de güzelse, elfin sıkıntı duyması biraz çelişkili. Elfin görevi nedir ?Bunları istiyorum. :D :P
Başlık: Ynt: Alec ile Levi
Gönderen: deanna - 01 Temmuz 2010, 19:31:57
Teşekkür ettim öncelikle.
Evet, o korkuyu malesef atamıyorum ben de. Bence bırakalım zamanla geçer. Yani umarım.

Çok şey istiyorsun ama :P
Elfin bildiği bir çıkışı yok. Ama diğer elflerin bir çıkış bildiğini sanıyor. O çocuk seslerinin geldiği yer, o ağacın sayesinde çekilen çocukların toplandığı yer. Elf kötü bir şey yapıyor zaten. O çocukları o seslerin geldiği yere götürüyor. Orman güzel fakat, gittikleri yer güzel değilse, çelişki yok demektir. Elfin görevi; ağaçtan gelen çocukları o yere götürüp, şeçenekleri sunmak.